Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
1
(ses düğmesini açabilirsiniz)
yağmurun yalnız damlaları Yağmur’a Doğru o soğuuuk sonbahar günü bir yağlıboya tabloda (ses düğmesini açabilirsiniz)
2
yağmurun yalnız damlaları
… işini bırakmış bir kız, kimse duymaz sanırken, bir gitar çalıp, söylüyordu karanlık odada
3
ve ben o soğuuuk sonbahar günü,
pedal basıyordum Kırşehir’den Avanos’a. Küçük, evden kaçmış bir çocuktum bisikletimin kanatlarında. Gidebildiğim yere kadar gidecek, “belki” değil; “kesin” fena dayak yiyecektim yakalandığımda.
4
Ama olsun; o gece beş karışın izi çıkmış yanağımla, nasıl yağmurun peşine düştüğümü, biraz daha pedallara asılabilseydim, nasıl tekerleklerin yerden kesileceğini, nasıl bulutlarla kucaklaşacağımı, orada mutlaka benden daha önce gelmiş birisiyle dostluk kuracağımı ve bir punduna getirip: “babamı hiç görüp görmediğini” soracağımı düşleyecektim gözlerimi yumduğumda.
5
O soğuuuk sonbahar günü Kırşehir’den Avanos’a pedal basmayabilirdim elbette.
Kazık kadar bir adam gibi oturup oturabilirdim de yerimde. Bir Yüz Defteri grubuna hayatın yırtınsan alamayacağın zenginlikleriyle dolu bir sunumunu bir sağ tık – hoop - bir de sol tıkla, tıkır tıkır yollayabilirdim. Peki; ya Yağmur’a ne diyecektim?? - Ben gelemem, bütüüün işlerim bitince belki… mi, - Ben gelemem; izin vermezleeer… mi, Ben gelemem; ıslanamaaam - kuuupkuru yaşar, kupkuru da çeker giderim… mi diyecektim?
6
O soğuuuk sonbahar günü sonsuzdan gelip, sonsuza pedal basıyordum.
Sanki bütün dünya çekip gitmişti; ya da Yağmur’a doğru tek pedal basan, yaklaşınca gözlerini kapatıp kollarını iki yana açacak, yapayalnız damlalarla kucaklaşıp ıslanacak, ıslanmaya doyamayacak alemin tek aptalı bendim.
7
Yolda neler görmüş gözlerle selamlaşacak,
bir sirk cambazı gibi deklanşöre basacak, masmavi seyyar aracıyla elli yıldır kaç yaşamlar kurmuş, zarfa sadece: “Seyyar Satıcı Ahmet Ceyhan / Hacı Bektaş” yazınca bile göndereceğim fotoğraf ulaşacak, gizlice çay paramı ödeyenlerle tanışacaktım.
8
Üsküdar’a gider iken bir sele kapılmıyor,
Avanos’a esen bir yel olup, Yağmur’u alıyordum. Ne yapmışlardı Yağmur’uma; ne gözlerini bu kadar doldurmuştu? O da bu topraklara yağaaa yağa, bu kadar mı bizden olmuştu; o da insan duasına çıkmış, bu ıssız yollarda beni mi bekliyordu?
9
Trafik lambasına 294 otomobil uzaklıkta bir araçta,
sileceklerin arkasında sinir içinde değildim. Şarjım bitse de, internet gitse de, aşı olmasam da olurdu; yıldız manyağı olmuş bir otelin açık büfesinin önünde jilet gibi de durmuyordum. Ne mutlu, ıslanabiliyordum; hatta o yolda ıslanabilen tek şanslı bendim, ne yağmurun dinmesini, ne de yolun bitmesini istemediğimi hissediyordum.
10
düş hekimi yalçın ergir
Uzuuun kışın başında, Kızılırmak durmaz akarken, görmesem de bulutların üstünde yıldızlar kayarken, evden kaçmış küçük bir çocuk gibi, uzuuun yolun sonundaki güneşe gidiyor, durmaz akan yaşamda ha gayret - bir pedal daha basıyordum… düş hekimi yalçın ergir
11
düş hekimi yalçın ergir
sonbahar 2009 ilkbahar 2002
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.