Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

VİTAMİNLER Doç. Dr. Hikmet KOÇAK.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "VİTAMİNLER Doç. Dr. Hikmet KOÇAK."— Sunum transkripti:

1 VİTAMİNLER Doç. Dr. Hikmet KOÇAK

2 Vitaminler 1601-James Lancaster tayfaların diyetlerine turunçgilleri eklemiş. 1882-Takari; günlük öğünlerine et, arpa ve meyve eklenmiş gemicilerde beriberinin tedavi edildiğini gözlemlemiş. 1905-Corneius Pekelharing deney hayvanlarında besinsel sütün gerekliliğini göstermiş. 1911-Casimir Funk pirinç kabuğu ekstratının güvercinlerde polinöriti tedavi ettiğini bulmuş. vitaminler 1601’den itibaren çeşitli araştırıcılar tarafından fark edilmiş ancak tanımlanamamıştır. Diyete eklenen turunçgiller tayfalarda görülen diş çürümesi, diş eti kanaması ve genel durum bozukluklarına karşı koruyucu etkili olduğunu göstermiş. İlk olarak 1911 yılında Casimir Funk pirincin kabuğundan elde ettiği ekstre ile güvercinleri iyileştirmeyi başarınca bu ekstreye yaşam için gerekli vital ve yapısında amino asit bulunduğu için de vitamine adını aldı.

3 Akut idiyopatik polinörit, Guillain-Barré sendromu
akut : ivegen idiyopatik : nedeni bilinmeyen poli~ : çoklu nör~ : sinir ~it : iltihap

4 Funk, elde ettiği ekstrata, yaşam için gerekli anlamına gelen “vital” kelimesi ile, ilk bulduğu yapı olan “amine” kelimelerinin birleşmesi ile ortaya çıkan “vitamine” ismini verdi. 1913 yılında besinlerde bulunan ve yağda çözünen, kimyasal yapısı bilinmediği için de A harfi ile tanımlanan bir madde keşfedildi. 1928’de “suda çözünen C” olarak bilinen bir faktör izole edildi. Daha sonra askorbik asit olarak isimlendirildi. Daha sonra bu gruptaki besin maddelerinin sadece amin bileşikleri olmadığı anlaşılınca “e” silindin ve bugünkü şekliyle tanımlandılar. İlk yağda eriyen maddenin tek bir madde olduğu sanılıyordu. Artık vitaminlerin kimyasal yapıları tamamen aydınlatıldığı için özel isimler de verildl.

5 Vitamin kelimesi vücutta; büyüme, gelişme, enerji kullanımı,
yeni hücre ve dokuların yapımı gibi metabolik olayların gerçekleşmesi ve sağlıklı bir yaşam sürdürülebilmesi için gerekli olan, endojen sentez edilemeyen veya yetersiz derecede sentez edilen, besinlerle küçük miktarlarda alınması gereken organik maddeler olarak tanımlanır. Vitamin kelimesi ……………….. tanımlamakta kullanılır.

6 Vitaminlerin tümünü içeren bir besin maddesi bulunmadığından vitaminleri içeren çeşitli besinler yeterli ve dengeli bir diyetle düzenli olarak alınmalıdır. Vitaminlerin bir kısmı besinlerde provitamin olarak bulunur ve vücutta aktif hale dönüştürülür Dehidrokolesterol Vit D Bazı vitaminler vücutta sentez edilebilir. Triptofan Niasin Bağırsak bakterileri K Vitamini Bağırsak florasında

7 Vitaminler ve türevleri, enzimler için kofaktör olarak işlev görürler.
B vitaminin tüm grupları enzim katalizli reaksiyonlarda kofaktörler olarak veya kofaktör öncüsü olarak rol alır. Vitaminlerden herhangi birinin veya birkaçının vücuda gerekli miktarlarda sağlanamaması, ilgili vitaminin veya vitaminlerin katıldığı biyokimyasal ve fizyolojik olaylarda aksamaya ve yetersizlik belirtilerinin ortaya çıkmasına yol açar.

8 Vitamin Eksikliğine Yol Açan Etkenler
Günlük alımın yetersizliği Açlık, yoksulluk, alkolizm. Emilim bozuklukları, Safra kanalı tıkanması ile yağda çözünen vitaminlerin emilememesi Pernisiöz anemi (İntrinsik faktör eksikliği) Sprue sendromu İnce bağırsak iltihabı

9 İlaca bağlı gelişen eksiklik.
Yetersiz kullanım Serumda taşıyıcı protein eksikliği veya inaktif öncü vitaminlerin aktif forma dönüşememesi İhtiyacın artması Büyüme, gebelik, laktasyon, yara iyileşmesi ve iyileşme dönemi Atılımda artış, Böbrek fonksiyon bozukluğu İlaca bağlı gelişen eksiklik. Antibiyotik alınımına bağlı barsaktaki mikrobiyal sentez bozukluğu Tüberküloz tedavisinde izoniazide bağlı B6 eksikliği

10 Vitaminlerin veya minerallerin eksikliğinde gelişebilecek patolojileri engellemek ve vücudu koruyabilmek amacı ile her biri için önerilen günlük alım miktarları (RDA) belirlenmiştir. RDA değerleri topluma, yaşa, cinsiyete ve hamilelik gibi durumlara bağlı olarak değişmektedir. Genellikle mg (mcg), mg, IU, RE (retinol eşdeğeri) birimleriyle ifade edilir. 1 RE = 1 mg retinol = 3.33 IU A vitamini

11 Tablo 1: Vitaminlerin Yaşa ve Cinsiyete Göre Alınması Önerilen Günlük Değerleri

12 Tablo 2: İnsanlarda Günlük Alınması Gereken Vitaminlerin Alt, Ortalama ve Üst Sınırları

13 Vitaminlerin Sınıflandırılması
Vitaminler suda ve yağda çözünürlüklerine göre iki sınıfa ayrılırlar; ayrıca vitamin benzeri bileşikler de vardır. Suda çözünen vitaminler: B vitaminleri ve C vitamini Tiamin (B1 Vitamini, Anörin) Riboflavin (B2 Vitamini, Laktoflavin) Niyasin (Nikotinamid, PP Vitamini, B3) Piridoksin (B6 Vitamini) Biotin (H Vitamini) Pantotenik asid (B5 vitamini) Paraaminobenzoik asid Folik asid (B9 vitamini) Vitamin B12 (Siyanokobalamin) Lipoik asid C Vitamini (Askorbik asid)

14 Yağda çözünen vitaminler
Vitamin A (ve türevleri) Akseroftol, Retinol Vitamin D (ve türevleri) Kalsiferol Vitamin E (ve türevleri) Tokoferol Vitamin K (ve türevleri) Fillokinon Vitamin benzeri bileşikler Miyoinozitol-inozitol Kolin Flavonoidler (vitamin P) Esansiyel yağ asitleri (Vitamin F) Karnitin Vitaminler suda veya yağda çözünürlüklerine göre iki sınıfa ayrılırlar;

15 Yağda Çözünen Vitaminlerin Ortak Özellikleri I
Yağda çözünen vitaminlerin hepsi izopren türevi apolar ve hidrofobiktir. Yağlarla birlikte emilir ve taşınırlar. Safra yoluyla atılırlar; idrarla atılmazlar. Emildikten sonra kandaki taşınımları diğer apolar lipidler gibi lipoproteinler veya özel bağlayıcı proteinler ile olur.

16 Yağda Çözünen Vitaminlerin Ortak Özellikleri II
Vücutta depo edilebilirler ve en önemli depo yeri karaciğerdir(A, D ve K). E vitamini yağ dokusunda depolanır. K vitamini hariç genellikle koenzim görevleri yoktur. D vitamini, kalsiyum ve fosfor metabolizmasının düzenlenişinde etkili olduğundan hormon olarak ta kabul edilir.

17 Suda Çözünen Vitaminlerin Ortak Özellikleri
Suda çözünen vitaminler idrarla atılabildiklerinden toksik doz birikimi görülmez. Organizmada depolanmaları az olduğu için sürekli olarak diyetle alınmaları gerekir. Vücutta düzenleyici fonksiyonları vardır. Bazıları membran bütünlüğü için, bazıları ise koenzim olarak görev yaparlar. B12 hariç bitkisel besinlerde bulunurlar.

18 Yağda Çözünen Vitaminler Vitamin A (retinol)
Her biri 5 karbondan oluşan 4 izopren biriminden meydana gelir. Siklohekzenil halkası içeren poliizopronoid bir bileşiktir. Vitamin A genellikle çeşitli biyolojik aktif moleküllerin tümü için kullanılır. Retinoidler ise vitamin A aktivitesi göstersin ya da göstermesin vitamin A’nın doğal ve yapay şekillerini içerir.

19 Retinol doymamış uzun zincirli b-iyonon halkasına sahip primer alkoldür.
Retinal retinolün oksidasyonundan oluşan aldehit. Retinoik asit retinalin oksidasyon ürünüdür. Retinoik asit vücutta indirgenemez ve bu yüzden retinal ya da retinole dönüşemez.

20 Vitamin A’nın kaynağı b-karotendir.
Vitamin A hayvansal gıdalardan en çok süt, yumurta sarısı ve balık yağında bulunur. Havuç ve havuç benzeri sarı-turuncu renkli sebzeler vitamin A’nın ön maddesi b-karoten içerirler.

21 -karoten: Bir provitamindir ve düşük parsiyel oksijen basıncında etkili olabilen bir antioksidandır. Yapısında iki -iyonon halkası bulunur. Simetrik olan bu yapı iki mol A vitamini sentezler. Bu özelliği ile daha yüksek oksijen konsantrasyonlarında etkili olan Vit E’nin antioksidan etkilerini tamamlar.

22 -karoten, safra tuzları varlığında dioksijenaz enzimiyle molekülün ortasındaki çift bağ oksidasyonu ile 2 aldehit (Retinal) oluşturur. Bağırsak mukozasında NADPH kullanan spesifik bir redüktaz ile primer alkole (retinol) indirgenir; Küçük bir kısmı da retinoik aside okside olur.

23 Retinoik asit, albumine bağlanır, portal sistem yoluyla emilir; epoksitler gibi polar bileşiklere dönüşerek idrar ve safra içinde vücuttan atılır. KC ve diğer dokularda depolanmaz.

24 Retinol, bağırsak mukozasından emildikten sonra uzun zincirli doymuş yağ asitleriyle esterleşerek retinil ester olarak genel dolaşımla KC’e taşınır. KC’de depolanır. KC’de mobilize olduğunda aporetinol bağlayıcı protein, diğer dokulara transportunda ise retinol bağlayıcı protein rol oynar. Retinol ve retinoik asit spesifik bağlayıcı proteinler ile nükleusa girer ve nükleer proteinlere bağlanarak büyüme ve farklılaşmada etkili gen ekspresyonunu uyarır. KC’de retinil palmitat olarak depolanır. aporetinol bağlayıcı protein, KC hücresinde sentez edilir. Retinol- RBP özgün hücre yüzey reseptörleri tarafından tanınır ve hücreye alınır.

25 Vitamin A’nin emilimi ve taşınması

26 Vitamin A’nın fonksiyonları
Retina gibi özelleşmiş dokuların normal yapısını ve devamlılığını sağlar. Derinin ve mukoza membranlarının büyüme ve gelişmesine yardımcıdır. Diş, bağ ve destek dokusunun normal gelişimini destekler. Yetişkin RDA: 1000 mg RE

27 Vitamin A’nın fonksiyonları
Görme Siklusu Vit A’nın en önemli etkisi Görme Biyokimyası üzerinedir. Gözün retinasında iki tür fotoreseptör hücre vardır. Retinada Rod ve Kon fotoreseptör hücreleri vardır ve aktiviteleri için A vitamine ihtiyaç duyarlar. Rod hücreleri düşük düzeyde ışığı algılarken renkleri ayırt edemez (Gece görmesi) Kon hücreleri ise renkleri ayırt etmeye yarar (Gün ışığında) Pupilden giren ışık demeti ileri derecede organize, ışığa-duyarlı nöron kümeleri üzerine odaklanır.

28 Görme iletimi rod hücresinin görme pigmenti olan Rodopsine ışık vurduğunda fotokimyasal izomerizasyon reaksiyonları ile başlar. Tüm-Trans retinal ve opsin ayrılır. Rodopsin = Opsin + 11-cis retinal. (Protein) Rodlardaki görme pigmenti RODOPSİN Konlardaki görme pigmenti İODOPSİN

29 Rod hücre membranındaki Ca2+ iyon kanalında konformasyonel değişikliğe neden olur. Hücre içinde Ca2+ iyonlarının hızlı akışı sonucu oluşan sinir uyarısı optik sinir vasıtasıyla beyne iletilir.

30 Oluşan tüm-trans retinal yeniden spesifik izomerazı ile 11-cis retinale dönüşür. Bu hemen opsine bağlanır ve siklüs tamamlanır. Aynı olay kon hücrelerinde renk görmek için tekrarlanır.

31 Büyüme Vit A’dan yoksun diyetle beslenen hayvanlarda önce iştah kaybı ve kemik büyüme hızında yavaşlama görülür. Kemikler, sinir sisteminin büyümesine ayak uyduramaz, bu durum merkezi sinir sisteminde hasara yol açar. Retinoik asit glikoprotein sentezinde oligosakkarit taşıyıcısıdır (Karbonhidrat taşıyıcı formu –dolikol fosfat benzeri-retinil fosfattır). Özellikle gelişmenin düzenlenmesinde ve mukus sekresyonunda kullanılan glikoproteinleri sentezler. Nükleusta epitel farklılaşmadan sorumlu gen ekspresyonuna etkilidir. Retinoik asit epitel hücrelerinin büyümesini ve farklılaşmasını düzenler.

32 Epitel hücrelerinin sağlamlığı
A vitamini epitel dokusunun normal farklılaşması ve mukus salgılanması için gereklidir. CRBP bağlanan Retinol hücrede Proteinlere bağlanarak bazı genlerin ifadelerinin kontrolünde kullanılır. Bu etki steroid hormonların etkisine benzer. Retinoik asit ve retinol epitel hücrelerinin büyümesini ve farklılaşmasını düzenler.

33 Retinoik asit görme ve üreme fonksiyonunda etkisizdir.
Retinol ve retinal, normal üreme için gereklidir. Erkekte spermatogenezi hızlandırmakta, kadınlarda ise fetal rezorpsiyonu engellemektedir. Retinoik asit görme ve üreme fonksiyonunda etkisizdir. Anti kanser ve anti oksidan özellikleri Retinoik asit ve -karotenler yapılarında bulunan konjuge çift bağlar yardımıyla bu etkiyi sağlarlar. Kanserojen etkisi olan oksijen radikallerini bağlayarak zararlı etkilerini önlerler. spermatogenezi (sperm oluşumu). Bu etkilerinden dolayı birçok hastalığa ve kansere karşı koruyucu etki gösterirler. Bu etkiyi yapılarında bulunan konjuge çift bağlar yardımıyla sağlarlar. Kanserojen etkisi olan oksijen radikallerini bağlayarak zararlı etkilerini önlerler.

34 Vitamin A eksikliği Gece körlüğü, A vitamini eksikliğinin en erken belirtilerinden biridir. Aşırı eksikliğinde, konjonktiva ve korneanın patolojik kuruluğu olan kseroftalmiye ve keratomalazi’ye yol açar. Eğer tedavi edilmezse kseroftalmi, kornea ülserleşmesi ve opak nedbe dokusunun oluşması ile körlükle sonuçlanır. Bitot lekeleri Keratomalazi Korneal ülser

35 Daha ileri yetmezlikte Solunum yolları enfeksiyonları
Akne ve Psöriazis gibi dermatolojik problem ler diğer eksiklik belirtileridir. Retinoik asit ve türevlerinin eksikliğine bağlı. Daha ileri yetmezlikte Solunum yolları enfeksiyonları Böbrek taşı oluşumu Ürogenital yollarda bozukluk Diş, dişeti ve kemik gelişiminde bozukluk Retinol veya retinil esterleri olarak verilen A vitamini, vitamin eksikliği olan hastaların tedavisinde kullanılır. Hücre farklılaşması Geçiş Epitelial Metaplazi Keratinizasyon ve taş oluşumu Orta derecede metaplazi Artmış kanser ?

36 Vitamin A toksisitesi A vitaminin yüksek dozlarda alınması, hipervitaminoz A olarak adlandırılan toksik bir sendroma yol açar. Hipervitaminoz A, günlük dozun yaklaşık 10 misli kadar fazla alınması sonucu gelişir. Özellikle gebelikte aşırı miktarda A vitamini alınması gelişmekte olan fetüste doğumsal sakatlıklar yaratma potansiyeline sahiptir (mikrotia, mikrogenati, timik aplazi, fasial kemik ve aortik ark anomalileri).

37 Erken belirtileri ciltte kuruluk ve kaşıntı
Hipervitaminozis A Erken belirtileri ciltte kuruluk ve kaşıntı İştah kaybı (Anoreksia), bulantı Hiperostozis, Karaciğerde büyüme ve sirotik gelişme, Eklemlerde şişme, ağrı, dekalsifikasyon, epifizial büyüme plaklarının erken kapanması, Büyüme geriliği, Göz içi kanama, optik atrofi olabilir. Sinir sisteminde, beyin tümörü belirtilerini taklit eden kafa içi basıncında artış şeklinde bulgular görülür. D vitamini vücutta güneş ışığı etkisi ile kolesterolden endojen olarak sentezlenir (D3). Hayvansal kaynaklı D3vitamini balık yağı, ve yumurta sarısında, KC, az miktarda da sütte bulunur. Bitkisel kaynaklı D2 vitamini bitkilerde en çok yosun ve mantarda bulunur.

38 D Vitamini D vitamini hormon ve benzeri etki gösteren bir sterol türevidir. Vücutta kolesterolden endojen olarak sentezlenen 1,25-dihidroksikolekalsiferol hormon olarak etkilidir. 2 önemli D Vitamini kaynağı var. 1- Dietle alınan D2 ve D3 2-Fotoliz olayı ile deri altı yağ dokusunda 7-dehidrokoleste-rolden oluşan D3 Vitamin D2 ve D3 biyolojik olarak aktif değildir. Hidroksilasyon reaksiyonları ile in vivo olarak aktif şekline dönüşür.

39 Vitamin D2 ve D3 biyolojik olarak aktif değildir
Vitamin D2 ve D3 biyolojik olarak aktif değildir. Hidroksilasyon reaksiyonları ile in vivo olarak aktif şekline dönüşür. Tek fark yan zincirdeki çift bağın varlığıdır.

40 D Vitamininin emilimi ve taşınması
Dietle alınan D2 ve D3 ince bağırsaktan emilir ve özel bir globulin ve vitamin D bağlayıcı protein ile bağlanarak KC’e taşınır. Vitamin D3 KC mikrozomlarında özgün bir enzim olan Vitamin D3 –25 hidroksilaz tara fından 25-hidroksi vitamin D3’e dönüşür. Plazmada bu şekilde bulunur ve bu şekilde birçok hücrenin lipit bileşenleri içinde depo edilir. 25. Pozisyondan hidroksillenir. Deri, KC, Bağırsak,kemik, kas ve böbrekte depo edilir.

41 (inaktif) (aktif)

42 1- Parathormon 1,25-hidroksi vitamin D3’ün düzenlenimi;
2- Serum fosfat düzeyi 3- 1,25-dihidroksi D3 miktarı ile sağlanır. 1,25-dihidroksi kolekalsiferol (aktif vitamin kalsitriol)’un steroid hormon etki mekanizmasına benzer etki gösterdiği organlar: 1) İnce barsak 2) Kemik 3) Böbreklerdir. steroid hormon etki mekanizmasına benzer etki

43 Artan P, Ca düzeyleri PTH salınışını azaltır.
Besin Besinsel vitamin D Işık Deride 7-OH-kalsiferol Vitamin D’nin genel etkisi, Ca ve P’un organizmaya alınışı ve organizmada tutulmasını arttırmak, kullanılması ile kemik mineralizasyonunu sağlamaktır. Artan P, Ca düzeyleri PTH salınışını azaltır. Azalan P, Ca düzeyleri PTH salınışını arttırır. Aktif bileşik Ca düzeyleri normal ise düzeyleri eşittir.

44 Barsaktan kalsiyum emilimini arttırır
Barsaktan kalsiyum emilimini arttırır. Emilen vitamin D nükleustaki reseptör kompleksine bağlanır ve hücresel DNA üzerine etki eder. Kalsiyum bağlayan proteinin sentezini arttırır. Böbrekten kalsiyum atılımını azaltır. Kemikten salınımı arttırır. Plazma kalsiyum ve fosfat düzeyleri artar.

45 D Vitamininin eksikliği
D vitamini eksikliğinde primer olarak kemik dokusu etkilenir. Oluşan klinik durum; Çocuklarda Raşitizm, Erişkinlerde Osteomalazi olarak adlandırılır. Yaşlılarda 7-dehidrokolesterolun D3 dönüşümü (derideki fotoliz) azalır.

46 Vitamin D eksikliğinin risk faktörleri

47 Vitamin D toksisitesi Yüksek dozlarda alınması, iştah kaybına, bulantı, kusma ve ishale neden olur. Uzun Süre Fazla Alınırsa: Özellikle kalpte, kalp damarlarında ve böbreklerde serum Ca2+ ve fosfor artışına bağlı olarak kalsifikasyon oluşur. Örnek: Böbrek taşları Kaslarda güçsüzlük ve sertlik, kardivasküler semptomlar gelişir.

48 E Vitamini Doğal olarak bulunan tokoferol den en aktifi a-tokoferoldur. Tokoferoller, tokol çekirdeğinin farklı yerlerine farklı sayıda –CH3 grupların eklenmesiyle oluşurlar. E vitamininin en önemli görevi hücreleri enzimatik olmayan oksidasyondan koruyarak antioksidan etki göstermesidir.

49 Tokoferollerin tümünde 6-OH kroman halkasına bağlı izoprenoid yan zinciri vardır.
a-tokoferol, en çok çimlenmekte olan tahıl tohumlarında bulunur.

50 Yeşil bitkiler, bitkisel yağlar, karaciğer ve yumurta E vitamini yönünden zengin besinlerdir. E Vitamini Pişirme ve derin dondurucuda etkisini kaybeder.

51 E Vitamininin emilimi ve taşınması
Tokoferol diette yağda çözünmüş olarak bulunur. Lipid sindiriminde açığa çıkar ve ince bağırsaktan emilir. Şilomikronlarla karaciğere gider. VLDL ile karaciğerden uzaklaştırılır. Çoğu yağ dokusu ve KC’de olmak üzere kalp, kas,testis,uterus, böbreküstü bezi, beyin ve kanda depo edilir. 25. Pozisyondan hidroksillenir. Deri, KC, Bağırsak,kemik, kas ve böbrekte depo edilir.

52 Vitamin E’nin en önemli metabolik fonksiyonu antioksidan etkisidir.
Vitamin A’yı, karotenleri, doymamış yağ asitlerini ve tiyol gruplarını oksitlenmeye karşı korur ve serbest radikallerin etkisini azaltmaktır. Serbest radikallerin oluşumuna; 1-Normal metabolik olaylar 2-Dışardan alınan toksik maddeler sebep olur.

53 Yağ asitleri peroksidasyona uğrayınca peroksil serbest radikali oluşur (ROO ).
Tokoferol bu moleküle etki ederek kendisi fenoksil radikaline dönüşür.

54 E Vitamini eksikliği İnsanlarda E vitamini eksikliğinin belirtileri,
Kreatinüri Kas güçsüzlüğü Dayanıksız eritrosit E Vitaminine olan ihtiyaç hamilelik ve laktasyon döneminde ve yeni doğanda fazladır. Özellikle prematüre bebeklerde eksikliği görülür.

55 Erişkinlerde eksikliği genellikle lipit emilimi ve taşınmasındaki bozukluklara bağlıdır.
Çok doymamış yağ asidli yağlarla beslenmek E Vitaminine olan ihtiyacı artırır. Lipid emiliminin bozulmasına neden olan hastalıklar E Vitamini eksikliğine bağlı nörolojik bozukluklara neden olur. Anemi, enfeksiyon, kanser, diş eti hastalıkları ve sinir- kas hastalığı olan kişilerde de E vitamini düzeyleri düşük bulunmuştur.

56 E vitamini eksikliği eritrositlerin oksidatif strese duyarlılığını arttırır; buna bağlı hemolitik anemi görülür. Anemi hemoglobin sentezinin azalması ve eritrosit ömrünün kısalmasına bağlı olarak gelişir. Yüksek dozda A Vit alınması Vit E absorpsiyonunu azaltır, C Vit alınması Vit E ihtiyacını artırır. Demir E Vit tahrip eder.

57 Vitamin E toksisitesi Yağda çözünen vitaminler içinde en az toksik olanıdır. Yüksek dozda alındığı zaman bulantı ve ishal yapabilir. Yüksek dozların büyümeyi durdurduğu, adaleleri zayıflattığı, eritrosit sayısını azalttığı ve kemikleşmeyi yavaşlattığı görülmüştür. Yüksek dozda alındığı zaman K vitaminin absorbsiyonunu azaltır.

58 Koyu yeşil yapraklı sebzeler, brokoli, domates, et, yumurta sarısı, balık yağı, karaciğer, patates, soya yağı, zeytin yağı

59 K Vitamini K vitaminleri yapıda poliizopren yan zincirleri bulunan naftokinonlardır. Bitkilerde 3. C’da fitil yan zinciri taşıyan fillokinon, Bağırsak bakterileri tarafından sentez edilen 3.c’da farnesil yan zincir taşıyan farnokinon oalarak adlandırılır. Menadion sentetik bir maddedir.

60 K Vitamininin emilimi ve taşınması
K Vitamini besinler içerisinde yaygın bulunduğundan ve barsakta sentez edilebildiğinden eksikliği lipid emilim bozukluklarında olabilir. Safra tuzlarının yardımı ile emilerek şilomikronların içerisinde lenf sistemine katılırlar ve karaciğere giderler. Menadion suda eridiğinden direkt emilir.

61 K Vitamininin fonksiyonları
Kan pıhtılaşması Vitamin K’nın başlıca fonksiyonu kan pıhtılaşmasında görevli bazı pıhtılaşma faktörlerinin sentezinde kullanılır. Vitamin K karaciğerde sentezlenen pıhtılaşma faktörleri II (protrombin) VII, IX ve X’un posttranslasyonel modifikasyonlarında koenzim olarak görev yapar. Bu faktörler karaciğerde inaktif şekilde sentezlenirler. Aktiflenmeleri için Vit K gereklidir.

62 İnaktif pıhtılaşma faktörleri, yapılarında glutamik asit birimleri karboksillenerek g-karboksiglutamat içeren olgun pıhtılaşma faktörüne dönüşür. K vitamini analogları olan warfarin ve dikumarol pıhtılaşma basamaklarını in hibe ederek pıhtılaşmayı durdurur.

63 Kemik mineralizasyonu
Kemikte bulunan ve g-karboksiglutamat kalıntıları içeren bir protein olan osteokalsin sentezinde K vitamini gereklidir.

64 Vitamin K’nın eksikliği
Besinlerle alınabildiği gibi barsak florasında da sentez-lenebildiği için eksikliği pek görülmez. Antibiyotik kullananlarda veya yağ emilimi bozukluğunda eksikliği görülebilir. Kanama eğilimi artar. Yeni doğanda barsak florası yeterli gelişmediği için K vitamini sentezlenmez. Normal beslenen bebeklerde eksiklik kısa sürede giderilir; ancak bazı durumlarda tek doz kas içi vitamin K takviyesi yapılarak hemorajik sendrom önlenebilir.

65 Vit K eksikliği, yetersiz osteokalsin oluşumuna bağlı kemik mineralizasyonunda bozukluğa neden olur.
Osteoporoza bağlı kemik kırığı oluşmuş kişilerde Vitamin K1 eksikliği saptanmıştır. Vitamin K toksisitesi Vitamin K eritrosit membranlarına toksik etkilidir. Yüksek dozda K Vitamin uzun süre alınırsa bebeklerde hemolitik anemi ve sarılık gelişebilir.


"VİTAMİNLER Doç. Dr. Hikmet KOÇAK." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları