Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
1
DİVAN EDEBİYATI
2
DİVAN EDEBİYATI Divan edebiyatı,Türklerin,13.ve19.yüzyıllar arasında Anadolu’da oluşturdukları İslam kültürünün ortak özelliklerini yansıtan,geniş ölçüde Arap ve Fars edebiyatının etkisini taşıyan yazılı edebiyatımızdır. Divan edebiyatı, Türklerin İslami dinini kabul ettikleri ilk dönemlerden başlayarak oluşmuştur. Şiir ve düzyazı alanındaki en eski örnekler 13. yüzyıldan kalmıştır. Şairlerin “DİVAN” adı verilen kitapta topladıkları için bu ismi almıştır.
3
Divan edebiyatı yazarlarının beslendikleri kaynaklar,başta dini inançlar olmak üzere İslami ilimler,,İslam tarihinden olaylar,tasavvuf,Hint-İran kökenli kıssalar Peygamber kıssaları,evliya menkıbeleri,çağın bilimleri,günlük olaylar,gelenek ve görenekler,terimler,deyimler,atasözleri ile zenginleşen bir edebiyattır. Divan edebiyatına, “yüksek zümre edebiyatı” , “klasik Türk edebiyatı” gibi adlarda verilir.
4
Divan Edebiyatının genel özellikleri:
Divan edebiyatının dili Arapça,Farsça,Türkçe karışımı olan Osmanlıcadır. Klişe bir edebiyattır.Duygu ve düşünceler kalıplaşmış sözlerle (mazmun) anlatılır. Anlatılan konu değil, anlatış içimi ön plandadır. Soyut bir edebiyattır.İnsan ve doğa gerçekte olduğundan farklı ele alınmıştır. Aydın zümrenin edebiyatıdır. Medrese kültürü hakimdir. Genellikle saraya ve çevresine seslenir. Sanatlara bolca yer verilmiş,sanat yapmak amaç olmuştur.
5
Arap ve İran edebiyatının etkisi ile ortaya çıkmış,bir süre sonra milli bir edebiyat kimliği kazanmıştır. Nazım ön planda tutulmuş,nesre pek az yer verilmiştir. Nesir alanında tezkireler,münşeatlar,tarihler,dini metinler ve nasihatnameler de rastlanmaktadır.Bunlarda da sanat yapma amacı ön plandadır. 13.yüzyılda gelişmeye başlamış 16. ve 17.yüzyıllarda en olgun dönemini yaşamış, 18.yüzyılın sonlarına kadar sürmüştür.
6
Divan şiirinin genel özellikleri şunlardır:
Nazım birimi genellikle beyittir ve cümle beyitte tamamlanır. Beyit cümleye egemendir. Şiirde tam ve zengin uyak kullanılmıştır. Şiirler konuyu içeren başlıklar olmadığı için nazım içimlerine göre adlandırılmıştır. Şiirde daha çok aşk,sevgili,din ve kadercilik gibi konular işlenmiştir. Şiirlerin tamamı aruz vezniyle yazılmıştır. Şiirler,kaside,gazel,mesnevi ve rubai gibi belli nazım şekilleri ile yazılmıştır. Parça güzelliğine önem verilmiştir.
7
Arapça ve Farsça sözcükler ve tamlamalar yoğun olarak kullanılmıştır.
Ağırlıklı olarak aşk acısından duyulan mutluluk dile getirilmiştir. Kavramlar,ortaklaşa kullanılan kalıplaşmış sözlerle,mazmunlara anlatılmıştır. Şiirler “divan” adı verilen kitaplarda toplanır. Şekil güzelliği sağlamak için eşanlamlı sözlere yer verilmiştir. Kişisel sevinçlere ve acılara çok yer verilmiştir. Tasavvufla ilgili terimler geniş ölçüde kullanılmıştır.
8
DİVAN EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ
A)Nazım Birimi Beyit Olanlar GAZEL: Divan edebiyatının en önemli ve çok sevilip kullanılan bir nazım biçimidir. Türk edebiyatına İran edebiyatından girmiştir. Beyit esasına göre yazılır. Aşk,sevginin güzelliği,sevgilinin aşığa çektirdiği cefa, ilgisizliğinden şikayet,kıskanma,ayrılığın verdiği ıstırap ve vuslat arzusu,sevgiliyi karşı yakarışlar,dost sohbetlerindeki hallerin ifadesi yanında bazen de tasavvufi konular, hayat, dünya ve ahiret hakkındaki düşünceler işlenir.
9
En az beş,en çok on beş beyitten meydana gelir.
En çok kullanılan şekli beş ile yedi beyit arasında olanlardır. Kafiyelenişi (aa-ba-ca-da-ea-…) şeklindedir. Gazelin ilk beyti mutlaka kendi arasında uyaklı olur. Bu ilk beyte “matla” , son beyte ise “makta” adı verilir. Bir gazelin en güzel beytine “beyt-ül gazel” veya şah beyit, şairin mahlasının bulunduğu beyte de “mahlas beyit” denir.Mahlas genellikle makta denilen son beyitte söylenir. Beyitleri arasında anlam birliği bulunan gazele “yek-ahenk”, aynı güç ve güzellikte beyitlerden oluşan gazele de “yek-avaz” gazel adı verilir.
10
UYARI: Bazı gazeller dize sonlarındaki kafiyelerden başka, bir de dizenin ortasında bir iç kafiye meydana getirilerek yazılır. Bu tip gazellere musammat gazel denir. Gazellerden bazılarının sonuna manzum,kısa bir parça getirilirse o parça ziyade;beyitlerin öncesine iki,üç,dört dize eklenirse terbi,tahmis,tesdis gibi isimler alır.
11
KASİDE:Beyitler halinde yazılır,en az otuz üç, en çok doksan dokuz beyitten meydana gelir,kafiyelenişi gazel gibidir,ancak beyit sınırlamak zordur.Yüz beyti aşan kaside örnekleri de vardır. Kasidenin ilk beytine matla, son beytine makta, en güzel beytine “beyt-ül kasid” , şairin mahlasının bulunduğu beyte de “taç-beyt” adı verilir. Kaside;Türk edebiyatında din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılır. Kaside altı bölümden meydana gelir.Bunlar sırası ve özellikleriyle şöyledir. 1.Nesib Veya Teşbib:Kasidenin ilk bölümüdür.genellikle kasidelerin en uzun ve sanatlı bölümleridir.Kasidelerin ismini veren kısım bu bölümdür.Mevsimler ve bayram günleri ve çeşitli konuları işleyebilir.
12
2.Girizgah:Şairin,methini yapacağı,övgüye değer niteliklerini sıralayacağı kişiden bahsedebilmek için bir fırsat aradığı, bunu en iyi yapabilmek üzere uygun bir durum belirlediği tek veya iki beytin adıdır. 3.Methiye:Bu bölümde adına kaside yazılan kişi övülür. 4.Tegazzül:Gazel tarzında şiir yazma demektir.Şair genellikle methiye bölümünden sonra, bir fırsatını düşürüp aynı vezin ve kafiyede bir gazel söyler.Bunu söylemeden gazele geçeceğini bildirir. 5.Fahriye: Şairin,kendi kendisini övdüğü, sanatının diğer bütün şairlerden üstün olduğunu söylediği bölümdür. 6.Dua:Kasidelerin son bölümüdür.
13
Konularına göre kaside türleri:
1.Tevhid: Allah’ın birliğini anlatan kasidedir. 2.Münacaat: Allah’a yalvarıp yakarmak için yazılan kasidedir. 3.Naat: Hz.Muhammed’in büyüklüğünü anlatan,onun övgüsü ile ilgili kasidedir. 4.Methiye: Padişahları,vezirleri ve devrin ileri gelen kişilerini övmek için yazılan kasidedir. 5.Mersiye: Devlet büyüklerinin ölümünden duyulan acıları anlatan kasidedir. Baki’nin Kanuni Mersiyesi edebiyatımızda en ünlü mersiye örneklerinden biridir. 6.Hicviye: Bir kimseyi yermek amacıyla yazılan kasidedir. Acımasız bir dili vardır.Edebiyatımızda hicviyenin en güzel örneklerini Nef-i vermiştir.onun Siham-ı Kaza’sı bu türün en tanınmış örneğidir.
14
MESNEVİ: Her beytin kendi içinde uyaklı olduğunu uzun nazım biçimidir
MESNEVİ: Her beytin kendi içinde uyaklı olduğunu uzun nazım biçimidir.Aruzun kısa kalıpları ile yazılmıştır. Divan edebiyatında manzum hikayelerin yazıldığı nazım biçimidir.Beyit sayısı sınırsızdır.Örneğin Mevlana’nın mesnevisi beyitten oluşmuştur. Mesneviler aşk,tasavvuf,savaş ve kahramanlık,şehir ve şehrin güzellikleri,mizah gibi değişik konularda yazılmıştır. Divan edebiyatında roman ve hikaye gibi türler olmadığı için mesneviler bir bakıma bu türlerin yerini tutmuştur. Aynı şair tarafından yazılmış beş mesneviye “hamse” adı verilir.Hamse sahibi olarak tanınmış önemli divan şairleri:Ali Şir Nevai,Taşlıcalı Yahya,Nev’i-zade Atai’dir.
15
Mesnevi nazım şekli ile yazılmış eserler konularına göre şöyle sınıflandırılabilirler:
Destanlar,savaş ve kahramanlık konularını işleyen mesneviler:İskendername (Ahmedi) Aşk hikayelerini konu alan mesneviler:Leyla ile Mecnun,Vamık u Azra,Hüsrev ü Şirin. Dini ve tasavvufi mesneviler:Mevlid (Süleyman Çelebi),Hilye-i Hakani (Hakani),Hüsn-ü Aşk (Şeyh Galip). Ahlaki-didaktik mesneviler:Hayriyye (Nabi). Şehirleri ve o şehrin güzelliklerini anlatan mesneviler: Şehrengiz-i Bursa ( Lami),Hübanname (Enderunlu Fazıl). Eğlence ve düğünleri anlatan eserler:Surname (Vehbi). Mizahi mesneviler:Harname (Şeyhi). İlk aşk mesnevisi Yusuf ile Züleyha (Seyyad Hamza)
16
MÜSTEZAT: Gazelin özel bir biçimine denir.
Müstezat çoğalmış artmış anlamına gelir.Uzun dizelere kısa ir dize eklenerek yazılır. Uzun ve kısa dizeler gazel gibi kendi aralarında uyaklanır.Kısa dizelere “ziyade” adı verilir. KIT’A: Yalnız ikinci ve dördüncü dizeleri birbiriyle uyaklı iki beyitlik nazım içimidir. Beyitler arasında anlam birliği bulunur.Pek çok konuda yazılabilir. MUHAMMES: Beşer dizelik bentlerle kurulan nazım şeklidir.En az dört, en çok yedi bentten oluşur.Bu nazım şekli her konuda yazılabilir.
17
B)Nazım Birimi Dörtlük Olanlar:
RUBAİ: Dört dizelik bir nazım biçiminin adıdır.Uyak düzeni aaxa biçimindedir. Hayatın anlamı ve hayat felsefesi,ölüm,dünyanın türlü nimetlerinden yararlanma,şarap gibi konular işlenmiştir. Kendine özgü yirmi dört kalıbı vardır.İran edebiyatına ait bir türdür.En büyük şairi İranlı Ömer Hayyam’dır. Türk edebiyatında,Türkçe rubailerin en güzel örneklerini Yahya Kemal vermiştir.
18
TUYUĞ: Dört dizelik bir nazım biçimidir. Uyak düzeni rubai gibidir
TUYUĞ: Dört dizelik bir nazım biçimidir.Uyak düzeni rubai gibidir. Aruzun sadece;failatün,failatün,failün kalıbıyla yazılır. Konu sınırlaması yoktur.En çok aşk,onun yüzünden çekilen acılar ve şarap için söylenmiştir. Divan edebiyatına Türklerin kazandırdığı bir nazım biçimidir. Kadı Burhanettin,Ali Şir Nevai,Nesimi tuyuğları ile tanınmıştır. ŞARKI: Genellikle aşk,içki,eğlence konularında yazılan dört dizelik nazım biçimidir.Dörtlük sayısı üç-beş arasındadır. Biçim bakımından “murabba” ya benzer. Çoğunlukla bestelenmek için yazılır.Bu biçim de tuyuğ gibi yalnızca Türk edebiyatına özgüdür. Birinci dörtlükte 2. ve 4. diğer dörtlüklerde ise 4. dize tekrarlanır.Bu dizelere nakarat denir.Kafiye örgüsü abab,cccb,dddb şeklindedir. Günlük hayat,aşk,sevgi gibi konular işlenir. “Şarkı” biçiminin ilk ve en güzel örneklerini veren Nedimdir.
19
MURABBA: Dört dizelik kıtalardan oluşur
MURABBA: Dört dizelik kıtalardan oluşur.Murabbanın uyak düzeni şöyledir:aaaa,bbba,ccca… Eğer bendin son dizesi aynen tekrarlanırsa buna murabba-i mütekerrir denir. Bent sayısı 3-6 arasında değişir. Felsefi konular ve aşk işlenir.Tanzimat edebiyatında Namık Kemal murabba örnekleri vermiştir. DİĞER NAZIM ŞEKİLLERİ: 1)Terkib-i Bent: Bentlerden kurulmuş bir nazım şeklidir. Bent bölüm demektir. Her bent yedi ya da on beyitten oluşur. Bent sayısı beş ile on beş arasında değişir. Bentler birbirine vasıta beyti denilen beyitlerle bağlanır.
20
Terkib-i bentlerde vasıta beyti her bentten sonra değişir.
Bentlerin uyak düzeni gazeldeki gibidir.Terkib-i bentlerde şairin felsefi düşünceleri ile toplumsal konular işlenir. Mersiyelerde Terkib-i bent biçimiyle yazılabilir. Terkib-i bentin en ünlü ismi Bağdatlı Ruhi’dir. Tanzimat şairi Ziya Paşada bu türün başarılı örneklerini vermiştir. 2)Terci-i Bent: Terci-i bent şekil bakımından Terkib-i bent gibidir.Ancak Terkib-i bentte sürekli değişen vasıta beyti Terci-i bentte aynen tekrar edilir. Yani bentler arasındaki bağlantı aynı beyitle yapılır. Vasıta beytinin aynen tekrarlanması bütün bentlerde aynı konunun işlenmesi gibidir.
21
Bütün şiir boyunca aynı konu işleneceği için Terci-i bent yazmak oldukça zordur.
Edebiyatımızda en ünlü Terci-i bent yazarı Tanzimat şairi Ziya Paşâdır. Terci-i bentler daha çok felsefi konularda yazılır. Allah’ın kudreti,kainatın sırları,tabiatın zıtlıkları gibi konular işlenir. UYARI: Divan edebiyatında bir şairin şiirine,başka bir şair tarafından aynı ölçü,uyak ve redifle yazılan benzerine “Nazire” denir. Bu,nazire yazan şairin diğer şaire karşı duyduğu saygı ve beğeniden ileri gelmektedir. Edebiyatımızda bu türde pek çok ürün verilmiştir. 3)Terbi(Dörtleme): Bir gazelin beyitlerinin üstüne,başka bir şair tarafından aynı ölçü ve uyakta ikişer dize eklenmesiyle oluşur.
22
4)Tahmis(Beşleme): Bir gazelin beyitleri üzerine üçer dize eklenmesi suretiyle oluşturulan bir nazım biçimidir. 5)Taştir: Tahmisin değişik bir biçimidir. Gazelin beyitlerine üç dize, eklenmesiyle oluşur. Ancak taştirde eklenen dizeler,beyitlerin iki dizesi arasına eklenir. 6)Tesdis(Altılama): Gazelin beyitleri üstüne dörder dize eklenmesiyle oluşur. 7)Tardiye: Muhammesin özel bir biçimidir. Muhammes, aruzun her kalıbıyla yazıldığı halde tardiye yalnızca mef’ûlü mefa’îlün fa’ûlün kalıbıyla yazılır. Her bendin ilk dört dizesi kendi arasında uyaklanır. 8)Müseddes: Altı dizelik bentlerden oluşan bir nazım biçimidir.
23
YÜZYILLARA GÖRE DİVAN ŞAİRLERİ 13.YÜZYIL
24
1)Mevlâna Celaleddin-i Rumi:
Mevlâna,30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan’ın Belh şehrinde doğmuştur. Mevlânın babası Belh şehrinden gelip Karaman’da Su başı Emir Mûsa’nın yaptırdığı medreseye yerleşmişlerdir. Selçuklu devleti en parlak devrini yaşamaktadır ve devletin hükümdarı Alâeddin Keykubâd’dır. Babası ölünce talebeleri mevlânayı babasının tek varisi olarak görürler. Gerçekten de Mevlâna büyük bir ilim ve din bilgini olmuştur. Mevlâna 15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tevrizi ile karşılaşır.Ancak beraberlikleri uzun sürmez. Şems aniden ölünce mevlâna uzun yıllar inzivaya çekilir. Hayatını “Hamdım,piştim,yandım” sözleri ile özetleyen mevlâna 17 Aralık 1273 Pazar günü Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur.
25
Eserleri: Mesnevi: Mevlâna mesnevi’yi Hüsameddin Çelebi’nin isteği üzerine yazmıştır. Kâtibi Hüsameddin Çelebi’nin söylediğine göre Mevlâna, mesnevi beyitlerini Meram’da gezerken, otururken, yürürken, hatta semâ ederken söylemiş,Çelebi Hüsameddin de yazmıştır. Mesnevi’nin dili Farsça’dır.Elde bulunan en eski mesnevi nüshasına göre beyit sayısı 25618’dir.Mevlâna altı ciltlik mesnevi’sinde tasavvufi düşüncelerini,birbirine ulanmış hikayeler halinde anlatmaktadır. Divan-ı Kebir: Mevlânın çeşitli konularda söylediği şiirlerin tamamı bu divandadır.
26
Divan-ı Kebir’in dili Farsça olmakla beraber,içinde Arapça, Türkçe ve Rumca şiire de yer verilmiştir.Divan-ı Kebir yirmi bir küçük divan(Bahir) ile rubai divanının ir araya getirilmesi ile oluşmuştur.Divan-ı Kebirin beyit sayısı ’i aşmaktadır. Mevlâna Divan-ı Kebirdeki bazı şiirlerini Şems Mahlası ile yazdığı için bu divana Divan-ı Şems’de denmektedir. Divanda yer alan şiirlerin vezin ve kafiyeler göz önüne alınarak düzenlenmiştir. Mektûbât: Mevlânın başta Selçuklu hükümdarlarına ve devrin ileri gelenlerine nasihat için,kendisinden sorulan ve çözümü istenilen dini ve ilmi konularda açıklayıcı bilgiler vermek için yazdığı 147 adet mektuptur.Mevlâna bu mektuplarında edebi mektup yazma kaidelerine uymamış, aynen konuştuğu gibi yazmıştır.
27
Mektuplarında “kulunuz,bendeniz” gibi kelimelere hiç yer vermemiştir
Mektuplarında “kulunuz,bendeniz” gibi kelimelere hiç yer vermemiştir.Hitaplarında mevki ve memuriyet adları müstesna,mektup yazdığı kişinin aklına,inancına ve yaptığı iyi işlere göre kendisine hangi hitap tarzı yakışıyorsa,onu kullanmıştır. Fîhi Mâ Fih: Fîhi Mâ Fih “ne varsa içindedir” manasına gelmektedir.Bu eser mevlânın çeşitli meclislerde yaptığı sohbetleri içermektedir.Bunların,oğlu Sultan Veled tarafından bir kitapta toplandığı sanılmaktadır. Eser 61 bölümden oluşmaktadır.Bu bölümlerden bir kısmı, Selçuklu veziri Süleyman Pervane’ye hitaben kaleme alınmıştır.Eserde cennet ve cehennem,dünya ve ahiret mürşit ve mürit,aşk ve sema gibi konular işlenmiştir.
28
Mecâlis-i Seb’a(Yedi Meclis): Mecâlis-i Seb’a mevlânın yedi meclisinin,yedi vaazının toplanmasından meydana gelmiştir.Mevlânın vaazları,Çelebi Hüsameddin veya oğlu Sultan Veled tarafından not edilmiş ancak özüne dokunulmamak kaydı ile bunlara bazı ilaveler yapılmıştır. Eserin düzenlenmesi yapıldıktan sonra mevlânın tashihinden geçmiş olması kuvvetle muhtemeldir. 2)Sultan Veled: 13.yüzyıl tasavvuf şairlerindendir.Mevlânın oğlu olan Sultan Veled,babasının yanında yetişmiştir. Babasının yerine geçen Hüsameddin Çelebi ölünce Şehlik makamına geçerek Mevlevilik tarikatının esaslarını, âyinlerini bir düzene koymuştur.Sultan Veled, bütün eserlerinde tasavvufi konuları işlemiştir.
29
Divanında yer alan az sayıda Türkçe gazeller,Anadolu’da Oğuz lehçesiyle yazılmış ilk şiirler oldukları için önemlidir. Farsça yazılmış Divanı ve Mesnevileri vardır. 3)Şeyyad Hamza: 13.yüzyıl tekke halk şairidir. Selçuklular devrinde Anadolu’da Yunus Emre’den önce Türkçe şiir yazan ilk şairlerden biri de Şeyyad Hamza’dır. Gezgin bir derviş olan Şeyyad Hamza,hece ile de şiirler yazıyordu. Hece ile yazdığı şiirlerindeki dil,aruz zorlamalarından uzak kaldığı için daha pürüzsüz, daha tabidir. Yusuf ve Züleyha adlı bir mesnevisi vardır. 4)Hoca Dehhani: 13.yüzyıl divan şairlerindendir. Horasan’dan Anadolu’ya gelerek Selçuklu sarayına girmiştir.
30
Selçuklu hükümdarı 3.Alaeddin Keykubad’ın emriyle Farsça bir Selçuklu Şehnamesi yazmıştır.Anadolu’da tekke edebiyatının çok güçlü olduğu bir çağda aşk ve şarap şiirleri yazan Dehhani divan şiirimizin bilinen ilk temsilcisidir. 14.Yüzyıl: 1)Gülşehrî: 1250 yılında doğduğu tahmin edilmektedir. Gençliğinde edebiyat ve tasavvuf öğrenmiştir.Ahi Evranı Veli ile 50 yıl beraber yaşamıştır.Farsça ve Arapça öğrenmiş, ancak o,eserlerini Türkçe yazmıştır. Türkçeyi bir sanat dili haline getirmeyi çok isteyen bir şairdir. Mantık’ut Tayr adlı tasavvufi eserin manzum tercümesinde Türkçeye incelik ahenk kazandıracağını söylemektedir.Ahi Evran’ın ölümünden sonra ahilik postuna oturmuştur.1335 yılında ölen Gülşehrî çok ince ruhlu bir şairdi.
31
2)Âşık Paşa: 1272 yılında Kırşehir’de doğmuştur
2)Âşık Paşa: 1272 yılında Kırşehir’de doğmuştur.Asıl ismi Alaeddin Ali’dir.Baş ağa yani ailenin en büyük kardeşi olarak tanınmıştır. Âşık Paşa din ve tasavvuf bilgilerini Kırşehirli Şeyh Süleyman’dan öğrenmiştir. Âşık Paşa’nın en tanınmış eserleri, beyitlik Türkçe Garipnamesi’dir. Mesnevi biçiminde yazılan bu eser,on bölüm içinde dini ve tasavvufi öğütler veren bir ahlâk kitabıdır. Yıllar sonra mevlid sahibi Süleyman Çelebi Garipname’yi görecek ve bu eserden etkilenecektir. Âşık Paşa’nın aruz ve hece ölçüsüyle yazılmış şiirleri, gazelleri,ilahileride olan Âşık Paşa 3 Kasım 1333 tarihinde, Kırşehir’de hayata gözlerini kapamıştır.
32
3)Kadı Burhaneddin: 1344 yılında Kayseri’de doğmuştur
3)Kadı Burhaneddin: 1344 yılında Kayseri’de doğmuştur. Asıl adı Burhaneddin Ahmed’dir.Babası Kayseri kadısıdır.İlköğretimini babasından almıştır. Babası ile birlikte gittiği Mısır’da İslami ilimler,astronomi ve tıp öğrenimi görmüştür.Babasının yerine Kayseri kadılığına getirilmiş,Kayseri’de hüküm süren Eretnaoğullarına vezirlik yapmış daha sonra Sivas’ta sultanlığını ilan etmiştir. 18 yıl sultanlık yapmış,1398 yılında Akkoyunlular’la giriştiği mücadelede pusuya düşürülerek öldürülmüştür. Azeri lehçesiyle yazdığı şiirlerinin toplandığı divan’ı vardır.Divan şairleri arasında tuyuğlarıyla öne çıkmış bir şairdir.
33
4)Ahmedî: 14. yüzyıl divan edebiyatı şairlerindendir(1334-1413)
4)Ahmedî: 14.yüzyıl divan edebiyatı şairlerindendir( ).Asıl adı Taceddin İbrahim olan Ahmedî,Anadolu’da başladığı öğrenimine Mısır’da devam etmiş,döndükten sonra Kütahya’ya yerleşmiştir.Germiyanoğlu beylerinden Süleyman Şah’ın hizmetine girmiştir. İskender-name ve cemşid ü Hurşîd,Ahmedî’nin mesnevi türünde eserleridir.Ahmedî’nin İskender-name’sinin önemli bir özelliği;içinde manzum bir Osmanlı tarihi bulunmasıdır. Ayrıca divan sahibidir. 15.Yüzyıl: Bu yüzyılın önemli şairleri Şeyhi,Ahmet Paşa, Necati, Süleyman Çelebi ve Ali Şîr Nevai’dir.Mercimek Ahmet,Âşık Paşazade,Sinan Paşa ise bu yüzyılın ileri gelen düzyazı ustalarıdır.
34
1)Şeyhî: 15. asrın ilk yarısının en büyük divan şairidir
1)Şeyhî: 15.asrın ilk yarısının en büyük divan şairidir yılları arasında doğmuştur.Eğitimine memleketinde başlayan Şeyhî,şair Ahmedi’den ve başka alimlerden ders okuduktan sonra,tahsilini ilerletmek için İran’a gitmiş,tasavvuf ve tıp da derinleşmiş,göz hekimliğinde uzman olmuştur. Memleketine döndükten sonra,bir eczâhâne açarak hekimlikle iştigal etmiş ve hekim sinan olarak şöhret kazanmıştır. Şeyhî’nin eserleri divan,Harnâme ve Husrev ü Şirindir. Tıbba dair manzum bir risalesiyle Ney-nâme adlı ufak bir mesnevisi ve Hâb-nâme adına taşıyan Attar’dan çevrilmiş bir mesnevisinin daha bulunduğu zannedilmektedir.
35
2)Ahmet Paşa: (. -1497) Edirne’de doğup Bursa’da vefat etmiştir
2)Ahmet Paşa: (?-1497) Edirne’de doğup Bursa’da vefat etmiştir.1451’de genç yaşta Bursa’ya müderris,sonrada Edirne’ye kadı olmuştur. Fatih’in tahta çıkmasından sonra padişahtan saygı görmüş ve kazaskerliğe getirilmiştir.Kısa süre sonrada vezirliğe terfi ettirilen Ahmet Paşa,vezirlikten alındıktan sonra Bursa’ya gönderilmiştir.Bursa’da sancakbeyliği görevini yürütmüştür. Şiirlerini divanında toplamıştır. Gazel,şarkı ve murabbaları ile meşhur olmuştur.
36
3)Necati Bey: Edirne’de doğmuştur. Asıl adı İsa’dır
3)Necati Bey: Edirne’de doğmuştur.Asıl adı İsa’dır.İyi bir öğrenim gören Necati Bey, şiirleri ve hat çalışmalarıyla tanınmıştır.Divan katipliğine atanarak İstanbul’a gelmiş, saray’ın takdirini kazanmıştır. Yüzyılının büyük şairlerindendir. Şiirlerinde Türkçe kavramların,atasözleri ve halk deyimlerinin geniş yer tutması,şiirinin temel özelliği sayılmaktadır. 1509 yılında ölmüştür.Divanı vardır. 4)Süleyman Çelebi: Meşhur Türkçe “mevlid” kasidesinin yazarıdır.Bursa’da doğmuştur( ).Bursa’da asrının ileri gelem alimlerinden ilim tahsil etmiştir.
37
Resûlullah efendimize olan muhabbeti,Vesilet-ün-Necât isimli mevlid kasidesini yazmasına vesile olmuştur. Hz. Muhammed’in diğer peygamberler olan bütün üstünlükleri,en güzel kelimeler ve en veciz ifadelerle anlatılmıştır. Eserde çok olgun fikirler ve kompozisyon bütünlüğü vardır.Bazı yerler gazel parçalarıda ilave edilmiştir. Aruz vezniyle yazılmıştır.Kafiyeler sağlamdır. Mevlid,Lirizm ve öğreticiliği iyi kaynaştırmış bir şiir kitabıdır.Kuruluktan uzak olduğu gibi,sırf coşkunluktan da ibaret değildir.Görünüşte kolaydır, fakat denendiğinde benzerini yazılmasının çok zor olduğu görülür.
38
5)Ali Şîr Nevâî: ( ) Gençliği meşhed, Herat,Semerkand şehirlerinde geçmiştir(Özbekistan’da). Mektep arkadaşı Hüseyin Baykara,Herat’ı işgal edip Horasan sultanı olunca Ali Şîr’i Herat’ getirmiş. Türkçe şiirlerini dört,Farsça şiirlerini de ayrı bir divanda toplamıştır.Eserlerinin sayısı 30’dan fazladır.Bu eserlerde Türkçenin döneme ağırlığını koyduğunu,Farsçadan geri kalmadığını göstermeye çalışnıştır. 16.Yüzyıl: Bu yüzyılın önemli şairleri Fuzuli,Zati,Baki,Bağdatlı Ruhi, Hayali ve Taşlıcalı Yahyadır.
39
1)Fuzuli: 1495 yılında Irak’ın Hille şehrinde doğmuştur
1)Fuzuli: 1495 yılında Irak’ın Hille şehrinde doğmuştur. Asıl adı Mehmed’dir.İyi ir öğrenim görmüştür.Bağdat’ın fethinden sonra Kanuni Sultan Süleyman’a ve devletin ileri gelenlerine kasideler takdim etmiş,böylece dikkatleri çekmiştir. Küçük yaşta Arap ve Fars dillerini,sonra devrinin bütün bilgilerini öğrenen Fuzuli,Türkçe şiirlerini Azeri lehçesiyle yazmakla beraber,bütün Türk şiirine divan,tekke ve saz şiirlerine süren etkisiyle en büyük lirik şairlerimizden biri olmuştur. 1556 yılında bir veba salgını sırasında ölmüştür. Bilinen 16 eseri vardır.Türkçe,Farsça ve Arapça şiirler yazmış,bu üç dilde birer divan oluşturmuştur. Türk edebiyatının en güzel Leyla ile Mecnûn mesnevisi Fuzuli’ye aittir.
40
2)Zatî: 1471’de Balıkesir’de doğmuş 1546’da İstanbul’da ölmüştür. 2
2)Zatî: 1471’de Balıkesir’de doğmuş 1546’da İstanbul’da ölmüştür.2.Bayezıt döneminde İstanbul’a gelen Zatî gerek bu padişah gerekse Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman zamanında devlet büyüklerine yazdığı kasidelerle geçinmiştir. Yaşlandığı zaman Bayezıt camii avlusunda küçük bir dükkan tutmuş,dükkana delip giden genç şairlere şiir dersleri verip onların yetişmesine çalışmıştır. 75 yaşlarında yoksulluk içinde ölünce birkaç şairin aralarında topladıkları parayla Edirnekapı dışına gömülmüştür. Divan edebiyatının önemli isimlerinden Baki’nin yetişmesinde emeği olan Zatî,döneminde üstat bilinmiş, sonradan unutulmuştur.
41
Şems-ü pervane adından bir mesnevi bir Edirne Şehrengizi yazmıştır
Şems-ü pervane adından bir mesnevi bir Edirne Şehrengizi yazmıştır.Sayısı 1700’ü geçen gazellerini ve diğer şiirlerini divanda toplamıştır. 3)Baki: 1526 yılında İstanbul’da doğmuştur.Asıl adı Mahmud Abdülbaki’dir. Baki,divan şiirini Arap ve İran şiiri seviyesine getirmiştir.Sultanü’ş-Şuara (şairler sultanı) olarak bilinir. Şiirlerinde hakim tema,dünya zevki, hayattan tat alma,aşk ve sevgidir.Düzyazı türündede yazan ve çeviri yapıtları da olan şairin en önemli yapıtı; “Divan”ıdır.Fezail-i Mekke düz yazı türündeki yapıtlarındandır. Divanında yer alan “Kanuni Mersiyesi” çok ünlüdür.
42
4)Bağdatlı Ruhi: (. -1605)Bağdatta doğup Şamda vefat etmiştir
4)Bağdatlı Ruhi: (?-1605)Bağdatta doğup Şamda vefat etmiştir.Asıl adı Osman olan Ruhi Bağdat valisi Ayas Paşa’nın adamlarından olup Bağdat’ta evlenmiş,Rumelili Mehmet adında bir kişinin oğludur. Bir derviş hayatı yaşamış bir çok yer gezmiştir. Hayatının sonlarında kendini meşhur eden terkib-i bend’ini yazdığı Şam’a yerleşmiştir. Bağdatlı Ruhi,tek eseri olan divanındaki terkib-i bend ile tanınır.Bir çok şair terkib-i bend’e nazire yazmıştır. Dönemin insanlarının ahlakça düşük taraflarını eleştiren güçlü bir şiirdir,terkib-i bend.
43
5)Hayalî: Asıl adı Mehmed’dir. Düzenli bir öğrenim görmemiştir
5)Hayalî: Asıl adı Mehmed’dir.Düzenli bir öğrenim görmemiştir.Haydari şeyhi Ali Mest-i acemiye bağlanarak tasavvuf kültürünü geliştirmiş olan Hayalî,devlet erkânından himaye görmüştür. Son yıllarında yokluk çekmiş,tasavvuf kültürünü yansıtan gazelleriyle zamanın büyük şairleri arasında yer almıştır. 1556 yılında ölmüştür.Şiirlerini divanında bir araya getirmiştir. 6)Taşlıcalı Yahya: (?-1582)Arnavutluktan İstanbul’a gelince askerlikle ilim öğrenimini bir arada götürmüştür. Askerlikte yaya başılığa kadar yükselmiş,bir çok vakfın yönetimine tayin edilmiştir.
44
Hicaz’a gidip gelirken Filistin taraflarını dolaşması münasebetiyle Yusuf ü Züleyha mesnevisini yazmıştır. Taşlıcalı Yahya ikisi basılmış (Şahü geda,Yusuf ile Züleyha)beş mesnevisi ile divan edebiyatında mesnevi çığırının en özgün şairi sayılır. 17.Yüzyıl: Bu yüzyılda Nefi,Naili,Şeyhülislam Yahya,Nabi gibi divan şairleri;Evliya Çelebi,Katip Çelebi,Koçi Bey,Peçevi,Nergisi ve Veysi gibi düzyazı ustaları yetişmiştir. 1)Nefi: 1572 yılında Erzurum Hasankale’de doğmuştur.Asıl adı Ömer’dir.Arapça ve Farsça öğrenmiş,İstanbul’a gelmiştir.
45
Nefi mahlasını dostu Gelibolulu Ali’nin önerisiyle almıştır
Nefi mahlasını dostu Gelibolulu Ali’nin önerisiyle almıştır.Çeşitli devlet memurluklarında bulunan Nefi,Hiciv edebiyatımızın en büyük şairidir. Kaside denince de akla önce Nefi gelir.Sağlam bir tekniği,ağır bir dili,cesur bir söyleyişi vardır.Sihâm-ı Kaza adlı kitabındaki hicivlerini okuyan 4.Murat bir daha hiciv yazmamasını istemiş,bu konuda kendisinden söz almış,ama şair,verdiği sözü tutamamıştır.Vezir Bayram Paşa kendisi hakkında yazdığı hicviye nedeniyle şairi 1635 yılında öldürtmüştür. Türkçe Divan,Farsça Divan ve Sihâm-ı kaza adlı eserleri vardır.
46
2)Nabi: ( )Urfalı Yusuf Nabi 24 yaşlarında İstanbul’a gelmiş,saray çevresinde değişik görevlerde bulunmuştur.Yanında çalıştığı Mustafa Paşa ölünce Halep’e gitmiştir.25 yıl kadar Halep’de kalan Nabi, Hayriyye’yi ve Hayrabad’ı Halep’te yazmış Divanını orada düzenlemiştir. 1702 ‘de İstanbul’a dönmüştür.70 yaşını bulmuş bir üstat olarak saygı görmüş,1712’de vefat etmiştir. Eserleri:Divan,Hayriyye,Hayrabad adlı şiir kitapları,Tuhfetül Harameyn adlı mensur gezi kitabıdır. Hayriyye en önemli eseri sayılır. 3)Naili: 1611 yılında İstanbul’da doğdu.Asıl adı Mustafa’dır. İyi bir öğrenim görmüş çeşitli devlet kademelerinde memurluk yapmıştır.
47
Manastırlı Naili’den ayrılması için “Naili-i Kadim) olarak anılmıştır
Manastırlı Naili’den ayrılması için “Naili-i Kadim) olarak anılmıştır.Özellikle gazel türünde şiirler kaleme almış, şiirlerinde anlam derinliğine önem vermiştir. Klasik edebiyatımızda Sebk-i Hindi’nin (Hint tarzı) temsilcisi olarak tanınmıştır.1666 yılında ölmüştür. Şiirlerini Divanında bir araya getirmiştir. 4)Neşati: Edirne’de doğmuştur.Asıl adı Ahmet’tir. Mevleviliğe bağlanmış,başta Konya olmak üzere bir çok yeri gezmiştir.Edirne’ye dönerek Muradiye mevlevihanesi şeyhi olmuştur.1624 yılında burada ölmüştür ve mevlevihanenin avlusuna gömülmüştür.Dönemin usta şairleri arasında sayılmaktatır.Bir çok şairi etkilemiştir. Kendisine nazireler ve tahmisler yazılmıştır.Neşati’nin de bir Divanı vardır
48
5)Şeyhulislam Yahya: ( ) Babası da Şeyhülislam olan Yahya Efendi,öğreniminden sonra müderris olmuş,İstanbul medreselerinde görev yapmıştır. değişik illerde kadı ve kaz asker olarak görev almıştır. 1622’de Şeyhülislamlığa getirilmiştir.4.Murat’ın Revan ve Bağdat seferlerine katılmış olan Şeyhülislam Yahya, Baki’nin ölümünden sonra gazelde en büyük üstat sayılmıştır. Bu başarısını dilinin temizliği,hayallerinin inceliği ve lirizmdeki derinlikle kazanmıştır.Divanı vardır. 18.Yüzyıl: Divan şiiri de son parlak şahsiyetlerini yetiştirmiştir. Bunlar Sümbülzade Vehbi,Nedim ve Şeyh Galip’dir.
49
2)Nedim: İstanbul’da doğmuştur.Asıl adı Ahmed’dir.
1)Sümbülzade Vehbi: ( ) Öğrenimini Maraş’ta yapan Vehbi İstanbul’a geldikten sonra devlet büyüklerine kasideler,tarihler sunarak kendini tanıtmıştır.Kadı olmuş,kadılıktan sonra elçi olarak İran’a gönderilmiştir. Görevi bitince İstanbul’a dönen Sümbülzade Vehbi,değişik illerde kadılık görevinde bulunmuştur.Devrin ünlü şairlerinden olan divan sahibi Sümbülzade Vehbi’nin diğer eserleri Lûtfiyye,Tuhfe,Nuhbe ve Şevk-engiz adlarını taşır. Tuhfe,Farsçadan,Nuhbe,Arapçadan Türkçeye manzum birer sözlüktür.Her iki sözlük uzun yıllar okullarda bu dillerin kolay öğrenilmesi için ders kitabı olarak okutulmuştur. 2)Nedim: İstanbul’da doğmuştur.Asıl adı Ahmed’dir.
50
Çeşitli medreselerde müderrislik yapmıştır
Çeşitli medreselerde müderrislik yapmıştır.Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından korunan Nedim,şiirleriyle devlet büyüklerinin ve özellikle de 3.Ahmed’din taktirini kazanmıştır.Patrona Halil isyanı sırasında ölmüştür. Nedim,Lale devri denilen zevk ve eğlence döneminin şairi olarak yaşamış ve yaşadıklarını şiirleştirmiştir. Şiirlerinde halk dili ve söyleyişlerini de sıkça kullanmış,hece ölçüsüyle bir türkü yazmıştır. 3)Şeyh Galip: 1757 yılında İstanbul’da doğmuştur. Mevlana’ya hürmet duyulan bir muhitte büyümüştür. Konya’ya gitmiş,Mevlâna Dergâhında girdiği çileyi bitirerek İstanbul’a dönmüş,bir süre sonra Galata Mevlevihanesi’ne şeyh olmuştur.Ölümüne kadar irşad görevini sürdürmüştür.
51
Önceleri Es’ad,sonraları ise Galip mahlasıyla şiirler yazmış olan Şeyh Galip,Sebk-i Hindi etkisinde “yeni tarz” şiirler ortaya koymuştur. Şeyh Galip Hüsnü Aşk adlı eserini 1782’de bir iddea üzerine altı ayda yazmıştır. Hüsnü Aşk ve Divan-ı şiirimizin anıt eserlerindendir.Divan edebiyatına yeni bir ruh,taze bir nefes getiren Şeyh Galip 1799 yılında ölmüştür.
52
DİVAN EDEBİYATINDA NESİR
Divan edebiyatında nesir,şiir kadar gelişmemiştir. Arapça,Farsça sözcüklerin ağırlıklı olduğu ağır,ağdalı bir dil kullanılmıştır. Divan nesrinde iyi nesir yazarına münşi, iyi nesir yazılarına inşa, nesir yazılarının bir eserde toplanmasına münşeat denir. Divan nesri kullanıldığı dile göre 3’e ayrılır.
53
SADE NESİR: Halkın konuştuğu dil kullanılmış,halk kitapları,halk öyküleri,Kur’an tefsirleri,hadis açıklamaları bu türde yazılmıştır. ORTA NESİR: Orta düz yazı ise,divan edebiyatının hemen hemen bütün klasik yazarlarının yazdığı bir türdür. Belirgin özellikleri,söz ve anlam oyunlarından,hüner ve marifet göstermekten kaçınılmış ve içeriğin ön planda tutulmuş olmasıdır. SÜSLÜ NESİR: Bu türe genellikle medrese öğrenimi görmüş,Osmanlıcayı iyi bilen yazarlar yönelmiştir. Söz oyunlar,düğümlü uzun cümlelerle,seci’lerle doludur. Bu türün en belirgin örneklerini Veysi ve Nergisi vermiştir.
54
NESİR BİÇİMLERİ: Tezkire: Ünlü kişilerin yaşam öykülerinin toplandığı kitaba verilen isimdir.Şairlerin yaşam öykülerini anlatanlara tezkiretü’ş-şuara ya da tezkire-i şuara, din adamlarının yaşam öykülerini anlatanlara tezkiretü’l evliya, hattatların yaşam öykülerini anlatanlara tezkiretü’l-hattatin, bilginlerin yaşam öykülerini anlatanlara tezkire-i ilmiye, Halvetiye tarikatı şeyhlerin yaşam öykülerini anlatanlara tezkiretü’l-halvetiye, müzisyenlerin yaşam öykülerini anlatanlara tezkire-i musikişinasan denir. Tezkireler ilk kez İran edebiyatında ortaya çıkmıştır.Türk edebiyatının ilk tezkiretü’ş-şuara’sını Ali Şîr Nevai,Mecali-sü’n-Nefais adıyla yazmıştır.
55
Tarih: Geçmiş olayları,geçmiş belli dönemi,belli bir kişi ya da kahramanı çevresi ve dönemiyle birlikte anlatan sanatlı düzyazı türüdür. Sefaretname: Devlet tarafından bir görevle yurtdışına gönderilen elçilerin ya da bunların yanlarında bulunanların gittikleri yerin durumuna ve özelliklerine ilişkin izlenimleri, görüşlerini,olayları anlatan eserlerdir. Seyahatname: Yazarların gezip gördükleri yerlerden edindikleri izlenimleri ve ilgileri aktardıkları edebi eserlerin tümüne seyahatname denir.Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi bu türün ilk örneğidir. Siyasetname: Devlet adamlarına yöneticilik sanatına ilişkin bilgiler veren edebi eserlerin genel adıdır.
56
Siyasetnamelerin en ünlüsü Selçuklu veziri Nizamülmülk’ün Melikşah’ın isteği üzerine kaleme aldığı Siyasetname’dir. Türk edebiyatının en önemli siyasetnamesi ise Yusuf Has Hacib’in Kudatgu Bilig adlı kitabıdır. Münşeat: Mektuplardan ya da çeşitli konulardaki düzyazılardan oluşan kitaplara verilen isimdir. Evliya Tezkiresi: Din büyüklerinin gerçek ya da efsaneleştirilmiş yaşam öyküleri ile kerametlerini anlatan kitaplardır.Sinan Paşa’nın Tezkiretü’l-Evliya adlı eseri ile Ahmed Hilmi’nin Ziyaret-i Evliya adlı çalışmaları bu türün divan edebiyatımızdaki başlıca örnekleridir. Siyer: Hz. Muhammed’in hayatını ya da halifeler ve hükümdarların savaş ve barış dönemlerindeki uygulamaların,uluslararası ilişkilerini konu edinen nesir biçimidir.
57
Divan Nesrinin Önemli Temsilcileri:
Kısas-ı Enbiya: Peygamberlerle ilgili kıssaları içeren eserlerin genel adıdır.İlk kısas-ı enbiya Kısai’nin 9. yüzyılda Kitabü Kısasi’l-Enbiya adlı eseridir. Divan Nesrinin Önemli Temsilcileri: Âşıkpaşazade: Âşıkpaşazade Derviş Ahmet,1393’te Amasya’da Elvan Çelebi köyünde doğdu.Tasavvuf şairi Âşık Paşa’nın torun çocuğudur.Bu nedenle Âşıkî mahlasını kullanmıştır. 1502’ye kadar olan olayları anlatır.Konuşma diline yakın, kısa cümleli bir üslupla yazılan,arada manzum parçaları da olan bu eser bir vakayinamedir. Âşıkpaşazade Tarihi isimli u eseri,önemli bir eserdir. Sinan Paşa: 15.yüzyıl Divan edebiyatı düzyazı ustalarındandır. Sağlam bir eğitim gördükten sonra Edirne’de müderrislik yapmıştır.Vezirlik rütbesiyle Fatih Sultan Mehmet’e hoca olmuş,daha sonra Sivrihisar’a kadı olarak gönderilmiştir.
58
Kabus-name, ir nasihatnamedir.
Sinan Paşa’nın eserlerinden Tazarru-name, felsefe,tasavvuf,ahlak konularını işler. Tezkiret-ül-Evliya, ünlü tasavvufçuların hayat ve menkıbelerini anlatır. Maarif-name isimli bir eseri daha vardır. Mercimek Ahmet: 15. yüzyılın ilk yarısında yaşadığı düşünülen,hayatı hakkında yeterli bilgilere sahip olmadığımız Mercimek Ahmet, kitaplarıyla anlattığına göre 2.Murat’ın isteği üzerine Kabus-name’yi açık,anlaşılır bir dille tercüme etmiştir. Kabus-name, ir nasihatnamedir. Kabusname’den: “Şöyle bilmiş ol oğul,eğer padişahlığa ulaşacak olursan padişahlığında haramdan sakınıcı ol.Dindarlık odur ki,elini ve gözünü halkın hareminden ve haramından sakınasın.Namuslu ol.Namusluluk dini bütünlük nişanıdır.
59
Evliya Çelebi: Asıl adı Derviş Mehmed Zilli olan Evliya Çelebi 1611 yılında İstanbul Unkapanı’nda doğmuştur.İlk öğrenimini özel olarak gördükten sonra bir süre medresede okumuş, babasından tezhip, hat ve nakış öğrenen Evliya Çelebi,musiki ile ilgilenmiş, Kuran’ı ezberleyerek “hafız” olmuştur. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nin girişinde seyahate duyduğu ilgiyi anlatırken bir gece rüyasında Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed’i gördüğünü,ondan “şefaat ya Resulallah” diyerek şefaat isteyecek yerde şaşırıp “seyahat ya Resulallah” dediğini,bunun üzerine Peygamber Efendimiz’in ona gönlünün uyarınca gezme,uzak ülkeleri görme imkanı verdiği yazar. 10 ciltlik “Seyahatnâme” adlı eseri çok tanınmıştır.
60
Kâtip Çelebi: Şubat 1609’da İstanbul’da doğmuştur.Asıl adı Mustafa’dır.14 yaşına kadar özel eğitim gören Kâtip Çelebi,1623’te Anadolu Muhasebesi Kalemi’ne girmiştir. Tarihten tıbba, coğrafyadan astronomiye kadar geniş bir ilgi alanı olan Kâtip Çelebi, aynı zamanda zengin bir kitaplığın da sahibidir.1648’de Takvimü’t-Tevarih adlı eseri dolayısıyla şeyhülislam Abdürrahim Efendi aracılığıyla kalemde ikinci halifeliğe getirilmiştir. Tarih alanındaki eserlerin ilki, 1642’de tamamladığı Arapça Fezleke’dir.Dört bölümden oluşan kitapta tarihin anlamı,konusu ve yararı anlatılır.Arapça Fezleke’nin devamı niteliğindeki Türkçe Fezleke arasında olayları anlatan bir Osmanlı tarihidir.
61
Takvimü’t-Teravih ise, Âdem Peygamberden 1648’e kadar geçen tarihsel olayların bir kronolojisidir.En tanınmış eserlerinden olan Tuhfetü’l-Kibar fi Esfari’l-Bihar’da kuruluş döneminden 1656’ya kadar Osmanlı denizciliğinin bir tarihçesi yanında Osmanlı donanmasının,tersane ve bahriye örgütünün işlevini anlatır. Coğrafi kitapların en önemlisi olan Cihannüma Osmanlı coğrafyacılığından yeni bir çığır açmıştır. Kâtip Çelebinin Batı’da tanınan en ünlü eseri Keşfü’z-Zünun’dur. Son kitabı olan Mizanü’l-Hakk fi İhtiyari’l-Ahak’ta da dönemin din bilgilerinin tartıştıkları çeşitli konular hakkında düşüncelerini açıklar.
62
Seydi Ali Reis: 16. yüzyıl denizcisi,şair, bilgin ve seyahatname yazarıdır.Kanuni Sultan Süleyman devrinin en tanınmış denizcilerinden olan Seydi Ali Reis, bir çok deniz seferlerine, Kıbrıs’ın fethine katılmıştır. Basra’dan yurda dönüşünü hikaye eden Mir’at-ül-Memalik’i ile gezi edebiyatımızın ilk eserlerinden birini vermiştir.Muhit isimli eserinde ise deniz astronomisine, fizikî ve topoğrafik coğrafyaya ait geniş bilgisini ortaya koymuştur. Yirmisekiz Çelebi Mehmet: 18. yüzyılda yaşamıştır. Sefaretname adlı eserin yazarıdır.Edirne yakınlarında doğan, gençliğinde girdiği yeniçeri ocağında yirmi sekizinci ortada çalıştığı için Yirmisekiz Çelebi diye tanılır.
63
Fransa’da gördüklerini Sefaret-namesine yazdı
Fransa’da gördüklerini Sefaret-namesine yazdı. Sefaretname,Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinden sonra Avrupa’yı tanıtan eserlerdendir. Naima: Nâimâ, ilk resmî vak’anüvis ve Osmanlı tarihçileri arasında en ünlü kişidir.1652 yılında Halep’te doğmuştur. Babası, Halep eşrafındandır.İlköğrenimini orada tamamlayan Nâimâ, genç yaşta İstanbul’a gelmiş, yüksek öğrenim görmüş ve Dîvan Kalemi’nde memur olarak hayata atılmıştır. Osmanlı Tarihi’nde resmî olarak ilk vak’anüvis olan Mustafa Nâimâ Efendi, uzun araştırmalar sonucunda Naimâ Tarihi adlı eserini yazmıştır.Naimâ Tarihi’ne konu olan yıllar, Osmanlı İmparatorluğu’nun en düşkün zamanlarına rastlanır.
64
Ahmet Cevdet Paşa: 1822-1895 yılları arasında yaşamıştır
Ahmet Cevdet Paşa: yılları arasında yaşamıştır.İlköğrenimini Lofça’da yapmış, 1839’da İstanbul’a gelerek Fatih’teki Papasoğlu Medresesi’ne girmiştir. Burada öğrenimini sürdürürken bir yandan da tarih, coğrafya, astronomi, matematik gibi alanlarda özel ders almış, Fransızca öğrenmiştir. Ahmet Cevdet Paşa, dönemin ünlü bir hukukçusudur. Kadılık, Divan-ı Ahkam-ı Adliye Reisliği yapmıştır.12 ciltlik bir Osmanlı Tarihi yazmış, Mecele’nin hazırlanmasında önemli rol oynamıştır. “Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye isimli hukuk metnini oluşturanların başında gelmiştir.İlk adalet bakanı olmuştur.Cevdet Tarihi ve Kısas-ı Enbiya en önemli, eserlerindendir.
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.