Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

B İ LG İ FELSEFES İ 10.s ı n ı f B İ LG İ FELSEFES İ N İ N KONUSU VE PROBLEMLER İ İnsanın duyumsanabilir veya düşünülebilir olanlara dair sezgi, gözlem.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "B İ LG İ FELSEFES İ 10.s ı n ı f B İ LG İ FELSEFES İ N İ N KONUSU VE PROBLEMLER İ İnsanın duyumsanabilir veya düşünülebilir olanlara dair sezgi, gözlem."— Sunum transkripti:

1

2 B İ LG İ FELSEFES İ 10.s ı n ı f

3 B İ LG İ FELSEFES İ N İ N KONUSU VE PROBLEMLER İ İnsanın duyumsanabilir veya düşünülebilir olanlara dair sezgi, gözlem veya akıl yürütme etkinlikleriyle ulaştığı betimlemeler veya yaptığı belirlemeler ve kuşaktan kuşağa sürdürülen bu tür aktarımlar (öğrenmeler) bilgi olarak ifade edilebilir.

4 Bilgi, bireysel ve sosyal her türlü ilişkide bulunur. Teknik bilgilerden ahlaki veya dinî bilgilere kadar oluşturulan her bilgi hayata yön verir. Bilgiler hayatın rehberidir. Bilgiye dayalı gerçekleştirilen işlerde istendik veya istenmedik sonuçlarla karşılaşılabilir. Doğru bilgi hayat kurtarabilir, yanlış bilgiyse içinden çıkılmaz durumlara neden olabilir. Hatta doğruluğundan şüphe duyulmayan bilgiler bile insanları yanıltabilir. Bilgiden kaynaklanan bazı sorunlar bilginin ne olduğunun sorgulanmasına ve onda bulunan problematik yapıların ayrıntılı olarak incelenmesine neden olmuştur. “Bilme fenomeni” ve bilginin doğasına yönelik yapılan sorgulama ve incelemeler, bilgi felsefesinin alanını oluşturmaktadır.

5 Bilgiden kaynaklanan bazı sorunlar bilginin ne olduğunun sorgulanmasına ve onda bulunan problematik yapıların ayrıntılı olarak incelenmesine neden olmuştur. “Bilme fenomeni” ve bilginin doğasına yönelik yapılan sorgulama ve incelemeler, bilgi felsefesinin alanını oluşturmaktadır. Epistemoloji (bilgi kuramı) olarak da bilinen bilgi felsefesi öncelikle bilme ve bilgi fenomeni üzerine odaklanır. Aynı zamanda bilginin doğruluğu, kaynağı, sınırı, ölçütü, değeri veya güvenirliliği gibi konular üzerinde de durmaktadır. Felsefe dışındaki bilgi alanları, kendi bilgilerinin doğruluğu- nu sorgulama ve temel argümanları temellendirme sırasında bilgi felsefesinden yararlanmaktadır.

6 Bilgi felsefesinin konusunu daha iyi anlamak için onun bazı ana problemlerine bakmak gerekir. Bu problemlerin bazıları yukarıdaki bulutlarıniçindedir: “Doğru bilgi mümkün müdür?” “Bilginin kaynağı nedir?” “Bilginin sınırları ve doğru bilginin ölçütleri nelerdir?” “Bilginin güvenirliliği ve değeri nelerdir?”

7 Do ğ ru Bilginin İ mkân ı “Herhangi bir şeyi bilebilir miyiz?”, “Bilme mümkünse hangi şeyleri, nasıl bilebiliriz?” bu sorular, bilgi kuramının en temel sorularını oluşturmaktadır. Bir yanda “kesin doğru bilginin mümkün olduğu”, diğer yanda “sağlıklı hiçbir bilginin mümkün olmadığı” ileri sürülmektedir. Bir varlık hakkında mutlak kesinlikte doğru bilgilere sahip olabilir miyiz? Örneğin domates hakkında “Domates kırmızıdır.” bilgisi kesin midir? Domatesin olgunlaşmadan önce yeşil, daha önce sarı bir çiçek, onun öncesinde yeşil bir fide, daha da öncesinde turuncu bir tohum olduğu düşünülürse bu bilginin mutlak kesinlik taşımadığı anlaşılır. Buna karşılık herhangi biri “Gördüğüm şu domates kırmızıdır.” önermesini ileri sürebilir ve bunun kesin bilgi olduğunu iddia edebilir. Bu kişi, renkleri birbirine karıştırma engeli olan ve bunun da farkında olmayan biriyse yine şüpheli bir bilgi ortaya çıkabilir. Olgusal bir durum üzerinde oluşan bilgiler bile şüpheli olabiliyorsa olgusal olmayanlar için durum daha da karmaşık hâle gelebilir.

8 Kuşkucular, algı yanılmalarını örnek göstererek duyular aracılığıyla elde edilen bilgilere güvenilemeyeceğini savunurlar. Aynı zamanda bilginin mutlak yani değişmez olmadığını da ileri sürerler. Septik düşünürler; bazı bilgilerin kesin bir şekilde ispatlanamaması, bazılarının değişime uğraması, bunun yanında insan duyularındaki hata payı ve benzeri her türlü göreceliğe dayanarak doğru bilginin mümkün olmadığı görüşüne varmıştır

9 Doğru bilginin mümkün olduğunu düşünen filozoflar ise septiklerin görüşlerini çürütmeye çalışmış ve bu konuda bilgiye sağlam temel teşkil edecek kaynaklar aramıştır. Septik filozoflara karşı bilginin varlığını savunmaları dogmatik filozofları taraf yapsa da görüşleri itibarıyla birbirlerinden farklılık gösterirler. Başka bir deyişle dogmatik filozoflar bilginin varlığında uzlaşır ama kaynağı bakımından ayrışırlar.

10 Bilginin Kayna ğı Bilginin kaynağına yönelik tartışmaların odağını, insanın bilgiye hangi yetisi veya özelliğiyle sahip olduğu görüşü oluşturur. İnsana ait olan yeti ve özellikler düşünülecek olursa akıl, duyu ve sezgi öne çıkar. Bunun farkındalığında olan dogmatik filozoflar, bu yeti ve özelliklerden yola çıka- rak düşüncelerini ifade etmeye çalışmıştır. Bu filozofların bazıları bilgilerin temel kaynağı olarak aklı görür. İnsanı diğer canlılardan ayıran en temel özelliğin akıl olması onları doğrular niteliktedir. Ancak akıl tek başına bilgi oluşturmada yetkin olmayabilir. Göz görmez, kulak duymazsa yani duyu organları çalışmazsa bilgi nasıl elde edilebilir? Nitekim bazı filozoflar da bilgilerin kaynağını duyuların oluşturduğunu savunarak akıl-dan önce duyuyu ileri sürmüştür. Felsefede bilginin kaynağını açıklamak için akıl ve duyunun tek başına yeterli olamayacağını onların bir arada bilgiye kaynak olabileceğini öne süren de olmuş-tur. Akıl ve duyunun dışında kaynak arayanlar da yok değildir. Bu düşünürler, bir anda içe doğan bilgileri akıl ve duyu ile açıklamanın mümkün olmadığından hareket edip insanın sezgiyle bilgi oluşturduğunu savunmuştur.

11 Empirizm (Deneyimcilik): İnsan zihni doğuştan boş bir levha (tabula rasa) gibidir ve insanın zihni deneyimi sayesinde bilgiyle dolmaya başlar. Bilgi, duyular aracılığıyla oluşur. Örneğin elmanın tadının, kokusunun ve renginin bilgisi duyular yoluyla oluşan bilgilerdir. Kritisizm (Eleştiricilik): Bilginin oluşumunda tek başına ne akılcı görüş ne de dene- yimci görüş yeterli olabilir. Bilgi için hem deneyime hem de akla ihtiyaç vardır. İnsanın tüm bilgisi deneyimden başlar ama bu, bilgilerin tek kaynağının deneyim olduğu sonucunu çıkarmaz. Aklın formları olmadan deneyimin anlamlı hâle gelmesi mümkün değildir. Örneğin kaynayan suyun buharlaşması bilgisi, duyuyla başlayan ve aklın formlarında oluşan bilgidir. Rasyonalizm (Akılcılık): Kendisinden şüphe edilemeyecek olan bilgiye akılla ulaşı- labilir. Bilginin kaynağı olarak akıl, bazı bilgi ve yetenekleri doğuştan getirir. Örneğin matematik bilgisi duyular sonucunda değil de akıl yeteneğiyle oluşturulmuştur. Entüisyonizm (Sezgicilik): İnsanın akıl ve deneyim yetisinin ötesinde ve hiçbir ka- nıtlamaya ihtiyaç duymadan bilgi oluşturmasıdır. Aracı olmadan ortaya çıkarılan bu bilgilerin temeli sezgilere dayanır. Akıl ve deneyimin bilgi oluşturması reddedilmemekle birlikte sezgilerden gelen bilgi daha değerli kabul edilir. Örneğin bir tehlike karşısında korunma içgüdüsü veya kalbe doğan bilgiler sezgiseldir.

12 Bilginin S ı n ı rlar ı ve Do ğ ru Bilginin Ölçütü Felsefede iki kavram öne çıkar: Bunlar “sınır” ve “ölçüt” kavramlarıdır ve problem bu kavramlar üzerinden tartışılır. Bilginin sınırı tartışmasında bazı düşünürler bilinenle bilinmeyeni ayırmak için bilgiye sınır çekmiş, bazı düşünürler ise böylesi bir sınırın olmadığını ileri sürmüştür. Tartışmanın merkez noktalarından biri insanın yöneldiği nesneyi gerçekte olduğu şekliyle bilip bilemeyeceğidir. Bilgiye bir sınır çekilemeyeceğini düşünen filozoflar, insandan bağımsız bir varlık alanını kabul eder ve insanın o alandaki nesneleri olduğu gibi bildiğini savunur. Bilgiye bir sınır çekileceğini düşünen filozoflar, insanın o nesneleri olduğu gibi değil de kendisine göründüğü kadarıyla bilebileceğini savunur.

13 Bilginin doğruluğunu belirlemede her zaman bir referans noktası vardır. Dolayısıyla sunulan bu ölçütler, farkında olunsun ya da olunmasın günlük hayatta kullanılmıştır. Bu ölçütlerin her durumda doğruyu belirlediğini ve bundan başka bir ölçüt olamayacağını düşünmek de yanlış olur. Çünkü bu ölçütler, bazı durumlarda elverişli bazı durumlarda ise elverişsizdir ve bu yüzden sıkça eleştirilmiştir. Bu ölçütlerden öne çıkanlar; uygunluk, tutarlılık, tümel uzlaşım, apaçıklık ve yarar ölçütleridir.

14 B İ LG İ N İ N DO Ğ RULU Ğ U İ Ç İ N ÖNER İ LEN ÖLÇÜTLER Uygunluk Ölçütü: Bu ölçüte göre öne sürülen ifade, bildirdiği şeyin nesnesiyle örtüşüyorsa doğrudur. Örneğin “Kapıyı çalan Zeynep’tir.” ifadesi kapı açıldığında Zeynep görülürse doğrudur. Tutarlılık Ölçütü: Bu ölçüte göre öne sürülen ifade, doğru olarak kabul edilen başka bilgilerle çelişmiyorsa veya bir akıl yürütmeye dayanma sonucunda oluşmuş ve mantıksal açıdan geçerliyse doğrudur. Örneğin “Üçgen üç kenarlıdır.” ifadesi mantık açısından geçerli olduğu için doğrudur.

15 Tümel Uzlaşım: Bu ölçüte göre öne sürülen ifade, çoğunluk tarafından doğru kabul ediliyorsa doğrudur. “Resmî işlerde hasta ve yaşlılara öncelik tanınması gerekir.” ifadesi, çoğunluk tarafından kabul edildiği için doğrudur. Apaçıklık (Açık-Seçik): Bu ölçüte göre öne sürülen ifade, açık ve seçik olması durumunda doğrudur. Örneğin, dişi ağrıyan birinin dişinin ağrıdığını bilmesi açıktır. Hangi dişinin ağrıdığını bilirse açık olan durum aynı zamanda başka dişlerle karışmayacağı için seçik hâle de gelmiş olur. Dolayısıyla kişi hangi dişinin ağrıdığı bilgisini apaçık şekilde fark etmiş olduğu için ifade doğrudur.

16 Yarar Ölçütü: Bilgi, bu ölçüte göre pratik hayatta fayda verme koşuluyla doğrudur. Örneğin ölümcül bir hastalığın tedavisinde “X ilacı kullanılır.” ifadesi, o ilacın fayda sağlaması koşuluyla doğrudur.

17 Bilginin Güvenirlili ğ i ve De ğ eri “Bilgi” (hakikati, gerçeği bilme) dolayımsız olarak değerdir, bunun için başkaca bir referansa ihtiyaç yoktur. Erdemin birincil şartı da bundan dolayı “bilgi” olarak kabul edilmektedir. Hukuki olarak da (anayasada olduğu gibi) “bilgi” ve “araştırma” temel bir insan hakkıdır. “Bilgisiz kişi” doğru ya da yanlış yaptığını bilemez, doğru bilgi olmadan doğru hüküm kurulamaz. Bilgi, doğru eylemin (ahlaki davranışın da) temelini oluşturmaktadır.Pratik hayatta ise insanların ihtiyaçlarını karşılayan bilgiler daha değerli sayılmaktadır. Bu değeri belirleyen ihtiyaç, hayati olabildiği gibi ekonomik veya tamamen kişisel de olabilir. Biri için değerli olan bilgi, bir başkası için değerli olmayabilir. Dolayısıyla sosyal medya, dergi, gazete, haber ve televizyon programları gibi oluşumlar; yayınlarını toplumun ilgi alanına göre seçilmiş bilgilerle donatır.

18 KAYNAKÇA KOLUAÇIK, Aysun,KOLUAÇIK,Haydar Sinan vd, ( Ed. Asım Yapıcı),” FELSEFEYİ TANIMA ” Ortaöğretim Felsefe 10.Sınıf Felsefe Ders Kitabı, 2019.s.81-88.

19 HAZIRLAYAN: SEL İ N TANLAK


"B İ LG İ FELSEFES İ 10.s ı n ı f B İ LG İ FELSEFES İ N İ N KONUSU VE PROBLEMLER İ İnsanın duyumsanabilir veya düşünülebilir olanlara dair sezgi, gözlem." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları