Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Ticaret Hukuku Bilgisi III

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Ticaret Hukuku Bilgisi III"— Sunum transkripti:

1 Ticaret Hukuku Bilgisi III
Ticari İş Ticari Hüküm Ticari Yargı

2 Ticari İş Ticari işi adi işlerden ayırt etme konusunda iki ayrı maddede ölçütler ortaya konulmuştur. Bu maddeler TTK md. 3 ve md. 19’dur. TTK md. 3’e göre, bu kanunda düzenlenen konularla, bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir TTK md. 19’in ilk fıkrasına göre, bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Ancak gerçek kişi tacir işlemi yaptığı esnada bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığını karşı tarafa açıkça bildirir veya yapılan işlemin niteliği işin ticari sayılmasına engel ise bu borç adi borç sayılır. Ayrıca hükmün ikinci fıkrasına göre işlemin taraflarından yalnız birisi için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, kanunda tersine hüküm var olmadıkça diğeri için de ticari iş sayılır.

3 TTK’da Düzenlenen İşler
TTK’da düzenlenen konular ticari iş sayılır (md. 3). TTK’da düzenlenen bir konunun ticari iş sayılması için işin mutlaka ticari işletmeyle ilgili olması veya işlemin taraflarının tacir olması şart değildir. Bir konunun salt olarak TTK’da düzenlenmiş olması bu işin ticari sayılmasına yeterli olur. Bu anlamda ticari işletmeyle alakalı olmasa ya da tarafları tacir olmasa dahi, bir çek, bono düzenlemek veya taşımacılık yapmak bir ticari iştir. Zira bunlar TTK’da düzenlenen konulardandır. Aynı şekilde TTK’da düzenlenmiş olan ve haksız fiilin bir türü olan haksız rekabet ile deniz ticareti hukukunda yer alan çatma işleri de birer ticari iştir.

4 Bir Ticari İşletmeyi İlgilendiren İşler
Yine TTK md. 3’ün ifadesinden çıkan anlama göre, bir ticari işletmeyi ilgilendiren işler ticari iştir.

5 Bir Ticari İşletmeyi İlgilendiren İşler
Eski kanunda “mukavele, fiil ve işler” yerine yeni düzenlemede “bütün işlem ve fiiller” ibaresi kullanılmaktadır. Eski düzenleme bakımından muameleden hukuki işlemler, fiilden haksız fiiller, işlerden ise hukuki işlem ve haksız fiiller dışında kalan sebepsiz zenginleşme veya diğer türden işler anlaşılacağı kabul edilmekteydi. Bu kullanılan terimlerin de aynı şekilde geniş yorumlanması gerektiği kabul edilmelidir. Ticari işletmeyi ilgilendiren bir işin ticari iş sayılması için bu işlem veya fiilin TTK’da veya başka kanunlarda düzenlenmesi arasında fark yoktur. Somut ilişkide işin ticari işletmeyle ilgili olması yeterlidir. Buna göre TBK’da düzenlenen satım, trampa, kira, ariyet, bağışlama gibi sözleşmelerin bir tarafının ticari işletme olması veya bu sözleşmelere ticari işletmenin bazı unsur ya da unsurlarının konu edilmesi, sözleşmenin ticari iş sayılmasına yeterli olacaktır. Zira somut ilişkide sözleşme ticari işletmeyi ilgilendiren bir hukuki işlemdir.

6 Ticari İş Karinesi TTK md. 19’da ticari iş karinesi öngörülmüştür: Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır (md. 19, f. 1 cümle 1). Buna göre, kural olarak tacirin yaptığı tüm işlemlerin ticari işletmesiyle ilgili olduğu varsayımı geçerli olacaktır. Hükmün incelenmesinde gerçek kişi tacirler ve tüzel kişi tacirler arasında bir ayrıma gidildiği görülmektedir. TTK md. 19, f. 1 cümle 1 gereği, kural olarak tacirin tüm borçlarının ticari olması asıldır. Tüzel kişi tacirlerin bütün borçları istisnasız ticari iş niteliğindedir. Yani tüzel kişi tacirlerin özel alanı yoktur, bütün işleri ticari iş niteliğindedir (TTK md. 19, f. 1 cümle 2). Tüzel kişi tacirler bakımından aksi ispatlanamaz bir karine ortaya konulmuştur.

7 Ticari İş Karinesi Gerçek kişi tacirler bakımından da anılan karinenin geçerli olduğu görülmektedir. Ancak anılan hükümde gerçek kişi tacirler bakımından iki istisnaya yer verilerek bu karine aksi ispatlanabilir bir karine haline getirilmiştir. Şöyle ki: Gerçek kişi tacir hukuki işlemi yaptığı esnada işlemin ticari işletmesiyle ilgili olmadığını karşı tarafa açıkça bildirirse; İşin ticari sayılmasına durum elverişli olmadığı takdirde.

8 Bir Taraf İçin Ticari Sayılan İşler
TTK md. 19, f. 2’ye göre taraflardan yalnız birisi için ticari iş niteliğinde olan mukaveleler kanunda tersine hüküm olmadıkça diğeri için de ticari iş sayılır. Bir taraf için ticari sayılan bir işlemin diğer taraf içinde ticari sayılması, yalnızca sözleşmeler bakımından geçerlidir. Örneğin bir oto galerisi işleten bir tacir, tacir olmayan bir kişiye, örneğin bir memura bir otomobil satsa, bu satım sözleşmesi tacir bakımından ticari iş olmakla birlikte sözleşmenin diğer tarafı olan alıcı memur için de ticari iştir. Zira TTK md. 19, f. 2 bunu açıkça öngörmektedir. Bu şekilde her iki taraf için de ticari iş sayılan bu sözleşmede her iki tarafın da borçları için ticari hükümler uygulama alanı bulacaktır.

9 Bir Taraf İçin Ticari Sayılan İşler
Ancak, bu satım sözleşmesi her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olmadığı için uyuşmazlık halinde ticari sayılmaz ve ticaret mahkemesinde görülmez (TTK md. 4, f. 1). Bir taraf için ticari iş sayılan bir mukavelenin diğer taraf için de ticari iş sayılabilmesi için kanunda aksine hüküm var olmaması gerekir. Bundan başka, bir taraf için ticari iş sayılan her türlü iş diğer taraf için de ticari sayılmaz. Örneğin bir tarafın ticari işletmesiyle ilgili olan ve bu taraf için ticari iş sayılan haksız fiiller sırf bu nedenle diğer taraf için de ticari iş sayılmaz.

10 Ticari İş Sayılmaya Bağlanan Hukuki Sonuçlar
Ticari İşlerde Teselsül Karinesi Ticari İşlerde Faiz En Yüksek Sınırı Aşan Ticari İşlemlerin Hukuksal Durumu Zamanaşımı

11 Ticari İşlerde Teselsül Karinesi
İki veya daha fazla kimse içlerinden yalnız biri veya hepsi için ticari iş niteliğindeki bir iş için diğer bir kimseye karşı müştereken borç altına girerlerse sözleşmede aksi kararlaştırılmış olmadıkça müteselsilen sorumlu olurlar. Ticari borçlara kefalet halinde gerek asıl borçlu ile kefil ve gerek kefiller arasındaki ilişkilerde de hüküm böyledir (TTK md. 7).

12 Ticari İşlerde Teselsül Karinesi
Ticari borçlara kendiliğinden müteselsil kefalet tanınmasının pratik sonucu kendisini borcun asıl borçlu tarafından ifa edilememesinde göstermektedir. Şöyle ki, ticari dahi olsa adi kefalet olsaydı alacaklı önce asıl borçluya müracaat edecek, ondan alacağını tahsil edemezse kefile müracaat edebilecekti. Ancak ticari borca müteselsil kefalet karinesi kabul edilmiş olduğu için borcun ifa edilmemesi halinde alacaklı asıl borçluya müracaata mecbur olmaksızın doğrudan doğruya müteselsil kefile başvurabilecektir.

13 Ticari İşlerde Teselsül Karinesi
Ticari işlerde TTK md. 7 müteselsil borçluluk ve müteselsil kefaleti asıl görse de bunun aksinin kararlaştırılması mümkündür. Ticari borca müştereken sorumluluk üstlenen veya kefaleten borçlanan kişi müteselsil sorumluluk veya müteselsil kefalet üstlenmediğini açıkça sözleşmede belirtirse md. 7’nin karinesi ortadan kalkmış olur. Diğer bir ifadeyle hüküm emredici bir düzenleme değildir.

14 Ticari İşlerde Faiz Faiz, para alacağına süreye bağlı olarak tahakkuk eden bir semeredir. Bu türden bir ilave getirinin alacaklıya ödenmesinin nedeni, alacaklının paranın kullanımından belli bir süre mahrum kalmasıdır. O halde paranın kullanım hakkının devri için karşılığında bir miktar para anaparaya ilaveten ödenmektedir. Faiz getirisinin yüksekliği anaparanın miktarına, süreye ve faiz oranına bağlıdır. Faiz alacağı anaparaya bağlı fer’i bir hak olup kural olarak asıl borç ödeme veya başka bir nedenle ortadan kalkarsa faiz alacağı da sona erer (TBK md. 131, f. 1). Önceden işlemiş olan faizleri isteme hakkı saklı tutulur veya durumun gereğinden saklı tutulduğu anlaşılıyorsa faizler ayrıca talep edilebilir (TBK md. 131, f. 2).

15 Ticari İşlerde Faiz Alacaklı anapara için makbuz vermiş ise faizleri de tahsil etmiş sayılır (TBK md. 104, f. 2). Asıl alacak zamanaşımına uğrarsa faiz vs. alacaklar hakkında da zamanaşımı gerçekleşmiş sayılır (TBK md. 152). Alacağın devrinde tersi kararlaştırılmadıkça rüçhan hakları ve diğer fer’i haklar ile gecikmiş faizler asıl alacakla birlikte devredilmiş sayılır (TBK md. 189, f. 2). Borçlar hukukunda öngörülen tüm bu hükümler, kural olarak faizin asıl alacağa bağlı ve onun kaderine tabi olduğuna işaret etmektedir. Ancak taraflarca aksi kararlaştırılarak faizi anaparadan ayırmak mümkündür.

16 Ticari İşlerde Faiz Türk hukukunda faizle ilgili temel kurallar TTK, TBK ve Bankacılık Kanunu, 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizi Hakkında Kanun, Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun ve TC Merkez Bankası Kanunu’nda yer almaktadır. Bunlar dışında vergi ve ceza mevzuatı ile çeşitli bakanlar kurulu kararlarında faize ilişkin hükümler bulunmaktadır. Aşağıdaki açıklamalarda faiz mevzuatının genel olarak ticari işlerde faizi doğrudan ilgilendiren temel hükümlerine yer verilmektedir.

17 Faiz Çeşitleri En çok geçerli olan ve yaygın olanı anapara (kapital) faizi-temerrüt (gecikme) faizi ayırımıdır. Buna göre anapara faizi, belli bir miktar paradan belli bir süre ayrı kalma nedeniyle vadeye kadar işleyen faizdir. Anapara faizinde alacaklı paranın kullanım hakkını belli bir süreliğine devrettiği ve kullanımdan mahrum kaldığı için bunun karşılığı olarak para borcunun borçlu tarafından vadesinde ödenmesine kadar geçen süre için faiz tahakkuk etmektedir. Temerrüt faizi ise, vadesinde ödenmeyen bir para borcundan dolayı vadeyi takip eden günden itibaren işlemeye başlayan faizdir.

18 Faiz Çeşitleri Temerrüt faizinde faiz, para borcu zamanında ödenmediği için tahakkuk etmektedir. Gecikme süresi ne kadar uzun olursa temerrüt faizinin miktarı da o denli fazla olacaktır. Anapara faizi ve temerrüt faizi taraflarca önceden kararlaştırılabildikleri gibi eğer bilerek ya da bilmeyerek kararlaştırmayı unutmuşlarsa kanuni anapara ve temerrüt faizi oranları o hukuki ilişki bakımından geçerlilik kazanacaktır.

19 Faiz Çeşitleri Uygulanacak oran dikkate alındığında, kanunen veya sözleşmeyle belirlenmesine göre kanuni (yasal)-akdi (sözleşmesel) faiz olarak yine ikili bir ayırıma tabi tutulmaktadır. Kanuni faiz oranı yasa tarafından belirlenen anapara veya temerrüt faizini, akdi faiz ise oranı taraflarca akitle (sözleşmeyle) kararlaştırılan anapara veya temerrüt faizini ifade eder.

20 Faiz Çeşitleri Hesaplanma şekli göz önüne alınmak suretiyle faiz bu defa basit faiz-bileşik (mürekkep) faiz olarak yine ikili bir tasnife tabi tutulabilir. Basit faiz, belirli bir miktar para borcuna belirli bir süre için faiz oranı dikkate alınarak faiz tahakkuk ettirilmesidir. Bileşik faiz ise belirli bir para borcuna belirli dönem sonunda tahakkuk eden faizin anapara borcuna eklenerek oluşan toplam miktara belirli dönemler sonunda tekrar faiz işletilmesi ve bu işlemin her defasında tekerrür etmesi yoluyla oluşan faizdir.

21 Faiz Çeşitleri Nihayet faizin bir diğer türü de tazminat faizidir. Tazminat faizi haksız fiil neticesinde oluşan zarara karşılık hesaplanan para borcuna zararın gerçekleşmesinden itibaren işletilen faizdir. Tazminat faizinin anapara veya temerrüt faizinin bir çeşidi olup olmadığı tartışmalıdır. Kanaatimizce bunun temerrüt faizinin bir çeşidi olarak nitelendirmek daha doğru görünmektedir. Zira anapara faizinde faizin kararlaştırılmasında ekseriyetle iradilik vardır. Oysaki tazminat faizinin kaynağını haksız fiil neticesinde oluşan zarar ve buna karşılık hesaplanan para alacağı oluşturmaktadır ve burada faizin iradi kararlaştırılması söz konusu değil çoğu kez kanunen belirlenen temerrüt faizi geçerlilik kazanmaktadır. Ayrıca da, haksız fiil neticesinde zarara yol açan kişi büyük bir olasılıkla zararı ödemesi gerektiğini bildiği için zararın gerçekleştiği an vade kabul edilerek vadede de ödenmeyen bu para borcu için temerrüt faizi işletmek daha doğru görünmektedir.

22 Ticari İşlerde Faizin Özellikleri
Faizin İşlemeye Başlayacağı Tarih Ticari işlerde hukuksal ilişkinin tarafları faizin işlemeye başlayacağı tarihi serbestçe kararlaştırabilirler. Böylelikle kararlaştırılan tarih faiz için başlangıç tarihi olur. Buna karşın, taraflarca faizin işlemeye başlayacağı tarih sözleşmede belirlenmemişse, faiz vade tarihinden itibaren işleyecektir. Belirli bir vade yoksa faiz ihtar tarihinden itibaren işler (TTK md. 10).

23 Ticari İşlerde Faizin Özellikleri
Kararlaştırılmış Olmasa Dahi Faiz İstenebilmesi Ödünç (karz) sözleşmelerini düzenleyen TBK md. 387 hükmüne göre, ticari nitelikte olmayan ödünç sözleşmelerinde taraflarca faiz kararlaştırılmamış ise faiz istenemez. Ticari iş niteliğinde ödünç sözleşmelerinde ise taraflarca kararlaştırılmamış olsa dahi faiz ödenmesi gerekir (TBK md. 387, f. 2). Aynı mahiyette bir hüküm TTK md. 20’de yer almıştır: Tacir olan veya olmayan bir kimseye ticari işletmesi ile ilgili bir iş veya hizmet gören tacir, uygun bir ücret isteyebilir. Bundan başka verdiği avans veya yaptığı masraflar için ödeme tarihinden itibaren faize de hak kazanır.

24 Ticari İşlerde Faizin Özellikleri
Bileşik Faiz Uygulaması (Faize Faiz Yürütülmesi) Borçlar hukukunda ödünç sözleşmeleriyle ilgili TBK md. 388, f. 3, faizin anaparaya eklenerek tekrar faiz yürütülmesini önceden kararlaştırılmış olsa dahi geçerli saymamaktadır. 3085 sayılı Faiz Kanunu md. 3 ise kanuni faiz ve temerrüt faizi hesaplanırken bileşik faiz yürütülemeyeceğine dair kesin bir yasak getirmekle birlikte, bununla ilgili TTK hükümlerini saklı tutmaktadır. Saklı tutulan hüküm TTK md. 8, f. 2’dir. Bunlar dışındaki işlerde faize faiz yürütülmesi (bileşik faiz) yasaktır.

25 Ticari İşlerde Faizin Özellikleri
Bileşik faizin yasaklanmadığı haller şunlardır: 1. Her iki tarafı da tacir olmak kaydıyla cari hesap sözleşmeleri, 2. Her iki tarafı da tacir olmak kaydıyla her iki taraf bakımından ticari iş niteliğindeki ödünç sözleşmeleri. Her iki istisna bakımından, faizin anaparaya eklenebileceği dönemler üç aydan az olamaz.

26 Ticari İşlerde Faizin Özellikleri
Daha Yüksek Oranda Temerrüt Faizi Oranı İsteyebilme İmkânı Adi işlerde sözleşmeyle anapara faizinin belirlendiği fakat faiz oranının tespit edilmediği hallerde Faiz md. 2, f. 1 uyarınca Faiz md. 1, f. 1’deki kanuni faiz oranı geçerli olacaktır. Bu oran Bakanlar Kurulu’nun tarihli ve 2005/9831 sayılı Kararı ile 2006’dan itibaren % 9’dur. Aynı oran Maliye Bakanlığı’nın tarih ve sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Parasal Sınırlar ve Oranlar Hakkında Genel Tebliğ”de korunmuştur.

27 Ticari İşlerde Faizin Özellikleri
Adi işlerde sözleşmeyle kararlaştırılan faiz oranının Faiz md. 1, f. 1’deki %9’dan daha yüksek olması halinde, adi işlerde temerrüt faizi olarak sözleşmeyle kararlaştırılan anapara faizi oranı geçerli olacaktır (Faiz d. 2, f. 3). Şu halde, adi işlerde eğer sözleşmeyle kararlaştırılan faiz oranı kanuni faiz oranından yüksek ise ve taraflar temerrüt faizi oranını belirlememişler ise, temerrüt faizi sözleşmeyle belirlenen faiz oranından az olamayacağından (Faiz md. 2, f. 3) tarafların belirlediği faiz oranı temerrüt faizi oranı olarak geçerli olacaktır. Bir örnekle açıklamak gerekirse, sözleşmeyle kararlaştırılan faiz oranı % 12 ise, kanuni faiz oranından (% 9) fazla olduğu için % 12’lik sözleşmesel anapara faizi oranı temerrüt faiz oranı olarak da uygulanacaktır.

28 Ticari İşlerde Faizin Özellikleri
Bu şekildeki bir düzenlemeyle bir bakıma adi işlerde temerrüt faizi ile ticari işlerde temerrüt faizi farkı oluşturulmuştur. Zira adi işlerde temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa temerrüt faizi kanunen en fazla sözleşmeyle belirlenen anapara faizi oranı kadar olabilmekteyken, ticari işlerde sözleşmeyle belirlenen anapara faiz oranının temerrüt faizi olarak da geçerli olabilmesi için akdi faizin TC Merkez Bankası’nın belirlediği avans faizinden daha fazla olması gerekir. Aksi takdirde, sözleşmeyle belirlenen faizden daha yüksek olan avans faiz oranı uygulanacaktır. Bu ise neticede, avans faizinin yüksekliğine göre adi işlerle ticari işler arasında temerrüt faizi bakımından farklılığa yol açmakta ve ticari işlerde daha fazla temerrüt faizi talep edebilme imkânına yol açabilmektedir. yıllık % 10,50 ( tarihli ve sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tebliği). Söz konusu oran 2016 yılı Ocak ayı itibarı ile değişikliğe uğramamıştır.

29 Faiz Oranları Adi ve ticari işlerde faiz oranı taraflarca serbestçe kararlaştırılabilir (TTK md. 8, f. 1). Bu hükme göre ticari işlerde faiz oranını belirleme konusunda tarafların serbest olduğu kanunda açıkça belirtilmiştir. Eski düzenlemede adi işlerde faiz oranını taraflarca belirlemeyi sınırlayan herhangi bir hüküm bulunmuyordu. Bu sebeple eski TTK düzenlemesine özel bir anlam yükleme imkânı yoktu.

30 Faiz Oranları Buna karşın Türk Borçlar Kanunu’nda, adi işlerde faiz uygulaması bakımından iki hükümde sınırlama bulunduğu görülmektedir. Gerçekten anapara faizi bakımından TBK md. 88, f.2’de; temerrüt faizi bakımında TBK md. 120, f. 2’de, taraflarca kararlaştırılabilecek faize üst sınır getirildiği görülmektedir. Bu hükümlere göre tarafların kararlaştırabilecekleri faiz oranı, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenecek oranın, anapara borcunda yüzde elli fazlasını, temerrüt faizinde ise bu faizin yüzde yüz fazlasını aşamaz. Bu gün geçerli bulunan oranlar dikkate alındığında, tarafların adi işlerde anapara faizi için % 13,5’in, temerrüt faizi için % 18’in üzerinde bir oran kararlaştırmaları mümkün değildir

31 Faiz Oranları Faiz md. 5, f. 2’ye göre, TBK ve TTK’da kanuni faiz ve temerrüt faizi oranlarını belirleyen hükümler uygulanmaz. Ancak Faiz md. 4’e göre, bu kanunda kabul edilen oranın üzerinde temerrüt faizi ödenmesine ilişkin diğer kanunlar saklı tutulmuştur. Örneğin, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu md. 20; 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun md. 29; 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun md. 10, f. 2 bent 2; Bankacılık Kanunu md. 144; 90 sayılı Kanun Hükmünde Kararname md. 13, f.

32 Faiz Oranları Faiz Kanunu md. 5, f. 2 hükmü, Türk Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu’nda yer alan ve faiz oranlarını belirleyen hükümlerin uygulanmayacağını ortaya koymaktadır. Yeni düzenlemeler açısından yukarıda incelenen TBK md. 88, f 2 ve md. 120, f. 2, ile bu hükmün nasıl bağdaştırılacağı sorunu ortaya çıkmaktadır. Faiz Kanunu’nun amacı dikkate alındığında, bu kanunlarda eski düzenlemelerde yer alan oranların uygulanmasının önüne geçilmesinin amaçlandığı, getirilen emredici düzenlemelerin ise, Faiz Kanunu tarafından öngörülen oranları dikkate aldıkları ve bunlara ilişkin sınırlamalar koydukları kabul edilmelidir. Bunun sonucu olarak Faiz Kanunu md. 5, f. 2 hükmü, TBK 88 ve 120 hükümlerinin uygulanmasına engel oluşturmamaktadır.

33 Faiz Oranları Faiz md. 2, f. 4’e göre, gerek ticari gerekse de adi işlerde kararlaştırılan akdi faiz oranı kanuni faiz oranından yüksekse, temerrüt faizi sözleşmeyle belirlenen ana para faizi oranından az olamaz. Faiz K.’na göre ana para ve temerrüt faizi şu şekilde belirlenmektedir:

34 Faiz Oranları Alacaklı ile borçlu arasındaki anlaşmada hem temerrüt hem ana para faizinin belirlenmiş olması durumunda her iki tür faiz, anlaşmada yer alan oranlara göre hesap ve tespit edilir. Bu halde işin ticari veya adi olması bir fark oluşturmamaktadır. Aynı şekilde borcun yabancı para cinsinden bir borç olması da fark etmemektedir. Ancak adi işlerde taraflar TBK 88, f. 2 ve 120, f. 2 hükümleri gereği sınırlanmaktadır.

35 Faiz Oranları Ana para faizinin sözleşmede belirlendiği fakat temerrüt faizinin tespit edilmediği adi işlerde, temerrüt faizi olarak kanuni faiz oranı geçerli olur (Faiz md. 2, f. 1). Sözleşmede belirlenen ana para faiz oranının Faiz md. 1, f. 1’deki faiz oranından (% 9) daha yüksek olması halinde temerrüt faizi olarak sözleşmeyle belirlenen ana para faiz oranı geçerli olacaktır (Faiz md. 2, f. 3). Ana para faizinin sözleşmede belirlendiği ancak temerrüt faizinin belirlenmediği ticari işlerde, ana para faiz oranından düşük ise temerrüt faizi olarak TC Merkez Bankası avans faiz oranı (Faiz md. 2, f. 2); sözleşmede belirlenen ana para faizi avans faizinden yüksek ise temerrüt faizi olarak sözleşmedeki ana para faizi oranı uygulanır (Faiz md. 2, f. 3).

36 Faiz Oranları Adi ve ticari işlerde sözleşmede temerrüt faizi belirlenmiş ancak ana para faizi oranı kararlaştırılmamışsa Faiz md. 1, f. 1’deki % 9’luk oran geçerli olacaktır. Adi ana para faizi ve temerrüt faizi sözleşmede belirlenmemişse, adi işlerde temerrüt faizine eşit ana para faizi oranı geçerli olur. Yani faiz md. 1, f. 1’deki % 9’luk oran geçerlidir.

37 Faiz Oranları Ticari işlerde ana para ve temerrüt faizi sözleşmeyle belirlenmemişse, Faiz md. 2, f. 2 hükmü gereğince temerrüt faizi kanuni faiz oranı ile avans faiz oranı arasında fark bulunup bulunmadığına göre değişmektedir. Şöyle ki, ticari işlerden doğan faiz alacaklısı da kural olarak Faiz md. 2, f. 1 hükmüne göre md. 1, f. 1’deki kanuni ana para faiz oranı üzerinden temerrüt faizi isteyebilir ya da TC Merkez Bankası’nın kısa vadeli avanslar için öngördüğü faiz oranı kanuni ana para faiz oranından daha yüksek ise temerrüt faizi olarak avans faizi oranı üzerinden faiz isteyebilir. Kanuni ana para faiz oranının avans faizinden yüksek olması durumunda ise temerrüt faizi olarak avans faizi değil kanuni faiz oranı kabul edilecektir. Faiz md. 4a’ya göre, sözleşmede daha yüksek ana para veya temerrüt faizi kararlaştırılmadığı hallerde, yabancı para borcunun faizinde devlet bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanır.

38 En Yüksek Sınırı Aşan Ticari İşlemlerin Hukuksal Durumu
Adi işlerde ve ticari işlerde kanunların emredici hükümlerine aykırı hukuki işlemler ve şartlar kural olarak geçersizdir (TBK md. 26, md. 27). Ancak, adi işlerde sözleşmenin öngördüğü hükümler veya şartların tamamı değil de bazıları emredici hukuk kurallarına aykırılık oluşturuyorsa sözleşmenin tamamı değil sadece aykırı olanları geçersiz sayılacaktır (kısmi geçersizlik); emredici kurallara aykırı hükümler veya koşullar olmaksızın tarafların sözleşmeyi yapmayacakları anlaşılıyorsa sözleşme tamamen geçersiz olur (TBK md. 27, f. 2).

39 En Yüksek Sınırı Aşan Ticari İşlemlerin Hukuksal Durumu
Ticari işler bakımından TTK md. 1530, f. 1’de daha farklı bir çözüm benimsenmiştir: Bir sözleşme gereğince yerine getirilmesi gereken edimler (ödemeler) hakkında kanun veya yetkili makamların kabul etmiş olduğu en yüksek sınırı aşan sözleşmeler, en yüksek sınır üzerinden yapılmış sayılır ve bu sınırdan fazla edimler (ödemeler) hata ile yapılmış olmasa dahi geri alınır. Bu hallerde TBK md. 27. maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesi tatbik olunmaz.

40 En Yüksek Sınırı Aşan Ticari İşlemlerin Hukuksal Durumu
Ekonomik kriz, savaş ve doğal afet gibi normal yaşam şartlarının dışına çıkıldığı dönemlerde ticari hayatta mal veya hizmetlerin fiyatlarına çeşitli sınırlamalar getirilebilir. İşte hem bu sınırlamalara uyulmasını sağlamak hem de ekonomik bakımdan güç durumda olan tarafın menfaatini korumak için TTK md hükmü konulmuştur. Böylelikle, bir malın satış fiyatı usule uygun ve emredici bir şekilde resmi makamlarca belirlenmişse, malın belirlenen fiyat üzerinde satılması halinde, satışın resmen tespit ve ilan edilen fiyat üzerinden yapıldığı var sayılacaktır. Yapılan fazla ödeme hataen olmasa dahi sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri istenebilecektir. Satıcının TBK md. 27, f. 2 yönündeki iddiası, yani satışın resmi fiyatlar üzerinden yapılmış sayılacağını bilseydi satışı yapmayacağı ve bu nedenle sözleşmenin bütünüyle geçersiz olması gerektiğine itibar edilmeyecektir.

41 Ticari İşlerde Zamanaşımı Süreleri
Kanunda aksine hüküm var olmadıkça ticari hükümler öngören kanunlarda tayin olunan zamanaşımı süreleri taraflarca sözleşmeyle değiştirilemez (TTK md. 6). Değiştirilmeyen zamanaşımı süreleri ticari işlere ilişkin olarak gerek doğrudan gerekse de diğer kanunlarda yer alanlardır. Değiştirememe kuralı prensip olarak süreyi hem uzatamama hem kısaltamama şeklinde anlaşılmalıdır.

42 Ticari Hükümler ve Ticari Hükümlerin Uygulanma Sırası
TTK md. 1, f. 1 ve f. 2’de, ticari kurallar ve bu kuralların uygulanma sırası ile genel hükümlerle (medeni hukuk ve borçlar hukuku) tamamlanma koşulları biraz eksik de olsa belirlenmiştir.

43 Ticari Hükümler TTK md. 1, f. 1 ve f. 2’den çıkan anlama göre ticari kurallar yazılı olan ticari hükümler ve yazılı olmayan ticari hükümler şeklinde iki gruba ayrılabilir. Ticari kurallardan yazılı hükümler TTK md. 1, f. 1’deki kriter uyarınca iki ölçüye göre belirlenir. Birisi, bir ticari işletme ile ilgili olsun ya da olmasın TTK’da yer alan bütün kurallar ticaridir. Örneğin, iki öğrenci, iki memur veya işçi arasında düzenlenen bir çek veya bonoya uygulanacak kurallar yalnızca TTK’da yer aldığı için ticari nitelikte hükümlerdir. Taşıyanı veya taşıtanı tacir ve bir ticari işletme olmayan ve tesadüfen yapılan eşya ve yolcu taşıma işine uygulanacak kurallar da TTK’da yer aldığı için ticari hükümdür (md. 850).

44 Ticari Hükümler Diğeri ise, TTK’da düzenlenmese de başka özel kanunlarda yer alan ve bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün kurallar ticari hükümdür. Bu tür diğer kanunlara Ticari İşletme Rehni Kanunu, Bankacılık Kanunu, Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu, Sermaye Piyasası Kanunu, Karayolları Trafik Kanunu, Türk Sivil Havacılık Kanunu, Karayolu ve Demiryolundan Uluslararası Nakliyatlara İlişkin Uygun Bulma Kanunları, Sigortacılık Kanunu, Medeni Kanun, Borçlar Kanunu, İcra ve İflas Kanunu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu vs. örnek gösterilebilir.

45 Ticari Hükümler Şu halde kısacası, TTK md. 1, f. 1’de getirilen ikili ölçüt uyarınca, TTK’da düzenlenen bütün hükümler ile bir ticari işletmeyi ilgilendiren kanunlardaki tüm hükümler yazılı kurallar olarak ticari hükümlerdir. Ticari kurallardan yazılı olmayan ticari hükümler ise, yazılı ticari kuralların tamamlayıcısı niteliğinde, uzun zaman uygulanarak bir kanun gücü kazanan ticari örf ve adet hukuku ile ticari teamüllerdir. Ticari örf ve adet kuralları ile ticari teamüller, yazılı olmayan ticari hükümler olarak ticaret hukukuna dahildiler.

46 Ticari İşlere Uygulanacak Hükümlerin Sırası
TTK md. 1, f. 2’de ticari uygulanacak hükümlerin sırası belirlenmiştir: Hakkında ticari bir hüküm bulunmayan ticari işlerde mahkeme ticari örf ve adete, bu da yoksa genel hükümlere göre karar verir. Dikkat edilecek olursa burada ticari işlere uygulanacak hükümlerden ticari hükümler, ticari örf ve adetler ile genel hükümlere yer verilmiş; emredici kurallar ile sözleşme hükümlerinden söz edilmemiştir. Aşağıdaki açıklamalarda ticari işlere uygulanacak hükümler öncelik ve üstünlük sırası dikkate alınarak incelenecektir.

47 Emredici Hükümler Sözleşmeyle aksi kararlaştırılamayan ve mutlak uyulması gereken kanun hükümlerine emredici kurallar denir. Emredici kurallar ticari işlere uygulamada birinci sırada yer alırlar ve bunlara aykırı ticari işler geçersizdir. Emredici kuralın TTK’nda veya başka kanunlarda yer almasının önemi olmadığı gibi, bunların ticari hüküm niteliğinde olup olmamasının da bir önemi yoktur. Buyurucu niteliği yeterlidir ve ticari işlere en öncelikle geçerli olur.

48 Emredici Hükümler Emredici kurallara aykırı ticari işler geçersizdir. Örneğin, iki tacir arasındaki bir sözleşmede satıcıdan fatura istenemeyeceğine dair bir mukavele hükmü, her taciri fatura vermekle yükümlü ve sorumlu tutan TTK md. 21, f. 1 ve VUK md. 230’un emredici kuralına aykırılık oluşturduğundan geçersizdir. Yani böyle bir sözleşme hükmü emredici kurallara muhalefet nedeniyle geçersiz sayılacak ve aradaki fatura vermeme anlaşmasına rağmen tacirin bu yükümlülüğü söz konusu sözleşmede halen var olacaktır.

49 Sözleşme Hükümleri Ticari işlere uygulanmada emredici kurallardan sonra tarafların geçerli iradeleri ile sözleşmede kararlaştırdıkları hükümler ikinci sırayı almaktadır (TBK md. 26). Yani tarafların sözleşme hükümleri emredici kurallardan sonra ancak emredici olmayan ticari hükümlerden önce ticari işlere geçerli olmaktadır.

50 Tamamlayıcı veya Yorumlayıcı Ticari Hükümler
Ticari işlere üçüncü sırada uygulanacak hükümler TTK ve diğer kanunlarda düzenlenen emredici nitelikte olmayan ticari hükümlerdir. Bir konuda emredici hüküm yoksa ve taraflarca bir anlaşma da yapılmamışsa, yani taraf iradeleri o konuyu düzenlememiş ve boşluk bırakmışlarsa tamamlayıcı veya yorumlayıcı ticari hükümler uygulanır.

51 Tamamlayıcı veya Yorumlayıcı Ticari Hükümler
Örneğin, ticari ilişkide tarafların faiz kararlaştırmamaları halinde 3095 sayılı Faiz K.’nun uygulanması (md. 1); ticari işlerde birlikte borç altına girenlerin müteselsil sorumlu olacağını belirten TTK md. 7, f. 1 hükmü; bir kollektif şirkette yönetim yetkisinin hangi ortağa ait olduğu sözleşme veya kararla belirtilmemişse her ortağın kanunen yönetici sayılacağını öngören TTK md. 218; poliçede vade gösterilmemişse senedin görüldüğünde ödeneceğini bildiren TTK md. 672, f. 2 tamamlayıcı veya yorumlayıcı ticari hükümlere örnek gösterilebilirler.

52 Ticari Örf ve Adet Ticari işlere ilişkin uyuşmazlıkların çözümünde emredici hüküm, sözleşme hükmü veya emredici olmayan ticari hüküm bulunamazsa ticari örf ve adet kuralları uygulanacaktır. Özel hukukta cari olan irade özerkliği ilkesi gereği sözleşme hükümlerinin uygulanma sırası emredici hükümlerden sonra fakat ticari hükümlerden önce gelir. Ticari hükümlerden sonra ise ticari örf ve adetlere bakılır. Eğer bir uyuşmazlığa uygulanacak herhangi bir ticari hüküm varsa ticari örf ve adete bakılmaz. Ticari bir hükmün de bulunmaması halinde uygulanma sırası ticari örf ve adet kurallarıdır.

53 Ticari Örf ve Adet Ticari örf ve adet kuralları yazılı olmamakla beraber çok uzun süredir istikrarlı bir şekilde uygulanan ve uyulma zorunluluğu bakımından ticari hayatta yaygın bir inancın var olduğu davranış kurallarıdır. Ticari örf ve adet kurallarında genel örf ve adet kurallarında olduğu gibi süreklilik, yaygınlık ve uyma zorunluluğu unsurları mevcuttur. Ticari uyuşmazlıklarda ticari örf ve adetler genel örf ve adetlere göre uygulanma sırası bakımından önceliklidir. Ticari örf ve adet kuralları geçerli oldukları coğrafi alana göre bölgesel ve yaygın, ticari branşa (kola) göre özel ve genel olmak üzere gruplandırılmaktadır. Tüm Türkiye’de uygulanmalarına yaygın, sadece belirli bir bölgede uygulanmalarına ise yöresel ticari örf ve adet kuralları denir. Eğer bir ticari örf ve adet kuralı yalnızca belirli bir ticaret branşında uygulanıyor ise özel, bütün ticaret branşında uygulanıyorsa genel ticari örf ve adet olarak sınıflandırılır.

54 Ticari Örf ve Adet TTK md. 2, f. 2’ye göre, bir bölgeye veya ticaret branşına özgü olan ticari örf ve adetler genel olanlara tercih olunur. İlgililer aynı bölgede bulunmadıkları takdirde kanun veya sözleşmede tersine hüküm kararlaştırılmış olmadıkça ifa yerindeki ticari örf ve adet uygulanır. Tacir olmayanlar hakkında ticari örf ve adet ancak onlar tarafından bilindiği veya bilinmesi gerektiği takdirde uygulanır (TTK md. 2, f. 3).

55 Ticari Örf ve Adet Ticari örf ve adetlerden başka bir de ticari teamüller vardır. Ticari teamül, süre ve uyma zorunluluğu bakımından örf ve adet kuralı haline gelmemiş olan alışkanlık ve uygulamalardır. Kanunda aksine hüküm yoksa teamül, ticari örf ve adet olarak kabul edildiği belirlenmedikçe hükme esas olamaz. Teamüller esas itibarıyla irade beyanlarının yorumlanmasında dikkate alınırlar (TTK md. 2, f. 1 c. 2). Ancak kanun hükmünün uyuşmazlığın esasına uygulanacağına dair açıkça ticari teamüle atıfta bulunduğu (yollama yaptığı) durumlarda tıpkı ticari örf ve adetler gibi ticari teamül dördüncü sırada uygulanacak ve hükme esas olabilecektir (Örneğin TTK md. 90, md. 94, md. 115 ve 711 gibi).

56 Genel Hükümler Ticari işlerle ilgili hukuki uyuşmazlıklar çözümlenirken o konuda ticari örf ve adet de yoksa uyuşmazlık genel hükümlere göre çözümlenecektir. Genel hükümler TTK ve diğer kanunlardaki ticari işletmeyi ilgilendiren hükümler dışındaki MK ve TBK gibi kanunlarda yer alan kurallardır. Ticari işlere bu hükümlerin uygulanma sırası bakımından ise MK md. 1’deki sıra dikkate alınacaktır. Şöyle ki, önce yazılı hukuk kuralları, sonra örf ve adetler (ticari olmayan örf ve adetler) ve nihayet hakimin yeni kural yaratma yetkisi kademeli olarak devreye girecektir.

57 Ticari Yargı Bir uyuşmazlığın niteliğinin belirlenmesi o uyuşmazlığın gideceği yargı kolu ile orada uygulanacak usul kurallarının belirlenmesi açısından önem taşımaktadır. Bu nedenle, bir uyuşmazlığın ticari olarak nitelendirilmesi buna ilişkin davanın hangi mahkemede görüleceği ve hangi yargılama usulü kurallarına tabi olacağının tayini açısından öneme sahiptir. Özel bazı istisnai hükümler dışında Türkiye’de ticari davalar için ayrı usul kuralları yoktur. Ticari davalarda da kural olarak genel usul kuralları (HMK) geçerlidir (TTK md. 4 son).

58 Ticari Yargı Ayrıca ticari uyuşmazlıkların bir diğer çözüm yolu da tahkimdir. Tahkim, HMK md ’da düzenlenmiştir. Tahkim usulünde uyuşmazlık uzman bilirkişi marifetiyle daha hızlı bir şekilde çözümlenmektedir. Tahkim hem ulusal hem uluslararası ticari uyuşmazlıkların çözümünde tercih edilebilir. Uyuşmazlıkların tahkime götürülebilmesi için tarafların sözleşmeye önceden bu yönde hüküm koymaları yeterlidir. Ancak taraflar isterlerse, sözleşmeye hüküm koymasalar da, uyuşmazlık ortaya çıktıktan sonra anlaşabilirlerse yine tahkime (hakeme) gidebilirler. TTK md. 4’e göre ticari davalar iki gruba ayrılabilir. Bir grup, ticari uyuşmazlığın taraflarının sıfatına ve uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgili olmasına bakılmaksızın mutlak olarak ticari sayılan davalardır (mutlak ticari davalar). Diğer grup ise, her iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğan ile belli konularda bir ticari işletmeyi ilgilendiren işlerden doğan davalardır (nispi ticari davalar).

59 Ticari Davalar Mutlak Ticari Davalar Nispi Ticari Davalar

60 Mutlak Ticari Davalar 1. Tarafların tacir olduğuna veya olmadığına ve ticari uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ticari sayılan bu davalar TTK md. 4, f. 1 bent 1-6 ile özel kanunlarda sayılmışlardır: a. TTK md. 4, f. 1 bent 1-6’da Sayılan Hususlardan Doğan Davalar TTK’da düzenlenen hususlardan doğan davalar. Örneğin bono ve çek düzenlenmesi veya taşıma işleri ile ilgili uyuşmazlıklar tarafların sıfatına bakılmaksızın ya da ticari işletmeyi ilgilendirdiği dikkate alınmaksızın mutlak ticari davalardır. Zira bu konular TTK’da düzenlenen konulardandır, 2. Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,

61 Mutlak Ticari Davalar 3. Türk Borçlar Kanununun
Malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, Rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, Yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, Kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, Komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, Ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, Havale hakkındaki 555 ilâ 560, Saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,

62 Mutlak Ticari Davalar 4. Marka, patent ve telif hakkına ilişkin mevzuatta düzenlenen hususlardan doğan hukuk davaları, 551 Sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkında KHK, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında KHK, 554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında KHK, 555 Sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında KHK, 5. TTK md. 135’de sayılan ticarete mahsus yerlerle ilgili davalar. Buna göre Menkul Kıymet Borsaları Hakkındaki 91 sayılı KHK, 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar Borsalar Kanunu, Serbest Bölgeler Kanunu ve 2699 sayılı Umumi Mağazalar Kanunu ve bunlarla ilgili diğer düzenlemelerden doğan hukuk davaları da ticari niteliktedir, 6. Bankalar ve ödünç para verme işleri kanunlarında düzenlenen hususlardan doğan hukuk davaları.

63 Mutlak Ticari Davalar b. Özel Kanun Hükümleri Gereği (Mutlak) Ticari Sayılan Davalar Özel kanunlarda düzenlenen bazı hususlarla ilgili davalar da ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Örneğin: 1. Ticari işletme rehninden doğan davalar (TİRK md. 22), 2. Finansal kiralama sözleşmelerinden doğan davalar (Finansal Kiralama Kanunu md. 31), 3. Kooperatifler Kanunu’nda düzenlenen konulardan doğan hukuk davaları tarafların sıfatına bakılmasızın ticari davadır (md. 99, f. 1), 4. İflas davaları ticaret mahkemesinde görülür (İİK md. 154, f. 3, md. 156, f. 1, md. 158, md. 173, f. 1, md. 174, md. 182, md. 235, md. 254, md ).

64 Nispi Ticari Davalar a. Tarafların Tacir Olduğu ve Uyuşmazlığın Onların Ticari İşletmeleri İle İlgili Olan Davalar b. Havale, Vedia ve Telif Hakkından Doğan ve Bir Ticari İşletmeyi İlgilendiren Davalar

65 Tarafların Tacir Olduğu ve Uyuşmazlığın Onların Ticari İşletmeleri İle İlgili Olan Davalar
Nispi ticari davaların bu türünde, bir taraftan uyuşmazlığın taraflarının tacir olması diğer taraftan uyuşmazlığın tarafların ticari işletmeleri ile ilgili bir husustan kaynaklanması gerekir. Tarafların tacir olduğu ancak uyuşmazlığın konusunun her iki tarafın da işletmesiyle ilgili olmadığı bir dava bu anlamda bir ticari dava değildir. Haksız fiillerden doğan davaların ticari dava sayılabilmesi için yine tarafların tacir ve haksız eylemin her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması gerekir. Örneğin bir taşımacılık şirketine ait bir kamyonunun bir fabrika binasına çarparak hasar vermesi ticari dava konusudur. Aynı kamyonun bir eve çarpması ticari davaya konu olmaz. Bunun dışında, bazı özel haksız fiil durumları ise TTK’da düzenlendikleri için nispi değil mutlak ticari davadır (örneğin haksız rekabet, deniz ticaret hukukundaki çatma gibi).

66  b. Havale, Vedia ve Telif Hakkından Doğan ve Bir Ticari İşletmeyi İlgilendiren Davalar
TTK’da havale, vedia ve telif hakkına ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için bir ticari işletmeyle ilgili olması yeterlidir. Hatta bu konulara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için bunların taraflardan birinin ticari işletmesiyle ilgili olmasına gerek dahi yoktur. Kanunda açıkça “herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmesi” yeterli kabul edilmiştir. TTK md 4’ten anlaşıldığına göre bu davaların ticari dava sayılması için ticari işletmenin havale, vedia ya da telif hakkına ilişkin bir işlemi ya da sözleşmenin tarafı olması şart değildir. Bunların herhangi bir ticari işletmeyle ilgili olması yeterlidir. Örneğin, bir devlet memurunun başka bir memura banka havalesiyle para göndermesi halinde, bankanın ticari işletme olması yeterli olması sebebiyle bu ilişkiden doğacak davalar ticari davadır. Çünkü para gönderme işi bir ticari işletmeyi (bankayı) ilgilendirmiştir.

67 Ticari Davalara Bakan Mahkemeler
Türkiye’de yargı sistemi üç ana kola ayrılır. Bunlar adli, idari ve askeri yargıdır. Adli yargıda hukuk ve ceza mahkemeleri mevcut olup Bölge Adliye Mahkemeleri ile Yargıtay burada kademeli olarak temyiz merciidirler. İdari yargıda ise idare ve vergi mahkemeleri vardır. Bölge İdare Mahkemeleri ve Danıştay itiraz ve temyiz merciidir. Askeri yargıda ise askeri mahkemeler ile askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Askeri Yargıtay görev yapmaktadır. Adli yargıda hukuk mahkemeleri sulh ve asliye hukuk mahkemeleri olmak üzere ikiye ayrılır. Adli yargıda ayrıca asliye hukuk mahkemelerinin özel işlere bakan alt türleri de vardır. Örneğin iş mahkemesi, tapu kadastro mahkemesi, aile mahkemesi, çocuk mahkemesi asliye hukuk mahkemesinin daireleridir. Ticaret mahkemesi de özel bir asliye hukuk mahkemesidir.

68 Ticari Davalara Bakan Mahkemeler
HMK gereği malvarlığı değerine ilişkin her türlü dava Asliye hukuk mahkemesi yetkisindedir. Bir yerde ticaret mahkemesi varsa ticari davalara o bakar. Yeni HMK kurallarına da uygun olarak, dava olunan şeyin değerine ve tutarına bağlı olmaksızın, ticari davalar ticaret mahkemelerinde görülecektir (TTK md. 5, f. 1). Eski kanunda değerine göre bazı davaların sulh hukuk mahkemelerinde görülmesine izin veren sistem, böylece değiştirilmiş ve her tür ticari davanın ticaret mahkemelerinde görülmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır.

69 Ticari Davalara Bakan Mahkemeler
Ticari davalara asliye veya ticaret mahkemelerinde bakılmasından bağımsız olarak ticari hükümler uygulanacaktır (TTK md. 5, f. 3). Asliye hukuk mahkemesi ile asliye ticaret mahkemesi arasında görev ayrılığı vardır. Zira asliye ticaret mahkemesi özel bir konuya (ticari davalara) bakan bir ihtisas mahkemesidir. Buna göre, bir ticari dava o yerde ayrı bir ticaret mahkemesi bulunmasına rağmen asliye hukuk mahkemesinde açılırsa bu husus hâkim tarafından resen dikkate alınarak görevsizlik kararı verilmesi gerekir.

70 Ticari Davalara Bakan Mahkemeler
Ticari bir davanın asliye hukuk mahkemesinde veya ticari olmayan bir davanın ticaret mahkemesinde görülmesi tek başına hükmün bozulması için yeterli sebep oluşturur (TTK md. 5, f. 3). Çünkü HMK md. 1 gereğince görev kamu düzenine ilişkindir. Çekişmesiz yargı işleri, davacının davalı göstermeden açtığı davaları ifade eder sayılı Kanunla TTK’da yapılan değişiklik neticesi, tüm ticari nitelik taşıyan çekişmesiz yargı işleri, ticaret mahkemelerinde görülür. HMK md. 383 gereği çekişmesiz yargı işleri için genel yetkili kılınan sulh hukuk mahkemesi, ticari nitelik gösteren çekişmesiz yargı işlerinde yetkili değildir.

71 Ticari Davalarda Uygulanacak Usul
Ticari davalarda deliller ve bunların ileri sürülmesinde genel usul kuralları (HMK) geçerlidir (TTK md. 4, f. 2). Ancak ticari davalarda diğer davalara nazaran bazı usul farklılıkları da mevcuttur. Örneğin: a. Tacirler arasında diğer tarafı temerrüde düşürmek, aradaki sözleşmeyi feshetmek veya sözleşmeden dönmek üzere yapılacak ihbar ve ihtarlar noter marifetiyle veya telgraf ya da iadeli taahhütlü mektupla gerçekleştirilir (TTK md. 18, f. 3). Dolayısıyla ispatı da bu dört şekilden birisine bağlıdır. b. Tacirler arasındaki ticari davalarda ticari defterler özel delil olarak kullanılabilmektedir. Ancak buna ilişkin düzenleme eski TTK’da yer alırken, yeni düzenlemede kaldırılmış ve HMK kapsamında hüküm altına alınmıştır (HMK md. 222). Bu husus aşağıda ticari defterler başlığı altında değerlendirilmektedir. c. Sekiz (8) gün içinde itiraz edilmeyen fatura ve teyit mektubu ticari davalarda özel delil kabul edilir. Şöyle ki, itiraz edilmeyen fatura ve teyit mektubu düzenleyen lehine yazılı delil niteliği kazanır (TTK md. 21, f. 3).

72 Ticari Davalarda Uygulanacak Usul
d. Ticari davalarda da kural olarak diğer davalarda olduğu gibi yazılı yargılama usulü uygulanmakla birlikte bazı ticari davalar basit yargılama usulüne tabidir. Buna çeşitli örnekler verilebilir HMK md. 316, f. 1, e bendi gereği, Konkordato ve sermaye şirketleri veya kooperatiflerin uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırılmasına ilişkin açılacak davalar; HMK md. 385 f. 1 gereği çekişmesiz yargı işlerinde basit usul uygulanacağından kıymetli evrakın kaybı halinde açılacak davalar; TTK md. 268, f. 3 ve md. 546, f. 1 gereğince ortaklarla tasfiye memurları arasında çıkan uyuşmazlıklar; TTK md. 437, f. 5 gereğince bilgi alma hakkının engellendiğini iddia eden ortağın açtığı davalar; Kooperatifler Kanunu’nda düzenlenen konulardan kaynaklanan hukuk davaları (md. 99, f. 2) gibi. Basit yargılama usulü yazılı yargılama usulünden daha hızlı işleyen bir yargılama usulüdür (HMK md ). e. Tarafların bir mahkemeyi yetkili kılmalarını sağlayan yetki sözleşmeleri ancak tacirler veya kamu tüzel kişileri arasında yapılabilir (HMK md. 17).


"Ticaret Hukuku Bilgisi III" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları