Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
1
DANIŞMAN: Dr. Öğr. Üyesi YILMAZ KAYA
GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALARDA ANTİBİYOTİK DİRENÇLİ MARKER GENLERİN KULLANILMASI AYŞENUR EFŞAN YARAR ŞENNUR BOLAT DANIŞMAN: Dr. Öğr. Üyesi YILMAZ KAYA
2
İÇİNDEKİLER 1.TANIMLAR Gen Teknolojisi Nedir?
Seçilebilir Marker Nedir? Antibiyotiğe Dirençli Marker Genler Marker Olarak Kullanılan Antibiyotik Direnç Genleri 2.ANTİBİYOTİKLER VE ANTİBİYOTİK DİRENCİ Antibiyotik Nedir? Antibiyotiklerin Kullanım Alanları Antibiyotik Direncinin Mekanizması Antibiyotik Direncinin Halk Sağlığına Etkileri Antibiyotik Direnci Azalır Mı? 3.GIDALARDA ANTİBİYOTİK DİRENÇLİ MARKER GENLER Antibiyotik Direnç Genleri ve Gıda Güvenliği 4.BAKTERİLERDE HORİZONTAL GEN GEÇİŞ MEKANİZMALARI Transdüksiyon Konjugasyon Transformasyon 5.EKOLOJİK SORUNLAR Antibiyotik Dirençliliği Pleiotropik Etkiler Bir Herbisit Olarak Antibiyotiğin Kullanılması Çevredeki Horizontal Gen Transferi 6.ANTİBİYOTİK DİRENÇ MARKER GENLERİNDE ALTERNATİF STRATEJİLER Seçilebilir Bir Markerın Özellikleri Seçilebilir Bir Marker Seçimi Antibiyotik Direnç Marker Genlerinin Dezavantajları Herbisit Direnci Metabolik Markerler
3
GEN TEKNOLOJİSİ NEDİR? Gen Teknolojisi, genler üzerine yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkan veriler ışığında genlerle oynayarak yeni formları oluşturma çalışmasıdır. Gen teknolojisi sürecinde, herhangi bir canlı organizmanın içine, bir başka canlının gen yapısının yerleştirilme sürecinde, o genin korunması için antibiyotik kullanılır.
4
SEÇİLEBİLİR MARKÖR NEDİR?
Bir markör, hücrede başarılı bir gen değişikliğini göstermek için kullanılır. Markör (işaretçiler) transformasyon sürecinde büyük bir önem taşımaktadır. Seçilebilir marker, araştırmacılar için transforme hücrelerinin seçilmesine olanak sağlar (Baquero ve ark. 1998). Seçilebilir marker genin 3 sınıfı vardır. Bunlar; antibiyotiğe direnç kazandıran genler, herbisitlere direnç kazandıran genler ve çeşitli metabolik yolaklar ile ilgili genler.
5
ANTİBİYOTİĞE DİRENÇLİ MARKÖR GENLER
1980’lerde antibiyotiğe direnç genleri seleksiyon için marker olarak tanıtıldı. Antibiyotik direnç genlerini içeren birkaç hücrenin büyüyüp çoğalmasına ve aksine transforme olmamış hücrelerin ölümüne ya da büyümelerinin ciddi bir şekilde inhibe edilmesine neden olur.
6
MARKÖR OLARAK KULLANILAN ANTİBİYOTİK DİRENÇ GENLERİ
Antibiyotik direnç genlerin seçimini, genetik modifikasyonlarda kullanılabilirliği ve yatkınlığı etkilemiştir. Bu genlere örnek olarak; Kanamisin Amikasin Higromisin Rifampisin Streptomysin Bleomisin Ampisilin Promisin Tetrasiklin Kloromfenikol
7
ANTİBİYOTİKLER VE ANTİBİYOTİK DİRENCİ
ANTİBİYOTİK NEDİR? Mantar veya benzeri mikroorganizmalar tarafından oluşturulan, mikroorganizmaların ve başka canlıların gelişmesini durdurma ve hatta bunları öldürme gücü bulunan doğal ya da kimyevi maddelere «antibiyotik» denir (Öner, 1992). GENİŞ SPEKTRUMLU= GENİŞ BİR ARALIKTA Kİ BAKTERİLERİ ÖLDÜRÜRLER. DAR SPEKTRUMLU= ÖZEL BİR BAKTERİ GRUBU BAKTERİSİDAL= BAKTERİLERİ ÖLDÜRÜR BAKTERİYOSTATİK= BAKTERİLERİN BÖLÜNMESİNİ ENGELLER.
8
ANTİBİYOTİKLERİN KULLANIM ALANLARI
Bilinçsiz ve gereksiz antibiyotik kullanımı sonucunda, hem çevresel sorunlar hem de besin zinciri yoluyla canlılarda, özellikle insanlarda, sağlık problemleri meydana gelmektedir. Antibiyotikler tüm dünyada en çok kullanılan ilaçlar arasında ilk sırada yer almaktadır (Hart, 1998).
9
ANTİBİYOTİK DİRENCİNİN MEKANİZMASI
Antibiyotiğin enzimatik yıkımı Antibiyotiğin hedefi olan molekülün değişmesi Değişik metabolik yolların geliştirilmesi Hücre duvarı geçirgenliğinin azalması
10
ANTİBİYOTİK DİRENCİNİN HALK SAĞLIĞINA ETKİSİ
Antibiyotikler doğayı paylaşan tüm mikrobiyal florayı, hayvanları ve insanları etkiler. Artan antibiyotik kullanımı direnci, direnç de daha geniş spektrumlu, daha uzun süreli antibiyotik kullanımını gerektirir ki sonuç olarak dirençli bakteriler yayılır ve insanlarda hastalık yapıcı mikroorganizmalara direnç aktarılmaya devam eder.
12
ANTİBİYOTİK DİRENCİ AZALIR MI?
Mümkün olduğunca dar spektrumlu antibiyotikler uygulanmalıdır. Antibiyotik direnci her ne kadar bakterilerin geliştirmiş oldukları bir özellikse de; bu durumun kontrolünün sağlanması insanın elindedir. Antibiyotik direncinin önlenmesinde alternatif yöntemler arasında bakteriyofaj ve faj enzimlerinin antibakteriyel amaçla kullanılması önde gelen uygulamalardandır.
13
Filmde Vibrio Cholerae isimli, kolera hastalığından sorumlu olan canlı ve parlak negatif bir bakteri, bir DNA parçasından kendi DNA’sına parça aktararak genetik kazanıyor. Yatay gen transferi olarak adlandırılan bu süreçte, bakteriler yapısını geliştirerek kendisini yok etmek isteyen etkenlere karşı direnç kazanıyor. Pilus (bakterilerin birbirleriyle birleşmesini ve gen aktarımını sağlayan köprü) kullanılması sonucu bu aktarımın gerçekleştiği anları, bilim insanları ilk kez videoya alarak onlarca yıldır süren bir hipotezi de göstermiş oldular.
14
GIDALARDA ANTİBİYOTİK DİRENÇLİ MARKÖR GENLER
Genetiği değiştirilmiş gıdaların kullanımının yaygın hale gelmesi antibiyotik dirençli markör genler için potansiyel oluşturur. Farklı markör genleri az sayıda ancak sürekli olarak halen kullanılır. Aynı markör proteinlerinin de, çeşitli genetiği değiştirilmiş bileşenler içinde mevcut olması mümkündür.
16
BAKTERİLERDE HORİZONTAL GEN GEÇİŞ MEKANİZMALARI
Bakterileri 3 ana mekanizma yoluyla direnç genleri aktarılır: 1.Transdüksiyon 2.Konjugasyon 3.Transformasyon Horizontal = yatay demek
17
TRANSDÜKSİYON Transdüksiyon da, bir hücreden diğerine DNA aktarımı bakteri virüsleri (bakteriyofaj) aracılığıyla gerçekleşir. Konak genlerinin genetik transferi iki şekilde olabilir. İlki genelleştirilmiş transdüksiyon olup bu olayda konak genomunun herhangi bir bölgesinden gelen DNA, olgun virüslerin DNA’sının bir kısmını oluşturacak şekilde virüs genomuna katılır. Genelleşmiş transdüksiyonda eğer verici genlerin alıcı bakterinin kromozomu ile homolog rekombinasyon oluşturmazsa, bu genler kaybolur.
18
Özelleştirilmiş transdüksiyon olarak adlandırılan ikinci durumda ise sadece ılımlı virüslerde görülür. Özelleşmiş transdüksiyonda, konak kromozomun belirli bölgesinden gelen DNA, genellikle bazı virüs genlerini yerinden ederek doğrudan virüs genomuna entegre olur. Özelleşmiş transdüksiyonda homolog rekombinasyon meydana gelebilir. Burada da alınan DNA, litik ya da lizojenik enfeksiyonun bir parçası olarak replike edilebilir (Broer ve ark., 1996).
20
KONJUGASYON Bakteriyel konjugasyon bir genetik aktarım işlemi olup, hücreler arası temas aracılığı ile gerçekleşir. Konjugatif bir plazmit bu mekanizmayı kullanarak kendisinin bir kopyasını yeni bir konağa gönderir. Fakat, konjugasyon da bazen diğer elementlerde (diğer plazmitler veya konağın kendi kromozomu) mobilize olmaktadır (Courvalin ve ark., 1995). Mobilize hareket etme
21
TRANSFORMASYON Transformasyon işleminde, hücre dışından küçük bir DNA parçası canlı bir bakteri tarafından alınır ve alıcı hücrede kalıcı genetik değişikliğe neden olur. Genetik rekombinasyonla sonuçlanan transformasyon birkaç basamaktan ibaret olup bu basamaklar iki temel işlemin gerçekleşmesini sağlar: Alıcı hücreye DNA’nın girişi ve alıcı kromozomda ki homolog bölge ile verici DNA’nın yer değiştirmesi.
22
EKOLOJİK SORUNLAR Antibiyotik Dirençliliği Gen Transferi Antibiyotik dirençlilik genleri genetiği değiştirilmiş bitki çeşitleri arasında veya diğer organizmalardan yayılabilir. Aynı veya ilişkili bitki türlerine seksüel hibritleme yoluyla gen aktarımı alıcı ve verici türler arasında ki eşey uyumluluğa hem de ikisi arasında ki fiziksel mesafe, polen canlılığı süresi ve sıcaklık gibi faktörlere bağlıdır.
23
Antibiyotiğe dirençlilik genlerinin aynı bitkiler arasında polen yoluyla yayılması ekolojik çeşitliliğe genetik faktörlere ve değişken olaylara bağlıdır. Bu faktörler bitkinin kendisi ile ve diğer türlerle olan ekolojik ilişkileriyle ilgilidir (Davies,1997).
24
Toprak Antibiyotiği Toprak antibiyotik üretme kapasitesi ile mikroorganizmalar için bir hazinedir. Kanamisin ve neomisin toprak mikroorganizmaları tarafından üretilir ama laboratuvar da endüstriyel koşullar da veya doğal ortamda üretilip üretilmediği belirsizdir. Bir kaç antibiyotik türünün topraktan izole edilmesinden bu yana doğal ortamlarda ki antibiyotiklerin gerçek konsantrasyonları hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte antibiyotiklerin toprakta ki miktarları değişir (Nielsen et al, 1998).
25
PLEİOTROPİK ETKİLER Neomisin fosfotransferazın substrat spesifitesi yüksektir ve mevcut veriler gösterir ki bu enzim bitkinin büyüme ve gelişimini temel fonksiyonlarını engellemez. Genetiği değiştirilmiş bitki türlerinin aralığının potansiyel artışı metabolitlerin non-spesifik fosforilasyonunun artmasına sebep olur ve sap veya polen gibi bitkinin dış elemanlarıyla etkileşime geçen böcekler için öneme sahiptir. Pleiotropi tek bir genin birden fazla fenotipik özelliği etkilemesi durumudur. Böylece bir gendeki yeni bir mutasyon bazı ya da tüm özellikler üzerinde aynı anda etkili olur.
26
Mevcut antibiyotiğe dirençli genler ya da onların ürünleri pleiotropik etkili olabilir pleiotropik etki bir şekilde bitkinin kendisinde ekolojik ilişkisinin, kendi soyu dışında üremesinden kaynaklanan yabanıl ilişkinin ve horizontal gen transferinden kaynaklanan her mikroorganizmanın değişimidir.
27
BİR HERBİSİT OLARAK ANTİBİYOTİĞİN KULLANILMASI
Mahsul içindeki kanamisin direncin varlığının olması herbisit olarak kanamisin kullanmayı mümkün kılar. Bazı yöntemlerin kamuoyu tarafından kabul edilmez oluşu ve çeşitli bitkilerin iç direnci antibiyotiklerin etkisini sınırlar. Yüksek üretim maliyetlerine nispeten bunun dışında, kanamisin ve neomisin etkisini sınırlanmasından ötürü bir herbisit olarak kullanılması mümkün olmaz. Yüksek miktarlarda olsa bile kullanılan bitki çeşitlerinin fizikokimyasal karakteristik özellikleri seçicilik durumlarının önlenmesinden dolayı dikkate alınır.
28
ÇEVREDEKİ HORİZONTAL GEN TRANSFERİ
Çevre içindeki yatay gen transferi polen aracılığıyla bitkiden bitkiyi, mikroorganizmadan mikroorganizmayı, mikroorganizmadan bitkiyi ve bitki ya da hayvandan mikroorganizmayı kapsar. Bitki üzerinden hayvanlar beslendiğinde ya da çürüme meydana geldiğinde antibiyotiğe dirençli genler kullanılabilir hale gelir ve mikroorganizmaya devredilir. Bitki DNA’sının bozulması hücrelerin zarara uğramasına neden olduğu zaman bitki hücreleri içerdiği DNAaz’ı serbest bırakır ve böylelikle toprak mikroorganizmaları degredasyon işlemlerini artırır. Yıkılma, parçalanma, degradasyon
29
Mikroorganizmaların transformasyon seviyesinden sonra eğer DNA kullanışlı ise mikroorganizma oranına bağlı olarak transformasyon gerçekleşir. Mikroorganizmalar arasındaki DNA transferinin toprakta akıcı bir şekilde gerçekleşmesi beklenir fakat mevcut veriler plazmitlerin konjugatif transferi ile ilişkilidir (Broer ve ark., 1996). Çalışmalar doğal transformasyonun toprak içinde ortaya çıkabileceğini göstermiş olup bakterinin yeteneğinin gelişmesi büyük sınırlayıcı faktör olarak kaydedilir.
30
TRANSFORMASYON İÇİN ÖN ŞARTLAR
Doğal şartlar altında gerçekleşmesi için transformasyon birkaç adımda gerçekleşir bunlar: Çevre içindeki DNA’nın serbest bırakılması Enzimatik aktivasyona karşı koymak için toprak yüzeyine tutunması Mevcut genlerin doğal transformasyon için bakteriyel genotipe adapte olması Uygun şartlarda yeteneğin gelişmesi Bakteriyel hücre düzeyine DNA’nın etkili adsorpsiyonu Etkili DNA’nın alımı Transforme olmuş DNA’nın otonomal replikasyonu ya da rekombinasyon aracılığıyla kromozoma entegre olması
31
ALICI BAKTERİ TARAFINDAN GENİN EKSPRESYONU
Bakteriyel transformasyon toprak içinde DNA’nın çok yavaş transferinden dolayı uzun sürede gerçekleşir. Topraktaki serbest DNA bitkinin ölümüyle hücrelerin lizis olmasından ya da hayvan ve mikroorganizmalardan veya bunun sonucu olarak bazı mikroorganizmalar tarafından kromozamal DNA’nın ya da plazmitin atılımından kaynaklanır. Daha fazla serbest DNA süratle degrede olur fakat toprak partiküllerinin üzerindeki adsorpsiyon neticesinde kaçış oranına rastlanır. DNA degredasyon hızı çeşitli habitatlar arasında önemli derecede değişiklik gösterir.
32
DNA’NIN KARARLILIĞI Farklı abiyotik ve biyotik faktörler toprak içindeki serbest DNA’nın kararlılığını etkiler. Genel tahminlere göre toprak içindeki bitki DNA’sının devamlılığı zordur bitki DNA’sı toprak partikülleri organik madde açısından zengin olursa aylarca kararlılığını gösterebilir. Kil ya da çamur üzerindeki nükleik asitler inhibe olmadan yetkin bakteriye adsorbe edilebilir.
33
Adsorpsiyon nükleazlarının sebep olduğu degredesyonda kısmi koruma sağlar ve buda çevre içindeki DNA’nın kararlığını belirleyen en önemli faktör olarak dikkate alınır. Ek olarak yüksek bakteri aktivitesiyle beraber bakteriyel DNAaz’ın ortamda ki devamlılığının artması toprak içindeki serbest bitki DNA’sının kararlılığını etkiler.
34
TOPRAK MİKROORGANİZMALARININ TRANSFORMASYONU
Genetiği değiştirilmiş bitki DNA’sının kararlı sürekliliği bakteri içinde replikasyon orjinine bağlanmayı gerektirir. Onun otonom replikasyonu, DNA içindeki replikasyon orijinine ve fonksiyonlarının varlığına dayanmaktadır. Hatalı rekombinasyon olayları farklı organizmalar içinde gerçekleşir ve bütün GDO’ların yapısı (inşası) konak genomundaki genlerin rastgele yerlerindeki insersiyonu ile hatalı rekombinasyon olaylarına dayanır. Birçok antibiyotiğe direnç genleri GDO’lar içindeki bazı seçici markerler içeren gen kasetlerin fonksiyon olarak tanımladı.
35
GDO içindeki bütün plazmitlerin insersiyonu, bakteride ifade edilen vektör dizilerinin varlığı sonucunu doğurabilir. Örneğin; pUC 18 vektörü üzerinde ki A-ampisiline dirençli genlerin lokasyonu. Son olarak da bakterilerde direncin kazanılıp, kazanılmadığı ile ilgili konuşulacak olursa örneğin; kanamisine direnç geninin transferi kanamisin direncine hemen yol açmayacaktır. Kanamisine direncin oluşması için bir seçici avantaj içeren doğal çevrede mikroorganizma hali hazırda bulunmalı ve ortamda ki mevcut kanamisine dirençli organizmaları rekabet üstünlüğü sağlayarak yenebilmelidir.
36
ANTİBİYOTİK DİRENÇ MARKER GENLERİNDE ALTERNATİF STRATEJİLER
Antibiyotik dirençli marker genlerinin kullanımıyla ilgili sorunlar alternatif stratejilerinin gelişmesine yol açtı. Transforme hücreleri seçmek ve antibiyotik direnç genleri kullanıldığı durumlarda, bunları son genetiği değiştirilmiş organizmalardan kaldırmak için pek çok başka stratejiler vardır (Davies, 1997).
37
SEÇİLEBİLİR BİR MARKERİN ÖZELLİKLERİ
Yararlı bir seçici marker geninin özellikleri şunlardır: Transforme olmayan hücreler ve dokular kaçış seçilimi minimumdur. Çok sayıda bağımsız transformasyon olaylarında seleksiyona neden olur ve önemli ölçüde rejenerasyona engel olmaz. Pek çok türde iyi çalışır. Mevcut bir deneyde marker olduğunu tasdik etmek için kullanılırlar.
38
SEÇİLEBİLİR BİR MARKER SEÇİMİ
Bir çok seçilebilir marker geni antibiyotik, herbisit ya da diğer toksik ajanlara karşı direnç sağlar. Şu özellikler baz alınarak seçim yapılır: Transforme olmayan hücrelerin büyümesini sınırlayan maddelerin etkinliği. Bu hedef doku tarafından madde alımı ve toksisite mekanizması ile belirlenir. Direnç sağlayan seçilebilir marker gen etkinliği. Gen ekspresyonunu yönlendiren promotörün aktivitesi, gen ürünlerinin kararlılığı, translasyon verimi ve gen ürünlerinin etki yerine ve biçimine göre belirlenir. Mevcut vektörün miktarı. Bununla birlikte alternatif seçilebilir marker genlerinin ya da antibiyotik direnç genlerinin delesyondan sonraki kullanımı daha yaygın hale gelmektedir.
39
ANTİBİYOTİK DİRENÇ MARKER GENLERİNİN DEZAVANTAJLARI
Seçilebilir markerler gibi antibiyotik direnç genlerinin de dezavantajları vardır. Detoksifiye bir bileşiği seçici bir maddeye (örneğin bir antibiyotiğe) dönüştüren transforme hücrelerin hücre çoğalması ve farklılaşması üzerinde olumsuz etkileri olabilir. Tekrarlayan transformasyonlarda ilgili gen yığınına aynı seçilebilir marker kullanımını uygulamak çok zordur. Pratik kullanım için seçilebilir marker genleri sadece sınırlı sayıda mevcuttur. Bazı bitki türleri seçici maddelere duyarlı ya da toleranslıdır. Antibiyotik direncinin kamuda risk olarak algılanması. Detoksifikasyon organizmanın kendisine zararlı olan toksik maddelerden temizlenmesi anlamına gelir.
40
HERBİSİT DİRENCİ Yabani otlarla mücadelede kullanılan ilaçlar yani herbisitler, kullanım sırasında yabani otlarla birlikte yetiştirilen bitkilere de zarar vermektedir. Herbisitlere dirençli hale getirilen GDO’lar sayesinde yeterli doz da ve çok daha seyrek herbisit kullanımı sağlanabilmektedir. Bu sayede daha az miktarda herbisit kullanımı hem maliyet hem de çevre açısından olumlu olarak değerlendirilebilir.
41
Örnek olarak Monsanto’nun ürettiği Roundup adlı herbisite karşı dirençli soya fasulyesi verilebilir. Herbisit direnci geniş spektrumlu spesifik bir herbisit degredasyonu ya da detoksifikasyonundan dolayı bitki türlerinden kısmen bağımsız olabilir. Bu nedenle direnç genleri çeşitli bitkilerde ki genetik modifikasyonun da faydalıdır. Herbisit direnci ayrıca Saccharomyces cerevisiae’ da bir marker olarak kullanılabilir.
42
METABOLİK MARKER Antibiyotik ve herbisit direnç genleri dışında ki çok sayıda gen seçici marker olarak kullanım için izole edilmiştir. Bazıları böcek ve mantar transformasyonunda önemli markerler olmuştur. Fakat bunlar bitkilerde en az düzeyde kullanırlar. Bitkilerde kullanılanların çoğu toksik maddelere direnç gösterme esasına dayanmaktadır ve bunlar doğal ortamlarda meydana gelmez.
43
Bitkiler ve hayvanlarda seçici bir marker olarak bir antibiyotik direnç geni ve bir toksik ajan kullanılması tüketiciler arasında kabul edilmeyebilir ve benzer endişeleri uyandırabilir. Arsenit, civa tuzları ya da organik civa bileşiklerine karşı direnç sağlayan genler Tn5 ve Tn10 türevi transpozon vektörlerinde seçilebilir marker olarak kullanılmaktadır. Triptofan dekarboksilaz (TDC) geni , Nicotiana tabacum gibi türlerin transformasyonunda seçilebilir bir marker olarak kullanılmaktadır.
44
BİZİ DİNLEDİĞİNİZ İÇİN
TEŞEKKÜR EDERİZ
45
SORULAR 1. Markör olarak kullanılan antibiyotik direnç genlerine 4 örnek veriniz. Ampisilin Tetrasiklin Higromisin Promisin Kloromfenikol Kanamisin 2. Antibiyotik Nedir? Antibiyotik direnç genleri ne amaçla kullanılır? Mantar veya benzeri mikroorganizmalar tarafından oluşturulan, mikroorganizmaların ve başka canlıların gelişmesini durdurma ve hatta bunları öldürme gücü bulunan doğal ya da kimyevi maddelere antibiyotik denir. Hücrede başarılı bir gen değişikliğini göstermek için kullanılır. Sonuç olarak antibiyotik direnç genlerini içeren birkaç hücrenin büyüyüp çoğalmasına ve aksine transforme olmamış hücrelerin ölümüne ya da büyümelerinin ciddi bir şekilde inhibe edilmesine neden olur.
46
3. Bakteriler antibiyotiğe dirençli hale hangi mekanizmalar ile gelmektedir?
Antibiyotiğin enzimatik yıkımı Antibiyotiğin hedefi olan molekülün değişmesi Değişik metabolik yolların geliştirilmesi Hücre duvarı geçirgenliğinin azalması
47
4. Antibiyotik direnci nasıl oluşur?
Bazı bakteriler diğerlerine göre daha fazla dirençlidirler, Antibiyotikler, hastalık yapan patojen bakterilerle birlikte vücudu koruyan, zararlı olmayan bakterileri de yok ederler, İlaçlara dirençli bakteriler çoğalırlar ve hakim konuma geçerler, Bakterilerden bazıları ilaca direnç özelliklerini hastalık yapan bakterilere aktarılır.
48
1. Bakterilerde; ……………. , ……………. , ………………
1. Bakterilerde; ……………., ……………., ……………….., mekanizmaları ile direnç genleri aktarılır. Cevap: Transdüksiyon, Konjugasyon, transformasyon 2. Hücre dışından küçük bir DNA parçası canlı bir bakteri tarafından alınır ve alıcı hücrede kalıcı genetik değişikliğe neden olmasıyla gerçekleşen ……………… işlemidir. Cevap: Transformasyon 3. Aşağıdakilerden hangisi seçici bir markerin özelliklerinden değildir? A) Transforme olmayan hücreler ve dokular kaçış secilimi minimumdur. B) Mevcut bir deneyde marker olduğunu tasdik etmek için kullanılırlar. C) Genlerin doğal transformasyon için bakteriyel genotipe adepte olmasını sağlar. D) Çok sayıda bağımsız transformasyon olaylarında seleksiyona neden olur. E) Seçici bir marker pek çok türde iyi çalışır. Cevap: C
49
4. Antibiyotik direnç marker genlerinin dezavantajlarından 4 tanesini yazınız.
A) Tekrarlayan transformasyonlarda ilgili gen yığınına aynıseçilebilir marker kullanımı uygulamak çok zordur. B) Pratik kullanım için seçilebilir marker genleri sadece sınırlı sayıda mevcuttur. C) Bazı bitki türleri seçici maddelere duyarlı yada teloranslıdır. D) Detoksifiye bir bileşiği seçici bir maddeye dönüştüren transforme hücre çoğalmasını ve farklılaşması üzerinde olumsuz etkileri olabilir. 5. Transdüksiyonda bir hücreden diğerine DNA aktarımı bakteri virüslerinin (Bakteriyofajların) aracılığıyla gerçekleşir.Konak genlerin transferi ile iki şekilde olabilir. Bunlardan biri ……………. olup bu durumda konak kromozomun belirli bölgesinden gelen DNA, genellikle baz virüs genlerini yerinden ederek doğrudan virüs genomuna entegre olur. Cevap: Özelleştirilmiş trasdüksiyon
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.