Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
YayınlayanDilara BAHTİYAR SARI Değiştirilmiş 5 yıl önce
1
DERS: ÖRGÜTSEL PSIKOLOJI KONU: EKOFEMIZM DİLARA BAHTİYAR SARI AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ SBE TURİZM İŞLETMECİLİĞİ ABD DOKTORA PROGRAMı 2019
2
EKOFEMINIZMIN DOĞUŞU ll. Dünya Savaşı Nüfus Artışı Endüstriyel ürün kullanımı Nükleer silahlar ve nükleer enerji Çevre yaklaşımları başlığı altında ortaya çıkan farklı görüşlere, en güçlü muhalefet çevre sorunlarına feminist bakış açısı getiren ekofeminizm olmuştur. Çevre sorunlarını kadın sorunlarıyla birlikte ele alarak şekillenen bu görüş çalışmanın konusunu oluşturmuştur.
3
EKOFEMİZME İLİŞKİN KAVRAMSAL ÇERÇEVE Ekofeminizm terimi ilk kez, varoluşçu feminist, François d’Eaubonne tarafından, 1974 yılında, kadının demografik yapı üzerindeki rolü ile ekolojik kriz arasındaki anlayışın bir parçasını oluşturduğunu ifade etmek için kullanılmıştır. Bu anlayışın özü, kadınların ekolojik devrim yapma potansiyeline dayanmaktadır (Warren, 1994). Karen Warren,”ekolojik feminizm” ifadesini kullanırken, Agarwal “ekofeminizm” ifadesini kullanmakta, Plumwood “eleştirel feminist ekososyalizm” ifadesini kullanırken, Greta Gaard ise, ”toplumsal cinsiyet çalışmaları” kavramını kullanmaktadır (Demir, 2013:17). Ekofeminizm görüşünde doğa kadındır; bilim ve kültür ise erkektir. Kadın ve doğa üreticidir, verimlidir, hayatı üretir. Bilim ise erkeklere benzetilerek hükmedici olarak görülmektedir. Bilim, doğanın insanın kullanımına hazır bir hammadde olmasından sorumludur. Doğanın ve kadının kurtuluşu ise birbirlerine bağımlıdır; yani feminizm ve ekoloji hareketleri aslında aynı şeydir ve temelde ataerkil gelişmeyi hedef almaktadır (Çetin, 2005: 63-65).
4
EKOFEMINIZM Ekolojik düşüncenin temel oluşturduğu ekofeminizm içerisinde sosyalist ekofeminizm, liberal ekofeminizm, kültürel ekofeminizm, sosyal ekofeminizm gibi farklı gruplandırmalar bulunmaktadır (Görmez, 2010: 96). Bu farklı yaklaşımların ortaya çıkmasında taşıdıkları ideolojik fikir, bulundukları yer, yerel ve bölgesel faktörlerin etkili olduğu söylenebilir. Genel olarak akımın temel amacı, insan ile doğa arasındaki ilişkileri düzeltmek ve ekolojik sorunlara çözüm getirmektir.
5
FEMİNİZM KURAMI BAĞLAMINDA EKOFEMİNİZM Feminizm, kökeninde Latince’ de kadın manasına gelen “femine” kelimesinden türemiştir. Feminizm yaklaşımı, kadınların sadece kadın oldukları için karşı karşıya kaldıkları zorluklar, baskı ve ezilmişlikle ilişkisini inceleyen, sınıf, ırk, ulus, din, dil vs. unsurlarda kadınların yaşadığı sorunları ele alan bir bilim alanı olarak değerlendirilmektedir. Feminizm algısı, ilk olarak 18. yüzyıl’ da İngiltere’de ortaya çıkmış ve 1792’de yayınlanan Mary Wollstonecraft’ın “A Vindication of the Rights of Women” adlı eseriyle de ilk akademik alan içerisine girmiştir (Sevim, 2005:7-8).
6
FEMINIZM NEDIR? L.H. Steeves (1994:107), feminist kavramını, “kadınların erkeklerle ilişkili olarak geleneksel değersizleştiriminin gerçekliğini, bu ilişkinin değiştirilmeye ihtiyacı olduğu varsayımıyla teorik açıdan kabul edilmesini ima ettiğini” dile getirmektedir. N. Arat (2010:29-30) ise feminizmi, “cinslerin eşitliği kuramına dayanan, kadınlara eşit haklar isteyen, temelde kadın-erkek arasındaki iktidar ilişkisini değiştirmeye amaçlayan bir siyasal akım” olarak tanımlamaktadır. En yalın haliyle feminizm; toplumda kadının yararlanacağı hakları çoğaltmak ve erkeğinkine eşit kılmak amacını güden bir düşünce akımıdır.
7
FEMINIZMIN TARIHSEL GELIŞIM SÜREÇLERI Bazıları feminizmin gelişim süreçlerini bir veya iki feminist dalga şeklinde ayrıma giderken, bazıları ise, üç veya dört feminist dalga şeklinde bölümlere ayırmaktadır. Genel itibarıyla feminist hareketlerin tarihsel gelişim süreçlerinde birçok araştırmacının itibar ettiği süreç üç kronolojik dalgadan oluşmaktadır. Bu süreçler; I. II. ve III. feminist dalga olarak adlandırılmaktadır. Bu üç feminizm dalgası genellikle 19. yüzyıldan ve 21. yüzyıla kadarki bir süreci içermektedir. Birinci dalga hak kavramına vurgu yaparken; II. dalga kadın hareketi özgürlük kavramını temel almıştır (Alkan, 1998: 5). II. dalga feminizm hareketi kendi içinde yeni birçok kuramı ve yaklaşımları doğurmuş; farklı feminist çizgiler ortaya çıkmıştır. Tam da bu noktada, özellikle 1990’ların ilgi odağı olan akımı, ekolojik feminizm veya ekofeminizm yaklaşımı feminizm içinden filizlenmiştir.
8
1. DALGA FEMINIZM Hukuki ve siyasi haklar Medeni kanun talepleri
9
Iı.DALGA FEMINIZM Kadın rollerini sorgulayan ve toplumsal alana yayılan akım Cinsellik ve do ğ urganlık
10
Iıı. DALGA FEMINIZM Kadın kimli ğ i Di ğ er unsurlar (etnik köken, cinsel yönelim)
11
ÇEVRE SORUNSALINA KARŞI OLARAK EKOFEMİN İ ZM 1960’lı yıllar, çevre sorunsalı üzerine önemli ve yoğun tartışmaların yapıldığı arayış yılları olarak nitelendirilebilir (Jansen vd., 1998: 280). 1972’de ekolojik taleplere, bir grup İngiliz bilim insanının Blueprint for Survival adlı bir rapor yayımlaması (Gorz: 1995:111) ve bunun hemen ardından da 1960’ların sonunda kurulan Roma Kulübü‘nün The Limits to Growth (Büyümenin Sınırları) adlı raporu hazırlatmasıyla birlikte insan- çevre ilişkilerine ilişkin varolan anlayış büyük bir dönüşüm geçirmiştir. Önceki dönemde, insanın fiziki ve sosyal yaşamı ile çevreye ilişkin olgular birbirinden bağımsız olarak ele alınmaktadır. Büyümenin Sınırları Raporunda, nüfus miktarı, endüstriyel üretim, besin maddeleri, hammadde ve çevre kirliliği olmak üzere beş ayrı değişken belirlenmiş ve bunlar arasındaki ilişkiler üzerinde durulmuştur (Kaplan, 1999: 121).
12
EKOFEMİNİZMİN KURAMSAL ÖNCÜLLERİ Ekofeminist hareket içerisinde önemli bir yere sahip olan Karen J. Warren (1987: 139) ‘ın toplumsal cinsiyet politikalarına “doğa” kavramının getireceği açılımın önemi üzerinde durur. Bu bağlamda feminizm ve ekoloji arasındaki yakın bağı şu şekilde açıklar: Kadınların ezilmesi ile doğanın ezilmesi arasında önemli bağlar vardır; bu bağların statüsünün kavranması, kadınların ezilmesi gibi doğanın ezilmesini de kavramaya yönelik her türlü girişim açısından zorunludur; feminist teori ve pratiğin ekolojist bir perspektif içermesi zorunludur; ekolojik sorunlara getirilecek çözümlerin feminist perspektif içermeleri zorunludur. Ekolojik düşünüş, feminist felsefeci Lorraine Code
13
EKOFEMİNİZMİN TEMEL VARSAYIMI VE AMACI Ekofeminizm, kadınlar üzerindeki tahakküm ile doğa üzerindeki tahakküm arasında düzenli bir bağ bulunduğunun görülmesi varsayımı üzerine temellendirilir. Bu doğrultuda kadınların uğradığı zulümle doğanın uğradığı zulüm arasındaki bağlar ile ilişkiler anlaşılmalı ve çözümlenmelidir. Süregelen zulmü yaratan; aynı zamanda onaylayan erkek egemen kültür derinlemesine sorgulanmalıdır. Genel olarak akımın temel amacı, insan ile doğa arasındaki ilişkileri düzeltmek ve ekolojik sorunlara çözüm getirmektir.
14
EKOFEMİNİZME GETİRİLEN ELEŞTİRİ Ekofeminizme getirilen en önemli eleştiri, en çok savundukları ilke olan kadınların tahakküm altına alınmasının, ekolojik krizlerin temeli olduğu görüşüdür. Bu yaklaşım doğadaki veya toplumdaki diğer tahakküm ilişkilerini saf dışı bıraktığı için eleştirilmektedir. Dolayısıyla bir toplumdaki erkeklerin kadın üzerindeki tahakkümün kaldırılmasının ekolojik krizlerin çözümü için önemli olduğu, ancak yeterli olmadığı; Bookchin’in de söylemiş olduğu gibi, toplumdaki tüm tahakküm ilişkilerinin (sınıf, kabile ırk vb.) ortadan kaldırılması gerektiği söylenebilir (Yıldırım, 2017: 298).
15
SONUÇ 1960’lı yıllardan sonra çevre tahribatlarının insan hayatını olumsuz etkilemeye başlaması, tüketim kültürünün her alan yayılması ve ekolojik dengeyi bozacak birden fazla aktörün tüm güçlerini doğaya yöneltmeleri, insanlarda çevresel sorunlara ve tahribatlara karşı bir duyarlılık göstermiştir. Bu duyarlılık 1970’li yıllarda bölgesel sonraki yıllarda da küresel hale gelmiştir. Günümüzde, kapitalizmin doğadaki yıkıcı etkisini kurumların belirlediği yol ve yöntemlerle çözmek mümkün görünmemektedir. Sanayi devriminden bu yana, her alanda kendini hissettiren kapitalizm, doğanın korunması ve çevresel adaletin sağlanması için çeşitli çevrecilik siyaseti ve felsefesi ile karşı karşıya kalmaktadır. Ekofeminizmde toplumsal cinsiyet temelinde ortaya çıkan, çevre siyasetinde kendine yer edinmektedir
16
Ekoloji hareketi çevrecilikte takılıp kaldığı takdirde, mevcut doğa ve insan sömürüsüne dayalı sistemin ötesine geçemeyecektir. Bu bağlamda, doğanın bilinçsizce tahrip edilmesine karşı kadınlarımızın dayanışmacı bir ruhla sivil direniş göstermesi, çevrenin siyasallaşmasına katkı sağlayarak kapitalizmin doğadaki yıkıcı etkisini aza indirgeyecektir. Sonuçla, ekoloji hareketi çevrecilikte takılıp kalmadığı takdirde, mevcut doğa ve insan sömürüsüne dayalı sistemin ötesine geçecektir. Bu açıdan ekolojik temelli ekofeminizm düşüncesine göre, doğanın ve kadının kurtuluşu birbirlerine bağlıdır. Kadınların ezilmediği, erkeklerle eşit olabildiği bir dünyada doğanın da kurtuluşu sağlanacaktır.
17
SABıRLA DINLEDI Ğ INIZ IÇIN TE Ş EKKÜR EDERIM.
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.