Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
1
Yrd.Doç.Dr. Ebru Z. BOYACIOĞLU
İKTİSADA GİRİŞ Yrd.Doç.Dr. Ebru Z. BOYACIOĞLU
2
Makro Ekonomi’nin Doğuşu
Büyük Ekonomik Kriz John Maynard Keynes ( ) İstihdam,Faiz ve Paranın Genel Teorisi – 1936 Keynes’in Görüşleri Ekonominin itici gücü Talep’dır Piyasalarda fiyatlar esnek değil, katı(yapışkan) dır Devlet gerektiğinde ekonomiye müdahele etmelidir.
3
Ekonomik Refah: Birey ve toplumların ekonomik mallarla ihtiyaçlarının karşılanması düzeyine denir.
Birey ve toplumların ekonomik refahları; - üretimin çokluğuna, - üretimin niteliğine, - gereksinmelerin karşılanma olanaklarının genişliğine bağlıdır. Üretimdeki değişimler MG ile ölçülmektedir.
4
MİLLİ GELİR; makro ekonominin vazgeçemeyeceği ölçü araçlarındandır.
GELİR; bir yandan birey ve toplumların üretim kapasitelerini, diğer yandan da ihtiyaçlarını karşılama olanaklarının genişliğini ortaya koyan ekonomik bir göstergedir. MİLLİ GELİR; makro ekonominin vazgeçemeyeceği ölçü araçlarındandır. 4
5
Gayri Safi Milli Hasıla-Gross National Product Bir ülkede genellikle bir yılda üretilen nihai mal ve hizmetlerin piyasa fiyatından toplam değeridir. GSMH Unsurları: GSMH hesaplamalarında nihai mal ve hizmetlerin nihai değeri (final output) esas alınır. Böylece çifte kayıt yapma önlenmiş olur Hesaplamalarda yalnızca cari dönemde yaratılan mal ve hizmetlerin (current output) değeri alınır. GSMH hesaplamalarında mal ve hizmetlerin cari piyasa fiyatları (market prices) kullanılır.
6
GSMH bir kıymetler toplamıdır
GSMH bir kıymetler toplamıdır. Bir ekonomide çok sayıda mal ve hizmet vardır. Her mal ve hizmetin miktarı tespit edilir, fiyatlarıyla çarpılır ve çıkan sonuçlar toplanır. Eğer ekonomide n adet mal ve hizmet varsa; Pi (i malının fiyatı), Qi ise bu malın miktarı, Pi X Qi = i malının değeri P1 X Q = 1 nolu mal ve hizmetin değeri P2 X Q = 2 nolu mal ve hizmetin değeri P3 X Q = 3 nolu mal ve hizmetin değeri Pn X Qn = n nolu mal ve hizmetin değeri Pi X Qi = GSMH Burada bütün değerlerin toplamı bize GSMH’nın piyasa fiyatları üzerinden parasal değerini vermektedir. 6
7
Cari Dönem Cari dönem: GSMH yalnızca geçerli dönemdeki (hesaplandığı dönem) üretilen çıktının değerinden oluşur. Önceden üretilmiş mallarla ilgili işlemleri hesaba katmaz. Ör; yeni konut yapımı GSMH’ya dahil edilirken, eski konutların el değiştirmesiyle ilgili işlemleri hesaba katmayız. Ama, eski konut satışıyla ilgili emlakçı komisyonları hesaba katılır. 7
8
GSMH hesaplamalarında ekonomide üretilen nihai mal ve hizmetler dikkate alınır.
Nihai Mal: Tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılamaya hazır olan mallardır. Nihai Mal/Hizmet: Ekonomide üreticilerin, üretimde ara malı olarak kullanamayacağı, tüketim, yatırım ve ihracat için kullanıma hazır mal ve hizmetlerdir. Eğer hesaplamalarda nihai mallar kullanılmaz ise GSMH rakamları yanıltıcı şekilde yüksek çıkar. 8
9
Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH)
GSMH: Bir ekonomide belirli bir zaman dilimi, genellikle bir yıl içinde, üretimi tamamlanmış (nihai) mal ve hizmetlerin toplam parasal değeridir. Yurtdışında çalışan işçilerimizin geliri “o“ ülkelerin değil, Türkiye’nin GSMH’nın bir unsurudur. Yabancı firmaların ülkemizde elde ettikleri karlar da “o“ ülkelerin GSMH içinde gösterilir. 9
10
Gayri Safi Yurtiçi Hasıla-Gross Domestic Product (GSYİH): Bir ülke sınırları içinde belirli bir dönemde üretilen nihai malların ve hizmetlerin üretim değeridir GSYİH, tamamıyla yurtiçinde yerli ve yabancıların üretimin parasal değeridir. GSYİH’ya yurtdışında bulunulan ülke vatandaşlarının gelirleri dahil edilmez. GSMH’nın GSYİH’yı aşması durumunda ülke vatandaşlarının “o” ülkede faaliyet gösteren yabancılara kıyasla daha fazla kazandıklarının bir göstergesi olarak kabul edilir.
12
2.000 $ altında olan ülkeler yoksul,
Kişi (fert) başına milli geliri (KBGSYİH), milli gelirin ülke nüfusuna bölünmesiyle elde edilir. Ülkeler arası zenginlik karşılaştırmalarında en çok kullanılan ölçülerden biridir. Genelde KBGSYİH; 2.000 $ altında olan ülkeler yoksul, 2.000– $ arasında olan ülkeler orta gelirli, ABD Dolarının üstünde olan ülkeler ise yüksek gelirli sayılmaktadır.
14
Satınalma Gücü Paritesi - Purchasing Power Parity - PPP
PPP, farklı ulusal para birimiyle ifade edilen ekonomik göstergelerin ortak para birimine dönüştürülmesinde kullanılan, ulusal para birimlerinin satınalma gücünü eşitleyen bir değişim oranıdır. PPP, belirli bir mal ve hizmet sepetinin satın alınması için gereken ulusal para tutarlarının birbirine oranı şeklinde hesaplanmaktadır. PPP kullanılarak ortak bir para birimine dönüştürülen harcamalar ülkeler arasında anlamlı karşılaştırmalarının yapılabilmesine olanak sağlar.
15
PPP(SAGP) döviz kuru paritesi, 2011 yılında BM Uluslararası Karşılaştırma Programı (ICP) tarafından geliştirilmiş bir hesaptır. Satın alma gücü paritesi (SAGP) ülkeler arasındaki fiyat düzeyi farklılıklarını ortadan kaldırarak farklı para birimlerinin satın alma güçlerini eşitleyen bir değişim oranını ifade ediyor. Bir kg domatesin ortalama olarak Türkiye’de 2 TL, ABD’de ise 2,5 dolar olduğunu varsayalım. Bu durumda yıllık geliri dolar olan bir Amerikalı yılda ( / 2,5 =) kg domates alabilir. Aynı miktar domatesi alabilmesi için bir Türk’ün yıllık gelirinin (4.000 x 2 =) TL olması yeterlidir. Bu durumda SAGP şöyle formüle edilebilir: SAGP (Türkiye / ABD) = 2 / 2,5 = 0,8 TL / Dolar Buna göre bir kg domates için ABD’de 1 dolar ödemek gerekirken Türkiye’de 0,8 TL ödenmesi gerekmektedir.
17
BÜYÜME Reel GSYİH’da görülen artışlar İktisadi (Ekonomik) Büyüme olarak adlandırılır. Artışların yüzde cinsinden ifadesine de Büyüme Hızı denir. GSYİH’nın yıldan yıla değişimi, hem üretim hem de fiyatlardaki artışı içerir. Oysa mal ve hizmet üretimindeki artışı ölçebilmek için enflasyonun yani fiyatlardaki değişimin etkisinin ortadan kaldırılması gerekir. Bu arındırma işlemi belirli bir yıl için GSYİH’nın temel alınması ile başlar
18
Ekonomik Büyüme Oranı Ekonomik büyüme hızı reel GSYİH’daki artış hızıdır. g = X 100 Y1= İçinde bulunulan yılın reel GSYİH Y0= Bir önceki yılın reel GSYİH 18
19
Reel GSYİHt ; t dönemine ait reel GSYİH
Reel GSYİHt-1 ; bir önceki dönemin reel GSYİH’sı olmak üzere t yılına ait büyüme hızı şu şekilde bulunur; Büyüme Hızıt = Reel GSYİHt -Reel GSYİHt-1 x 100 Reel GSYİHt-1 Bu şekilde hesaplanan büyüme hızı “Brüt Büyüme Hızı” olarak adlandırılır. Brüt büyüme hızı, bir ülkenin üretim gücündeki yada üretim kapasitesindeki artışın göstergesi olarak kabul edilir.
20
Brüt büyüme hızı %5 olan bir ekonomide toplumun refahı da % 5 artar mı?
Brüt büyüme hızı toplumdaki refah artışının göstergesi değildir. Toplumdaki refah artışının büyüme hızı cinsinden göstergesi net büyüme hızıdır. Net büyüme hızı, brüt büyüme hızından nüfus artış hızının çıkartılmasıyla bulunur. Net Büyüme Hızı= Brüt büyüme hızı- Nüfus artış hızı
21
Toplumun refahındaki artış; brüt büyüme hızı ile nüfus artış hızı arasındaki ilişkiye bağlıdır.
Brüt büyüme hızı > nüfus artış hızı ise toplumun refahı artar, Brüt büyüme hızı= nüfus artış hızı ise toplumun refahı değişmez, Brüt büyüme hızı < nüfus artış hızı ise toplumun refahı azalır.
22
Nominal ve Reel GSMH Nominal GSMH, belli bir dönemdeki üretimin değerini, o dönemin fiyatlarıyla ölçer. Ör, 2010 yılının nominal GSMH’sı, 2010 yılında üretilen malların değerini 2010 yılı fiyatlarıyla, 2011 yılının nominal GSMH’sı da 2011 yılında üretilen malların değerini 2011 yılı fiyatlarıyla ölçer. Nominal GSMH2010 = (2010 yılı üretim miktarı) x (2010 yılı piyasa fiyatları) Nominal GSMH, yıldan yıla iki nedenle değişir. Birincisi malların fiziksel çıktısındaki değişmedir. İkinci neden ise piyasa fiyatlarının değişmesidir. 22 22
23
Nominal ve Reel GSYiH’ya Örnek * 2005 fiyatlarıyla ölçülmüştür.
Nominal GSYiH (2005) Nominal GSYiH (2006) Reel GSYiH (2006)* P Q PXQ Kalem 20 15 300 30 600 400 Kitap 22 50 1100 25 60 1500 1320 GSYiH 1400 2100 1720 23
24
Gayri Safi Milli Hasıla Deflatörü
Cari fiyatlarla GSMH’nın reel GSMH’ya oranlanması sonucu GSMH deflatörü elde edilir. GSMH deflatörü aynı zamanda baz olarak kabul edilen yıldan itibaren genel fiyat düzeyindeki artışları da göstermiş olur. Deflatör, temel yıl ile cari yıl arasında fiyatlarda meydana gelen değişmeyi ölçer.
25
GSMH hesaplamalarında kullanılan fiyat endekslerine GSMH deflatörü denir.
GSMH deflatörü, belli bir yıldaki nominal GSMH’nın o yılın reel GSMH’sına oranıdır. GSMH Deflatörü = X100 25
26
Tablo : Makro Büyüklüklerin ve Deflatörün Örnek Hesaplanması-2005 temel yıl
27
GSYİH’yı cari fiyatlarla hesaplamak için (Q) ile (P) çarpılır.
SFMG ise her yılın üretim miktarı ile temel yıl olarak kabul ettiğimiz yılının fiyatları çarpılarak oluşturulur. Örneğin 2006 yılı SFMG’ni hesaplamak için 2006 yılı üretim miktarı ile 2005 yılı fiyatları çarpılarak (110 x 10) TL bulundu. Ekonomik büyüme; SFMG’deki yüzde artıştır. 2006 yılındaki ekonomik büyüme bir önceki yıla göre yüzde 10, yılındaki ekonomik büyüme ise 2006 yılındaki SFMG’deki artışa göre hesaplanır ve yüzde 9 bulunur. GSMH Deflatörü; aynı dönemin (t) GSYİH’nın, aynı dönemin (t) SFMG oranlanarak 100 ile çarpılması sonucu bulunur. Böylece bir endeks oluşturulur. Ör: 2005 yılında GSYİH, SFMG’e oranlanıp 100 ile çarpılır ise ((1000 / 1000) x 100) başlangıç endeksi 100 olarak bulunur. 2006 yılında ise (1650 / 1100) x 100 = 150 endeks sayısına ulaşılır. Bu durumda 2006 yılında deflatör bir önceki yıla kıyasla yüzde 50 artmıştır ki bu aynı zamanda fiyatlardaki artışı ifade eder.
28
Yıllar Cari GSYİH (Milyon $) Büyüme Oranı (%) KBMG ($) 1923 570 0,0 47
1924 623 14,9 50 1929 1001 21,6 70 1945 4,207 -15,3 225 1946 3,647 31,9 191 1979 62,468 -0,4 1,877 2001 148,200 -9,4 2,160 2005 360,876 7,6 7.022 2008 742,894 0,7 10,436 28
29
Kaynak : TÜİK Haber Bülteni Sayı:21510 31 Mart 2016
Yıllar Cari GSYİH (Milyon $) Büyüme Oranı (%) KBMG ($) 2009 -4,7 8.590 2010 8.9 10.079 2011 5.6 10.469 2012 1,6 10.504 2013 4,7 10,822 2014 -2,9 10,404 2015 -9,9 9,261 2016 2,9 10,883 Kaynak : TÜİK Haber Bülteni Sayı: Mart 2016 29
30
K Kaynak:TÜİK
31
Kuvvetli Ekonomik Büyüme
GSYİH Büyümesi 2002 2003 2004 2005 2006 %6.2 %5.3 %9.4 %8.4 %6.9 % %0,9 döneminde sabit fiyatlarla GSYİH büyümesi ortalama %5.94 oldu. 31
32
Bazı Makro Kavramların Oluşumu
GSYİH+Dış Âlem Net Faktör Gelirleri = GSMH GSMH-Amortismanlar = Safi milli hasıla Safi Milli Hasıla-Dolaylı Vergiler+ Sübvansiyonlar =MG MG - (Kurumlar vergisi+dağıtılmamış firma karları+sosyal güvenlik payları) + transfer Ödemeleri+Faiz Ödemeleri= Kişisel Gelir Kişisel Gelir-Dolaysız vergiler = Harcanabilir Gelir
33
Milli Gelir Hesaplama Yöntemleri
Üretim Yönünden Hesaplama Harcamalar Yönünden Hesaplama Gelir Oluşumu Yönünden Hesaplama
34
Üretim Yönünden MG Hesaplaması
Kaynaklara göre yapılan bu hesaplama yönteminde; üretim sektörlerinin bir yıllık süre içinde üretmiş olduğu mal ve hizmetlerin değeri toplanır. Ekonomideki bütün sektörlerde üretilen nihai mal ve hizmetlerin miktarı, piyasa fiyatlarıyla çarpılıp toplanarak GSYİH’ya ulaşılır. P; malın fiyatı, Q; malın miktarı olmak üzere bir ekonomide n tane mal üretildiği varsayıldığında; GSYİH = P1 Q1 + P2 Q2+ ……….. Pn Qn olur.
36
Harcamalar Yönünden MG Hesaplaması
Tüketim harcamaları açısından hesaplama türüdür. Buna göre Milli Gelirin hesaplanmasında nihai tüketim düzeyi dikkate alınır. Nihai tüketim, ihraç edilen mal ve hizmetler ile yerleşikler tarafından yapılan tüketim ile mal ve hizmet yatırımlarını da içerir.
38
Harcama yöntemine göre yapılan hesaplama, toplam talebi esas alır
Harcama yöntemine göre yapılan hesaplama, toplam talebi esas alır. 4 temel harcama kalemi toplam talebi oluşturur. Bunlar; Tüketim Harcamaları ( C ) Yatırım Harcamaları ( I ) Kamu Harcamaları ( G ) Net İhracat ( X-M) (İhracat- İthalat) Bu yöntemle hesaplamada GSYİH; tüketim, yatırım ve kamu harcamaları ve net ihracatın toplamına eşittir. GSYİH = C + I + G + ( X-M )
39
Bazı Örnek Olaylar; GSYİH’ya Dahil Edilip Edilmeme Durumu
Otomobil üreticisi firma, fazladan ürettiği 500 otomobili daha sonra satmak üzere stoklarında tutarsa nasıl işlem yapılır? 500 otomobilin tamamı GSYİH hesaplarına yansıtılır. Çünkü; firma arabaları kendi satın almış durumdadır. Söz konusu firma stokladığı bu 500 otomobili daha sonra tüketiciye sattığında nasıl işlem yapılır? Satılan 500 otomobil stoklardan düşülür. Ortaya çıkan durum, stokların azalmasından başka bir şey değildir. GSYİH hesabını ilgilendiren bir durum yoktur. Kiracı ev sahibine aylık 500 TL kira ödüyor, GSYİH hesaplarına yansır mı? Evet, ödenen kira GSYİH hesaplarına aynen yansır. Ev sahibi başkasına 500 TL’ye kiralayabileceği evinde kendisi oturursa; Bir üretim yada gelir artışı ortaya çıkmayacağı için GSYİH hesaplarına yansımaz. İkinci el bir mal (Kitap, TV, Araba vs.) satılırsa; GSYİH’ya yansımaz.
40
Gelir Oluşumu Yönünden MG Hesaplaması
Bu yöntemde üretim faktörlerinin elde ettiği gelirler ayrı ayrı belirlenerek toplanır. Ücretler Karlar Faizler Rant (Kira) Gelirleri
41
Gelir yönteminde dikkat edilmesi gereken bir unsur vardır; Dikkate alınan gelir türleri üretime katılma karşılığında kazanılan asli yada kazanılmış gelirlerdir. Üretim sürecine katılmadan elde edilen gelirler, örneğin yaşlılık aylığı, dul ve yetim aylığı, emekli maaşları gibi aktarma yada transfer gelirleri hesaplamalara katılmaz.
43
MAKROEKONOMİK DENGE Bir ülke ekonomisinin işleyişi makroekonomik denge kavramı çerçevesinde analiz edilir. Bir ekonomide mal ve hizmet üretimi söz konusu ise bu üretim mutlaka talebi karşılamak için yapılır. Özellikle piyasa ekonomilerinde üretici satamayacağı bir malı üretmek istemez. Dolayısıyla bir ülkedeki mal-hizmet üretiminin harcamalara eşit olması gerekir. Hiç kuşkusuz bazen üretilen malların satılamaması da mümkündür. Ancak aradaki fark stok olarak değerlendirilir.
44
Üreticiler İki tip Mal üretir. Tüketim ve Yatırım Malı.
Üretim; ekonomik birimlerin tüketim harcamalarını (C) , firmaların yatırım harcamalarını (I) ve devletin tüketim-yatırım malı harcamalarını (G) karşılamak için yapılır.
45
Bireyler, firmalar ve devlet harcamalarını elde ettiği gelirlerden yapacaktır.
Bireylerin gelirleri; ücret/maaş, firmaların gelirleri elde ettiği kar, tarım kesiminin ve mülk sahiplerinin geliri rant sermayenin geliri faizdir. Harcamaların kaynağı elde edilen gelirlerdir. Bu gelirler üzerinden devlete ödenen vergiler de kamu harcamalarının karşılanmasında kullanılır.
46
Üretim = Harcamalar Harcamalar = Gelirler
Aralarında fark bulunuyor ise bu stoklardan kaynaklanıyor demektir. Diğer taraftan herkesin harcama yapması için eşit gelirinin olması da gerekmez çünkü gelirinden tasarruf edenler bunu banka gibi mali kurumlar aracılığıyla gelir açığı ve/veya tasarruf açığı olanlara yönlendirecektir.
47
Efektif talep = (C + I + G) Bir ülkenin kendi iç talebidir.
Eğer ülke tüketimden daha fazla üretmiş ise bunu stok yerine dışa açık bir ekonomide ihracata (X) yönlendirebilir. Eğer ülke içerideki talebi karşılamaya yetecek kadar üretim yapamaz ise bu durumda iç talebi karşılamak için de ithalat (M) yapacaktır
48
Makro Ekonomik Dengenin Oluşumu
Milli Gelir (Y) = C + I + G + (X – M) Milli Gelir; Tüketim harcamalarından (C), yatırım harcamalarından (I), kamu harcamalarından (G) ve Net İhracattan (X – M) oluşmaktadır. Bu ilk MG formülü harcamaların toplamını vermektedir.
49
İkinci MG formülü gelirin nasıl kullanıldığını gösterir.
Gelirlerin (ücret, faiz, kar, rant) nasıl kullanıldığı analiz edildiğinde aşağıdaki eşitlik elde edilir; Milli Gelir (Y) = C + S + T Bireyler ve firmalar tüketim (C) gereksinimlerini karşılarken, vergilerini (T) de verirler. Eğer bunların dışında gelirlerinin kalması durumunda bu gelirlerini de tasarruf (S) ederler. İkinci MG formülü gelirin nasıl kullanıldığını gösterir.
50
İki formül de Milli Gelire eşittir. Y = C + S + T = C + I + G + (X-M)
S + (T – G) = I + (X-M) (S – I) + BD = (X – M) Makro Ekonomik Denge (T – G) Kamu dengesi- Bütçe Dengesi (BD) dir. Vergi Gelirlerinin (T) kamu harcamalarından (G) daha büyük olması durumunda bütçe fazlası, tersi durumda ise bütçe açığı var demektir.
51
Makro Ekonomik Denge (S – I) + BD = (X – M)
Makroekonomik denge; bir ülkedeki tasarruf açığının (I > S) ve Bütçe Açığının (G>T) otomatik olarak dış açığa (M>X) yol açacağını gösterir. Çünkü; ülkede yatırım talebinin çok yüksek olması buna karşın tasarruf oranının (S/GSYİH) düşük olması ülkenin tasarruf açığı vermesine neden olur.
52
G>T ise Kamu; gelirinin üzerinde harcama yaptığında ülkede üretilen mal ve hizmetler gerek yatırım gerekse kamu harcamalarını karşılayacak düzeyde olmayacaktır. Bunun sonucunda iç talepteki artışı karşılamak için ülkenin gereksinimi olan yatırım ve tüketim mallarını dışarıdan alması yani ithal etmesi gerekecektir. Bu durumda dış ticaret ithalat lehine değişecek ve ülke dış ticaret açığı verecektir. Bu durumda döviz talebinin artması ve ülke parasının değer yitirmesi beklenir.
53
Bir ülkede tasarruf oranı, yatırım eğilimine (talebine) (I / GSYİH) eşit ve ülkenin bütçesi denk (T=G) ise dış açık söz konusu olmayacaktır. Bu durumda ekstra bir döviz talebi olmadığı için döviz kurlarında, “olağanüstü spekülatif atak” olmadıkça, büyük bir değişiklik olmayacaktır. Tersi durumda ise bir ülkede tasarruf oranı yatırım eğiliminden yüksek ise ve ülke bütçe fazlası veriyorsa dış ticaret dengesi fazla verecektir. Bunun sonucunda ülkeye daha fazla döviz girişi sağlandığı için ülke parasının değer kazanması beklenir.
54
Döviz kuru ve faiz gibi temel fiyatlardaki aşırı dalgalanma dengesizliğin sonucu olarak ortaya çıkar. Diğer taraftan bütçe açığının kontrolsüz bir şekilde büyümesi makroekonomik dengeyi ve istikrarı bozar. Bu nedenle ülkenin ekonomi yönetiminin uyguladığı para ve maliye politikaları makroekonomik istikrar açısından oldukça önemlidir.
55
G7 (Grup 7)1975 yılında oluşturuldu
G7 (Grup 7)1975 yılında oluşturuldu. Dünyanın En Gelişmiş Yedi Piyasa Ekonomisi Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Batı Almanya, Japonya,Kanada G8…… yılında Rusya eklendi.
56
G20 “Dünyanın En Gelişmiş 20 Piyasa Ekonomisi”
G20, dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer alan 19 ülkeden ve Avrupa Birliği Komisyonu’ndan oluşuyor. G20 ülkeleri dünya ekonomisinin yüzde 85’ini oluştururken, dünya ticaretinin yüzde 80’ini gerçekleştiriyor. G20 ülkelerinin nüfusu dünya nüfusunun üçte ikisine denk geliyor. G20’ye üye 19 ülkenin hepsinin milli geliri dünyada ilk 31’de yer alıyor
57
G20 Ülkelerinin Coğrafik Dağılımı
59
ENFLASYON
60
Hükümetlerin ekonomik hedefleri;
Ekonomik büyüme Etkinlik Adil gelir dağılımı ve Fiyat istikrarını sağlamaktır. Fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek ekonomik ve sosyal gelişmeyi sağlayan temellerden biridir.
61
ENFLASYON Fiyatlar genel düzeyi piyasada alım satımı olan mal ve hizmetlerin belirli bir dönemdeki (bir ay, bir yıl vb.) ortalama fiyatlarıdır. Enflasyon oranı ise zaman içinde fiyatlar genel düzeyinde meydana gelen artışların yüzde olarak ifadesidir.
62
ENFLASYON Fiyatlar genel düzeyinde sürekli artış Parasal şişkinlik.
Bir defaya mahsus artışlar enflasyon olarak kabul edilemez. Türkiye’de fiyat hareketlerindeki değişme, TUİK tarafından fiyat endeksleri ile ölçülmektedir.
63
Paranın değeri ile fiyatlar genel düzeyi arasında ters yönde bir ilişki vardır.
Paranın değeri, belli bir miktar para karşılığında satın alınabilen mal ve hizmet miktarıyla ölçülür. Fiyatlar genel düzeyi yükseldiğinde, yani enflasyon oranı sıfırdan büyük değer aldığında para değeri düşer.
64
Enflasyon Önemli bir nokta; enflasyondaki bir artış ya da azalışı, fiyatlardaki bir artış ya da azalmayla karıştırmamaktır. Enflasyondaki yükselmenin anlamı, fiyat artışlarında hızlanma olmasıdır. Enflasyonun düşmesinin anlamı ise fiyat artışlarında bir yavaşlama olmasıdır.
65
Enflasyonun Maliyeti Mal ve hizmetlerin fiyatının yükselmesi sonucu, paranın değeri düşer. Paranın sürekli değer kaybetmesi, tüketicinin satın alma gücünü aşındırır. Sabit gelirlilerin aleyhine işler. Ulusal paraya olan güven azalır. Yabancı paraya talep artabilir.
66
Enflasyonun Maliyeti Enflasyonist dalgalanmalar, iş dünyasında belirsizliğe neden olur. Firmalar için gelir ve maliyet tahmini yapmak zorlaştıkça, yatırım yapma istekleri de azalır. Enflasyon ödemeler dengesini bozar. Yüksek enflasyon yaşayan bir ülkenin ihracatı dünya piyasalarında rekabet gücünü kaybeder. Aynı zamanda ithalat yurtiçinde üretilen mallara göre daha ucuz hale gelir. Böylece ithalat artar, ihracat azalır.
67
Enflasyonun Maliyeti Eğer kişiler enflasyon oranını önceden tam olarak tahmin edebiliyorlarsa, fiyatları ve gelirleri buna uyum sağlayacak şekilde değiştirebiliyorlarsa, enflasyonun maliyeti oldukça düşük olacaktır. Gerçek hayatta toplum enflasyon oranının tahmininde sık sık hata yapar ve tam olarak enflasyona uyum sağlama imkanlarına sahip değildir.
68
Ülkeler için enflasyon oranı niçin önemlidir?
68 Ülkeler için enflasyon oranı niçin önemlidir? Fiyat istikrarı, bireylere ve firmalara tüketim, tasarruf ve yatırım kararlarında ve uzun vadeli planlar yapmalarında dikkate almaya gerek duyulmayan ölçüde düşük bir enflasyonu ifade eder. Yüksek enflasyon, bireylerin satın alma gücünü azaltarak geçim sıkıntısına ve yaşam kalitesinin düşmesine yol açmaktadır. Yüksek enflasyonun yarattığı belirsizlik, bireylerin karar alma sürecinde ve gelecekle ilgili beklentilerinde, yatırım sürecinde, kredi ve işgücü piyasasında, dış piyasalarda birbirlerini etkileyen bir olumsuzluklar silsilesi yaratmaktadır. 68
69
Enflasyonun Nedenleri-Çeşitleri
Eğer enflasyon toplam talep artışının bir sonucu ise, talep enflasyonu (ya da talep yanlı enflasyon) olarak adlandırılır. Eğer enflasyon arzdaki değişimden kaynaklanıyorsa, maliyet enflasyonu (ya da arz yanlı enflasyon) olarak tanımlanır.
70
Talep Enflasyonu Toplam talepteki artış nedeni ile fiyatlar genel seviyesinin artmasıdır. Talep artışı; gelir artışı,nüfus artışı v.s nedeni ile olabilir. TÜFE genelde talep enflasyonunun göstergesidir. Talep artışı üretim ile desteklenmez ise enflasyon oluşur.
71
Talep enflasyonu, toplam talepteki sürekli artıştan kaynaklanır.
Firmalar talepteki artışa kısmen fiyatları yükselterek kısmen de üretimi arttırarak karşılık verirler. Fiyatları ne kadar yükseltecekleri, artan üretim sonucu maliyetlerinin ne kadar artacağına bağlıdır. Talep enflasyonu P AS P1 P AD1 AD Y Y Y1
72
Maliyet Enflasyonu Üretim maliyetlerindeki artış nedeni ile oluşan fiyat artışlarıdır. Hammadde, işgücü, vergi v.s nedeni ile maliyetler artabilir. Girdi maliyetlerinin artışı fiyatlara yansır ve enflasyon oluşur. ÜFE genelde maliyet enflasyonu göstergesi olarak kullanılır.
73
Maliyet enflasyonu Maliyet enflasyonu, toplam maliyetlerdeki sürekli artıştan kaynaklanır. Arzdaki kaymalar, maliyetler toplam talepten bağımsız olarak arttığında ortaya çıkar. Üretim maliyetlerindeki artışa firmalar üretimlerini kısarak ve fiyatlarını yükselterek tepki gösterirler. P AS1 AS P1 P AD Y Y1 Y
74
Maliyetlerdeki artış bir çok farklı nedenden kaynaklanabilir
Maliyetlerdeki artış bir çok farklı nedenden kaynaklanabilir. Bu yüzden maliyet enflasyonunun çeşitli türleri vardır: Ücret Enflasyonu: sendikaların emek talebinden bağımsız olarak ücretleri yukarı itmelerinden kaynaklanır. Kar Enflasyonu: firmalar eğer daha fazla kar elde etmek için tüketici talebinden bağımsız olarak fiyatları yukarı doğru itiyorlarsa bu tür enflasyon ortaya çıkar. İthal Fiyatları Enflasyonu: ithal fiyatlarının toplam talepten bağımsız olarak artmasıdır.
75
Çekirdek Enflasyon Fiyatlarda gözlenen tüm geçici etkilerin arındırılması sonucu fiyatlar genel düzeyindeki artış anlamına gelmektedir. Enflasyonun geleceğine ilişkin tahmin edici gücü yüksek olan, enflasyonun eğilimini belirleyen ve para politikasının oluşturulmasına yardımcı olan bir göstergedir. TUİK tarafından 2005 yılı Ocak ayından itibaren hesaplanan “Özel Kapsamlı TÜFE göstergeleri” Türkiye için çekirdek enflasyon göstergeleridir Hesaplanan bu göstergeler, gerçekleşen enflasyonun kaynağının açıklanmasında önemli bir araçtır.
76
Fiyat Endeksleri; bir ekonomide fiyat hareketlerinin takibi amacı ile belirlenir.
Arz ve talep ilişkilerinin yönlendirilmesi, Verimliliğin yorumu, Yatırım kararları, Ücret ve maaşların belirlenmesi, Hayat pahalılığının ve enflasyonun ölçümü gibi konularda kullanılan genel göstergelerdir.
77
Fiyat Endeksleri Her ülke enflasyon hesabı için fiyat endekslerini kullanmaktadır. Fiyat endeksleri uluslararası standartlarla belirlenmiş yöntemlerle kurulmaktadır. Ülkeler arasında kapsam farklılıkları olmakla birlikte genel standartlar açısından aynı yöntemler izlenmektedir. Tüketici ve Üretici Fiyat Endeksleri
78
Tüketici Fiyatları Endeksi - TÜFE
TÜFE mal ve hizmetlerin parakende fiyatlarına göre hesaplanan bir endeksdir. TÜFE bireylerin ortalama tüketim kalıplarını yansıtan bir mal ve hizmet sepetinin aylık dönemler itibariyle fiyat değişimini ölçer. TÜFE nin amacı, satın alınan mal ve hizmetlerin genel fiyat düzeyindeki değişimini ölçmektir.
79
Türkiye için TÜFE 2017 Ocak ayında güncellendi
2003 Temel Yıllı, 81 il, 26 istatistiki bölge, 12 ana grup, 44 alt grup ve 414 ürün vardır. Sepete toplam 910 madde çeşidi girmektedir. Sepet aynı maddeleri içerdiğinden, miktar ve kalite aynı kaldığından, endeks sadece fiyat hareketlerini yansıtır. TÜFE, tüketici fiyatlarında, yani tüketicilerin satın alma gücünde, zaman içinde meydana gelen değişmelerin göstergesi olarak kullanılır.
80
Ana harcama grupları Grup ağırlıkları 2016 Grup Ağırlıkları 2017 1- Gıda ve alkolsüz içecekler 23,68 21,77 2- Alkollü içecekler ve tütün 4,98 5,87 3- Giyim ve ayakkabı 7,43 7,33 4- Konut ve kira 15,93 14,85 5- Ev eşyası 8,02 7,72 6- Sağlık 2,66 2,63 7- Ulaştırma 14,31 16,31 8- Haberleşme 4,42 4,12 9- Eğlence ve kültür 3,81 3,62 10- Eğitim 2,56 2,69 11- Lokanta ve oteller 7,47 8,05 12- Çeşitli mal ve hizmetler 4,73 5,04 Toplam 100,00
82
TÜFE Hangi Amaçlar İçin Kullanılır?
Enflasyonun ölçülmesi ve diğer ülkelerin enflasyonlarıyla karşılaştırılması, Hükümetlerin ekonomik politikalarının belirlenmesi, Ücretlerin ve fiyatların ayarlanması, Milli muhasebe hesaplarına gösterge olması, Fiyat analizlerine gösterge olması, Ticari faaliyetlerin yönlendirilmesi, Ülke parasının değerliliği, Perakende fiyat ve kira artış tespitlerine gösterge olmasıdır.
83
Üretici Fiyatları Endeksi-ÜFE
Üretici fiyatı, yurtiçinde üretimi yapılan ürünlerin, KDV ve benzeri vergiler hariç, peşin satış fiyatıdır. ÜFE üreticilerin üretip sattığı hammadde, ara malı ve nihai malların fiyatlarının ağırlıklı ortalamasının hesaplanması ile elde edilir. ÜFE; genel olarak yurtiçi üretimden satışa konu olan seçilmiş ürünlerin üretici fiyatlarındaki değişimi ifade eder.
84
ÜFE genelde maliyet enflasyonu olarak algılanır
ÜFE genelde maliyet enflasyonu olarak algılanır. Çünkü ÜFE endeksi üretimde kullanılan her türlü maddenin (ör.hammadde) fiyatları ve işgücü maliyeti ile firmaların vergi yükünden etkilenir. İşgücü maliyetinin artması ve/veya girdi maliyetlerinin artması, üretim maliyetlerini artıracağından üretici fiyat artışını tüketiciye yansıtmaya çalışır. Bu nedenle ÜFE de enflasyon göstergesi olarak kullanılabilir.
85
ÜFE’de 5 ana sektör altında 751 madde kapsanmaktadır.
Ana sektörler Madde sayısı Tarım,avcılık,ormancılık 81 Balıkçılık 28 Madencilik ve taşocakçılığı 16 İmalat sanayi 623 Elektrik, gaz ve su 3 Toplam 751
86
2003 Temel Yıllı ÜFE Ana Sektör Ağırlıkları
Ana sektörler Ana sektör ağırlıkları Tarım,avcılık,ormancılık 20,23 Balıkçılık 0,42 Madencilik ve taşocakçılığı 1,51 İmalat sanayi 72,07 Elektrik, gaz ve su 5,77 Toplam 100
87
ÜFE hangi amaçlar için kullanılır?
Enflasyon ve ekonomideki fiyat hareketlerinin izlenmesi, Hükümetlerin ekonomik politikalarının belirlenmesi, Ücretlerin ve fiyatların ayarlanması, Üretim ve verimlilik hesapları, Muhasebe hesapları, Fiyat analizlerine ilişkin çalışmalar, Yatırım kararları.
88
Her ayın 3 ünde TÜFE ve ÜFE açıklanır.
TÜİK ; bir önceki yılın aynı ayına göre % değişme ve Yıllık ortalama genel fiyatlardaki % değişmeyi açıklar.
89
TÜRKİYE TÜFE-ÜFE DEĞERLERİ 2003=100
2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 TÜFE 39 68,5 29,7 18,4 9,3 7,72 9.65 8.39 10.2 6.5 6.4 10.5 ÜFE 32,7 88,6 30,8 13,9 13,8 2,66 11.5 5.94 8.11 5.93 8.87 13.3 TEFE
90
Tüketici fiyat endeksi, Ocak 2018 [2003=100]
91
Enflasyon Nasıl Hesaplanır?
Enflasyon oranı, belirli bir mal sepetindeki fiyatların değişiminin saptanmasıdır. Ör. TÜFE’yi hesaplarken (aylık) çekirdek bir ailenin yaptığı harcamalar göz önüne alınır ve bu harcamaları hangi ağırlıkla yaptığı saptanır. Her grubun ve o grup içinde de malların hepsinin ağırlıkları vardır ve ağırlıkları oranında enflasyon rakamına yansıtılır. TÜİK, ay içinde üç kez fiyat taraması yapar ve ortalamalarını aldıktan sonra bir önceki ayın ortalama rakamları ile karşılaştırarak enflasyon rakamını açıklar.
92
Enflasyon Hedeflemesi
1989 yılında sadece 1 ülke (Yeni Zelanda), enflasyon hedeflemesi yaparken, 2005 yılı itibariyle 22’ye yükselmistir. 2006 yılında Türkiye ile birlikte 23 olmuştur.
93
Enflasyon hedefi olarak “TÜFE” seçilmiştir.
Nedeni; Toplum tarafından kolay takip edilebilir, Günlük yasam maliyetini iyi ölçen bir gösterge olmasıdır.
94
Enflasyon Hedeflemesinin Bazı Özellikleri
Enflasyon hedeflemesi genellikle “enflasyon tahmini hedeflemesidir”. Bunun sebebi ise, para politikasının etkilerinin ancak gecikmeli olarak ortaya çıkmasıdır. Para politikasında bugün alınan kararların ekonomideki etkisi gelecekte ortaya çıkar. Enflasyon hedeflemesi en etkin olarak, enflasyonun zaten hedeflenen seviyede olduğu durumlarda sonuç veriyor. Bu durumda istenen, uzun dönem dengelerinden yola çıkılarak mevcut durumun korunmasıdır.
95
Enflasyon hedeflemesi uygulayan ülkelerde;
Enflasyon oranlarının ciddi biçimde düştüğü, Enflasyondaki oynaklığın azaldığı, Bekleyişler üzerindeki etkisi nedeniyle risk primleri ve faiz oranlarının önemli ölçüde düştüğü, Büyümenin olumlu etkilendiği, Makroekonomik şokların enflasyonist etkisinin azaldığı, görülmüştür.
96
Diğer para politikası rejimlerinden farklı olarak Enflasyon Hedeflemesinde;
Rakamsal hedef ortaya konmakta; hedeflere kurumsal taahhüt verilmekte; hesap verme yükümlülüğü taşınmaktadır. Para politikası stratejisi gelecekteki enflasyonun kontrolüne yönelik olarak oluşturulmakta; enflasyon tahminleri büyük önem taşımaktadır.
97
Türkiye’de Enflasyon Hedeflemesi
2006 yılında enflasyon hedeflemesine resmen geçildi. Üç yıllık enflasyon hedefi belirlendi: 2006 sonu %5, 2007 sonu %4, 2008 sonu %4 2008 yılının sonunda tekrar üç yıllık hedefler belirlendi. 2009 sonu %7,5 2010 sonu %6,5 2011 sonu %5,5
98
TÜFE Değişim Oranları Enflasyon Hedef ve Gerçekleşme Durumu
99
Gelişmiş ülkeler için yıllık % 1-3,
Gelişmekte olan ülkeler için % 3-6 aralığında seyreden fiyat artışları makul sayılır. Zira ılımlı bir miktar fiyat artışı üreticileri ve üretimi uyarması açısından önemlidir.
100
Enflasyonla Mücadele Politikaları
1. toplam talebin kontrolüne “talep yanlı” ya da 2.toplam arzın kontrolüne yönelik “arz yanlı” politikalardır. Talep yanlı politikalar, toplam talebi etkilemek üzere tasarlanmış politikalardır. Maliye ve Para politikaları talep yanlı politikalardır. Arz yanlı politikalar, toplam arzı etkilemek için tasarlanmış politikalardır. Maliyetleri ve verimliliği etkileyecek politikalar arz yanlı politikalardır.
101
Maliye Politikası Hükümet harcamaları ve vergi sistemindeki değişmeleri içerir. Amaç; toplam talep düzeyini kontrol etmektir. Enflasyonist dönemde, hükümet harcamaları kısarak ve/veya vergileri arttırarak daraltıcı maliye politikası uygulamasına gidebilir. Maliye politikaları enflasyonun talep kaynaklı olması durumunda oldukça etkilidir.
102
Para Politikası Para arzı ve faiz oranının kontrolünü amaçlar.
Hükümet ya da Merkez Bankası para arzını azaltarak toplam talebi kısabilir. (daraltıcı para politikası) Böylece harcama yapılabilecek para miktarı azalacak ya da faiz oranları yükseleceği için borçlanma maliyeti artacaktır. Toplum daha az borçlanırsa daha az harcama yapacaktır.
103
Arz Yanlı Politikalar Amaç; maliyetlerdeki artışın azaltılmasıdır.
Maliyetlerin azaltılması; 1- Fiyatlar ve gelirler üzerindeki tekelci etkilerin sınırlandırılmasıyla (örn. Sendikaların faaliyetlerini ya da şirket birleşmelerini sınırlandıran politikalar aracılığıyla ) 2- Verimliliği arttıracak politikaların tasarlanması (çeşitli vergi teşvikleri sağlayarak, araştırma ve geliştirmeleri destekleyerek, işçilerin eğitimleri için yatırım yapan şirketlere ödüller vererek) yoluyla sağlanabilir.
104
Hiperenflasyon Ekstrem bir enflasyon türüdür.
Ekonomistlerin uzlaştığı tam bir rakam olmamasına rağmen, fiyat artışlarının % 50 yi aşması durumunda böyle bir sorunun varlığından söz edilir. Ekonomik ve sosyal yapıyı ciddi tahrip eder. Genellikle Savaş ve afet dönemlerinde görülür.
105
DEFLASYON Enflasyonun tersi bir gelişmedir.
Deflasyon, toplam talebin düşük olması sonucunda, satışlarda yavaşlama, stoklarda artma, fiyatlarda düşme, üretim ve istihdam düzeyinde daralmadır. Enflasyon çoğu zaman gelişmenin bir bedeli olarak görülürken, deflasyon aksine duraklama ve bunalım yaratır.
106
DEFLASYON Deflasyon daha çok gelişmiş ekonomilerde ortaya çıkar.
Deflasyon sonucunda ulusal paranın değeri yükselir. Deflasyonda tek bir sosyal grubun değil, tüm toplumun refah düzeyi düşer.
107
Deflasyonun Etkileri Deflasyon toplam talepteki azalma nedeni ile satışların yavaşlamasına, stokların artmasına, genel fiyat düzeyinin düşmesine, üretimin daralmasına neden olur. Halkın para talebi artar. Mallara karşı talebi azalır. Firmalar ürettikleri mal ve hizmetleri satmakta güçlük çekerler. Bu da karları olumsuz yönde etkiler. İşsizlik artar, milli gelir azalır. Milli gelirin dağılımını değiştirir. Kira, maaş, ücret gibi gelirlerin lehine, üreticilerin aleyhine bir durum oluşur. Borçlular borçlarını ödemekte zorluk çekerlerken, alacaklılar karlı çıkar.
108
Deflasyonda alınacak önlemler
Deflasyon yetersiz talepten meydana geldiğine göre, deflasyonu gidermek için talebi arttırıcı önlemlere başvurulur. Keynezyen görüşe göre; devletin ekonomiye müdahalesi kaçınılmaz. Düşük faiz oranı ile kredi olanakları arttırılmalıdır. Yatırımları arttıracak şekilde kaynaklar yaratılmalıdır. Örneğin, vergi oranları düşürülebilir. Devlet kendi yapmış olduğu yatırımları arttırmalıdır. Faktör sahiplerinin gelirlerini arttırıcı yönde kararlar alınmalıdır.
109
Stagflâsyon Genel olarak stagflâsyon, enflasyon ile durgunluğun birlikte ortaya çıkması ve sonuçta işsizliğe neden olması durumudur. Dünyada yaşanmış stagflâsyona en güzel örneklerden biri, 1970’li yıllarda yaşanan petrol fiyatlarındaki hızlı artışlar sonucunda, özellikle petrol ve yan ürünlerini ithal eden ülkelerde maliyetlerin artması sonucunda ortaya çıkan fiyat artışları, durgunluk, işsizliğin birlikte görülmesidir. Bu dönemde ortaya çıkan maliyet enflasyonu “stagflasyon” kavramını yaratmıştır.
110
İŞSİZLİK VE İSTİHDAM
111
Bir ülkede emek faktörünün ana kaynağı nüfustur.
Nüfusun tümü üretim faaliyetlerine katılamaz. Ör: Yaşlı, hasta, özürlü, çocuk v.s. Öğrenim gören öğrencilerle, zorunlu askerlik hizmetini yerine getiren gençler de üretim faaliyeti dışındadır. Sonuçta, bazı insanlar doğaları gereği çalışmaktan hoşlanmazlar ve üretim faaliyetleri dışında kalmayı tercih ederler.
112
Çalışabilir Nüfus= Toplam Nüfus - (15-64 yaş dışındaki kişiler) İşgücü= Çalışabilir Nüfus - (Hasta, yaşlı, engelli, öğrenim görenler ve askerlik yapanlar) Bir ülkedeki işsizler ile çalışanların (istihdam edilmiş olanların) toplamı İşgücünü oluşturur.
113
İşgücü Miktarının Hesaplanması
Toplam nüfustan 15 yaşın altında ve 64 yaşın üstünde olanlar çıkarılır. Geri kalan nüfus büyüklüğüne çalışabilir nüfus veya çalışma çağındaki nüfus adı verilir. Çalışabilir nüfustan çalışamayacak kadar hastalar ve özürlüler, öğrenim gören ve askerlik yapan gençler ile çalışmak istemeyenler çıkarıldığında bulunan büyüklük ise işgücü olarak adlandırılır.
114
İstihdam düzeyi (Employment ):
Belirli bir zamanda bir ülkede işgücünün üretim faaliyetlerine katılan, yani ücret karşılığı çalışan kısmıdır. Diğer bir ifade ile bir ülkede ücret karşılığı çalışan kısmı o andaki istihdam seviyesini oluşturur.
115
İşsizlik (Unemployment):
İşsiz; İşgücüne dahil olup da o anda bir işte çalışmayan fakat cari ücret düzeyinde çalışmaya hazır olan kişileri ifade eder. Buradaki işsizlik irade dışı bir olgudur. Başka bir deyişle, kişi kendi istediği için değil, iş bulamadığı için işsiz durumdadır. Kendi isteğiyle çalışmayan kimselerin durumu ise genelde ekonomi biliminin uğraş alanına girmez.
116
İşsizlik (Unemployment)Oranı= u
117
İşgücüne Katılım Oranı
İKO; işgücünün (yani bir işte çalışanlar + iş arayan işsizlerin toplamının) çalışabilir nüfusa oranlanmasıyla hesaplanır. Ör; bir ülkede işgücü 8 milyon, çalışabilir nüfus da 10 milyon kişi ise o ülkede; İşgücüne Katılım Oranı : ( 8 / 10) = % 80 olur.
118
Tam İstihdam (Full Employment):
Ekonomideki, emek dahil tüm kaynakların etkin biçimde kullanımı olarak tanımlanır. Önemli olan, bir ülkede geçerli olan ücret düzeyinde çalışmak isteyen herkesin iş bulabilmesidir. Ekonomistler böyle bir durum için tam istihdam deyimini kullanırlar.
119
Tam istihdam işgücüne dahil herkesin çalıştığı, başka bir deyişle, ülkede işsiz kimse olmadığı anlamına gelmez. Bir ülkede işsizlerin sayısını sıfıra indirmek mümkün değildir. Fakat bunların varlığı genelde tam istihdama bir engel sayılmaz. Tam istihdam doğal işsizliği ( kendi isteğiyle işsiz) de kapsar.
120
İstihdam Oranı
121
Eksik İstihdam Bir ülkede tam istihdam durumunun olmayışı, o ülkenin eksik istihdam koşullarında bulunması demektir. Bunun anlamı, ülkede açık işsizlerin bulunmasıdır. Düzenli işleri olmayan, geçici işlerde çalışanları kapsar. Bir ülkedeki açık işsizlerin sayısının o ülke işgücüne oranlanmasıyla işsizlik oranı bulunur.
122
1980 Sonrası Türkiye’de İşsizlik Düzeyi
123
Tablo 1: Türkiye’de İstihdam ve İşsizlik
Yıllar İşgücü İstihdam Miktarı (000) kişi İşsiz Sayısı İşsizlik Oranı % İşgücüne Katılma Oranı İstihdam Oranı % 2005 21.691 19 633 2 058 9,5 44,9 40,6 2006 21.913 19 933 1 980 9,0 44,5 40,5 2007 22.253 20 209 2 044 9,2 44,3 40,3 2008 22.899 20 604 2 295 10,0 40,4 2009 23.710 20 615 3 095 13,1 45,7 39,8 2010 24.594 21 858 2 737 11,1 46,5 41,3 2011 25.594 23 266 2 328 9,1 47,4 43,1 2012 26.141 23 937 2 204 8,4 47,6 43,6 2013 27.046 24 601 2 445 9.0 48,3 43,9 2014 28.786 25.933 2 853 9.9 50,5 45,5 Kaynak:TÜİK
124
Temel işgücü göstergeleri, 2014 - 2015
125
Temel işgücü göstergeleri, 2015 - 2016
126
Temel işgücü göstergeleri 2016 - 2017
130
İŞSİZLİK TÜRLERİ Açık işsizlik; mevcut çalışma koşulları ve ücretler düzeyinde çalışmayı kabul ettikleri halde iş bulamayanların oluşturduğu işsizlik çeşididir.
131
1.Geçici (Friksiyonel-Arızi) İşsizlik
Bu tür işsizlik, işgücüne yeni katılan fakat henüz bir iş bulamayanlarla, iş değiştirdiği veya işten çıkarıldığı için geçici olarak işsiz kalan bireylerin durumunu ifade eder. Çalışanların hangi nedenle olursa olsun iş yerini veya işini değiştirmek amacıyla bir süre işsiz kalması ile oluşur. Her ülkede her an arızi işsizler vardır. Çünkü yeni bir iş bulmak zaman alır. Arızi işsizlerin iş bulmaları kolay ve çabuk ise işgücü piyasası etkin işlemektedir. Gidermek için; iş arayan ve eleman arayanları biraraya getirecek etkin örgütlenme gerekir.
132
2.Yapısal İşsizlik Ekonomide sektörler arasında ortaya çıkan yapısal değişikliğin yol açtığı bir işsizlik türüdür. Örneğin sanayileşen bir ekonomide tarım sektörü istihdam gücünü kaybetmeye başlar ve bu kesimden sanayiye kayma olur. Bu kayma, tarım sektöründe istihdam edilenlerin hemen sanayi sektöründe iş bulamamaları ve en azından bir süre işsiz kalmalarına yol açar.
133
3.Konjonktürel İşsizlik
Ekonomik dalgalanmalar sonucu ortaya çıkan işsizlik. Konjonktürel işsizlik ekonomik faaliyetlerin azaldığı dönemde ortaya çıkan, bu faaliyetlerin daha sonra canlanmasıyla azalan ya da ortadan kalkan işsizlik türüdür. Arızi ve yapısal işsizlik her zaman görülebilir. Konjonktürel işsizlik ise aniden oluşur ve ancak ekonominin genişlemesi ile çözülebilir.
134
4.Mevsimlik işsizlik Mevsime bağlı olarak ortaya çıkan işsizlik.
Örneğin, turizm, inşaat gibi bazı faaliyetler kışın azalır, yazın artar. Dolayısıyla, bu faaliyetlerde çalışanlar kışın işlerini kaybedebilir, fakat yazın tekrar çalışma olanağı bulurlar. Bir tür geçici işsizliktir. Arızi, yapısal, konjonktürel ve mevsimlik işsizliğin hepsi açık işsizlik türleridir.
135
5. Teknolojik İşsizlik Değişen teknolojiden, yeni mal ve hizmetlere talep artışı ya da uluslararası rekabet artışından kaynaklanmaktadır. Verimliliğin artırılması amacıyla üretimde daha fazla ve yoğun makine kullanımına geçilmesi, emek yoğun üretimden sermaye yoğun üretime dönülmesi işsizliği artırabilir. Bu durumda teknolojik ilerleme bir yandan verimlilik artışına yol açarken bir yandan da işsizlik artışı getirmiş olur. Ör: Otomasyon olanakları artar ise; bilişim donanımlı nitelikli işgücü talebi artar, niteliksiz işgücü azalır. Niteliksiz işçilerin yeni açılan işlere alınmaları mümkündür, fakat bu, uzun sürebilen bir eğitim ve yeniden öğrenme sürecinden geçmelerine bağlıdır. Gidermek için; eğitim programları geliştirmek, yeni işleri öğretmek gerekir.
136
Gizli İşsizlik: Açık işsizliğin yanında bir de gizli işsizlik vardır. Aslında gizli işsizler bir işyerinde çalışır görünürler. Fakat o işyerinin üretimine hiçbir katkı sağlamazlar. Bir işyerinde gizli işsizlik olup olmadığını anlamanın yolu, o işyerinde çalışanlardan bazılarının üretimden alınmasıdır. Bu durumda üretim hacminde bir düşme olmuyorsa, orada gizli işsizlik var demektir. Bu işsizlik türü en çok tarım sektöründe görülür.
137
Doğal İşsizlik Milton Friedman, geçici ve yapısal işsizlik biçiminde ortaya çıkan işsizliği ‘doğal işsizlik’ ve bunun oranına da ‘doğal işsizlik oranı’ adını veriyor. Doğal işsizlik oranı her ekonomi için kendi yapısına göre oluşmuş farklı bir orandır. Bu tür hesaplamalar genellikle uzun yıllar ortalaması alınarak yapılır. Mesela bu oran ABD ekonomisi için yüzde 4 – 5 aralığı olarak hesaplanmaktadır.
138
Friksiyonel ve yapısal işsizlik ekonomide her zaman olduğu için bu ikisinin toplamına doğal işsizlik adı verilir. Doğal İşsizlik oranı = Friksiyonel işsiz+Yapısal işsiz sayısı İşgücü Ekonomide önemli olan konjonktürel işsizliğin yok edilmesidir. Tam istihdam ekonomide konjonktürel işsizliğin bulunmadığı, yalnızca doğal işsizliğin bulunduğu durumu ifade eder.
139
Resesyon Ekonomik hayatın canlılığını kaybetmesi, üretim faaliyetlerinin daralması, duraklama, ekonomik etkinliklerde görülen hafif düşme. Resesyon, ekonominin büyüme hızının, nüfus artış hızının altına inmesi ve dolayısıyla kişi başına milli gelirin yerinde saymasıdır. Örneğin, büyüme hızının yavaşlama sürecine girdiğini işaret eden bir veri sözkonusu ise, bu süreç öncelikle bir resesyonu (durgunluğu) işaret etmektedir.
140
Depresyon Ekonomik bunalım; ekonomik çöküntü; ekonomide gerileme; fiyatların düşük, işsizliğin yüksek ve satın alma gücünün hızla azalmakta olduğu, ekonominin küçüldüğü dönem. Büyüme oranının negatif değerlere düşmesi ve durgunluğun derinleşmesidir. Depresyon, resesyondan daha uzun sürer ve toplumun her alanında etkisini gösterir.
141
Konjonktür Dalgalanmaları
Ekonominin reel üretim hacminde gözlenen iniş ve çıkışlar konjonktür olarak değerlendirilir. Ekonomide büyüme ve daralma dönemlerinin dönüşümlü olarak yaşanmasını ifade eder. Konjonktüre ilişkin temel ölçüt Reel GSMH’nın artış ve azalışlarıdır.
142
Potansiyel GSMH Reel GSMH Tepe Tepe Reel GSMH Dip Durgunluk (Daralma) Canlanma (Genişleme) Zaman Konjonktür Dönemi
143
Tepe Noktası Ekonomi tam istihdamda veya ona yakın bir üretim düzeyinde bulunmaktadır. Bu noktada ekonomi yakın geçmişe göre en yüksek reel GSMH’ yı gerçekleştirdiği söylenebilir. Her tepe noktasını da makro açıdan ekonomide işlerin pek yolunda gitmediğini gösteren daralma veya durgunluk dönemleri izler.
144
Daralma veya Durgunluk
Konjonktürün aşağıya doğru döndüğü ve Reel GSMH’nın azaldığı dönemi ifade etmektedir. Genel olarak Reel GSMH’nın art arda iki dönem (yani altı aylık) azalması daralma dönemi olarak adlandırılır. Uzun süre devam eden durgunluk dönemlerinde işletmelerin karlılığı azalmakta, işsizlik oranı artmakta, üretim kapasitesi tam olarak kullanılamamaktadır. II. Dünya savaşından günümüze kadar olan süreçte daralma dönemleri ortalama 11 ay sürdüğü tespit edilmiştir.
145
Dip Reel GSMH’nın en düşük noktasına indiği dönemi ifade eder.
Bu noktada işsizlik ve ekonomide atıl durumda bulunan üretken kapasite son dönemlerin en yüksek düzeyine çıkmıştır. Daralma dönemine göre çok daha şiddetli ve uzun sürelidir. Bunalım veya depresyon olarak da adlandırılmaktadır.
146
Canlanma veya Genişleme
Konjonktürün yukarıya doğru döndüğü dönemi ifade eder. Dönem boyunca reel GSMH artış yönünde hareket eder. İşletmelerin karlılık oranları yükselir, işsizlik azalır.
147
Dünyadaki en ünlü depresyon 1929 Dünya Buhranıdır.
Resesyonlar arasında ise 1974 OPEC, Körfez Resesyonu, 1997 Asya Krizi ve Ekonomik Krizi ve 2011 Global Kriz sayılabilir.
148
ABD’de iki çeyrek üst üste eksi büyüme yaşanması durumunda resesyon teşhisi konulmaktadır.
Türkiye’de ise üç çeyrek dönemde büyüme hızının % -1 ile % 2 arasında kalması durgunluk olarak tanımlanmaktadır.
Benzer bir sunumlar
© 2025 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.