Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

VÜCUDUN İZ ELEMENTLERİ

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "VÜCUDUN İZ ELEMENTLERİ"— Sunum transkripti:

1 VÜCUDUN İZ ELEMENTLERİ

2 Bakır (Cu) Bakır, günlük diyette 1,5-4 mg kadar bulunur; günlük gereksinimi 0,6-2 mg kadardır. Önemli bakır kaynakları, kuru nohut, bakla ve benzerleri, ceviz, fındık ve benzerleri, yumrulu ve yapraklı sebzeler, karaciğer ve süttür.

3 Bakır, ince bağırsakların üst kısmından spesifik bir mekanizma ile emilir; plazmada özellikle histidin olmak üzere amino asitlere ve serum albuminine bağlanarak taşınır. Yeni emilmiş olan bakır, bir saatten kısa bir zaman içinde karaciğer tarafından dolaşımdan alınır. Karaciğer tarafından tutulan bakır, ya safra ile sindirim kanalına atılır, ya da karaciğerde sentez edilen seruloplazminin yapısına katılır

4 EMİLİMDE İKİ MEKANİZMA OLDUĞU DÜŞÜNÜLMEKTEDİR
1-Bakır-Aminoasit kompleksi şeklinde 2-Protein aracılığı ile (METALLOTİONEİN)

5 Plazmadaki bakırın %96’sı seruloplazminde, geri kalanı ise albumine ve bir dereceye kadar da amino asitlere bağlı haldedir

6 Seruloplazmin, bakır taşıyıcı protein değildir; bakıra bağımlı bir ferrooksidazdır. Seruloplazmin, yarısı kupröz (Cu+) ve yarısı kuprik (Cu2+) iyonlar halinde olmak üzere molekülü başına 6-8 bakır iyonu içerir; ancak seruloplazminin bakırı, bakır iyonu veya diğer moleküllere bağlı bakır ile değiştirilmez. Seruloplazmin, plazmada % mg kadar bulunur ve gastrointestinal kanalda demir emiliminde rol alır.

7 Demir metabolizmasındaki önemli rolü nedeniyle, bakır eksikliğinde demir emilimi bozulur. Anemi sorun olur. Serüloplazmin demirin depolardan salıverilmesine yol açmaktadır. Ferrooksidaz aktivitesi taşıyan serüloplazmin, plazmada demiri transferrine bağlanmadan önce ferri şekline yükseltger (Fe 3+)

8 Bakırın vücuttaki toplam miktarı mg kadardır ki bunun 18 mg kadarı karaciğerde (hepatokuprein), 23 mg kadarı kemikte, 64 mg kadarı kasta bulunur; böbrek, kalp, beyin ve saç da bakır içerir. Beyindeki bakır serebrokuprein olarak, eritrositlerdeki bakır eritrokuprein olarak bilinir.

9 ERİŞKİN SAĞLIKLI BİR KİŞİDEKİ SERUM BAKIR DÜZEYİNİN NORMAL DEĞERİ 65-165 g/dl’DİR

10 BAKIRIN VÜCUTTAN ATILIMI BAŞLICA DIŞKI İLE OLUR; İNSAN İDRARI SADECE ESER MİKTARDA BAKIR İÇERİR.

11 Bakırın işlevleri 1)Demirin bağırsaklardan emilimi ve dokulardan plazmaya mobilizasyonunda etkilidir. 2)Demirin hemoglobin oluşumunda kullanılabilmesi ve dolayısıyla eritrosit yapımı için gereklidir. Bakır, demirin çeşitli bileşiklerin yapısına katılmasında etkilidir. 3)Sitokrom a, katalaz, tirozinaz, monoaminooksidaz, askorbik asit oksidaz, ürikaz, süperoksit dismutaz, lizil oksidaz, dopamin hidroksilaz, seruloplazmin gibi çeşitli enzimlerin yapısına katılır veya bu enzimlerin aktiviteleri için gereklidir. 4)Derinin keratinizasyonunda rol oynar. 5)Farelerde deneysel ateroskleroz yapar.

12 BİRÇOK ENZİMİN YAPISINA GİRER, BAKIRLI ENZİMLER KUPROENZİM ADINI ALIR
SOD enzimi hem sitoplazmada, hem de mitokondride bulunur ve süperoksit anyonunu zararsız hale getirir. Lizil oksidazda yer alan bakır, kollajen ve elastinde molekül içi çapraz bağların oluşmasını ve böylece molekülün sağlam olmasını sağlar (bakır eksikliğinde aktivitede bozulma ile iskelet, kalp, damar defektleri gelişir).

13 Dopamin -hidroksilaz enziminin baskılanması anormal katekolamin dönüşümlerine neden olur.
Tirozinaz melanin biyosentezinin ilk basamağındaki enzim olup, eksikliğinde pigmentasyon kaybı olur.

14 Hiperkupremi -Gebeliğin son üç ayında serum bakır düzeyi normalin 2-3 katına çıkar. -Enfeksiyöz ve neoplastik hastalıklarda hiperkupremi görülebilir. -Kollajen doku hastalıklarında hiperkupremi görülebilir. -Sirozlu hastalarda serum total bakır düzeyi, normalin 30 katına çıkabilir. -Tıkanma sarılığında safranın bağırsağa atılamaması nedeniyle serum bakır düzeyi yükselir. -Psöriaziste serum bakır düzeyi yüksektir. -Glomerülonefrit ve miyokart enfarktüsü hallerinde serum bakır düzeyi yükselir. -Östrojen verilmesi hallerinde de serum bakır düzeyi yüksek olabilir.

15 Hipokupremi Wilson hastalığında (hepatolentiküler dejenerasyon) bakırın serulopazmine bağlanmasında kusur vardır; serum bakır düzeyi ve seruloplazmin düzeyi düşüktür, idrarla bakır atılımı belirgin şekilde artmıştır. Wilson hastalığında beyin bazal ganglionlarında, karaciğerde ve gözde bakır birikir; nörolojik semptomlar, siroza yol açan karaciğer harabiyeti, kornea kenarında Kayser-Fleischer halkası görülebilir.

16 Wilson hastalığındaki temel problem, bakırın safraya atılımı ve böbrekten geri emilimi ile ilgili enzimi kodlayan gendeki kalıtsal bir defekt.

17 Bağırsaklardan bakır emiliminin X’e bağlı kalıtsal bozukluğu olan Menkes hastalığında hipokupremi saptanır. Malnutrisyon ve malabsorpsiyonda da, hipoproteinemiye bağlı olarak serum seruloplazmin ve bakır düzeyinde düşüş saptanır.

18 Menkes hastalığındaki temel problem, sülfidril gruplarının disülfit bağlarına dönüşümünde yetersizlik vardır. Ağır mental yetmezlik ve saç anomalisi vardır.

19 BAKIRLI KAPLARDAN BULAŞMALAR SONUCU ORTAYA ÇIKABİLECEK BAKIR TOKSİSİTESİNDEN DE SÖZ EDİLEBİLİR.

20 Demir (Fe) Demir, organizma için oldukça önemli bir iz elementtir. Organizmada demir, başlıca hemoglobin, miyoglobin ve sitokromlarda olmak üzere çeşitli dokulara dağılmış olarak bulunur.

21

22 Eritrositte bol bulunup, hücre dışı sıvıda çok azdır.
Ayrıca demir proteinlere bağlı halde de bulunur. Solunum zincirinde demir-sülfür proteinleri gibi, ayrıca ferritin ve transferrin yapısında da önemli bir bileşendir.

23 Organizmanın demir gereksinimi, büyüme ve demir kaybı hızına bağlıdır; büyüme çağında demir gereksinimi yaklaşık mg kadardır. Kadınlarda demir gereksinimi menstruasyon kanaması sırasında %30-90 oranında artar. Gebelikte demir gereksinimi, %60 dan da fazladır; demir, özellikle üçüncü trimestrde plasenta yoluyla fetüse taşınır.

24 DEMİR METABOLİZMASI 3 SAFHADA İNCELENİR
Bağırsaklardan emilim Kanda taşınma Vücutta depolanma

25 Besinlerdeki demirin çoğu Fe3+ şeklinde Fe(OH)3 veya demirli organik bileşikler halindedir. Demir, midenin asit ortamında Fe3+ iyonlarına ayrılır veya organik bileşiklere gevşek bağlı olarak kalır. Sistein, askorbik asit ve tiyol grubu içeren bazı indirgen maddelerin etkisiyle Fe3+, Fe2+ haline indirgenir; böylece daha kolay çözünür ve emilebilir hale gelmiş olur. Fosfat, fitat, okzalat gibi bazı maddeler demiri çözünmeyen bileşiklere dönüştürerek emilimini engellerler.

26 İNEK SÜTÜ DE FOSFATTAN ZENGİN OLUP, BU ŞEKİLDE BESLENEN ÇOCUKLARDA DEMİR EKSİKLİĞİ GÖRÜLÜR.

27 Fe2+ ve hem, duodenum ve proksimal jejunumun mukoza hücreleri içerisine aktif bir olayla emilirler Bağırsak mukoza hücresinde hem aynı zamanda yıkılır ve yapısındaki Fe2+ hücre içerisinde serbest kalır. Serbest Fe2+ bağırsak mukoza hücresinde tekrar Fe3+ haline oksitlenir ve bir intrasellüler taşıyıcı molekül tarafından bağlanır.

28 Bağırsak mukoza hücrelerinin intrasellüler demir taşıyıcı molekülü, Fe3+’i plazmadaki apotransferrine aktarır ve transferrin oluşturur. Seruloplazmin, Fe 2+’i Fe3+ haline oksitleyerek demirin apotransferrine aktarılmasını ve böylece transferrin oluşumunu kolaylaştırmaktadır. Eritropoietin adlı hormon da bilinmeyen bir mekanizma ile demirin plazmadaki apotransferrine hızla iletilmesini kolaylaştırmaktadır.

29 APOTRANSFERRİN Karaciğerde sentezlenip, iki demir iyonu bağlayabilen bir proteindir. Apotransferrin+Fe3+ = TRANSFERRİN

30 Transferrin (siderofilin), molekülü başına iki adet Fe 3+ içeren demir taşıyıcı proteindir. Transferrin, başlıca karaciğerde sentezlenen apotransferrine Fe 3+ bağlanmasıyla oluşur.

31 Transferrin, bağırsak mukoza hücrelerinden aldığı Fe 3+ i kemik iliğindeki depolanma yerlerine ve bir dereceye kadar da karaciğere taşır. Demir depolama yerlerinde hücre membranında bulunan reseptörlere, her reseptöre iki transferrin molekülü olmak üzere bağlanır.

32 Transferrin reseptörleri, iki alt üniteden oluşmuş integral protein yapısında moleküllerdir. Demir depo yerlerinde transferrin-reseptör kompleksi, endositoz yoluyla hücre içine alınır. Hücre içinde demir, Fe2+ halinde serbestleşir ve apotransferrin hücreyi terkeder. Serbestleşen Fe2+, özel proteinlere bağlanarak mitokondriye taşınır ve hem biyosentezinde kullanılır.

33 Transferrinin taşıdığı demirin %70-90’ı hemoglobin sentezi için ve geri kalanı da demirli enzimlerin oluşumu için kullanılmaktadır. Vücutta günde yaklaşık 8-9 g hemoglobin sentez edilir ve fazla olan demir, Fe3+ şeklinde ferritin halinde depolanır.

34 Ferritin, apoferritin adlı proteine %20-23 oranında Fe3+ bağlanmasıyla oluşmuş bir demirli proteindir , molekül ağırlığındadır ve 24 alt üniteden meydana gelmiştir. Ferritin her dokuda bulunsa da karaciğer, dalak ve bağırsak duvarında nispeten boldur. Ferritin molekülü başına 4300 Fe3+ şeklinde demir bağlar ki vücuttaki depo demirin yaklaşık 1/3’ü karaciğerde ve 1/3’ü kemik iliğinde ferritin yapısındadır

35 FERRİTİN=DEMİRİN DEPO PROTEİNİ
FERRİTİN DÜZEYİ DEMİR DEPOLARININ EN İYİ GÖSTERGESİDİR.

36 Kronik hemolitik anemi ve aşırı kan transfüzyonu gibi durumlarda karaciğerin kupffer hücreleri, dalak ve kemik iliğinde, denatüre olmuş ferritin yapısında hemosiderin denen bir madde birikir

37 HEMOSİDERİN FERRİTİNİN BELLİ ORANDA DEPROTEİNİZE OLMUŞ ŞEKLİ, YANİ ALT BİRİMLERİNDEN BAZILARINI KAYBETMİŞ OLAN DEMİR DEPO PROTEİNİDİR.

38 DEMİR FAZLALIĞI İKİ ŞEKİLDE KENDİNİ GÖSTERİR
Total vücut demir depolarının artması ve hemosiderin birikintilerinin karaciğer, pankreas, deri ve eklemlerde yaygınlaşması, hemosiderozis(ORGAN HASARI OLMAKSIZIN) olarak tanımlanır. Hemosiderozisin doku hasarıyla karakterize ve hastalık durumu oluşturan ileri evresi hemokromatozis(ORGAN HASARI İLE BERABER) olarak tanımlanır.

39 Hipersideremi -Tedavi edilmemiş pernisiyöz anemide yetersiz eritrosit yapımı nedeniyle serum demiri yüksektir. - Kronik hepatit ve yağlı karaciğer olgularında serum demir düzeyi hafif yükselmiştir. -İntravenöz demir tedavisinden ve tekrarlayan kan transfüzyonlarından sonra hipersideremi saptanabilir.

40 Hiposideremi -Besinlerdeki demir ve protein yetersizliği, steatore ve vitamin C eksikliğinde olduğu gibi demir emilim mekanizmasındaki bozukluklarda, -Gebelikte ve kan kaybının olduğu durumlarda, -Karaciğer yetmezliği, nefrotik sendrom, üremi ve malignitelerde, -Akut ve kronik enfeksiyonlarda depo demirinin düzensiz salınımına bağlı olarak hiposideremi görülebilir.

41 DÜNYADA EN YAYGIN GÖRÜLEN HASTALIKDIR.
EKSİKLİK SONUCU, HİPOKROM MİKROSİTER ANEMİ GELİŞİR.

42 DEMİR EKSİKLİĞİ 3 EVREDE GERÇEKLEŞİR
Fonksiyon bozukluğu olmadan demir depoları boşalır. Ferritin düzeyi azalır. Eritropoez yetersizliği görülür. Hemoglobin düzeyi normal kalır, transferrin sentezi artar, doygunluk % si azalır. Düşük hemoglobin yapımı mikrositik hipokrom anemiye neden olur.

43 DOKULARDA DÜŞÜK MİKTARDA DEMİR BULUNMASINA RAĞMEN, METABOLİK ÖNEMİ FAZLADIR. DEMİR EKSİKLİĞİNDE ÖNCE DOKU DEMİRİ AZALIR. SOLUKLUK, ÇABUK YORULMA, İŞTAHSIZLIK, ÇARPINTI VE NEFES DARLIĞI GENEL BELİRTİLERİDİR.

44 Çinko (Zn) Çinko, günde vücut ağırlığının kg’ı başına 0,3 mg kadar gereken bir iz elementtir. Marul ve salatalar, bira mayası, karaciğer, deniz ürünleri ve süt başlıca çinko kaynaklarıdırlar. Sütün litresinde 2-3 mg kadar çinko bulunur.

45 BÜYÜME VE GELİŞME İÇİN ZORUNLU ESANSİYEL ELEMENTTİR.

46 İnce bağırsaklardan spesifik bir mekanizma ile emilir;
Pankreas tarafından salgılandığı tahmin edilen çinko bağlayıcı bir faktörle bağlanarak barsaktan emilir, daha sonra da plazmada albümine ve 2-makroglobuline bağlanır. FEÇESLE ATILIR

47 Bakır, intravasküler aralıkta albumin molekülü üzerindeki bağlanma yerleri için yarışarak çinko emilimini engelleyebilir, Fitatlar da çinko emilimini azaltırlar. Ayrıca yüksek kalsiyum ve fosfat düzeyleri de çinko eksikliğine neden olabilir.

48 Organizmada çinko, en bol olarak prostatta bulunur; daha az olmak üzere saç, kemik, karaciğer, böbrek, kaslar, pankreas, mide-bağırsak traktüsü, dalak ve kanda bulunur. Pankreas ve duodenum salgıları çinko içerir

49 Alkol dehidrojenaz, glutamat dehidrojenaz, karboksipeptidaz, eritrosit karbonik anhidrazı, SOD gibi enzimlerin yapı taşıdır.

50 Çinkonun vücuttan atılması özellikle dışkı ile ve bir miktar da ter ile olur. Çinkonun idrarla atılım çok azdır; ancak, bir defada fazla miktarda alkol alınması idrarla çinko atılımını artırır.

51 Çinko, karbonhidrat metabolizması için önemli bir hormon olan insülin molekülünün bir parçasıdır. Diabetiklerde önemli yere sahiptir. İNSÜLİN İLE BİRLİKTE VERİLMESİ, İNSÜLİNİN ETKİ SÜRESİNİ ARTTIRIR

52 - Çinko, beyin damarlarında ve koronerlerde genişlemeler sağlayarak iskemik durumları iyileştirir.
- Çinko, yara iyileşmesinde rol oynar.

53 - Vitamin A’nın plazmada normal seviyede bulunmasını sağlar.
- DNA ve RNA’nın yapısına girerek protein sentezine etki eder. - İmmün sistem üzerine etki ederek, makrofajların ve polimorf nükleer lökositlerin fonksiyonel aktivitelerini düzenler.

54 ENDOKRİN SİSTEM ÜZERİNDE DE ETKİLİDİR.

55 Çinko emiliminin primer bozukluğu sonucu büyüme geriliği, hipogonadizm,dermatolojik, oftalmolojik, gastrointestinal ve nöropsikiyatrik bozukluklar görülür.

56 Kobalt (Co) Kobalt, organizmada ancak karaciğerde depolanmış olarak en fazla miktarda bulunur; diğer dokularda eser miktarda yer alır.

57 Kobalt, vitamin B12 yapısı için gerekli bir iz elementtir
Kobalt, vitamin B12 yapısı için gerekli bir iz elementtir. Primer olarak idrarla atılır; az miktarda dışkı ile de atılır. Kobalt eksikliğinde vitamin B12 eksikliğine bağlı bozukluklar saptanır

58 Molibden (Mo) Molibden, besinlerde toprağın özelliklerine bağlı olarak az veya bol bulunur. Yiyeceklerle alınan molibden,bağırsaklardan iyi emilir. Ancak, fazla bakır alınması molibden emilimini aksatır, fazla molibden alınması da bakır emilimini aksatır.

59 Molibdat (MoO4)2- formunda emilir
Molibdat (MoO4)2- formunda emilir. Kanda eritrositler içerisinde taşınır. Karaciğer, kemikler ve böbrekler yoğun olarak biriktiği organlardır.

60 ksantin oksidaz, aldehid oksidaz, sülfid oksidaz, nitrat redüktaz gibi enzimlerin fonksiyonları için gerekli bir iz elementtir, önemli bir kısmı idrarla atılır, az bir kısmı ise safra yolu ve dışkıyla atılır.

61 İnsanlarda molibden eksikliğine dair bilgi mevcut değildir
İnsanlarda molibden eksikliğine dair bilgi mevcut değildir.Ancak yüksek girdisi toksik sonuçlar getirebilir. ANEMİ, ŞİDDETLİ DİYARE VE BÜYÜME YAVAŞLAMASI GÖRÜLEBİLİR.

62 YÜKSEK GİRDİLER GUT İNSİDANSINI DA ARTTIRIR

63 Manganez (Mn) Manganez, fındıkta, tahıllarda ve çayda boldur; et, balık ve süt ürünlerinde azdır. İnce bağırsaklar boyunca demir emilimine benzer bir mekanizma ile emilir. Manganez emilimi, demir ile inhibe edilir; demir eksikliği durumlarında artar.

64 PLAZMADA TRANSMANGANİN DENEN SPESİFİK BİR PROTEİN ÜZERİNDE TAŞINIR.

65 Manganez, başlıca karaciğerde daha az olarak da böbreklerde bulunur
Manganez, başlıca karaciğerde daha az olarak da böbreklerde bulunur. Yaygın olarak bulunduğu yer mitokondridir.

66 Hekzokinaz, pirüvat karboksilaz, izositrat dehidrojenaz, fosfoglukomutaz, glikozil transferaz, arjinaz, pirofosfataz, süperoksit dismutaz, kolin esteraz gibi enzimlerin aktiviteleri için gereklidir.

67 Glikoprotein sentezi ve proteoglikanların oluşumunda; lipid metabolizmasının düzenlenmesinde ve aterosklerozun önlenmesinde rol oynar.

68 Normal kemik yapısı ve MSS’nin fonksiyonları için de gereklidir
Normal kemik yapısı ve MSS’nin fonksiyonları için de gereklidir. Özellikle dopamin salgısı için gereklidir. Beyin eksikliğinden de, fazlalığından da etkilenir.

69 Manganez zehirlenmesi nadir olup, maden cevherlerinde çalışan madencilerde görülebilir.

70 Selenyum (Se) Selenyum, vücutta bütün organlara dağılır; özellikle böbrek korteksi, karaciğer, pankreas ve hipofizde bulunur ve vücutta önemli birçok fonksiyonu vardır. Dokularda ekseriya selenosistein ve selenometiyonin şeklinde bulunur.

71 - Mitokondride ATP biyosentezinde, koenzim biyosentezinde, immünolojik olaylarda rol oynar.
- İndirgenmiş glutatyonu H2O2 karşısında oksitlenmiş glutatyona dönüştüren glutatyon peroksidazın önemli bir komponentidir. Glutatyon peroksidaz, lipid membranlarda oluşabilecek poliansatüre yağ asidi süperoksitlerinin ve H2O2’in yıkılmasını sağlar. - Antioksidan bir madde olan vitamin E’nin bu peroksitlerin oluşumunu durduran etkisine yardımcı olur. - Vitamin E’nin plazma lipoproteinleri içinde tutulmasına da yardım eder. - Pankreas fonksiyonu için, dolayısıyla vitamin E ve lipidlerin sindirilmeleri ve emilimleri için gereklidir.

72 Üremede de fonksiyonu vardır. Eksikliğinde kısırlık ve düşük gözlenir.
Ayrıca tiroid hormonlarının sentezi ve salgılanması selenyum düzeyleri ile yakından ilgili olup, eksikliğinde HİPOTİROİDİ meydana gelir.

73 Ayrıca düşük selenyum düzeyleri kardiyomyopati ve kanser insidansını arttırır.

74 Krom (Cr) Krom, kepekli unda, pekmezde ve bira mayasında yeterli fakat süt ve süt ürünlerinde, ette ve balıkta az bulunan bir iz elementtir. Diyetle alınan krom, ince bağırsaklardan çinko ile paylaştığı sanılan bir yolla emilir; transferrine bağlı olarak dokulara taşınır.

75 Kromun glukoz metabolizmasının düzenlenmesinde olasılıkla insülin etkisinin bir güçlendiricisi olarak bazı fonksiyonel görevlere sahip olduğu düşünülmektedir. Başlıca idrarla atılmaktadır

76 (+3) değerlikli krom insülinin etkisine yardımcı olarak, glukozun hücre içine girişini arttırır. (ARALARINDAKİ ETKİLEŞİM HÜCRE ZARINDA MEYDANA GELİR.)

77 İyot (I) İyot, I2 olarak deniz havasından ve iyodürler (I−) halinde su ve gıdalarla alınır. Deniz ürünlerinde ve sahilde yetişen bitkisel besinlerde oldukça boldur. İyotlu tuz da iyot için iyi bir kaynakdır.

78 İyon şekline dönen iyot bağırsaklardan kolayca emilir.
Serumda serbest iyon biçiminde veya proteine bağlı olarak taşınır.

79 YETİŞKİN BİR İNSANDA BULUNAN İYODUN YARISINDAN FAZLASI TİROİD BEZİNDE YER ALIR.

80 Besinlerdeki inorganik iyodür, ince bağırsaktan emildikten sonra kandan tiroit follikül hücreleri içine aktif transportla hızla alınır. Tiroit follikülündeki iyodür, follikül lümeninin karşısında bulunan apikal hücre yüzeyine yapışık, H2O2 gerektiren ve hem içeren bir peroksidaz olan tiroperoksidaz tarafından okside edilir ve tiroglobulinde bol bulunan tirozil kalıntılarına aktarılır; böylece önce 3-monoiyodotirozin ve 3,5-diiyodotirozin daha sonra bunlardan tiroit hormonları oluşur.

81 TİROKSİN (T4) VE TRİİYODONİN (T3)
SENTEZLENİR.

82 İyot yetmezliği durumlarında tiroit bezinin endemİk guatr denen hastalığı ortaya çıkar.
Yeni doğanlarda ise eksikliği KRETENİZM olarak bilinir.

83 Fluor (F) Fluor, toprakta kalsiyum fluorür (CaF2) halinde bulunur ve sularla bitkilere geçer. İnce bağırsaklardan emilir. Vücutta kemik ve dişlerde flüorürlü apatitler halinde toplanır ve fazlası idrarla atılır. DEPO EDİLMEZ

84 - Hücre kalsiyumunu bağlar ve enzim aktivatörü magnezyum ile ayrılmaz bileşikler yapar.
- Dişlerin geliştiği yaşlarda litresinde 1,5 mg’ın üzerinde fluorür içeren suları içenlerde dişler bozuk ve lekeli olur. Litresinde 0,9-1,5 mg suların içildiği bölgelerde diş çürüğü oluşumunun en aşağı derecede olduğu gözlenmiştir. Dişlerin gelişmesinden sonra alınan fluorürlerin etkisinin olmadığı görülmektedir.

85 KANDA SERBEST BULUNUR, PROTEİNLERE BAĞLI DEĞİLDİR.

86 Fazlası zararlıdır.Endüstri merkezlerinde çevrenin fluorlu artık materyalle bulaşmasında, fluordan zengin besin ve maddelerin alınmasında flüorozis denen fluor zehirlenmesi görülür.

87 FAZLASI ZEHİRLİDİR Hücre kalsiyumunu bağlar ve bir enzim aktivatörü olan magnezyum ile ayrılmaz bileşikler oluşturur. Flüorür invitro sistemlerde bazı enzimleri inhibe eder.(ENOLAZ İNHİBİTÖRÜ) Gelişme çağında alınan aşırı flüor kemik dansitelerinde artış yapar.

88 Bor (B) Doğada saf halde olmayıp, bor tuzları veya bor silikatları biçiminde bulunur. Glukoz transportu, hücre duvarı sentezi ve yapılanması, karbohidrat metabolizması, RNA metabolizması gibi belirlenmiş fonksiyonları vardır.

89 Barsaklardan emilir ve bütün dokularda dağılım gösterir.
Bor eksikliğinin büyümeyi baskıladığı yapılan çalışmalarla gösterilmiştir. Ayrıca menapoz döneminde kullanılan borun, hormon replasman tedavisine olan gereksinimini azalttığı ve böylece osteoporoz gelişimini önleyebildiği ortaya konmuştur.


"VÜCUDUN İZ ELEMENTLERİ" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları