Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

TÜRK EDEBİYATI PERFORMANS GÖREVİ

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "TÜRK EDEBİYATI PERFORMANS GÖREVİ"— Sunum transkripti:

1 TÜRK EDEBİYATI PERFORMANS GÖREVİ
ADI: Esin SOYADI: DEMİRBAŞ SINIFI: /A OKULU: Ç.T.S.O. ANADOLU LİSESİ NUMARASI:

2 NEFİ’NİN HAYATI EDEBİ KİŞİLİĞİ VE ESERLERİ

3 Asıl adı Ömer olup, doğum yeri Erzurum Pasinler’in Hasan kale’sidir
Asıl adı Ömer olup, doğum yeri Erzurum Pasinler’in Hasan kale’sidir. Ba­bası Mehmet Beğ, dedesi ise Mirza Ali Paşa olarak kabul edilir. İlk mahlası zarara mensup’ anlamında“Darrî” iken, genç yaşlarında Gelibolulu Âlî’nin tavsiyesi ile ‘fayda ve menfaate mensup anlamında Nefi’ye çevirmiştir. Nef’ î henüz İstanbul’a gelmeden, babası onu küçük yaşlarda bırakıp Kırım Hanı’nın yanına gitmiş ve hana nedim olmuştur. Bu yüzden Sihâm-i Kaza adlı meşhur esenne babasını hicveden bir şiirle başlamıştır. Babasının nedim ve musahip olacak ‘dar hoş sohbetli ve nüktedan oluşu, şairdeki zekâ ve kabiliyetin aileden gelme ihtimalini güçlendirmektedir. Onun önce aile çevresinden iyi bir temele sahip ‘olunduğu ve ardından da güçlü bir medrese eğitimi aldığını öne sürmek yanlış olmasa gerektir. Muhtemelen Sultan I. Ahmed ’in tahta çıktığı yıllarda ve bir vasıta ile İstanbul’a gelen şair, kabiliyeti ile kısa zamanda kendini tanıtarak, de­vrini idrak ettiği I. Ahmed, II. Mustafa, II. Osman ve IV. Murad gibi dört hükümdara ve devlet ileri gelenlerinden bir çoğuna birbirinden güzel kasideler sunmuştur.

4 Bir zaman Sultan I. Ahmed’in maiyetinde, bir aralık da Muradiv mütevellisi olarak Edirne’de bulunan şairin kendi ifadesinden, üç kere Gürci Mehmed Paşa tarafından azledildiği anlaşılmakla birlikte, bu vazifelerin nele olduğu bilinmemektedir. Riyâzî onun Dîvân-ı Hümâyûn’da maadin mukataacıs olduğunu bildirir. Sultan IV. Murad devrinde de bir aralık cizye muhasebeciliğin de bulunmuştur. Şairin şöhretinin zirvesine eriştiği devresi, Sultan IV. Murad’m saltanat yıllarına denk gelir. Katı, çabuk öfkelenen ve biraz da ihtişama düşkün bir mizaca sahip bu padişah, sert ve taşkın karaktere sahip Nef’î’nin övgü ve yer­gilerinden hoşlanıp şairi takdir etmiş, onu meclislerinde bulundurmuştur. Hatta şairi öven şu beyitlerin ona ait olduğu öne sürülür: Gelün insaf ideliim fark idelüın ınikdârıŞâ’iriiz biz de diyii lâf ü güzâfı koyalum, İdelüın bî-ıneze söz söylemeden istiğfarDâmen-i Nef’î-i pâkîze-edâyı tutulum, Biz kelâm nâkdiyiiz nerde o sâhib-güftâr Ona teslim ideliim emrine münkâd olalıım.

5 Ancak padişah, 1630 Haziran’ında yağmurlu bir günde babasının Beşik­taş’taki köşkünde şairin Sihâm-i Kaza’smı okurken, yakınında bir yere yıldırım düşmesi üzerine elindeki şiir mecmuasını yırtar ve Nef’îyi azlettirerek bir daha hi­civ yazmaması için kendisinden söz alır. Zamanın şairlerinden biri buna işaret ederek Nef’î’yi şöylece yerer: Gökden nazire indi Silıâm-i Kazasına Nef’îdiliyle uğradı Hakk’ın belâsına… Sultan IV. Murad’ın emri veya izniyle idam edilen şairin cesedinin denize atıldığı rivayet edilir. Tam bir tarih ve sebep bilinmemekle birlikte, bu idamın 8 Şaban 1044/27 Ocak 1635 günü ve Bayram Paşa hakkında söylediği bir hiciv yü­zünden gerçekleştiği öne sürülmektedir. Kendine aşırı güven duyan, sık sık övü­nen ve öven bir şair olarak Nef’î, eski edebiyatımızın en büyük kaside ve “fah­riyye” şairi olarak kabul edilir.

6 Mübalağalı övgüler ve bakir hayallerle dolu bu kasidelerin her biri, onun üstün ahenk kabiliyeti ve beyan üslûbunun birer örne­ğidir. Ancak o her önüne gelen makam sahibini metheden cinsten bir şair değil, gerçekten beğenip takdir ettiği kimseleri öven bir sanatkârdır. Meselâ başarılı bir padişah olduğu söylenemeyecek bir şahsiyet sergileyenSultan Mustafa’ya bir “cülûsiyye” dahi yazmaması, onun bu kasideleri tamamen rastgele bir övgü olmak üzere değil, gerçekten hoşuna giden kimseler için yazdığını göstermektedir. Nefi, övgüleri ve övünmeleri kadar, yergileriyle de tanınmıştır. O, hem övgüle­rinde hem de yergilerinde “ifrat” ve “tefrit” yolunu seçmiş, yani övdüklerini gök­lere çıkarırken yerdiklerini yerin dibine geçirmiş, hiçbir zaman ikisinin ortasını benimsememiştir. Nitekim Nef’î, Şeyhülislâm Mehmed Efendi’ye sunduğu bir kasidesinde: Virürüm dosta bir harf ile tevkî-i kabul İderiim düşmanı bir nokta ile şöhre-i ‘âm. diyerek bu yönüyle övünmüştür. Tahir Olgun da, Nef’î’nin şiirlerindeki muhte­vayı“övünmek, övmek ve sövmek” kelimeleriyle veciz bir şekilde özetlemiştir.

7 Nef’î’yi Nef’î yapan en önemli özellik, şiirlerinde ahengi yani müzikaliteyi ba­şarılı bir şekilde kullanmasıdır. O, şiirlerinde özellikle de kasidelerinin nesib-teşbib bölümlerinde çizmiş olduğu manzarayı kendine mahsus bir ses tonu, muhte­şem bir ahenk ve şiirin muhtevasına uygun bir musikîyle okuyucuya yansıtması­nı başarmıştır. Bunda o manzaraya ve âhenge uygun kelime seçimindeki titizliği de etkili olmuştur. Nitekim savaş manzarasının çizildiği bir şiirinde, ahengin yar­dımıyla ondaki kılıç şakırtılarını, Allah Allah nidalarını ve uzaktan duyulan kös seslerini hissetmek mümkündür. Bu özelliğinden dolayı Nef’î özellikle edebiyatımızda kaside şairi olarak şöhret bulmuştur. Nitekim Nedîm , Nef’î’nin bu alan­daki başarısını şu şekilde dile getirmiştir:

8 Nef’î vâdî-i kasâidde suhan-perdâzdır Olamaz amma gazelde Bakî vü Yahya gibi
Ayrıca kasideyi fahriye ile başlatarak onda bir yenilik meydana getirmiştir. Çoğu tasavvufî imajlarla yüklü gazelleri kasidelerine göre daha sade bir üslûpla kaleme alınmıştır. Kaynaklar onu esmer tenli, mağrur edalı, Mevlevî tarikatına mensup biri olarak gösterir ve çok zengin bir kadınla evli olduğunu naklederler. Türkçe ve Farsça olmak üzere iki divanı bulunan şairin, bir de Sihâm-i Kaza ad­lı hiciv mecmuası vardır. Türkçe Dîvân, bizzat Nef’î tarafından tertip edilmiştir.

9 KİŞİLİĞİ Nef’î divan edebiyatının gür sesli şairlerindendir. Kendinden emin ve sanatına güvenen bir kişiliği vardır. Sevgisini ve öfkesini dile getirirken, şairin sesinde alışılmamış bir ton duyulur. Seslenişleri yüksek perdedendir. Nef’î, bildiğini açıkça söylemekten çekinmez. Đfadelerinde sert, acımasız, hatta biraz da isyancı tavırlar sezilir. Şair, böylesine sert bir mizaca sahip olmaktan gurur duymaktadır. Atak, mağrur, isyancı kişiliği, çalkantılı bir yaşam biçimini sergiler. Nef’î, kişiliğini fazlasıyla önemser. Kendi deyimiyle “tevsen-tabiat”tır. Onda bir bey, bir muzaffer kumandan edası vardır. Ruhu med-cezirlerle çalkalanır. Karşılaştığı engeli hep aşma çabasındadır. Korku ve yılgınlık bilmez. Arzularını gerçekleştirdiği müddetçe çevresiyle barışıktır. Şairde ferdiyet ön plandadır. Üzüntü, keder; kavga, başarı; zevk, eğlence her şey kendi içindir. Kaynaklarda yürekli, cesur, yetenekli, hırçın, ateşli, pervasız, atak, korkusuz gibi ifadeler onun kişiliğinin genelde olumlu yönleridir. Ancak tutarsız, saldırgan, aniden yön değiştiren tavırları, çevresiyle denge sağlamasını güçleştirir. Yaptığının doğruluğundan emindir. Doğru bildiğini saklamaz, dürüst fakat saldırgandır. Nef’î asıl kişiliğini sanatta kazanma çabası içindedir. Divan şiirin yönlendiricisi etkisi, sosyal çevre ve gelenek kıskacından kurtulma endişesi vardır. Sanat arenasında kendini isbata çalışır. Şiirinde tasannua yer vermez. Kasidelerinde duyduğumuz tok ve gür ses, gazelinde mûnis bir ton bulur. Gazel nazım şeklinin karakteristiği olan zarafet Nef’î gibi tok sesli bir şairi de kısmen yumuşatmış, dizginlemiştir.

10 Nef’î’nin Türkçe divanında açık ifadesini bulmayan tasavvuf Farsça manzumelerinde açıkça görülür. Mevlânâ gibi bir mutasavvıfa olan samimî medhiyeleri şairin “ mevlevî” olduğu tartışmasını başlatmıştır. Nef’î, manzumelerinde Mevlevî olduğuna dair herhangi bir ifadeye yer vermemiştir. Ancak, şiirinde mevlevîlik mesleği ile ilgili bazı terimlere rastlanır. Nef’î gibi sert, saldırgan ve isyancı bir kişiliğin mütevekkil bir sûfî kişiliğini benimsemesi oldukça büyük psikolojik değişmeleri gerektirir. Dikbaşlı, kabına sığmayan, dizginlemeyen kişiliğinin, ilgisine karşılık, Mevlevî olmasını engellediğini düşünmek daha tutarlı görünüyor. Nef’î bir bey soyundan gelişi ve yaşadığı çağın karmaşık olayları kişiliğini şekillendirmiş gibidir. Çocukluğu, beyliklerin Osmanlı bayrağı altında toplanıncaya kadar geçen süre içindeki çalkantılarını, kardeş katliamlarını, sunî-şiî mücadelelerini dinlemekle geçmiş olmalıdır. Çünkü soyu bu olayları bizzat yaşamış beyliğe dayanır. Mücadele, kıyım, yön değiştiren beylikler, anlaşmalar bey soylu Ömer Nef’înin karmaşık kişiliğini besleyen tarih sahnesinin bilinmezliğinde kaybolmuştur. Ardında kalan bey soylu şaire “ tefâhür - fahriye” geride bırakılan mirastır. Ailesini çaresiz bırakıp Kırım’a giden babanın taşrada bıraktığı, sığıntı çocuk, çaresiz genç şairin aniden değişen, kararsız, saldırgan kişiliğini bu psiko-sosyal etkiler şekillendirmiş olmalıdır.

11 SANATI 17.yüzyıl şairlerinden Nef’î’nin de, şiire yöneldiği ilk dönemlerinde doğu klasiklerini, özellikle de Đran edebiyatı ve edebi şahsiyetlerini yakından takip ettiği açıktır. Şair, Urfî, Enverî ve Hafız’ı çok iyi bilir. Nef’î bütün Đran şairlerine üstünlüğünü savunurken Urfî ve Enverî’den ihtiyatla söz eder. Şiir sanatında ustalaştığı dönemlerinde Nef’î, Urfî ve Enverî gibi bir-iki istisna dışında, doğu kültürünün bütün meşhurlarıyla yarışırken görülür. Şairin Türkçe kasidelerinde Hakanî, Firdevsî, Kemâl-i Isfahanî, Hayam, Sa’dî, Hafız-ı Şirazî, Atar, Feyzî-i Hindî ve Camî gibi daha pek çok şairle eşitlik, hatta üstünlük iddiasında olduğu anlaşılır. Türk şairleri arasında Nef’î’nin en çok meşgul olduğu şair, Bakî’ dir. Söyleyişte Bakî’ ye yakınlaşır. Anlama uygun kelimeler seçerek gök gürültüsüne benzer tonlu sesler yakalaması, Bakî’ nin seslenişlerini andırır. Nef’î başta Bakî olmak üzere Fuzûlî, Şeyhülislam Yahya, Şahidî-i Mevlevî(Đbrahim Dede) gibi bazı şairlere nazireler yazmıştır. Nef’î divan edebiyatında kasideciliğiyle tanınmıştır. Kasidelerinde ele aldığı konularla, ifade biçimi ve üslubu ile adeta bir ekol olmuş, kaside onun usta ellerinde klasik biçimini kazanmıştır.

12 Nef’î kasidesinde, kasidenin her bölümü aynı oranda başarılıdır
Nef’î kasidesinde, kasidenin her bölümü aynı oranda başarılıdır. Diğer şairlerde görülen, nesib ve mehdiye bölümlerindeki dengesizlik Nef’î’de yoktur. Nef’î, kasidelerinin nesiblerinde, bahar güzelliği, bayram coşkusu, yaşanan çevre olarak Đstanbul, at sevgisi, yiğitlik tablo halinde savaş tasvirleri, aşk ve içki zevki 4 GĐRĐŞ Esra CENGĐZ gibi konuları işlemiştir. Özellikle savaş, yiğitlik konularının işlendiği manzumelerinde şairin tok sesi kılıç kalkan çınlamaları ok vızıltıları duyulacak kadar canlıdır. Nef’î şiir gücünün mükemmelliği ve elde ettiği şöhretine karşılık Tanzimat döneminden sonraki edebi tartışmalarda hedef olmuş divan şairlerindendir. Bütün hayranlığına karşılık Namık Kemal, divan şiirine karşı sert tepkisini ortaya koyarken Nef’î’yi de karşısına alır. Tevfik Fikret onun sanat gücünü yanlış yerde harcadığı kanaatindedir. Bu tepki ve suçlamalar bir yana kendinden sonra yetişmiş şairlerin ustalıklarını anlatmak için söylenen “Nef’îyâne tefahür” ifadesi, divan edebiyatında onun, etkisini belirler.

13 ÖLÜMÜ Ölüm Sebebi Nef'î'nin ölüm sebebi o zamanın sadrazamına hiciv yüklü şiirler sunmuştur.Nef'i'nin özelliği övdüğü kişiyi göklere kadar çıkaran yerdiği kişiyi yerin dibine sokan bir kişidir.İkisinin ortasını yakalayamayan bir kişidir.Dönemin padişahı 4.Murad Nef'i'yi çok beğenmiş şiirlerini çok sevmiştir.4.Murad'la bir çok dialogları aralarındaki samimiyeti gösterir.Fakat sadrazama yazdığı hicivleri sadrazam doğal olarak kaldıramaz ve öldürün bu kafiri der.Fakat 4.Murad bunun yapılmasına izin vermez.Ordu sefere çıkar ve çıktığı seferde Osmanlıya göre güçsüz devletle karşı çıkılan bir seferdir ve Osmanlı ne kayberder ne de kazanır.Bu olayın üzerine seferden dönen 4.Murad çok sinirlenir ve bu konu üzerine sadrazama 4.hicvini yazmıştır.Çok keskin zekaya sahip olan Nef'i bu şiirinde de bakıldığı zaman övdüğü düşünülen fakat aslında yergi yapılan bir şiirdir.Sadrazam yine öldürmek ister fakat 4.Murad'ın izin vermeyeceğini bilir.4.Murad sarayı bahçesinde yürürken nef'i sadrazama yazdığı 4.hicvi padişaha uzatır,padişah okur ve beğeğenir.Tam bu sırada padişahın yakınına yıldırım düşer bunun üzerine sadrazam Nef'i uğursuzdur onun yüzünden ölüm tehlikesi geçirdiniz demiştir ve zaten sinirli olan padişah 4.Murad Tiz kellesi vurula! emrini verir ve Nef'i öldürülür. Ancak gerçekte Osmanlı sarayında dönen entrikalardan ve bunu yapan kişilerden rahatsız olduğu için hicve yönelmiş ve hicivlerinden rahatsız olan kişilerin lobisi sonucu idam edilmiştir.

14 ESERLERİ Sihâm-ı Kaza (Hiciv şiirleri), Türkçe Dîvan, Farsça Dîvan.
Tuhfetü’l-Uşşâk

15

16 Tuhfetü’l-Uşşâk Bu eser, kaynaklarda müstakil bir eser olarak değerlendirilmemiştir. Tuhfetü’l-Uşşâk, Farsça divanda yer alan uzunca bir kasideden ibarettir. Divan edebiyatı geleneğine göre daha çok mesnevilerde işlenen konular üzerinde yazılan kasidelerden bazılarına ad verilir ve bunlar küçük bir eser sayılır. Nef’î’nin Tuhfetü’lUşşâk adını taşıyan kasidesi bu türden bir kasidedir.

17 Sihâm-ı Kaza (Hiciv şiirleri),
Nef’î’yi kaside şairi olarak üne kavuşturan eseri Türkçe divanı ise, hiciv ustası olarak üne kavuşturan da “Kaza Okları” anlamını taşıyan Sihâm-ı Kazâ adlı hiciv mecmuasıdır. Eser, nüktedan bir zihnin ürünüdür. Nice nüktelerin de yer aldığı eserin itham, hakaret ve sövme ile ilgili ifadelerle dolu oluşu edebi değerine gölge düşürür.[3 Şair eserinde babasını yermekle işe başlar. Daha sonra devrinde yetişmiş devlet adamları, sanatkârlar, şair ve edipler şairin kılıç gibi keskin dilinden nasiplerini alırlar. Eserde çeşitli nazım şekilleri kullanılmıştır. Yerilen kişilerin bazen isimleri verilir, bazen de kimi yerdiğini üstü kapalı olarak ima edilir. Nef’î, Sihâm-ı Kazâ’da Türkçe ve Farsça divanlarda kullandığı dili daha munisleştirerek kullanmıştır. Özellikle kıtalarında kullandığı dil günümüz okuyucusunun da çok zorlanmadan anlayabileceği seviyededir. Ancak divanlarında kullandığı dilden farklı olarak hicviyelerinde halk argosuna fazlaca yer vermiş Türkçenin arkaik olarak ifade edilebilecek terim ve kelimelerini çok kullanmıştır.[

18 Nef’i’nin pervasız sivri dili ve kalemi hayatına mâl olsa da, hiciv sanatı ‘Sihâm-ı Kazâ’ gibi unutulmaz bir eser kazanmıştır vesselâm…. ŞEYHÜLİSLAM İLE NEF'İ NİN ATIŞMASI  Şeyhülislam yahya efendi nef'i ye iyi gözle bakmayanlardan biridir fırsat buldukça nef'i’yi taşlar:  Şimdi hayl-i suhenverân içre  Nef’î mânendi var mı bu şâ’ir  Sözleri seb’a-i mu’allakadur  İmri’ü’l-kays kendidür kâfir  diyerek nef'i’ye kâfir demiştir.Nef'i’ de bunun üzerine şeyhülislama şu beytiyle karşılık vermiştir;  'Bana kâfir demiş müftü efendi  Tutalım ben diyem ona müselmân  Vardıkta yarın rûz-ı cezâya  İkimiz de çıkarız onda yalan'  yani: tahir efendi bana köpek demiş; ben de ona müslüman diyeyim ki yarın hesap günü geldiğinde/ahirette ikimiz de yalancı çıkalım...dönemin müftüsü bu beyit üzerine nef’i’ ye karşılık olarak başka bir beyit yazma cesaretinde bulunamamıştır

19 Türkçe Divan Nef’î, Türkçe divanında kasidelere ağırlık vermiştir. Kaside yazmada Nef’î, Enderunlu Fazıl’dan sonra (84 kaside) ikinci sıradadır (62 kaside).[30] Saltanatına şahit olduğu 3 padişah, değişik devlet yetkilileri ve din adamlarına çeşitli vesilelerle kasideler yazmıştır. Nef’î, kasidelerinde övgüye ağırlık vermiş, bu arada sıkça fahriyeye başvurmuştur. Mimari özelliği olan yapıların tasvirleri, şehir ve çevre güzellikleri, sözün güzelliği, sultan atlarının tasviri, Ramazaniye, cülûsiyye, ıydiye, bahariye, gibi değişik konuların işlendiği kasidelerinden birçoğu oldukça tanınmış ve sevilmiş eserlerdir. Nef’î, kasidelerinde Osmanlı tarihine vesikalık edecek konulara da yer vererek eserlerini, edebi edile ifadesini bulmuş tarihi belgeler şekline dönüştürmüştür. Bu tür kasidelerinde şair, savaş, kahramanlık gibi tablolar sergilemede oldukça başarılıdır. Tenkitli metinde 62 kasidenin dışında, 1 terkib-i bend (saki-name), 1 mesnevi, 9 kıt’a-i kebire, 134 gazel, 2 kıt’a, 4 nazm, 5 rübai, 16 müfred bulunmaktadır.

20 Farsça Divan Nef’î, Farsça divanında şiirlerini tasavvufî aşk çevresinde yoğunlaştırır. Kişiliği ilahi aşka daha yakındır. Eser, şairin Fars dili ve kültürüyle ilgili birikimini örneklemesi bakımından önemlidir. Nef’î’nin başarısı bir yabancının yabancı bir dil ve kültürde gösterdiği başarıdan öteye geçmez.[33]Eser 16 kaside, 1 terci-i bend, 1 kıt’a-i kebire, 21 gazel ve 171 rubaiden oluşur.

21 GAZEL “Tûtî-i mu'cize-gûyem ne desem lâf değil Çerh ile söyleşemem âyînesi sâf değil Ehl-i dildir diyemem sînesi sâf olmayana Ehl-i dil birbirini bilmemek insâf değil Yine endîşe bilir kadr-i dürr-i güftârım Rûzigâr ise denî dehr ise sarrâf değil Girdi miftâh-ı der-i günc-i ma'ânî elime Âleme bezz-i gevher eylesem itlâf değil Levh-i mahfûz-ı suhandir dil-i pâk-i Nef'î Tab'-ı yârân gibi dükkânçe-i sahhâf değ

22 Günümüz Türkçesiyle Ben mucize söyleyen papağanım
Günümüz Türkçesiyle Ben mucize söyleyen papağanım.Söyleyeceklerim laftan ibaret değildir.  Ben çarh ile söylemesem(onu kale almam) çünkü içi fesat.İçi dışı bir değil Maneviyat sahibidir diyemem gönlü pak olmayana.  Asıl Maneviyat sahiplerinin birbirlerini bir görüşte tanımamaları insafa sığmaz. Benim inci gibi sözlerimin kıymetini düşünen insanlar bilirler.  Devir desen, şu gelip geçici dünya hayatı desen, arkasında bir şey bırakmaz. Geçti ya elime bir kez güzel nutuk atma hazinesinin hayırlı anahtarı,  Ayaktakımına değerli taşlar dikili dokumalar dağıtsam ziyan olmaz. Sivrilikleri törpülenmiş saklı levhadır Nef'i'nin tertemiz lisanı, Sadık dostların tabiatında olduğu gibi, küçük sahhaf dükkanı gibi değil! 

23 İNCELENMESİ NAZIM BİRİMİ: Bu şiirin nazım birimi beyittir.
NAZIM BİÇİMİ: Gazel UYAK ÖRGÜSÜ: aa ba ca da ea ŞİİRDE TEMA: 1. beytin teması: Felekten şikayet 2. beytin teması: Gönül ehlinden şikaye 3. beytin teması: Sözün önemi, değeri 4. beytin teması: Şairin etkili söz söylediği (Kendi şiiri över) 5. beytin teması: Nef’i’nin kalbinin temizliği ile dostların kalbinin durumu

24 BİRİM SAYISI: 5 Redifler: değil Uyaklar: -Af Tam uyak
ŞİİRDE AHENK: Redifler: değil Uyaklar: -Af Tam uyak ÖLÇÜSÜ: Aruz ölçüsüyle yazılmıştır. ŞİİR DİLİ: Şiirde arapça ve farsça sözcüklerden yararlanılmış ve sentetik bir şiir diliiyle yazılmıştır. BİRİM SAYISI: 5

25 ŞİİRDE GERÇEKLİK VE ANLAM: Nef'î hiç kuşkusuz, hiciv dendiğinde Türk edebiyatında öne çıkan isimdir. Onu ölüme sürükleyen hiciv edebiyatında çok başarılı olduğu aşikâr. Hicvin yanı sıra övgü edebiyatıyla da göz doldurmuştur, bugün dîvân edebiyatının en beğenilen kasidelerinden bir çoğu onun eseridir. Yazdığı kasideler güçlü tekniği ve değişik ahenki ile fark yaratır. Zaman zaman kasidelerinde gördüğümüz aşırı süs ve abartılar bile, güzel ahenki ile sunîlikten uzak doğal bir havadadır. Bu şiirinde de sert dili ile büyük sözleri ağzına almıştır. ŞİİR VE ZİHNİYET :Bu şiir 17. YY’da Nefi tarafından yazılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun gerileme sürecine girdiği, siyasi ve sosyal bakımdan türlü sorunların yaşandığı 17. yüzyıl bilim, sanat ve edebiyatta çok verimli bir dönemdir. Edebiyatımız da bu yüzyılda hem nazım, hem de nesirde olgunlaşma dönemine girmiştir. Kaside üstadı Nefi birçok kaside şairini gölgede bırakmıştır


"TÜRK EDEBİYATI PERFORMANS GÖREVİ" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları