Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
YayınlayanSüleiman Akbaba Değiştirilmiş 8 yıl önce
1
HALK ŞİİRİ ÜÇ BAŞLIK ALTINDA İNCELENİR 1.ANONİM HALK ŞİİRİ (ninni, türkü, mani) 2. ÂŞIK TARZI HALK ŞİİRİ (koşma, semai,varsağı, destan) 3.DİNİ- TASAVVUFİ TÜRK ŞİİRİ (ilahi, nefes, nutuk, şathiye) olmak üzere üç dalda gelişim göstermiştir.
2
HALK ŞİİRİNİN DESTAN DÖNEMİ TÜRK ŞİİRİYLE İLİŞKİSİ Türk halk edebiyatının ilk örnekleri İslamiyet’in kabulünden önceki Türk edebiyatında görülmektedir. Ozan, kam, baksı ve şaman gibi adlarla anılan sanatçılar İslamiyet’in kabulünden sonra özellikle 15. asırdan sonra âşık adıyla anılmaya başlamışlardır. Sığır, şölen ve yuğ adı verilen törenlerde kopuz eşliğinde bir ezgiyle söylenen şiirler 15. asırdan sonra saz eşliğinde ve gene bir ezgiyle söylenmiştir.
3
HALK ŞİİRİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ Nazım birimi dörtlüktür. Ölçü hece ölçüsüdür ve yaygın olarak hecenin 7,8 ve 11’li kalıpları kullanılmıştır. Ahenk unsuru olarak genellikle yarım kafiye ve redife yer verilmiştir. Aşk, ayrılık, gurbet, ölüm, yiğitlik ve Allah aşkı gibi konular işlenmiştir. Divan şiirinde olduğu gibi ideal olanı değil, gerçeği anlatan bir edebiyat geleneğidir. Soyut unsurlardan çok somut unsurlar, hayali güzeller ve aşktan çok gerçek güzeller ve aşk anlatılır.
4
Biçimden çok içeriğe önem verilir. Âşık edebiyatı geleneğine ait şiirler söylendiğinde değil daha sonra CÖNK veya MECMUA adı verilen şiir defterlerinde yazıya geçirilmiş. Âşıkların çoğu halkın içinden ve iyi eğitim almamış kişilerdir. Dil genellikle sadedir, anlatım ise yalındır. (süssüz,içten ve canlı) Âşıklar şiirlerini irticalen (doğaçlama) söylerler. Halk şiirinde şiirlere konularına göre GÜZELLEME, KOÇAKLAMA, TAŞLAMA, AĞIT, NEFES, NUTUK, ŞATHİYE gibi isimler verilir.
5
YÜZYILLARA GÖRE HALK ŞAİRLERİMİZDEN BAZILARI ŞUNLARDIR. 13. yüzyıl: Yunus Emre, Âşık Paşa 14. yüzyıl: H. Bayram Veli, Abdal Musa 15. yüzyıl: Kaygusuz Abdal 16. yüzyıl: Pir Sultan Abdal, Köroğlu, Kul Himmet 17. yüzyıl: Karacaoğlan, Âşık Ömer, Kayıkçı Kul Mustafa, Ercişli Emrah, Kul Nesimi 18. yüzyıl: Dertli, Gevheri 19. yüzyıl: Erzurumlu Emrah, Dadaloğlu,Bayburtlu Zihni, Seyrani 20. yüzyıl: Âşık Veysel, Şeref Taşlıova, Murat Çobanoğlu, Neşet Ertaş
6
ABDAL MUSA: ( 14. yüzyıl ) Anadolu'nun ünlü erenlerinden ve ermişlerinden olan Abdal Musa Sultan, aynı zamanda ünlü bir ozan ve düşünürdür. Aslen Horasan'lı dır. Azerbaycan'ın Hoy kasabasına gelmiş ve bir süre orada yaşamış olduğundan, "Hoylu'' olarak tanınmıştır. Hacı Bektaş Veli'nin önde gelen halifelerindendir. Payesi sultanlık, mertebesi "Abdallık". Pir evindeki hizmet postu ise, "Ayakçı Postu''dur. Bu post Bektaşi tarikatındaki on iki posttan on birincisi olup, diğer adı ''Abdal Musa Sultan Postu"dur. Ayakçılık, Abdallık mertebesidir. Muhammed Ali’nin kıldığı dâvâ Yok meydanı değil, var meydânıdır Muhammed kırklara niyaz eyledi Ar meydânı değil, er meydânıdır. Kırklar özün bir araya koydular Anlar cenazesin susuz yudular Deveyi gördün mü? Gördüm, dediler Ört elin eteğin, sır meydânıdır. Gezdiğin yerlerde ara bulasın Sahba olup daim Kevser dolasın Sakla sırrını kim settar olasın Çek çevir kendini kâr meydânıdır. Ne diyeyim, şu erkânı kurana Yuf çekerler bu meydanda yalana Üç yüz altmış merdiveni bilene Kör meydanı değil, gör meydânıdır. Abdal Mûsa aydur, gerçek er isen Ali’yi sevene muhib yâr isen Hakk’ın didârını görem der isen Urganı boynunda dar meydânıdır.
7
PİR SULTAN ABDAL (16. yüzyıl) Pir Sultan Abdal, Alevi-Bektaşi geleneğinde yedi büyük ozandan biri kabul edilir. Divan edebiyatının etkisinde kalmadan, sözlü edebiyatın birikimlerinden yararlanarak kendine özgü duru bir dil oluşturmuştur. Şiirlerinde coşkun bir lirizm vardır. Yürü bre Hızır Paşa Senin de çarkın kırılır Güvendiğin padişahın O da bir gün devrilir Nemrut gibi Anka n'oldu Bir sinek havale oldu Davamız mahşere kaldı Yarın bu senden sorulur Şah'ı sevmek suç mu bana Kem bildirdin beni Han'a Can için yalvarmam sana Şehinşah bana darılır Hafid-i Pelgamber'im has Gel Yezid Hüseyn'imi kes Mansur'um beni dara as Ben ölünce il durulur Ben Musa'yım sen Firavun İkrarsız Şeytan-ı lain Üçüncü ölmem bu hain Pir Sultan ölür, dirilir Pir Sultan Abdal
8
KÖROĞLU 16.yüzyılda yaşadığı sanılan halk ozanıdır. Bolu Beyinden babasının öcünü almak için dağa çıkıp eşkıya olan ama yiğitlik ve yardımseverliğiyle halkın gönlünde destanlaşan Köroğlunun kim olduğu kesin bilinmemektedir. Başkaldırının, isyanın şairidir. Din dışı konularda şiirler yazmıştır. Sultan Murat (II.) zamanında savaşlara katılmıştır. AY YANSIN AĞALAR GÜNEŞ TUTULSUN Ay yansın ağalar güneş tutulsun Parladı parladı çalın kılıncı Oklar gıcırdasın ayyuka çıksın Mevlanın aşkına basın kılıncı (…) Koç yiğitler bu kış burda kışlasın Yılan dili eğri hançer işlesin Kafir düşman el'amana başlasın Kaçanı göndermen basın kılıncı Koç yiğitler düğün bayram eylesin Küheylan kişnesin aygır oynasın Kazanlarda adam kanı kaynasın Esir etmek yok ha çalın kılıncı Koç Köroğlu girdi meydan almaya Nara vurup düşmanına dalmaya Yemin ettim yedi derya dolmaya Doldurun denizi basın kılıncı Köroğlu
9
KARACAOĞLAN: Karacaoğlan'ın şiiri aşk ve doğa üzerinde kuruludur. Ayrılık, gurbet, sıla özlemi ve ölüm en çok değindiği konulardır. Duygularını, yaşadıklarını, düşüncelerini içten, gerçekçi ve özgün bir şiir yapısı içinde anlatır. Karacaoğlan, Türk aşık edebiyatına yepyeni bir söyleyiş biçimi getirdi. Doğa benzetmelerini sık sık kullanır. Çok yalın ve temiz bir Türkçe kullanır. Kendisinden sonra gelen birçok ozanı derinden etkiledi. Bu olumlu etkiler günümüz Türk şiirine kadar uzanır.Divan şiirinden hiç etkilenmemiştir. Din dışı konular işlemiştir. YEŞİL BAŞLI GÖVEL ÖRDEK Yeşil başlı gövel ördek Uçar gider göle karşı Eğricesin tel tel etmiş Döker gider yâre karşı Telli turnam sökün gelir İnci mercan yükün gelir Elvan elvan kokun gelir Yâr oturmuş yele karşı Şahinim var bazlarım var Tel alışkın sazlarım var Yâre gizli sözlerim var Diyemiyom ele karşı Hani Karac'oğlan hani Veren alır tatlı canı Yakışmazsa öldür beni Yeşil bağla ala karşı
10
KAYIKÇI KUL MUSTAFA Yeniçeri âşıklarındandır. Sade bir halk diliyle destanlar, koşmalar, türküler yazmıştır. Şiirlerinde çağının önemli tarihsel olaylarını yansıtmıştır. Bektaşiliği benimsedikten sonra tasavvufla ilgili güzel nefesler söylemiştir. İptida Bağdat’a sefer olanda Atladı hendeği geçti Genç Osman Vuruldu sancaktar kaptı sancağı İletti bedene dikti Genç Osman Eyerleyin kıratımın ikisin Fethedeyim düşmanların hepisin Sabah namazında Bağdat kapısın Allah Allah deyip açtı Genç Osman Sultan Murat eydür gelsin göreyim Nice kahramandır ben de bileyim Vezirlik isterse üç tuğ vereyim Kılıcından alkan saçtı Genç Osman Kul Mustafa karakolda gezerken Gülle kurşun yağmur gibi yağarken Yıkılası Bağdat seni döverken Şehitlere serdar oldu Genç Osman
11
AŞIK ÖMER 17. yüzyıl saz şairlerindendir. Eline sazını alıp çok genç yaşlarda sefere çıkan Âşık Ömer, İran, Suriye, Irak, Arabistan ve Türkiye’de köy köy dolaştıktan sonra, uzun yıllar Türkiye’de kalmıştır. Şairin gazel, destan, koşma, semai vb. eserlerinde işlenen ana tema; sevgi, sadakat, iyilik, namus, insanlık, adalet ve merhamettir. Âşık Ömer yetmiş yaşını geçtikten sonra, gezdiği yerlerden doğum yeri olan Gözleve’ye dönmüş ve ömrünün sonuna kadar orada yaşamış, 1707 senesinde seksen altı yaşında ölmüştür. Edebî kişiliği divan ve halk şiirinin ortak etkileri altında geliştikçe bir yandan aruzla nazım tekniği kusurlu, hayalleri aşınmış da olsa tevhit, naat, kaside, gazel vb. yazmış, bir yandan da asıl ün kazandığı koşma, semai, varsağı ve destanlar meydana getirmiştir. Özellikle koşma ve semaide başarılıdır. Şiirleri Âşık Ömer Divanı’nda toplanmıştır. Ela gözlerine kurban olduğum Yüzüne bakmağa doyamadım ben İbret için gelmiş derler cihana Noktadır benlerin sayamadım ben Aşkın ateşidir sinemi yakan Lütfuna irer mi çevrini çeken Kolların boynuma dolanmış iken Seni öpmelere kıyamadım ben Terk eyledim ağalarım beylerim Bozbulanık seller gibi çağlarım Anın ı’çün ben ah idup ağlarım Ayrılık oduna doyamadım ben Kaldı deli gönül kaldı hep yasta Mevla ‘m erdir beni murada kasda Âşık Ömer eydur sevgili dosta Allah’a ısmarladık diyemedim ben Âşık Ömer
12
GEVHERİ 17'nci yüzyılın ikinci yarısıyla 18'inci yüzyılın ilk yarısı arasında yaşamıştır. Asıl adı Mehmet ya da Mustafa’dır. Yaşamına ilişkin kesin bilgiler yoktur. Nereli olduğu da kesin olarak bilinmemektedir. Kırımlı, İstanbullu ya da devşirme olduğu yolunda tahminler vardır. Osmanlı Devleti’nin birçok yerini gezmiştir. Hem aruz, hem hece ölçüsüyle şiirler söylemiştir.Aruzda, hecedeki kadar başarılı olamamıştır. Pek çok eski eserde ondan söz edilmesi şiirlerinin çokça tanındığını ve sevildiğini gösterir. Bazı şiirleri bestelenmiştir. KOŞMA Elâ gözlerini sevdiğim dilber! Salınıp geldiğin yolar öğünsün Ne güzel yaratmış seni Yaradan İnce belin saran kollar öğünsün. Aman, hey eğlencem, gel yine aman! Yok mudur zerrece göğsünde iman? Soyunup koynuma girdiğin zaman Göğsünü okşayan eller öğünsün. Bir melek nesli mi vardır soyunda Hak nazarım kaldı selvi boyunda. Ol günlerde, bahar bayram ayında Üstüne gölge olan dallar öğünsün. Gevheri yârinin gülleri aktır Var yürü yüzüne perdeler döktür. Bilemem, sevdiğim, akranım yoktur. Zülfüne dokunan yeller öğünsün...
13
ERZURUMLU EMRAH 19. yüzyıl halk şairlerindendir. Erzurum’un Tanbura köyünde doğduğu söylenmektedir. Erzurum doğumlu olduğu için de Erzurumlu lakabını almıştır. Sivas, Kastamonu, Konya, Niğde illerini dolaşmıştır. 1840’ta Sivas’tan Niksar’a gelerek ömrünü orada tamamlamıştır. Saz şairleri içinde divan şiirini en iyi bilenlerden biri olan Erzurumlu Emrah, aruzla yazdığı gazel, murabba, muhammes ve müseddeslerinde bu kültürünü açıkça belli eder. Hece ile yazılmış tasavvuf üzerine şiirleri var ise de asıl kişiliği, âşık tarzı koşma ve semailerinde görülür. BİR NAZENİN BANA GEL GEL EYLEDİ Bir nazenin bana gel gel eyledi Varmasam incinir, varsam incinir. Nazik miyanından, ince belinden Sarmasam incinir, sarsam incinir. Kaşına çekilmiş kudret kalemi Görmemiş dünyada derdü elemi Her sabah her sabah verir selâmı Almasam incinir, alsam incinir. Yine görünüyor yârin illeri Başımızda esen sevda yelleri Yârın bahçesinde konca gülleri Dermesem incinir, dersem incinir. Nereden nereye sevmişim onu Ateşi koymuyor yakıyor beni Aşık Emrah sever böyle bir canı Sevmesem incinir, sevsem incinir.
14
DADALOĞLU 19'uncu yüzyılda yaşadı. Asıl adı Veli’dir. Türkmen aşıklarının önde gelenlerindendir. Şiirlerinde göçerlik koşullarını, döneminde orta Anadolu'da hüküm süren aşiretlerin kavgalarını ve aşiretlerin Osmanlı ile savaşlarını yansıtır. Dili Anadolu Türkmen boylarının kullandığı halk Türkçesidir. Asıl ününü kavga türküleri ile yapmıştır. Yüz kadar şiiri sözlü kaynaklardan derlenerek günümüze kadar ulaşmıştır. KALKTI GÖÇ EYLEDİ AVŞAR ELLERİ Kalktı göç eyledi Avşar elleri Ağır ağır giden eller bizimdir Arap atlar yakın eder ırağı Yüce dağdan aşan yollar bizimdir Belimizde kılıcımız kirmani Taşı deler mızrağımın temreni Hakkımızda devlet etmiş fermanı Ferman padişahın, dağlar bizimdir Dadaloğlu'm bir gün kavga kurulur Öter tüfek davlumbazlar vurulur Nice koç yiğitler yere serilir Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir
15
SEYRANİ Seyrânî hem hece hem de aruz vezniiyle şiirler söylemiştir. Bugün elimizde bulunan 650 kadar şiirinden 500'ü hece vezniyledir. Şairin hece ile yazmış olduğu şiirlerinde dili oldukça durudur. Şiirlerinde mahalli sözcoklere de yer verir: bozulamak, cücük, çeç, çökelek, değirmi, döleşmek, evmek… Hece vezniyle olan şiirlerinin büyük bir kısmı nazım tekniği açısından başarılıdır. Aruzla yazmış olduğu şiirleri de vardır. Bu tarz şiirlerde dili ağırdır. Seyrânî'nin şiirlerinde bazı edebî sanatların güzel örneklerine de rastlanır. Cinas, Seyrânî'nin şiirlerinde önemli bir yer tutmaktadır. Seyrânî, şiirlerinde atasözleri ve deyimleri ustalıkla kullanmıştır. Bu özellik, onun dile olan hâkimiyetini göstermesi bakımından önemlidir. Seyrânî halk şiirinin pek çok türünde şiirler yazmıştır / söylemiştir. Bunlar arasında ilk sırayı taşlamalar alır. Onun taşlamaları ferdî boyutta değil, toplumsaldır. Şiirlerinde iki yüzlülük, rüşvet, haksızlık, fakirlik, adalet, bilgisizlik gibi sosyal temaları da işlemiştir. Yaşadığı dönemde bozulan hak ve adalet dağıtan müesseseleri konu edinen şiirler yazmıştır. Ülkedeki başıbozukluğun sebebinin yöneticiler olduğunu, pek çok şiirinde dile getirmiştir. Şiirlerinde dini kötüye kullananlar veya yanlış yorumlayanlar da eleştirilmiştir. Mahkeme meclisi icad olduğu Çeşme-i rüşvetin akmaklığından. Kaza belâ ile âlem dolduğu Kazların kadıya uçmaklığından. Selefin rüşvetle hüccet yazması Halefin anlayıp hükmün bozması Yıkılan binanın birden tozması Asıl sermayenin tozmaklığından. Asıl sermaye-i niyabetleri Emvali eytamdır ticaretleri! Davet-i rüşvete icabetleri Sıdkile gönlünün alçaklığından! Bülbülün aşkıdır dalda öttüğü Çobanın sütedir koyun güttüğü Toprağın Habil'i kabul ettiği Şüphesiz yüzünün yumşaklığından! Dünyadan Ahrete gidip gelmemek Olmasa iktiza eder ölmemek Balık baştan kokar bunu bilmemek Seyrânî gafilin ahmaklığından.
16
ÂŞIK VEYSEL 25 Ekim 1894'te Sivas'ın Şarkışla ilçesi Sivrialan köyünde dünyaya gelmiştir. 21 Mart 1973'te yine Sivrialan'da yaşamını yitirmiştir.Çocukken çiçek hastalığı yüzünden bir gözünü, daha sonra bir kaza sonucu diğer gözünü kaybetmiştir. Babasının desteğiyle saz çalmayı öğrenmiş. Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Emrah, Dadaloğlu gibi halk ozanlarından etkilenerek türkü yorumu ve sazda ustalaşmıştır. Anadolu'yu kent kent dolaşıp şiirlerini sazıyla seslendirdi. Köy Enstitüleri'nde saz ve halk türküleri dersleri vermiştir. Şair ve Yazar Ahmet Kutsi Tecer tarafından tüm Türkiye'ye tanıtılmıştır. Türkçesi yalındır. Dili ustalıkla kullanır. Tekniği gösterişsiz ve nerdeyse kusursuzdur. Yaşama sevinciyle hüzün, iyimserlikle umutsuzluk şiirlerinde iç içedir. Doğa, toplumsal olaylar, din ve siyasete ince eleştiriler yönelttiği şiirleri de vardır. GÜZELLİĞİN ON PAR'ETMEZ Güzelliğin on par'etmez Bu bendeki aşk olmasa Eğlenecek yer bulaman Gönlümdeki köşk olmasa Tabirin sığmaz kaleme Derdin dermandir yareme İsmin yayılmaz aleme Aşıklarda meşk olmasa Kim okurdu kim yazardı Bu düğümü kim çözerdi Koyun kurt ile gezerdi Fikri başka başk'olmasa Güzel yüzün görülmezdi Bu aşk bende dirilmezdi Güle kıymet verilmezdi Aşık ve maşuk olmasa Senden aldım bu feryadı Bu imiş dünyanın tadı Anılmazdı Veysel adı O sana aşık olmasa HAZIRLAYAN: ADEM GÜL NEVŞEHİR ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.