Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

KARIŞIMLARIN AYRILMASI

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "KARIŞIMLARIN AYRILMASI"— Sunum transkripti:

1 KARIŞIMLARIN AYRILMASI
HAZIRLAYAN FEHMİ GÜR

2 KARIŞIMLARIN AYRILMASI
Yoğunluk farkı Ayırma hunisi ile ayırma Dinlendirme-aktarma Yüzdürme (flotasyon) Santrifüjlere Pıhtılaştırma (koagulasyon) Bir katıya bağlanma eğilimi farkı İyon değiştirme Aktif kömür yüzeyinde tutma (adsorpsiyon) Çözünürlük farkı Kristallendirme Kimyasal çöktürme Uçuculuk farkı Buharlaştırma Damıtma Süblimleştirme Tanecik boyutu farkı Süzme Diyaliz

3 KARIŞIMLARIN AYRILMASI
UÇUCULUK FARKINA DAYALI YÖNTEMLER Buharlaştırma Katı maddeler sudaki çözeltilerinden, kolaylıkla ayrılabilir; çünkü su katılara göre çok daha uçucudur. Örneğin, Tuzlu sulardaki tuz, geleneksel olarak, buharlaştırma yöntemiyle sudan ayrılabilir. Bu işlemin uygulandığı tesislere tuzla denir. Buharlaştırma işlemi için dışardan enerji vermek gerekir. Bu enerji güneşten temin edildiği için tuzlalar, kış aylarında havuzlara aldıkları suları yazın acık havada buharlaştırırlar. Şekil: Tuzun buharlaştırma ile elde edilmesi

4 KARIŞIMLARIN AYRILMASI
UÇUCULUK FARKINA DAYALI YÖNTEMLER Damıtma (Destilasyon) Bir karışımın bileşenlerinden biri uçucu, diğerleri değilse, bu karışımdaki sıvıyı buharlaştırma ve sonra yoğuşturma yoluyla ayırabiliriz. Örneğin : Musluk suyu, içindeki uçucu olmayan bileşenlerinden basit bir damıtma yöntemiyle ayrılabilir. Damıtma düzeneği başlıca ısıtma haznesi, soğutucu ve toplama kabından oluşur. Damıtılacak karışım hazneye konur ve ısıtılır. Uçucu sıvının buharları soğutucu iç yüzeyinde ısı kaybederek yoğuşur ve ayrılan saflaştırılmış sıvı toplama kabında toplanır (Şekil : 2). Soğutma işlemi için, duruma göre musluk suyu veya havalı soğutucu kullanılabilir. Şekil 2: Basit damıtma düzeneği

5 KARIŞIMLARIN AYRILMASI
UÇUCULUK FARKINA DAYALI YÖNTEMLER Ayrımsal Damıtma Birden çok sıvı birbirinden ayrılacaksa, sıvı buharlarının on soğuması için içi dolgulu yüksek bir kolondan yararlanılır (Şekil: 3). Bu dikey soğutucudan yoğuşmadan gecen buharlar su ceketli ikinci bir soğutucuda yoğuşturulur. Bu düzenekte, sıvılardan en uçucu olanı soğutucuya ilk önce ulaşır ve toplama kabında toplanır. Uçuculukta ikinci sırada olan sıvının buharları gelince, termometrede sıcaklık yükselir. O zaman toplama kabı değiştirilir ve yoğuşan ikinci sıvı başka bir kaba alınır. Bu yöntem, çok sayıda sıvıyı birbirinden ayrılabildiği için ayrımsal damıtma adını alır. Şekil 3: Ayrımsal damıtma düzeneği

6 KARIŞIMLARIN AYRILMASI
UÇUCULUK FARKINA DAYALI YÖNTEMLER Ayrımsal Damıtma Sıvı karışımı meydana getiren bileşenlerin kaynama noktaları birbirine yakın ise, karışımların ayrımsal damıtma işlemi için damıtma kolonu (damıtma kulesi) kullanılır (Şekil:4) . Ayrımsal damıtma düzeneğinde, basit damıtma işlemini ard arda tekrarlayacak bir tasarım var Şekil 4: Damıtma kolonunun bir kesiti ve ayrımsal damıtma sonucu elde edilen petrol ürünleri

7 KARIŞIMLARIN AYRILMASI
UÇUCULUK FARKINA DAYALI YÖNTEMLER Süblimleştirme Katı haldeki bir madde ısıtıldığında önce sıvıya, sonra da bu sıvı gaz haline dönüşür. İyot ve naftalin gibi bazı katılar ise ısıtıldıklarında sıvı hale geçmeden doğrudan gaz haline geçerler. Bu olaya süblimleşme adı verilir. Birden fazla katının karışımında, iyot ve naftalin gibi uçucu bir bileşen varsa, bu bileşen süblimleştirme yöntemiyle diğer katılardan ayrılabilir. Bunun için, ısıtılan karışımdan çıkan uçucu bileşen buharını soğuk bir yüzeye çarptırmak yeterlidir (Şekil : 5). Buharların soğuk bir yüzeyle karşılaşınca sıvılaşmadan katı kristallere dönüşmesine kırağılaşma denir. Burada sözü edilen ayırma işleminde önce süblimleşme, sonra kırağılaşma olur. Şekil 5: İyot ısıtılırsa süblimleşir; soğuk bir yüzeye çarpınca da kırağılaşır.

8 KARIŞIMLARIN AYRILMASI
TANECİK BOYUTU FARKINA DAYALI YÖNTEMLER Süzme Süzme tekniği sıvı veya gaz ortamlarda dağılmış katı maddelerin ayrılması işlemidir. Karışım, süzgeç (filtre) kağıdı (Şekil : 6), küçük delikli başka bir materyalden ya da filtre görevi yapan bir düzenekten geçirilir ve tanecik boyutu büyük olan katının ayrılması sağlanır. Süzme düzeneğinde süzülen sıvının yer aldığı boyunlu konik cam gereç huni adını alır. Şekil 6: Süzgeç kağıdı ile ayırma işlemi.

9 KARIŞIMLARIN AYRILMASI
TANECİK BOYUTU FARKINA DAYALI YÖNTEMLER Diyaliz Vücudumuzda, dokularda biriken artık maddelerin kandan ayrılıp dışarı atılması işlevini yerine getiren organlar böbreklerdir. Böbreklerdeki yarı geçirgen zarlarda, kandaki su, üre, ürik asit, tuz gibi küçük boyutlu molekül ve iyonlar idrara geçerken vücudun ihtiyaç duyduğu proteinler, yağlar, şekerler ve elektrolitlerin bir kısmı geçemez; kanda dolaşmaya devam eder. Molekül ve iyonların yarı geçirgen zar gözeneklerinden geçerek bulunduğu ortamdan ayrılması surecine diyaliz denir. Yarı geçirgen zar hem su moleküllerinin hem de küçük boyutlu bazı moleküllerin/iyonların geçişine izin verir; kan hücreleri ve büyük boyutlu moleküllerin geçişlerine izin vermez. Şekil 7: İçinde yarı geçirgen zar bulunan yapay böbrek makinesi. Diyaliz uzun suren bir işlemdir.

10 KARIŞIMLARIN AYRILMASI
TANECİK BOYUTU FARKINA DAYALI YÖNTEMLER Diyaliz Böbrek yetmezliği olan hastalarda böbreklerin süzme işlevi diyaliz makinesi adı verilen yapay böbrek makinesi tarafından yerine getirilir (Şekil : 7). Bu diyaliz düzeneğinin çalışma ilkesi (Şekil : 8 ) ’da verilmiştir. Bu düzenekte kullanılan geniş alanlı yarı geçirgen zarın bir tarafında kan, diğer tarafında özel olarak hazırlanmış bir çözelti dolaştırılır. Bu çözelti (diyaliz çözeltisi) kanda kalması gereken maddelerin derişimleri bakımından kan plazmasına benzer. Faydalı maddelerin derişimi zarın her iki tarafında eşit olduğundan bu maddeler kandan çözeltiye geçmez. Ancak bu dış çözeltide üre, ürik asit ve diğer atık maddeler yoktur; bu yüzden bu maddeler kolayca kandan temizlenir. Şekil 8: Yapay böbrek düzeneği (diyaliz makinesi). Diyaliz işlemi, diyalizör içindeki yarı gecirgen zarlar ile gercekleşir.

11 KARIŞIMLARIN AYRILMASI
YOĞUNLUK FARKI İLE AYIRMA Ayırma Hunisi ile Ayırma Yoğunluğu farklı ve birbiri içinde çözünmeyen sıvıların karışımları alttan musluklu konik bir kapta (ayırma hunisi) çalkalanırsa, sıvılar küçük boyutlu damlacıklar halinde dağılır. Bu karışım bekletilince, yoğunluğu daha büyük olan sıvı altta, daha hafif sıvı üstte olacak şekilde iki faz ayırt edilebilir (Şekil : 9). Faz sınırının netleşmesi için yeterli sure beklenirse, daha yoğun olan sıvı, alttaki musluktan akıtılıp üstteki sıvıdan ayrılır. Ayırma hunileri, su ortamında çözünmüş katı maddeleri sudan ayırmak amacıyla çok yaygın kullanılır. Örneğin, suda çözünmüş iyot, CCl4 içinde daha iyi çözündüğü için, organik sıvı ortamına alınabilir. Bunun için iyotlu suyu bir ayırma hunisi içinde CCl4 ile çalkalayıp alttaki organik fazı huninin musluğundan akıtmak yeterlidir. Şekil 9: Ayırma hunisinde ayrılmış sıvılar.

12 KARIŞIMLARIN AYRILMASI
YOĞUNLUK FARKI İLE AYIRMA Dinlendirme - Aktarma Katı-sıvı heterojen karışımlarını ayırmak için her zaman süzme yapmak pratik olmayabilir. Örneğin, kirli bir su havuzunda toz ve çamurun dibe çökmesi bir dinlendirme işlemidir (Şekil :10). Dinlendirerek ayırma için, dağılan katı taneciklerinin koloidal boyuttan daha büyük olması gerekir; çünkü koloitlerin çökmesi çok zaman alır. Dinlendirme ile sıvının dibine çöken katıyı çok fazla hareket ettirmeden üstteki sıvıyı başka bir kaba alma işlemine aktarma (dekantasyon) denir. Bu teknik, heterojen katı-sıvı karışımlara uygulanabileceği gibi bazı sıvı-sıvı karışımların ayrılmasında da uygulanabilir. Örneğin, sıkma ile elde edilen ham zeytinyağının altında bir miktar sulu faz (kara su) oluşur. Zeytinyağı alttaki sudan aktarma ile ayrılır. Şekil 10 : Atık su arıtma tesislerinde kirli su çöktürme havuzlarında bekletilir.

13 KARIŞIMLARIN AYRILMASI
YOĞUNLUK FARKI İLE AYIRMA Yüzdürme (Flotasyon) Bakır, çinko, kurşun gibi kıymetli metallerin doğadaki mineralleri başka minerallerle karışık haldedir. Örneğin, bakır cevherlerindeki bakır yüzdesi çoğu zaman %3’ten daha küçüktür. Böyle karışık bir cevherdeki asıl minerali diğer safsızlıklardan ayırmak için, cevheri suda yüzdürme (flotasyon) yöntemi uygulanır. Yüzdürme işlemi için önce cevheri sudan daha hafif bir forma dönüştürmek gerekir. Bunun için ham maden öğütülüp mazot ile karıştırılır. Asıl cevher tanelerinin yüzeyi mazot ile kaplanırken, ham cevherdeki safsızlıklar (gang) mazota yapışmaz. Yüzeyi mazot kaplı cevher içinden hava geçirilirse (Şekil:11), cevher tanecikleri hava kabarcıklarını kendine bağlar ve yüzer hale dönüşür. Su havuzunda hava kabarcıkları tutunmuş cevher yüzeye çıkarken su ile ıslanan gang tanecikleri dibe çöker. Yüzer haldeki cevher sıyrılıp alınır. Şekil 11 : Flotasyon işleminde cevher, hava kabarcıkları tutarak yüzer.

14 KARIŞIMLARIN AYRILMASI
YOĞUNLUK FARKI İLE AYIRMA Santrifüjleme Santrifüjleme yöntemi (Şekil : 12) ’de görülen ilkeye göre çalışır. Karışım dondurulurken sıvıda dağılmış yoğun ve büyük boyutlu tanecikler dışa doğru büyük bir kuvvetle (merkezkaç kuvveti) itilir. Daha büyük kuvvetle itilen tanecikler dipte toplanırken, daha hafif tanecikler üstte kalır. Şekil 12 : Santrifüj yönteminin çalışma ilkesi.

15 KARIŞIMLARIN AYRILMASI
YOĞUNLUK FARKI İLE AYIRMA Santrifüjleme Santrifüjleme yöntemiyle, yoğunlukları farklı katıları ayırmanın yanında, aynı maddenin farklı boyutlardaki taneciklerini ayırmak da mümkündür. Ayrılacak karışımı içeren kap, hızlı dönme sürecinde zarar görmeyecek metal/plastik tüplere yerleştirilir (Şekil : 13) ve tüplerin bağlı olduğu eksen bir motor yardımıyla döndürülür. Santrifüjleme işleminden sonra dibe çöken madde, üstteki sıvı aktarılarak ayrılır. Şekil 13 : Santrifüj cihazında karışımlar, yoğunluk ve boyut farkına göre merkezkaç kuvveti etkisiyle ayrılırlar

16 KARIŞIMLARIN AYRILMASI
YOĞUNLUK FARKI İLE AYIRMA Pıhtılaştırma (Koagulasyon) Suda dağılan katı madde tanecikleri 1000 nm’den daha büyük boyutlu ise bu katı çoğu zaman yer çekimi etkisi ile dibe çökebilir. Ancak suda dağılmış, tanecik çapları nm arasında olan katılar (koloitler) uzun süre bekletilse bile dibe çökmez ya da çok yavaş çöker. Bu taneciklerin boyutları da çok küçük olduğundan normal süzme sistemlerinde süzme ortamının gözeneklerinden geçerler ve karışımdan ayrılmazlar. Koloitlerdeki katıları, çöktürmeden önce birbirine veya başka bir katı yüzeyine tutundurmak gerekir. Koloidal boyutlu parçacıkları büyütüp çökebilir hale getirdikten sonra ayırma işlemine koagulasyon denir.

17 KARIŞIMLARIN AYRILMASI
YOĞUNLUK FARKI İLE AYIRMA Pıhtılaştırma (Koagulasyon) Suların koagulasyon işlemi ile arıtılması işlemde, suda koloidal halde dağılan ve süzme ile ayrılamayan kil tanecikleri, bir yandan karıştırma ile birbirine tutunurken bir yandan da ortamda başka bir katının çökmesi sağlanır ve kil bu katı yüzeyine tutunup çökebilir hale dönüşür (Şekil : 14). Şekil 14 : Sudaki koloidal safsızlığın pıhtılaştırma (koagulasyon) ile ayrılması.

18 KARIŞIMLARIN AYRILMASI
YOĞUNLUK FARKI İLE AYIRMA Pıhtılaştırma (Koagulasyon) Kimi hallerde sudaki koloidal taneciklerin yüzeyine aynı elektrik yüklü iyonlar tutunduğu için birbirini iterler; yani bu tanecikler birleşip büyüyemez. Böyle koloitleri koagulasyon yöntemi ile çöktürmek için ortama bir elektrolit eklenerek yeni bir çökelek oluşturulur. Oluşan yeni çökeleğin yüzey yükü, taneciklerin üzerindeki elektrik yükünün zıddı ise iki ayrı katı birbirini çeker. Böylece tanecikler birbirine yaklaşarak birleşebilir duruma gelir. Bu işlem, özel bir pıhtılaştırma (koagulasyon) yöntemidir (Şekil : 15). Bu amaçla kullanılan kimyasal maddeye de pıhtılaştırıcı (koagulant) denir.

19 KARIŞIMLARIN AYRILMASI
YOĞUNLUK FARKI İLE AYIRMA Oluşan daha büyük boyutlu katı tanecikler dinlendirme veya süzme tekniği ile sudan kolayca uzaklaştırılabilir. Koagulasyon için en sık kullanılan koagulant maddeler şap [KAl(SO4)2.12H2O], demir (III) sülfat [Fe2(SO4)3] ve demir (III) klorürdür (FeCl3). Şekil 14 : Pıhtılaştırıcı, yüzeyi (+) yüklü iyonlarla kaplı bir çökelek oluşturur. Bu çökelek koloidal kil taneciklerini nötrleştirerek onların yumaklaşmasını sağlar.

20 KARIŞIMLARIN AYRILMASI
BİR KATIYA BAĞLANMA EĞİLİMİ FARKINA DAYALI YÖNTEMLER Bazı katıların yüzeyleri, belli maddeleri güçlü şekilde bağlarken başka pek çok maddeyi bağlamaz. Bir maddenin bir katı yüzeyine tutunması olayına adsorpsiyon denir. Örneğin, gazı alınmış odun kömürünün yüzeyi, kokulu, renkli ve zehirli organik molekülleri sağlam bağlarla bağlarken su moleküllerini bağlamaz. Bu özelliği sebebiyle aktif karbon adı da verilen, gazı giderilmiş odun kömürü, havadaki ve sudaki eser halde bulunan zararlı/istenmeyen kirlilikleri gidermede kullanılır. Aktif karbon gibi, silika jel (yapay SiO2), Al2O3, kağıt gibi bazı katıların yüzeyleri de karışımlardaki farklı maddeleri farklı kuvvetlerle bağlarlar. Bu özellikten ve farklı maddelerin çözünme eğilimleri farkından yararlanılarak, ayrılması çok zor maddeleri ayırmak mümkündür

21 KARIŞIMLARIN AYRILMASI
BİR KATIYA BAĞLANMA EĞİLİMİ FARKINA DAYALI YÖNTEMLER Katı yüzeyleri uygun kimyasal işlemlerle iyonik hale getirilebilir. Mesela bazı reçinelerin yüzeyine organik karboksil (-COO–) grupları bağlanmıştır ve böyle reçinelerin yüzeyi anyon karakterlidir. Bu reçineler farklı katyonlara karşı farklı bağlanma eğilimine sahiptir. Örneğin, yüzeyine H+ iyonları tutunmuş bir reçine, Na+ iyonları ile karşılaşınca, H+ iyonlarını çözeltiye verir; Na+ iyonlarını bağlar. Yani H+ ile Na+ yer değiştirir. Böyle bir reçine katyon değiştirici reçinedir. Buna benzer şekilde reçine yüzeyine –NR3+ gibi bir katyonik grup bağlayıp çeşitli anyonlara karşı değişik bağlanma eğilimi gösteren türler de elde edilebilir. Bunlara anyon değiştirici reçine denir. Örneğin, reçinedeki katyonik noktalara OH– iyonları bağlanmışken bu reçine tuzlu su ile temas edince, OH– yerine Cl– bağlanır; OH– suya geçer. Her iki tür reçineye genel olarak iyon değiştirici reçine denir.

22 KARIŞIMLARIN AYRILMASI
BİR KATIYA BAĞLANMA EĞİLİMİ FARKINA DAYALI YÖNTEMLER İyon Değiştirici Reçineler İyon değiştirici reçineler, büyük polimer molekülleri (makro moleküller) olup bu moleküllere –COO–, –SO3– gibi anyonik gruplar veya –NR3+, –PR3+ gibi katyonik gruplar bağlanmıştır. Bu reçineler (Şekil : 15) polimerik iyonun yüküne zıt yük taşıyan iyonu bağlayabilir. Polimerik iyon anyon karakterli ise katyonları bağlar ki böyle reçinelere katyon değiştirici reçine denir. Polimerik yükü pozitif olan reçineler ise anyon bağladığı için anyon değiştirici reçine adını alır. Şekil 15: İyon değiştirici reçinelerin yapısı

23 KARIŞIMLARIN AYRILMASI
BİR KATIYA BAĞLANMA EĞİLİMİ FARKINA DAYALI YÖNTEMLER Her iki tür reçinenin farklı katyonlara/anyonlara karşı bağlama eğilimleri farklıdır. Örneğin katyonu H+ olan reçine sert sulardaki Ca2+ ve Mg2+ katyonlarını sağlam bağlarla bağlarken kendi yapısındaki H+ iyonunu suya verir. Böyle reçineler sert suya asitlik kazandırdığı için asidik reçine adıyla da bilinir. Anyon değiştirici reçinelerin de farklı anyonlara karşı bağlama eğilimleri farklıdır. Örneğin OH– formundaki reçine, sert sudaki HCO3– , Cl–, SO42– gibi anyonları bağlarken suya OH– iyonları verir; yani suya bazlık karakteri verir. Bu yüzden OH– formundaki anyon değiştiricilere bazik reçine denir.

24 KARIŞIMLARIN AYRILMASI
BİR KATIYA BAĞLANMA EĞİLİMİ FARKINA DAYALI YÖNTEMLER Sert sular art arda asidik ve bazik reçinelerden geçince, sudaki bütün katyonların yerine H+; bütün anyonların yerine de OH– geçer. Bu iki iyon aralarında tepkimeye girerek su oluşturur. H+ + OH – → H2O Sonuç olarak sert suyu, iki ayrı reçineden geçirerek hem katyonlarından hem anyonlarından arındırıp iyonsüz su (deiyonize su) elde edebiliriz (Şekil : 16) Şekil 15: Katyon değiştirme süreci

25 KARIŞIMLARIN AYRILMASI
BİR KATIYA BAĞLANMA EĞİLİMİ FARKINA DAYALI YÖNTEMLER Katyon değiştirici reçineler piyasada H+ formunda bulunabileceği gibi Na+ formunda da bulunabilir. Reçine Na+ formunda ise, değiştirdiği her Mg2+ veya Ca2+ iyonu başına iki tane Na+ iyonunu suya verir. Benzer şekilde anyon değiştirici reçineleri, OH– formu yerine Cl– formunda bulmak mümkündür. Cl– formundaki reçine, sudaki anyonları bağlar; onların yerine Cl– iyonları verir. Sonuç olarak, kireçli (sert) sular Na+ formunda katyon değiştiriciden ve Cl– formunda anyon değiştiriciden geçirilirse sudaki bütün tuzlar yerine NaCl tuzu geçer. Böyle bir işlem suyu iyonlarından arındırmaz; sadece sert su yerine tuzlu su elde edilmiş olur. H+ ve OH – formundaki reçineler bir süre kullanılınca, bu iyonların yerine, örneğin Ca2+ ve HCO3– iyonları geçeceği için reçine iyon değiştirme yetisini kaybeder. Böyle reçinelerin yeniden kullanılabilir forma dönüştürülmesi mümkündür. Örneğin katyon değiştirici Na+ formunda iken bir asit çözeltisi ile yıkanırsa yeniden H+ formuna dönüşür. Benzer şekilde anyon değiştirici NaOH ile yıkanıp OH– formuna dondurulur. Bu işleme rejenerasyon denir.

26 KARIŞIMLARIN AYRILMASI
BİR KATIYA BAĞLANMA EĞİLİMİ FARKINA DAYALI YÖNTEMLER Aktif Kömür Yüzeyinde Tutma (Adsorpsiyon) Aktif karbon, çeşitli bitkisel dokuların özel şartlarda kömürleştirilmesiyle elde edilir (Şekil : 16). Kömür yüzeyinin olabildiğince genişlemesi için, elde edilen kömür tozu, asitlerle ve H2O2 ile yıkanarak gözenekleri dolduran organik atıklar temizlenir. Böylece yüzeyinde sadece karbon atomları bulunan bir katı elde edilir. Bir gram aktif karbonun yüzeyi 500 m2’yi aşabilir. Bu kadar büyük bir yüzey, çok sayıda küçük molekülü bağlayabilir. Moleküllerin bu şekilde bir katı yüzeyinde tutunması (adsorpsiyon) olayından yararlanarak bu molekülleri sıvılardan ve gazlardan ayırmak mümkündür. Şekil 16: Katyon değiştirme süreci

27 KARIŞIMLARIN AYRILMASI
BİR KATIYA BAĞLANMA EĞİLİMİ FARKINA DAYALI YÖNTEMLER Aktif Kömür Yüzeyinde Tutma (Adsorpsiyon) Örneğin gaz maskeleri, teneffüs edilen havadaki CO ve harp gazı (kimyasal silah) gibi zehirli molekülleri tutmak için tasarlanmıştır. Maskelerin hava geçiş yolları aktif karbonla doldurulmuş durumdadır (Şekil : 17). Benzer bir düzenek, fabrika bacalarındaki zehirli gazları tutmak için de kullanılır. Evlerde kullanmak için üretilen ve sürahilere monte edilebilen daha küçük boyutlu aktif karbon süzgeçleri de vardır. Musluk suyu sürahiye doldurulurken bu süzgeçten geçer ve yapısındaki renkli / kokulu maddeleri aktif karbon yüzeyinde bırakır. Bağırsaklarında aşırı gaz oluştuğu için rahatsız olan bazı hastalara hap gibi aktif karbon tabletleri verilir. Bu tabletler midede hiçbir değişime uğramadan bağırsaklara geçer ve burada ilerlerken oluşan gazları yüzeyinde tutar. Şekil 17: Gaz maskesinin zehirli gaz süzen giriş silindiri (kartuş).

28 KARIŞIMLARIN AYRILMASI
BİR KATIYA BAĞLANMA EĞİLİMİ FARKINA DAYALI YÖNTEMLER Aktif Kömür Yüzeyinde Tutma (Adsorpsiyon) Evlerde kullanmak için üretilen ve sürahilere monte edilebilen daha küçük boyutlu aktif karbon süzgeçleri de vardır. (Şekil : 18) Musluk suyu sürahiye doldurulurken bu süzgeçten geçer ve yapısındaki renkli / kokulu maddeleri aktif karbon yüzeyinde bırakır. Bağırsaklarında aşırı gaz oluştuğu için rahatsız olan bazı hastalara hap gibi aktif karbon tabletleri verilir. Bu tabletler midede hiçbir değişime uğramadan bağırsaklara geçer ve burada ilerlerken oluşan gazları yüzeyinde tutar. Şekil 18: Filtreli sürahilerde (üstte) bulunan süzgeçler (altta) kum, çakıl gibi maddeler ile aktif kömür tozunun üst üste diziliminden oluşmaktadır. Kaynak: Komisyon (2015), Ortaöğretim Kimya 10. Sınıf , Ankara: MEB yayınları


"KARIŞIMLARIN AYRILMASI" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları