Ö Z G Ü R L Ü K...
Soğuktu... Kar yağmaya devam ediyordu ve bir lokma yiyecek bulabilmek en büyük mutluluk olacaktı KURTiçin. Umutsuzca yaşadığı dağdan aşağı doğru inerken kendini de çevredeki diğer hayvanlardan korumak zorunda olduğunun fakındaydı. Bu düşüncelerle yoluna devam ederken bulunduğu yerden oldukça uzaklaşmıştı. Artık tüm umutlarını tüketmiş yorgunluktan ne yöne gideceğini kestiremez duruma düşmüştü. Tam o ümidin kaybolup yerini çaresizliğin aldığı an herşeyden vazgeçtiğinde tepesinden dumanlar yükselen bir ev gördü. Bu bir umut olmuştu kendisi için ve o yöne doğru yol almaya başladı. Eve doğru yaklaştığında içini daha bir umut kaplamıştı. Buradan kesin kendine yiyecek birşeyler bulabilcekti.
Tam bu şekilde hülyalara dalmış halde ilerlerken, "Merhaba" sesiyle kendine geldi. Sesin geldiği yöne baktığında evin önünde ulu bir ağacın altına oturduğundan büyüklüğünü tam olarak anlayamadığı bir köpeği gördü. Başıyla selamladı ürkerek. Köpek: - Bu soğukta ne arıyorsun? Haline bakılırsa uzun yoldan gelmişsin Üstelik açsındır da sen şimdi, dedi. Köpeğin bakışlarında kendini küçümseyen bir hava sezmişti. Cevap vermek için kendini zorlamaya çalıştı ama istemeden ağzından: -Yiyecek birşeyler var mı? sorusu dökülüverdi. Utandı. Başkasından yiyecek istemek zor gelmişti. Bu halinde bile onurundan hiçbirşey kaybetmek istemiyordu.
Köpek: -Evet,dedi. Sana da yiyecek bir şeyler bulunur. Benim ev sahibim çok iyi bir insandır. Beni hiç aç bırakmaz. Her zaman sağlığımla ilgilenir.Benden sadece kendisini dışarıdan gelecek kötülüklere karşı uyarmamı ve gerekirse yardımcı olmamı bekler. Yaptığım tüm iş bu. İstersen senide buraya alalım. Hem sen de böyle soğuk havalarda yiyecek aramak zorunda kalmaz hem de bana arkadaşlık edersin. En azından bu kışı rahat geçirirsin, dedi.
Çok hoş bir teklifti bu. Kabul etmemek ahmaklık olurdu. Düşünmeden "evet" demek üzereyken ağaçtan uzanan kalın bir zincir gözüne ilişti. Bu zincir köpeğe doğru uzanıyordu. Biraz daha dikkatli bakmaya çalıştığında bunun köpeğe bağlı olduğunu farketti. Hayretle karışık bir merakla sordu: -O zincir nedir? Seni zincirle mi bağladı sahibin? -Ha o, önemli değil, dedi; köpek. Sadece buradan ayrılmamam için... Aman, bu kadar rahatlık varken bir zincirin sözümü olur.
Kurt düşünmeden verdi yanıtını: -BİR LOKMA EKMEK İÇİN BİLE OLSA KENDİMİ ZİNCİRE VURDURTMAM !!! Bu dağlarda aç kalırım, ama ölsem bile ÖZGÜR ölürüm, dedi; ve arkasına bile bakmadan yiyecek bulabilmek için uzaklaştı, kendisine gıpta ile bakan köpeğin, sessizce ağladığını duymadan....
“Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım. Çocukluğumundan bugüne kadar ailevi, hususi ve resmi hayatımın her safhasını yakından bilenler bu aşkıma malumdur.Bence bir millete şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve baka bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla kaimdir. Ben şahsen bu saydığım vasıflara, çok ehemmiyet veririm ve bu vasıfların kendimde mevcut olduğunu iddia edebilmek için milletimin de aynı vasıfları taşımasını esas şart bilirim. Ben yaşayabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icab ettirirse, insanlığı teşkil milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım !!!”