ses düğmesini açabilirsiniz

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
Cümlenin Öğeleri Sözcüklerin cümle içerisindeki görev adlarına “cümlenin öğeleri”denir. Cümle öğelerini, temel öğeler ve yardımcı öğeler olmak üzere iki.
Advertisements

ses düğmesini açabilirsiniz
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ.
Sincabi öykücü can özoguz Fon müziği: Ezginin Günlüğü.
küçük bir internet masalı
Lütfen sesi açıp Tıklayınız..
BOZKIR’A NİNNİ ses düğmesini açabilirsiniz Ali Demirsoy hocamızın göndermiş olduğu bu fotoğraftan müthiş etkilenmiştim.
Sen benimsin; bana aitsin... ses düğmesini açabilirsiniz.
(ses düğmesini açabilirsiniz) Birisi size derse ki:
Cep telefonunla yapabileceklerin (aklına gelmez!)
onca gerçek; (ses düğmesini açabilirsiniz) onca düş varken…
Resim-iş dersi ses düğmesini açabilirsiniz.
Meksika'da Inka tapınaklarına ç ıkmak isteyen Avrupalı bir grup arkeolog, birka ç yerli rehberle yola koyuluyor. Dağın tepesindeki tapınaklara giden uzun.
Bu olay, Marmara Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü 1993 yılında bitiren Dilek isimli bir kızın başından geçmiş. (Böyle anlatılıyor, soyadı.
(ses düğmesini açabilirsiniz) ilk damla en büyüğüdür.
(ses düğmesini açabilirsiniz) ihtiyar mısırcı ve sürpriziniz.
SARILMAK ses düğmesini açabilirsiniz İkiye ayrılır Yeni Türkü’nün Vira Vira albümünün şarkıları: aşırı güzel olanlar ve aşırı berbat olanlar. Her nedense.
Zor elde ettiklerinizin kıymetini bilirsiniz; bu küçük öykümüz de, bir zor elde edişle, bir kıymet bilişle ilgili... (ses düğmesini açabilirsiniz)
“Sonsuza Dek” sesli.
ses düğmesini açabilirsiniz RAMAZAN GÜZELDİR.
UYUMAK İSTEMEYEN ZÜRAFA
ses düğmesini açabilirsiniz ilerlemek için ‘mouse’u tıklayınız.
motorlu misafir bir Pazar masalı ses düğmesini açabilirsiniz.
ANNEYE NİNNİ (bütün anneler bebektir) Bugün sonucu içimizi rahatlatan bir anjiyo yapıldı anneme. Henüz icat olmamış bir alet ile bakılsaydı, aslında.
DÜŞLER ANLATILIRSA – 2011 YILINDA; BİR ULUSAL BİLİŞİM KURULTAYI’NDA… (sesli)
UYUMAK İSTEMEYEN ZÜRAFA
Yorumla-Yansıt İfadeleri (YYİ)
KİBRİT ÇÖPÜ TARPAN ses düğmesini açabilirsiniz
MASAL KAHRAMANLARI Oyhan Hasan BILDIRKİ SEVGİYE SUSAMAK.
Çok önemli bir toplantıya katıldınız. Toplantı büyük bir konferans salonunda, herkes pür dikkat sunumu dinliyor.
(ses düğmesini açabilirsiniz)
SEBEP SONUÇ CÜMLELERİ.
Günlerden Pazar, yeni uyandınız ve saat 09:30 civarı. Günlerdir çalışmanın getirmiş olduğu yorgunluk ve stres birikimi sonucu bedeninizde inanılmaz bir.
KALANIN ARDINDAN (sesli) Hep birlikteydik, masmaviydi hava; ne çok seviyordu herkes birbirini. Gitara yeni başlamıştım; çalacaktım ama utanıyordum.
ses düğmesini açabilirsiniz
(sesli).
ses düğmesini açabilirsiniz bu satırları yazdıran Dmitry Dmitrievich Shostakovich ve André Rieu’ya teşekkürlerimle...
Üzerinde kuğu resmi olan, masmavi bir uçan balonum vardı.
KISKIVRAK (ses düğmesini açabilirsiniz) Kıskıvrak yakalanmışsın; gıyabi tutukluluğun vicahiye dönüşmüş doğumunla. Hep seçememiş, seçilmişsin ömrün boyunca.
BABALAR VE KIZLARI.
birlikte yaşlanıp, (ses düğmesini açabilirsiniz) birlikte ölebilmek…
ANKARA’NIN MAHZUN BANLİYÖ İSTASYONLARI (Doğu Yakasının Hikayesi) (sesli)
bir mesai sonrası ses düğmesini açabilirsiniz Son hastam da, sevgili asistanım da gidiyor, kalıyormuşum bir başına, eski bir apartmanın zemin katında.
ses düğmesini açabilirsiniz seksen iki yılda; açık alınla... Bir kutlama kartı geldi Korkut’tan; yani evvel zaman, kalbur saman içindeki, “bizim.
iş’te keyif… 1990 sevgili kızıma; iş yaşamının kapısında,
Cümlenin Öğeleri Sözcüklerin cümle içerisindeki görev adlarına “cümlenin öğeleri”denir. Cümle öğelerini, temel öğeler ve yardımcı öğeler olmak üzere iki.
MADAMA (ses düğmesini açabilirsiniz) O özgür havasıyla önümden bir vals yapar gibi geçmiş, beni fena etkilemiş, peşinden sürüklemişti. Az ötemde duruyordu,
yumurtanın hep sarısı, hep beyazı bildiklerimiz; ya olmazsa olmaz mavisi?? sesli.
mazeret ses düğmesini açabilirsiniz bir fotoğraf makinasının, cepte beş kuruş parasının, aydınlık bir geleceğinin olmayışı da, Değil bir "makro" objektifinin;
(ses düğmesini açabilirsiniz) PROFESYONEL Léon, hayatımın filmlerindendir.
ses düğmesini açabilirsiniz
ses düğmesini açabilirsiniz
(ses düğmesini açabilirsiniz) son babalar son patronlar son kuşlar.
ses düğmesini açabilirsiniz Bir sararmış fotoğraftayız.
denizin arnavut kaldırımına; (ses düğmesini açabilirsiniz)
ses düğmesini açabilirsiniz ilerlemek için sadece “mouse”u tıklayınız.
ses düğmesini açabilirsiniz ilerlemek için ‘mouse’u tıklayınız.
Elinin arkasında güneş duruyordu
ses düğmesini açabilirsiniz 18 aralık 2009 Cuma - 20:00 o kamyonun kasasında olabilmek.
ses düğmesini açabilirsiniz - ilerlemek için mouse’u tıklayınız.
MASAÜSTÜ ARKA PLANI (ses düğmesini açabilirsiniz)
Balta çıkmamış bir ormanın, yalnız ağaçlarına... (ses düğmesini açabilirsiniz)
GÜNDÜZ MASALI 1. Masal: binBİR GECElik MASALI masal - (sesli) devam etmek için düğmeye.
Büyük bir hava meydanının bekleme salonunda,
Bu olay, Marmara Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü 1993 yılında bitiren Dilek isimli bir kızın başından geçmiş. (Böyle anlatılıyor, soyadı.
Cümlenin Öğeleri Sözcüklerin cümle içerisindeki görev adlarına “cümlenin öğeleri”denir. Cümle öğelerini, temel öğeler ve yardımcı öğeler olmak üzere iki.
Cümlenin Ögeleri İsim:EyüpCan Soy İsim :Aydemir Sınıf : 8-D No : 352.
AŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU UZUN İNCE BİR YOLDAYIM TÜRKÜSÜNÜN HİKAYESİ.
Sunum transkripti:

ses düğmesini açabilirsiniz

bir kış masalı düş hekimi yalçın ergir

Yine Pazar sabahının köründe camına taş atılmıştı. Yalçın gelmişti; asistanlar arasında her Pazar sabahı yaptıkları maça götürecekti, ama önce mercimek çorbası içeceklerdi. Cama atılmış taşa uyanmış sinir içindeki karısının yanından camdan kafasını uzatıp, feci uykulu bir sesle aşağıya sesleniyordu: Geliyorum oğlum… ** ** **

Tangır tungur sarı Vosvos’la, teybin sesi sonuna kadar açıkken yine Hacettepe’nin spor salonuna gidiyorlardı. Mete topu ayağına alıp, herkesi soldan soldan ipe dizer gibi dizecek, Tunç adrese teslim ortasını yapacak - Yalçın da göğsüyle topu sektirip, Tanju gibi röveşatayla golünü atacaktı. Birbirlerine karşı korkunç bozuktu ağızları; küfürün bini bir paraydı. Ne de olsa ikisi de aynı yaşta ve aynı mahalle ortamlarının sokak çocuklarıydı. Ailecek bir araya geldiklerinde de dayanamayıp ağızlarını tutamıyorlardı. Yaz tatillerinde, yılbaşı gecelerinde, yaş günlerinde birbirinden özgün, muhteşem tehdit senaryoları uyduruyorlardı; karıları da artık bu abuk tuluata alışmıştı. Teki plastik cerrah, ötekisi de ortodontist olmuştu; ama akla hayale gelmeyecek senaryolu küfürleşmeleri durulmamıştı. Artık babalarının yanında bile birbirlerine küfür ediyorlardı. Önce durumu garipseyen baba, artık bu direklerarasını kahkahalarla izlemeye başlamıştı.

Yoğun hasta baktıkları, nefes alamadıkları durumlarda ilk boşlukta birbirlerine telefon açıp ağır küfürler ediyorlar, eğer ikisinin de hastası yoksa ellerini kollarını salaya sallaya dakikalarca tehditler üretip, gözlerinden yaşlar gelinceye kadar gülüyorlardı. Hele o sırada tekinin hastası varsa ve son derece kibar konuşmak zorunda kalıyorsa, ötekisi coştukça coşuyordu. Telefonun çalmadığı günler büyük bir eksiklik duyuluyor, çaldığı anda ise otomatik olarak küfürleşme başlıyordu. O an, oracıkta uydurulmuş senaryolarla atışmalarına gülen babalarının yerini, kocaman olmuş kızları alıyor; yıllar tren camlarındaki telgraf direkleri gibi geçiiip gidiyordu… ** ** **

Çok yaşlanmıştı. Hatırlı bir servet ile mesleğini bırakmış; orta çağ sarayı gibi evinden hiç çıkmaz olmuş, gün boyu kalın kitaplar okumaktaydı. Bazen tüm gün dört kelime konuşuyor, bakıcı kadınıyla sadece gözleri ya da ağır ağır salladığı başıyla iletişim kuruyordu. Müthiş bir ilaç programı altında, çizgi, çizgi, çizgi olmuş kireç gibi, ama her sabah tıraş edilmiş suratıyla penceresinden bakıyordu. Bazen telefonu çalıyordu. Kimi zaman torunu arıyor: - Dedeciğim; Paris’e gidiyorum, hesabıma para gönder, öptüüm… diyor; o da hafif aralanmış dudaklarıyla: - Tabii canım; ne kadar?? diye soruyordu.

Bazen de kızı arıyor; kocasının yine nasıl battığını anlatıp, yine destek çıkmasını istiyordu. Sanki sonsuza kadar giden çizgi, çizgi, çizgi suratındaki aynı donuk ifadeyle: Tabii kızım; ne kadar?? diye soruyordu. O sırada içeri girmiş bakıcı kadın Şaziye’nin afacan oğlundan, nefes nefese çamurda yaptıkları maçta, röveşatayla attığı golü dinlerken yüzü aydınlanıyor - Şaziye çocuğunu: - Rahatsız etme amcayı!.. diye kapıp uzaklaştırmaya çalışırken, elleri rop de şambırının cebinde tok bir sesle: Bırak; kalsın!… diyordu. Afacanın gollerini dinlerken gözleri parlıyor, sanki hayali bir topa kafa vurur gibi yerinden kalkıyordu. Al oğlum; kendine yeni bir krampon al… diye afacana yirmi yeni krampon alabileceği parayı uzatıyordu.

Gözleri çizgi gibi, altları daha bir torba, torba, torba olmuşken evin öteki ucundan gelen telefon: “yemeğe gelip gelmeyeceğini” soruyor, o da tek kelimelik bir fısıltıyla yanıt veriyordu: Gelmiyorum!... ** ** ** Ve telefonu çalıyordu. Ama ekranda herhangi bir numara görünmüyordu. Daha “Alo” diyemeden, karşı taraftan boğuk, son derece derinden gelen, ama nefes nefese küfürler duyuluyordu. Çook uzaklardan gelen ses söverken, sanki asırlar önce kaldığı yerden devam edermiş gibi, o da küfür etmeye başlıyor, yerinden fırlamış, kıpkırmızı suratıyla odada bir duvardan ötekine hızlı hızlı yürüyor, elini kolunu hararetle sallaya sallaya: - Seni şöyle yaparım, seni böyle yaparım!… diye tehditler savuruyordu.

Boynundaki, şakaklarındaki damarlar şişmiş, nabzı yükselmişti Boynundaki, şakaklarındaki damarlar şişmiş, nabzı yükselmişti. Sol koluna giren ağrıyı, göğsünün üzerinde kamyon durur gibi baskıyı bile fark etmemişti. Şaziye önce donup kalmıştı. Onlarca yıldır onu hiç böyle görmemişti. Önce panikle: Beyefendi, i-iyi misiniz??... diye bağırmıştı. Ama oradan oraya küfürler ederek koşuşturan yaşlı adam başkasını duyamazdı. Şaziye hemen evin öteki ucundaki karısına koşarken, o sırada para alacak bohça gibi damat da eve varıyordu. Odaya girdiklerinde beyefendi elindeki telefonu sımsıkı tutmuş sırtüstü yerde yatıyor, ter içinde, gözleri kapalı, başını sağa, sola döndürerek küfürler ediyordu. Damat türkü söyleyerek rehberde doktorun telefon numarasını ararken, vefakar bakıcı bir yandan koca çınarın kravatını gevşetiyor, bir yandan da elinden bırakmadığı telefonun ekranına bakıyordu.

Sonsuz maç başlıyordu… Son arayan numara hanımefendininki görünüyordu; ekranın camı ise çatlak, sanki taş atılmış gibi duruyordu. Derken fısıltıya dönüşmüş küfürler kesiliyordu. Önce korkunç bir sessizlik, ardından da beyefendi’den huzur içinde iki kelime duyuluyordu: Geliyorum oğlum… Sonsuz maç başlıyordu… düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com

Sonsuz maç başlıyordu… Son arayan numara hanımefendininki görünüyordu; ekranın camı ise çatlak, sanki taş atılmış gibi duruyordu. Derken fısıltıya dönüşmüş küfürler kesiliyordu. Önce korkunç bir sessizlik, ardından da beyefendi’den huzur içinde iki kelime duyuluyordu: Geliyorum oğlum… Sonsuz maç başlıyordu… düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com müzik: Canon in D major / Johann Pachalbell Rock: JerryC Klasik: Keith Emerson (Emerson, Lake & Palmer)