TEKRARLAYAN GEBELİK KAYIPLARI EPİDEMİYOLOJİSİ Prof.Dr.Yusuf Ziya YERGÖK GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Üsküdar/İstanbul Kadıköy Şifa Kadın Sağlığı Paneli 7 Tekrarlayan Gebelik Kayıplarında Güncel Yaklaşımlar 1 Aralık 2010
Gebelik Kaybı: En çok kabul edilen; “Konseptusun viabilite kazanmadan önce spontan atılması” Embriyonun yada 500 g altındaki fetusun annesinden atılması veya alınması (WHO). Tüm gebeliklerin yaklaşık % 50’si Tüm bilinen gebeliklerin % 15’i gebelik kaybıyla sonlanır.
3 veya daha fazla TGK evli çiftlerin % 1-3’ünü etkiler. Tekrarlayan gebelik kaybı (TGK): Daha önce canlı doğum olsun veya olmasın birbirini izleyen 3 veya daha fazla spontan gebelik kaybı olarak tanımlanır. 3 veya daha fazla TGK evli çiftlerin % 1-3’ünü etkiler. 2 veya daha fazla birbirini izleyen gebelik kaybı ise üreme çağındaki kadınların % 5’ini etkiler. Younis J, et al. Hum Reprod. 1997;12(7):1389-1390. Ancak, hastalar üzerinde çok derin psikososyal etkileri vardır.
TGK tanımına göre beklenen insidansın % 0 TGK tanımına göre beklenen insidansın % 0.34 olmasına karşın, klinik pratikte daha sık görülmesinin nedeni, TGK olan çiftlerin bir kısmında gebeliklerini kaybetmelerinin belli sürekli bir nedenin olmasıdır. Stirrat GM. Lancet 1990; 336: 728-733 Tedavi edilebilen olası faktörlerin dikkatli incelemesinin yapılması gereklidir. Üç kez düşük yapmış hastalarda tanısal araştırmaların yapılması konusunda konsensus vardır.
Bununla birlikte: Araştırıcıların yarısı TGK’na yol açan aynı nedenin bulunabileceğinden dolayı 2 gebelik kaybını takiben araştırma yapılmasını önermekte, ve ayrıca Özellikle batı Avrupa’da son yıllarda doğum oranlarının azalması nedeniyle, en azından 2 spontan gebelik kaybı olan hastalarda tanısal tetkikleri başlatma eğilimi vardır. Toth B, et al. Journal of Reproductive Immunology 85 (2010) 25–32 Coulam CB. Am J Reprod Immunol 1991;26:23-27
İki kez gebelik kaybı olan bir çiftin testler yapılmadan 3 İki kez gebelik kaybı olan bir çiftin testler yapılmadan 3. bir travma ile karşılaştırılmaması önemli olabilir. Ancak, bu çiftlerin çoğunluğunun (% 50-80) stresli ve pahalı bir araştırmaya gitmeden sağlıklı bir gebelik elde edebildikleri de unutulmamalıdır. Bu nedenle, her çiftin kendi tıbbi, sosyal ve psikolojik durumu göz önüne alınarak yönetim planının yapılması uygun olacaktır.
Tekrarlayan Gebelik Kayıplarında Risk Faktörleri Epidemiyolojik faktörler: Anne yaşı Üreme öyküsü Genetik faktörler Anatomik bozukluklar Endokrin faktörler Koagülasyon bozuklukları ve immünolojik faktörler (trombofili, antifosfolipid sendromu,vs) Diğer faktörler (Enfeksiyonlar, çevresel, psikolojik faktörler v.s)
Tekrarlayan Gebelik Kayıplarında Risk Faktörleri TGK heterojen bir gruptur ve genellikle altta yatan birden fazla neden vardır. Epidemiyolojik faktörler: Anne yaşı Üreme öyküsü
Epidemiyolojik Faktörler Anne Yaşı: Obstetrik öyküden bağımsız olarak; Yaşa bağlı artan anormal kromozomlu gebelikler yada Yaşa bağlı azalan over ve uterus fonksiyonları nedeniyle, düşük riski artan anne yaşı ile yükselir.
Epidemiyolojik Faktörler-Anne yaşı Geniş prospektif bir çalışmada bilinen gebeliklerde (634.272) yaşa bağımlı riskler şöyle bulunmuştur1: 12-19 yaş arası % 13.3 20-24 yaş arası % 11.1 25-29 yaş arası % 11.9 30-34 yaş arası % 15 35-39 yaş arası % 24.6 40-44 yaş arası % 51 45 yaş ve üstünde % 74.7 1Nybo Anderson AM. BMJ 2000;320:1708-1712 (Danimarka çalışması)
Epidemiyolojik Faktörler-Parental yaş Geniş bir Avrupa çalışması kadınların 35 yaş ve üstü, erkeklerin 40 yaş ve üstü olduklarında düşük riskinin arttığını göstermiştir. De la Rochebrochard E, Thonneau P. Paternal age and maternal age are risk factors for miscarriage: Results of a multicentre European study. Human Reprod 2002;17:1649-1656
Epidemiyolojik Faktörler Üreme Öyküsü: Gebelik öyküsü, beklenen bir gebeliğin geleceğini tek başına etkiler. Her düşük sonrası yeni gebelikte düşük riski sürekli artar ve arka arkaya 3 gebelik kaybı sonrasında yaklaşık % 40 lara ulaşır. Önceki gebeliğin düşükle sonuçlanmış olması, tek başına en önemli risk faktörüdür.
Epidemiyolojik Faktörler Üreme Öyküsü: İlk gebeliğinde canlı doğum yapmış bir kadının, sonraki gebeliğinde % 5 düşük riski varken; son gebeliğinde düşük yapan bir kadına göre (% 19) bu risk anlamlı ölçüde daha düşüktür. Rastgele seçilmiş bir grupta yapılan geniş (300.500 gebe) bir Danimarka çalışmasında genel düşük riski % 11 olarak bulunmuştur. Knudsen UB, et al. Eur J Obstet Gynaecol Reprod Biol 1991;39:31-36
Epidemiyolojik Faktörler Üreme Öyküsü: Risk artışı: Bir düşükten sonra: % 16 İki ardışık düşükten sonra: % 24 Üç ardışık düşükten sonra: % 45 Dört ardışık düşükten sonra: % 54 oranlarına çıkmaktadır. Knudsen UB, et al. Eur J Obstet Gynaecol Reprod Biol 1991;39:31-36
Epidemiyolojik Faktörler Üreme Öyküsü: Gebeliği düşükle sonuçlanan kadınlar, istedikleri çocuk sayısına ulaşabilmek için ilerleyen yaşlarında daha fazla gebelik yaşamak zorundadırlar. Mevcut bilgi birikimi, önceki canlı doğumun sonraki tekrarlayan gebelik kayıplarını engellemediğini göstermektedir Clifford k, et al. Hum Reprod 1997; 12: 387, Brigham SA, et al. Hum Reprod 1999;14:2868
Tekrarlayan Gebelik Kayıplarında Risk Faktörleri Epidemiyolojik faktörler: Anne yaşı Üreme öyküsü Genetik faktörler Anatomik bozukluklar Endokrin faktörler Koagülasyon bozuklukları ve immünolojik faktörler (trombofili, antifosfolipid sendromu,vs) Diğer faktörler (Enfeksiyonlar, çevresel, psikolojik faktörler v.s)
Güncel bazı randomize kontollü çalışmaların sonuçları önemlidir ve günlük pratikte son yıllarda tekrarlayan gebelik kayıplarını önlemek için gebelik sırasında uygulanmaya başlayan bazı ampirik / pragmatik antikoagulan ve aspirin kullanımı uygulamalarının yeniden gözden geçirilmesini gerektirecektir. Bu ampirik uygulamaların gerekçeleri, bu tür antikoagülan tedavilerin antifosfolipid sendromu ve bazı konjenital trombofililerde başarılı olabildiğine dair yayınlardır.
N Engl J Med 2010 Apr 29;362(17):1586-96
İki veya daha fazla açıklanamayan tekrarlayan gebelik kaybı olan 294 ve 364 olguluk güncel iki multisentrik RCT’da, profilaktik dozda LMWH ve/veya 75 / 80 mg aspirin tedavisiyle, gebelik kayıplarının azaltılamadığı ve kontrol grubu ile aynı olduğu bulunmuştur. Clark P, et al. Blood. 2010;115(21):4162-4167 Kaandorp SP, et al. N Engl J Med 2010;362(17):1586-96 Bu panel, bu güncel çalışmaların sonuçlarının günlük pratiğe nasıl uyarlanabileceği konusunda bize bilgi verecektir.