ANNEYE NİNNİ (bütün anneler bebektir)
Bugün sonucu içimizi rahatlatan bir anjiyo yapıldı anneme. Henüz icat olmamış bir alet ile bakılsaydı, aslında tıbbın görmeyeceği daha neler neler görülebilirdi bir annenin yüreğinde? Raporun sonunda: bu iz eve dizlerin kan içinde geldiğin güne ait olabilir; bu iz askerde haberin gelmediğin, bu iz evlendiğin, bu iz ona gereksiz öfkelendiğin güne, bu silinmez iz o ateşlendiğin, o dönmediğin, o dönemediğin, ya da o kapıyı vurup gittiğin geceye ait olabilir… yazardı belki de. Bir ömür yeter mi bu cihazın icat edilmesini beklemeye? Bin ömür yeter mi bir anne yüreğine işlenmişleri çözebilmeye? Daha önce hazırlayıp Pano’ma astığım bir sunum var sayfa bitiminde; Nigel Kennedy’nin “Kamile’ye Ninni”si eşliğinde, tüm sevgi’lilerle paylaşmak için yanıp tutuştuğum, çok uzaklardaki ninnileri duyabildiğim bu sessiz gecede… düş hekimi yalçın ergir (bir anne yüreğini emanet alan, sadece ortodonti yapmadığım yıllarda, annesinin hekimi olduğum sevgili Doç Dr. Timur Timurkaynak’a “hep eksik kalacak” saygı ve teşekkürlerimle) Bir Mart gecesi; bir bebek uyuduktan sonra.
Bir Mart sabahı; Kızılay’a yürürken.
- Dur da önünü ilikleyeyim, böyle üşüyeceksin... Bütün şehir telaşla gelip giderken kaldırımda, karşısına geçmiş, en üstten başlayıp, en alta kadar koca düğmelerini ilikliyorum. İçim rahat artık; hastaneye gidebiliriz. - Elini ver, yoksa düşeceksin... Buruştukça güzelleşmiş ellerini tutuyorum, yaşlı, emek emek emekli ilkokul öğretmeninin.
Yani bir zamanlar: - Dur da önünü ilikleyeyim, böyle üşüyeceksin... - Elini ver, yoksa düşeceksin... sözlerinin sıcaklığıyla
“bütün anneler bebektir” düş hekimi yalçın ergir sonsuza kadar bırakmayacakmış gibi küçücük ellerimi tutmuş annemin... müzik: lullaby for kamila nigel kennedy