Minik Kuş, Tombik Yanak ve diğerleri

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
Aşk, Dostluk ve Güven... Lütfen sesli izleyiniz.
Advertisements

Hayat Bilgisi 3 Yönümü Buluyorum.
NASIL ÖĞRENİYORUM?.
Sincabi öykücü can özoguz Fon müziği: Ezginin Günlüğü.
SLAYTI MUTLAKA SESLİ İZLEYİNİZ… İYİ SEYİRLER…
Orhan Veli Şiirler: Müzik: Ezginin Günlüğü
- Buraların yabancısıyım demiş.
Benim biricik Canım Babacığım
 Konu ve ders eksiklerinizi tamamlayın  Özellikle bilgi ve ezber gerektiren konuları sık sık tekrar edin  Deneme sınavları yaparak SBS sınav havasını.
Müzik: Apache, Tatanka Fotoğraf ve sunum: Ö y k ü c ü Apache’lar Gelmişlerdi…
İSTANBUL 'da Gün Doğumu Tayfun AVINCA.
Düzenleme: mynet.com. Düzenleme: mynet.com Şimdi sen işyerinde falansındır. Yanağına elin dayalı sıkılmaktasındır. Ya da gazeteyi.
1/20 Cümle Bilgisi A B C D İşine her sabah erkenden giderdi. Çocuklar akşama kadar bizde kalırdı. Bahçeye gözü gibi bakardı. Evinin her köşesi tertemizdi.
Geliyor Boğaziçi'nden doğru Bir iskeleden kalkan vapurun sesi, Mavi sular üstünde yine Bembeyaz Kızkulesi.
Yavrum ve ben.
SLAYTI MUTLAKA SESLİ İZLEYİNİZ… İYİ SEYİRLER…
ÇOCUK MASALLARI HAZIRLAYAN: SİBEL KIRMACI
Anneme Mektup Ben bu gurbete ile düştüm düşeli, Her gün biraz daha süzülmekteyim. Her gece, içinde mermer döşeli, Bir soğuk yatakta büzülmekteyim. Böylece.
HAZIRLAYAN:BURAK KAAN AKHAVUZ 5/C 477 BAHAR COLLEGE
TIKANDI BABA Seval KEMERTAŞ tarafından düzenlenmiştir.
Kırlangıcın biri, bir adama aşık olmuş
UYUMAK İSTEMEYEN ZÜRAFA
başka şehir yerin altında bir t ü nelde, bir ikindi vakti vagondayım; sorumlulukların y ü k ü ne eklenmiş g ü n ü n yorgunluğuyla oturuyorum ö ylece …
Bir zamanlar bir ağaç varmış
Altıncı Grup Birinci Harf Ğ sesi sunumu MÜRŞİT BEKTAŞ.
İSTANBUL ŞİİRLERİ.
KIRMIZI LÂLE Öykücü Can Özoğuz Beatles, “Till There Was You”
Orhan Veli Fotoğraf ve metinler: Ö y k ü c ü Şiirler: Müzik: Ezginin Günlüğü.
UYUMAK İSTEMEYEN ZÜRAFA
AY DEDE.
BAYKUŞ KARDEŞİN PARTİSİ.
DiŞ DOKTORU Diş hekiminin odasına giren genç ve güzel kadın:
AŞKLaRıM.
KALANIN ARDINDAN (sesli) Hep birlikteydik, masmaviydi hava; ne çok seviyordu herkes birbirini. Gitara yeni başlamıştım; çalacaktım ama utanıyordum.
ÇİRKİN ÖRDEK YAVRUSU …
Hazırlayan:Burcu Bayraktar
Okulun ilk günü, ilk derste profesörümüz, önce kendini tanıttı, sonra 'Bu yıl, yepyeni bir öğrencimiz var. Çok ilginç biri bakalım bulabilecek misiniz'
MaiL_Lovers MaiL Grubu
Yalnız sana borçluyum bugün dünyada varsam:
CÜMLEDE ANLAM.
ARI MAYA UÇMAYI ÖĞRENİYOR
TIRTILIN DEĞİŞİMİ.
mavi Parlak, mavi bir sabah; sakin, sessiz...
Bir zamanlar Dünyaya gelmeye hazırlanan bir çocuk varmış
Ben Bu Sebze ve Meyveleri Bir Yerden Tanıyorum Ama Nerden?
NOKTALAMA İŞARETLERİ ... ? . ‘’ , !.
IHLAMURLAR ÇİÇEK AÇTIĞINDA GEL...
ÇATLAK KOVA. Hindistan’da bir sucu, boynuna astığı uzun bir sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşırmış Kovalardan biri çatlakmış Sağlam olan.
SENİ SEVİYORUM.
İKİ MÜHENDİS İki mühendislik ögrencisi kampus içerisinde yürürken biri diğerine sorar, - Bu muhteşem bisikleti de nereden buldun ? Diğeri cevap verir,
Bir 16. yüzyıl çeşmesi, fon müziği: Conzone Perte, Sergio Endrigo Ö y k ü c ü n ü n Floransa foto safarisinden… Mayıs 2009.
HAYATIN ANLAMI.
HAZIRLAYAN NECLA OĞUR.
Bir bilgeye sormuşlar:
Bazen yıllar öncesine ait bir şeyler takılıverir aklımıza, ya da bir şarkı dolanıverir dilimize….Öyle eskiye götürür ki bizi, bulunduğumuz yeri ve zamanı.
BİRAZ DA BİZ ÖLELİM Merve ÖZDEMİR - DEM.
MÜHENDİS DEYİP GEÇME.
ÜŞENGEÇ YENGEÇ.
Gece gökyüzünü incelediniz mi? Neler gördünüz?
DERS :ÖĞRETİM TEKNOLOJİLERİ VE MATERYAL GELİŞTİRME KONU :KARIN OLUŞUMU
KIRMIZI FİL NEREDE ?.
CANIN KUŞLARI Can, o gün annesine ne kadar çok sıkıldığını anlatıyordu: — Neden oyuncaklarınla oynamıyorsun? diye sordu annesi. — Ama onlar benimle oynamıyorlar.
BETİMLEME (TASVİR.
Eğlenceyi çok seven bir ağustos böceği varmış.
TAVŞAN VE YILANIN DOSTLUĞU
Ormandaki Bisiklet (Okuma Metni 6) MEB Türkçe Ders Kitabı 1
Keloğlan ve Kuyu Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, bir Keloğlan’la ninesi varmış. Bunlar çok yoksul insanlarmış. Keloğlan’ın.
BİR KAYISI AĞACI ABDÜLKADİR MERİÇBOYU.
KIRMIZI ÇİZGİ Can AKIN ŞAİR VE FOTOĞRAF SANATÇISI.
- Buraların yabancısıyım demiş.
Sunum transkripti:

Minik Kuş, Tombik Yanak ve diğerleri Masal: Ö y k ü c ü Can Oynayanlar: Burnu Sızlayan Çocuk, Minik Kuş, Tombik Yanak ve diğerleri Fon müziği: Louis Armstrong

Bir varmış bir yokmuş; pıt pıt atan yüreği, gök kadar mavi, beyaz kadar bulutmuş. Karlar altında yatan ormana, geçmiş yüzyılın bir şeker bayramı penceresinden bakan çocukmuş. Ve Abant, buz tutmuş, donmuşmuş. Birden burnu sızlamış. Misafirhane sobasının üzerinde kızaran, kırk yıllık kestane kokusunu özler gibi bir an durmuş. Fakat sonra anlamış, aslında alıç zamanıymış. Tabiat sessiz beyaz örtüsünden, çoktan sıyrılmış; dinginlik yerini, parıltılara, cıvıltılara, tomurcuklara bırakmışmış.

İşte o günlerden bir gün, burnu sızlayan çocuk, gölün etrafında yansımaları kovalamak için sabah erkenden kalkıp yola koyulmuş.

Minik kuşa rastladığı da pekiyi olmuş Minik kuşa rastladığı da pekiyi olmuş. “Kuş kardeş, en güzel koya, hangi yoldan daha çabuk gidilir acaba?” diye sormuş. Ama bu sorusuyla minik kuşun tepesinin tasını attırmış. Tası atan kuş, derin bir nefes alıp başını “Cık cık cık,” diye iki yana sallamış durmuş. Sonra: “Çabuk da ne demek oluyor? Yollara düştün, buralara kadar geldin ama yine de vaktin kısıtlı öyle mi? Cık cık cık, olacak şey değil,” demiş. Neyse ki az sonra sinirleri yatışmış.

“Gölün cennet koyu hemen şuracıkta, kuş uçuşu beş dakika “Gölün cennet koyu hemen şuracıkta, kuş uçuşu beş dakika. Tabii ki ben sana gidebileceğin kestirme bir yol tarif ederim,” demiş. ““Gölün cennet koyu hemen şuracıkta, kuş uçuşu beş dakika. Tabii ki ben sana gidebileceğin kestirme bir yol tarif ederim,” demiş.

Örümceğin evini görünce, akıntıyı sol yanına alacaksın.

Sonra gün batımına doğru hep ama hep parıltıların izini sürerek yoluna devam edeceksin.

Yansımalar yokuşunu çıkınca, sazlığın ötesinde, ağaç altında oturan bir köylü göreceksin. Ondan bir alıç kolyesi alıp boynuna tak, acıkınca yersin.

Atlı arabaları görürsen, yoruldum deyip binme bak, yürüyeceksin!

Yolda rastladıklarına hiçbir şey sorma Yolda rastladıklarına hiçbir şey sorma. Sazlığın yanındaki tepeyi aşınca da sakın şaşırma.

Orada nilüferleri gördüysen eğer, cennet koya vardın demektir.

Orası gölün en güzel yeri.

Tombik yanaklıya da benden selam söylemeyi unutma emi?” demiş.

Burnu sızlayan çocuk tam teşekkür etmek üzereymiş ki, “Uçtu uçtu kuş uçtu,” deyip, minik kuş pır diye gökyüzüne uçmuş gitmiş. Burnu sızlayan çocuk tam teşekkür etmek üzereymiş ki, “Uçtu uçtu kuş uçtu,” deyip, minik kuş pır diye gökyüzüne uçmuş gitmiş.

Bunun üzerine çocuk tarif edilen yola koyulmuş.

Atlıları,

balıkçıları,

püf püf çiçeği tarlalarını,

ahşap köprüleri geçmiş.

Yolda rastladığı ata - minik kuşun tembihini hatırlayıp – hiçbir şey sormamış.

Çiçeklerin arasından geçip, parıltıları,

yansımaları, akıntı boyunca kovalamış.

Sıcaklardan bunalan tonton Saint Bernard’ın şikâyetlerini dinlemiş.

Sonunda sazlığın yanındaki tepeyi aşınca, suyun üstünde alabildiğine uzanan nilüfer tarlasına varmış.

Tombik Yanak, orada bir nilüfer yaprağının üzerine uzanmış tembellik ediyormuş. Yanaklarını şişire şişire trompet çalıyor, çatlak sesiyle şarkısını söylüyormuş.

İşi gücü buymuş zaten.

Böcekleri, çiçekleri o uyandırırmış her sabah.

Tombik Yanak, çocuğu görünce patlak gözleriyle şaşkın şaşkın bakmış Tombik Yanak, çocuğu görünce patlak gözleriyle şaşkın şaşkın bakmış. Neden sonra üç kere yutkunup sevecen bir ses tonuyla: “Ne şahane bir dünya, değil mi?” diye sormuş. “Ah ahh!” diye iç geçirmiş çocuk; “Cennet koy çok güzelmiş, keşke ben de senin yaptığın işi yapabilseydim,” demiş. “Ee! Niye yapmıyorsun peki? Üzerine yatacak boş nilüfer yaprağından çok bir şey yok ki burada, ne duruyorsun?” diye cevap vermiş tombik. “Ama hayat canavarı yakamı bırakmıyor, ne yapayım?” demiş çocuk.

“Aman boş ver. Şu minik siyah balıkları görüyor musun. Hepsi benim “Aman boş ver! Şu minik siyah balıkları görüyor musun? Hepsi benim. Ama hiç tasalanmıyorum. Onlar da büyüyünce tombik yanak olup benim gibi bütün gün trompet çalıp şarkı söyleyecekler. Neyse bırakalım bunları. Gel seninle bir oyun oynayalım. Ama bırak elindeki o fotoğraf makinesini, kıyıda bir yere koy da ıslanmasın,” demiş. Sonra aralarında şu konuşmalar geçmiş:

“Ah ah “Sevgili Tombik Yanak, bir bilmece soracaktım sana ama neyse sonra sorarım artık. Peki, ne oynayacağız şimdi biz?” “Ben yanaklarımı sonuna kadar şişireceğim, sen parmaklarınla plof yapıp çıkaracaksın havayı. Bir dene bak çok zevkli oluyor.”

“Tamam, şişir o zaman.” “Püüf, poof!” “Ploof!” “Davul gibi değil mi? Hadi gel bir daha yapalım” “Fooşş!” “Aa! Su püskürttün bu sefer!”

“Cennet Koy’un suyu; birazcık ıslandın ama çok iyi gelecek bak, göreceksin.”

“Aa! Bu üstümdeki koca örtü de neyin nesi?”

“O senin artık ihtiyacın olmayan eski yaşamındaki giysilerin “O senin artık ihtiyacın olmayan eski yaşamındaki giysilerin. Cennet Koy suyuyla yıkananın, istekleri hemen olur. Sen artık bir tombik yanak oldun. Bütün gün yanaklarını şişire şişire trompet çalabilecek, çiçekleri, böcekleri, sabah uykularından sen uyandırabileceksin. Günün geri kalan zamanı da tembellik için. Ne hoş değil mi?” “Vıraak! Vıraak?” Ö y k ü c ü, Haziran 2009, Gökyüzü.

Not: Bu masal çok çok uzaklarda yaşayan; çiçeklerle, böceklerle, kuşlarla konuşabilen bir çocuğun gerçek öyküsüdür. Tombik Yanak’a gelince, o tüm zamanların en büyük trompet üstadıdır. Ben mi kimim? Masalda minik kuşu oynayan Ö y k ü c ü C a n tabii ki… Fotoğraflar ve masal: Can Özoğuz Fon Müziği: Louis Armstrong, “What A Wonderful World”

Denemelere dönüş Ana sayfaya dönüş: Öykücü Can Özoğuz www.oykucu.net