Ünite Ürün Dosyası Sunumu Ferhat YILDIRIM DEĞERLERİMİZ Ünite Ürün Dosyası Sunumu Ferhat YILDIRIM
Ünite Özeti Türk toplumu olarak hangi değerlere sahibiz? Bizi biz yapan değerler nelerdir? Bu değerlerimizi nasıl korumalıyız? Gibi sorulara cevaplar bulacağız.
Ürün Dosyası Sunumu Zeynep YALÇIN DEĞERLERİMİZ Ürün Dosyası Sunumu Zeynep YALÇIN
BİZİ BİZ YAPANLAR Bu çalışmada Atatürk’ü,kendi sözlerinden yola çıkarak bir kez daha tanıyacağız.
Atatürk Diyor ki:
”Benim, Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra, beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevî mirasçılarım olurlar.”
“Ben, manevî miras olarak hiçbir nass-ı katı, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevî mirasım, ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü müşkülât önünde, belki gâyelere tamamen eremediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Zaman süratle dönüyor, milletlerin, cemiyetlerin, fertlerin saadet ve bedbahtlık telâkkileri bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur. “
”Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. Fikirlerini inkâr edenler ve beni yerenler çıkabilir. Hatta bunlar, benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından bile olabilir. Fakat, ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidirler ki bu fikirler, Hint'ten, Mısır'dan döner dolaşır gene gelir, verimli neticeleri kalpleri doldurur.”
”Pekâlâ bilirsiniz ki benim bütün hayatımda bu ana kadar güttüğüm gaye, hiçbir vakit kişisel olmamıştır. Her ne düşünmüş ve her neye girişmiş isem, daima memleketin, milletin ve ordunun adına ve menfaatine olmuştur. Hiçbir zaman şahsımın üstünlüğünü ve sivrilmemi göz önüne almamışımdır.”
“Ben vazifemin bitmediğini, yüklendiğim sorumluluğun da yüksek ve çetin olduğunu anlıyorum. Arkadaşlar, bu vazife bitmeyecektir; ben toprak olduktan sonra da devam edecektir! Ben seve seve, sevine sevine bütün varlığımı bu kutsal vazifeye vereceğim ve onun yüksek sorumluluğunu yüklenmekle mesut olacağım. Vazifeme başarı ile devam edebileceğim. Çünkü büyük milletimizin kalp ve vicdanında bana karşı sarsılmaz bir güven ve itimat taşımakta olduğunu görüyorum. Bu benim için büyük kuvvettir, büyük yetkidir.”
“Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır; fakat Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacaktır.”
SEN VARSIN ATATÜRK'ÜM HER ŞEYİMİZDE Bu gün yatağımdan hür kalkıyorsam Ekmeğim ak suyum berraksa, Ağaçlar çiçek açıyor Topraklar ısınabiliyorsa, Sesim gür çıkıyor Özgür özgür bakabiliyorsam, Sen varsın gözbebeklerimde Sen varsın Atatürk'üm sen varsın. Yazabiliyorsam gönlümce Okuyabiliyorsam... Kazabiliyorsam toprağımı Gün ışığında çapa kürek elde, Çalışabiliyorsam gece gündüz Ekip biçebiliyorsam dileğimce, Sen varsın yüreğimde Sen varsın Atatürk'üm sen varsın. M. Esat TOZKOPARAN
“BÜYÜK ÖLÜLERE MATEM GEREKMEZ,FİKİRLERİNE BAĞLILIK GEREKİR.”
TÜRKÇEMİZ CAN EVİMİZ HAZIRALYAN FERHAT YILDIRIM
TÜRKÇE AŞIKLARI MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ( ATAMIZ ) MEHMET AKİF ERSOY ( İSTİKLAL ŞAİRİMİZ ) OKTAY SİNANOĞLU ( TÜRK DEHASI )
TÜRKÇE, Ural-Altay dil ailesine bağlı Türk dillerinde bulunan genel diller topluluğudur. Bünyesinde Oğuz, Uygur, Kıpçak, Ogur, Sibirya ve Argu adlı beş adet grup bulundurur.[5] En çok kullanılan dili Türkiye Türkçesidir. Türkiye Türkçesi Türkiye, Kıbrıs, Irak, Balkanlar, Orta Asya ve Orta Avrupa ülkeleri başta olmak üzere geniş bir coğrafyada konuşulmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti, Bosna Hersek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti[1] ve Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kurumsal; Romanya, Makedonya, Kosova ve Irak'ın ise tanınmış bölgesel dilidir. Bulgaristan'da ise bazı bölgelerde konuşulmaktadır. Türkçe, farklı lehçelere ayrılmış bir dildir.
Ünite Ürün Dosyası Sunumu Zehra POLAT NASRETTİN HOCA Ünite Ürün Dosyası Sunumu Zehra POLAT
Nasreddin Hoca Nasreddin Hoca 13. yüzyıl Anadolusu’nda yaşadığına inanılan bir halk bilgesinin adı olup, en önemli fıkra kahramanıdır. Yazıya geçirilmiş ilk Nasrettin Hoca hikayesi 1480 tarihli Sarı Saltuk'un hayatını anlatan Ebu’l Hayr Rumi’nin Saltuknamesi'de bulunmaktadır. Fatih Sultan Mehmet'in oğlu Cem Sultan'ın şehzadeliği esnasında verdiği talimat üzerine tarafından Saltukname yedi senelik bir çalışma sonucunda Türk sözlü geleneğinden toplanarak 1480 yılında tamamlanmış ve kitaplaştırılmıştır. ´de başlamış ve tahsilinin sonunda babasının yerine köyünde imamlık yılında vefat ettiği şeklindeki rivayet göz önüne alınırsa, onun, Selçuklular devrinde yaşadığını ve Timur Han ile görüşmediğini dikkate almak gerekir
Nasrettin hoca ile ilgili bir çok fıkra vardır
Fıkralarda Baklava Hoca aksamleyin eve dogru yururken, baklava seven bir koyluyle karsilasir. -Hoca, kisa bir sure once bir adam buyuk bir tepsi baklava goturuyordu... -Beni ilgilendirmez! -Fakat adam tepsiyi sizin eve goturuyordu. -O zaman seni ilgilendirmez!
Nasrettin Hoca Kimdir? Türk halk bilgesi. Halk dilinde, duygu ve inceliği içeren, gülmece türünün öncüsü olmuştur. Eskişehir'in Sivrihisar İlçesinin Hortu yöresinde doğdu, Akşehir'de öldü. Babası Hortu köyü imamı Abdullah Efendi, annesi aynı köyden Sıdıka Hatun'dur. Önce Sivrihisar'da medrese öğrenimi gördü, babasının ölümü üzerine Hortu'ya dönerek köy imamı oldu. 1237'de Akşehir'e yerleşerek, Seyyid Mahmud Hayrani ve Seyyid Hacı İbrahim'in derslerini dinledi, İslam diniyle ilgili çalışmalarını sürdürdü. Bir söylentiye göre medresede ders okuttu, kadılık görevinde bulundu. Bu görevlerinden dolayı kendisine Nasuriddin Hâce adı verilmiş, sonradan bu ad Nasreddin Hoca biçimini almıştır. Onun yaşamıyla ilgili bilgiler, halkın kendisine olan aşırı sevgisi yüzünden, söylentilerle karışmış, yer yer olağanüstü nitelikler kazanmıştır. Bu söylentiler arasında, onun Selçuklu sultanlarıyla tanıştığı, Mevlânâ Celâleddin ile yakınlık kurduğu, kendisinden en az yetmiş yıl sonra yaşayan Timur'la konuştuğu, birkaç yerde birden göründüğü bile vardır.
TÜRK MÜZİĞİ HAZIRLAYAN NURHAN CALAP
İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK MÜZİĞİ Türklerin İslâmiyet’i kabulünden çok önceleri dini törenleri yöneten şaman ya da kam elinde belirli sesler çıkaran demir parçalarının bağlı bulunduğu bir değnekle topluluğu etkiliyordu.Bu törenlerde davul ve kopuzunda önemli bir yeri vardır.
SELÇUKLULAR’DA MÜZİK Selçuklularda da müziğe büyük önem verilmiştir.Ozanları ve kopuzcuları olmayan hiçbir Selçuklu ordusu yoktur. Eski Türk saraylarında ve ordugahlarında musiki takımları 9 kök denilen eserleri her gün çalardı.
OSMANLILARDA MÜZİK Osmanlılar döneminde müzik ,halk müziği ve klasik Türk müziği diye ikiye ayrılır.
TÜRK HALK MÜZİĞİ Türk halk müziği örnekleri genelde sözlü olmakla beraber,sözsüz dans müziklerini de içerir. Halk müziğinin ölçülü olanına kırık hava,ölçüsüz olanına uzun hava denir. Uzun havalar bozlak,türkmani,hoyrat,divan adını alır. Kırık havalar ise koşma,yiğitleme,güzelleme ve taşlama adlarını alır.
KLASİK TÜRK MÜZİĞİ Topkapı Sarayında,Enderun Musiki Mektebi ve özel meşk hanelerde eğitime geçilmesiyle Klasik Türk Müziği iyice belirgin hale gelmiştir.Klasik Türk Müziği Dede Efendi ve Zekai Dedeye kadar uzanan dizi,makamlar,usuller ve makamlardan oluşur.
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK MÜZİĞİ KLASİK BATI MÜZİĞİ Çok sesli sanat müziğinde batıda sesini ilk duyuran Cemal Reşit Rey, Ulvi Cemal Erkin, Hasan Ferit Alnar, Ahmet Adnan Saygun, Necil Kazım Aksestir.
Enstrüman yorumcusu olarak kemancı Ayla Erduran,Suna Kan,piyanist İdil Biret,Verda Erman,Fazıl Say yurt dışında da büyük ilgi gördüler.
Popüler Türk Müziği Popüler Türk Müziği şu bölümlerden oluşur: *Türk Halk Müziği *Türk Pop Müziği *Türkçe Rock Müzik *Türkçe Jazz *Arabesk Müzik *Fantezi Müzik
HAZIRLAYAN : SİNAN TUTAK GELENEK VE GÖRENEKLERİMİZ HAZIRLAYAN : SİNAN TUTAK
HALK OYUNLARIMIZ
HALK OYUNLARIMIZ: EGE BÖLGESİ : ZEYBEK DOĞU ANADOLU: HALAY KAFKAS BAR İÇ ANADOLU: BOZKIR HALAYI KARŞILIKLI ZEYBEK KARIŞIK HALAY MARMARA: HORA KILIÇ KALKAN KARADENİZ : HORON GÜNEY DOĞU ANADOLU: ÇEŞİTLİ HALAYLAR
GELENEKSEL TÜRK MUTFAĞI soğan, baharatlar, et sıkça bulunur. (bkz: imam bayıldı) (bkz: hünkar beğendi) (bkz: karnıyarık) (bkz: sütlaç) (bkz: sakızlı muhallebi)
SÜNNET
***SÜNNET NEDİR :?:***** Sünnet Nedir? Kur'ân ve vahy hakkında yapılan bu kısa açıklamadan sonra, Sünnet nedir, onu belirtmeye çalışalım. Sünnet, kelime olarak yol demektir. Bu tâbir iyi yol için de kullanılır, kötü yol için de. Nitekim, bizzat Hz. Peygamber (aleyhissatâtu vesselâm), kelimeyi bu mânada kullanmıştır. "Kim iyi bir yol açarsa... Kim de kötü bir yol açarsa..." hadîsinde böyledir. Konumuz açısından sünnet, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yoludur. Bu yol, onunla ilgili olarak bize intikal eden rivayetlerle ortaya çıkar. Bu rivayetler ya sözlerini, ya fiillerini, ya da ahvalini, etvarını ve şemâilini bildirir. Bunların hepsi sünnettir. Muhaddis, fakih veya usulcü oluşuna göre âlimlerin sünnet anlayışları az çok farklılıklar arzederse de burada o teferruata girmeyeceğiz. Ancak şu kadarını belirtmekte fayda var: Bâzı muhaddisler, "hadîs"le "sünnet" kelimelerini farklı kullanmışlardır: Bunlara göre, hadîs Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın sözüdür; sünnet ise fiilleridir. Ancak büyük çoğunluk hadîs ve sünnet kelimelerini müterâdif (eş anlamlı) olarak kullanır. Sünnet deyince, söz, fiil, takrir (yanında yapıldığı veya söylendiği halde sükût ederek zımnen kabul ettiği) hepsini kasteder. Biz de burada, sünnet kelimesini bu geniş mânasıyla kullanacağız. Sünnet ve hadîs yerine "haber", "eser", "rivâyet" gibi başka kelimelerin de kullanıldığını bilmekte fayda var.[1]
HACİVAT VE KARAGÖZ Karagöz ve Hacivat taklide ve karşılıklı konuşmaya dayanan, iki boyutlu tasvirlerle bir perdede oynatılan gölge oyunudur. Karagöz oynatıcısına hayali, hayalbaz denir. Yardımcıları çırak, yardak, dayrezen, sandıkkar'dır. Oyunda konuşmaların değişmesi baş hareketleriyle yapılır. Bu iki karakterin gerçekten yaşayıp yaşamadığı, yaşadıysa nerede nasıl yaşadığı kesin olarak bilinmemektedir. Anlatılanlar rivayete dayanır, zira gerçekten yaşamış olsalar bile büyük ihtimalle bahsedilen dönemde tarih kitaplarına girecek kadar önemli bulunmamışlardır. Rivayete göre Hacivat ve Karagöz, Orhan Gazi devrinde Bursa'da yaşamış cami yapımında çalışan iki işçidir. Kendileri çalışmadıkları gibi diğer işçilerin de çalışmasını engellemektedirler. Orhan Gazi'nin, "cami vaktinde bitmezse kelleni alırım" dediği cami mimarı, caminin vaktinde bitmemesine Karagöz ve Hacivat'ı şikayet eder. Bunun üzerine bu ikili başları kesilerek idam edilir. Karagöz ve Hacivat'ı çok seven ve ölümlerine çok üzülen Şeyh Küşteri, ölümlerinin ardından kuklalarını yaparak perde arkasından oynatmaya başlar. Bu sayede Hacivat ve Karagöz tanınır.
ADETLER ::::..:::: Özellikle Cumartesi günü gecesi yapılan kına gecesi ile başlar. O gece sünnet çocuklarının ellerine kına yakılır. Ertesi gün sünnet çocukları beyaz gömlek, lacivert elbise, süslü sünnet şapkası, siyah ve bayaz işkarpinler, elinde asası ile çoğu zaman atla ve ya otomobille aile büyükleri ziyaret edilir, el öpülür, davul-zurna eşliğinde çocuklar gedirilir ve sünnet töreni yapılacak evde veya salonda çocuklar sünnet ettirilir. Davul-zurna eşliğinde eğlenceler yapılır. İzzet-ikramda bulunulur. Düğüne katılan davetliler çoçuklara çeşitli armağanlar verirler, mevlütler okutulur. Eğlenceler gün boyu sürer.
HALK OYUNLATIMIZ:
GELENEKSEL TÜRK MUTFAĞI ::::
SÜNNET:
HACİVAT VE KARAGÖZ
ADETLER: