EPİSTEMOLOJİ (BİLGİ FELSEFESİ) - Tanımı: Bilgi kuramı, bilen ile bilinen; suje ile obje yani insan ile nesne arasındaki ilişkiyi inceleyen felsefe disiplinidir. - Konusu: Bilgi kuramı, bilginin eleştirisini yapmak, kaynağını, özünü, niteliklerini araştırmak, bilginin mutlak mı yoksa göreceli mi olduğunu irdelemek gibi konuları araştırır.
- Bilgi Kuramının temel Kavramları: -a-) Doğruluk: Bilgi kuramına göre doğruluk, bilginin bilgisi edinilen şeyle tam uygunluğudur. Yani sözü edilen şeyle söylenenin tam uygunluğudur. -b-) Gerçeklik: Dış dünyada nesnel bir varoluşa sahip olan varlık, somut olarak varolanların tümü, bilen insan zihninden bağımsız olarak varolan varlıklar. -c-) Temellendirme: Ortaya konulan bir soru ya da ileri sürülen bir sav için dayanak bulma işi.
BİLGİ KURAMININ TEMEL PROBLEMİ: (DOĞRU BİLGİ VAR MIDIR?) A- DOGRU BİLGİNİN İMKANSIZLIĞINI SAVUNANLAR: - Felsefede, doğru bilginin mümkün olup olmadığı sorusuna "olumsuz" yanıt verenler "SEPTİKLER" (Kuşkucular) olarak adlandırılırlar. - Doğru bilginin mümkün olmadığını savunan görüşlerin kaynağı 5. Yüzyıla dayanır. Doğa filozoflarının ilk unsur yani ana madde (Arkhe) konusunda farklı cevap vermeleri "SOFİSTLERİ" ve "SEPTİKLERİ"doğru bilgiye ulaşılamayacağı sonucuna götürmüştür.
1- SOFİSTLER: - Özellikleri: - Felsefenin doğayı açıklamak yerine insanı ve toplumu incelemesi gerektiğini savunan ilk düşünürler Sofistlerdir. Bu anlamda felsefelerinin ana konusu insandır. -RELATİVİSTTİRLER (Göreceliliği savunurlar). -Algısal dünyanın bilgisinin kişiden kişiye değiştiğini savunan sofist PROTAGORAS'a göre, "Rüzgar soğuk olduğu için üşümeyiz, biz üşüdüğümüz için rüzgar soğuktur." - Dogmatizme karşı ilk tepki geliştirenler Sofistlerdir. Dolayısıyla dogmatiklerin aksine, mutlak (değişmez), doğru bilginin olmadığını savunurlar.
-PRAGMATİSTTİRLER (faydacıdırlar) -PRAGMATİSTTİRLER (faydacıdırlar). Sofistler için önemli olan doğru bilgi değil kişiye yararlı olan bilgidir. -Sofistler Filozof değil birer "PARALI ÖGRETMENDİRLER". Yaşadıkları dönemde Atina'nın demokrasiyle yönetiliyor olması sebebiyle siyasetle de ilgilenmişlerdir. Demokrasilerde konuşma, düşünceleri iyi anlatma mevki ve başarı sahibi olmanın ön koşullarındandır. Sofistlerde bu ihtiyacı karşılamak yönünde paralı öğretmenlik yapmışlardır. - Temsilcileri: -a-) Protagoras (M.Ö. 480-410) -b-) Georgias (M.Ö. 483-375)
2- SEPTİKLER (KUŞKUCULAR): - Özellikleri: - İnsan zihninin kesin bilgiye ulaşamayacağını, gerçeğin özünü bilemeyeceğini dolayısıyla da doğru bilgiye ulaşmanın imkansız olduğunu savunmuşlardır. - Septiklere göre, her şeyin ölçüsü insansa, bilgi de kişiden kişiye değişiyorsa doğru bilgiye ulaşmak imkansızdır. Bu sebeple, her hangi bir konuda olumlu ya da olumsuz bir yargıda bulunmamayı esas almışlardır. - Septikler için şüphe doğruya ulaşma yönünde bir amaç değildir. Şüphe etmenin kendisi bir amaçtır.
- Temsilcileri: -a-) Pyrrhon (M.Ö. 360-270) -b-) Timon (M.Ö. 325-235) -NOT: Septisizm, bilim ve teknolojinin ortak kabul gören sonuçlar ortaya çıkarması ve olağanüstü gelişmeleri ile felsefi bir öğreti olarak varlığını sürdürememiştir. Fakat septisizm, dogmatizm karşısında eleştiriyi ve kuşkuyu kullanarak bilime önemli bir katkıda bulunmuştur.
-B- DOGRU BİLGİNİN MÜMKÜN OLDUGUNU SAVUNANLAR: 1- RASYONALİZM: (Akılcılık) - Tanım: - Aklın kendisinin hiçbir gözlemin ve duyumun yardımı olmaksızın gerçek bilgiyi verebileceğini ileri süren görüştür. - Temsilcileri: -a-) SOKRATES: (M.Ö. 469-399) - Kesin ve genel geçer bilginin olduğunu ve bunun doğuştan geldiğini savunur.
Sokrates bu görüşünü temellendirmek için iki yöntemden yararlanır: Sokrates bu görüşünü temellendirmek için iki yöntemden yararlanır: *İroni (Alay): Sokrates bu yöntemle bir konuda çok şey bildiğini iddia eden insanlara sorular sorarak, o konuda aslında hiçbir şey bilmediklerini göstermeye çalışmıştır. *Maiotik (Düşünce doğurtma): Bu yöntemle ise, bir konuda hiçbir şey bilmediğini iddia eden insanlara uygun sorular sorarak aslında o konuda çok şey bildiklerini göstermeye çalışmıştır.
SOKRATES’İN ÖLÜMÜ
-b-) PLATON (EFLATUN): (M.Ö. 427-347) - Platon, Sokrates'in öğrencisidir. O da öğretmeni gibi kesin ve genel-geçer bilginin varlığını ve bu bilgilerin doğuştan geldiğini savunur. - Platon'a göre bilmek, "İDEA"ları (fikir, düşünce) hatırlamaktır. - Platon bu düşüncesini "İDEALAR KURAMI" ile açıklamıştır.
- Platon'un "İdealar Kuramına" göre, birbirinden tümüyle farklı olan iki dünya söz konusudur. *Nesneler Dünyası: Platon'a göre, nesneler dünyası; Sürekli olarak oluşan, değişen ve yok olan objelerin dünyasıdır. Nesneler, ideaların yansımaları, gölgeleridir. *İdealar Dünyası: Platon'a göre, idealar dünyası; Öncesiz ve sonsuz yani ezeli ve ebedi olan düşüncelerin dünyasıdır. Asıl gerçek varlıklar idealardır ve bunlar ancak akılla kavranabilir.
PLATON’UN MAĞARA ÖRNEĞİ Platon “Devlet” adlı eserinde “uyanmış” kişi ile “uyuyan” kişi arasındaki farkı mağaradan çıkış sembolizmiyle şöyle açıklamıştır: Derin bir mağaranın dibinde, çocukluklarından beri ayak ve boyunlarından zincirlenmiş halde insanlar yaşamaktadır. Bunlar “uyuyanlar” sayılan kimselerdir. Mağaranın girişine sırtları dönük olarak zincirlenmiş olan bu insanlara ışık arkalarından geldiğinden ve zincirlenmiş boyunlarını çeviremediklerinden ışığı doğrudan görememektedirler. Yalnızca önlerine bakabilmekte ve ancak ışığın duvara yansıttığı kukla türünde gölgeler görebilmektedirler.
Gün ışığına çıkmadıkça “hakikatler”i göremeyecek olan bu kimseler, ancak objelerin mağara duvarına yansıyan gölgelerini görebilmekte ve bu gölgelere bakarak, o objeler hakkında yalan yanlış birtakım yorumlarda bulunmaktadır. Hakikatleri görebilmek ancak zincirlerden kurtularak mağaradan gün ışığına çıkmakla olanaklıdır. Kısaca, “uyanış” mağaranın dışına çıkıştır; uyanabilmiş olanlar mağaranın dışında, gün ışığı altında objeleri hakikatte oldukları gibi görmektedirler.
Bir Gün Platon’a İnsanoğlunun En Şaşırtıcı Davranışını Sorarlar, Platon O Soruyu Şöyle Cevaplar: “İnsanoğlu Çocukluktan Sıkılır, Büyümek İçin Acele Eder, Sonra da Çocukluğunu Özler. Hiç Ölmeyecek Gibi Yaşar, Sonra da Hiç Yaşamamış Gibi Ölür. Önce Para Kazanmak İçin Sağlığını Harcar, Sonra da Yitirdiği Sağlığını Geri Kazanmak İçin Parasını Harcar. Hayata Hazırlanmaya O Kadar Zaman Harcar Ki Hayatı Yaşamaya Zamanı Kalmaz. Yarını O Denli Düşünür ki, Bugünün Elinden Kayıp Gittiğini Fark Etmez Bile Oysa Hayat Geçmişte Yâda Gelecekte Değil, Şimdiki Zamanda Yaşanır.”
-c-) ARİSTOTELES: (M.Ö. 384-322) - MANTIK'ın kurucusudur. Eserinin adı ORGANON' (Alet)dur. - İslam dünyasında "MUALLİM-İ EVVEL " (Birinci Öğretmen) adıyla anılır. - Platon'un öğrencisidir, fakat Platon gibi bilginin doğuştan geldiğini savunmaz. - Ona göre akıl bilgi taşıyıcısı değil bilgi üreticisidir.
- Ayrıca Aristo'ya göre, varolanla ilgili gerçek bilgiye ulaşabilmek için onun varlığa gelişini sağlayan dört nedeni bilmek gerekir: *Maddi Neden (varolan ne ise onu oluşturan malzemenin ne olduğu) *Formel Neden (Varlığın özü, şekil) *Yapıcı (El, kol ya da aletler) *Erek (Amaç, Varlığa geliş nedeni)
-d-) FARABİ: (870-950) - Türk asıllı bir filozoftur -d-) FARABİ: (870-950) - Türk asıllı bir filozoftur. - "İSLAM FELSEFESİ"nin kurucusudur. - Aristoteles'in görüşlerine bağlı kalmıştır. - İslam dünyasında "MUALLİM-İ SANİ" (İkinci Öğretmen) olarak anılır. -Farabi insanı tanımlarken “alem büyük insandır; insan küçük alemdir.” Diyerek bu iki kavramı birleştirmiştir. İnsan ahlakının temeli, ona göre bilgidir; akıl iyiyi kötüden ancak bilgiyle ayırır. İnsan için en yüksek en büyük erdem olan bilgi, insan beyninin çalışması sonucu elde edilemez; çünkü tanrısaldır, doğuştandır
-e-) RENE DESCARTES: (1596-1650) - "MODERN FELSEFE"NİN ve "ANALİTİK GEOMETRİ"NİN kurucusudur. - Bilginin elde edilmesinde "ŞÜPHE"Yİ temel alır. Varlıkların gerçek olduklarını kanıtlamada şüpheyi metot olarak kullanan Descartes şöyle der kendi varlığını kanıtlamak için: "Şüphe etmek düşünmektir." "Düşünmek ise varolmayı" gerektirir. "Düşünüyorum öyleyse varım." (Cogito ergosum) - DUALİST (İkici) bir filozoftur. Çünkü ona göre gerçekten varolan iki cevher vardır. Yer kaplayan "MADDE" ve düşünen "RUH".
-f-) HEGEL: (1770-1831) - Alman "İDEALİZMİ"nin en önemli filozofudur. - Hegel'e göre deneye başvurmadan sırf düşünce (AKIL) ile gerçek bilgiye ulaşabilir. -Hegel'in kurduğu sisteme “Diyalektik Mantık” denilir. Buna göre bir fikir(yani tez), karşısındaki başka bir tezle(anti-tezle) karışır, bundan yeni bir anlayış doğar ki buna sentez denilir.
-Her şey sürekli bir değişim ve hareket halindedir görüşü ile "DİYALEKTİK" yöntemin en önemli temsilcileri arasında yer alır. - Hegel'e göre her şey üç aşamalı bir gelişme sonucunda gerçekleşir: *Tez *Antitez *Sentez Örneğimiz bir elma ağacı olsun. Buna göre; Elma ağacının TEZ’i : “Çiçek” ANTİTEZ’i : “Çiçeğin Yok olması” SENTEZ’i : “Elma yani Meyve’dir”
- Hegel'e göre, biricik, canlı felsefe, çelişmelerin -daha doğrusu karşıtların- felsefesidir; çiçek, meyvenin ortaya çıkmasına yol açar, ama meyvenin ortaya çıkması için de, çiçeğin ortadan kalkması gereklidir. Demek ki üremenin gerçeği, hem çiçek hem meyve olmaktır. Ölüm hem ortadan kaldırmadır, hem yeniden doğuşu sağlayan koşuldur.