DİVAN EDEBİYATI
DİVAN EDEBİYATI İslâmîyet’in din olarak kabul edilmesiyle başlamıştır. Anadolu’da 13-19. yy. arasında gelişen bir edebiyattır. Arap-Fars (özellikle Fars) edebiyatları geleneğine dayanarak kurulmuştur; zamanla taklit aşamasını geçip klasik edebiyat kimliğini kazanmıştır. Din, Allah ve peygamber sevgisi, tasavvuf vb. konular önemli bir yer tutar. Şiirler, “divan” adı verilen yazmalarda topladığı için “Divan edebiyatı” denilmiştir. Bu edebiyat dönemi için aşağıdaki terimler de kullanılmıştır: a. Yüksek zümre edebiyatı: (eğitim seviyesinin yüksek olması) b. Saray edebiyatı: (padişahlar tarafından destek görmesi nedeniyle) C. Klâsik Türk edebiyatı (özgün bir nitelik kazanması) d. Eski Türk edebiyatı: (Osmanlı devletiyle paralel gelişmesi) e. İslam Etkisinde Türk edebiyatı... (İslami etki taşıması) Divan edebiyatında nesirden (düzyazı) çok nazıma (şiir) önem verilmiştir. Nesirde de nazım öğeleri (seci, aliterasyon, ahenk vb) kullanılmıştır. Dil; süslüdür, Arapça ve Farsça kelimelerin yoğun olarak kullanılması nedeniyle de ağırdır. İki ana evresi vardır: a. Kuruluş Dönemi (13-15 yy) b. Olgunluk Dönemi (16-18 yy) Kurallara ve kalıplara sıkı sıkıya bağlıdır. Beslendiği kaynaklar şunlardır: Dinî inançlar, İslamî ilimler, tarihî olayları, tasavvuf, Hint-İran kökenli efsaneler, peygamber kıssaları, evliya menkıbeleri, çağın bilimleri, günlük olaylar, gelenek ve görenekler, terimler, deyimler ve atasözleri...
DİVAN ŞİİRİNİN ÖZELLİKLERİ Nazım birimi genel olarak “beyit”tir. Dörtlük ve ve bentlerden de yararlanılmıştır. Ölçü, aruz ölçüsüdür. Son zamanlarında çok az da olsa, Nedim gibi şairlerce hece kullanılmıştır. Nazım şekilleri genelde Fars edebiyatı aracılığıyla Arap edebiyatından alınmıştır. Tuyuğ ve şarkı Türklere özgü nazım biçimleridir. Rubai ve mesneviyi bu edebiyata Farslar kazandırmıştır. Redif ve kafiyeye önem verilerek göz için kafiye esas alınmış; bu nedenle de daha çok tam ve zengin kafiye kullanılmıştır. Şiirlerin (kasideler ve mesneviler hariç) belli bir adı yoktur. Şiirin sonunda şairin mahlası (takma adı) geçer. Nazım şekilleri ve türleri kesin sınırlarla birbirinden ayrılmıştır. Şiirlerde genellikle parça güzelliğine önem verilmiştir. (kaside ve özellikle mesnevi hariç) Sanat için sanat anlayışı hakimdir. Bu yönüyle klasisizm akımına benzer. Anlam derinliği ve söyleyiş güzelliğine çok önem verildiği için edebi sanatlara sıkça başvurulmuştur.
DİVAN ŞİİRİNİN ÖZELLİKLERİ Konular genellikle hayattan kopuk ve soyuttur: aşk, tabiat, sevgili, ölüm, ıstırap, şarap, övgü ve din... Hayattan kopuk diye eleştirilse de tabiatı, yaşamı, sorunları, ahlakı işleyen şiirler de yazılmıştır: hicviye, pend-name, şitaiye, ıydiye.. Yüksek zümre edebiyatı diye eleştirilse de çeşitli sanat ve mesleklerden gelmiş sanatçılarda da bu tarzda ürünler vermiştir: profesör, şeyhülislam, hekim, kadı, öğretmen, katip, mütercim, türbedar, remilci, ayakkabıcı... Duygu ve düşünceler, “mazmun”larla (kalıplaşmış sözlerle) anlatılır. Hepsi aynı düşünce ve duyguyu özgün bir tarzda söyleme peşindedir. Şairin büyüklüğü söyleyişin özgünlüğünde ve güzelliğindedir. Sevgili tipi ortaktır: boyu servi, kaşı hilal veya keman, çenesi elma, ağzı nokta, kirpikleri ok... Divan şiirinde aşk büyük yer tutar; ama bu aşk hem dünyevi hem de tasavvufidir. Tasavvufa bağlanan şairin amacı, "mutlak güzellik" olan "Allah’ı bulmak"tır. İlahî aşk, maddi aşkla başlar; bir güzele aşık olan şair, duygularını daha sonra soyutlama yoluyla ilahî aşka dönüştürerek Allah’a kavuşmak için çabalar. Fuzuli Beyit Örnek Divan şairi daima aşıktır. Şair bu aşk derdinden memnundur; bu derdin dermanı gene bu derdin kendisidir. Beşerî aşk (mecazi aşk) zamanla yerini ilahi aşka (aşk-ı hakikiye) bırakır. Âşık mecazî sevgilisine kavuşmak istemez. Üstatların şiirleri taklit edilerek nazirecilik geleneği oluşturulmuştur. En başarılı Divan şairleri şunlardır: Baki, Fuzuli, Nedim ve Nef’î, Şeyh Galip...
DİVAN ŞİİRİNDE NAZIM A. BİÇİMLERİ B. TÜRLERİ a. Beyitlerle b. Dörtlük c. Bentlerle 1. MÜNACAT 2. TEVHİT 1. GAZEL 1. RÜBAÎ 5. TERKİB-İ BENT 3. NAAT 2. MÜSTEZAD 2. TUYUG 6. TERCİ-İ BENT 4. MEDHİYE 3. KASİDE 3. MURABBA 7. Diğerleri 5. HİCVİYE 4. MESNEVİ 4. ŞARKI 6. MERSİYE 5. KIT’A 7. Diğerleri
Terim anlamı, “ölçülü ve anlamlı, bir dizelik nazım parçası”dır. MISRA Terim anlamı, “ölçülü ve anlamlı, bir dizelik nazım parçası”dır. Bir şiire bağlı olmayan, tek satırlık şiirlere “mısra-ı azade (bağımsız mısra)” denir. Vecize düzeyine yükselmiş mısralara “mısra-ı berceste” ya da “şah mısra” denir. Hâlini bilmez perişanın perişan olmayan (Ahmet Paşa) Gönüldendir şikayet kimseden feryadımız yoktur (Nev’î) O mâhiler ki derya içredir deryayı bilmezler (Hayalî)
BEYİT Sözlük anlamı “ev”dir. Terim anlamı anlamca birbirine bağlı aynı ölçüde iki dizelik nazım birimidir. Beyit nazım birimi özellikle Divan şiirinde kullanılır. Beyit nazım birimiyle yazılan şiirlerde her beyit bir anlam bütünlüğü oluşturur. Beyitte dizeler birbiriyle kafiyeli olabileceği gibi kafiyesiz de olabilir. Beyti oluşturan dizeler arasındaki kafiye şiirin türüne ve beytin şiirdeki yerine göre değişir. İç bade güzel sev, var ise akl-ü şuurun Dünya var imiş, ya ki yok imiş, ne umurun. La- edri O gül-endam bir al şala bürünsün yürüsün Ucu gönlüm gibi ardınca sürünsün yürüsün. (Enderunlu Vasıf) Zen merde civan pîre, keman tire muhtaç Ebna-yı beşer, hasılı cümle alem birbirine muhtaç. Basîri O dem ki fani dünyadan Muhammet Mustafa gitti. Sevindi ahiret amma bu dünyadan safa gitti Aziz Mahmut Hüdaî B
1. GAZEL Beyit sayısı 5 ile 15 arasında değişir. Divan edebiyatının en yaygın kullanılan nazım biçimidir. Gazelde; başta aşk, sevgi, güzellik gibi lirik konular olmak üzere felsefî, dinî ve öğretici konular işlenebilir. Konularına göre şu adları alır: âşık-âne, rind-âne, şûh-âne, hikemî... Gazellerin özel bir adı yoktur; genelde rediflerine göre adlandırılır. Nazım birimi beyittir. Kafiye düzeni: aa ba ca... Kaynağı Arap şiiridir; kasidenin tegazzül bölümünden oluşmuştur. Genellikle gazelin beyitleri arasında konu bütünlüğü yoktur; her beyitte farklı bir konu işlenebilir. İç uyakların bulunduğu gazellere musammat gazel denir; bu gazelleri oluşturan beyitler ortadan ikiye bölündüğünde abab, cccb, dddb şeklinde dörtlükler oluşur. Gazelde bütün beyitlerde aynı konu işleniyorsa “yek-ahenk”; bütün beyitler aynı söyleyiş güzelliğindeyse “yek-avaz” adını alır. Gazelin ilk beytine “matla” (doğuş yeri), son beytine “makta” (kesme yeri) denir. İlk beyitten sonraki beyte "hüsn-i matla" (güzel başlangıç), son beyitten öncekine "hüsn-i makta" (güzel bitiriş) denir. Gazelin en güzel beyti ise "beytü'l-gazel" ya da "şah beyit" adıyla anılır. Şair, mahlasını (şairin takma adı) maktada ya da "hüsn-i makta”da söyler. Fuzuli, Baki, Nedim, Necati, Şeyhülislam Yahya, Naili ve Şeyh Galip önemli gazel şairlerimizdir.
a b c d e f g Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı Felekler yandı âhımdan muradım şem’i yanmaz mı a Matla beyti Kamu bîmarına cânan devâ-yı derd eder ihsan Niçin kılmaz bana derman beni bîmar sanmaz mı b Hüsn-i matla Şeb-i hicran yanar cânım döker kan çeşm-ı giryânım Uyarır halkı efgânım kara bahtım uyanmaz mı c İç kafiye var; musammat gazel Gül-i ruhşârına karşu gözümden kanlı akar su Habîbim fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı d Gamım pinhan dutardım ben dediler yâre kıl rûşen Desem ol bî-vefâ bilmem inanır mı inanmaz mı e Değildim ben sana mâil sen ettin aklımı zâil Bana ta’n eyleyen gafil seni görgeç utanmaz mı f Hüsn-i makta Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı g Makta beyti
2. MÜSTEZAD Gazelin özel biçimidir. Konu bakımından gazelden farkı yoktur. Sözcük anlamı “ziyadeleşmiş, artmış, çoğalmış”tır. Uzun dizelere kısa bir dize ekleyerek yazılır. İki kısa dize de eklenebilir. Uzun mısralara eklenen kısa mısralara ziyade denir. Matla (doğuş) beyti yoktur. Bülbül yetişir bağrımı hûn etti figânım Zabt eyler dehânın Hançer gibi deldi ciğerim tîğ-i zebânın Te’sîr-i lisânın .... (İzzet Molla)
Arap edebiyatından alınmıştır. Nazım birimi beyittir. 3. KASİDE Arap edebiyatından alınmıştır. Nazım birimi beyittir. Şu bölümlerden oluşur: 1.Nesib/Teşbib 2. girizgâh 3. tegazzül 4. methiye 5.fahriye 6.dua. Din ve devlet büyüklerini övmek için yazılır. Beyit sayısı genellikle 33-99 arasındadır. Kafiyelenişi gazeldeki gibidir: aa ba ca da... Su Kasidesi, Güneş Kasidesi gibi redifine göre; tevhit, münacat, naat, methiye gibi de konularına göre isimlendirilir. İlk beytine “matla”; son beytine “makta”; en güzel beytine “beytülkasid”; mahlâs beytine “taç beyit” denir. En meşhur kaside şairleri şunlardır: Ahmet Paşa, Bakî, Fuzulî, Nef’î, Nedim...
KASİDENİN BÖLÜMLERİ 1. NESİB (TEŞBİB) Kasidenin başlangıç bölümüdür. Bu bölümde, bir tabiat tasviri yapılır ya da sevgilinin güzelliklerinin anlatılır. Bahar, kış, yaz, ramazan, bayram, gül, güneş, savaş, at veya bir güzel anlatılabilir. Kasideler bu bölümde işlenen konulara göre adlandırılır: ıydıye, ramazaniye... 2. GİRİZGÂH (GİRİZ) Bir beyitten oluşur. Asıl konuya giriş yapmak üzere söylenir. 3. MEDHİYE Kasidenin asıl bölümüdür. Bu bölümde, Allah, peygamber ya da kasidenin sunulduğu kişi övülür. Bu bölümde abartılı ve sanatlı bir övgü vardır. Birçok beyitten oluşur. 4. FAHRİYE Abartılı bir dil kullanılır. Şairin övündüğü / kendi kendini övdüğü bölümdür. 5. TEGAZZÜL Kasidenin içindeki gazeldir. Her kasidede bulunmaz. Kasideyle aynı ölçüdedir. Tegazzül, 5-12 beyit arasında değişir. 6. DUA Şairin, kaside yazdığı kişi için dua ettiği bölümdür.
1 Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlare su Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su a Bu şiiri açıklamalarıyla birlikte alalım) Matla beyti ve Nesib/teşbib: Sevgi teması 2 Suya virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet çekmesün Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gül-zâre su b 3 Ârızun yâdıyla nem-nâk olsa müjgânum n'ola Zayi olmaz gül temennâsıyla virmek hâre su c 4 Dest-bûsı ârzûsıyla ger ölsem dostlar Kûze eylen toprağum sunun anunla yâre su d 5 Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme İktidâ kılmış târîk-i Ahmed-i Muhtâr‘e su e Girizgah: Suyun efendimizin yoluna girdiği belirtiliyor. Konuya giriliyor... 6 Seyyid-i nev-i beşer deryâ-ı dürr-i ıstıfâ Kim sepüptür mucizâtı âteş-i şâre su f Medhiye: (asıl) Peygamberimiz övülüyor. 7 Yümn-i na'tünden güher olmış Fuzûlî sözleri Ebr-i nîsândan dönen tek lü'lü şeh-vâre su g Fahriye ve taç beyit: Şair övünüyor. 8 Umduğum oldur ki rûz-ı haşr mahrûm olmayam Çeşm-i vaslun vire men teşne-i dîdâre su h Makta ve dua: Peygambere kavuşma duası
İran edebiyatından alınmıştır. 4. MESNEVİ İran edebiyatından alınmıştır. Her beytinin kendi arasında uyaklı olması yazma kolaylığı sağlar: aa bb cc dd ee ... Divan edebiyatının en uzun nazım şeklidir (beyit sayısı sınırsız 25 000’e kadar çıkabilir.) Halk hikâyeleri, destanî konular, aşk hikâyeleri, savaşlar, dinî ve felsefî gibi konuların işlendiği mesnevî romanın ve öykünün işlevini görmüştür. Beyitler arasında anlamca bağlılık vardır. Mesnevi bölümlerden oluşur: Önsöz, tevhit, münacat, naat, miraciye, 4 halife için övgü, eserin sunulduğu kişiye övgü, yazış sebebi, asıl konu, sonsöz.
Mesnevide işlenen konular şunlardır: Divan şiirinde beş mesneviden oluşan eserler grubuna (bugünkü anlamıyla setine) “hamse” denir. Ali Şir Nevaî (ilk hamse sahibi) Mevlânâ, Fuzulî, Şeyhî, Taşlıcalı Yahya, Nabî ve Şeyh Galip önemli hamse şairlerimizdir. Mesnevide işlenen konular şunlardır: Aşk: Leyla ve Mecnun, Hüsrev ve Şirin, Yusuf ve Züleyha Din ve Tasavvuf: Mesnevi (Mevlana) Mevlit (Vesiletü’n Necat: Süleyman Çelebi) Öğretici: Kutadgu Bilig( Türkçe İlk mesnevi) Hayriyye (Nabî) Evlenme Sünnet Töreni: Surname (Vehbî) Destan: Şehname (Firdevsî) Eleştiri: Harname (Şeyhî)
Genelde 2 beyitten oluşur. 12 beyte kadar yazılanlar da vardır. 5. KITA Genelde 2 beyitten oluşur. 12 beyte kadar yazılanlar da vardır. Dörtlük de denir. Kafiye düzeni gazeldeki gibidir: xa-xa Beyitler arasında anlam bütünlüğü vardır. Değişik konularda yazılır: önemli bir düşünce, hikmet, nükte, eleştiri... Genellikle mahlâs kullanılmaz.
1. RUBAİ (II. DÖRTLÜKLERLE) İran edebiyatından alınmış nazım biçimidir. Tek dörtlükten oluşur. Kafiye şeması şöyledir: aaxa Kendine özgü aruz ölçüleriyle yazılır. Felsefî, tasavvufi, aşk gibi konular özlü bir biçimde işleyen nazım biçimidir. Halk şiirindeki maniye benzer. Bu şiirlerde, az sözle çok şey söylemek esastır. Rubailer genellikle mahlassız şiirlerdir. Divan’larının sonunda rubaiyat başlığı altında sıralanırlar. Bu nazım biçiminin en önemli şairi İranlı Ömer Hayyam; bizde ise Mevlânâ, Azmizade Haleti, Nabî, Nedim, Yahya Kemal ve Arif Nihat Asya önemli rubai şairleridir.
2. TUYUĞ (II. DÖRTLÜKLERLE) Tuyug, yalnız Türk edebiyatına ait bir (Millî) nazım biçimidir. Halk şiirindeki maninin karşılığı da denebilir. Tek bir dörtlükten oluşur. Aruzun özel bir kalıbıyla yazılır. Tuyuğun kafiye şeması rubaideki gibidir: aaxa Rubaide işlenen konular tuyuğda da işlenir. Manide olduğu gibi cinaslı uyak kullanılır. Halk şiirinde 11’li kalıpla söylenen mani biçimindeki şiirlere de tuyuğ denir. 16. yy’dan sonra hemen hemen hiç tuyuğ yazılmadı Daha çok Âzerî ve Çağatay edebiyatlarında rastlanan tuyuğ’un en önemli şairleri Kadı Burhaneddin, Nesimi ve Ali Şir Nevai’dir.
1. DÖRTLÜLER [II. Bentlerle Kurulanlar (Musammatlar)] a. MURABBA Dörder dizelik bentlerden oluşan nazım biçimidir. Murabbalarda bent sayısı 3 - 7 arasında değişir. Aruzun her ölçüsüyle yazılabilir. Özellikle felsefî konular ve aşk olmak üzere her konuda yazılabilir. Nazım biçimi şu şekildedir: aaaa bbba ccca ... ya da bbba ccca ddda... Bazen dördüncü mısralar nakarat olabilir. Bu türün en önemli şairleri şunlardır: Nedim, Fuzuli...
b. ŞARKI [II. Bentlerle Kurulanlar (Musammatlar)] Divan şiirine Türklerin kazandırdığı bir (millî) nazım şeklidir. Aşk ve güzellik gibi lirik konularda yazılır. Bestelenmek üzere yazıldığı için bent sayısı azdır. Kafiye düzeni murabbaya benzer: aaaa bbba ccca... Nazım birimi, kafiye şeması bakımından koşmaya benzer. Bu nazım biçimin en önemli şairleri şunlardır: Nedim, Enderunlu Vasıf, Yahya Kemal...
c. TERBİ [II. Bentlerle Kurulanlar (Musammatlar)] Kelime anlamı “dörtleme” dir. Bir gazelin beyitlerinin üstüne başka bir şair tarafından aynı ölçü ve uyakta ikişer dize eklenerek yazılan murabbaya denir. Kafiye şeması: (aa)aa (bb)ba (cc)ca... Az kullanılmış bir nazım biçimidir.
[II. Bentlerle Kurulanlar (Musammatlar)] 2. BEŞLİLER a. MUHAMMES (5) Bu biçimde şarkılar da yazılabilir. b. TARDİYE (5) Muhammesin özel bir biçimidir. Şeyh Galip, Hüsn ü Aşk’ta kullanmıştır. c. TAHMİS (5) Bir şairin gazeline aynı ölçü ve kafiyede üçer mısra eklemeyle oluşur. Nazım biçimi şöyledir: (aaa)aa – (bbb)ba- (ccc)ca... d. TAŞTİR (5) Gazelin beyitleri arasınaüç mısra eklenmesiyle oluşur: a(aaa)a- b(bbb)a- c(ccc)a 3. ALTILILAR a. MÜSEDDES (6) Bentleri 6 dizedir. b. TESDİS (6) Bentleri 6 dizedir. 4. MÜSEBBA (7) Bentleri 7 dizelidir. 5. MÜSEMMEN (8) Bentleri 8 dizelidir. 6. MÜTESSA (9) Bentleri 9 dizelidir. 7. MUAŞŞER (10) Bentleri 10 dizelidir.
Bentlerle kurulan uzun bir nazım biçimidir. 8. TERKİB-İ BEND Bentlerle kurulan uzun bir nazım biçimidir. En az 5, en fazla 10 bentten oluşur. Her bent 5 ile 10 beyit arasında değişir. Genellikle dinî, felsefî ve sosyal yaşamla ilgili eleştiri ve önerilere yer verilir. Toplum aydınlatılmaya çalışılır. Her bendin (terkib-hane, kıta) sonunda vasıta beyti denen bir beyit vardır. Vasıta beyitleri her bendin sonunda değişir ve bunlar kendi aralarında uyaklanır. Bentlerin kafiyelenişi genelde gazeldeki gibidir: aa xa xa xa xa xa bb (v) - cc xc xc xc xc xc dd (v) ya da; aa aa aa aa aa aa bb - cc cc cc cc cc cc dd... Türk edebiyatında Bakî (Kanunî Mersiyesi), Bağdatlı Ruhi ve Ziya Paşa bu alanda en ünlü şairlerimizdir.
İman ile din , akçadır erbâb-ı gınâ-da Ziya Paşa, Terkib-i Bend, 9. bend’ten 1 Pek rengine aldanma felek eski felek-tir Zira feleğin meşreb-i nasazı dönek-tir a Terkib-hane 2 Ya bister-i kemhada ya viranede can ver Çün bay u geda hake beraber girecek-tir x // 3 Allah'a sığın şahs-i halimin gazabından Zira yumuşak huylu atın çiftesi pek-tir 4 Yaktı nice canlar o nezaketle tebessüm Şirin dahi kasdetmesi cana gülerek-tir 5 Bed-asla necabet mi verir hiç üniforma Zerduz palan ursan eşşek yine eşşek-tir 6 Bed-maye olan anlaşılır meclis-i meyde İşret güher-i ademi temyize mihenk-tir 7 Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötek-tir 8 Nadanlar eder sohbet-i nadanla telezzüz Divanelerin hemdemi divane gerek-tir 9 Afv ile mübeşşir midir eshab-ı meratib Kanun-i ceza acize mi has demek-tir 10 Milyonla çalan mesned-i izzete serefraz Birkaç kuruşu mürtekibin cay-i kürek-tir 11 İman ile din , akçadır erbâb-ı gınâ-da Namus ü hamiyyet sözü kaldı fukarâ-da b vasıta
9. TERCİ-İ BEND Biçim ve uyak bakımından terkib-i bende benzese de konusu ve vasıta beyitleri yönüyle terkib-i bend’ten ayrılır. Vasıta beyitleri her bendin sonunda aynen tekrarlanır: aa xa xa xa xa xa bb cc xc xc xc xc xc dd ...; (aa aa aa aa aa aa bb cc cc cc cc cc cc dd...) Her bend terci-hane ve vasıra olmak üzere ikiye ayrılır. Dini konuların işlendiği terci- bend’te genellikle Allah’ın kudreti, evrenin sonsuzluğu, doğanın ve yaşamın karşıtlıkları gibi konular işlenir. Terkib-i bend’ten daha zor yazılan bu nazım biçiminin en güzel örneğini Ziya Paşa vermiştir.
DİVAN ŞİİRİ NAZIM TÜRLERİ 1. MÜNACAT: Allah’a yalvarıp yakarmak için yazılır. 2. TEVHİD: Allah’ın birliğini anlatmak için yazılır. 3. NAAT: Hz. Muhammed’i övmek için yazılır. 4. MEDHİYE: Devrin büyüklerini (han, vezr..) övmek için yazılır. 5. HİCVİYE: Bir kimseyi yermek amacıyla yazılır. 6. MERSİYE: Bir kimsenin ölümü üzerine yazılır. 7. Diğerleri: bahariye, ıydıye, sayfiye, ramazaniye....
1. TEVHİD Allah’ın birliğini ve ululuğunu (tevhid) konu alan şiirlerdir. Tevhit’te Allah’ın büyüklüğü, sıfatları, kudretinin sonsuzluğu, tasvir ve hayal edilebilen şeylerden soyutlanması, hiçbir şeyin ona eş ve benzer olamayışı, bütün kudret ve ilimlerin ona ait oluşu gibi özellikler sanatlı bir üslupla anlatılır. Allah karşısında kulun acizliği vurgulanır. Genellikle kaside biçiminde yazılır. En tanınmış tevhit Nabi’nindir. Mevlîd (Tevhit Bahsi) Allah âdın zikredelim evvelâ Vâcib oldur cümle işte her kulâ Allah âdın her kim ol evvel anâ Her işi âsân ider Allah anâ Işk ile gel imdi Allah aydalum Derd ile göz yaşıle âh idelüm Süleyman Çelebi
2. MÜNACAT Konusu Allah’a yakarış olan şiirlerdir. Genellikle kaside bazen de gazel, kıta, mesnevi biçiminde yazılmıştır. Genellikle divanlarının başına konulur. Hak Taâla azamet âleminin pâdişehi Lâ-mekandır olamaz devletinin taht-gehi Hâstır zât-ı ilâhîsine mülk-i ezeli Bî-hudud anda olan kevkebe-yi lemyezeli Emri vech üzre yer eyler gece gündüz hareket Değişir tazelenir mevsim-i feyz ü bereket Varlığın bilme ne hâcet küre-yi âlem ile Yeter isbâtına halk ettiği bir zerre bile Vahdet-i zâtına aklımca şehâdet lazım Cân ü gönlümce münâcât ü ibâdet lâzım Ey Şinâsî içimi havf-ı ilâhî dağlar Sûretim gerçi güler kalb gözüm kan ağlar Beni afv eylemeye fazl-ı ilâhîsi yeter Sanma hâşâ kerem-i nâ-mütenâhisi yeter. Şinasî
3. NAAT Hz. Muhammed’i övmek amacıyla yazılmış şiirlerdir. Hz. Muhammed’in çeşitli özellikleriyle mucizelerini anlatılır. Daha çok kaside biçimiyle yazılmıştır. Fuzuli’nin Su Kasidesi’ bu türün en güzel örneğidir. Na’t’lara divanların başında tevhit ve münacatlardan sonra yer verilmiştir. Naat yazmakla ünlü kişilere naat-gü, özel dinsel törenlerde naat okuyanlara ise naat-han denir. Türk tasavvuf müziğindeki bir form da bu adla bilinir.
4. MERSİYE Bir ölünün ardından duyulan üzüntü ve acıyı anlatmak, ölen kişiyi övmek amacıyla kaleme alınan şiirdir. İslamiyet öncesi edebiyattaki adı sagu, halk edebiyatındaki adı ise ağıt’tır. Genellikle terkib-i bend ve kaside nazım biçimiyle yazılır. Mersiye okuyan kişiye de mersiyehan denir. Hayvanların ölümü için yazılmış olanları da vardır. Baki’nin Kanunî Sultan Süleyman Mersiyesi meşhurdur.
Bir kimseyi övmek için yazılan şiirlerdir. 5. MEDHİYE Bir kimseyi övmek için yazılan şiirlerdir. Padişah, vezir, şeyhülislam gibi devlet ileri gelenleri ya da 4 halife, din ve tarikat büyükleri için yazılmışlardır. Genelde, kaside nazım biçimiyle; çok az da olsa gazel, mesnevi, musammat biçimiyle de yazılabilir. Medhiyelerde abartılı bir üslûp vardır. Bu türün en güzel örneğini Nef’i vermiştir.
Herhangi bir kişiyi ya da düşünceyi yermek amacıyla yazılır. 6. HİCVİYE Herhangi bir kişiyi ya da düşünceyi yermek amacıyla yazılır. Kaside veya kıta nazım biçimleriyle yazılır. Halk edebiyatındaki karşılığı “taşlama”, yeni şiirimizdeki karşılığı “yergi”, Batı edebiyatındaki adı ise “satirik şiir”dir. Hicviyelerde abartılı bir üslûp vardır. En ünlü hicviye şairi Nef’î’ (Siham-ı Kaza), Şair Eşref..
7. FAHRİYE Şairin kendisini övdüğü (övündüğü) şiirleri denir. Kıta veya kaside nazım biçimleri kullanılır. Genellikle kasideler içinde bir bölümdür. Fahriyede de sanatlı bir üslûp kullanılır. Bu alanda da Nef’î meşhurdur. Not: Divân edebiyatı sosyal yaşamı tümüyle kapsayan bir edebiyat olduğu için yaşamın hemen hemen tüm yönlerini ele almış ve şiirlerde işlemiş bir edebiyattır. Bu yüzden nazım türleri bunlarla sınırlı değildir. Idîye (bayram), Bahariye, Fahriye (Kendini övme), Sûriyye (Sünnet düğünü) vb. türler de vardır.
DİVAN (NESRi)DÜZ YAZISININ GENEL ÖZELLİKLERİ Divan edebiyatında nesre (düzyazıya) inşa, nesir yazana (yazara) münşi, nesirlerin toplandığı eserlere de münşeat denir. Düzyazı şiirin gölgesinde kalmıştır; düzyazı türlerinde dahi şiire ait öğeler kullanılmıştır. Düşünceyi anlatmaktan çok onu süslü bir şekilde dile getirme esas alınmıştır. Cümleler oldukça uzundur. Süslü nesirde, seci denilen (düzyazıdaki iç uyak) uyaklara başvurulmuştur. Noktalama işaretleri kullanılmaz. Sade, orta, süslü nesir olmak üzere üç üç bölümde incelenebilir.
DİVAN ŞİİRİNDE NESİR (DÜZ YAZI) a. Sade nesir b. Orta nesir c. Süslü nesir 1. Tezkire (edebiyat tarihi, eleştiri ve antolojisi) 2. Tarih 3. Sefaret-name (resmi rapor) 4. Seyahat-name (gezi yazısı) 5. Sur-name (düğün yazısı) 6. Gazavat-name (savaş hikayeleri) 7. Siyaset-name (siyaset bilgisi) 8. Münazara (tartışma) 9. Münşeat (mektuplar ve süslü yazılar) 10. Evliya Tezkiresi (evliya biyografisi) 11. Kısas-ı Enbiya (peygamber öyküleri) 12. Siyer (peygamber biyografisi) 13. Hilye (peygamberimizin portresi)
DİVAN EDEBİYATINDA NESİR (DÜZYAZI): 1. Sade Nesir Halkı eğitmek ve bilgilendirmek için yazılan sade bir dille yazılmış nesirlerdir. Bu nesirde; halka yönelik masal, efsane, öykü, destan, dinî ve tasavvufî konular işlenir. Aşıkpaşazade, Mercimek Ahmet (Kabusname), Kul Mesut (Kelile ve Dimne) Evliya Çelebi (Seyahatname)... 2. Orta Nesir Tarih ve bilim kitaplarında gördüğümüz nesirdir. Ustalık göstermek amacı güdülmediği hâlde dili sade nesirden ağırdır. Katip Çelebi’nin bazı eserleri ve Naima Tarihi, Aşıkpaşazade,, Ebülgazi Bahadır Han, Peçevi, Mütercim Asım 3. Süslü (Sanatlı) Nesir Bu nesre medrese öğrenimi görmüş, Osmanlıca’yı iyi bilen yazarlar yönelmiştir. Bu nesirde; seci (düz yazıda kullanılan kafiye), söz ve anlam sanatları ve uzun cümleler görülür. Dil, yabancı söz ve tamlamalarla yüklüdür. Sanatçı ustalığını gösterme amacı güder. Ahlâk ve felsefe konularının işlendiği eserlerde , mektuplarda ve tezkirelerde görülür. En güzel örneklerini veren yazarlar şunlardır: Sinan Paşa (Tazarruname), Veysî, Nergisî...
Tezkire: Ünlü kişilerin hayatının (biyografilerinin) toplandığı eserlerdir. Tezkiretü’ş-şuara / tezkire-i şuara (şair), tezkiretü’l evliya (evliya), tezkiretü’l-hattatin (hattat), tezkire-i ilmiye (alim), tezkire-i musikişinasan (müzik sanatçıları) Tezkireler ilk kez İran edebiyatında ortaya çıktı. Türk edebiyatının ilk tezkiretü'ş-şuarasını Ali Şir Nevaî yazdı: Mecalisü'n-Nefais. Tarih: Tarihi olay ve kişilerin anlatıldığı eserlerdir. Örnek: Peçevi Tarihi, Naima Tarihi, Tarih-i Cevdet... Sefaretname: Siyasî bir görevle yurtdışına gönderilen kişilerin gittikleri yerleri anlattığı eserlerdir. Eser: Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi- Sefaretnamesi Seyahatname: Yazarların gezip gördükleri yerleri anlattıkları eserledir. Seyahatnameler tarihi bir belge niteliği de taşırlar. İki eser: Piri Reis-Kitab-ı Bahriye; Evliya Çelebi-Seyahatname
Siyasetname: Yöneticilik sanatına ilişkin bilgiler veren edebi eserlerdir. En önemli ve ilki ise Yusuf Has Hacib’in Kudatgu Bilig adlı kitabıdır. Siyasetnamelerin en ünlüsü Selçuklu veziri Nizamülmülk’ün Siyasetname’sidir. Münazara: Karşıt iki öğenin ya da karşıt iki görüşün karşılaştırıldığı yapıtlardır. Şiir ya da düzyazı olarak yazılabilir. Münşeat: Mektuplardan ya da çeşitli konulardaki düzyazılardan oluşur. a. Resmi yazılardan oluşan münşeatlar b. Her türden kişinin mektuplarından oluşan münşeat C. Şairlerin mektuplarından oluşan münşeatlar.
Düğün törenlerinin anlatıldığı eserlerdir. Gazavatname: Surname: Düğün törenlerinin anlatıldığı eserlerdir. Gazavatname: Kahramanların savaşlarının anlatıldığı eserlerdir. Evliya Tezkiresi: Din büyüklerinin gerçek ya da efsaneleşmiş hayatları ve kerametlerinin anlatıldığı eserlerdir. Vaazlar ve ahlaki öğütler de yer alır. Sinan Paşa (Tezkiretü’l-Evliya), Ahmed Hilmi (Ziyaret-i Evliya) Kısas-ı Enbiya: Peygamber kıssalarının anlatıldığı eserlerdir. Siyer: Hz. Muhammed’in ve dört halifenin hayatının anlatıldığı eserlerdir. Hilye: Peygamberimizin iç ve dış özelliklerinin anlatıldığı eserlerdir.
DİVAN EDEBİYATINDA NESİR: 13. yy. Nesre pek itibar edilmemiştir. 14. yy: Bu dönemde daha çok didaktik (öğretici) dinî ve ahlakî düz yazılar verilmiştir. Kul mesut: Kelile ve Dimne Battalname ve Danişmentname Eflakî, Menakıbü’l- Arifin 15. yy: Sinan Paşa: Tazarrunâme: (Süslü nesrin en başarılısı), Maarifnâme, Tezkiretü’l-Evliya Mercimek Ahmet: Kabusname (Farsçadan, sade bir dille çevrilmiştir.) Yazıcıoğlu Ahmet Bican: Envarü’l-Aşıkîn 16. yy. Kınalızâde Ali Çelebi: Ahlak-ı Ala’î İbn-i Kemal: Camiü’n Nesih Hoca Sadettin Efendi: Tacü’t Tevarih Gelibolulu Ali: Künhü’l Ahbar Bâbür Şah: Babürnâme (Seyahat ve hatırat kitabıdır. İlk anı kitabımız)
DİVAN EDEBİYATINDA NESİR: 17. yy. Sade, orta ve süslü olmak üzere üç kolda gelişmiştir. Evliya Çelebi: Seyahatname (Bu türün en önemli örneği) Katip Çelebî: Sanat, tarih, coğrafya, tıp, din... alanlarında eser veren bilim adamıdır. Fezleke (tarih), Cihannüma (coğrafya), Keşfü'z-Zünûn (14 bin kitabın adının geçtiği bibliyografya), Mizânü'l-Hak (dinî tartışmalar), Tuhfetü'l-Kibâr fi Esfâri'l-Bihâr (Osmanlı Denizciliği)... Veysî: Habname ve şehadetname (süslü nesir) Nergisî: Mensur hamsesi var. Nihalistan (süslü nesir) Mustafa Naima: Tarih-i Nâimâ İbrahim Peçevî: Tarih-i Peçevî: 18. yy. Mensur eser türünde ve sayısında bir zenginlik görülür. Şiirdeki sadeleşme nesirde de görülmüştür. Naima, Tarih-i Naima 28 Mehmet Çelebi: Sefaretname-i Fransa İbrahim Hakkı: Marifetname Aziz Efendi: Muhayyelat (Muhayyelat-ı Aziz Efendi 19. yy Mütercim Âsım Efendi : Asım Tarihi Ahmet Cevdet Paşa: Tarih-i Cevdet
DİVAN ŞİİRİNDE AKIMLAR: TASAVVUF AKIMI İlk temsilcisi Ahmet Yesevi’dir. (12yy) Anadolu’daki (13 yy) ilk temsilcileri şunlardır: Tekke şiirinde Yunus Emre, Hacı Bekaş-ı Veli; Divan şirinde Mevlana, Sultan Veled... Bu akım İslam dininin temeli olan “tevhid”Alah’ın birliği inancına dayanır. Allah’a bilgi, akıl ve korku gibi yollarla değil; ancak aşkla ulaşılacağına inanılmıştır. Bundan dolayı da “aşk” bu akımın temel konusu olmuştur. Evrende tek varlığın bulunduğu bu varlığın da Allah olduğu, öteki varlıkların ise onun yansıması olduğu görüşü hakimdir. Allah’a “şeriat-tarikat-marifet-hakikat” basamaklarını çıkmakla ulaşılacağına inanılmış; bu basmakların rehberlerle çıkılacağı düşünceyle nsanlara “insan-ı kâmil” olmanın yolları gösteren tarikatlar kurulmuştur. Birçok divan şairi tasavvuf düşüncesini eserlerinde işlemiştir.
2. TÜRK-İ BASİT (BASİT TÜKÇE) AKIMI 15. ve 16 yy.’da görülmüştür. Türkçe sözcüklerle şiir yazan şairleri küçümseyenlere, Türkçeyi kaba ve zevksiz bulanlara tepki olarak doğmuştur. Devrin büyük şairleri tarafından pek ilgi görmemiştir. Temsilcileri sanat güçlerini gösteren eser verememiştir. 15. yy. sonunda Aydınlı Visalî’nin öncüsü olduğu bu akım en güçlü temsilcileri 16. yy. şairlerinden Edirneli Nazmî ve Tatavlalı Mahremî’dir. İlkeleri şu şekilde özetlenebilir: a. Divan şiiri nazım biçimleri ve aruz ölçüsü kullanılsa da Türkçe sözcükleri kullanmak b. Divan şiirindeki mazmunların (kalıplaşmış sözler) yerine halk şiirindeki mecaz, deyim ve benzetmeleri kullanmak c. Arapça ve Farsça sözcüklerden olabildiğince kaçınmak
3. SEBK-İ HİNDİ Sebk-i Hindi; Hint tarzı, üslubu demektir. 17. yy.’da Hindistan’a giden İranlı şairlerin açtığı bir çığırdır. Türk şairleri tarafından 17. ve 18. yy.’da benimsen bu akımın temsilcileri şunlardır: Neşatî, Nailî, Fehim, Şeyh Galip... Nef’î ve Nedim (kısmen etkilenmişler) Bu akımın ilkeleri şöyledir: a. Anlamı derinleştirip kapalı ve girift hale getirmek (kısa ve özlü) b. Geniş bir hayal gücüne yer vermek c. Yeni mazmunlar kullanmak d. Şiiri yaşamdan soyutlayıp tasavvuf ve derin acılara yöneltmek e. İnsan mantığını zorlayan abartılı ve hayali bir anlatım yolu seçmek f. Yeni sözcüklere ve tamlamalara başvurmak
4. MAHALLİLEŞME (YERLİLEŞME) 16. yy.’dan sonra görülmeye başlandı. Bakî’nin ilk habercisi olduğu bu akımın en güçlü örneklerini 18. yy’da Nedim verirken 19 yy’da da Enderunlu Vasıf bu akımın sınırlarını genişletmiştir. Aşık tarzı Türk şiiri ile Divan şirinin birleşimi olarak görülebilir. Nedim bu akımın etkisiyle Hece ölçüsünde türkü yazdı. Halk deyimleri, yaşamı ve dili bu akım sayesinde şiire yansıdı. Sadeliğe yakın bir Türkçe kullanılmıştır. İstanbul’un değişik semtleri, eğlenceleri, köşkleri... gazel ve şarkı ve şehrengizlere yansıdı. Divan şiirin soyut dünyasına bir tepki olarak ortaya çıktı. Bu akım Tanzimat sanatçılarını da etkilemiştir.
5. HİKEMÎ ŞİİR AKIMI ???????????? İnsana, yaşam tecrübesine dayalı, doğruyu ve güzeli göstermeyi amaçlar. Nabî Ekolü, Hakîmâne şiir de denilen bu akım; düşünceye ağırlık veren, okuyucuyu düşündürmeyi, aydınlatmayı amaçlar. 17. yy. da görülen bu akımın ilk ve en güçlü temsilcisi Nabî’dir. Nabi’den sonraki en önemli temsilcisi de Koca Ragıp Paşa’dır. Bu akımdan Tanzimat şairlerinden Ziya Paşa ve N. Kemal de etkilenmiştir. Bu akıma bağlı sanatçıların dili çağdaşlarına göre daha sadedir.
Bunalan halk, çareyi din ve tasavvufta görmüştür. 13. YÜZYIL TÜRK EDEBİYATI Türk boyları ve devletlerinin iç çatışmaları ve Moğol istilaları yaşanmıştır. Bunalan halk, çareyi din ve tasavvufta görmüştür. Anadolu’ya gelinmiş; farklı kültürlerle karşılaşılmıştır. Yesevîlik, Bektâşîlik, Mevlevîlik tarikatları doğmuştur. Tasavvuf hem seçkinlerin hem de sıradan halkın ilgisini çekmiştir. Şiir, düz yazıdan daha çok ilgi görmüştür. Dini eserle beraber dindışı şiirler de verilmiştir. Divan edebiyatı (Dehhanî, Mevlana) ve tekke edebiyatı (Yunus Emre) bu dönemde kurulmuştur.
Bilinen ilk Divan şairidir. HOCA DEHHANÎ Bilinen ilk Divan şairidir. Din dışı konularda ve lirik tarzda şiirler yazmıştır. Şiirlerinin en önemli teması aşktır. Anadolu’ya Horasan’dan gelmiştir. İran edebiyatı etkisiyle din dışı şiirler yazdı. Farsa’ça bir Selçuk Sehnamesi yazdığı da söylenir. Şiir: 1 kaside, 9 gazel Selçuk Şehnamesi:(Selçuklu sultanı III. Alaattin Keykubat’ın buyruğuyla)
MEVLANA CELALADDİN RUMÎ ( 1207 – 1273 ) Tasavvuf edebiyatının yüzyıllarca etkili olmuş en önemlilerindendir. Anlayış ve kurallarıyla yeni bir tarikatın (Mevlevîlik) temellerini atmıştır. Belh’te doğan Mevlânâ, mutasavvıf olan babası Bahaeddin Çelebi’nin Konya’ya göç etmesiyle burada yaşamıştır. Dönemin alimlerinden dersler almış, gizemli kişiliğiyle bilinen ve aşkın bir sûfî olan Şems-i Tebrizî’nin etkisiyle tasavvufa yönelmiştir. Mevlânâ, Allah aşkını, insanın ona ulaşması gerektiğini, evrensel ahengin ancak coşkun bir kalple yakalanabileceğini dile getirmiştir. Tüm varlığı, tüm insanları kapsayıcı engin hoşgörüsü nedeniyle Müslüman olmayan aydınlar ve kişilerce de ilgi görmüştür; günümüzde de etkisi sürmektedir. Eserlerini -birkaç Türkçe beyit hariç-Farsça yazmıştır. Mesnevî: 26.000 beyitlik bu mesnevî en önemli eseridir. Farsça yazılmıştır. Dinî, tasavvufî ve öğretici bir eserdir. İçindeki öykü ve fabllar, atasözleri ve deyimler ile başlı başına bir kültür hazinesidir. Esere, çeşitli devirlerde edip ve alimlerce şerhler (açıklama-tefsir) yazılmıştır. Ünlü İran şairi Molla Camî, Mevlânâ‘nın büyüklüğünü anlatmak için: “Peygamber değildir; ama kitabı vardır.” demiştir. Şiir: Birkaç adet Türkçe şiiri vardır. Divân-ı Kebir: (Farsça Şiirlerinden oluşan) Fîhi Mâfih: (Ne varsa içindedir; nesir) Mecâlis-i Seb'a: (Yedi Meclis; nesir) Mektubat: Devrin büyüklerine yazılmış; 145 mektuptan oluşur.
Mevlevilik tarikatının kurucusudur. SULTAN VELED (1224-1312) Mevlânâ’nın oğludur. Mevlevilik tarikatının kurucusudur. Mevlevîliğin yayılması için çalıştı. Eserlerini Farsça yazan şair; Türkçe şiirler de yazmıştır. Tasavvuf esaslarını yaymak için sade Türkçeyle yazdığı şiirler önemlidir. Eser: İbtida-name (Farsça mesnevi) İntiha-name (Farsça mesnevi) Rübab-name (Farsça mesnevi)
Dini ve tasavvufi şiirler yazdı. Lirik şiirleriyle tanınır. ŞEYYAD HAMZA (13-14 yy) Dini ve tasavvufi şiirler yazdı. Lirik şiirleriyle tanınır. Yunus tarzı şiirin habercisidir. Hem aruz hem de heceyle yazdı. Eserleri 13 yy. Türkçesini göstermesi bakımından önemlidir. Gazel,kaside,mesnevi tarzında şiirler yazdı. Yusuf ü Züleyha: Divan edebiyatının ilk Yusuf ü Züleyha’ mesnevisidir.
Tasavvuf edebiyatının öncülerindendir. AHMET FAKİH (?-1252?) Tasavvuf edebiyatının öncülerindendir. Yaşamı ile ilgili bilgiler menkıbeleşmiştir. Hicaz’a gittiği hicaz dönüşü Kudüs’te 2 ay kaldığı biliniyor. Çarh-name: 100 beyitlik didaktik bir mesnevi Kitabu Evsafı Mesacidi’ş-Şerife: Kutsal toprakları anlattığı bu eser, gezi yazısı türünün bizdeki eski örneklerindendir.
Mesnevi sayısında bir artış görülür. 14. YÜZYIL TÜRK EDEBİYATI Selçuklular döneminde Arapça ve Farsçaya artan ilgi azalmış; beylikler döneminde beyler (Karamanoğlu Mehmet Bey öncülüğünde) Türkçe yazmayı teşvik etmiştir. Eserlerde aruz ölçüsünün gittikçe daha başarılı kullanıldığı görülmektedir. Divanların sayısında artış olur; kaside, kıt’a, rubai gibi nazım şekillerinde Türkçe eser verilir. Yazma ve tercüme eserlerin türü ve konusunda çeşitlilik görülür: fabl (Kelile ve Dimne), dini-tasavvufî mesneviler, Aşk mesnevileri... Mesnevi sayısında bir artış görülür.
GÜLŞEHRÎ (1250-1335) Asıl adı Ahmed olan şair Gülşehri olarak bilinen Kırşehir’de yaşadığı için bu adla anılmıştır. Farsça ve Arapça öğrenmiş, ancak o, Türkçe yazmış, Türkçe söylemiştir. Ahi Evran’ın ölümünden sonra Ahilik postuna oturmuş; tekkesinde Mevleviliği yaymaya çalışmıştır. Gülşehrî, Anadolu Selçuklu Devleti'nin son devirlerinde, Sultan Veled, Yunus Emre, Âşık Paşa gibi Türkçe yazıp Türkçe söyleyen ozanlarımız arasındadır. Gülşehrî'nin Ahi Evran hakkında yazdığı bir risaleden başka, Onu Türk Edebiyatının Türkçeci, güçlü bir ozanı olarak tanıtan eseri Mantıku’t-Tayr olmuştur. Şiir: 7 gazel Mantık’ut-Tayr: Feridun Attar’dan (Farsçadan) çevirdiği mesnevi; bu eserin aslına sadık kalmamış; Kelile ve Dimne’den ve Mesnevî’den de ilaveler yapmıştır. Gülşehrî, bu eserinde Türk diline hayrandır. Türkçe'nin Farsça ve Arapça’dan üstün, tatlı bir uyuşumu olduğunu, bunu belirlemek için de bu eseri yazdığını söyler. Feleknâme: Farsça mesnevî
KADI BURHANEDDİN (1344-1398) Kayseri'de doğmuştur. Babasından ve devrin büyük alimlerinden ders aldı. Eretnaoğulları'na kadı sonra vezir oldu. 1381'de Sivas'ta tahta çıktı. 18 yıllık sultanlığı savaşlarla geçti; bu mücadelelerde başı kesilerek öldürüldü. Çok hareketli, maceralı bir siyaset hayatı yaşarken bir yandan da fıkıh ilmi üzerine Arapça eserler yazdı. Arapça, Farsça, Türkçe şiirler de yazdı. Duygusal hayatında da o kadar coşkun ve ateşlidir. Şiirlerinin çoğunu aruz, bir kısmı da heceyle yazmıştır. Şiirlerini Azeri Türkçesiyle yazdı. Lirizmden hoşlanan dünya zevklerine düşkün bir kişiliği vardır. Tuyuğ ve gazelleriyle tanındı. “Tuyuğ” nazım biçiminin en önemli temsilcisidir. Dîvân: Türkçe
AHMEDî (14.YY) ( 1334 - 1413 ) Eğitim amacıyla Mısır’a gittiği, dönüşte Kütahaya’ya yerleştiği kaynaklarda yer alır. Bilim adamı (astronomi, tıp geometri...; fıkıh, hadis...) olarak yetiştiği halde şair ve hoşsohbet kişiliğiyle tanınmıştır. Devrinin en çok eser verimli şairlerindendir. Divan şiirinin ilk başarılı şairi kabul edilir. Söz sanatlarını ve halk dilini çok ince bir zevkle kullanmıştır. Din dışı (tasavvuf dışı) lirik şiirleriyle meşhur olan şair; tasavvufî şiirler de yazdı. Divân: İskender-nâme: (mesnevi; edebiyat ve bilim tarihi açısından önemli, din, tıp, siyaset, ahlak, astronomi konularını içeren bilimsel bir eser) Cemşid ü Hurşit (mesnevi) Tervih-el Ervah: (tıpla ilgili mesnevi)
SEYYİD NESİMÎ (14.YY) ?-1404? Azeri sahasında yetişmiş bir şairdir. Dili oldukça sadedir. Tasavvufî ve lirik şiirleriyle meşhurdur. İran’da “Hurufilik” tarikatının savunucularından olan şair; Halep’te bu inancı yüzünden derisi yüzülerek öldürüldü. Divan şiiri nazım biçimleri yanı sıra yazdığı tuyuğlarla da meşhur olmuştur. Sonraki şairleri özellikle Bektaşi şairleri etkilemiştir. Hurufilik: Her şeyi harflerle açıklamaya çalışan bir tarikattır. Divan: Türkçe Divan: Farsça
Asıl adı Ali olan şair, Kırşehir’de doğdu. ÂŞIK PAŞA 14 yy. (1272-1333) Asıl adı Ali olan şair, Kırşehir’de doğdu. İyi bir öğenim gördü; Arapça ve Farsçayı öğrendi. Yunus Emre’nin etkisi görülen şair, hem hece hem de aruz veznini kullandı. Âşık Paşa Garipname’yi bilinçli olarak Türkçe yazmış; edebî dilin Türkçe olması konusunda gayret göstermiştir. Anadolu Türkleri arasında tarikat şeyhi olarak tasavvufu yaymak için çalıştı. Mevlana’nın Mesnevi’de amaçladığını; Türkçe yazdığı Garipname adlı mesnevide yaptı. Şiirler: Türkçe yazılmış şiirleri sonradan derlenmiştir. Garipname: Türklere tasavvufu öğretmek amacıyla yazılmış bir mesnevidir.
15. YÜZYIL TÜRK EDEBİYATI Anadolu Türk birliğinin sağlanmış; İstanbul’un fethiyle Yükselme Dönemi başlamıştır. Padişahlar da şiirle ilgilenmişlerdir: (II. Murad: Muradî; Fatih: Avnî; II. Beyazid: Adlî; Cem Sultan) Padişahların ilgi ve teşviki edebiyat ve sanatın gelişimine ivme kazandırmıştır. Şairler; İran şairleriyle boy ölçüşmeyi amaçladıklarından şiir dilinde Arapça ve Farsça sözcüklerin sayısı artmıştır; sadeleşmeyi savunan “Türk-i Basit”çilerin Türkçe sözcüklerle şiir yazma çabası cılız bir hareket olarak kalmıştır. Nesirde; halkın yararlanması amacıyla yazılan tarihî, dinî ve ahlakî eserlerde sade bir dil kullanılırken sanat yapma amacıyla yazılan eserlerde ise, (Sinan Paşa- Tazarruname) sanatkârane bir dil kullanılmıştır. Mesnevi ve hamse sayısında artış olmuştur. İlk şairler tezkiresi yazılmıştır: A. Ş. Nevaî: Mecalis’ün Nefais Anı türünün ilk örneği verilmiştir: Babürşah: Babürname
ALİ ŞİR NEVAÎ (1441-1501) Büyük bir devlet adamı ve büyük bir edebiyatçıdır. Çağatay edebiyatının en önemli şairidir. 30’a yakın eser vermiş önemli bir şairdir. Bilinçli bir dil milliyetçisidir. Birçok Divan şairini etkilemiştir. Türk edebiyatında “hamse”(beş mesnevi) sahibi ilk şairdir. Türk edebiyatının ilk şairler tezkiresini yazmıştır: Mecalisü’n-Nefais Sultan Hüseyin Baykara’nın okul arkadaşı olan şair onun vezirliğini de yapmıştır. Düz yazıları da vardır. Eserleri: Muhakemetül-lûgateyn (Farsça): Türkçe ile Farsçayı karşılaştırarak Türkçeyi üstün tutmuştur. Eseri, o dönemde Türkçenin ikinci plâna itilmesine tepki olarak ve yeni yetişen şairlere Türkçenin de üstün bir şiir dili olduğunu kanıtlamak için yazmıştır. Divan: (3’ü Türkçe 1’i Farsça olmak üzere 4 adet) Mecalisü’n-Nefais (İlk şairler tezkiresi) Mizanül-Evzan (Vezinlerin terazisi) Mahzen’ül –Esrar (Sırlar Hazinesi) MantıkuıtTayr (Kuşların dili)
ŞEYHÎ ( ? - 1431? ) Asıl mesleği hekimlik olan şairin adı Hekim Sinan’dır. İran'da tasavvuf ve tıp eğitimi almıştır. Şeyhi, Anadolu'da Divan Edebiyatı'nın kurucularından sayılır. Kuvvetli bir tasavvuf kültürü aldığı hâlde tasavvuf dışı şiirler de yazmıştır. Gazelleri ile de bilinen şair; asıl şöhretini mesnevisiyle sağlamıştır. Türkçe, bütün incelikleriyle onun elinde edebî bir dil hâline gelmiştir. Divan: Gazelleri önemlidir. Husrev ü Şirin: (mesnevi) Harname: 126 beyitlik küçük bir mesnevidir. Şair, Çelebi Sultan Mehmet'i tedavi etmiş ve buna karşılık ona Tokuzlu köyü tımar olarak verilmiş; ancak bu tımarın eski sahipleri tarafından soyulmuş, bundan çok etkilenip ünlü mesnevisi Harnâme'yi yazmıştır. Harname (eşek-name), olmayacak umutlara kapılan, sonunda elindekileri de yitiren kişileri yermek için yazılmış bir hicivdir.
“Şairler Sultanı” unvanı almış, büyük bir şairdir. AHMET PAŞA (?- 1497) “Şairler Sultanı” unvanı almış, büyük bir şairdir. Fatih’in sohbet arkadaşı, veziri ve hocasıdır. Fatih’le araları açılan şair; “kerem” redifli kasidesiyle idamdan kurtulmuştur. Zarif ve nüktedan biridir. Beğendiği şiirlere çok güzel nazireler yazmıştır. Türkçeyi bilinçli, iyi ve ölçülü bir şekilde kullandı. Şiir içinde düşürdüğü tarihlerle (ebced hesabı) bu işi sanat hâline getirdi. Şiirleriyle birçok şair etkilemiştir. Din dışı konularda eser verdi. Divan: Tek eseri.
NECATÎ BEY (? -1509) Kastomanu’da nakkaşlık yaparken yazdığı şiirlerle tanındı. Ünü saraya kadar ulaşınca Fatih tarafından saraya alınıp katiplik görevine getirildi. İçten ve duygu yüklü gazelleri meşhurdur. Eğitim seviyesi çok yüksek olmayan şair sade halk Türkçesiyle şiirler yazmıştır. Şiirlerinde, deyim ve atasözlerinden yararlanmıştır. Dili yönüyle kendinden sonraki Fuzuli ve Bakî gibi büyük şairleri etkilemiştir. Divan: Tek eseri
SÜLEYMAN ÇELEBİ 15 yy. (1351-1422) İyi bir eğitim aldı; Bursa Ulu Câmi’nin baş imâmlığına getirildi. İranlı bir vâizin Hz. Muhammed ile Hz. Îsâ arasında bir farkın olmadığını iddia etmesi üzerine “Vesîlet-ün-Necât”ı yazdı. MEVLİD [Vesîlet-ün-Necât (Kurtuluş Yolu)] Hz. Muhammed'in diğer peygamberlere göre bütün üstünlüklerini, en güzel sözcükler ve en vecîz ifâdelerle anlatmıştır. Eserde, lirizm ve öğreticilik iyice kaynaştırılmıştır. Arûz vezni ile yazılmıştır. Titiz bir çalışmayla, mesnevi nazım biçimiyle yazılmıştır. Türk edebiyatında “mevlid” çığırını açıp bu türün en meşhur eseri olmuştur. Mevlid günümüzde de büyük bir ilgiyle okunmakta/dinlenilmektedir. Mevlid şu bölümlerden oluşur: 1. Münâcaat (Allahü teâlâya yalvarma), 2. Velâdet (Peygamberimizin doğumu), 3. Risâlet (Peygamberliğin bildirilişi), 4. Mîrâc (Göklere çıkışı, Cennet'i ve Cehennem'i görmesi), 5. Rıhlet (Peygamberimizin vefâtı) 6. Dua
Divan edebiyatı zirveye çıkmıştır. 16. YÜZYIL TÜRK EDEBİYATI Divan edebiyatı zirveye çıkmıştır. Fars edebiyatının etkisi azalmıştır. Şairler; taklitten kurtulup özgünlüğe erişmiştir. Biçim ve içerikte bazı yerli öğeler oluşturmuşlardır. Cılız bir hareket de olsa, Edirneli Nazmî, Tatavlalı Mahremî’nin başını çektiği Türk-i Basit cereyanı ortaya çıkmıştır. Nesir dilinde basit, orta, süslü olmak üzere üç yol takip edilmiştir. Anadolu sahasında yazılan ilk tezkire örneği verilmiştir: Edirneli Sehi Bey: Heşt Behişt Fuzûlî, Hayâlî, Bâkî, Bağdatlı Ruhî ve Zâtî gibi şairler; Sehi Bey, Âşık Çelebi, Latifî gibi tezkireciler yetişmiştir.
BAKÎ 16. yy (1526-1600) Asıl adı Mahmut Abdülbaki olan şair, İstanbul'da doğmuştur. Babası Fatih Camii müezzinlerindendir. İyi bir eğitim alıp müderris olan Baki, Kanunî döneminde saraya girmiş; kadılık, kazaskerlik gibi görevlerde bulunmuş; çok istemesine rağmen “Şeyhülislam” olamamıştır. Sultanü'ş-Şu'ârâ (Şairlerin Sultanı) olarak anıldı. Dünya zevkini, hayattan kâm almayı prensip edinmiştir. Şiirlerinde tasavvufa hiç yer vermeyip aşk, tabiat, zevk, eğlence, neşe, devrin zenginliği... gibi konuları işledi. Sözcük seçiminde titiz davranıp söyleyiş güzelliğine önem vermiştir. Ses ahengini sağlamıştır. Şiirin iç ve dış yapısında Kanunî devrinin ihtişamını duyurmuştur. Halk söyleyişlerine yer vermiş; temiz bir dil kullanmıştır. Söz sanatlarını da başarıyla kullanmıştır. Kendinden sonraki şairleri etkilemiştir. Divan: Rindane gazelleri ve Kanunî Mersiyesi meşhurdur.
FUZULÎ (1495-1556) Gerçek adı Mehmed bin Süleyman’dır. Kerbelâ’da (Bağdat) yaşamış, türbedarlık yapmıştır. İyi bir eğitim görmüş, Arapça ve Farsçayı öğrenmiştir. Yaşamı sıkıntılar içinde geçmiştir. Din alanında ve mantık ve matematik gibi bilimsel konularda kendini yetiştirmiştir. İlimsiz şiiri temelsiz duvara benzetir. Eserlerini Azeri lehçesiyle yazmıştır. Divan şiirin en büyük ve en lirik şairi kabul edilir. Şiirlerinde Tasavvuf, aşk ve ıstırabı işleyen şair; rindâne gazelleriyle meşhur oldu. Mecazî aşkı bırakıp hakikî aşkın peşine düşer. Aşk acısından hoşnut olup derdinin dermanının dert olduğunu söyler; vuslatı istemez. Tekke ve Divan şairleri kadar halk şairlerini de etkilemiştir. Divan: Fuzûlî Divanı, Türkçe Divan, Farsça Divan Leylâ vü Mecnun: Türk edebiyatının en meşhur mesnevisidir. Şikâyetname: Hiciv türünde yazdığı bir mektuptur. Diğerleri: Hadikatüs-Süeda, Beng ü Bade, Sakîname (Heft Cam), Tercüme-i Hadis-i Erbain, Rind ü Zahid, Sıhhat ü Maraz, Muamma Risalesi, Matlaul-itikad...
Tasavvufa şiirlerinde yer verdi. Fuzulî’nin etkisinde kalmıştır. BAĞDATLI RUHÎ (?- 1605) Asıl adı Osman olan şair Bağdat'ta doğdu; birçok yeri gezdi, Şam’da öldü. Tasavvufa şiirlerinde yer verdi. Fuzulî’nin etkisinde kalmıştır. Gazel ve kasidelerinde rindâne ve aşıkâne bir hava görülür. Dili sade ve gösterişten uzaktır Sosyal aksaklıkları işleyen Terkib-i Bend’i en önemli eseridir. Bu esere Ziya Paşa, M. Naci gibi birçok şair tarafından nazire yazıldı. Divan: Gazel, kaside, terkib-i bent
Osmanlı Devleti duraklama devrine girmiştir. 17. YÜZYIL TÜRK EDEBİYATI Osmanlı Devleti duraklama devrine girmiştir. Ekonomik, sosyal, siyasi çalkantılar; dış ilişkilerde bozulmalar görülmüştür. Edebiyat ve sanat önceki yıllara göre daha ileri bir düzeye ulaşmıştır. Osmanlı şairleri, İranlı şairlerle rahatlıkla boy ölçüşebilecek duruma gelmiştir. Gazel ve kasidede Nef’î, Nabî, Şeyhülislam Yahya, Nail-î Kadim; bilim alanında Katip Çelebi; Tarih alanında Peçevî, Naima; gezi alanında Evliya Çelebi; düz yazıdaysa bu yüzyılda Nergisî, Veysî gibi kimseler öne çıkmıştır.
NEF’Î (1575-1633) Erzurum’da doğan şairin asıl adı Ömer’dir. İyi bir medrese eğitimi aldı; Arapça ve Farsça öğrendi. İstanbul’da; çeşitli devlet görevinde bulundu; ancak hicivleri nedeniyle hiçbirinde tutunamadı. Sert kişiliği, onu çağının en büyük hicivcisi yapmış; zamanın vezirlerinden Bayram Paşa’yı, hatta IV.Murat’ı hicveden şiirleri hayatına mal olmuştur. Hicvin ve kasidenin en büyük şairidir. Överken göklere çıkaran yerince de yerin dibine batıran abartılı bir üslubu vardır. Sağlam bir tekniği, ağır bir dili, cesur bir söyleyişi vardır. Şiirde sözün gücüne, söyleyiş ve ses unsuruna önem verdi. Divan: Türkçe Dîvân, Farsça Dîvân Siham-ı Kaza (Kader Okları): Hicivlerini topladığı eseri
NABÎ (1642 - 1712) Asıl adı Yusuf olan şair; Urfa’da doğdu, İstanbul’da öldü. İyi bir öğrenim görmüştür. Divan şiirine öğretici bir boyut kazandırmıştır. Atasözlerinden ve hikmetli sözlerden yararlanmıştır. Yaşadığı altı padişah devrinin sosyal zaaflarını görmüş, toplumcu bir şair duyarlılığıyla çağın aksaklıklarını sade ve ince bir dille yermiştir. Halkın ruh haline tercüman olan, toplum hayat ve psikolojisine bağlı hakîmâne (didaktik) gazeller yazdı. Nabî ekolü olarak da bilinen hikemi şiirin öncüsü ve en kuvvetli temsilcisi olmuş; birçok şairi etkiledi. Sanatta açıklık taraftarı olan şair; güzelden çok doğrunun peşine düşmüştür. Divan: Hakîmâne gazelleri önemli Mesnevî: Hayriye (dini ve ahlaki öğütler), Hayrâbâd, Surname...
18. YÜZYIL TÜRK EDEBİYATI Osmanlı Devleti’nin Gerileme Devrine girmiştir. Kültür ve sanatta ilerlemeler görülmüştür.??????????? İstanbul, kültür ve sanat merkezi olarak etkinliğini sürdürmüştür. Klâsik şiir belirli kalıplar içerisinde son arayışlarını yaptı. Özellikle Nedim gazel, kaside ve şarkı; Şeyh Gâlip ise gazel ve mesnevî türünde başarılı eserler ortaya koydu. Koca Ragıp Paşa hikemî şiirler yazdı. Düz yazıda; Yirmisekiz Mehmet Çelebi (Sefaretname), Aziz Efendi eserler verdi. Mahallileşme (yerlileşme) akımı etkili oldu. Bu yolla dilde bir dereceye kadar sadeleşme görüldü. İstanbulluların dili, deyimleri, sözleri şiire girdi. Lâle Devrinin eğlenceleri, yaşantısı şiire yansıtıldı. Bazı divan şairleri, koşma, türkü gibi nazım biçimlerini kullandı. Bazı halk şairleri de divan şairlerinden etkilendi.
NEDİM (1680-1730) Asıl adı Ahmet’tir. İstanbullu şairlerimizdendir. İyi bir medrese eğitimi almıştır. Şiirleriyle devlet büyüklerinin ve özellikle de III. Ahmed'in takdirini kazanmıştır. Patrona Halil isyanı sırasında ölmüştür. Nedim, İstanbul'un eğlence dünyasının ve Lale Devri’nin güzelliklerinin şairi olarak yaşamış ve yaşadıklarını şiirleştirmiştir. Dinî konulara hiç yer vermemiştir. Halk ruhunu, deyimlerini, zevkini, coşkusunu, İstanbul’u ve İstanbul Türkçesini şiirlerine yansıtan şairin; yalın, açık, musukili ve akıcı bir dili vardır. Gazel şairi olan Nedim şarkıda da en önemli isimdir. Söz sanatlarını başarıyla kullanıp dilde ve nazım biçimlerinde yenilikler denemiştir. Divan edebiyatının katı kurallarının dışına çıkarak mahallileşme cereyanını başlatmıştır. Hece ölçüsüyle bir türkü de yazmıştır. Birçok şairi etkilemiştir. Divan:
ŞEYH GALİP (1757-1799) İstanbul'da doğdu, yaşadı ve öldü. Galata Mevlevihanesi şeyhliğini sekiz yıl yürütttü. Çok genç yaştayken güçlü bir şair ve geniş kültürlü bir aydın olarak tanındı. Henüz 24 yaşındayken divan sahibi olan şair, 26 yaşlarında Türk edebiyatında mesnevi türünün en başarılı örneklerinden biri sayılan "Hüsnü Aşk" adlı eserini tamamladı. Hayal gücünün zenginliği ve hayallerinin özgünlüğüyle diğer Divan şairlerinden ayrılır. Divan edebiyatının son büyük üstadıdır. Sebk-i Hindî akımının temsilcisidir. Dili süslü, musukili ve ağırdır. Divan: Hüsn ü Aşk: Tasavvuf sembolleriyle örülü “alegorik” bir mesnevîdir. Devir nazariyesini, Allah aşkını, tarikat felsefesini bu eserinde işlemiştir. Hüsn-i mutlak olan Allah’ı ve onun güzelliğini bulma yolundaki âşığın başına gelebilecekleri anlatmıştır.
Osmanlı Devleti parçalanmaya devam etti. 19. YÜZYIL TÜRK EDEBİYATI Osmanlı Devleti parçalanmaya devam etti. Bütün çabalara rağmen edebiyatta büyük atılımlar yapılamadı. Belirli nazım biçimleri içinde belirli konular, redifler ve uyaklar içerisinde sıkışıp kalındı. Teknik, içerik ve estetik bakımından örnek alınabilecek gazeller ve beyitler yazılsa da Divan şiiri son günlerini yaşadı. Enderunlu Vasıf ve Keçecizâde İzzet Molla, Leskofçalı Galip, Yenişehirli Avni ve Seyhülislam Arif Hikmet gibi şairler yetişti.
KEÇECİZADE İZZET MOLLA: Divan şiirinin Tanzimat'tan önceki son üstadıdır. Edebî kültürü çok güçlüdür; Nef’î, Nedim ve Şeyh Gâlib ve Fuzûlî'nin etkileri görülür. Kaside, gazelde ve mesnevide çok başarılı örnekler verdi. Hece vezniyle bazı türküler de yazmıştır. Mihnet-i Keşan Gülşen-i Aşk: mesnevi ENDERUNLU VÂSIF: Zamanının çok okunmuş, çok sevilmiş bir şairidir. Halk söyleyişlerini, hattâ kadınlara özgü dili kullanmıştır. Eski kuralların dışına çıkıp yenilikleri denemeye çalışmıştır. İstanbul'un halk şivesiyle yazdığı birçok şarkısı bestelenmemiştir. Basitliğe düşen şairin şiirleri teknik olarak kusurludur. Diğerleri: Şeyhülislâm Arif Hikmet, Leskofçalı Galip, Yenişehirli Avni, Hersekli Arif Hikmet,
1. Aşağıdaki özelliklerden hangisi Divan nesrinde yoktur? A) Dilin, yabancı kelime ve tamlamalarla yüklü olması B) Söz ve ses sanatlarına önem verilmesi C) Söyleyiş güzelliğinden çok düşünceye önem verilmesi D) Kullanılan cümlelerin çok uzun olması E) Noktalama işaretlerine yer verilmemesi (1974)
2. Bir merhaleden güneşle derya görünür Bir merhaleden her iki dünya görünür Son merhale bir fasl-ı hazandır ki sürer Geçmiş gelecek cümlesi rüya görünür Bu parçanın nazım şekli aşağıdakilerden hangisidir? A) Rubai B) Murabba C) Tuyuğ D) Şarkı E) Musammat (1974)
3. Divan şiiri, özellikle kasidelerde, bir 1 bakıma en az yarar güden şiirdir. Divan şairi, gazellerde salt söz ustalığına önem 2 verir, bu ustalığı ile duygulandırır okuyucusunu. Mesnevilerde Divan şairi 3 halk hikayecisi ile birleşir. Gazellerde ise 4 şiire yararın karıştığı daha belirgindir. Bu paragrafta bilgi yanlışlığı vardır. Paragraftaki numaralandırılmış sözcüklerden hangilerinin yerleri değiştirilirse, bu yanlışlık giderilmiş olur? A) 2. ile 3. nün B) 4. ile 1. nin C) 1. ile 2. nin D) 3. ile 1. nin E) 4. ile 3. nün (1976)
4. Aşağıdakilerden hangisi Divan şiirinin belirleyici özelliklerinden biri değildir? A) Mecaz ve mazmunlarla yüklü olması B) Dış dünyaya yönelik somut konuların işlenmesi C) Şekil güzelliği sağlamak için eşanlamlı sözlere yer verilmesi D) Kişisel sevinçlere ve acılara çok az yer verilmesi E) Tasavvufla ilgili terimlere geniş ölçüde yer verilmesi (1977)
A) kaside - gazel - rubai - mersiye 5. Aşağıdaki dizilerin hangisinde konularına göre adlandırılan şiirler birlikte verilmiştir? A) kaside - gazel - rubai - mersiye B) terkibibent - kaside - naat - güzelleme C) müstezat - ağıt- mesnevi - hicviye D) şarkı - nefes - taşlama - terciibent E) mersiye - koçaklama - tevhit – ilahi (1978)
6. “Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib Kılma derman kim helakim zehri dermanındadır.” Bu beyitte, Divan edebiyatının ortak konularından hangisi işlenmiştir? A) Aşk acısından duyulan mutluluk B) Sevgiliye duyulan özlem C) Aşk ıstırabının insanı olgunlaştıracağı inancı D) Sevgilinin cefasının sürüp gitmesi için Tanrı’ya yakarış E) Aşk derdine derman bulunamayışı (1981- ÖYS)
7. “Beni ağlan beni kim, üstüme gelmez ölicek Bir avuç toprak atar bad-ı sabadan gayrı” Yukarıdaki dizeler, Divan şiiriyle ilgili olarak aşağıda verilen yaygın yargılardan hangisiyle bağdaşmaz? A) Bütün şiirlerde aruz ölçüsü kullanılmıştır B) Yapıt, değişmez kurallara göre, güçlü bir düzen içinde ve çoklukla beyit beyit işlenir. C) Söz ve anlam sanatlarına sık sık başvurulur. D) Biçim ve söyleyiş kaygısı oldukça ağır basar. E) İnsandan kopuk, insanı anlatmayan soyut bir dünyası vardır. (1981- ÖYS)
8. Sanatın, yalnızca bir süs varlığı olarak ele alındığı Divan yazınında aşırı bir yabancılaşma görülür. Sanatın, yaşamın bir parçası olarak kabul edildiği halk şiirinde ise bütün örnekler, kuşlar, sevgililer, güzeller yerlidir. Anadolu’dur. Çünkü Halk ozanı, duyduğu değil gördüğü, tanıdığı kuşu işler şiirinde, bu şiirlerde Divan şiirindeki doğadışı varlıkları göremeyiz. Sözgelimi, halk şiirinde, atmaca tavuğu yer, pilici kapıp uçar. Divan şiirinde güzelin gözleri olan doğan, sevenin gönlünü avlar.” Parçada Divan edebiyatı ve Halk edebiyatına ilişkin olarak aşağıdaki kavramlardan hangisinin üzerinde durulmamaktadır? A) yaşamdan kopukluk - yaşamsallık B) somutluk - soyutluk C) gerçeğe uygunluk - düşçülük D) öznellik - nesnellik E) yerlilik – yabancılık (1982- ÖYS)
9. I) Yollarda kaldı gözlerimiz, gelmedi haber II) Bakarım, bakarım sılam görünmez Birincisi Bakî’den, ikincisi Karaca oğlan’dan alınan bu iki dize için, aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Her ikisi de yalın bir dille söylenmiştir. B) Biri Divan, öteki Halk şiiriyle ilgilidir. C) Her ikisi de aynı ölçüyle söylenmiştir. D) İkisi de bir bekleyişin, özlemli bir arayışın anlatımıdır. E) İkisinde de kolay gibi görünen, gerçekte güç bir söyleyiş vardır. (1982- ÖYS)
10. Nedim’le Fuzulî’yi karşılaştıran aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır? A) Nedim, şiirine günlük hayatı yansıtmış; Fuzulî ise bundan kaçınmıştır. B) İkisi de kasideden çok gazelde başarılı olmuştur. C) Fuzulî tasavvuftan esinlenmiş, Nedim tasavvufla hiç ilgilenmemiştir. D) İkisinin de dili, çağdaşlarına göre daha sadedir. E) İkisinin de “Divan”Iarından başka, “Mesnevi”leri de vardır. (1984- ÖYS)
11. “Fuzulî, Leyla ve Mecnun’u ile bütün edebiyatımız boyunca tek başına kalmış bir eserin sahibidir. Bakî’nin Mersiye’si gibi, onun Mesnevi’si de uzun zamanı kapatan eserlerdendir. Çağdaşı Yahya Bey gibi, Atayî gibi bu yola heves edenler az çok bölgesel konuları ele almışlar ya da çeviriye özenmişlerdir.” Parçaya göre, Fuzulî’nin Mesnevi’si ile Bakî’nin Mersiyesi’nin ortak özelliği aşağıdakilerden hangisidir? A) Uzun zaman, eşdeğerde benzerlerinin yazılmamış olması B) Şairlerinin bu türlerde başka eser vermemiş olmaları C) Bu eserlerle “mesnevi” ve “mersiye” devrinin kapanmış olması D) Türlerinin ilk örnekleri sayılmaları E) İki büyük çağdaş şair tarafından yazılmış (1985- ÖYS)
12. “Roman, edebiyatımıza yeni bir tür olarak Tanzimat döneminde girmiştir. Tanzimat’tan önce (---) ve Halk edebiyatında hikayelerin, hikaye ve roman tekniği ile bir ilgisi yoktur. Özellikle Divan edebiyatında düzyazı ile ya da manzum olarak yazılan hikayeler belli konuların dışına çıkmaz. Halk hikayelerinin birçoğu da (---) karakteri gösterir. Parçada boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerin hangisi getirilmelidir? A) Tekke - destan B) İslamlık öncesi - şiir C) Tekke - mesnevi D) Divan - masal E) Divan – mizah (1985- ÖYS)
13. Aşağıdaki dizilerden hangisi, tümüyle Divan edebiyatı ürünlerinin adlarıdır? A) gazel-şarkı-murabba-mani-mesnevi B) rubai-muhammes-destan-tuyuğ-masal C) tuyuğ-kaside-murabba-türkü-gazel D) müstezat-mersiye-gazel-naat-münacaat E) şarkı-ağıt-rubai-müstezat-mani (1986- ÖYS)
Aşağıdaki edebiyat dönemlerinin hangisinde, şairlerin büyük bir çoğunluğu, şiiri, toplumsal amaçlardan, bilimsel içeriklerden uzak, salt şiirsel değerleri ön plana alarak yazmışlar ve ortak biçimler içinde kalıplaşmış ortak kavramlar kullanmışlardır? A) Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı B) Millî Edebiyat C) Servet-i Fünûn Edebiyatı (Edebiyat-ı Cedide) D) Tanzimat Edebiyatı E) Divan Edebiyatı (1987- ÖYS)
15. Bakî, gelmiş geçmiş Divan şairlerimizin çoğundan daha az eser vermiş, bir küçük divan bırakmıştır. Buna karşın Divan edebiyatımızın en büyük şairlerinden biri olarak bilinir. Bu başarının belli başlı nedenini, onun... aramalıyız. Bakînin tek dizesi bile, yazarını hemen belirler. Bu parçada boş kalan yere aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? A) yergilerindeki hünerinde B) dilindeki sadelikte C) seçtiği konuların güzelliğinde D) kendine özgü üslubunda E) aruzdaki ustalığında (1988- ÖYS)
16.Divan edebiyatı ile Tanzimat edebiyatının karşılaştırılmasına ilişkin aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır? A) Divan şiirindeki ‘parça güzelliği anlayışı yerine, Tanzimat şairleri konu birliğine ve ‘bütün güzelliğine önem vermişlerdir. B) Divan edebiyatında sanatçılar, seçkin kişiler için eser vermiş, Tanzimatçılar ise halk için yazmayı amaçlamışlardır. C) Divan edebiyatında aruz ölçüsü kullanılmış, Tanzimat edebiyatında ise aruzun yanında az da olsa hece ölçüsüne yer verilmiştir. D) Divan nesrinde söz hünerleri gösterme, Tanzimat nesrinde ise birtakım düşünceleri halka yayma amaçlanmıştır. E) Tanzimat nazmında, Divan edebiyatı nazım biçimleri tümüyle bırakılıp Fransız şiirinde görülen nazım biçimleri benimsenmiştir. (1989- ÖYS)
Biyografi türüyle benzerlik gösteren eserlere Divan Edebiyatında ne denir? A)Tezkire B) Münşeat C) Hamse D)Velayetname E) Siyer (1991- ÖYS)
18. Aşağıdakilerden hangisi edebiyatımızda ünlü bir mektuptur? A) Harname B) Şikayetname C) İskendername D) Garipname E) Zafername (1991- ÖYS)
19. Düzenleyicisi pek bilinmez. Halkın sözlü geleneğinde oluşup gider 19. Düzenleyicisi pek bilinmez.Halkın sözlü geleneğinde oluşup gider.Çağdan çağa ve yöreden yöreye içeriğinde olsun,biçiminde olsun,değişikliklere,bozulmalara,kırpılmalara uğrayabilir. Her zaman bir ezgiyle söylenir. Bu parçada aşağıdakilerden hangisinden söz edilmektedir? A) Tuyuğ B) Şarkı C)Türkü D) Rubai E)Gazel (1991- ÖYS)
20.Kasidelerinde kullandığı ağır dil, gazellerinde, özellikle şarkılarında oldukça sadeleşir. Farsça ve Arapça şiirleri de olmakla birlikte şiirlerinin çoğu Türkçe’dir. Kasidelerinden çok, yeni buluşlarla süslediği şarkı ve gazelleriyle ünlüdür.. Gazellerine, “Malumdur benim Sühacım mahlas istemez.” Diye haklı olarak övünecek derecede kişiliğinin damgasını vurmuştur. Bu parçada tanıtılan Divan şairi aşağıdakilerden hangisidir? A) Fuzulî B) Bakî C) Nedim D) Nef'i E) Nabi (1992- ÖYS)
21.Divan edebiyatındaki “gazelin’’ı konu bakımından Halk edebiyatındaki benzeri aşağıdakilerden hangisidir? A)Varsağı B)Destan C)Türkü D)Koşma E)Nefes (1992- ÖYS)
22. Çepçevre bahar içinde bir yer gördük Ferhad ile Şirin’i beraber gördük. Baktık geceden fecre kadar ellerde Yıldızlara yükselen kadehler gördük Bu dörtlüğün nazım şekli aşağıdakilerin hangisidir? A) Rubaî B) Mani C) Şarkı D)Murabba E)Nefes (1992- ÖYS)
23. Gazel ve koşmanın karşılaştırılması ile ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır? A) Gazel, Divan edebiyatına, koşma, Halk edebiyatına özgü nazım biçimidir. B) Gazelde nazım birimi beyit, koşmada dört1üktür. C) Gazel, aruzun istenilen her kalıbıyla yazıldığı halde. koşma, genellikle hoca ölçüsünün 11'li kalıbıyla yazılır. D) Gazel, 10-20 beyitten, koşma 7-12 dörtlükten oluşur. E) Gazellerin konusu sevgilinin güzelliği, aşk ve şarap: koşmalarınki ise genellikle aşk, sevgi ve doğa güzellikleridir. (1993- ÖYS)
24. Aşağıdaki eserlerden hangisi 15 24. Aşağıdaki eserlerden hangisi 15. yüzyılda “mesnevi’ biçiminde yazılmış bir yergidir? A) Tazarru-name B) Kabus-name C) İskender-name D) Har-name E) Garip- name (1994- ÖYS)
25. Aşağıdaki beyitlerin hangisi bir kasidenin matla (ilk) beyitidir? A) Bahar erdi yine düştü letafet gülsitân üzre Yine oldu zeminin lütfü galip âsmân üzre B) Gül devri ayş eyyâmıdır zevk u sefâ hengâmıdır Aşıkların bayramıdır bu mevsim-i ferhunde dem C) Cefâ taşın ne gam atsa Hayalî sana alçaklar Belagat meyvesini hâsıl eden nahl-ı hünersin sen D) Bu devr içinde benim padişeh-i mülk-i sühan Bana sunuldu kaside bana verildi gazel E) Arızın yâdıyla nemnâk olsa müjgânım n'ola Zayi olmaz gül temennâsıyla vermek hâre su (1994- ÖYS)
26. Gazelin ilk beytine matla, genellikle şairin adı bulunan son beytine tegazzül, en güzel beytine II beytül gazel denir. Her beyti aynı konudan III bahseden gazele yek âhenk. her beyti aynı IV derecede güzel gazele yekâvâz adı verilir. V Bu parçadaki numaralı terimlerden hangisinin açıklaması yanlıştır? A) I. B) ll. C) III. D) IV. E) V.
27. Mesneviyle ilgili olarak aşağıda verilen 27. Mesneviyle ilgili olarak aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır? A) Uyak düzeni aa ba ca... biçimindedir. B) Beyit sayısı, konunun işlenişine göre belirlenir. C) Daha çok, aruz vezninin kısa kalıplarıyla yazılır. D) Arap ve Türk edebiyatına İranlılardan geçmiştir. E) Öyküleme gerektiren konular, bu türde işlenmiştir (1996- ÖYS)
28.Divan edebiyatında "hicviye" denilen alaylı yergi şiirinin Halk edebiyatındaki karşılığı aşağıdakilerden hangisidir? A) Koşma B) Semai C) Taşlama D) Destan E) Türkü (1997- ÖYS)
29. Bir şairin, başka bir şairin şiirini konu ve biçim yönünden örnek alarak aynı ölçü aynı uyak ve aynı redifle yazdığı benzer şiire ne ad verilir? A) Muhammes B) Nazire C) Murabba D) Taştir E) Müseddes (1997- ÖYS)
Divan şiiriyle ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır? A) Yabancı sözcüklerle ve kurallarla yüklü bir dil kullanılmıştır. B) Ölçü olarak aruz kullanılmıştır. C) Kavramlar, ortaklaşa kullanılan kalıplaşmış sözlerle anlatılmıştır. D) Konular genellikle gerçek yaşamdan alınmıştır. E) Şiirler "divan" adı verilen kitaplarda toplanmıştır. (1997- ÖYS)
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir bilgi yanlışlığı vardır? A) Divan şiirinde parça güzelliğine değil, bütün güzelliğine önem verilir. B) Tanzimat Dönemi romanlarında kişiler genellikle tek yönlü olarak ele alınır. C) Halk edebiyatında düşünce ve duygular daha çok dörder dizelik bentlerle yansıtılır. D) Servet-i Fünûn dönemi yazarlarının ortak yönlerinden biri eski sözcüklerle yeni imgeler oluşturmaktır E) Hece ölçüsünden yararlanma Millî Edebiyat akımının belirgin özelliklerinden biridir. (1998- ÖYS)
15. yüzyılda Mercimek Ahmet’in Farsça’dan çevirdiği Kabusname 15, yüzyılda derlenip yazıya geçirildiği tahmin edilen Dede Korkut Hikayeleri. 17, Yüzyılda Evliya çelebinin Keşfü’z Zunun’u düzyazı türümüzün öyküye kaynaklık eden ilk ürünleri olarak alınabilir. Klasik Osmanlı düzyasının ürünlerinden olan gazavatnameler ile menakıbnameler de yine bu türün kaynakları arasında sayılabilir. 32. Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisi bilgi yanlışlığına yol açmaktadır I. B) II. C) III. D) IV. E) V. (1998- ÖYS)
33. Bize İran edebiyatından geçmiştir. Dört dizeden oluşur 33. Bize İran edebiyatından geçmiştir.Dört dizeden oluşur.Aruz ölçüsünün kendine özgü kalıplarıyla yazılır.Az sözle önemli bir şey söylenerek sağlanan anlam yoğunluğu,başta gelen özelliğidir.genellikle felsefeyle ilgili düşünsel temalar işlenir. Bu parçada sözü edilen Divan şiiri biçimi,aşağıdakilerden hangisidir? A) Gazel B) Müstezat C) Murabba D) Rubai E) Kaside (1998- ÖYS)
34. Bir kimsenin ölümü üzerine duyulan üzüntü ve acıyı anlatmak, onun erdemlerini, iyi yönlerini dile getirmek amacıyla yazılan şiirlere verilen addır. Ölen bir kişi için yazılan bu tür şiirlere divan edebiyatında ---, halk edebiyatındaysa --- denmiştir. Bu parçada boş bırakılan yerlere, verilen bilgilere göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? A) mersiye - ilahi B) mesnevi - koşma C) mevlit - koşma D) mevlit - ağıt E) mersiye – ağıt (2006- ÖSS)
35. Divan edebiyatı diye adlandırdığımız düşünüş ve yazış biçiminin tam anlamıyla başlaması, Türklerin Anadolu'ya egemen oldukları 13. yüzyıl sonlarına rastlar. Bu edebiyat, --- etkisi altında yeni edebiyatın doğduğu 19. yüzyılın ortalarına kadar sürer. İlk divan şairi diyebileceğimiz şair ise 13. yüzyılda yaşamış olan ---. Bu parçadaki boş yerlere sırasıyla aşağıdakiler-den hangisi getirilmelidir? A) Fransa - Sultan Veled'dir B) Batı - Hoca Dehhânî'dir C) Avrupa - Yusuf Has Hâcib'dir D) Tanzimat- Ahmet Yesevî'dir E) Halkçılık-Âşık Paşa'dır (2006- ÖSS)