Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

KAPITALIZM Kapitalizm, özel mülkiyetin, üretim araçlarının büyük bölümüne sahip olduğu ve işlettiği; yatırım, gelir dağılımı, üretim, mal ve hizmet fiyatlarının.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "KAPITALIZM Kapitalizm, özel mülkiyetin, üretim araçlarının büyük bölümüne sahip olduğu ve işlettiği; yatırım, gelir dağılımı, üretim, mal ve hizmet fiyatlarının."— Sunum transkripti:

1

2 KAPITALIZM Kapitalizm, özel mülkiyetin, üretim araçlarının büyük bölümüne sahip olduğu ve işlettiği; yatırım, gelir dağılımı, üretim, mal ve hizmet fiyatlarının arz ve talebin buluştuğu piyasa ekonomisi tarafından belirlendiği sosyal ve ekonomik sistemdir. Bu sistemde genellikle bireylerin ya da grupların oluşturduğu tüzel kişiliklerin ya da şirketlerin yer, üretim aracı ve para (bkz: finans ve kredi) ticareti yapabilmeye hakkı vardır.

3

4

5 KAPITALIZMIN DOĞUŞU 500 yıl kadar önce Batı Avrupa’da ortaya çıktı. Kesin bir doğum tarihi koymak mümkün değildir. Sanayi devrimi ile doğmuştur. Çürüyen Avrupa feodalizminin içinde toprak sahibi sınıfın egemen olduğu bir toplumda değişim için bastıran güçlerin ittirmesiyle ekonomik bir sistem olarak büyüdü. Yeni kapitalist toplumun farkını sadece ticaret, olarak görmek doğru değildir. Çünkü ticaret hep vardır. Kapitalizmin gelişimi için bir şey daha zorunluydu. Kar ve piyasa ilişkileri toplumsal yaşamın merkezine yerleşti ve üretim sürecinin kendisi rekabete dayalı sermaye yatırımları ve emeğin kar amacıyla istihdamı etrafında belirlenir hale geldi. Kapital (sermaye) sözcüğünün tanımladığı şey kapitalizmin merkezi olan yanıdır. 1500 yıllarında dünyanın birçok yerinde böylesi bir sistemin bazı unsurların yaşama geçmeye çalıştığını görüyoruz. Ancak ilk çıkışı Batı Avrupa’da gerçekleşti. Bunun bir nedeni bu bölgenin dünyanın daha geri kalmış ve Büyük Ortadoğu, Hindistan ve Çin İmparatorluklarına göre daha az denetim ve kontrol altında olmasıydı. Sanayi Devrimi sonrası, 18. yüzyılda kapitalizmin tüm kapasiteyle çalışmaya başladı. Dönüştürme gücü arttı ve hızlandı. Kapitalizm 20. yüzyıla kadar bütün dünyayı kuşattı, dokunmadık yer bırakmadı.

6 Kapitalist toplum, bireylerin son derece çetin ve acımasız bir şekilde birbirleriyle rekabet ettikleri bir arenadır. Bu, aynı Darwin’in tarifini yaptığı, sermayeye sahip olanların yaşayabildikleri, güçsüz ve zayıfların ise ezilerek yok oldukları, acımasızlığın hüküm sürdüğü bir arenadır.

7 KAPITALIST SISTEM PIRAMIDI

8 KAPITALIST DÜŞÜNÜRLER ADAM SMİTH

9 Modern iktisadın babası olarak bilinen Adam Smith, İskoçya’da dünyaya gelmiştir. Babası Kırkcaldy şehrinde çalışan bir gümrük denetleyicisidir. Kesin doğum tarihi bilinmemekle beraber kaynaklarda 5 Haziran 1723’te, babasının ölümünden 6 ay sonra vaftiz edildiği yazılmaktadır. Yaklaşık 4 yaşlarında iken bir Çingene çetesi tarafından kaçırılmıştır. Ancak kısa zamanda amcası tarafından bulunarak ailesine geri verilmiştir. On dört yaşında Glasgow Üniversitesi’nde ahlak felsefesi konusunda eğitim almaya başlamıştır. İfade özgürlüğü, hukuk ve özgürlük konularına olan hevesi burada daha da güçlenmiştir.1740 yılında Oxford’daki Ballıol Koleji’nde okumaya başlamış ancak 1746 yılında okulu terk edip Oxford’un imtiyaz denetimi konusunda eleştirmenlik yapmaya başlamıştır.1748 yılında Edinburgh Üniversitesi’nde Lord Kames ’in koruması altında kamu konferansları vermiştir. Sonraları” servet yönetimi” konusunu ele almış daha sonra ‘ Inquiry into the Nature and Causes of the Wealth of Nations’ adlı kitabında dünyaya açıklayacağı “doğal özgürlüğün açık ve basit sistemi” konusuna değinmiştir.1750 yılı civarlarında David Hume ile tanışmıştır. İskoç aydınlanması ’nın ortaya çıkışında önemli rol oynayan diğer arkadaşları ile Edinburgh Poker Kulübü’nün müdavimi olmuştur. Smith’in Hıristiyan olan babası dinine çok bağlıydı ve İskoç Kilisesi’;nin ılımlı kanadına üyeydi. Babasının dinine çok bağlı olmasının aksine Smith İskoçya’ya deizm yanlısı olarak dönmüştür. Ayrıca Smith felsefi olarak dini, ekonominin önünde bir engel olarak görmüş ve ateizm üzerinden düşünmüştür. Birçok yönden Darwin ile aynı görüştedir.

10 1751 yılında Smith Glasgow Üniversitesi’nin mantık profesörü olmuştur. Ertesi sene de ahlak felsefesi profesörü olarak atanmıştır. Derslerinde etik, konuşma sanatı, hukuk, politik ekonomi, polis ve gelir konularını işlemiştir. Smith bu dönemden sonra konferanslarında ahlak teorilerinden hukuk ve ekonomi konularına ağırlık vermeye başlamıştır. Adam Smith” “Yaratılışın Sorgulanması” ve “Ulusların Zenginliği” adlı kitaplarını 1776 yılında yayınlamıştır. Kitap büyük çoğunluk tarafından genel kabul görmüş ve revaçta kalarak Smith’in meşhur olmasını sağlamıştır. Smith 1778 yılında İskoçya’da vergiden sorumlu devlet bakanı olarak görev yapmıştır. Daha sonra Edinburgh’daki annesinin yanına yerleşmiştir. 17 Haziran 1790 yılında ağır bir hastalık sonrası hayatını kaybetmiştir. Gelirinin büyük bir kısmını gizli yardım fonlarına bıraktığı bilinmektedir

11

12 “Bir metanın fiyatı, toprak rantını, emek ücretini ve o metayı yetiştirmek, hazırlamak ve pazara götürmek için kullanılan mal mevcudunun karının doğal oranlarına göre ödüyorsa ve buna yetecek miktardan ne az ne de çoksa bu meta doğal fiyatı adı verilebilecek bir fiyattan satılmaktadır.” (Smith, 1937, sf. 55-6, vurgu sonradan) Smith’e göre, bir malın piyasada satıldığı fiyata piyasa fiyatı adı verilir. Piyasa fiyatı, doğal fiyatın altında, üstünde ya da ona eşit bir fiyat olabilir. Doğal fiyat, arz ve talep dengesi sonucu oluşur ve tüm meta fiyatlarının, “adeta, sürekli olarak çekimine kapıldıkları bir merkez fiyattır.” Smith, kapitalizmin manufaktür aşamasında, serbest rekabetin düşük fiyatlara yol açtığı, tekelleşmenin devlet eliyle kurulmuş ticaret tekelleri dışında söz konusu olmadığı koşullarda, rekabetin olumlu sonuçlarına dikkat çekmiş, ama bunu yaparken kapitalist girişimcilerin gündelik çıkarlarını değil, kafasındaki ütopik toplumsal düzenin gereklerini dikkate almıştır. Neoliberallerin Smith yorumu ise, tekellerin gücünü tahkim etmek üzere, Smith’in “çalışkan ve ağırbaşlı” emekçilerinin kazanılmış tüm haklarını hedefe koyan bir piyasa fetişizmine dayanmaktadır. Adam Smith’in neoliberal yorumunun temelsizliği, devlet müdahalesi bağlamında daha açık olarak ortaya çıkmaktadır.

13 SİR MAX WEBER

14 WEBERCİ POLİTİK EKONOMİ Weber, Almanya’nın Erfurt şehrinde doğmuştur. Sir Max Weber’in yedi çocuğunun en büyüğüdür. Babası elit bir liberal siyasetçi, annesi Helene Fallenstein ise ılımlı bir protestandı. Sir Weber siyasetin içinde bir figürdü ve aile hayatına da bunu yansıtmıştı, Weber’lerin salonunda bir çok göze batan entelektüel ve politik ağırlanırdı. Genç Weber ve daha sonra kendisi gibi bir sosyolog ve ekonomist olan kardeşi Alfred, işte böyle bir entelektüel ortamda büyümüşlerdir. 1876’da, Max daha 12 yaşındayken, ailesine Noel armağanı olarak iki tarihi metin kaleme almıştır: “Alman Tarihi İle ilgili, İmparator ve Papa’ya Özel Atıflarla” ve “Konstantin’den Kavimler Göçüne, Roma İmparatorluğu”. 14’üne geldiğininde Homer, Virgil, Çicero ve Livy atıflı mektuplar yazıyor ve henüz üniversiteye girmeden önce Goethe, Spinoza, Kant ve Schopenhauer’u genişçe biliyordu. Weber’in üniversite çağında sosyal bilimler alanında uzmanlaşmak isteyeceği açıkça belli idi. Weber, Almanya’nın Erfurt şehrinde doğmuştur. Sir Max Weber’in yedi çocuğunun en büyüğüdür. Babası elit bir liberal siyasetçi, annesi Helene Fallenstein ise ılımlı bir protestandı. Sir Weber siyasetin içinde bir figürdü ve aile hayatına da bunu yansıtmıştı, Weber’lerin salonunda bir çok göze batan entelektüel ve politik ağırlanırdı. Genç Weber ve daha sonra kendisi gibi bir sosyolog ve ekonomist olan kardeşi Alfred, işte böyle bir entelektüel ortamda büyümüşlerdir. 1876’da, Max daha 12 yaşındayken, ailesine Noel armağanı olarak iki tarihi metin kaleme almıştır: “Alman Tarihi İle ilgili, İmparator ve Papa’ya Özel Atıflarla” ve “Konstantin’den Kavimler Göçüne, Roma İmparatorluğu”. 14’üne geldiğininde Homer, Virgil, Çicero ve Livy atıflı mektuplar yazıyor ve henüz üniversiteye girmeden önce Goethe, Spinoza, Kant ve Schopenhauer’u genişçe biliyordu. Weber’in üniversite çağında sosyal bilimler alanında uzmanlaşmak isteyeceği açıkça belli idi.

15 Weber, Almanya’nın Erfurt şehrinde doğmuştur. Sir Max Weber’in yedi çocuğunun en büyüğüdür. Babası elit bir liberal siyasetçi, annesi Helene Fallenstein ise ılımlı bir protestandı. Sir Weber siyasetin içinde bir figürdü ve aile hayatına da bunu yansıtmıştı, Weber’lerin salonunda bir çok göze batan entelektüel ve politik ağırlanırdı. Genç Weber ve daha sonra kendisi gibi bir sosyolog ve ekonomist olan kardeşi Alfred, işte böyle bir entelektüel ortamda büyümüşlerdir. 1876’da, Max daha 12 yaşındayken, ailesine Noel armağanı olarak iki tarihi metin kaleme almıştır: “Alman Tarihi İle ilgili, İmparator ve Papa’ya Özel Atıflarla” ve “Konstantin’den Kavimler Göçüne, Roma İmparatorluğu”. 14’üne geldiğininde Homer, Virgil, Çicero ve Livy atıflı mektuplar yazıyor ve henüz üniversiteye girmeden önce Goethe, Spinoza, Kant ve Schopenhauer’u genişçe biliyordu. Weber’in üniversite çağında sosyal bilimler alanında uzmanlaşmak isteyeceği açıkça belli idi. 1882’de Heidelberg Üniversitesi’ne Hukuk talebesi olarak girdi. Hukuk dersleriyle beraber, ekonomi, Ortaçağ Tarihi ve teoloji derslerine de katıldı. Aralıklarla, Strasbourg’da Alman silahlı gücüne hizmet verdi. 1884 Hazanında, babasının evine, Berlin Üniversitesi’ne çalışmak için girdi. Sonraki 8 sene süresince, yalnızca bir dönem Göttingen Üniversitesi için ve kısa dönem askerlik için evinden ayrıldı. Baba evindeyken, stajer avukat oldu ve sonunda Berlin Üniversitesine doçent olarak girdi. Meslek birliğinin imtihanını kazandı. 1880’ler boyunca tarih dersleri almaya devam etti. 1889 yılında “Ortaçağ İşletme Organizasyonları Tarihi” isimli doktora tezini verdi. İki yıl sonra “ Roma Tarım Tarihi ve Roma Tarım Tarihinin Özel ve Halk Hukukundaki Ehemmiyeti” isimli yazısını bitirdi. Weber’in profesör olması için önünde bir mani kalmamıştı.

16 1890’lardaki engin üretkenliğinden sonra, 1898’den 1902 sonlarına kadar tek bir sayfa dahi yazmamış ve sonunda 1903’de profesörlükten istifa etmiştir. Bu sorumluluktan kurtulunca, “Archives for Social Science and Social Welfare”den gelen ortak editörlük önerinini, meslektaşları Edgar Jaffe ve Werner Sombart’la beraber kabul etti. 1904’te, bir takım yazılarını bu mecmuada basmaya başladı, “Kapitalizmin Ruhu vedes Kapitalismus) da bunlardan en dikkate değer ve tanınmış kişi olanıdır. Bu çalışması, daha sonraki, ekonomik sistemleri kültür ve dinle temellendirmek düşününe temel oluşturmuştur.

17 Weber’in kapitalizm çözümlemesini şu şekilde açıklayabiliriz; Ona göre değişik mezheplerin bulunduğu bir toplumda sermaye sahipleri Protestanlara özgü birtakım özellikler taşır. Ancak çağdaş kapitalizm ile kapitalizmin doğuşunu aynı değildir. “…Kapitalizmin doğuşuna damgasını vuran unsurlar ile çağdaş kapitalizmin içerdiği unsurlar birbirinin zıttıdır. Kapitalizmin doğuş nedenlerinin en önemli dayanağı örgütlenmede aranmalıdır”, bu örgütlenme de asketik Protestan ahlâkına damgasını vuran ussallaştırma (rasyonalite)eğilimlerinin doğal bir sonucudur. Bu örgütlenmenin temelini de mezhepler ve toplumsal tabakalaşma oluşturur. Bu nedenle Weber mezhepler ve toplumsal tabakalaşma arasındaki ilişkilere değinerek: “…Katolik mezhebinden olanlar belirli bir iş kolunu korumak ve o iş kolunda usta olmakla yetinirken, Protestan mezhebinden olanlar belirli bir iş kolunun en yüksek noktasına çıkmayı hedefler” demiştir. Weber kapitalist ruhun iki farklı temel biçimi olduğunu savunur: kapitalizmin doğuşuna damgasını vuran kapitalist ruh ile çağdaş kapitalizme geçişe neden olan kapitalist ruh birbirinden farklıdır. Çağdaş kapitalizmde “…kazanmak, insanın yaşam amacıdır.” Bu amaç gereğince bireyler kendi sermayelerini sürekli artırma yoluna gider. Çağdaş kapitalizmde bu amaçtan dolayı bireyin ihtiras duyguları doğal karşılanırken, kapitalizmin doğuşunda bunlar bir takım mekanizmalarla kontrol altında tutulurdu. Çağdaş kapitalistler işçilerin daha fazla çalışmasını sağlamak için ücretleri sürekli düşürme eğilimindedir ve bu da ussallaştırma eğiliminin bir sonucudur.

18 Weber'e göre kapitalizm, insanlık tarihinin en gelişmiş ve karmaşık ekonomik sistemidir. İlerlemiş iş ortaklıkları, kamu kredisi ve modern dünya bürokrasisi kapitalizmle yakından ilişkilidir. Gene de Weber kapitalizmin rasyonelleşmiş eğilimlerinin, kültürel değerler ve kurumlar için potansiyel bir tehdit oluşturduğunu ve insan özgürlüğünü bir "demir kafes (stahlhartes Gehäuse)" içine sıkıştırabileceğini söylerbürokrasisidemir kafes

19 ALMAN TARIHÇI OKULU VE AVUSTURYA OKULU Alman Tarihçi Okulu`na göre, kapitalizm esas olarak piyasalar için var olan üretim teşkilatlarına dayanarak tanımlanır. Bu görüş Weber`le benzer bir kuramsal temeli paylaşır fakat para ve markete yaptığı vurguyla ondan farklı bir yere konur. Alman Tarihçi Okulu takipçilerine göre, geleneksel iktisadi hareket biçimlerinden kapitalizme geçiş, kredi ve para üzerindeki orta çağ kısıtlamalarının yerini kar güdüsüyle yakından ilişkili para ekonomisinin almasıyla ortaya çıkar. Alman Tarihçi Okulupara ekonomisinin 19. yy sonlarına doğru Alman Tarihçi Okulu`ndan daha farklı bir yere oturtulan Carl Menger ile ortaya çıkan Avusturya Okulu, sonraki jenerasyon sistemidir. İlerlemiş iş ortaklıkları, kamu kredisi ve modern dünya bürokrasisi kapitalizmle yakından ilişkilidir. Gene de Weber kapitalizmin rasyonelleşmiş eğilimlerinin, kültürel değerler ve kurumlar için potansiyel bir tehdit oluşturduğunu ve insan özgürlüğünü bir "demir kafes (stahlhartes Gehäuse)" içine sıkıştırabileceğini söylerCarl Mengerbürokrasisidemir kafes Alman Tarihçi Okulu ve Avusturya Okulu Alman Tarihçi Okulu`na göre, kapitalizm esas olarak piyasalar için var olan üretim teşkilatlarına dayanarak tanımlanır. Bu görüş Weber`le benzer bir kuramsal temeli paylaşır fakat para ve markete yaptığı vurguyla ondan farklı bir yere konur. Alman Tarihçi Okulu takipçilerine göre, geleneksel iktisadi hareket biçimlerinden kapitalizme geçiş, kredi ve para üzerindeki orta çağ kısıtlamalarının yerini kar güdüsüyle yakından ilişkili para ekonomisinin almasıyla ortaya çıkar. Alman Tarihçi Okulupara ekonomisinin 19. yy sonlarına doğru Alman Tarihçi Okulu`ndan daha farklı bir yere oturtulan Carl Menger ile ortaya çıkan Avusturya Okulu, sonraki jenerasyon takipçileriyle birlikte 20. yy`da da etkili olmuştur. Avusturya Okulu`nun öncülerinden Joseph Schumpeter kapitalizmin "ister istemez her kapitalist teşebbüsün ergeç bu gelişime uymak zorunda olacağı" yaratıcı yıkımına vurgu yapmıştır. Piyasa ekonomilerinin sürekli değişim geçireceği gerçeğine dayanan bu düşünce, sürekli yükselen ve düşen sanayilerin olacağını söyler. Schumpeter`in popülerleştirdiği bu düşünce, çağdaş ekonomistleri etkilemiştir ve ekonominin büyümesi için kaynağın küçülen sanayilerden gelişmiş sanayilere doğru akması gerektiği sonucu çıkmıştır. Ama kaynağın düşen sanayilerden çekilmesinin, kurumsal direnmenin değişik biçimlerinden dolayı, güç ve yavaş olacağını gerçeğini de belirtmişlerdir.Carl Menger20. yyyaratıcı yıkımına

20 Avusturyalı ekonomistler Ludwig von Mises ve Friedrich Hayek piyasa ekonomisini 20. yüzyıldaki planlı ekonomi düşüncesine karşı savunmuşlardır. Sadece piyasa kapitalizminin kompleks ve modern bir ekonomi yaratacağını söylemişlerdir. Çünkü modern ekonomi, birbirinden çok ayrı ve geniş bir mal ve hizmetler düzeni, oldukça fazla tüketici ve şirket pozisyonu yaratır ve piyasa kapitalizmi dışındaki herhangi bir ekonomik düzende bilgi, o düzenin bilgiyi elinde tutabilme kapasitesini aşar ve bu da bilgi ve haberleşme sorunu yaratır. Arz ekonomisi Arz ekonomisi düşünürleri Avusturya Okulu çalışmaları üzerine kurar ve "her arz kendi talebini yaratır" diyen Say Kanunu`nu özellikle vurgular.Ludwig von MisesFriedrich Hayekpiyasa ekonomisini20. yüzyıldakiplanlı ekonomiArz ekonomisi Say Kanunu

21 KAPİTALİST SİSTEM TEORİLERİ

22 ÖZEL MÜLKİYET Özel mülkiyet kapitalist ekonomilerin en önemli temel kurumlarındandır. Mal sahibine sahibi olduğu mallar üzerinde tam bir denetleme ve kullanma yetkisi ve hakkı verilmesi tanınan bu hakkında toplum tarafından korunmasıdır. Özel mülkiyet değer taşıyan nesneleri alma, saklama, kullanma ve elden çıkarma hakkıdır. Ayrıca mal sahibine malını bizzat kullanma hakkının yanı sıra o malı başkalarının kullanabilmesi için gerekli şartları koyma yetkisi de verilmektedir. Zenginliğin birikimini ve korunmasını teşvik eden temel unsurdur. Özel mülkiyet ortadan kalktığı zaman kapitalist düzende varlığını yitirir.

23 FİYAT MEKANİZMASI Kapitalist ekonominin kalbini fiyat sistemi oluşturur. Fiyat sistemi ekonomiyi organize etmenin bir yoludur. Böyle bir sistemde emek dahil her mal ve hizmetin bir fiyatı vardır. İnsanlar, emekleri dahil sattıkları her şey karşısında para elde ederler. Ve bu parayı istedikleri mal ve hizmetlerisatın almak için harcarlar. Kapitalist sistemde tüketici egemendir. Üreticiler, üretim kararlarını mal ve girdi fiyatına dayandırırlar. Bir malın fiyatındaki artış, o maldan üretilebilecek miktarın artmasına neden olurken bir malın fiyatındaki düşüş o maldan üretilen miktarın azalmasına neden olur. Böylece firmaların üretim kararlarıyla tüketicilerin isteklerini dengelemiş olur. Fiyat sistemi şunları belirler : Toplumun neleri üreteceğini, her mal ve hizmetten ne kadar üretileceğini, insanların elde edeceği gelirlerin ve satın alacağı mal ve hizmetlerin miktarı, ekonomide kişi başına gelirin büyüme oranı. Fiyat mekanizmasının işlevlerini tam olarak yerine getirebilmesi için fiyatların müdahalesiz biçimde oluşması gereklidir.

24 VERASET KANUNU Veraset kurumu aslında özel mülkiyetin bir uzantısı ve sürekliliği için zorunlu bir koşuldur. Veraset hakkı kişiye, sahibi olduğu ekonomik varlıklar üzerindeki tasarruf hakkını ölümünden sonrası için planlama, aktarılan kişiye de bu mülkiyet üzerinde hak talep etme yetkisi verir. Kapitalist sistemin gelişimi ile veraset hakkı üzerindeki sınırlamalar artmıştır. Bunun nedeni ; kazanılmamış gelir niteliğinde olan miras yolu ile edinilen hakların gelir dağılımındaki dengesizlikleri arttırıcı özelliğidir. Veraset kurumu bir yandan bireylerin yetenekleri ve çalışmaları ölçüsünde ödüllendirilmeleri ve toplumsal üretimden pay almaları ilkesi ile çelişmekte, öte yandan özel mülkiyet kurumunun sürekliliği açısından zorunlu bir nitelik taşımaktadır. Bu nedenle vergilendirme yoluyla sınırlandırmalar getirilebilmektedir.

25 İKTİSATIN ABC’Sİ : PROF. DR. M. İLKER PARASIZ EKONOMİK SİSTEMLER VE KÜRESELLEŞEN KAPİTALİZM : PROF.DR. NALAN ÖLMEZOĞULLARI

26 GİZEM GÜRSOY 2130703372 GİZEM ÖZKOCA 2130703935 DAMLA GÜRKAN 2130703387 ELİF SARIGÜL 2130703831


"KAPITALIZM Kapitalizm, özel mülkiyetin, üretim araçlarının büyük bölümüne sahip olduğu ve işlettiği; yatırım, gelir dağılımı, üretim, mal ve hizmet fiyatlarının." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları