Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Kul Ve Kamu Hakkı T.C. ŞAVŞAT MÜFTÜLÜĞÜ Idris Yavuzyigit

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Kul Ve Kamu Hakkı T.C. ŞAVŞAT MÜFTÜLÜĞÜ Idris Yavuzyigit"— Sunum transkripti:

1 Kul Ve Kamu Hakkı T.C. ŞAVŞAT MÜFTÜLÜĞÜ Idris Yavuzyigit

2 "Hak Kavramı" Kelime olarak hak; uyum, uygunluk, doğruluk, adalet, hikmet, var olma, tahakkuk, vukû, bâtılın zıddı, gerçek, emek, ücret, pay, kısmet, kazanç, hisse... Anlamlarına gelir. Bir Müslümanın diğer insanlara karşı yapması gereken görevlerini yapmaması veya onlara karşı yapmaması gereken bir fiili işlemesi neticesinde hasıl olan hakka ''kul hakkı'' denir. Ev, işyeri, arazi, köy, şehir, ülke bakımından yakın olanların birbirine karşı gözetmeleri gereken birçok durum söz konusudur. Dolayısıyla Cemiyet halinde yaşayan insanoğlu için karşılıklı hak ve sorumlulukların bulunması zaruridir.

3 "Hak Kavramı" Yüce Allah’ın Hz. Adem’le başlayan ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.) ile son bulan bütün peygamberler aracılığı ile göndermiş olduğu dinlerin hepsi insanların kendi menfaatleri içindir. Dünya ve ahiret mutluluğunun kazanılması içindir. Yanlışın doğrudan ayrılması, dünya sıkıntıları ile karşılaşılmaması, ahirette ise kaybedenlerden olunmaması içindir.

4 "Kul Hakkı/ İnsan Hakları Tarihi"
7 Mart 632 tarihinde irad edilen Veda Hutbesi, Hz. Peygamberin 23 yılda yaptıklarını ana hatlarıyla vurgulayan ve İslam’ın temel hedefleri ifade eden bir konuşmadır. Bugün batılılar, insan haklarını, 19 Haziran 1215 tarihinde İngilizlerin kendileri (soyluları) için kabul ettiği Magna Charta Libertatum (Büyük Hürriyet Akitnâmesi)’na kadar götürmektedir. Daha sonra 1789 tarihli Fransız İhtilali ile birlikte insan hakları gündeme gelmiş ve insan hakları beyannamesi neşredilmiştir. Nihayet Birleşmiş Milletler 1948 yılında hazırladığı İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile son şeklini almıştır. Vedâ Hutbesi o tarihten 583 yıl önce, konuyu gündeme getirmiştir. Bu açıdan Veda Hutbesinin tarihi bir değeri de vardır. (Osman Eskicioğlu, İslâm Hukuku Açısından Hukuk ve İnsan Hakları, İzmir 1996, s. 271)

5 "Hak Kavramı" İslam dünyasında haklar, Yaratanın kullarına tanıdığı haklardır. Bu sebeple İslam dünyasında bu hakların kazanılması için batıda gösterilen mücadeleler olmamıştır. İnsan hakları, diline, dinine, ırkına cinsiyetine, milliyetine, sosyal statüsüne ve rengine bakılmaksızın insana insan olduğu için tanınan hakların genel adına denmektedir. İslam dünyasında İnsan hakları kavramı, ferdin insan olarak yaratılmış olmaktan doğan asli hakları olarak kabul edilmektedir.

6 "Hak ve Üstünlük" İnsanların doğuştan eşit olduklarını ifade eden bu ayet, ashaptan Sabit b. Kays hakkında nazil olmuştur. Sabit, bir defasında Efendimizin meclisine gelmişti. Orada yanında oturmak istediği kişi, Sabit’e yer açıp, göstermedi. Buna içerleyen Sabit, -Ey filan kadının oğlu, diye hakaret etti. Bunun üzerine Efendimizin: -Ey Sabit, mecliste olanların yüzlerine bak, buyurdu. O da orada oturanlara birer birer baktı. Efendimizin: -Ne gördün? diye sordu. Sabit: -Ak, kara, kırmızı çehreler gördüm, deyince, Efendimiz: -Ey Sabit, sen bunları, bu siyahtır, Arap’tır; bu beyazdır, Acemdir diye birbirine üstün kılamazsın. İnsanlar dine bağlılıkları ve takvaları ile faziletlidirler diyebilirsin, buyurdu ve bu ayet nazil oldu. ( Ayni, Umdetü’l-Kari, 16, 66)

7 "Hak ve Üstünlük" اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰیكُمْ اِنَّ اللّٰهَ عَلٖيمٌ خَبٖيرٌ “…Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.” ( 49Hucurat 13 )

8 "Hak ve Üstünlük" أيها الناس! إنَّ رَبَّكم واحِد! وإنّ أَبَاكمْ وَاحِد! كلّكمْ لِآدَمَ، وَآدَمُ مِنْ ترَاب! أَكْرَمُكمْ عِنْدَ اللَّهِ أَتقَاكمْ. إنَّ اللَّه عَلِيم خَبِير. لَيْسَ لِعَرَبِيٍّ عَلَى عَجَمِيٍّ فَضْلٌ إِلاّ بِالتَّقْوَى. أَلاَ هَلْ بَلَّغْتَ؟ اَلَّلهمَّ اشْهَدْ!)). “Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki, Rabbiniz birdir, atanız birdir. Hepiniz Âdemdensiniz. Âdem ise topraktandır. Allah katında Üstünlük ancak takva iledir. Muhakkak ki Allah her şeyi bilir. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap’a, beyazın siyaha, siyahın beyaza üstünlüğü yoktur. Dikkat edin! Tebliğ ettim mi? Allah’ım Şahit ol.” (İbn Hanbel, V, 411.)

9 "Hak Kavramı Kapsamı" وَاعْبُدُوا اللّٰهَ وَلَا تُشْرِكُوا بِه۪ شَيْـٔاً وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَاناً وَبِذِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبٰى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالْجَنْبِ وَابْنِ السَّب۪يلِۙ وَمَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ مَنْ كَانَ مُخْتَالاً فَخُوراًۙ "Allah’a kulluk edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara iyi davranın. Allah kendini beğenen ve böbürlenip duran kimseyi asla sevmez." (Nisâ; 36)

10 "Kuranda Kişisel Hak Kavramı Kapsamı"
Anne-baba hakkı (Nisa, 11, 36; İsra, 23-24; Lokman, 14), Evlât hakkı (Nisa, 7, 11; Tahrim, 6), Eş hakkı (Bakara, 228, 229, , , 241; Nisa, 4, 11, 12; 19, 20, 24, 2534, 129, 176; Ahzab, 49; Tahrim, 6), Kardeş hakkı (Nisa, 11, 12, 176), Komşu hakkı (Nisa, 36), Yakın akraba hakkı (Bakara, 177; Nisa, 36; Nahl, 90; İsra, 26), Dost ve arkadaş hakkı (Nisa, 36), Fakir ve yoksul hakkı (Bakara, 184; Nisa, 8, 36; En’am, 141; Hac, 36; Maun, 3), Yetim hakkı (Bakara, 177; Nisa, 2, 6, 8, 9, 36; En’am, 151; İsra, 34) Ve yolcu hakkıdır. (Bakara, 177; Nisa, 36)

11 أَيَحْسَبُ الْإِنسَانُ أَنْ يُتْرَكَ سُدًى
"Başıboş Değilsin Ey İnsan!" أَفَحَسِبْتُمْ أَنَّمَا خَلَقْنَاكُمْ عَبَثًا وَأَنَّكُمْ إِلَيْنَا لَا تُرْجَعُونَ “Bizim sizi boşuna yarattığımızı ve bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?” (Mü’minûn,23/115.) أَيَحْسَبُ الْإِنسَانُ أَنْ يُتْرَكَ سُدًى “İnsan,  başıboş bırakılacağını mı sanıyor?” (Kıyame,75/36.)

12 "Hak Kavramı Kapsamı" Her insanın üzerinde bir çok hak ve sorumluluk bulunmaktadır. İnsan üzerindeki bu haklar, Hukukullah dediğimiz Allah’ın hakları ve hakku’l-ibad denilen yaratılmışların hakları diye iki kısımda özetlenebilir. Allah’ın üzerimizdeki hakları, O’nun  varlığına ve birliğine  inanmak, hiçbir şeyi ortak koşmadan  O’na ibâdet edip emirlerini tutmak ve yasaklarından sakınmaktır. Hakkul ibad, yaratılmışların hakkıdır. İnsan hakları: İnsanlar arasındaki bütün ilişkiler, “fertlerin karşılıklı hakları” içerisinde yer almaktadır. Ana-baba, evlat, eş, komşu, akraba, arkadaş, yetim, işçi-işveren hakları bu tür kul haklarındandır. Canlı varlıkların hakları: Bu haklar da onları incitmemek, aç ve susuz bırakmamak, yuvalarını yıkmamak ve yavrularını öldürmemektir. Diğer varlıklardan, meşrû bir çerçevede faydalanıp israf etmemektir. Doğal çevreyi, evimiz gibi korumak, doğal dengeyi bozacak işler yapmamaktır. Kamu Hakları: Hem “Hukukullah” hem de hakku’l-ibad, yani kul hakları kapsamında değerlendirilmektedir.

13 ''Müslümanın Müslüman üzerindeki hakkı beştir:
"Hak Kavramı Kapsamı" Müslümanın Müslüman üzerindeki haklarını Efendimiz Ebu Hureyre’den rivayetle bizlere şu şekilde izah ederek önemini vurgulamıştır; "‏ خَمْسٌ تَجِبُ لِلْمُسْلِمِ عَلَى أَخِيهِ رَدُّ السَّلاَمِ وَتَشْمِيتُ الْعَاطِسِ وَإِجَابَةُ الدَّعْوَةِ وَعِيَادَةُ الْمَرِيضِ وَاتِّبَاعُ الْجَنَائِزِ ‏"‏ ''Müslümanın Müslüman üzerindeki hakkı beştir: Selam verdiğinde selamını almak, Aksırdığında «Yerhamükellah»-Allah sana merhamet etsin demek, Davetine icabet etmek, Hastalandığında ziyaret etmek, Cenazesinde hazır bulunmak.'' (Müslim, Selam, 4; Buhari, Cenaiz, 2)

14 "Hak Kavramı Kapsamı" Müslüman’ın Müslüman kardeşi üzerindeki haklarını şu şekilde özetleyebiliriz: Selâm vermek ve almak ve selâmı yaygınlaştırmak Hastalandığında ziyaret etmek,  Ölünce cenazesine iştirak etmek ve cenazesinin ardından gitmek Dâvet edince icabet etmek, Aksırdığında Allah’a hamd ederse “yerhamukellah” demek Nasihat isterse nasihat etmek, Yemin edince Yeminini bozmayıp yemin üzere devam etmek, Zulme uğradığında yardım etmek, Borç istediğinde imkanın varsa borç vermek İyi geçinmek ve onlara güzel söz söylemek Kardeşlik bağını sürdürmek İkramda bulunmak ve hediyeleşmek Fakir ve muhtaçların yardımına koşmak Ayıp ve kusurlarını araştırmamak Kötülük yapmamak, eziyet ve zarar vermemek

15 "Hak" Müslüman, herkesin hak ve hukukuna saygılı olur. Kul hakkıyla Allah’ın huzuruna çıkmaktan sakınır. Kul ve kamu hakkını, hak sahibi bağışlamadıkça Allah’ın bağışlamayacağını bilir. Dünyadaki birçok kötülük, kavga ve cinayetlerin, insanlar arasındaki huzursuzlukların, kul haklarına saygı göstermemekten meydana geldiğini asla unutmaz. Müslüman, kul ve kamu haklarına son derece titizlik göstermelidir. Bilerek veya bilmeyerek başkalarının hakkını alan kimse, o hakkı ödemek ve helalleşmek suretiyle kendisini kurtarmaya çalışmalıdır. Haksızlık edip de, hak sahibine hakkını vermeyenler; Ahirette pişmanlık duyacaklar ve çetin bir azaba uğrayacaklardır.

16 "Hak: Deveden bir tüy" Resûlullah (s.a.v.) Huneyn (savaşı) günü ganimet malından bir devenin yanında bize namaz kıldırdı. Namazdan sonra deveden bir tüy alıp mübarek iki parmağı arasına koydu. Sonra (cemaate hitaben) : “Ey insanlar! Şüphesiz bu (tüy taneciği bile) sizin ganimetlerinizdendir. (Artık) ipliği, iğneyi, bundan değerli olanı ve bundan değerce düşük olanı ödeyiniz (yâni bana teslim ediniz). Çünkü ganimet malından bir şey çalmak kıyamet günü sahibine şüphesiz bîr utançtır, bîr ayıptır ve bir ateştir”, buyurdu."

17 "Haklara Ne kadar Dikkat Ediyoruz"
لَتُؤَدُّنَّ الْحُقُوقُ اِلَى اَهْلِهَا حَتَّى يُقَادَ لِلشَّاةِ الْجَلْجَاءِ مِنَ الشَّاةِ الْقَرْنَاءِ. “Kıyamet gününde mutlaka haklar sahiplerine verilecektir. Hatta boynuzlu koyundan boynuzsuz koyunun öcü bile alınacaktır."( Müslim, Birr, 15)

18 "Haklara Ne kadar Dikkat Ediyoruz"
Ebû Ümâme İyâs İbni Sa’lebe el-Hârisî (r.a)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Yemin ederek bir Müslümanın hakkını alan kimseye, Allah cehennemi vâcip kılar, cenneti de haram eder.” Bir adam dedi ki: “Ya Resûlallah! Şayet o küçük ve değersiz bir şey ise?” Bunun üzerine Peygamberimiz: “Misvak ağacından bir dal bile olsa böyledir” buyurdu. (Müslim, Îmân 218)

19 "Haklara Ne kadar Dikkat Ediyoruz"
Ana-baba ve çocuk haklarına riayet etmemek, Çocuğunu 7 yaşından 10 yaşına kadar namaza alıştırmamak, Sabah namazına eşini, çocuklarını kaldırmamak, Selam alıp vermemek, Kaldırımları tezgah kurmak sureti ile işgal etmek Yayaların veya engellilerin geçeceği yerlere araç park etmek veya geçişleri engellemek, Trafik kurallarına uymamak, Kişilerin iffet ve namuslarına iftira etmek, Dedikodu, kötü lakap takmak, alay etmek, Kitle iletişim araçlarıyla yalan haber yapıp yaymak İnsanları aldatmak, hile yapmak,

20 "Haklara Ne kadar Dikkat Ediyoruz"
Kamu görevi yapanların görevlerini kötüye kullanması, mesaisini verimsiz kullanması, Kamu hizmeti verirken insanlar arsında ayrım yapmak, Kamu malını zimmetine geçirmek, mesai saatlerine riayet etmemek… Okul eşyalarına, kütüphanelere, toplu ulaşım araçlarına, çeşmelere vb. kamu malına zarar vermek Havayı, suyu, toprağı kirletmek, Çevreye zararlı atıkları bırakmak, çöpleri ulu orta bir yere atmak Yerlere tükürmek, Yüksek sesle müzik dinleyerek komşu ve çevreyi rahatsız etmek, Kaçak su ve elektrik kullanmak Rüşvet alıp vermek,

21 "Haklara Ne kadar Dikkat Ediyoruz"
Haksız bir mevki elde etmek için torpil yapmak veya yaptırmak, Hırsızlık, kamu arazilerini gasp etmek, ormanlık alanları yakıp sonradan işgal etmek Başkasının malını haksız yere alıp yemek, Vergi vermemek veya kaçırmak, Emanetlere riayet etmemek, Komşu haklarına riayet etmemek, Akraba haklarına riayet etmemek, Fakir ve yoksulları görüp gözetmemek, İnanç, fikir ve teşebbüs hürriyetine engel olmak, Gözleri namus gözetmeden kadınların bir yerlerine bakmak,

22 اِسْمَحْ يُسْمَحْ لَكَ
“Hoş gör ki, hoş görülesin” (İbn Hanbel1/249)

23 Falanca kadın gündüz oruç tutuyor, gece namaz kılıyor,
Hz. Peygamber (s.a.v.)’e, “Ya Rasulallah! Falanca kadın gündüz oruç tutuyor, gece namaz kılıyor, ama diliyle komşusuna eziyet ediyor, onlara musallat oluyor.” denilince, Hz. Peygamber (s.a.v.): “Onda hiçbir hayır yoktur; o cehennemdedir.” buyurmuştur. (Terğib vet Terhib, C.5, S.186)

24 "Kul/Kamu Hakkı" "‏ مَنِ اسْتَعْمَلْنَاهُ مِنْكُمْ عَلَى عَمَلٍ فَكَتَمَنَا مِخْيَطًا فَمَا فَوْقَهُ كَانَ غُلُولاً يَأْتِي بِهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ‏"‏ ‏.‏ قَالَ فَقَامَ إِلَيْهِ رَجُلٌ أَسْوَدُ مِنَ الأَنْصَارِ كَأَنِّي أَنْظُرُ إِلَيْهِ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ اقْبَلْ عَنِّي عَمَلَكَ قَالَ ‏"‏ وَمَا لَكَ ‏"‏ ‏.‏ قَالَ سَمِعْتُكَ تَقُولُ كَذَا وَكَذَا ‏.‏ قَالَ ‏"‏ وَأَنَا أَقُولُهُ الآنَ مَنِ اسْتَعْمَلْنَاهُ مِنْكُمْ عَلَى عَمَلٍ فَلْيَجِئْ بِقَلِيلِهِ وَكَثِيرِهِ فَمَا أُوتِيَ مِنْهُ أَخَذَ وَمَا نُهِيَ عَنْهُ انْتَهَى ‏" Efendimiz “Bizim işimize birini görevlendiririz, o da bir iğneyi zimmetine geçirecek olursa, veya ondan daha büyük daha küçük bir şeyi zimmetine geçirecek olursa, kıyamet günü bütün insanların topluluğu arasında zimmetine şunu geçirmişti diye ilan edilir, teşhir edilir, rüsvay edilir” buyurunca, siyah renkli Ensar’dan birisi ayağa kalkıyor; -Ya Rasulellah, bana şöyle bir görev vermiştin ya, o görevi iade ediyorum, geri al benden, -“Ne oluyorsun da geri iade ediyorsun?” -“Biraz önce söylediklerini duydum, ben korkmaya başladım, ola ki ben bu işi yaparken devlet malından, millet malından belki biraz zimmetime bir şey geçirmiş olabilirim. Söylediklerini duydum, onun için kaygılanmaya başladım, iyisi mi benden bu görevi geri al.” Efendimiz tekrar ediyor. “Evet, biraz önceki söylediğim sözü tekrar ediyorum. Aynen böyledir” buyuruyor. (Müslim, İmaret, Çalışanların Hediye Almasının yasaklığı Babı, 1833/33)

25 "Uhud Savaşını Hatırlayalım"
Uhud Savaşı’nda Hz. Peygamber’in stratejik bir noktaya yerleştirdiği okçuların bir kısmı, başlangıçta İslâm ordusunun müşrik saldırılarını püskürttüğünü görünce zaferin kazanıldığını ve herkesin aldığı ganimetin kendisinin olacağını zannederek nöbet yerini terk ettiler. Onların bu şekilde görev yerlerini bırakmaları savaşın Müslümanların aleyhine dönmesine sebep oldu. Hz. Peygamber “Bizim ganimetleri taksim etmeyip gizleyeceğimizi mi sandınız?” buyurarak bu konuda onların zihninde uyanan bu şüphelere îmada bulunarak böyle bir davranışın kendisine asla yakışmayacağına işaret buyurmuştu.

26 "Üzerinde Kul Hakkı Olanlar Ne Yapmalı"
وَمَا كَانَ لِنَبِيٍّ اَنْ يَغُلَّۜ وَمَنْ يَغْلُلْ يَأْتِ بِمَا غَلَّ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۚ ثُمَّ تُوَفّٰى كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ "Hiçbir peygamber savaşanların hakkını zimmetine geçirmez. Kim böyle bir haksızlık yaparsa kıyamet günü, zimmetine geçirdiğini yüklenmiş olarak gelir; sonra herkese kazanmış olduğunun karşılığı, kimse haksızlığa uğratılmaksızın tastamam ödenir." (Âl-i İmrân; 161) Ğull: “Ganimet mallarından bir şeyi gizlice alıp zimmetine geçirmek” anlamına gelen gulûl kelimesi genel olarak kamu malında yolsuzluk ve suistimali ifade etmektedir.

27 "Kul Hakkına Girmemeye Gayret Edeceksin"
Bu ayetle ilgili diğer bir not ise Ebu Humeyd es-Sâidi (r.a.)‘den rivayet edilen bir hadise göre Rasulullah (s.a.s), Ezd kabilesinden İbnü’l-Ütbiyye’yi zekât toplamakla görevlendirmiş, bu zatın daha sonra bazı mallarla gelip Hz. Peygamber (s.a.s)’e: “Şunlar size ait, bunlar da bana hediye olarak verildi” demesi üzerine Rasulullah’ın minbere çıkıp, “Benim -zekât toplamak için- gönderdiğim bir memura ne oluyor ki, ‘Şunlar sizin, şunlar da bana hediye edildi’ diyebiliyor. Dikkat edin, bu kişi evinde otursaydı, kendisine hediye verilir miydi? Muhammed’i, kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, sizden her kim bu (bu devlet malı)ndan alırsa mutlaka onu boynunda taşır olduğu hâlde kıyamet günü gelecektir. Eğer bu haksızlıkla aldığı şey deve ise böğürecek, sığırsa möleyecek, koyunsa meleyecek!” buyurdu. Sonra Rasûlullah ellerini kaldırdı, o kadar ki, koltuk altındaki beyazlık gözüktü. ”Allah’ım tebliğ ettim mi?” dedi ve bu sözünü üç kere tekrar etti. (Buhari, Hiyel, 15; Cuma, 29)

28 "Kul/Kamu Hakkı Olan Yerlerde Dikkat"
Nice Vakıflar, başkan ve çalışanları var, Nice Dernekler ve başkanları ve çalışanları, gönüllüleri var, Nice yardımlara aracılık edenler var. Nice ümmet emanetinin aracısı, Ümmet işlerini, Devlet işlerini yürüten insanlar var. Sorumluluk ağır ve büyüktür.

29 "Kamu Hakkı/Devlet Malı Çalanın Cenaze Namazı"
Hz. Peygamber, kamu malı çalmış, kamu hakkına tasallutta bulunmuş kimselerin cenaze namazlarına katılmamıştır. Zeyd b. Ha-lid’in (r.a.) anlattığına göre: “Hayber Savaşı sırasında ashaptan biri öldürülmüştü. Hz. Peygamber’e haber verildi. O, “Arkadaşınız üzerine namaz kılın!” buyurdu. Hz. Peygamber’in bu sözü üzerine, halkın çehresi değişmiş, (bir soğukluk çökmüştü). Bunun üzerine Hz. Peygamber olaya şöyle açıklık getirdi: “Arkadaşımız, Allah için cihat sırasında ganimetten çalmıştı!” Bunun üzerine, maktûlün eşyasını karıştırdık. Yahudilere ait boncuk kolyelerden iki dirhem bile etmeyen bir kolyeyi çalmış olduğunu gördük.” (Muvatta, Cihad, 23)

30 "Kamu Hakkı/Devlet Malı"
Hazret-i Ömer (r.a.)den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: “Hayber savaşının vukû bulduğu gün Resulullah (s.a.v.)in ashâbından birkaç kişi gelerek ‘Filân şehit, filân şehittir!..’ dediler. Nihayet bir kişinin yanına vararak ‘Bu da şehittir!’ dediler.  Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.): “Hayır! Ben onu aşırdığı bir hırkadan dolayı cehennemde gördüm.” buyurdu.  (Müslim, Îmân 182. Ayrıca bk. Dârimî, Siyer 48.)

31 "Dikkat Etmelisin Ey İnsan"
Hazreti Ebubekir, hizmetçisinin getirdiği kaynağı belli olmayan bir sütü bilmeden içtikten sonra farkına varınca, istifra ediyor. Hazreti Ömer’in özel işini görürken, devlete ait mumu söndürüp, kendisine ait mumu yaktığını biliyoruz. Bir devlet başkanı ki, hayat defterine en küçük bir kara çizgi girmesine razı olmuyor. Ömer bin Abdülaziz, yanına ganimet malından misk getirildiğinde burnunu tıkıyor ve “Bunun faydası kokusudur, bu ise Müslümanların hakkıdır” diyor. Allah dostları, kaynağını bilmedikleri bir şeyi yememeye itina etmişler. Nehirden gelen bir elmayı dişlemenin tevbesini yapmışlar. Komşunun bahçesinden otlayan koyunlarının sütünü, ot koyunun bünyesinde değişim geçireceği süre içinde komşuya götürmüşler.

32 Abdulkadir Geylani Hazretleri Kâbe’de yüzünü yere koymuş şöyle dua ediyor:
“Ya Rabbi rûz-i cezada bana, Abdulkadir Geylani’ye ceza vereceksen ver, amma Ya Rab, bir dileğim var, gözlerimi kör olarak yarat ta, dostlarımı görüp te rüsvay olmayayım. Ahali beni veli diye biliyor, büyük bir adam diye biliyor, Abdulkadir’in de şu suçları var, şu suçları var diye ilan ve teşhir edilirken, dostlarımı görüp de bari mahcup olmayayım”

33 "Hak ihlalleri Karşına Çıkacaktır"
Her hak ihlâli ahirete taşınan ve orada hesabı verilecek bir yük gibi görünüyor. Hatta yüreğe yüklenen bir yük gibi... Bir ateşi avuçlamak gibi. Allah’ın huzurunda utanmak gibi. Kul hakkı duyarlılığı, gerçekte bir âhiret duyarlılığıdır. Bir vadi dolusu haram malı yutmak, bir yerde cehennemi yutmaya talip olmaktır.

34 "Kul Hakları 4 Türlüdür" Mali [Parasal] Nefsi [hayati yönden] Mahremi/ Irzi [Namus ve Haysiyetle ilgili] Dini

35 "Mali Olan Kul Hakları" Mal sahibi ölmüş ise, vârisine ödenir.
Hırsızlık, gasp, aldatarak, yalan söyleyerek mal satmak, Sahte para vermek, başkasının malına zarar vermek, Tarihi geçmiş veya bozulmuş ürünler satmak, Yalancı şahitlik, rüşvet almak gibi. Bu haklar için sahibi ile helalleşmek gerekir. Dünyada helalleşmezse, ahirette sevapları ona verilerek helalleştirilecektir. Mal sahibi ölmüş ise, vârisine ödenir. Vârisi yoksa veya mal sahibi bilinmiyorsa, salih bir fakire hediye olarak verilip, sevabı sahibine gönderilir. Salih fakir yoksa İslamiyet’e hizmet eden hayır kurumlarına, vakıflara verilir. Bunları yapma imkânını bulamazsa, mal sahibinin ve kendisinin af olunmaları için dua eder. Kâfirin hakkı için de, onunla helalleşmek gerekir. Gönlü alınmazsa, ahirette af olunması, çok güç olur.

36 "Nefsi/Hayati Olan Kul Hakları"
Adam öldürmek, Dövmek, yaralamak, Bir uzvunu kesmek, sakat bırakmak gibi şeylerdir. Önce pişman olup tevbe eder. Adam ölmüş ise, velisi ile helalleşmek gerekir. Velisi isterse af eder. İsterse belli bir mal ister. İsterse, mahkemeye verip, hakimden cezalandırılmasını ister. İslamiyet’te kan davası yoktur.

37 "Mahrem Olan/Irza Dokunan Kul Hakları"
Başkasının çoluk çocuğuna, eşine hıyanet etmek, Yan gözle bakmak, Arkalarından gıybet ve dedikodularını yapmak, Onlar hakkında kötü ifadeler kullanmak, Alay, sövmek gibi Namus, haysiyetle, şerefle ilgili olan… Önce pişman olup tevbe ve istiğfar eder. Fitne çıkma ihtimali yoksa sahibi ile helalleşir. Fitne ihtimali varsa helalleşmek yerine, ona dua eder ve onun için sadaka verir. Yaptığı ibadetlerin sevaplarını ona bağışlar. Fitne ihtimali olunca, helalleşirken işlediği günahları bildirmeyip, bendeki bütün haklarını af et demekle yetinir. Bunlarda vârisleri ile helalleşmek olmaz.

38 "Dini Olan Kul Hakları" Akrabasına ve emri altında olanlara doğru din bilgisi vermeyi terk etmek, İnsanların din bilgisi öğrenmelerine ve ibadetlerine mani olmak, Onlara kâfir, fasık demek. Bid’at çıkarıp veya mevcut bid’atleri savunup müslümanların yanlış inanmalarına ve yanlış ibadet etmelerine sebep olmak. Açıktan oruç yiyerek veya açıktan başka haram işleyerek kötü örnek olmak. Bu günahlar için de pişman olup tevbe etmek, hak sahipleri ile helalleşmek gerekir.

39 "Ey İnsan! Helalleştin mi?"
Üzerinde kul hakkı bulunan bir insan, muhatabını bulup helallik dilemek mecburiyetindedir. Bu hâk, gıybet, iftira, yalan isnadı... vs. gibi manevî boyutlu haklar ise, ancak hak sahibiyle açık-seçik konuşularak helâl ettirilebilir. Eğer hakkın borç-alacak gibi maddî boyutu varsa, bunları hemen ödeme cihetine gidilmelidir. Kişi, hem kul hakkından dem vuruyor, hem de imkânı olduğu halde borcunu ödemiyorsa, böylelerinin yalancı olduğu muhakkaktır. Kul hakkı, insanın can, mal ve namus gibi dokunulmazlıklarına yönelik tecavüz ve haksızlıkların ortaya çıkardığı haktır. İnsana yönelik tecavüz ve haksızlıklar haram ya da mekruh eylemler içinde yer alır. Bu nedenle günah, dolayısıyla ceza konusudur. Kul hakkından doğan günahların ve cezaların Allah ya da devlet tarafından bağışlanması söz konusu değildir. Kul hakkı, ancak hak sahibi kulun bağışlaması ile ortadan kalkabilir.

40 "Üzerinde Kul Hakkı Olanlar Ne Yapmalı"
Üzerinde kul hakkı olan buna tevbe için, Kul Hakkını Hemen Ödemeli, Onunla Helalleşmeli, Ona İyilik Ve Dua Etmeli. Mal sahibi, hakkı olan ölmüş ise, ona dua, istiğfar edip vârislerine verip ödemeli, bunlara iyilik yapmalıdır. Çocukları, vârisleri bilinmiyorsa, o miktar parayı fakirlere sadaka verip, sevabını hak sahibine bağışlamalıdır.

41 "İmtihandasın Ey Nefsim!"
Biz biliyoruz ki, yaptığımız her şey bizim için tahsis edilen bir hayat kitabına yazılıyor. Biz biliyoruz ki, inanıyoruz ki, ahiret var ve yaptığımız her şeyin bir hesabı var. Biz biliyoruz ki, iyi Müslüman kulluğu-ibadeti, İHSAN şuuruyla yapar Biz biliyoruz ki, Allah’ın sevdiği, “Âlemlere rahmet olarak gönderilen” Muhammed Mustafa (s.a.)’nın Amr ibn Ümmi Mektum’a yönelik bir anlık davranışı dolayısıyla uyarılmıştır. Biz biliyoruz ki, o ebedi âlemdeki hesaplaşma günü olan mahşer gününde, ilahi adalet divanının huzurunda, insanın uzuvları yaptıkları işler hakkında, bu dünyada hayatını nasıl geçirdiği, nasıl rızkını temin ettiği, kimleri dolandırdığı, kimin hak ve hukukuna tecavüz ettiği gibi konularda şahitlik yapacak...

42 Eller, ayaklar, gözler, kulaklar, Şahitlik edecekler
الْيَوْمَ نَخْتِمُ عَلَى أَفْوَاهِهِمْ وَتُكَلِّمُنَا أَيْدِيهِمْ وَتَشْهَدُ أَرْجُلُهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ “İste o gün ağızlarını mühürleriz, Bizimle elleri konuşur, ayakları da yaptıklarına şahitlik eder.” (Yasin, 36/65) حَتّٰى اِذَا مَا جَاؤُهَا شَهِدَ عَلَيْهِمْ سَمْعُهُمْ وَاَبْصَارُهُمْ وَجُلُودُهُمْ بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ “Nihayet oraya geldikleri zaman kulakları, gözleri ve derileri, işledikleri şeye karşı onların aleyhine şahitlik edecektir.” (Fussilet 20)

43 Müminin ayıbı, kusurudur.”
"Kul Hakkı" “Kul hakkı, Müminin ayıbı, kusurudur.” (Ebu Nuaym)

44 "Haklara Ne kadar Dikkat Ediyoruz"
قَالَ رَسُولُ اللّهِ # مَنْ كَانَتْ عِنْدَهُ مَظْلَمَةٌ ﻷخِيهِ مِنْ عِرْضِهِ أوْ شَىْءٍ مِنْهُ فَلْيَتَحَلِّلْهُ مِنْهُ الْيَوْمَ مِنْ قَبْلِ أنْ َ يَكُونَ دِينارٌ وَ دِرْهَمٌ، إنْ كَانَ لَهُ عَمَلٌ صَالِحٌ أُخِذَ مِنْهُ بِقَدْرِ مَظْلَمَتِهِ، وإنْ لَمْ تَكُنْ لَهُ حَسَنَاتٌ أُخِذَ مِنْ سَيِّئَاتِ صَاحِبِهِ فَحُمِلَ عَلَيْهِ “Ebu Hureyre (r.a.) anlatıyor: "Resulullah (s.a.v.) buyurdular ki: "Kimin üzerinde kardeşine karşı ırz veya başka bir şey sebebiyle hak varsa, (Bir kimsenin diğer bir kimsenin haysiyetine, yahut malına tecavüzden dolayı üzerinde bir hak bulunursa,) dinar ve dirhemin bulunmadığı (altın ve gümüşün geçmediği) hesap günü gelmeden helalleşsin. Aksi takdirde o gün, salih bir ameli varsa, o zulmü nisbetinde (yaptığı haksızlık ölçüsünde)- kendinden alınır. Eğer hasenatı (iyiliği) yoksa, hak sahibinin günahından alınıp haksızlık eden kimseye yüklenir”. (Buhârî, Mezalim 10, Rikak 48; Tirmizî, Kıyamet 2)

45 "Kul Hakkından Kurtulmalıyız"
“Rasulullah (s.a.v) ashap arasında kalkıp, onlara Allah yolunda cihadın ve Allah’a İman’ın amellerin en faziletlisi olduğunu anlattı. Bir adam kalktı ve “Ya Rasulullah şayet Allah yolunda öldürülürsem benden günahlarım bağışlanır mı, ne buyurursunuz?” dedi. Rasulullah (s.a.v) ona: “Evet eğer sabrederek ve sevabını Allah’tan bekleyerek harbe yönelip arkanı dönmeden (kaçmadan) öldürülürsen (kul) borçlarından başka günahların bağışlanır.” “Bunu bana Cebrail söyledi buyurdu”. (Darimi, Cihad, 21; Müslim, 1885/117; Riyaz’üs Salihin Tercüme ve Şerhi 2.clt s.46 )

46 "Ey Peygamberi Seven İnsan!"
Peygamberimiz (s.a.v.) hayatının son günlerinde hastalığı esnasında mescitte minbere çıkarak “Ey insanlar! Belki yakında aranızdan ayrılacağım. Allah’ın huzuruna kul hakkı ile gitmekten daha ağır bir şey yoktur. Kimin bende bir alacağı varsa işte malım gelsin alsın. Kime yanlışlıkla veya kasten vurmuşsam işte sırtım gelsin vursun. Bu konuda asla çekinmeyin. Şunu bilin ki, içinizde bana en sevimli olan bende olan hakkını alan veya bana hakkını helal eden kişidir” (İbn Sa’d, Tabakat,2-255) buyurmuşlardır. Hazreti Peygamber, “İşte sırtım, diyor, hakkı olan gelsin vursun.” Ukkaşe (r.a.) efendimizden vefatının hemen öncesinde hakkını istememiş miydi?

47 "İflas Eden Kimsenin Durumu"
‏"‏ أَتَدْرُونَ مَا الْمُفْلِسُ ‏"‏ ‏.‏ قَالُوا الْمُفْلِسُ فِينَا مَنْ لاَ دِرْهَمَ لَهُ وَلاَ مَتَاعَ ‏.‏ فَقَالَ ‏"‏ إِنَّ الْمُفْلِسَ مِنْ أُمَّتِي يَأْتِي يَوْمَ الْقِيَامَةِ بِصَلاَةٍ وَصِيَامٍ وَزَكَاةٍ وَيَأْتِي قَدْ شَتَمَ هَذَا وَقَذَفَ هَذَا وَأَكَلَ مَالَ هَذَا وَسَفَكَ دَمَ هَذَا وَضَرَبَ هَذَا فَيُعْطَى هَذَا مِنْ حَسَنَاتِهِ وَهَذَا مِنْ حَسَنَاتِهِ فَإِنْ فَنِيَتْ حَسَنَاتُهُ قَبْلَ أَنْ يُقْضَى مَا عَلَيْهِ أُخِذَ مِنْ خَطَايَاهُمْ فَطُرِحَتْ عَلَيْهِ ثُمَّ طُرِحَ فِي النَّارِ ‏" Ashab-ı kiram'dan Ebû Hureyre (r.a.)anlatıyor: Peygamberimiz: – Müflis (iflas etmiş) kimdir, bilir misiniz? diye sordu. Orada bulunanlar: «Bize göre müflis, parası ve malı kalmayan kimsedir,» dediler. Peygamberimiz: «Benim ümmetimden iflas etmiş olan o kimsedir ki, kıyamet gününde namaz ve zekât ile (yani bu ibadetleri yapmış olarak) gelir. Fakat şuna sövmüş, şuna iftira etmiş, şunun malını yemiş, bunun kanını dökmüş ve şunu dövmüş, bundan dolayı onun iyiliklerinden sözü geçenlerin her birine verilir. Üzerindeki kul hakları ödenmeden iyilikleri tükenirse hak sahiplerinin günahları o kimseye yükletilir, sonra o kimse cehenneme atılır. (işte gerçekten iflas etmiş bu kimsedir.)» (Müslim, Birr, 15)

48 "Kaynaklar" Not: Bu Vaaz İdris YAVUZYİĞİT Tarafından Kuranı Kerim Meali” (Heyet-diyanet Vakfı); “Hasenat 4” Kuran Araştırma Proğramı; “Riyazü’s Salihin” (Erkam Yay. 8 Cilt İlgili Maddeler); “Tergib Ve Terhib” (Huzur Yayınevi, İlgili Bölümler); “Haklar” Recep Toraman; “İnsan Haklarına Saygı” Ahmet ÜNAL; “Kul Hakkı” Süleyman Mollaibrahimoğlu (Diyanet Aylık Dergi, Sayı 163); “Kul Hakkı” Hüseyin Çeşmeci (slaytyerim.com ve adreslerinde yer alan ilgili başlıklı örnek vaazlardan ve diyanet vaaz örnek ve projelerinden istifade edilerek hazırlanmıştır.


"Kul Ve Kamu Hakkı T.C. ŞAVŞAT MÜFTÜLÜĞÜ Idris Yavuzyigit" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları