Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

KÜRESELLEŞME VE MEDYA. 1980’lere kadar hem devletin hem de özel sektörün sahip olduğu radyo ve televizyon yayıncılığına egemen olan ilke “kamu yararı”

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "KÜRESELLEŞME VE MEDYA. 1980’lere kadar hem devletin hem de özel sektörün sahip olduğu radyo ve televizyon yayıncılığına egemen olan ilke “kamu yararı”"— Sunum transkripti:

1 KÜRESELLEŞME VE MEDYA

2 1980’lere kadar hem devletin hem de özel sektörün sahip olduğu radyo ve televizyon yayıncılığına egemen olan ilke “kamu yararı” ilkesi olmuştur. Yayıncılıktan “ulusun kamusal ve siyasi hayatına katkıda bulunması ve demokrasinin bütünleyicisi olması “ beklenilmekteydi. Bu anlayışla hizmet veren yayın kuruluşları ve birbirinden kopuk olan vatandaşlara ulusal birlik duygusunun kazandırılmasında ulusal belleğin yaratılmasında ve aktarılmasında; günlük hayatlarında soyutlanmış bir biçimde yaşayan insanlarda ortak bir yaşam tarzının ve kültürün yaratılmasında önemli roller üstlenmişlerdir

3 1980’lerden itibaren yayıncılık alanında “kamu yararı” ilkesi yerini “karlılık” ilkesine bırakmıştır. Serbest piyasa anlayışının gelişmesi ve buna paralel olarak kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi; uydu teknolojisindeki gelişmelerin sınır ötesi yayıncılığı doğurması; teknolojinin yerel yayıncılığı mümkün kılacak ölçüde ucuzlaması, yerel ve kültürel farklılık haklarının gündeme gelmesi ve somut kazanımların sağlanması, yayıncılık ilkesinin değişiminde ekonomik, hukuki ve teknolojik alanlarda ilk akla gelebilecek etkenlerdir.

4 Artık yayıncılık alanında ulusal kültür ve kimlik endişesine medya piyasasının karlılığını ve gelişimini engelleyecek faktör olarak bakılmaktadır. Medya şirketlerinin kar oranı ulaşmış olduğu izler kitle ile doğrudan orantılı olduğu için, yayınların hem coğrafi olarak genişlemesi hem de yoğunlaşması hedeflenmektedir. Bu nedenle ulusal toplulukların eski sınırları ve engellerin yıkılması artık zorunludur ve bu sınırlar, ticari stratejinin yeniden örgütlenmesinin önündeki keyfi irrasyonel engeller olarak görülmektedir

5 Medyanın bu şekilde ulusal sınırları aşarak küreselleşmesi kısa bir süre içinde şu sonuçları doğurmuştur: Tüketim ve kitle kültürünün yayılması, Kültür emperyalizmi endişesi, Yaşam tarzlarının küreselleşmesi, Ulusal kültür ve kimliğin zayıflaması, Avrupa kimliği gibi ulus üstü bölgesel kimlikler, Küresel kültür çatışmaları.

6 Küresel kitle kültürü, kültürel üretimin modern araçlarının ve dil sınırlarını kolayca geçebilen görüntünün egemenliğindedir. Popüler hayatın, eğlencenin yeniden inşasına doğrudan katılan görsel ve grafik sanatların her türlü müdahalesinin egemenliğindedir. Küresel kitle kültürünün başlıca örneğini uydu televizyonu oluşturmaktadır. Uydu yayıncılığının başlamasıyla birlikte yayıncılıkta kamu hizmeti anlayışı bir anda tarihe aykırı hale gelerek yerini karlılık anlayışına bırakmıştır

7 Uydu televizyonculuğu dil engelini aşmak için görsel temsili ön plana çıkarır. Küresel kitle kültürünün en belirgin özellikleri Batı merkezli oluşu ve dilinin İngilizce oluşu ile kendine özgü türdeşleştirme biçimine sahip olmasıdır. Kültür emperyalizmi söylemlerini haklılaştıran en önemli gelişme ise küresel iletişimin gelişmesi ile yerel kültür sanayinin üretiminde önemli düzeyde görülen gerilemelerdir.

8 Egemen ülkelerde üretilen filmlerin, programların kalitesi ile örneğin bir 3.dünya ülkesinde üretilenlerin arasındaki büyük oransızlık birçok ülkede sektörü üretim yapamayacak duruma getirmiştir. Global medya, yenidünya düzeninin serbest piyasadaki finans gücünün yanı sıra en önemli aracıdır. Küreselleşmenin en ateşli avukatı olan global medyanın asıl amacı her türlü yerel, bölgesel, ulusal değer yargılarına karşı çıkarak serbest piyasa ve sermayenin egemenliğini öngören yeni dünya düzeni ideolojisinin bir propoganda aracı olmaktır

9 “Küreselleşme dünya çapında ekonomik alanda gelişmemiş ülkelerin aleyhine büyümeyi hızlandırmakta medya sektörü de toplumun diğer kurumları ile küresel kültürün yaratılmasında gelişmiş Batı dünyasına hizmet etmektedir. Batı merkezli küresel kitle kültürünün yönlendirici güç kaynakları da batının ilerlemiş teknolojisi, tekelci sermaye, batılı toplumların yaşam tarzı ve görselliği olmaktadır

10 Küresel Dünyanın Küresel/Yerel Televizyonları Medya ve küreselleşme bağlamında üzerinde durulması gereken konular küresel medya şirketlerinin dünya pazarını ellerine geçirmeleri dünya çapında dolaşan enformasyonu sınırlı sayıda gücün kontrol etmesi enformasyonun gelişmiş ülkelerden az gelişmiş ülkelere doğru tek yönlü akması modern değerlerin evrensel değerler olarak sunulması geleneksel değerlerin tehdit altında olması gibi konulardır.

11 Küreselleşme konusunda hemen herkesin üzerinde ittifak ettiği konu şirketlerin birleşmesi ve pazarın sınırlı sayıda şirket tarafından kontrol edilmesidir. 1998 rakamlarına göre dünya pazarını elinde bulunduran ilk beş multimedya şirketinden üçü, ilk on iki multimedya şirketinden altısı ABD şirketidir. Sırasıyla bu şirketler; Walt Disney Time Warner NewsCorp Viacom Bertelsmann Sony Time Warner Ent Matra-Hachette CBS Corp Seagram, ARD Cox Enterprises.

12 Bu şirketlerin elde ettiği ortalama yıllık ciro 1999 rakamlarıyla 118.294 milyar dolar iken altı ABD şirketinin bundan aldığı pay ise 63.419 milyar dolardır. Sermayenin küreselleşmesi ve pazarın küresel şirketlere açılması uluslararası alanda rekabeti daha da artırmış ve medya alanında yeni imparatorlukların kurulmasına yol açmıştır. Örneğin Avustralya kökenli Rupert Murdoch’un News Corporation isimli şirketi İngiltere, ABD, Kanada ve Avustralya’da olmak üzere 100’ü aşkın televizyon, gazete ve dergiyi denetlemektedir. Avrupa’da küresel medya konusundaki en göze çarpan örneklerden biri ise İtalyan Berlusconi örneğidir

13 Berlusconi’nin Fininvest grubu İtalya dışında, Fransa, Almanya, İspanya’da ve Kanada’da sahip olduğu şirketlere ek olarak İtalya’da yaygın bir basın ve film ağını da kontrol etmektedir. Berlusconi’nin bu medya imparatorluğu onu başbakan, "Forza İtalia" partisini de iktidar partisi yapmıştır. Küreselleşme ile birlikte dünya pazarlarına giren küresel şirketler yerel dirençleri aşabilmek için iyi bir slogan üretmişlerdir.

14 Özellikle HSBC bankasının reklamlarında kullanılan “Küresel dünyanın yerel bankası” sloganı yerel dirençlere karşı küresel sermayenin bulduğu çözümü göstermesi bakımından oldukça önemlidir. Medyada da CNNTÜRK, SKYTÜRK, NTVMSNBC kanallarında olduğu gibi benzer uygulamaları görmekteyiz. Küreselleşme açısından en çok tartışılan konulardan biri, yukarıda belirtildiği gibi, kültür emperyalizmi sorunudur. Kâr ve rekabet mantığıyla hareket eden yeni medya şirketlerinin en önemli amacı ürünlerini mümkün olan en geniş tüketici kitlesine ulaştırmaktır.

15 Küresel medya şirketleri böylece, dünya kamuoyunu istedikleri gibi yönlendirmeyi, reklam sektörü için spesifik tüketici kitlesi (bilinç endüstrisi) oluşturmayı ve daha da önemlisi egemen kültürleri ve değerleri bütün dünyada etkin kılmayı amaçlamaktadır. Ayrıca enformasyon kanallarının tekellerin elinde bulunması dünya kamuoylarının hangi konularda ne kadar bilgilendirileceği konusunda da belirleyici olmaktadır. Bu nedenle enformasyonun gelişmiş ülkelerden az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelere doğru akması küreselleşmenin yol açtığı önemli sorunlardan biridir.

16 Örneğin dünyadaki haber akışının % 80’ini beş uluslararası haber ajansının sağladığı göz önünde bulundurulursa sorunun ne denli önemli olduğu anlaşılır. İletişimdeki tek yönlü akış UNESCO çerçevesinde yapılan konferanslarda tartışılmış ABD ve İngiltere çözüm önerisinde bulunmak üzere ortak çalışma yapılmasına karşı çıkmıştır. Enformasyon toplumu ve küreselleşme sonucunda karşılaşılan sorunlardan biri de sayısal eşitsizliktir. Belirli ekonomik gelir düzeyine ve teknik imkanlara sahip bireyler internetin nimetlerinden olabildiğince yararlanabilirken, diğer bireyler için aynı şeyi söylemek mümkün değildir.

17 Örneğin, günümüzde bazı gelişmiş ülkelerde hanelerin % 80’e yakınında internet erişim imkanları varken, bu oranın Türkiye’de hala % 10 ile 15 civarında olduğu belirtilmektedir. Ülkemiz açısından değerlendirildiğinde gelişmiş ülkelerle aramızdaki farkın ne derece büyük olduğu görülecektir. Ayrıca her bir ülke insanları arasında da internete erişim ve bilgisayar teknolojisine sahip olup olmama noktasında önemli farklılıkların olduğu da bir gerçektir. Bu dengesizlik varlıklı ve belirli teknik imkana sahip bireyler ile diğerleri arasındaki bilgi açığının daha da artmasına yol açmaktadır.

18 Ülkemiz açısından bakıldığında medyada oligopol bir yapının olduğunu söyleyebiliriz. Oligopol pazar yapısı tekelci ve rekabetçi pazar arasında oluşmaktadır. Bu tür pazar yapısında yer alan üç ile altı arasındaki şirket pazarı kontrol etmeye çalışır. Son zamanlarda medyadaki el değiştirmeler mevcut güç dengesini Doğan Grubu lehine değiştirmiştir.

19 HAZıRLAYANLAR BÜŞRA ÇOBAN: G120306141 EBRU ÖZTUNÇ: G120306110


"KÜRESELLEŞME VE MEDYA. 1980’lere kadar hem devletin hem de özel sektörün sahip olduğu radyo ve televizyon yayıncılığına egemen olan ilke “kamu yararı”" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları