Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Derinlemesine Mülakat Tekniği: Araştırmacının Saha Günlüğü

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Derinlemesine Mülakat Tekniği: Araştırmacının Saha Günlüğü"— Sunum transkripti:

1 Derinlemesine Mülakat Tekniği: Araştırmacının Saha Günlüğü
Dr. Dicle Yurdakul

2 Sunum İçeriği Derinlemesine mülakatlarda dikkate alınması gerekenler
Teknik sorular Öznel sorular Kaçınılması gerekenler Saha deneyimleri - bıçak sırtı konular Yorumlama sürecinde ön anlayış (pre-understanding) ve kişisel önyargılar ile nasıl başa çıkılabilir?

3 Teknik Sorular Saha çalışmasına başlamadan teorik alt yapıyı oluşturmalı mıyım? Sorularım derinlemesine mülakatı sağlayacak esneklikte mi? (Yarı-yapılandırılmış ve yapılandırılmamış mülakat protokolleri) Kaç kişi ile görüşülmeli? (Doygunluk noktası) Mülakatlar ne kadar sürmeli? Mülakatları nerede yapmalı? Mülakatları kaydedecek miyim? Tüm cevapları aldığıma emin miyim?

4 Araştırmacının Kontrol Listesi (Öznel Sorular)
Katılımcıda güven ve samimiyet duygusu oluşturabiliyor muyum? İyi bir dinleyici ve gözlemci miyim? Yargılayıcı ya da yönlendirici olmadan dinleyebiliyor muyum? İlgimi sürdürdüğümü (konuşmadan da) belli edebiliyor muyum (bknz. iyi bir dinleyici miyim?) Yansıtıcı izleme – yorumlama yaparak konuşulanları doğru anladığımdan emin olabiliyor muyum? Soru geçişlerini sağlayabiliyor muyum? Derinlere inebiliyor muyum (probing – izleme soruları)? Hikayelere erişebiliyor muyum? Duygusal ve dışavurumsal süreçleri yönetebiliyor muyum?

5 Kaçınılması Gerekenler
Yönlendirmeler Derinlemesine olamayan, yüzeysel mülakatlar (soru-cevap mülakatlarından kaçının) Duraklamalar ve kesintiler, konudan konuya geçme Utandırıcı / kilitleyici sorular Öğretici konuşmalar Sürekli sizin sesinizin duyulması (etkileşim düzeyi) Cevap alabilmek için katılımcıyı zorlamak

6 Araştırma Konusu ve Soruları
Arzunun Nesneleştirilmesi ve Yeniden Yönlendirilmesi: Düşük Gelir Şartlarında Tüketim Kültürüne Maruz Kalma Olay bazlı (phenomenon-based) araştırma: Turgut Abi ve cep telefonu “Herkes gibi tüketebilmek” Tüketim kültürü ile etkileşim arzunun nesneleştirilmesi sürecine ne şekilde etki etmektedir? Tüketim kültürünün hangi ajanları arzunun belirli tüketim nesneleri ya da örüntülerine (pattern) yönlendirilmesinde daha önemli bir rol oynamaktadır? Erişim duygusu arzuyu ne şekilde etkiler? Erişilemeyen arzu nesnesi hangi duyguları tetikler? Birey, arzu nesnesine erişememe durumunda hangi alternatifleri geliştirmektedir? Bu araştırmada amacım neden sonuç ilişkisi, değişkenleri ölçmek ve hipotez doğrulamak değil. Arzunun nesneleştirilmesi sürecinin arkasındaki kültürel ve sosyal dinamikleri keşfederek düşük gelir grubu şartlarında keşfetmek. Kantitatif yöntemlerle bu araştırmanın yapılmasının mümkün değil. Öznel deneyimler, oldukça kişisel ve hassas bir konudan bahsediliyor, ayrıca düşük gelir koşullarında yaşayan kişilerle görüşülüyor. Dolayısı ile birebir mülakatlar gerçekleştirmek zorundaydım.

7 Araştırmaya Dair Bilgiler
Temmuz 2011 – Mayıs 2012 tarihleri arasında 60 derinlemesine mülakat 51 saat sayfa, görsel materyaller Katılım teşvikleri İzmir, şehir merkezi, 6 farklı bölge “İçeriden biri” ile tanışmanın önemi Isınma süreci – günler ve çay vakitleri Ben kimim? Orta düzey katılımcılılık (moderate participation)

8 Mülakatlardan önce Zihninizdeki bariyerleri en aza indirgeyin
Görsel bariyerleri ortadan kaldırın: “Başka” biri olmanın işaretleri – Ben vs. diğerleri Kültürel bariyerleri en aza indirgeyin: kültürel bilgi ve duyarlılığınızı geliştirin İlgili olun: diziler, filmler ve şarkılar – duygusal bağlar Kim olduğunuzu ve neden orada olduğunuzu açıkça ve uzun uzun anlatın Tehlike algısı, kabul edilmeme korkusu Araba, makyaj, kıyafet, takı, alyans Dil, yanaktan 3 defa öpme, yerde oturma, abi abla, birlikte yemek yeme

9 Mülakatlar sırasında Dil kullanımı Gizlilik teyidi ve garantisi
Başarısızlıklardan bahsetmenin zorluğu “Sessizlik iyidir” Duygusal tepkiler Zor anlar - yardım talepleri Açılmayan vakalar – “Bazen açılmaz.” Çelişki sezgisi – mülakatı uzatın, aynı soruları farklı biçimlerde sorun Çöpe çıkma Kayıt cihazı, türkiyedeki politik ortam, korku, garanti Özellikle erkekler, başarısızlık hissi – nasıl aştım: herkesin finansal güçlükler yaşadığından bahsetmek. Ekonomik durumdan dem vurmak. Bazen sadece bir süre sessiz kalmak toparlanması zor durumlarda yardımcı olabiliyor Kadınların ağladıkları durumlar

10 Metodolojik problemler
Yansıtma yöntemlerinin kullanımı – kolaj, dergiler ve fotoğraf makinesi kullanımı Alternatif yöntemler: “iyi” bir hayatın göstergesi sayılabilecek çok sayıda ve farklı kategorilerde görseller Fotoğraf çekmek ya da çekmemek – insani duyarlılıklar Bunlar bize göre şeyler değil, çizmeyi beceremem, kamerayı kullanamam, çocuklar kırar Dergiler ilgilerini çekse de bakmak istemediler, rahatsız oldular bir süre sonra ben de rahatsız oldum, aradaki derin fark nedeni ile

11 Mülakatlar sonrasında
Kayıtları gözden geçirme Sahaya ilişkin görsel, sesli, yazılı notlar almak Deneyimleri not etmek Sonraki mülakatların organize edilmesi, aynı bölgede devam etme/etmeme kararı İnsani ilişkilerin devamı Bir araştırmacı ve bir insan olarak elde ettiklerimizi gözden geçirmek

12 Ön Anlayış ve Kişisel Yargılarla Nasıl Başa Çıkmalı?
Berger ve Luckmann’dan, kendi yaratılmış gerçekliğimiz üzerine: “İnsanoğlu biyolojik olarak bir dünya oluşturmak ve o dünyada başkaları ile yaşamak durumunda. Bu dünya onun için baskın ve kati gerçeklik haline geliyor. Dünyanın sınırları doğa tarafından belirlenmiş, ancak insan tarafından oluşturulmuş olan dünya, doğaya karşı harekete geçer hale geliyor. Doğa ve sosyal olarak oluşturulmuş dünya arasındaki diyalektikte, insanoğlu dönüşüme uğruyor. Ve bu diyalektikte insanoğlu gerçekliği ve dolayısı ile kendini üretiyor.” Gerçekliğin Sosyal İnşası (Berger and Luckmann, 1966, s.204) Varoluşçu fenomenoloji, yorumsal (hermeneutic) felsefe, gösterge bilim, gömüIü teori Araştırma süreci: Araştırmacının sosyal etmenler tarafından şekillendirilmiş öznel yorumlama süreci. Bu nedenle araştırmadan çıkartılan bilgi keşfedilmiş olmaktan çok oluşturulmuş bilgidir (Hirschman 1986). Bu ifadeler bana gerçeklik olarak algıladığım her şeyin sosyal olarak üretildiğini, benim de bu üretim sürecine katkıda bulunduğumu, ve bu üretim sürecinin, aslında düşüncelerimi ve dolayısı ile de beni de oluşturduğunu anlatıyor. Bu nedenle hem kendimle, hem de karşımdaki insanlarla olan etkileşimlerimde, bu oluşturulmuş, yani halihazırda sahip olduğum bilgi ve gerçeklik algısı, benim dünyayı, insanları ve o insanların söylemlerini nasıl yorumladığımı da etkiliyor. İşte bu etkileşime biz öncül anlayış (pre-understanding) diyoruz. Bu bir nevi, iletişim teorisinde decoding yani şifre çözme olarak adlandırılan süreç. Mesajları kendi gerçeklik algıma ve önyargılarıma göre algılıyor ve yorumluyorum. Ve tabii ki bu öncül anlayış, yani kişilerin anlatmak istediklerini benim mevcut bilgi ve deneyim birikimimle nasıl yorumladığım araştırma esnasında katılımcıların anlattıklarını yorumlayış biçimimi de derinden etkiliyor ve değiştiriyor. Ne demek istediğimi birazdan iki örnekle aktaracağım.

13 Ön Anlayış ve Kişisel Yargılarla Nasıl Başa Çıkmalı?
Yorumsal felsefeye göre araştırmacı kültürün oluşturduğu inançlar, kodlar, metaforlar, ideolojiler ve dilin toplamından oluşan bir ön anlayışa sahiptir (Arnould and Fischer, 1994). Ön anlayış dinamiktir, edinilen her yeni deneyim ve bilgi ile değişikliğe uğraması muhtemeldir. Sürekli değişen ön anlayış, yorumların da sürekli değişmesine neden olacaktır. Bu öncül anlayış ile yorumlamaya çalıştığımız olaylar ve nesneler tutarlılık içinde olmadığı zaman, öncül anlayışa karşı bir meydan okuma gerçekleşmiş oluyor. Öncül anlayış olayları ve söylemleri yorumlayışımızı doğrudan etkiliyor, karşılaştığımız her olay ya da durum karşısında öncül anlayış değişiyor. Bu nedenle ilk mülakatta sahip olduğum öncül anlayış ile, 60. mülakatın sonunda sahip olduğum anlayış aynı değil. Hatta ve hatta, ilk mülakatın başındaki öncül anlayışım ile mülakat bittikten sonraki öncül anlayışım bile birbirinin aynı değil. Dolayısı ile, bana bir metni ya da söylemi yorumlamam için verdiğinizde, o mülakatın başında yorumlayan ben ile sonunda yorumlayan ben aynı olmayacağız. Aynı ırmakta iki defa yıkanamayacağım. Peki ben, kişisel öncül anlayışımdan sıyrılıp nasıl yorumlama yapacağım? Sıyrılabilir miyim, ya da sıyrılmam gerekli mi?

14 Ön Anlayış ve Kişisel Yargılarla Nasıl Başa Çıkmalı?
Bu konuda farklı düşünceler söz konusu: Varoluşcu fenomenoloji: Önyargılar araştırmacının metnin arkasındaki anlamı kavrayışını saptırır, bu nedenle bu önyargılar askıya (paranteze) alınmalıdır – sıyrılmak gereklidir. Ancak yorumbilime göre, öncül anlayış yorumlamanın başladığı noktadır. Araştırılmalı ve anlaşılmaya çalışılmalıdır, zira anlamı bu öncül kavrayış sayesinde yaratırız (Arnould and Fischer, 1994). McCracken (1988) araştırmacının kendi kişisel deneyimlerinin, varsayımlarının ve ilişkilendirme biçimlerinin farkında olmasını öneriyor. Bu yaklaşımda araştırmacının kendisi de araştırmanın konusu haline geliyor.

15 Ön Anlayışa Dair Farkındalık
Araştırmacı kişisel bakış açısını, olaylara yaklaşımını, yani ön anlayışına dair ipuçlarını not alarak, kendi çerçevesinin ve bakış açısının farkına vararak, bu bakış açısının yorumlama sürecini nasıl etkilediğini anlamaya çalışabilir. Bu şekilde ön yargılarının metnin anlamını saptırıcı etkisini kontrol edebilir. Araştırmacı günlükleri Peki bunu nasıl yaptım? Sürekli ve sürekli ne düşündüğümü ve ne hissettiğimi kaydederek, ve bu kayıtları tekrar tekrar gözden geçirerek. Şimdi size araştırmacı günlüğümden (ki mutlaka günlük tutmanızı tavsiye ederim, sözlü ya da yazılı) iki not okuyacağım… Bu notları genellikle mülakatlar bittikten sonra arabada eve dönerken, ya da döndükten sonra alıyordum.

16 Araştırmacının günlüğü: 8 Aralık 2011
“Reklamların, pazarlamacıların, tüketim kültürünün sağda solda uçuşan mesajlarının tuzağına düşüyorlar. Bu uyum sağlama çabasını nasıl açıklayabiliriz ki? Bir baba, çıplak ayaklı çocuklarına bir çift ayakkabı alacağı yerde neden karısına doğum günü için dokunmatik telefon almayı tercih eder ki? Neden, nasıl? Bunu eğitimsizlikle ya da okur yazar olmamakla açıklamak mümkün mü? Bu insanlar, bilemiyorum, örneğin gerekli becerileri geliştirseler, bu tip şeyler yapmaktan vazgeçerler mi acaba? Sistemin kurbanı olduklarını mı düşünmek lazım, yoksa bu bir kişilik meselesi mi? Açık söylemek gerekirse böyle bir şey yapıyor olmanın nedeninin düşüncesizlik ya da acımasızlıktan başka bir şey olduğunu düşünmüyorum, ya da düşünemiyorum…” Her gün mülakatlardan sonra aldığım bu notlarda mülakatlar hakkındaki düşüncelerimi, ortamı ve deneyimlerimi kaydediyordum. Daha sonra bu kayıtları düşüncelerimi, duygularımı, ve önyargılarımı anlayabilmek ve kendimdeki değişimi fark edebilmek için kullanabileceğimi gördüm. Bu notta da görüldüğü üzere mülakatlar sonrasında bazı duygusal tepkilerin de eşliğinde öncül anlayışım değişiyor ve bu değişim elbette yorumlarımı da etkiliyor. Ancak bu farkındalık sayesinde yorumlarımı üst düzeyde öznel olmaktan çıkarıp daha az öznel (objektif demiyorum) hale getirebilirim. Nitekim her notta giderek değişen perspektifimi ve dolayısı ile farklı yorumlamalarımı görür hale geldim.

17 Araştırmacının günlüğü: 21 Şubat 2012
“Yargılamak çok kolay… İnsanları yargılamaktan uzak durmaya çalışıyordum ama fark ediyorum ki kimseyi yargılayabilecek durumda da değilim zaten, çünkü hiçbirimiz bir diğerinden farklı değiliz. Tüketici davranışları çalışıyorum, araştırmalar yapıyorum, sistemin nasıl işlediğini gayet iyi biliyorum… Bütün bu bilgiye rağmen, ben, kendim, uzak durabiliyor ya da kendimi bu sistemin tuzaklarından koruyabiliyor muyum? Hayır! Elimde olanlara bakarak söyleyebileceğim şu: bu insanın kişiliği ile alakalı bir durum değil, eğitimle alakalı değil, çok daha derinlerde, çok daha karmaşık bir süreç. Ama inanıyorum ki bunun bir çıkış yolu var. Ama şuan o cevaba sahip değilim.”

18 Yorumsal Döngü (Hermeneutic Circle)
Yorumsal döngü: Yorumsal döngü, kalitatif verilerin tekrarlamalı ve sürekli olarak yeniden yorumlanmasına dayanan metodolojik bir süreç. Cümle-Metin Metin-Yorum Yorum-Teori Önyargılarımın ve ön anlayışımın metinleri yorumlayışım üzerindeki etkisini anlamak için kendi önyargılarım, ön anlayışım ve metinler arasında gelip giden sürekli bir yeniden yorumlama süreci. Yorumlar dünyayı anlama sürecinde yalnızca anlık anlam yaratma çabalarıdır (Ricoeur, 1974). Mülakatın sonunda, mülakata başlarken sahip olduğum öncül anlayış, mülakat deneyimim sırasında yaşadıklarım ve öğrendiklerimle değişti. Yani artık bakış açım farklı. Bu yeni bakış açısı bundan sonraki yorumlamalarımı değiştireceğine göre bundan önce yaptığım yorumlamaları da değiştirecektir. Bu nedenle tüm mülakatları süreç içerisinde tekrar, ve tekrar ve tekrar yorumlamak durumundayım. Önyargılarımın ve anlayışımın farkında olarak…. Bu farkındalık için ne düşündüğümü, ön yargılarımı ve kavrayışımı sürekli incelemem gerekiyor. Yani ben ve düşüncelerim de araştırmanın olağan bir parçası ve konusu haline geliyoruz. Öncül anlayışımdaki ve dolayısı ile olayları ve söylemleri yorumlama biçimimdeki bu değişiklik, önceki yorumlarıma geri dönüp onları bu yeni bakış açısı ile tekrar değerlendirmem gerekliliğini ortaya çıkartıyor. Bu döngü şeklindeki sürece ise yorumsal döngü adı veriliyor. Yorumsal döngü, kalitatif verilerin tekrarlamalı ve sürekli olarak yeniden yorumlanmasına dayanan metodolojik bir süreç.

19 Teşekkürler!


"Derinlemesine Mülakat Tekniği: Araştırmacının Saha Günlüğü" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları