Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

ERGENLİK DÖNEMİ GELİŞİM ÖZELLİKLERİ VE GÖRÜLEBİLECEK RİSK FAKTÖRLERİ

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "ERGENLİK DÖNEMİ GELİŞİM ÖZELLİKLERİ VE GÖRÜLEBİLECEK RİSK FAKTÖRLERİ"— Sunum transkripti:

1 ERGENLİK DÖNEMİ GELİŞİM ÖZELLİKLERİ VE GÖRÜLEBİLECEK RİSK FAKTÖRLERİ
Yeşim AYYILDIZ Psikolojik Danışman

2 Ergenlikte Gelişim Yolculuğu
Büyüme bedenin fiziksel olarak irileşmesidir. Ergenlik döneminde fiziksel gelişim bütün gelişim dönemlerinin önünde ve çok hızlı bir biçimde kendini gösterir. Ergenlik döneminde boyda ve ağırlıkta belirgin artışlar olur. Erkeklerde daha çok kas, kızlarda ise yağ dokusu gelişimi olmaktadır. Bu nedenle ergenlikte aşırı kilo alımı ve şişmanlık sık görülen yakınmalardır. Normal olarak büyüme ve gelişme birlikte olur. Ancak eş zamanlı olmayabilir, biri diğerinin önüne geçebilir. Kişinin bedensel büyümesi geri, zihinsel ve ruhsal gelişimi ise çok ileri olabilir. Kızlar, ergenlik dönemine erkeklerden yaklaşık iki yıl daha erken girerler, boy ve kilo artışı da erkekler ve kızlar arasında farklılık gösterir. Bu uzama erkeklerde yılda ortalama 10 cm, kızlarda ise 8 cm kadardır.

3 Tüm ergenlik dönemi boyunca kızlar cm erkekler ise cm uzar. Ergenlik Çağındaki Kızlarda; Boy uzar, kilo artar, memeler belirginleşir, ağırlıklı olarak kasık bölgesinde ve koltuk altında olmak üzere bedenin diğer bölgelerinde kıllanma olur. Kas ve daha çok yağ dokusu gelişimi ile, beden hatları yeni biçimini kazanır. Saç ve derilerinde yağlanma artabilir. Bunun sonucu olarak sivilceler ve siyah noktalar oluşabilir. Kızlarda bu döneme özgü görülen en önemli değişiklik, üreme organlarında gelişme ve adet görmenin başlamasıdır. Ergenlik Çağındaki Erkeklerde; Boy uzar, kilo artar, kas gücü gelişir. Ses önce çatallanır, sonra kalınlaşır, sakal ve bıyıklar çıkmaya başlar. Kasık, koltuk altı ve göğüs bölgelerinde yoğun şekilde kıllanma olur. Üreme organları gelişir, sperm üretimi başlar. Erkeklerin de saç ve derilerinde yağlanma artabilir, sivilce ve siyah noktalar oluşabilir.

4 ERGENLİKTE DUYGUSAL GELİŞİM
Ergenin duygusal dünyasında bazı çelişkiler dikkatimizi çeker. Yalnızlıktan duyulan hazzın yanı sıra, bir gruba katılma özlemi, yetişkini hor görme ama ona dayanma, endişe ve umutsuzluğa karşın geleceğe coşkuyla yöneliş, bu evrenin belirgin çelişkili duyguları arasında sayılabilir. Ergenin duygusal tepkilerini etkileyen başlıca faktörler sağlık durumu, zeka düzeyi, cinsiyet, okul başarısı ve sosyal kabul düzeyidir. Özellikle sağlık koşuluyla duygusal tepkiler arasında önemli bir ilişki vardır. Kötü sağlık koşulları bünyeyi aşırı duygusal kılabilir. Bu dönemde duygular ergenin tüm yaşamında etkili olurlar. Küçük bir kırıklık ergenin yakın çevresindeki ilişkilerini doğrudan etkiler. Duyguların şiddetlenmesi sonucu, gerginliğin doğurduğu belirli alışkanlıklar görülür. Bu alışkanlıklardan en yaygın olanı, iyi uyum sağlayamayanlarda görülen tırnak yeme alışkanlığıdır. Gerginlik azaldıkça ve genç dış görünüşüne önem vermeye başladıkça, tırnak yemede de belirgin bir azalma görülür.

5 Ergenlik Döneminde En Sık Rastlanan Duygu Biçimleri
Korku Ergenler için özellikle bilinmeyen şeyler korkunun doğmasına temel nedendir. Ergenin ilgilendiği faaliyetlerin sonucunu kestirememesi de korkuya neden olabilir. Endişe Gerçek nedenden çok, hayali nedenlerden oluşan korku tipleridir. Korkulan durumun zihinsel düzeyde prova edilerek yinelenmesi, endişenin en büyük karakteristiğidir. Cinsel olgunlukla birlikte, endişelerin de farklılık gösterdiği dikkatimizi çeker. Orta ve lise öğrencileri özellikle çeşitli okul sorunları hakkında endişe duyarlar. Dış görünüş ve arkadaşları arasında popüler olmama, endişe yaratan diğer konulardır. Kendine Güven Kendine Güvenin en önemli kaynağı Çalışmak Kendine Güvenin en önemli desteği Başarabildiklerini görmek Kendine Güvenin en önemli yolu Bilgilenmek, kafa yormak Kendine Güvenin en önemli düşmanı Söylenip durmak, bahane bulmak ve ertelemek Kendine güvenin en önemli davranışı Kendi yaşama sorumluluğunu almak

6 Sevgi Ergenlikte sevgi, hoş ilişkiler kurabilen, kendini seven ve güven veren kişilere yönelmiştir. Aile üyeleriyle olan bağı azalmış ve arkadaşlarıyla olan bağı artmıştır. Ergenin sevdiği kişi adedi azdır. Bu nedenle sevgisi çok kuvvetlidir. Karşı cinse delicesine aşık olma, kısa süre sonra bu duyguyu yitirme sıkça görülen olaylardır. Öfke Ergeni öfkelendiren konular şunlardır Alay edildiğinde, gülünç düşürüldüğünde Tenkit edildiğinde, azarlandığında Haksız yere cezalandırıldığında İnsanlar ona hükmetmeye başladığında İşleri ters gittiğinde Özel eşyaları, kardeşleri ya da ana babası tarafından habersizce alındığında gençler öfkelenir.

7 Yalnızlık İsteği Bu dönemde genç küsme ve ani kırgınlıklar nedeniyle, arkadaşlarından ayrılma isteği duyabilir. Evdeki işlere karşı isteksiz davranır. Odasına kapanır kimseyi görmek istemez. Duygu ve düşünceleriyle baş başa kalmak ister. Bazı gençler, büyüyen ve değişen bedeniyle kendini kabul edemediği, beğenmediği bu nedenle üzüldüğü için yalnızlığı seçerler. Çalışma İsteksizliği Bu dönemde genç okuluna ve derslerine karşı isteksiz davranır. Notlarında düşme olur. Bunun sebebi kendilerine yeterince güven duymadıkları için başarılı olabileceklerine inanmazlar ve gereği gibi ders çalışmazlar. Genel olarak bu yaşlardaki gençlerin ilgisini ders çalışmaktan çok başka şeyler çektiğinden de ders çalışmaya karşı isteksiz olurlar.

8 Disipline Karşı Direniş Yetişkinlerle olan çatışma 13 yaşlarında en üst noktaya gelmektedir. Yasakları saçma, kendine tanınan hakları yetersiz bulur. Uyarıldığında ‘bana karışamazsınız ben çocuk değilim’ diyerek birden tepki gösterir. Ailedeki baskıdan çekinerek karşı gelemediği zaman küskün ve somurtkan bir tutuma girer. Yaş ilerledikçe bu zıtlık azalır, olgunluk ve hoşgörü artar. Çekingenlik Kendine güven eksikliğinden, hata yapma kaygısından ileri gelir. Kendinden ve yeteneklerinden emin olmayan genç başkalarınca beğenilmeme kaygısıyla aslında yapabileceği bir çok işten ve insanlardan uzak durabilir. Bu durum gencin girişimciliğini ve bir çok alandaki başarısını olumsuz yönde etkiler.

9 Fazla Hayal Kurma Özellikle ders çalışırken hayal kurma isteği güçlü bir biçimde ortaya çıkar ve zaman kaybına neden olur. Kişilik arayışı içinde olan genç, gerçek dünyada ulaşamadığı isteklerine ve üstünlük arzusuna hayaller vasıtasıyla ulaşıp mutlu olmaya çalışır. Duygululuğun Artması Karamsarlık, ufacık bir nedenle ağlamalar, alınganlık artan duygululuğun sonucu olmaktadır. Erkekler kızlara göre sinirlidirler. Kendilerinde olan huy değişikliği yetişkinlerce yüzüne söylendiğinde bu durum ergeni kimse tarafından sevilmiyor inancına götürür.

10 ERGENLİKTE ÖZBAKIM SİVİLCE (AKNE) Her on kişiden sekizinin yaşamının bir döneminde karşı karşıya kaldığı akne, yağ bezelerinin aşırı yağ salgılaması ve kıl diplerinden giren çeşitli bakterilerin etkisiyle ortaya çıkan bir tür iltihaptır. En sık yaşları arasında görülür. Ergenlik sivilceleri en çok yüzde olmak üzere omuzlar, sırt, göğüs ve uyluklarda görülebilir. SAÇLARDA KEPEKLENME Ergenliğin başlamasıyla deride yağ salgısı artar ve saçlarda da yağlanma ve kepeklenme görülebilir. En uygun saç yıkama sıklığı, bu dönemden itibaren, haftada 2-3 kezdir. Saç tipine uygun şampuanların yeterli olmadığı durumlarda kepeklenme için ilaç şampuanlar kullanılmalıdır.

11 Şiddet AŞK TV İNTERNET RİSK FAKTÖRLERİ Madde bağımlılığı
KENDİNE ZARAR VERME Madde bağımlılığı SİYASİ GRUPLAR Beslenme bozuklukları AŞK ÇETELEŞME TV İNTERNET

12 MADDE BAĞIMLILIĞI Türkiye’de son yıllarda, Bonzai başta olmak üzere sentetik uyuşturucu kullanımının yaygınlaşması, korkutucu boyutlara ulaşmış, özellikle 2007 ile 2013 yılları arasındaki istatistiki veriler, kötü yöndeki gelişmeleri ortaya koymuştur. En acı ve en çarpıcı sonuç ise, uyuşturucudan ölüm oranlarında görülmüştür. Uyuşturucudan ölüm olayları en çok, sürekli göç alan ve nüfus yoğunluğunun olduğu, İstanbul, Adana, Antalya, Ankara, İzmir, Mersin, Gaziantep, Kocaeli, Hatay ve Bursa illerinde yaşanmıştır. Uyuşturucunun kullanım yaşının 12’ye, ölüm yaşının ise 14’e kadar indiğini gösteren araştırmalarda, en çok eroin, esrar, uyuşturucu hap, kokain, amfetamin, votalit madde ve sentetik kannabinoidler kullanıldığı tespit edilmiştir.

13 … BALİ ECSTASY KOKAİN SENTETİK MADDE BONZAİ SİGARA EROİN ESRAR İLAÇLAR
ALKOL BALİ ECSTASY KOKAİN SENTETİK MADDE

14

15 Bağımlılık bir sendromdur
Bağımlılık bir sendromdur. Psikiyatrik bozuklukların sınıflandırılmasına ilişkin DSM IV adlı kitaba göre bağımlılığın çeşitli ölçütleri vardır. Buna göre aşağıda yer alanlardan sadece üçü bağımlılık tanısı koymak için yeterlidir. Tolerans gelişmesi (kullanılan madde miktarının aynı etkiyi sağlamak amacıyla giderek artırılması) Madde kesildiğinde ya da azaltıldığında fiziksel veya ruhsal yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkması Madde kullanımını denetlemek ya da bırakmak için yapılan ama boşa çıkan sürekli çabalar Maddeyi sağlamak, kullanmak ya da bırakmak için büyük zaman harcama Madde kullanımı nedeni ile sosyal, mesleki ve kişisel etkinliklerin azalması ya da tamamen bırakılması Maddenin tasarlandığından daha uzun ve yüksek miktarlarda alınması Fiziksel ya da ruhsal sorunların ortaya çıkmasına ya da artmasına rağmen madde kullanımının sürdürülmesi.

16 Bağımlılık bir süreç içinde gelişir. Kişi önce maddeyi dener. Ardından düzenli kullanmaya başlar. Sonunda kişide bağımlılık gelişir. Bu nedenle her madde kullanan kişiyi bağımlı olarak adlandırmak yanlış olacaktır. Bağımlıların büyük çoğunluğu kontrol edebileceği inancı ile madde kullanmaya başlar. Hiçbir zaman bağımlı olabileceğini düşünmez. Amaç ara sıra kullanmaktır. Ancak sonuçta kişi bağımlı hale gelir. Çünkü, bağımlılık, madde kullanımının kaçınılmaz sonucudur. Kişi bağımlı olduğunun farkına varamaz. Bağımlılık sürecinin ilerleyen aşamalarında ilk kullanımdan sonra tekrar madde alma ihtiyacı doğar. Sonrasında aynı etkinin sağlanması için kullanım sıklığı ve/veya miktarı artabilir. Bu kısır döngünün yerleşmesiyle birey bağımlılık sürecine girmiş olur. Artık madde arama davranışı ve kullanım sıklığı artar, aynı etkiyi elde etmek için daha fazla madde kullanmaya başlar (tolerans). Bu aşamada da kriz belirtileri görülür. Kişi kullanmış olduğu maddeyi bırakmak ve kurtulmak ister ama bunun kolay olmadığının farkına varır.

17 Sonuç olarak; 1-Güvenli bir madde ve güvenli bir kullanım şekli yoktur. 2- Kullanan herkes için bağımlı olma riski eşittir. İnsan vücuduna giren her maddeyi hücre tanır ve hafızasına alır. Hücresel öğrenme süreci denen bu durum herkes için geçerlidir. 3- Bağımlılığı engellemek ancak hiç başlamamak suretiyle kişinin elindedir. 4- Kişinin eğitimi, toplumsal konumu, gelir düzeyi vb. etmenler bireyin bağımlılık sürecini etkilemez. 5- Bağımlılık yapıcı madde, yaşam düzenini değiştirir.

18 Ergenlik döneminin uzun zaman sürmesi yanı sıra, ergenden beklenen görevlerin çeşitliliği ve zorluğu; bu dönemde ergenlerin bazı sorunlar yaşamasına yol açabilir. Bu dönemin kendine özgü ruhsal ve davranışsal özellikleri, duygusal çalkantıları, uyum güçlükleri, kimlik sorunları, bocalamaları ,otoriteyle çatışmaları çoğu kez büyük sarsıntılara neden olmaksızın çözülür. Ancak bazı ergenler için, bu özellikler, ciddi ve ağır biçimde sorun yaşanmasına neden olabilir. Madde kullanımı da bu ciddi sorunlar arasında sayılmaktadır. Madde bağımlısı olan kişilerde görülen davranış değişiklikleri şöyle özetlenebilir: - Arkadaş çevresi değişir. - Aile ilişkileri azalır, odasında yalnız kalmayı tercih eder. - Okul başarısı ve okula devamı azalır. - Daha fazla para harcamaya başlar - Bazen neşeli, sakin, bazen öfkeli, saldırgan davranışlar gibi ruhsal değişimler gün içinde gözlenir.

19 TOPLUMSAL RUHSAL - Derslerdeki başarı oranının tamamen ve her derste birden düşmesi, - Sık sık arkadaş değiştirme, - Arkadaşlarına tamamen sırt çevirme, - Çevreyle ilişkilerden kaçınma, - Tamamen içine kapanma, - Hiçbir şeye ilgi duymama ve her şeyden uzak kalma, - Zaman zaman aşırı neşe ile öfke/saldırganlık arasında gidip dalgalanmalar, - Evde odasına kapanma, - Kendi bakım ve temizliğine dikkat etmez hale gelme, - Fazla para harcama, - Okulu ya da iş eğitimini tamamen bırakma, - Kendi geleceği için hiçbir yol görmeme, - Geleceğe dönük hiçbir adım atmak istememe FİZİKSEL - Bitkinlik - Dalgınlık - Uyuklama - Uyku bozukluğu - Konuşma güçlüğü - Burun akıntısı - Terleme - Titreme - Dengesizlik - Gözde kanlanma - Göz bebeğinde daralma - Yüzde kızarma-soğukluk - Kabızlık - İshal - Terleme ve Titreme - Yürüme bozukluğu - Solunum güçlüğü-ağrılar

20 Davranış değişiklikleri Uyuşturucu madde kullanan gençte gözlenen ilk değişiklik çevrelerinde yaptıkları değişikliktir. Yeni arkadaşlar edinirler. Eski arkadaşlıkları biter. Kişi iki nedenle çevresini değiştirmek zorundadır. Birincisi, yeni arkadaş çevresinde daha rahat madde bulabilecektir. İkincisi, bulabildiği maddeyi bu çevre içinde rahat kullanabilecektir. Genelde okul içinde bu tür maddeleri kullandığı düşünülen kişiler ile arkadaşlık etmeye başlamıştır. Kullandığı maddenin etkisine bağlı olarak ruhsal değişimler gösterir. Kimi zaman neşeli, sakin, kimi zaman öfkeli, saldırgan davranışlar gözlenebilir. Madde etkisi bitince davranışları farklılık gösterir. Daha önce okul başarısı iyi olan öğrencinin giderek okul başarısı düşmeye başlar. Okul başarısı düşmesine rağmen, bu başarısızlık onun için ciddi bir sorun olarak algılanmamaktadır. Ancak dikkat edilmesi gereken önemli nokta, bu başarısızlığın altında yatabilecek diğer etkenlerin araştırılmasının gerekliliğidir. Aile içi sorunlar, ruhsal rahatsızlıklar, toplumsal sorunlar, olumsuz yaşam olayları da bu başarısızlıkta etken olabilir. Bu etkenler iyi ayırt edilmelidir.

21 Okula devam azalır. Okul devamsızlığından ailenin haberi yoktur. Genelde arkadaşları ile birlikte dışarıda, arkadaş çevresi tarafından bilinen ortamlarda zaman geçirmeye başlamıştır. Ailesi ile görüşüldüğünde, evde bulunduğu zamanlarda odasında tek başına kalmayı tercih ettiği öğrenilir. Odasından dışarı çıkmaz. Aile ilişkilerini azaltmaya ve evde az bulunmaya özen gösterir. Bu hem içinde bulunduğu durumun anlaşılmasını istemediği için, hem de ailesi ile bir takım çatışmaları olduğu içindir. Her zamankinden daha fazla para harcamaya başlar. Kullandığı maddenin dozunu artırdıkça, gereksinim duyduğu paranın miktarı da artar. Evden para çalmaya başlayabilir. Son dönemde hırsızlık olayları yaşanır. Kendine olan bakımı azalmıştır. Üstüne başına, giyeceğine para harcamaz. Çünkü para, kullandığı madde için gereklidir. Çevresi ve arkadaşları eski önemini yitirmiştir. Yaşamında değer verdiği tek şey maddedir.

22 Madde etkisine bağlı olarak ortaya çıkan değişiklikler Sınıf içinde dalgınlık, dikkat eksikliği göze çarpar. Derse konsantre olamaz. Hafif uykulu bir hali vardır. Bu durumdan genelde rahatsızlık duymaz. Belirgin bir halsizlik, yorgunluk gözlenebilir. Solgun, bitkin bir hali vardır. Kısa süre sonra okulu terk edebilir. Genel bir isteksizlik olabilir. Bedensel olarak dikkat edildiğinde ise gözlerde kanlanma saptanabilir. Daralmış ya da büyümüş göz bebekleri dikkat çeker. Konuşmasında güçlük fark edilebilir. Peltek ya da mırıltılı bir biçimde konuşmaktadır. Ağızda kuruluk saptanabilir. Aşırı terleme, bulantı, kusma, yürümede güçlük ortaya çıkar. Ailesi ile görüşüldüğünde evde bir uyku bozukluğundan söz edilebilir. Eroin ve benzeri maddeler almadığı zaman şiddetli uykusuzluk ortaya çıkar. Diğer bazı maddeler ile sürekli uyuma isteği belirgindir. Beslenme alışkanlığı da bozulur. Bu nedenle kilo kaybeder. Madde yoksunluğunda eklemlerde ağrılar, kramplar, esneme, kaşıntı, tüylerin ürpermesi gözlenir. Bu amaçla ağrı kesici ilaçların kullanımı artmıştır. Vücudunda yara izleri, ciltte renk değişikliği, iltihaplı yara ya da enjektör izleri bulunabilir.

23 BESLENME PROBLEMLERİ Anoreksiya Nervoza, çoğunlukla kendi kendini, ölüm derecesinde, aç bırakarak yememe hastalığıdır. Anoreksiya Nervoza’lı hastalar genellikle aç olmalarına rağmen kendi istekleri ile yemek yemeyi reddederler. Vücut ağırlığı ya da biçimini algılamada bozukluk vardır. Onlara göre yemek yemek, kilo almak demektir. Beden şekli ve kilo hususunda yapılacak olan herhangi bir yorum, bu kişileri diyet yapmaya teşvik eder. Önceleri sıklıkla şekerleme ve tatlılardan uzak durma ile başlayan diyet, daha sonra şişmanlatacağı düşünülen tüm yiyeceklerin zihinden uzaklaştırılmasıyla devam eder ve bütün öğünlerin azaltılmasıyla da son bulur. Hastalar günlerini spor salonlarında, saatlerce egzersiz yaparak geçirebilirler. Uykuda geçirilen süre azalır.

24 Obezite Obezite günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en önemli sağlık sorunları arasında yer almaktadır. Obezite genel olarak bedenin yağ kütlesinin yağsız kütleye oranının aşırı artması sonucu boy uzunluğuna göre vücut ağırlığının arzu edilen düzeyin üstüne çıkmasıdır. Yetişkin erkeklerde vücut ağırlığının %15-18'i, kadınlarda ise %20-25'ini yağ dokusu oluşturmaktadır. Bu oranın erkeklerde %25, kadınlarda ise %30'un üstüne çıkması obeziteyi oluşturmaktadır. Günlük alınan enerjinin harcanan enerjiden fazla olması durumunda, harcanamayan enerji vücutta yağ olarak depolanmakta ve obezite oluşumuna neden olmaktadır.

25 ŞİDDET ve SALDIRGANLIK
Saldırganlığın Nedenleri Konusundaki Görüşler Freudiyen Görüş: Freud’a göre saldırganlık dürtüsü organizmada doğuştan vardır ve cinsel istek kadar temel bir insan davranışıdır. Etholojik Görüş: Nüfusun artması, besin kaynaklarının azalması, o bölgede yaşayan canlılar arasında birbirlerine yönelik saldırganca davranışların artmasına ve canlı türünü azaltmaya yönelir. Kırıklık –Saldırganlık Kuramı: Belirli bir amaca yönelen bireyin amacının engellenmesi onda kırıklık yaratır ve bu da saldırganca davranmasına neden olur. Sosyal Öğrenme veya Model Alma Kuramı: Bu kurama göre saldırganlık öğrenilen bir davranıştır ve bireyler bu davranışları başkalarının gösterdiği benzer davranışları gözleyerek, bunları örnek alma yolu ile ve taklit ederek öğrenirler.

26 Okulda şiddet, okul iklimi üzerinde olumsuz sonuçlar üreten, öğrencilerin öğrenme süreçlerine zarar veren, onların gelişimlerini engelleyen, saldırgan ve suç benzeri davranışları tanımlamayan ve Sosyoloji – Psikoloji disiplinleri içerisinde ele alınan önemli konulardan biridir.

27 Okullarda Karşılaşılan Bazı Şiddet Türleri
Fiziksel ceza; Buna örnek olarak öğrencilerin birbirini itmesi, vurması verilebilir. Zorbalık; yapanların bir kısmı saldırgandır ve kaba kuvvet kullanılırlar. Kaba kuvvete başvurmayanlar ise duygusal açıdan daha baskıcı olabilirler. Her iki halde de, zorbalık yapanlara karşı duyulan korku ve kaygılar, bazı çocukların okula gitmekten kaçınmalarına ya da kendilerinin de şiddete başvurmalarına neden olur. Reddetmek; çocuğun değerini kabul etmeyi reddetmek, kendisini küçük görmesine neden olmak gibi tavırlardır. Örneğin, öğretmenin bir çocuğa kızdığını veya o çocuktan hoşlanmadığını göstermesi diğer öğrencilerin de o çocuğa farklı davranması olarak ortaya çıkabilir. Aşağılamak; alay ya da hakaret ederek çocuğu küçük düşürme durumudur. Yıldırmak; fiziksel şiddetle tehdit etmekle ya da çocuğun eşyalarını kırıp dökmekle tehdit etmektir. Bu, zorbalıkta sıklıkla tercih edilen bir yöntemdir. Soyutlama; diğer çocuklarla arkadaşlıklarını kısıtlama, fiziksel sınırlama getirme durumudur. Duygusal şiddet; çok yıkıcı olabilir ve çocuğun depresyona girmesine, içe kapanmasına, öz saygısının azalmasına, kaygılı olmasına, saldırgan hale gelmesine ve başarısız olmasına yol açabilir. Ekonomik şiddet; kişilerin veya grupların bir öğrenci üzerinde baskı kurması, parasını alması, istemediği bir işte çalıştırması şeklinde yapılan davranışlardır.

28 KENDİNE ZARAR VERME Kendine zarar verme davranışı kişinin, ölüm isteği olmaksızın, kendi bedeninin bir bölümüne yönelik, doku hasarı ile sonuçlanan bir girişimdir. Sosyal olarak kabul edilmeyen bu davranış isteyerek ve amaçlı olarak yapılır. Tekrarlayıcı olması ve kişinin bu girişimde bulunmadan önce bir gerilim duygusuna sahip olması belirleyici olan noktalardandır. Kişiler fiziksel acıyla beraber rahatlama, zevk alma veya hoşa gitme duygusunu da yaşarlar. Eylemin ardından hissedilen utanma duygusu ve damgalanma korkusuyla kendine zarar vermenin izlerini ya da kanları gizlemeye çalışırlar. Tipik olarak kendine zarar verme davranışı (kafa vurma, dudak ısırma, tırnak yeme, derisini çimdikleme, kendini ısırma, kendine vurma) Psikotik kendine zarar verme (gözünü çıkarma, cinsel organ kesme) Yüzeysel veya orta düzeyli kendini yaralama (cildi kesme, sözcük kazıma, deriyi soyma) Kompulsif kendine zarar verme (saç yolma, deriyi çimdikleme, tırnak yeme) Dürtüsel kendine zarar verme (kendini kesme, kendini yakma, kendine vurma)

29 OKUL ÇETELERİ Ortaöğretim kurumlarının 9, 10 ve 11. sınıfında okuyan 780 öğrenci üzerinde, Ankara, İstanbul, İzmir, Kocaeli, Denizli, Elazığ, Kars, Mersin, Ordu ve Yozgat'ta gerçekleştirilen bir anket sonuçlarına göre okul çeteleşme oranı son yıllarda ciddi oranda artış göstermiştir. Anket sorularını cevaplayan öğrencilerin 13.3'ü ''okulda ya da okul çevresinde fiziki bir saldırıya maruz kaldığını'' belirtirken, yüzde 86.7'si ''fiziki saldırıya maruz kalmadığını'' ifade etmiştir. ''Fiziki saldırıya maruz kaldığını'' iddia eden öğrencilere yöneltilen ''Kim tarafından saldırıya maruz kaldınız?'' sorusuna bu öğrencilerin yüzde 54.4'ü bunu ''okul içindeki güç kullanmaya eğilimli öğrenci gruplarının'', yüzde 30'u ''okul çevresine gelen okul dışındaki öğrencilerin'', yüzde 10'u ''güç kullanmaya eğilimli sokak gruplaşmalarının'', yüzde 5.6'sı da ''kötü alışkanlıklar edinmiş grupların'' gerçekleştirdiği görüşünü belirtmiştir. Ankete katılan öğrencilerin yüzde 16.4'ü okulda/okul çevresinde tehdit edildiğini, yüzde 83.6'sı ise tehdit edilmediğini ifade ederken; tehdit edildiğini öne süren öğrencilerin yüzde 33.9'u bu durumda hiçbir şey yapmadığını, yüzde 32.2'si karşılık verdiğini, yüzde 16.5'i ailesine ilettiğini, yüzde 12.4'ü okul yönetimine ilettiğini, yüzde 5'i de polise şikayet ettiğini kaydetmiştir. Anket çalışmasının değerlendirme bölümünde, Meslek liselerinde yaşanan tehdit boyutundaki gruplaşmaların Anadolu liselerine göre iki kat fazla olduğu ileri sürülmüştür. Çalışmada, okulda tehdit boyutunda gruplaşmaların en çok yaşandığı illerin Yozgat (yüzde 51.4), Mersin (yüzde 49.1), Ordu (yüzde 43), Kocaeli (yüzde 42.4), Elazığ (yüzde 41), İstanbul (yüzde 37.5) olduğu değerlendirmesi yapılmıştır. Okulda veya okul çevresinde tehdit edilmenin, 9. sınıf öğrencilerinde diğer sınıfların öğrencilerine göre daha yüksek olduğu ifade edilmiştir.

30 İHMAL İSTİSMAR İhmal, çocuğa bakmakla yükümlü kimsenin çocuğun gelişimi için gerekli ihtiyaçları karşılamaması veya bu ihtiyaçları dikkate almamasıdır. Bu ihtiyaçlar sağlık, eğitim, duygusal gelişim, beslenme, barınma ve güvenli yaşam şartlarıdır. İhmal Çeşitleri Fiziksel ihmal Eğitimsel ihmal Duygusal ihmal Fiziksel İhmal Çocuğun temel tıbbi ihtiyaçlarının karşılanmaması Çocuğa düzenli ve besleyici öğünlerin, temiz ve yeterli giysinin sağlanmaması Çocuğun bakacak yetişkin bulunmadan uzun süre yalnız bırakılması Çocuğun gece geç saatlere kadar nerede olduğunun bilinmemesi ve umursanmaması Eğitimsel İhmal Çocuğun zorunlu eğitim çağına gelmesine rağmen okula gönderilmemesi

31 Duygusal İhmal Çocuğa yetersiz ilgi ve şefkat göstermek Çocuğun aile içinde şiddet ve kötü muameleye şahit olmasına izin vermek Çocuğun alkol, uyuşturucu kullanmasına izin vermek. Çocuğun suç işleme, saldırganlık gibi uyumsuz davranışlarına destek olmak ya da bu davranışları görmezden gelmek. Bir çocuğun ihmal edildiğini nasıl anlarız? Okul devamsızlığı çok fazlaysa Sürekli pis giyiniyor ve kötü kokuyorsa Vücudu aşırı derecede zayıf düşmüşse Yemek veya para için dilencilik yapıyor veya çalışıyorsa Tıbbi destekten mahrumsa Madde kullanımı, kendine zarar verme gibi alışkanlıkları varsa çocuğun ihmale maruz kaldığını düşünebiliriz.

32 … İstismar, 0-18 yaş grubundaki çocuğun; Sağlığını,
Fiziksel gelişimini, Psiko-sosyal gelişimini bilerek veya bilmeyerek olumsuz etkileyen her türlü harekete “ÇOCUK İSTİSMARI” denir. İstismar Çeşitleri Fiziksel istismar Duygusal istismar Ekonomik istismar Cinsel istismar

33 Fiziksel İstismar Çocuğun kaza dışı sebeple bir yetişkin tarafından yaralanması ve örselenmesidir Bir tokattan başlayarak çeşitli aletlerin kullanılmasına kadar devam edebilir En yaygın rastlanılan ve belirlenmesi en kolay olan istismar tipidir. Duygusal İstismar Çocuğun gereksinim duyduğu ilgi, sevgi ve bakımdan yoksun bırakılarak psikolojik hasara uğratılmasıdır Tanımlanması en zor ancak en sık gerçekleşen istismar türüdür. Duygusal İstismar Çeşitleri Aşağılama, yalnız bırakma, ayırma, Korkutma, yıldırma, tehdit etme, suça yöneltme, Önemsememe, küçük düşürme, alaylı konuşma, Lakap takma, aşırı baskı ve otorite kurma. Belirtileri; Dünyaya karşı belli bir ilgisizlik Depresif ve pasif davranış Karşısındakine çok ihtiyatlı yaklaşmak Kendine güvensizlik Korku Küçük yaşlardaki davranışlara dönüş.

34 Ekonomik İstismar Çocuğun fiziksel ve zihinsel gelişimini olumsuz etkileyen, yaşı ve gücü ile orantılı olmayan işlerde ucuz emek olarak çalıştırılmasıdır.

35 Cinsel İstismar Bir kişinin, çocuğa yönelik cinsel haz duyma amacıyla; Cinsel organlarına dokunması ve/veya dokundurtması Irzına geçmesi Teşhircilik yapması Cinsel uyarı ve doyum için kullanması, Fuhuşa zorlanması, Pornografi gibi türlü suçlarda cinsel obje olarak kullanılması Çocuğun yanında pornografik görüntüler izlenmesi ve izletilmesi. Cinsel İstismarcı; Yetişkin bir erkek, Yetişkin bir kadın Yaşıtı Yaş olarak kendinden büyük çocuk Aileden biri olabilir. İstismarcıların %96’sı erkek, %63,5’u çocuğun tanıdığı, Hatta %25’nin de ensest dediğimiz 1. ve 2.derece akraba olduğu belirlenmiştir.

36 Cinsel istimara uğrayanların %71’i kız, %29’u erkek çocuklardır.
Cinsel istimara uğrayanların %71’i kız, %29’u erkek çocuklardır. Belirtiler; Yaş Davranışsal-fiziksel belirtiler: Korkularının günlük yaşantısını engelleyecek boyuta gelmesi, bağımlılık yapan maddelere düşkünlük, evden- okuldan kaçma, başkalarını istismar etme, takıntılı düşünce ve davranışlar, duygusal ve fiziksel yakınlıktan kaçınma, yeme bozukluğu , sinirlilik, riskli cinsel davranışlar, süreğen enfeksiyonlar, sosyal içe kapanma, intihar. Duygusal belirtiler: Öfke, korku, suçluluk, utanma, güvensizlik, çaresizlik, depresyon, intihar düşüncesi, kirlenme duygusu.

37 ERGENLİKTE AŞK Tensel temasın başladığı dönem (ideal ergenlik dönemi başlangıcı olarak belirtilmekte) yaş arası kız ve erkek çocukları beden ve zihinlerinde başkalaşımlara maruz kalırlar. İki cins için de artık ‘çocuk’ değil ‘genç’ olmak söz konusudur. Bu dönem içerisinde gençlerin ilgisi yoğun olarak iki nesneye yönelir: kendi beden ve kişilikleri ile karşı cins. Daha önceki yaşlarda hemcins akran grupları ve aktiviteleri revaçtayken, artık taze gençler karma gruplarda yer alır ve karşı cins ile dokunsal temas (anlamsız itişmeler, saç çekmeler, kovalamacalar, vb) içerikli oyunlara rağbet ederler. İlk ilişki İlk ilişki kısa veya uzun süreli olabilir. İlişkinin süresi, gençlerin duygularının yoğunluğu ile ilişkili değildir. Araştırmalar kız ergenlerin, erkeklere oranla ilişkilerinin daha uzun süreli olmasını istediklerini ve ilişki bitiminde kızların daha yoğun üzüntü yaşadıklarını göstermektedir. Aile ortamı huzursuz olan, anne ve/veya babası ile yakın ilişkide olmayan gençlerin, aileleri ile yakın ve huzurlu ilişkileri olan akranlarına kıyasla daha erken yaşta ve daha riskli ilişkiler deneyimledikleri gözlenmektedir.

38 ERGENLİK DÖNEMİNDE EĞİTİMSEL SORUNLAR Sınav Kaygısı
Kişinin sınav sonucunda elde edeceğini düşündüğü akademik başarısızlığı genelleyerek bunu kişiliğinin başarısızlığı olarak algılamasından kaynaklanan, dolayısıyla öğrenilen bilginin sınav sırasında etkili bir biçimde kullanılmasını engelleyen ve başarının düşmesine yol açan yoğun kaygı durumudur. Belirtileri Felaket yorumları içeren düşünceler, unutkanlık, dikkati toplayamama, konuları hatırlamakta güçlük gibi zihinsel belirtiler. Gerginlik, sinirlilik, karamsarlık korku hali, panik, kontrolü yitirme hissi, güvensizlik, çaresizlik ve heyecan gibi duygusal belirtiler. Kaçma (ders çalışmayı bırakma, sınavı yarıda bırakma) kaçınma (ders çalışmayı erteleme, sınava girmeme) gibi davranışsal belirtiler.

39 Nedenleri 1-Zamanı Etkin Kullanamama; Sınava çalışmaya geç başlama, konuların yetiştirilememesi veya erken başlanmasına karşın zamanı etkin kullanamama nedeniyle konuların yetiştirilememesi, konu tekrarı yapılamaması kaygıyı artırır. 2-Yanlış Ders Çalışma Alışkanlıkları; Plansız ve programsız ders çalışmak başarısızlığın en önemli kaynağıdır. Kişinin motivasyonunun düşmesine neden olur. 3-Mükemmeliyetçilik Düşüncesi; Yaptıklarının, en iyisi ve hiç hatasız olması gerektiğine inanan kişinin kaygı düzeyi yükselir. 4-Başarısızlık Korkusu; Başarısız olma korkusunu yoğun yaşayan bireylerin, kendilerine olan güvenleri azalır ve kaygı düzeyi yükselir. 5- Sınava Çok Fazla Anlam Yüklenmesi; Kişinin potansiyellerine uygun olmayan amaç belirlemesi ya da sınavı kendini kanıtlayacağı bir platforma dönüştürmesi de kaygı düzeyini yükseltir. 6- Aile Baskısı; Ailelerin çocuklarından çok fazla beklentisinin olması ve çocuğun bunları gerçekleştiremeyeceği düşüncesi de kaygı düzeyini yükseltir.

40 SINAV KAYGISI İLE BAŞETME YOLLARI
Sınava Planlı Programlı Çalışma Sınav Zamanına Kadar Ders Çalışma Uyku, Dinlenme ve Beslenme Olumlu ve Gerçekçi Düşünce ve İnançlar Doğru Nefes Alma ve Gevşeme

41 Okulda Ergenin Ruh Sağlığını Etkileyen Faktörler
a)Ruh sağlığını etkileyen kişisel faktörler Yaş: Ruhsal hastalıkların çocuklukta az; ergenlik, yetişkinlik ve ihtiyarlık dönemlerinde daha çok görüldüğü bir gerçektir. Ergenlik döneminde yüzdeki sivilceler, hormonal değişiklikler, meslek seçimi, karşı cins ile olumsuz ilişkiler kurulması, toplum kurallarının benimsenememesi gibi psikolojik problemler ortaya çıkmaktadır. Cinsiyet: Kadın ve ya erkek olmanın sosyal hayatta getirdiği yükümlülükler ruh sağlığını bozabilir. Kişinin Alışkanlıkları: Ruh sağlığını olumsuz etkileyen uyuşturucu ve alkol kullanımı gibi zararlı alışkanlıklar ruh sağlığını olumsuz etkilerken, dinlendirici ve beceri geliştirici hobiler ise ruh sağlığını olumlu etkiler. Beden sağlığı: Ruh sağlığıyla beden sağlığı birbiriyle çok yakın ilişkilidir. Anne babadan kalıtım yoluyla geçen özellikler ruh sağlığını etkileyebilir. Yetersiz ve dengesiz beslenme sonucu oluşan vitamin eksiklikleri, iyot eksikliğine bağlı guatr gibi hastalıklar da önemlidir. Doğuştan veya sonradan olma sakatlıklar; sağırlık, körlük gibi eksiklikler kişinin yeterli sosyal ilişkiler kuramamasına yol açmaktadır. Dolayısıyla aşağılık duygusu ve kendine güveni kaybetmesine bağlı ruhsal problemler doğurmaktadır.

42 b) Ruh sağlığını etkileyen çevresel faktörler Aile: Ruh sağlığı bozuk anne babanın, çocuğun ruhsal yapısında önemli rolü vardır. Aile içindeki şiddetli geçimsizlik, düzensizlik, dengesiz davranışlar ve aşırı disiplin vb. çocuğu etkilemektedir. Kardeşler arasında yapılan tercihler, çocuğun anne babadan biri veya ikisi tarafından reddedilmesi, ilgisizlik veya aşın ilgi görmesi çok önemlidir. Ailenin çocuğu aşın derecede kısıtlaması veya son derece başıboş bırakması ileriki yaşantısında sağlıklı ve bağımsız bir kişilik oluşturmasını etkileyecektir. Ailenin sağladığı eğitim imkânları, seçilen meslekler gibi konular da ruh sağlığını etkiler. Ailede huzurun , sevgi ve hoşgörünün etkin olduğu bir aile ortamı hem anne hem de babanın ruh sağlığı üzerinde olumlu etki bırakır. Sosyal, kültürel ve ekonomik durumlar: Kişinin sosyal çevresini oluşturan aile ve toplum, ruh sağlığıyla yakın ilişkilidir. Ekonomik güvensizlikler de ruh sağlığını etkilemektedir. Ekonomik kriz dönemlerinde ruh sağlığı bozuklukları ve intiharlar daha çok artmaktadır. Düşük ekonomik şartlardaki toplumlarda aile içi sorunlar işsizlik ve suç işleme eğilimi daha fazla görülür. Kültürel faktörler de ruh sağlığını etkiler. Örneğin Anadolu’da yeni evlenen bazı genç kadınlar yıllarca süren bir suskunluk dönemi yaşarlar. Bunun sonucunda iç sıkıntı (Anksiyete) rahatsızlığı bu kadınlarda sık görülür

43 Özel zorlayıcı durumlar: Göçler, doğal afetler, savaş dönemleri, terör, büyük yangınlar, ekonomik krizler, boşanmalar, çok yakın ve sevilen kişilerin ölümleri gibi durumlar ruh sağlığını olumsuz etkiler. Özellikle ruhsal problemleri bulunan kişiler, bu zorlayıcı durumlarda daha çok etki altında kalırlar. Deprem gibi doğal afetler toplumun büyük kısmının ruh sağlığını etkileyen olaylardır. Eğitim programının öğrenci seviyesine uygun olmayışı Aşırı katı ve disiplinli öğretmen tutumları Okulun fiziksel şartları, Yönetim ve Disiplin sorunları

44 Medya ve İnternet Bağımlılığı
Her yaşta ve cinsiyette görülen bir rahatsızlık olmasına rağmen diğer bağımlılıklara göre daha erken yaşlarda başlamaktadır. Özellikle yaşları riskin en yüksek olduğu dönemler olarak görülmektedir. Cinsiyetler arası farka bakıldığında ise internet bağımlılığının erkeklerde kızlara göre 2-3 kat fazla olduğu görülmektedir. Ayrıca erkekler ve kızlar arasında internette geçirilen zamanın içeriği açısında da bazı farklar vardır. Kızların daha çok okuyarak ya da sohbet programlarında sohbet ederek zaman geçirirken, erkeklerin spor ve şiddet oyunlarını tercih ettiği görülmektedir. İnternet bağımlılığında eşlik eden başka psikiyatrik bozukluklar olabilir. Sosyal fobi ya da depresyon internet bağımlılığı olan kişilerde görülen bozukluklar arasındadır. Bu durumlarda eşlik eden rahatsızlıklar internet bağımlılığının sebebi ya da sonucu da olabilmektedir. Kişinin erken yaşlarda internet başında uzun süre zaman geçirmesinin dikkat eksikliği gelişmesinde etken olduğu görülmektedir. Hiperaktivitenin varlığı ise internet bağımlılığının gelişmesinde risk faktörü olarak görülmektedir.

45 TEŞEKKÜRLER


"ERGENLİK DÖNEMİ GELİŞİM ÖZELLİKLERİ VE GÖRÜLEBİLECEK RİSK FAKTÖRLERİ" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları