Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
YayınlayanTuna Ozdemir Değiştirilmiş 9 yıl önce
1
KAMU MALİYESİNE GİRİŞ Maliye ilminin tanımı, konusu, tarihi gelişimi ve diğer disiplinler ile ilişkisi Milli ekonomide Kamu kesiminin yeri, önemi ve gelişimi Kamu kesimi tarafından üretilen mal ve hizmetler ve Dışsallık etkileri Kamu harcamalarının tanımı, özellikleri, artış Kanunu (Wagner) ve etkileri Kamu harcamalarının artış nedenleri ve sınıflandırılması Kamu harcamalarının ekonomik etkileri Kamu gelirlerinin tanımı ve türleri Verginin teorik gelişimi ve fonksiyonları Vergi Tekniği ve vergileme ilkeleri Vergilemeye İlişkin temel kavramlar ve vergilerin sınıflandırılması Maliye politikasının konusu, amaçları ve araçları Maliye politikası araçlarının konjonktürle mücadelede kullanılması
2
Maliye ilminin tanımı, konusu, tarihi gelişimi
Maliye kelimesi, devlet mallarının elde edilmesi ve idaresi bununla ilgili olarak para almak ve ödemek anlamına gelmektedir. Genellikle yalnız maliye ve finans denildiği zaman, devleti ya da diğer kamu hükmi şahıslarını ilgilendiren mali işlemler anlaşılır.Maliyeden kasıt,kamu maliyesi olup, bu haliyle yabancı literatürde “public finance” olarak ifade edilmektedir.Kamu maliyesi ise, devlet faaliyetlerini iktisadi ve mali açıdan inceleyen bilim dalıdır.
3
Maliye ilminin tanımı, konusu, tarihi gelişimi
Kamu maliyesi; devletin ve kamu tüzel kişilerinin giriştikleri faaliyetleri iktisadi ve sosyal açıdan inceleyen, devlet faaliyetlerinin sınırlarının ne olması gerekeceğini araştıran ve bu faaliyetlerin gerektirdiği harcamaların yapılması ile bunları karşılayacak gelirlerin elde edilmesine ilişkin sorunların analizini yapan bir bilim dalıdır.
4
Maliye ilminin konusu Maliye ilminin konusu mali olaylar ve kurumlardır. Mali olaylar önce sosyal bir olay olarak meydana gelmekte sonra da iktisadi bir özellik taşımaktadır. Kamusal hizmetlerin yerine getirilebilmesi için vergi,bütçe,kamu harcaması, devlet borçlanması,emisyon gibi mali araçlar geliştiren devletin bu araçları kullanması sonucu ortaya çıkan sosyal olaylara mali olaylar denilmektedir.Bununla birlikte devletin toplumsal ihtiyaçları karşılamaya yönelik olarak sürekli yaptığı işlere kamu hizmetleri denir. Maliye ilminin inceleme konusuna mali kurumlar da girmektedir.
5
Maliye ilminin konusu Bu bakımdan maliye ilmi, görevlerinin yerine getirilmesine mali bakımdan imkân hazırlamak üzere kamu tüzel kişileri tarafından kurulan teşkilat ve alınan tedbirleri ve bu amaçla kullanılan araçları da incelemek zorundadır.Örneğin;Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı,Merkez Bankası gibi kurumlar mali olaylara yönelik ilişkilerin yürütülmesinde önemli roller üstlenmektedirler.Özetle, maliye ilminin konusunu mali olaylar,kamu hizmetleri ve mali kurumlar oluşturmaktadır.
6
Maliye biliminin kapsamı
Maliye biliminin kapsamına, kamu gelirleri ,kamu harcamaları,devlet bütçesi,devlet borçlanması,yerel yönetimler maliyesi,uluslar arası maliye,maliye politikası,mali hukuk gibi alt disiplinler girmektedir.
7
Maliye bilimin tarihi gelişimi
Maliye ilmi uzunca bir gelişme seyri izlemiştir. Bu gelişme eski ve orta çağlardaki durum bir tarafa bırakılacak olursa üç dönemde ele alınabilir: Birinci Dönem:Birinci Dönem: Maliyenin henüz ilim olmadığı dönemdir. Bu dönemde maliye ilgili konulara iktisadi düşünceler içinde yer verilmiştir. Mali konulara eserlerinde ilk yer veren yazarlar Merkantilistlerdir. Merkantilist yazarlar Maliye ilmini genellikle politik açıdan ve uygulamaya yönelik olarak incelemişler, eserlerinde hükümdara ve devlet adamlarına önerilerde bulunmuşlardır. Hükümdarların vergileme yetkisinin sınırına, vergilerin iktisadi etkilerine, himayeci dış ticaret politikasının başarılı olmasında gümrük vergilerinin nasıl düzenlenmesi gerektiğine eserlerinde yer vermişlerdir.
8
Maliye bilimin tarihi gelişimi
18.yüzyılda merkantilizme karşı bir antitez geliştiren fizyokratlar bütün maliyeyi kapsayan genel bir sistem geliştirmişler ve teorik incelemelerle mali olayları bu sistem altında sonuçlandırarak maliye biliminin doğuşunu da sağlamışlardır.Liberalizmin öncüleri olan fizyokratlar devlet müdahalesine karşı olup toplum hayatını yöneten doğal bir düzenin varlığını kabul etmişlerdir. Fizyokratlara göre, tarım dışındaki bütün iktisadi faaliyet kolları «kısır»dır, katma değer oluşturmaları söz konusu değildir. Tarım sektöründen alınacak “tek ve dolaysız” bir verginin azaltılmış olan devlet harcamaları için yeterli olacağını savunmuşlardır.
9
Maliye bilimin tarihi gelişimi
İkinci Dönem: Maliye ilminin iktisattan ayrılıp bağımsız bir ilim (disiplin) haline gelmeye başladığı dönemdir. Maliyenin bağımsız bir ilim dalı durumuna getirilmesinde İngiliz Klâsik Okulunun büyük rolü olmuştur. Klâsik iktisadın kurcusu Adam Smith ve David Ricardo eserlerinde mali konulara ve vergileme ile ilgili sorunlara da değinmişlerdir. Klâsikler, ekonominin tabii işleyişi sonucu dengeye geleceğini ve bu şekilde kurulacak dengenin uzun süre varlığını koruyacağını ileri sürdükleri için devletin, ekonominin «tabii düzenine» yönelik her türlü müdahalesinin karşısındadır. Devletin sadece savunma, adalet, diplomasi hizmetleri vermesi gerektiğini savunurlar.
10
Maliye bilimin tarihi gelişimi
Üçüncü Dönem:1929 Dünya Ekonomik Kriziyle birlikte klâsik görüşler ve bu görüşlere dayanan uygulamalar büyük bir sarsıntı geçirmiştir. Krizle mücadele için pratik ve etkili tedbirler araştırılmış ve sonuçta her alanda yaygın bir devlet müdahaleciliği ile karşı karşıya kalınmıştır. Devlet müdahaleciliğinin artmasına paralel olarak mali araçlar da büyük bir önem kazanmaya başlamıştır. Bu dönemde J.M.Keynes'in 1936 yılında yayınlanan «İstihdam, Faiz ve Para Genel Teorisi» maliye ilminin gelişimi üzerinde dolaylı olarak etkide bulunmuştur.Keynes’le birlikte maliye politikası araçları ön plana çıkmış ve uzun yıllar ülkelerin iktisat politikalarına hakim olmuştur. Böylece devlet anlayışı sosyal refah devleti anlayışına dönüşmeye başlamıştır. Keynes'ten sonra yetişen iktisatçı ve maliyeciler de geliştirdikleri teorilerle maliye politikasının etkin bir şekilde kullanılmasında önemli rol oynamışlardır. Günümüzde ise maliye ilmi, ekonomik, mali ve sosyal olayların ortaya çıkardığı pek çok soruna kendi yönünden tutarlı ve makul çözümler getirme durumundadır.
11
Maliye İlminin Diğer İlim Dallarıyla İlişkisi
Maliye ilminin diğer sosyal ilimlerle sıkı ilişkileri vardır. Çünkü mali olayları diğer sosyal ilimler alanından çıkarıp ayırmayı düşünmek mümkün değildir. Benzer şekilde mali olayları diğer sosyal ilimlerin alanına sokup, onların konuları ile açıklamaya çalışmak da doğru bir yaklaşım olmaz. Esasında maliye ilmi karma nitelikte sosyal bir ilim dalıdır. Karma nitelikte olması nedeniyle de diğer sosyal ilim dalları ile yakın ilişki içindedir.
12
Maliye İlminin Diğer İlim Dallarıyla İlişkisi
Yapılan araştırmalar, maliye biliminin iktisat bilimi ile önemli bir ilişki içinde olduğunu ortaya koyar. Devleti anlamadan ekonominin anlaşılması mümkün olmayacağı için, iktisat bilim dalında çalışanların maliye konularını bilmelerine ihtiyaç vardır. Mali olayların ekonomik boyutu da, maliyecilerin iktisat konularına hakim olmalarını gerekli kılar. özellikle maliye bilim dalının alanına giren; kamu ekonomisi, devlet borçları, maliye teorisi ve politikası konularının sağlıklı tahlil edilebilmesi için mikro ve makro iktisat konularının iyi bilinmesi gerekir. İki bilim dalı arasındaki temel farklılık, iktisat biliminin bireysel ihtiyaçlarla, maliye bilim dalının ise toplumsal ihtiyaçlarla ilgilenmesinde yatar. İktisat bilim dalı özel sektörün ekonomisini, maliye bilim dalı ise kamu sektörünün ekonomisini inceler. İktisat bilim dalında piyasa mekanizması kuralları, maliye bilim dalında ise bütçe mekanizması ve siyasal tercihler geçerlidir. Kamu ekonomisinde kaynak dağılımı siyasal otoritenin tercihlerine göre oluşur. Siyasal otorite çıkardığı kanun, karar vs. ile uygulamayı şekillendirir. Bu nedenle maliye biliminin siyaset bilimi ile ilişkisi de oldukça önemlidir ve çeşitli boyutlarıyla incelemelere konu olmaktadır.
13
Maliye İlminin Diğer İlim Dallarıyla İlişkisi
Son söylediklerimiz de maliye biliminin hukuk bilim dalı ile olan bağlantısını ortaya koymaktadır. Mali olaylar siyasal tercihlere göre oluşturulan mevzuat temelinde şekillenir. Kamu gelirlerinin hangi kaynaklardan toplanacağı, harcamaların nerelere ve hangi ölçütlerle yapılacağı, özelleştirmenin hangi kurallar ışığında yapılacağı gibi kamunun tüm faaliyetleri, çıkarılan mevzuata uygun olarak gerçekleştirilmek durumundadır. Maliye bilim dalının bu cephesiyle Mali Hukuk alt disiplini ilgilenir. Maliye biliminin siyasetle, sosyoloji, psikoloji, tarih, muhasebe, işletme gibi alanlarla da yakın ilişkisi vardır. Bu şekilde maliye bölümünden mezun olan bir öğrenci; iktisat, hukuk, muhasebe, işletme gibi konuları da öğrenerek çıkar.
14
Maliye İlminin Diğer İlim Dallarıyla İlişkisi
Mali araçların işletilmesinde ve mali düzenlemelerin yapılmasında insan davranışlarının sürekli olarak göz önünde bulundurulması gerekir; aksi takdirde, belirlenen amaçlara ulaşılamaz. Bir ülkede kamu gelirlerinin artırılabilmesi de o ülkede yaşayan insanların psikolojik durumlarıyla yakından ilişkilidir. Sosyal psikolojik tutum, devletin en önemli gelir kaynağı durumundaki vergilere ve borçlanmaya ilişkin mükellefler ya da vatandaşlar aleyhine değişiklikler gerçekleştirildiğinde daha bariz biçimde görülür.Bu bakımdan maliye bilimi içerisinde ayrı bir disiplin olarak vergi psikolojisi ve buna yönelik çalışmalar önem kazanmıştır.
15
Maliye İlminin Diğer İlim Dallarıyla İlişkisi
Maliye ve Muhasebe:Muhasebe, bir kurum ya da işletmedeki kıymet hareketlerinin belirli bir dönem itibariyle izlenmesine ve denetlenmesine imkan veren bir teknik olarak tanımlanabilir. Devlet de ekonomide önemli bir kaynağa ve harcama kapasitesine sahip birim olması nedeniyle büyük kıymet hareketlerini ortaya çıkarır. İşte bu nedenle devletin milli gelir içinde kullandığı kıymetlerdeki değişmeleri izlemek ve kontrol etmek üzere "devlet muhasebesi" ismiyle bir sistem oluşturulmuştur. Bu sistemin çalışmasını sağlamak maliye teşkilatı içindeki bir birimin (Muhasebat Genel Müdürlüğü) görevidir. Merkez maliye teşkilâtında devlet muhasebesinin düzenlenmesiyle görevli daire, merkezdeki büyük harcamacı kamu kuruluşlarıyla işbirliği halinde bir bütün olarak devlet muhasebe kayıtlarının tutulmasını sağlar. Maliye ve İstatistik:Devlet hayatı ve kamu hizmetleri açısından son derece büyük önem taşıyan bütçe de, mahiyeti itibariyle tahmine dayanır. Bütçede gelecek bir döneme (genellikle bir yıla) ilişkin tahmini harcama ve gelir rakamları yer alır. Bütçedeki harcama ve gelir rakamlarının isabet ve tahmin edilmesi önceki yıllarda meydana gelen gelişmelerin istatistiki analiz metotları kullanılarak değerlendirilmesine bağlıdır.
16
Milli ekonomide Kamu kesiminin yeri, önemi ve gelişimi
EKONOMİK SORUN Üretim kaynaklarının kıtlığı, devlet ekonomisi (Kamu Maliyesi) nin incelediği konuların hareket noktasıdır. Üretim faktörlerinin kıt olması ( Emek, Toprak, sermaye, girişimci) veya ülkeler arasında farklılık göstermesi Ekonomi biliminin çözüm aradığı başlıca unsurdur. Üretim faktörlerinin kullanımındaki tercih aynı zamanda toplumların ekonomi biliminin çözüm aradığı başlıca unsurdur. Üretim faktörlerinin kullanımındaki tercih aynı zamanda toplumların ekonomik yapısını şekillendirecektir. Günümüz modern toplumlarında bu konuda kararların alındığı iki ekonomik kesim bulunmaktadır. Bunlar "özel kesim" ve "kamu kesimidir.“ Özel Kesim: Kaynakların kullanımı gelirin dağılımı ve üretilen mal ve hizmetlerin özel ve toplumsal ihtiyaçlar arasında dağılımına serbest piyasada çözüm aranmaktadır. Kamu Kesimi: Kamu kesimi ise , totaliter yada müdaheleci güce dayanarak çözümü öngörür.
17
Milli ekonomide Kamu kesiminin yeri, önemi ve gelişimi
Ekonomik Kararların alındığı sistemler 1- Serbest Piyasa Sistemi: Üretim kaynaklarının ( faktörlerinin) özel müteşebbislerin elinde olduğu piyasadır. Bu piyasada kimler için ne kadar mal üretileceğine üretim kaynaklarının sahipleri ve müteşebbisler karar verir. - Üretimi piyasadaki talep - Talebi de kaynak sahiplerinin geliri belirler 2- Totaliter Müdahaleci (Sosyalist) Sistem: Üretim kaynakları devletin mülkiyetindedir. Bunlar devlet tarafından kullanılır. - Neyin ne miktarda üretileceğine devlet karar verir. 3- Karma Ekonomik Sistem: Piyasa mekanizmasının esasının ( Serbest Piyasa) korunduğu, ancak devletin toplum çıkarlarını korumak için ekonomiye müdahalede bulunduğu sistemdir.
18
DEVLETİN EKONOMİDEKİ ROLÜ
Kamu Ekonomisinin Kapsamı ve Niteliği Devlet eliyle yürütülen ekonomik işlevlerin tümü "Kamu ekonomisi" kavramını ifade eder.Kamu ekonomisi kesiminin,ürünlerinin piyasa içinde veya dışında oluşlarına,bir diğer ifadeyle, üretim biriminin mülkiyetinin kamuya ait olup olmadığına bakılmaksızın kamu yetkililerinin otorite ve vesayetine tabi kurum kuruluş ve örgütlerden oluştuğu belirtilebilir.Buna göre Türkiye’de kamu kesimi kapsamına giren kurumlar;devletin merkezi idare teşkilatı ,mahalli idareler,sosyal güvenlik kurumları,KİT’ler, devlet bankalarıdır.Kamu kesiminin büyüklüğü, toplam harcamaların GSMH’ye oranlanmasıyla bulunmaktadır.Kamu ekonomisinin en büyük bölümünü devlet bütçesi teşkil ettiğinden maliye derslerinde, kamu ekonomisinin incelenmesinde genellikle merkezi hükümet bütçesi ele alınır bu nedenle de " devlet bütçesi deyimi" kullanılır.
19
DEVLETİN EKONOMİDEKİ ROLÜ
İşte bu kıt kaynakların üretime tahsisi ve üretimin bireyler arasında dağılımı meselesi, bu kaynakların aidiyet yada mülkiyet bağları açısından onlara sahip olanların kararlarına da da sıkı sıkıya bağlı olacaktır. Toplumların kendi bireysel iradelerinin ve güçlerinin üstünde bir devlet otoritesine ihtiyaç duymalarından dolayı üretimin kıt kaynaklarından toprak ve sermayenin bir kısmının mülkiyeti bireyler tarafından toplum adına devlete bırakılmış bu iki kaynakla birlikte, toplumda mevcut emek kaynağının da devlet tarafından kullanılmasına rıza gösterilmiştir. Amaç: Bireysel ihtiyaçlardan çok toplumsal ihtiyaçların karşılanmasıdır. Bu nedenle; günümüzde her milli ekonomi, biri diğerlerinden ayrı ilkelerde işleyen ve birbirini etkileyen iki bölüme ayrılmıştır. 1- Kamu Ekonomisi 2- Özel Ekonomi Aslında her iki ekonomide bireylerin ihtiyacı olan mal ve hizmetleri kıt kaynakları kullanarak artırmak hedefinde birleştikleri halde bu hedefe ulaşma yollarında farklılıklar gösterirler. Özel Ekonomide neyin nasıl ve kimler için üretileceğine bireyler karar verir. Devlet Ekonomisinde ise ( Kamu Ekonomisi) üretim ve kaynakların kullanılması toplumsal isteklere göre yapılır.
20
DEVLETİN EKONOMİDEKİ ROLÜ
Kamu kesimiyle özel kesim arasındaki en büyük farklardan birisi, kamu kesiminin her türlü faaliyetinde «kamu yararını»özel kesimin de «kâr amacını» ön planda tutmasıdır. Özel kesim yatırımlarını kâr marjı yüksek, riski az alanlara yöneltmeye çaba gösterir. İktisadi kriterleri esas aldığı için de, kamu kesimi teşebbüslerine göre daha verimli çalışabilir. Buna karşılık kamu kesimi yatırımları, özel kesim yatırımlarını etkileme gücüne sahiptir. Devlet özellikle altyapı yatırımlarını üstlenerek, ekonomide reel maliyetlerin düşmesine sağlayabilir.Diğer yandan, devletin kurduğu iktisadi teşebbüsler de, piyasada düzenleyici bir rol oynamakta; fiyatların dengeli ve istikrarlı bir gelişme göstermesine katkıda bulunmaktadır. Devlet ticari görevlerini, iktisadi teşebbüsler kurmak yanında; piyasanın sağlıklı işleyişini temin edecek düzenlemeleri gerçekleştirmek ve kontrol mekanizmaları oluşturmak suretiyle de yerine getirebilmektedir.Kamu hizmetlerinin amacı kamuya yarar sağlamaktır. Kamu yararı da, yorumlayanın siyasi eğilimine ve bakış açısına göre, değişik anlamlara gelebilen esnek bir kavramdır. Ancak bu farklı yorumların hepsi, «Kamu yararının, bazı genel yararların kişi ve grup yararlarına tercih edilmesi», olduğunda birleşmektedir.
21
DEVLETİN EKONOMİDEKİ ROLÜ
İnsanların ihtiyaçları, mal ve hizmetlerin tüketimi ile giderildiğine göre bir anlamda refah duygusunun artmasıdır. İnsanın ihtiyaçlarını karşılayarak bu tatmin duygusunu duyması ise, mal ve hizmet üretiminin azami bolluk düzeyinde olmasını ve bireylerin bu bolluktan eşit olarak pay almasını gerektirir. Bunun için günümüz ekonomilerinde ulaşılması zorunlu bazı hedefler öngörülmektedir. 1- Üretilecek mal ve hizmetlerin tercih özgürlüğü 2- Üretim kaynaklarının optimum düzeyde (en fazla üretim elde edecek tarzda) kullanılması. Buna kaynakların etkin kullanımı da diyebiliriz. 3- Toplumda her yıl bir önceki yıla göre kişi başına düşen gelirin ( üretim miktarının- reel gelirin) artış hızının sağlanması yani büyüme hızının sürdürülmesi 4- Üretilen mal ve hizmetlerin toplumun kişileri arasında adil olarak bölüşümü 5- Bütün bu hedeflere bir ekonomik istikrar içinde ulaşmak (Toplam arz = Toplam talep)
22
SİYASAL KARAR ALMA MEKANİZMASI
TOPLUMSAL İHTİYAÇLAR KAMUSAL İHTİYAÇLAR ÖZEL İHTİYAÇLAR ÖZEL MAL KAMUSAL MAL SİYASAL KARAR ALMA MEKANİZMASI PİYASA MEKANİZMASI SİYASAL TALEP BÜTÇE SÜRECİ ARZ ARZ PİYASA TALEBİ FİYAT VERGİ ÖZEL EKONOMİ KAMU EKONOMİSİ KIT KAYNAKLAR
23
DEVLETİN EKONOMİDEKİ ROLÜ
Yukarıdaki grafikten de görülebileceği üzere; Belirli bir ülkede cereyan eden ekonomik faaliyetlerin bütününü içine alan «milli ekonomi», kamu ve özel kesim olmak üzere ikiye ayrılabilir. Ekonomik faaliyetler bu yapı içinde oluşmakta ve böylelikle ekonominin arzu edilen bir yönde gelişmesi mümkün olmaktadır. Her iki sektörün de amacı, kıt kaynaklarla insan ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Özel kesim, özel mal ve hizmetler; kamu kesimi de kamusal mal ve hizmetler üreterek insan ihtiyaçlarını en iyi şekilde gidermeye çalışır. Kamu kesimi daha çok toplumsal ihtiyaçları tatminle ilgili mal ve hizmet üretimini üzerine aldığı için bu ekonomideki faaliyetlerin sürükleyici gücü hâkim karakteriyle sosyal fayda sağlamaktadır. Hangi faaliyetlerin sosyal fayda sağladıkları da mahiyeti itibariyle politik bir değer yargısı taşıdığından kamu kesimi faaliyetleri ekonomi prensipleriyle birlikte siyasi tercihlerle düzenlenmektedir.
24
DEVLETİN BAŞARISIZLIĞI
Piyasa Dışı Başarısızlık olarak ifade edilen bu teorinin ‘Siyasal Arz Yönü’ ve ‘Siyasal Talep Yönü’ olarak iki farklı sebebi olduğu kabul edilir. Siyasal Arz Yönü: Politikacıların Özel Çıkar Güdüsü; Politikacıların kamu kaynaklarını kendilerini seçimlerde destekleyecek baskı gruplarına ve seçmenlere dağıtması, oylarını maksimize etme çabası. Siyasal İktidarın Miyopluğu; Politikacıların bilinçli olarak oy maksimizasyonu için uzun dönemli ve faydalı politikalar yerine kısa dönemli politikaları tercih etmeleridir. Hizmet Kayırmacılığı; Politikacıların kendi seçim bölgelerine daha fazla hizmet getirmek istemeleri ve bütçeyi savurganca harcamalara kullanması durumudur.
25
DEVLETİN BAŞARISIZLIĞI
1. Siyasal Arz Yönü (Devam): Politik Rekabetin Eksikliği; Bazı kesimleri temsil edecek siyasal partilerin oluşturulması önünde engellerin olması durumudur. Parti İçi Demokrasinin Eksikliği; İktidar partilerinin kararlarını (kimlerin milletvekili olarak halka arz edileceği gibi) tek bir liderin vermesi durumudur. Bürokratik Etkinsizlikler; Bürokraside aşırı memur alımı ve bu durumun aşırı istihdam, liyakatsiz yöneticilerin sayısını artırmasıdır. Sonuç rasyonel olmayan sonuçlara ve kaynak israfına yol açmaktadır. Siyasal Yozlaşma; Kamu yönetiminde devlet ahlakına, siyasal etiğe uyulmayarak kamu kaynaklarının çıkar amaçlı kullanılması durumudur. Ortanca Seçmen Teorisi; Aşırı uçlarda bulunmayan seçmenleri ifade eder. Bu seçmen grubunun tercihleri doğrultusunda mal ve hizmet üretilir, çünkü bu seçmenlere en çok yaklaşan parti kazanacaktır
26
DEVLETİN BAŞARISIZLIĞI
1. Siyasal Arz Yönü (Devam): Piyasa Başarısızlıklarının giderilmesindeki Yetersizlikler; Devlet piyasa başarısızlıklarına müdahale etmek için kullandığı araçlar (vergi, teşvik vs.) her zaman etkin sonuçlar doğurmayabilir Kamusal Mal ve Hizmet Sunumundaki Etkinsizliğin Düzeltilmesindeki Güçlükler; Sunulan mal ve hizmetlerin kalitesine önem verilmeyişi, maliyetleri düşürmek gibi girişimlerde bulunulmaması, yeniliklere karşı direnç gösterme gibi güçlükler kamusal malların etkinliğini azaltan faktörlerdir.
27
DEVLETİN BAŞARISIZLIĞI
2. Siyasal Talep Yönü: Seçmenin Siyasal Bilgisizliği; Seçmenlerin tam enformasyona sahip olamamaları politikacıların kamusal faaliyetler konusunda daha rahat davranmalarına sebep olmaktadır. Siyasal İlgisizlik; Seçmenlerin politikaya ilgisizliği kamusal mal ve hizmetlere olan ilgilerinin seçim sürecine etki etmemesine sebep olmaktadır. Seçmenin Politik Miyopluğu; Politikacıların uzun dönemli ve verimli yatırımlar yerine seçmenin ‘gözünü boyayacak’ kısa vadede sonuçları görülecek harcamalar yapmasıdır. Oylama Maliyeti ve Bedavacı Sorunu; Seçmen için ‘zaman maliyeti’ ve ‘ bilgi toplama maliyeti’ olarak iki maliyete katlanmak istememesi durumu söz konusudur. ‘Bedavacı sorunu’ ise seçmenin kendi oyunun sonucu değiştirmeyeceğini düşünüp seçim sürecine girmemesidir
28
DEVLETİN BAŞARISIZLIĞI
2. Siyasal Talep Yönü: Mali Aldanma; Vergi mükellefi olan seçmenlerin kendilerine sunulan kamusal mal ve hizmetlerin kendilerine olan maliyetleri anlayamadıklarından dolayı talepleri sürekli olarak artış gösterir. Baskı grupları ve Rant Kollama; Baskı grupları rant kollama faaliyetleriyle kendilerine daha fazla kamusal kaynak aktarılması konusunda faaliyetlerde bulunurlar. Rant kollama faaliyetleri, kaynakları ekonomik açıdan verimli olmayan faaliyetlere yönlendirir ve üretim gücünün azalmasına yol açar.
29
PİYASANIN BAŞARISIZLIĞI
Piyasanın etkin çalışmasını sağlayan şartların ya hiç bulunmaması ya da şartların ters yönde işlemesi Piyasa Başarısızlığı olarak nitelendirilir. Neden olan faktörler: Tam Rekabet Piyasalarının Gerçekleşmemesi; Tam rekabetin geçerli olmadığı piyasalara aksak rekabet piyasalar denilmektedir. Böyle piyasalarda az sayıda firma kar maksimizasyonu için üretimi kısıp, satış fiyatlarını artırma eğilimindedirler. Ortak (Serbest) Mallar; Bu tür malların kullanımı herkese açık olduğundan aşırı kullanım problemi doğurur. Bu durum ise kişisel çıkar maksimizasyonu uğruna toplumsal çıkarlar zarar görmektedir. Bu sorun Ortakların Trajedisi olarak adlandırılmaktadır. Kamusal Mallar; Savunma, güvenlik, diplomasi gibi hizmetler piyasa tarafından üretilememektedir. Bu malların; bölünmezlik, pazarlanamaz olması, dışlamanın olmaması, bedava yararlanılması gibi özellikleri dolayısıyla piyasa aksamasına sebep olmakta ve piyasa tarafından üretilmesi mümkün görünmemektedir.
30
PİYASANIN BAŞARISIZLIĞI
Yarı Kamusal Mal ve Hizmetler; Eğitim, sağlık gibi hizmetlerin topluma olan dışsal faydası eğer yeterince yayılmaz ise hem kişiye hem de topluma olumsuz bir maliyeti olacağından tek başına piyasa mekanizmasına bırakılamamakta ve devletin müdahalesini gerekli kılmaktadır. Dışsallık/Dışsal Ekonomiler; Bir ekonomik birimin üretim ve tüketim faaliyetinin diğer ekonomik birimlerin fayda veya üretim fonksiyonunu dolaylı olarak olumlu veya olumsuz etkilemesi olarak ifade edilir. İçsel/Ölçek Ekonomileri; Firmaların üretim ölçeğindeki değişme sonucu firmaların maliyetlerinde bir azalma görülüyorsa pozitif içsel ekonomiler, aksine ölçek değişimi sonucunda firmada bir takım dezavantajlar oluşabiliyorsa bu şartlarda negatif içsel ekonomiler söz konusu olur. Doğal Tekel; Malın üretiminde kullanılan hammadde ve ara mallarının tek üreticisi ve sahibi olma; üretim teknolojisini tek başına geliştirip gizli tutma ve taşımacılık, elektrik, iletişim gibi teknolojik olarak büyük üretim ölçeği gerektiren alanlarda kamu yararı gözetilmesi gibi nedenlerle piyasada tek bir işletmenin yer alması durumudur.
31
PİYASANIN BAŞARISIZLIĞI
Marjinal Maliyetin Sıfır Olduğu Üretim; Bazı mal ve hizmetlerin üretim biçimi, başka bir mal veya hizmetin sıfır marjinal maliyetle üretilebilmesine imkan sağlamaktadır (elektrik üretimi için kurulan barajdan sulama yapmak için faydalanılması gibi). Bu şartlar altındaki mal ve hizmet üretimi sadece piyasaya bırakılırsa, sıfır fiyata sunulması gereken hizmet bu fiyata sunulmayacak ve sıfır fiyatın üzerinde piyasaya arz edilecek ve ekonomi optimumdan uzaklaşacaktır.
32
EKONOMİK SÜREÇ İÇİNDE DEVLETİN FONKSİYONLARI
1.Kaynak Dağılımında Etkinlik: Piyasa ekonomisi işleyişinin etkin kaynak dağılımına imkan verememesi, devlete bu konuda sorumluluk yüklenmesine yol açmıştır. Örneğin devletin elindeki mali araçlardan vergiler; nihai mal ve hizmetlerin nispî fiyatlarını veya bazı sektör ve faaliyet kollarının nispî kârlılığını sağlayabilmektedir. Bu yöndeki değişme diğer ekonomik ve mali politika araçlarıyla desteklendiği takdirde, ekonomide kaynak dağılımı daha dengeli bir görünüm kazanabilir. 2.Gelir Dağılımında Adalet: piyasanın işleyiş düzeni içinde gerek fonksiyonel gelir bölüşümü gerekse gelirin kişisel dağılımı adaletsizliklere neden olabilmektedir. Gelir dağılımındaki adaletsizlik, mevcut sosyal sorunların daha da ağırlaşmasına sebep olur. Bu durumda devlete düşen görev, elindeki mali araçlarla gelir dağılımındaki adaletsizlikleri asgari seviyeye indirmeye çalışmaktadır.Bu yönde gelirin yeniden dağılımı mekanizması dediğimiz fonksiyonu devreye sokarak vergi,harcama ve borçlanma araçlarıyla gelir dağılımında dengeyi sağlamaya çalışmaktadır.
33
EKONOMİK SÜREÇ İÇİNDE DEVLETİN FONKSİYONLARI
3.İktisadi İstikrar :Devletin en önemli fonksiyonlarından biri ekonomik dengeyi sağlamaktır. Bu nedenle, iktisadi dengenin sağlanması, bugün devletin iktisadi ve mali politika araçlarının başlıca hedefi durumundadır. İktisadi dengenin sağlanmasında toplam arz toplam talep dengesi önemli olduğundan bilhassa yatırım-tasarruf dengesi iktisadi dengeyi sağlamanın ön koşullarından biridir.Ekonominin gelişme seviyesine ve iktisadi dengesizliğin durumuna göre devlet, elindeki araçları uygun bir şekilde kullanarak iktisadi dengeyi sağlamaya çalışacaktır.İktisadi istikrara ulaşmak için aşağıda ifade edilen durumların gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Tam istihdam Makro (Genel Anlamda): Tüm üretim faktörlerinin üretim sürecinden kendilerine düşen payı almaları 1.İşgücü : Ücret 2.Toprak : Rant 3.Girişimci : Kar 4.Sermaye : Faiz ii Mikro (Özel Anlamda): işgücünün tam istihdamı. b Fiyat istikrarı c. Ödemeler Bilançosunda Denklik
34
KAMU HİZMETLERİ Kamu Hizmeti: Devletin gerçekleştirmek zorunda olduğu,tatmin edilmesi durumunda tüm topluma yarar sağlayan ihtiyaçlara toplumsal ihtiyaç denilmekte olup, toplumun müşterek nitelikteki söz konusu ihtiyaçlarının karşılanması bakımından devletin gerçekleştirmek zorunda olduğu hizmetler de kamu hizmeti olarak nitelendirilmektedir. Günümüzde piyasa ekonomisine sahip ülkelerde kamu kesimi tarafından üretilip topluma sunulan mal ve hizmetleri; tam kamusal (toplumsal), yarı kamusal, özel mal ve hizmetler şeklinde üçe ayırıp incelemek mümkündür. Bu ayırımın dışında taşıdıkları özellikler nedeniyle bazı kamusal mal ve hizmetler, «toplum için faydalı özel mal ve hizmetler» olarak ele alınıp açıklanmaktadır.
35
KAMU HİZMETLERİ Tam kamusal (toplumsal) mal ve hizmetler; devlet tarafından üretilmezlerse, başka bir kesim tarafından üretilmeleri mümkün olmayan mal ve hizmetler olup toplumsal ihtiyaçları karşılamaya yöneliktir,faydaları toplum bireyleri arasında bölünemez ve faydasından yoksun kalınamaz,piyasa konusu olamaz ve üretimleri ile ilgili karar siyasi süreçle alınır. (Milli güvenlik,adalet,savunma,diplomasi gibi ) Yarı toplumsal mal ve hizmetler, devlet tarafından üretilmekle birlikte, özel sektör tarafından da üretildikleri için tam kamusal mal ve hizmet yapısına sahip olmayıp,bölünebilir, fiyatlandırılabilir ve pazarlanabilir niteliktedir. Bu malların başlıca özelliği bireylere olan faydasının dışında topluma olan katkılarıdır. Bu mal ve hizmetler yeterince üretilmezlerse toplumsal maliyetleri ağır olacağından piyasanın yanında devletin de üretimini üstlenmesi gereken mallar dır.(Eğitim,sağlık)
36
KAMU HİZMETLERİ Özel mal ve hizmetler, faydaları toplum bireyleri arasında bölünebilmekte,iktisadi unsurdan yararlanabilmek için bedelinin ödenmesi gerekmektedir.Bireysel ihtiyaçları karşılamaya yönelik olan bu malların fiyatları piyasanın koşullarınca belirlenmektedir. Örneğin gıda ve giyim malları gibi mallara ek olarak ulaşım, elektrik, su, telefon ve haberleşme gibi örnekler verilebilir. Erdemli mal ve hizmetler, bazı kişi ya da grupların ekonomik durumlarını iyileştirmek amacıyla ya bedelsiz olarak topluma sunulmakta ve finansmanı vergilerle sağlanmakta ya da piyasa fiyatının çok altında pazarlanmaktadır. Erdemli mal terimi kamu ekonomisinde ilk defa Musgrave tarafından kullanılmıştır, Musgrave, toplum için zararlı mallar (demerit mallar) konusunda alkollü içkileri, keyif verici uyuşturucu maddeleri ve fabrikaların çıkardıkları zararlı atıkları örnek olarak saymaktadır. Bu tür maddelerin, özel sektör tarafından üretimi durumunda topluma önemli ölçüde dışsal zararlar yayılmaktadır. Bu nedenle, bu malların üretimleri ve tüketimlerinin kontrolü devlet tarafından yapılmalıdır. Erdemli mallara (merit mallar) örnek olarak ise ; devletin yaşlılara, kimsesizlere, düşkünlere yönelik hizmetleri, yeterli mali imkânı olmayan çalışkan ve başarılı öğrencilere öğrenimlerini sürdürmelerine yardımcı olmak üzere tahsis ettiği burslar, sosyal konut ve ücretsiz sağlık hizmetleri vb. verilebilir.
37
DIŞSALLIKLAR DIŞSALLIKLAR(DIŞSAL FAYDALAR VE DIŞSAL ZARARLAR)
Dışsallık: Bir iktisadi birimin üretim veya tüketim faaliyeti sonucunda başka bir iktisadi birimin üretim veya tüketim fonksiyonunda meydana gelen olumlu veya olumsuz değişimlerdir. Dışsallıklar ilk defa K.Wicksell tarafından incelenmiştir.Üretim veya tüketim faaliyeti sonucunda dış fayda doğarsa pozitif dışsallıklardan,dış zarar veya kayıp doğarsa negatif dışsallıklardan söz edilmektedir.Dışsallık tipleri; üreticiden üreticiye olan dışsallık,üreticiden tüketiciye olan dışsallık,tüketiciden üreticiye olan dışsallık ve tüketiciden tüketiciye olan dışsallık olmak üzere sınıflandırılabilir.Klüp malları,pozitif dışsallıkları olan ve yarattıkları faydadan sadece belli bir grubun üyesi olanların yararlanabildikleri hizmetleri ifade etmektedir.
38
DIŞSALLIKLAR Dışsal Fayda: Bir iktisadi birimin iktisadi faaliyetlerinden, bir diğer iktisadi birimin maliyete katlanmadan fayda sağlaması halidir. Dışsal Zarar: Bir iktisadi birimin iktisadi faaliyetlerinden bir diğer iktisadi birimin zarar görmesi halidir. Dışsallıklar temelde üretim dışsallığı ve tüketim dışsallığı olarak iki başlık altında incelenebilir.Aşağıda dışsallıklara yönelik örnekler topluca bir tablo üzerinde gösterilmektedir.
39
DIŞ FAYDA-DIŞ ZARAR AKIMLARI
ALAN ÜRETİCİ TÜKETİCİ YARATAN DIŞ FAYDA DIŞ ZARAR Elma bahçesi yapandan, arı ve bal üretene Akarsuyu kirleten kimya fabrikasından, suyu kullanan çiftçilere Özel hastaneden, toplumun hastanede tedavi olanlar dışındaki üyelerine Fabrikadan çevrede yaşayanlara (duman ve koku biçiminde) Konutların çiçek bahçesinden arı ve bal üretene Özel arabalardan, ulaştırma firmalarına yolu tıkama Bulaşıcı hastalıklara karşı ilaç alanlardan, toplumun sağlıklı üyelerine Vagonda sigara içenlerden, İçmeyenlere
40
KAMU HARCAMALARI Kamu harcaması,kamu ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla yetkili kişilerce gerçekleştirilen,zaman içerisinde sürekli artma eğilimi içerisinde olan ve para şeklinde yapılan ödemelerdir. Kamu harcamalarının temel özellikleri; Kamu tüzel kişileri tarafından yapılır. Kamusal ihtiyaçları karşılar. Belirli usuller dahilinde yapılır. Karşılığında para ödenir. Kamu harcamaları artma eğilimi gösterir. Kamu harcamalarının özel harcamalarla başlıca farkları, Kamu harcamaları gelirden önce belirlenir. Kamu harcamaları siyasi ve iktisadidir. Kamu harcamaları hacimli ve etkilidir. Kamu harcamalarında kar öncelikli değildir.
41
KAMU HARCAMALARININ ARTIŞINA YÖNELİK GÖRÜŞLER
Kamu harcamaları sürekli artış eğiliminde olup bu artışın nedenlerini açıklamaya yönelik çeşitli görüşler mevcuttur. Bunların başlıcaları, Kamu harcamalarının artışını açıklamaya yönelik görüşler, Wagner kanunu, Peacock –Wiseman yaklaşımı ve diğer görüşler (sosyal refahın artırılması yaklaşımı, maksimizasyon yaklaşımı, ekonominin gelişme sürecinin kamu harcamalarını etkilediği yaklaşımı) olarak sınıflandırılabilir. Peacock-Wiseman yaklaşımına göre, kamu harcamalarındaki artışı,kamu gelirlerindeki artışla açıklamakta,savaş gibi büyük bunalım dönemlerinde söz konusu harcamaların sıçrama yaptığını, bunalım sonrası dönemlerde de eski düzeyine inmediği belirtilmektedir.
42
KAMU HARCAMALARININ ARTIŞINA YÖNELİK GÖRÜŞLER-Wagner Kanunu
Wagner kanunu, kamu giderlerindeki artışı devlet faaliyetlerindeki sürekli artışla açıklamaktadır.Buna göre, bir ekonomide kişi başına düşen gelir artarken kamu kesiminin nispî hacmi de buna bağlı olarak büyümektedir. Bir ekonomi sanayide ilerledikçe o ekonomideki genişleyen pazarlar ile bu pazarlar içindeki üniteler arasındaki ilişkiler karmaşık bir hale gelmektedir. Karmaşık hale gelen ilişkiler, bu ilişkileri adil bir sistem içinde düzenleyecek hükümlere ihtiyaç gösterir. Ayrıca paralel olarak şehirleşme ve yüksek seviyedeki nüfus yoğunluğu dışsallıkların daha belirgin olması sonucunu doğuracak bu da kamu kesimi yönünden yeni düzenlemeler yapılmasını gerektirecektir. Bundan dolayı A. Wagner bir ülkede özellikle asayiş ve güvenlik, bankacılık hizmetlerinin, adli hizmetlerin önemini ve bu hizmetlerin kamu kesimi tarafından yeterli ölçüde yerine getirilmesinin lüzumunu vurgulamaktadır. Bu ihtiyacın karşılanması da elbette kamu harcamasını artıracaktır.Wagner,kamu harcamalarının en azından belli bir süre milli hasıladan daha hızlı yükseldiğini belirtmiştir.
43
KAMU HARCAMALARININ ARTIŞINA YÖNELİK GÖRÜŞLER-Kamusal Tercihler Teorisi
Bu yaklaşıma göre kamu harcamalarının artışı politik süreçle ilişkilendirilmektedir. Politik süreç içinde yer alan aktörler (seçmenler, politikacılar, bürokratlar, baskı grupları) kamu harcamalarını artırmaktadır. Kamusal Tercihler Teorisine göre devletin aşırı büyümesi ekonomik ve politik yozlaşmayı da beraberinde getirmektedir. ‘Piyasa başarısızlığına’ karşı ‘devletin başarısızlığı’ teorisini geliştirmişlerdir. Keynesyen politikaları eleştirerek kamu ekonomisinin de piyasa ekonomisi gibi kendi başına optimumu sağlamaktan uzak olduğunu savunmuşlardır.
44
KAMU HARCAMALARININ ARTIŞINA YÖNELİK GÖRÜŞLER
Sosyal refahın artırılması yaklaşımında amaç sosyal refahın maksimize edilmesi olup bu doğrultuda kamu harcamalarına yön verilmesi söz konusu olacaktır.Maksimizasyon yaklaşımına göre demokrasi ile yönetilen ülkelerde hükümetler kendi yaşam sürelerini maksimum kılmaya çalışırken seçmenler de kendi gelirlerini maksimum kılmaya çalışırlar.Ekonominin gelişme sürecinin kamu harcamalarını etkilediği yaklaşımı konusunda Rostow ve Musgrave’e ait görüşler bulunmaktadır.Musgrave’e göre bir ülke ekonomisinin gelişim sürecini tamamlamasına bağlı olarak, eğitim,sağlık ile diğer sosyal harcamalar artmaktadır.Rostow ise, kamu giderlerinin artışını ekonomik gelişme ile açıklamaktadır.
45
KAMU HARCAMALARININ ARTIŞ NEDENLERİ
Kamu harcamalarının tutarında, topluma sunulan mal ve hizmetin kalitesinde veya miktarında bir artış meydana gelmemesine rağmen bir artış söz konusu oluyorsa,bu artışa “görünüşte artış” denilmektedir.Kamu giderlerinin tutarındaki artış topluma sunulan mal ve hizmetin kalitesindeki yükseliş nedeniyle ortaya çıkmış ise buna “gerçek artış” denilmektedir.Ekonomik ve sosyal yönden gelişmiş ülkelerde kamu harcamaları gerçekte artış gösterirken, gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerde görünüşte artış daha fazla hakim olmaktadır. Kamu harcamalarının artış nedenleri görünüşte artış nedenleri ve gerçek artış nedenleri olarak ikiye ayrılmaktadır.Görünüşte artış nedenleri, para ekonomisinin yaygınlaşması,bütçe usullerinin değişmesi,para değerinin değişmesi ve ülke sınırlarının ve nüfusun büyümesi olarak sıralanabilir. Gerçek artış nedenleri ise, savaşlar,teknolojik gelişmeler,devlet anlayışındaki değişmeler, vatandaşların hayat standartlarının yükseltilmesi, kamu hizmetlerinin yaygınlaşması ve yoğunlaşması,ekonomik nedenler, sosyal nedenler,askeri nedenler, ve siyasi nedenlerdir.
46
KAMU HARCAMALARININ SINIFLANDIRILMASI
İdari(organik) Sınıflandırmaya göre ayrım kamu harcamasını gerçekleştiren kurumun idari teşkilat yapısına göre yapılmaktadır.Buna göre, Dışişleri Bakanlığı ,Savunma Bakanlığı ,Enerji Bakanlığı ,Maliye Bakanlığı,Sanayi Bakanlığı şeklinde ayrım yapılmaktadır. Kamu harcamalarının Fonksiyonel (hizmet) Sınıflandırmasında ,kamu hizmetleri hedeflenen amaçlar doğrultusunda ayrıma tabi tutulmaktadır.Aynı hizmetin birden fazla kamu kuruluşu tarafından gerçekleştirilmesi durumunda, her kuruluşun o hizmet için yaptığı giderler toplanmakta ve her hizmet için yapılan toplam harcama belirlenerek,hizmet grupları için devletin katlandığı gider ortaya konulmaktadır.Buna göre, Genel: yönetim, savunma, yargı, Ekonomik: inşaat, enerji, tarım, ulaşım Sosyal hizmetler: eğitim, sağlık, sosyal güvenlik şeklinde bir ayrım yapılmaktadır.
47
KAMU HARCAMALARININ SINIFLANDIRILMASI
Fonksiyonel sınıflandırmanın faydalarını, Harcama tahminlerinin gerçekçi bir biçimde yapılması imkânını tanıması, Belirli bir hizmetin ya da fonksiyonun devlete maliyetinin ne olduğunu açıkça göstermesi Ödeneklerin fonksiyonlara bölüştürülmesinde sosyal faydanın azamiye çıkarılması ilkesine işlerlik kazandırması; böylece örneğin eğitime harcanan son liranın sağlayacağı sosyal faydanın sağlığa harcanan son liranın sağlayacağı sosyal faydaya eşit olmasına çalışılması, Hizmetin birim maliyetinin hesaplanmasına imkân vermesi, Harcanan para ile elde edilen fayda arasında karşılaştırma yapmayı kolaylaştırması, şeklinde sayabiliriz.
48
KAMU HARCAMALARININ SINIFLANDIRILMASI
BİLİMSEL VE EKONOMİK SINIFLANDIRMA Reel giderler-transfer ve yardım giderleri ayrımında, reel gider, devletin mal ve hizmet alımı amacıyla yaptığı giderlerdir.Transfer harcamaları,toplumun sosyal yönden ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik olarak yapılan ve daha çok yardım amacı güden kamu harcamalarıdır. Verimli giderler-verimsiz giderler ayrımında,milli hasılada artış sağlayan kamu gideri verimli,milli hasılada artış yaratmayan kamu harcaması ise verimsiz olarak kabul edilmektedir. Cari giderler-yatırım giderleri ayrımına göre,devletin tüketim malları ile ilgili harcamaları cari,sermaye oluşumu ile ilgili harcamaları ise yatırım giderleri olarak nitelendirilmektedir. Harcamaların sağladıkları faydalar açısından;toplumun bütününe fayda sağlayan harcamalar,belirli bir kesime fayda sağlamakla birlikte sonuçta topluma faydalı olan harcamalar,toplumun bütününe faydalı olmaya uygun olduğu halde pratikte sadece belirli kesimlere daha fazla fayda sağlayan harcamalar,kişilere özel fayda sağlayan harcamalar olarak sınıflandırılabilir.
49
KAMU HARCAMALARININ SINIFLANDIRILMASI
DİĞER TASNİFLER Gider yapan birime göre ayırımda, kamu giderleri, merkezi yönetim giderleri ve yerel yönetim giderleri şeklinde bir ayrıma tabi tutulabilir. Adi-Olağanüstü kamu giderleri ayrımında, her yıl tekrarlanan giderler adi,bir yıldan daha uzun süreli zaman aralıklarıyla ortaya çıkan giderler ise olağanüstü niteliktedir. Zorunlu- ihtiyari giderler ayrımında, kuruluşun belli bir dönemde, yapması konusunda serbestiye sahip olmadığı giderler zorunlu,serbestiye sahip olduğu giderler ise ihtiyaridir.
50
Kamu Harcamalarının Sınıflandırılması-Analitik Bütçe Kodlaması
Ülkemizde 5018 sayılı yasa gereği bütçe sınıflandırması değiştirilmiş ve yerine Analitik Kodlamaya Dayalı sisteme geçilmiştir.Buna göre,gerek harcamalar gerekse gelirler bu çerçevede ayrıntılı şekilde sınıflandırılmaktadır.Burada konumuz gereği sadece harcama sınıflandırılmasına değinilecektir.Analitik bütçe kodlamasının getirdiği önemli yenilikler, detaylı bir kurumsal kodlamayla program sorumlularının tespitine imkan vermesi, mevcut bütçede var olmayan fonksiyonel sınıflandırmanın sağlanması, aynı kodlamanın merkezi yönetim dışındaki kuruluşlarda da uygulanabilir olması, uluslararası karşılaştırmalara imkan vermesi ve ölçmeye ve analize elverişli olması olarak sıralanabilir.
51
Kamu Harcamalarının Sınıflandırılması-Analitik Bütçe Kodlaması
Analitik bütçe siste kod yapısında harcamalar dört sınıflandırma biçimine dayalıdır .Bunlar KURUMSAL KODLAMA:Dört düzeyden oluşmaktadır.Bütçe sistemi içinde yer alan idari yapı temel alınmaktadır.Örn:Cumhurbaşkanlığı,Sayıştay (I.düzey),Müsteşarlıklar (2.düzey),Genel Müdürlükler(3.düzey),Daire başkanlıkları,Müşavirlikler(4.düzey) FONKSİYONEL KODLAMA:Dört düzeyden oluşmaktadır.Devlet faaliyetlerinin türünü göstermek üzere tasarlanmıştır.Örn:Kamu düzeni hizmetleri (1.düzey),Güvenlik hizmetleri (2.düzey),Trafik güvenliği hizmetleri(3.düzey) FİNANSMAN TİPİ KODLAMA:Bir düzeyden oluşmaktadır.Bütçe Genel hizmetler sunan bütün kamu kurumlarını kapsamak için tasarlanmıştır.Örn:Özel bütçeli kuruluşlar(1 düzeyden oluşmaktadır) EKONOMİK KODLAMA şeklinde sayılabilir. Dört düzeyden oluşmaktadır.Devlet faaliyetlerinin milli ekonomi üzerindeki etkilerine göre gruplanmasıyla oluşturulmuştur. Örn: Personel giderleri(1.düzey)Memurlar(2.düzey) Temel Maaşlar(3.düzey)
52
KAMU HARCAMALARININ EKONOMİK ETKİLERİ
Kamu harcamaları ekonomik,mali ve sosyal yapı üzerinde önemli etkiler meydana getirir.Devlet çeşitli araçlarla elde ettiği kaynakları kamu hizmetlerini yerine getirmek,plan ve yıllık programlarda belirtilen hedefleri gerçekleştirmek üzere değişik şekillerde kullanır.Burada kamu harcamalarının gelir dağılımı,üretim,fiyatlar genel seviyesi,istihdam,çarpan ve hızlandıran gibi etkileri hakkında bilgi verilecektir.
53
KAMU HARCAMALARININ EKONOMİK ETKİLERİ
Kamu harcamalarının gelir dağılımı üzerindeki etkisi: Kamu harcamaları gelir dağılımı üzerinde önemli etkiler meydana getirmektedir.Bu etkiler esas itibariyle gelirin yeniden dağılımı mekanizmasıyla ortaya çıkmaktadır.Vergiler ve harcamalar yoluyla kişilerin ve sosyal grupların gelirlerinde ortaya çıkan değişikliğe gelirin yeniden dağılımı adı verilmektedir.Bu durum üretim sonucunda oluşabilen gelirin vergi yoluyla yüksek gelir gruplarından alınıp transfer harcamaları şeklinde düşük gelir gruplarına aktarılması yoluyla meydana gelir.Öte yandan bazı kamu harcamalarının gelir dağılımı üzerindeki etkileri ise olumsuz yönde olabilmektedir.Bu harcamaların en tipik örneğini devletin borçlanma karşılığında tahvil sahiplerine ödediği faiz giderleri oluşturur.
54
KAMU HARCAMALARININ EKONOMİK ETKİLERİ
Kamu harcamalarının üretim üzerindeki etkileri: Kamu harcamaları kamusal mal ve hizmet üretimine yönelik olması sebebiyle piyasadan üretim faktörü talebine yol açmaktadır.Reel kamu harcamalarının artırılması üretim faktörlerine olan talep üzerinde de benzer bir artış ortaya çıkarır.Devlet kamu harcamalarıyla üretim faktörlerine sahip olarak üretimde bulunabileceği gibi piyasadan mal ve hizmet satın almak suretiyle de üretimi uyarabilir.Böyle bir durumda önemli olan husus hangi harcamaların üretim artışları üzerinde etkili olacağıdır.Özellikle reel harcamalar gayrisafi milli hasıla üzerinde artış yönünde etkili olduğundan bu tür harcamaların verimli alanlarda kullanılması toplam talebi olumlu yönde etkilemektedir.Özetle kamu harcamalarının üretim üzerindeki etkileri ü. Temel nokta üzerinde toplanabilir. Kamu harcamaları çalışmaya,tasarruflara ve yatırımlara doğrudan etki etmektedir. Kamu harcamaları iktisadi kaynakların tüzel kişileri arasında farklı şekilde kullanılmasını sağlamaktadır. Kamu harcamaları ekonomide teşvik edici bazen de önleyici etkide bulunmaktadır.
55
KAMU HARCAMALARININ EKONOMİK ETKİLERİ
Kamu harcamalarının fiyatlar genel seviyesi üzerindeki etkileri: Kamu harcamaları, fiyatlar genel seviyesi üzerinde de, özel kesimden kamu kesimine çeşitli araçlarla (vergi, harç, borçlanma vb.) aktarılan fonların kamusal hizmetlerin gerçekleştirilmesinde kullanılarak yeniden ekonomiye girmesiyle etkide bulunur. Devlet; vergi, harç resim, borçlanma vb. yollarla özel kesimdeki satın alma gücünün azalmasına sebep olur. Satın alma gücündeki bir azalma ise, ekonomide üretilen mal ve hizmetlere olan talebin azalması sonucunu doğurur. Talepteki düşüşte, satın alma gücünün ne ölçüde azaltılmış olduğu konusu önemlidir. Genel olarak talepte meydana gelecek bir düşüş, fiyatlar genel seviyesinde de benzer bir etki meydana getirmektedir. Devletin yukarıda belirtilen araçlarla kişilerin satın alma gücünde farklı oranlarda değişiklik meydana getirmesi, ekonominin nispî fiyat yapısının değişmesine ortam hazırlar.
56
KAMU HARCAMALARININ EKONOMİK ETKİLERİ
Kamu harcamalarının fiyatlar genel seviyesi üzerindeki etkileri: Öte yandan, kamu harcamalarındaki sürekli artışlar, devletin piyasadan daha fazla miktarda mal ve hizmet talebinde bulunması anlamına geldiği için, ekonomideki toplam talep seviyesini artırır. Ekonomide toplam arzın toplam talepteki değişmelere uygun bir gelişmesi göstermesi durumunda fiyatlar genel seviyesi yükselmeye başlar. Devlet,fiyatlar genel seviyesi üzerinde sübvansiyon politikalarıyla etkili olabilir.Üreticiye verilen sübvansiyonlar maliyetleri düşürerek üretim artışına yol açar.Buna bağlı olarak fiyatların düşmesi beraberinde tüketicilerin daha ucuza mal tüketmesi sonucunu doğurur.Eğer sübvansiyon tüketiciye veriliyorsa malın fiyatı sübvansiyon oranında düşeceğinden tüketicinin talebi artacak, bunun sonucunda ise söz konusu mala olan talep artacak ve fiyat yükselecektir.
57
KAMU HARCAMALARININ EKONOMİK ETKİLERİ
Kamu harcamalarının istihdam üzerindeki etkileri: Kamu harcamalarıyla ekonomideki istihdam hacmi arttırılabilir. Bu amaca en uygun kamu harcaması, yatırım harcamaları olmaktadır. Yatırım harcamaları üretim kapasitesinin artışına yol açarak daha büyük çapta üretim faktörü kullanılmasını sağlar. Eğer yatırımlarda seçilen, teknoloji, emek-yoğun bir teknoloji ise, bu takdirde yapılacak yatırımda daha çok sayıda işgücü istihdam edilebilir. Kamu yatırım harcamaları az gelişmiş ülkelerde genelde düşük seviyede kaldığı için, bu ülkelerde devlet, özel kesim yatırımlarını çeşitli teşviklerle (yatırım indirimi, hızlandırılmış amortisman, gümrük vergi ve resimleri muafiyeti vb. gibi) harekete geçirmeye çalışır. Devletin özel kesim lehine feragat ettiği ekonomik ve mali kaynaklar kısa dönemde ekonominin istihdam yeteneğinin gelişmesine yardımcı olur. Uzun dönemde ise, yatırımların tamamlanıp üretime geçilmesinden itibaren devlet, yavaş yavaş ve fakat daha büyük miktarlarda feragat ettiği kaynaklara kavuşmaya başlar.
58
KAMU HARCAMALARININ EKONOMİK ETKİLERİ
Kamu harcamalarının Çarpan ve Hızlandıran Etkisi: Kamu harcamaları, çarpan ve hızlandıran mekanizmalarını harekete geçirerek gelir artırıcı etkiler meydana getirmektedir.Çarpan:Çarpan, otonom yatırımlardaki bir artışın milli gelirde ne büyüklükte bir artış meydana getireceğini gösteren bir katsayıdır.Milli ekonomide yapılan yatırımlar; otonom (bağımsız) ve uyarılmış yatırımlar olarak ikiye ayrılabilir. Otonom yatırımlar, milli gelirdeki değişmelerden bağımsız olarak yapılan yatırımlar olduğu halde uyarılmış yatırımlar, milli gelirdeki değişmeler bağlı olarak yapılan yatırımlardır. Otonom yatırımlara örnek olarak devletin baraj inşası, yol yapımı, bataklıkların kurutulması vb. gibi harcamaları verilebilir. Hızlandıran: Tüketim malları talebindeki toplam değişikliğin yatırımlar üzerinde ortaya çıkaracağı değişikliği (uyarmayı) ifade etmektedir. Tüketim harcamalarında (özellikle dayanıklı tüketim mallarına yönelik) meydana gelecek değişiklik yatırımların belirli bir katsayıya göre artmasına ya da azalmasına yol açmaktadır. İşte bu katsayıya, hızlandıran katsayısı adı verilmektedir.
59
Kamu Gelirleri Teorisi
KAMU GELİRLERİNİN TANIMI Devlet veya diğer kamu kuruluşlarının kamu ihtiyaçlarından doğan harcamaları karşılamak amacıyla gerek vergilendirme yetkisine dayanarak, gerekse özel, mülk ve teşebbüsleri dolayısıyla elde ettikleri bütün değerlerdir. Bu gelirler gerek devletin egemenlik gücüne dayanarak cebren elde ettiği vergi vb. kaynaklardan; gerekse devletin sahip olduğu mülk ve teşebbüsler ile yapılan yardım ve bağışlar gibi egemenlik gücünü kullanmaksızın elde ettiği kaynaklardan sağlanmaktadır. Kamu gelirleri kavramı, sadece genel idare gelirleri ile ilgili olmayıp, onun yanı sıra , kamu hizmeti sunan gerek cebri gerekse cebri olmayan gelirleri sayesinde bu hizmeti finanse eden, il özel idareleri, belediyeler ve diğer kamu kurum ve kuruluşların gelirlerini de kapsamaktadır.
60
Kamu gelirleri dar ve geniş anlamda kamu geliri olarak tanımlanabilir.
Dar anlamda kamu gelirleri sadece devlete ait ve zora dayanan nitelikteki gelirlerden oluşur. Geniş anlamda kamu gelirleri ise, devletin ve diğer kamu kuruluşlarının olağan ve olağan dışı karakterdeki tüm gelirlerinden meydana gelmektedir. Buna göre; zorunlu olmayan borçlanma, yardım vb. şeklindeki gelirler geniş anlamdaki tanıma dahil edilmektedir.
65
Verginin Özellikleri Verginin günümüzdeki açıklanış şekli, vergi günümüzde, ödeme gücüne göre alınmak için çaba gösterilen ve özel bir karşılığı bulunmayan cebri nitelikli bir ödemedir. Özellikleri; Vergi, fertlerden yalnızca siyasi bir toplum üyesi olmaları nedeniyle alınan bir ödemedir. Topluma dahil olan yabancılar da dahil herkes, hiçbir karşılık aranmaksızın vergilere katılmak zorundadır, Verginin amacı, tüm kamu hizmetlerini gerçekleştirmeye yöneliktir, Vergi sadece ahlakın gerektirdiği bir dayanışma kuralı olmayıp, cebir ile müeyyideleşmiş, kanuni bir görevdir, Vergi, günümüzde para ile ödenir.
68
Harcın Faydaları i)Devlete gelir kazandırır.
ii) Tayınlama/talep kısıtlaması (demand rationing) fonksiyonu vardır. Sınırlı arzın sınırsız talebe bölüştürülmesine tayınlama(veya talep kısıtlaması) denir. Harçlar aynı zamanda kısmi fiyat tayınlamasına tabidir. Ancak tam tayınlama olabilmesi için kamu hizmetlerinin tamamının harçlarla finanse edilmesi gerekir. Hizmetten yararlanan kişilerin gelir seviyeleri harcın belirlenmesinde etkilidir,örneğin: pasaport harcında maliyetin çok üstünde,eğitim harcında ise maliyetin çok altında bir miktar belirlenir. Harcın vergi gibi zorunlu olup olmadığı konusu literatürde tartışma konusudur.Örneğin pasaport harcından pasaport alınmazsa kaçınılabilir,dolayısıyla zorunlu değildir görüşü hakimdir ancak,yakını yurt dışında hasta olan birisi için pasaport almak zorunlu olabilir, çünkü pasaportun satıldığı başka bir piyasa yoktur.
72
Parafiskal Gelirler -II-
Parafiskal gelirler vergilerle harçlar arasında bir köprü niteliğine sahip olup kelime anlamı olarak da vergi ve harçlara benzer gelirler olarak da ifade edilebilir. Parafiskal gelirlerin ve vergilerin tahsilinin zorunlu olması, ödenen miktar ile sağlanan menfaat arasında bir paralellik kurulamaması, parafiskal gelirlerle vergileri birbirine yaklaştırmaktadır. Yine aynı şekilde, özel bir hizmet karşılığı alınmaları, hizmetle yapılan ödeme arasında bir orantı olmaması parafiskal gelirler ile harçların ortak yönlerini meydana getirmektedir.
74
7.BORÇLANMA Devlet, normal kamu gelirleri harcamalarını karşılayamadığı durumlarda borçlanmaya gitmektedir. Kamu borçlanması zorunlu olduğunda vergiye yaklaşır. Vergi karşılıksız, tek taraflı ve nihai (kesin) bir finansman metodu olduğu halde borçlanmada borcun vade bitiminde faiziyle birlikte borç veren kişi ya da kuruluşlara geri verilmesi gerekmektedir. Borçlanmanın, günümüzde kamu gelir ve giderleri arasındaki dengesizliği gidermesi yanında bir iktisadi politika aracı olması da söz konusudur. Borçlanmada ilk ve en belirgin sakınca, meydana gelen faiz maliyetidir. Borç ile finanse edilen harcama programlarında faiz, vergi mükelleflerinin toplam maliyetlerini yükseltmektedir.
78
9-MALİ TEKEL GELİRLERİ Devlet bazı malların üretimi üzerinde tekel hakkı oluşturup ürettiği malların fiyatlarını yüksek bir seviyede tespit edilebilir. Bu durumda yüksek fiyatlar bir bakıma tüketim vergisi şekline girerek dolaylı vergi etkisi meydana getirir. Devlet, talep esnekliği düşük mal ve hizmetlerin üretimini üzerine alarak tekel rantına sahip olabilir.
84
Özelleştirme Gelirleri
Özelleştirme, dar anlamda kamu mülkiyetindeki ekonomik birimlerin yerli ve yabancı özel mülkiyete aktarılması, satılması anlamına gelmektedir. Daha geniş bir yorumla ele alındığında ise, mülkiyet devrinin yanı sıra bu tür kuruluşların özel kesime kiralanması, kamu kesimi tarafından üretilen mal ve hizmetlerin finansmanının özel kesimce sağlanması, yönetimin özel kesime devri, mal ve hizmetlerin üretimindeki kamu tekellerinin kaldırılması ile piyasaya kamunun müdahalede bulunmaması da özelleştirme kavramı içinde yer almaktadır.
88
Vergi Teorisi ve Uygulaması
Vergi; Kamu hizmetlerinin gerektiği giderler ile kamu borçları dolayısıyla ortaya çıkan yükleri karşılamak amacıyla, egemenlik gücüne göre, karşılıksız olarak, gerçek ve tüzel kişilerden ödeme güçlerine göre alınan ve cebri niteliğe sahip para şeklindeki ödemelerdir.
89
Verginin Gelişimi Vergi çok çeşitli unsurların etkisiyle şekillenmiş, çeşitli aşamalardan geçmiş tarihi bir olgudur. Vergi anlam ve kavram olarak değişik dönemlerde değişik şekillerde yorumlanmış mali, ekonomik, sosyal, hukuki ve ahlaki yönleriyle karmaşık bir kurumdur. Toplumun sürekli olarak değişen istek ve ideallerine bağlı olarak ihtiyaçların giderek artması, gelir kaynaklarının bir taraftan sürekli hale getirilmesi diğer taraftan yeni kaynakların aranması gereğini ortaya çıkarmıştır. Din ve ahlak duygularıyla ve isteğe bağlı olarak verilen hediyeler zaman içinde zorunlu ve yasal bir şekil almış, sonuç olarak vergi doğmuştur. Vergi hakkındaki en önemli değişiklik verginin zorunlu ya da ihtiyari oluşunda dikkati çekmektedir. Roma İmparatorluğu'nda zorunlu bir yükümlülük ifade eden vergi, Orta Çağ' da ihtiyari bir ödemeye dönüşmüştür. Feodalite ile verginin karakteristiği değişmiş, vergi, tebaanın krala ve derebeyine kendi isteği ile yaptığı bir yardım gibi görülerek cebrilik unsuru ihtiyarilik özelliğine dönüşmüştür.
90
Verginin Gelişimi Vergilemeye gidilmesinin en önemli tarihi nedenleri arasında; ülkenin dış tehlikelere karşı savunulması iç güvenlik ve adalet hizmetlerinin görülmesi için gerekli harcamalara finansman sağlamak sayılabilir. Ayrıca sömürgelere yönelik olarak dış yönetici alanındaki gelişmeler, çözümlenmesi gerekli problemlerde ek finansman ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu anlayışın geçerli olduğu, sanayi devrimi öncesindeki vergileme biçimi; refahın toprak mülkiyetine bağlı olduğu görüşünün bir sonucu olarak mülk vergilemesi ve dolaylı vergi uygulamaları şeklinde gerçekleşmiştir. Ekonomik, mali ve siyasi gelişmeler XVIII. yy’ın sonunda artan finansman ihtiyacı, devlet fonksiyonlarındaki gelişmeler, verginin üzerinde durulması zorunlu bir kurum olması sonucunu meydana getirmiştir
91
VERGİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ
Vergi, Osmanlı Devleti’nde de batıdakine benzer bir gelişim göstermiştir.İlk kuruluş yıllarında vergilerini kısmen anavatandan getirmiş kısmen fethettiği yerlerdeki örf ve adetlere göre almıştır.Esas olarak vergi sisteminde, şer’i vergilerin ağırlığı görülmektedir.Bu nedenle Osmanlı Devleti’nde vergiler; şer’i ve örfi olmak üzere iki kısımdan oluşmaktaydı. Cumhuriyet dönemlerinde vergi sisteminde yapılan değişikliklerle gelir ve kurumlar vergisi 1950 yılında yürürlüğe girmiştir.1957’de gider vergileri reformu ile sistem genişletilmiş, 1985’te KDV uygulamaya konulmuş, böylece izleyen değişikliklerle de Türk Vergi Sistemi günümüzdeki şeklini almıştır.
92
Teoride Verginin Gelişimi
Verginin neden alındığını açıklamaya alışan temelde iki teori mevcuttur: Bunlardan birincisi verginin fayda teorisine, ikincisi ise, ödeme gücü teorisine göre açıklanmasıdır. a) Verginin Fayda Teorisine Göre Açıklanması: İhtiyari mübadele (değişim) teorisi de denilen fayda teorisi, verginin bir şey karşılığında alındığını ve vergi olayında bir mübadelenin söz konusu olduğunu savunmaktadır. Teoriye göre vergi devletçe yapılan kamu hizmetlerinin bir bedeli olarak görülmektedir. Fayda teorisine göre vergiyi açıklamaya çalışan üç farklı görüş bulunmaktadır.Bunlar; Vergiyi Hizmet Bedeli Sayan Görüş Vergiyi Sigorta Primine Benzeten Görüş Vergiyi Genel Giderlerin Karşılığı Sayan Görüş olarak sayılabilir.
93
Teorik Açıdan Gelişimi
aa) Vergiyi Hizmet Bedeli Sayan Görüş Bu görüşe göre, vergi devletin fertlere yaptığı hizmetlerin bedeli olarak alınır. Devlet yaptığı hizmetleri vatandaşlara bir bedel karşılığı satmaktadır. Vergi de yapılan hizmetlerin karşılığıdır.Ancak günümüzde bazı kamu hizmetlerinin bölünemezlik özelliğinden ötürü ayrı ayrı değerlendirilmesi ve bir fiyata konu olması mümkün olmadığından teori geçerliliğini yitirmiştir.
94
Teorik Açıdan Gelişimi
bb) Vergiyi Sigorta Primine Benzeten Görüş Bu görüşe göre vergi, devletin vatandaşlarına sağladığı can ve mal güvenliği karşılığında alınan bir sigorta primine benzetilmektedir.Ancak, sigorta primi bir karşılık esası üzerinden alındığı halde verginin karşılıksız olma özelliği teorinin günümüzde geçerliliğini ortadan kaldırmaktadır. Çünkü bir sigorta şirketi aldığı prim karşılığında sigortalının risklerini karşılamayı taahhüt etmekte, devlet ise vatandaşlarını her türlü riske karşı korumakla yükümlüdür.
95
Teorik Açıdan Gelişimi
cc) Vergiyi Genel Giderlerin Karşılığı Sayan Görüş Bu görüşe göre,toplum bir üreticiler birliğine benzetilmekte ve devlet de bu birliğin genel giderlerini karşılayan bir kurum olarak görülmekte olup vergi ise , devletin de dahil edildiği üreticiler birliğinin genel giderlerine bireylerin katılma payıdır. Ancak, öncelikle toplumu bir üreticiler birliğine benzetmek yanlış olduğu gibi bireyler de bulundukları toplumun siyasal ve hukuki yükümlülüklerine uymak ve mükellefiyetlerini yerine getirmek zorundadırlar.
96
Teorik Açıdan Gelişimi
b) Verginin Ödeme Gücüne (İktidar) Göre Açıklanması Bu yaklaşıma göre, kendisine ve ailesine yetecek kadar gelirinin dışında gelir elde eden herkes vergi ödemelidir görüşü geçerlidir.Vergilemede ödeme gücü ilkesini esas alan iktidar yaklaşımında, vatandaşların hizmetlerden sağladıkları faydadan bağımsız olarak, vergilerin finansmanına ödeme güçleri oranında katılmaları görüşü savunulmaktadır.
97
Teorik Açıdan Gelişimi
Vergi yükünün adil dağıtılabilmesi için, gelir ve servet düzeyleri farklı olan mükelleflerin vergileme sırasında bu farklılıkların dikkate alınarak mali güçlerine göre vergilendirilmeleri vergi adaletinin bir gereği olmaktadır. Günümüzde ödeme gücü ilkesinden yararlanılmakta ve vergi sistemlerinin kurulmasında bu ilke genel kabul görmektedir. Buna göre, vergilemede esas kamusal faaliyetlerden sağlanan fayda değil, mükelleflerin vergi verme gücüdür.Bu çerçevede ödeme gücüne ulaşmada ve buna göre vergilendirmeyi sağlamada bazı tekniklerden faydalanılmaktadır. Bunları; en az geçim indirimi uygulaması, ayırma nazariyesi ve vergide müterakkiyet (artan oranlılık) olarak üç başlık altında inceleyebiliriz.
98
Teorik Açıdan Gelişimi
Ülkemizde 1982 Anayasasının 73.Maddesi vergi ödevini düzenlemektedir.Buna göre “herkes kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür” ifadesine yer verilmiştir. Bu ifadeden anayasamızın da vergilemede ödeme gücü ilkesine vurgu yaptığı anlaşılmaktadır.Vergilemede ödeme gücüne ulaşılabilmesi açısından yararlanılan teknikler aşağıda kısaca ele alınmıştır. aa) En Az Geçim İndirimi Uygulaması En az geçim indirimi, kişinin ve ailesinin günlük yaşantısını asgari düzeyde sürdürebilmesi için gerekli olan gelirin vergi dışı bırakılmasıdır. En az geçim indirimi miktarının tespiti çok kolay olmayıp,kişiden kişiye ve bölgeden bölgeye değişebilir.
99
Teorik Açıdan Gelişimi
En az geçim indiriminde mükelleflerin çok düşük gelirli olan kısmı hiç vergi ödemeyeceklerdir.Ancak herkesin az da olsa gücü oranında kamu hizmetlerinin maliyetine katlanması gereğinden hareketle bu teknik vergide genellik ilkesine aykırı düşmektedir. bb) Ayırma İlkesi Bu tekniğe göre yükümlülerin şahsi vergi ödeme güçlerinin sadece elde ettikleri gelirin miktarına göre değil, aynı zamanda kaynağına göre de değerlendirilmesi gereklidir. Bu bakımdan emek gelirinin sermaye gelirine göre daha fazla korunmaya ihtiyaç göstermesinden dolayı emek gelirleri üzerinden daha düşük vergi alınması gerekmektedir.Ücret kazançları üzerinden evlilerin bekarlara göre daha düşük vergi ödemesi uygulaması buna örnek olarak verilebilir.
100
Teorik Açıdan Gelişimi
Ayırma prensibine esas olmak üzere, kaynaklarına göre gelirleri, -Emek gelirleri, -Sermaye geliri, -Emek ve sermaye karışımı gelirleri olarak üç kategoriye ayırmak mümkündür. cc) Vergilemede Müterakkiyet ( Artan Oranlılık) Vergiyi ödeme gücüne göre almada yararlanılan bir teknik de artan oranlılıktır. Artan oranlı vergi tarifesi genel olarak, vergi matrahı yükseldikçe ortalama vergi oranının da yükseldiği bir tarife şeklidir. Vergi adaleti ancak yükümlülerin vergi borçlarının artan oranlı tarife ile vergilendirilmesi ve ödeme gücü ilkesine uyulması koşuluyla mümkün olabilir. Artan oranlı tarife en etkin şekilde gelir ve servet üzerinden alınan vergilerde uygulanabilir. Buna karşılık harcama üzerinden alınan vergilerde artan oranlı tarife yapısını uygulamak pek mümkün değildir. C - Verginin Fonksiyonları Vergi, toplumda çok yönlü ve önemli etkilere sahip olan bir olay durumundadır. Bu özellik, verginin belirli amaçlar doğrultusunda kullanılabileceğini göstermektedir. Verginin belirlenen amaçlar doğrultusunda kullanılabilmesi ise vergiye bazı fonksiyonların yüklenmesi anlamına gelir.
101
Verginin Fonksiyonları
Bazı yazarlar verginin fonksiyonlarını; fiskal-ekstra fiskal ya da mali-mali olmayan fonksiyonlar şeklinde bir ayrıma tabi tutarlarken; diğer bazıları verginin mali, ekonomik ve sosyal fonksiyonu olduğunu ifade etmektedir.Fiskal fonksiyon vergilerin sadece kamu harcamalarını karşılamak için alınması anlamında kullanılmakta olup aynı zamanda bu kamu maliyesinin geleneksel fonksiyonu olarak da ifade edilir.Ekstra-fiskal fonksiyondan kastedilen ise vergilerin aynı zamanda kaynak tahsisi,bölüşüm,gelir dağılımının sağlanması ve ekonomik istikrar amaçlı olarak da kullanılmasıdır.Aşağıda kısaca verginin mali,ekonomik ve sosyal fonksiyonlarına değinilecektir.
102
Verginin Fonksiyonları
1) Mali Fonksiyon Mali fonksiyon verginin geleneksel fonksiyonudur. Vergiler kamu harcamalarını karşılamak için alınır. Buna göre vergilerin, kamu harcamalarında görülen artışlarla uyumlu bir biçimde artması gerekir. Aksi halde, ya vergi gelirlerinin çeşitli düzenlemelerle arttırılmasına ya da kamu harcamalarının azaltılmasına çalışılır. 2) Ekonomik Fonksiyon Bu fonksiyona göre vergiler, belirlenen ekonomik hedeflere ulaşmada etkin bir rol oynamalıdır. Çünkü vergiler de devletin ekonomiye müdahale araçlarından biridir. . Vergi politikasının bu yönde işletilmesi ve gerekli değişikliklerin yapılması lâzımdır. Bu amaçla da, sağlanacak vergi avantajlarıyla bazı faaliyet kollarının ve yatırım projelerinin nispî kârlılığının arttırılmasına çalışılmaktadır. Ayrıca bazı ekonomik faaliyet konularında vergi istisnaları ya da bazı mükelleflere vergi muafiyeti tanınmış olması da verginin ekonomik fonksiyonunun bir gereğidir.
103
Verginin Fonksiyonları
3) Sosyal Fonksiyon Vergi,sosyal adaletin gerçekleştirilmesinde bir sosyal politika aracı olarak da kullanılmaktadır. Sosyal devlet anlayışının hakim olduğu ülkelerde verginin sosyal fonksiyonu büyük önem taşır. Yüksek gelir seviyesindeki kişilerden daha fazla vergi alınması, orta ve düşük gelirli kişiler üzerindeki vergi yükünün hafifletilmesi, verginin sosyal fonksiyonunun bir gereğidir. Verginin sosyal fonksiyonu, verginin, toplumdaki gelir ve servet eşitsizliklerinin giderilmesini sağlamak yanında uyuşturucu ve alkol kullanımının, nüfus artış hızının azaltılması, çevre düzenlemesi vb. yönünde kullanılmasını da kapsamaktadır.
104
IV - VERGİ TEKNİĞİ İLE İLGİLİ KAVRAMLAR A - Vergilendirmeye İlişkin Kavramlar
Vergi teorisine iyi bir şekilde yaklaşabilmek için; vergiyi doğuran olay, konu, kaynak, matrah, mükellef, sorumlu, vb. gibi vergilendirme ile ilgili kavramları kısaca açıklamak zorunluluğu vardır. 1) Verginin Kaynağı:Vergi, kişilerin sahip olduğu ekonomik kaynakların gelirleri üzerinden alınmaktadır. Örneğin servet üzerinden alınan vergilerde vergi, servetin bir kısmından değil sağladığı gelirden alınır. 2) Verginin Konusu:Verginin konusu, üzerine vergi konulan ve doğrudan doğruya veya dolayısıyla verginin kaynağını teşkil eden iktisadi unsurlardır. Vergi ne üzerinden alınıyor ise o şey verginin konusunu teşkil eder.Verginin konusu ilgili vergi kanununda belirtilir.Örneğin, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’na göre gelir vergisinin konusu, gerçek kişilerin gelirleridir. 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu'na göre ise kayıt ve tescil işlemleri yapılmış kara,hava ve deniz taşıtları verginin konusunu oluşturmaktadır.
105
IV - VERGİ TEKNİĞİ İLE İLGİLİ KAVRAMLAR A - Vergilendirmeye İlişkin Kavramlar
3) Vergi Mükellefi ve Vergi Sorumlusu: Vergi kanunları açısından üzerine vergi borcu düşen kişi veya kurumdur. Vergi yükümlüsü olmak için kanuni ehliyet şart değildir. Vergi kanunlarının gösterdiği mükellef kanuni mükelleftir. Vergi mükellefi, kanuni ve iktisadi mükellef olarak ikiye ayrılabilir. Kanuni mükellef, vergi kanunları bakımından kendisine vergi borcu isabet eden ve vergiyi ödemek zorunda bulunan kişidir. İktisadi mükellef ise, bazı kişilerin, ödemek zorunda oldukları vergileri piyasadaki fiyat hareketlerinden faydalanarak başkalarına yansıtmaları halinde ortaya çıkar. Bu durumda, iktisadi mükellef olarak vergi yüküne maruz kalan mükellef olmaktadır.
106
IV - VERGİ TEKNİĞİ İLE İLGİLİ KAVRAMLAR A - Vergilendirmeye İlişkin Kavramlar
Vergi sorumlusu; kendisi gerçek mükellef olmamakla birlikte, gerçek mükelleflerle olan ilişkileri dolayısıyla vergi kanunlarının gösterdiği durumlarda, verginin hesaplanarak kesilmesi ve vergi dairesine ödenmesi veya defter tutma,beyanname verme gibi diğer işlerin yapılması zorunluluğu olan üçüncü kişilerdir.Kısaca,başkasına ait vergi dolayısıyla alacaklı vergi dairesine muhatap olan ve verginin ödenmesinden sorumlu olan kişidir. Bir kişi aynı anda hem vergi mükellefi hem de vergi sorumlusu olabilmektedir.Örneğin, bir ticaret erbabı kendi kazancı dolayısıyla mükellef iken, çalıştırdığı ücretlilerin vergileri dolayısıyla vergi sorumlusu durumundadır.
107
IV - VERGİ TEKNİĞİ İLE İLGİLİ KAVRAMLAR A - Vergilendirmeye İlişkin Kavramlar
4) Vergiyi Doğuran Olay:Vergiyi doğuran olayı, vergi kanunlarının doğumunu bağladıkları bir olayın gerçekleşmesi veya hukuki bir durumun oluşması olarak tanımlanabilir.Verginin konusu ile mükellefi arasında ilişki yaratan bu olguya örnek olarak gelirin elde edilmesi,malların tüketiciye satılması ya da servet unsurlarına sahip olunması verilebilir.Ayrıca vergiyi doğuran olayın kanunlarla yasaklanmış olması,vergi mükellefiyetini ve vergi sorumluluğunu kaldırmamaktadır. 5) Verginin Matrahı:Verginin üzerinden hesaplandığı değer veya miktar olarak da tanımlanabilir. Verginin matrahı, herhangi bir vergi mükellefinin ödeyeceği vergi miktarının hesaplanmasına esas teşkil eden gelir dilimidir. Vergi mükellefinin çeşitli kaynaklardan sağladığı gelirin bütünü vergilendirilemez. Gelirin bütünü üzerinden genel, özel, sakatlık vb. indirimleri yapılabilir. Bu indirimler yapıldıktan sonra bulunan miktara vergi oranı uygulanarak mükellef tarafından ödenmesi gereken vergi miktarı tespit edilir.
108
IV - VERGİ TEKNİĞİ İLE İLGİLİ KAVRAMLAR A - Vergilendirmeye İlişkin Kavramlar
Örneğin, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunumuza göre gelir vergisinin konusu, gerçek kişilerin gelirleri matrahı ise, bu gelirlerin «safi tutarı»dır. Veraset ve intikal vergisinde ise, verginin konusu mirasçılara intikal eden mallar matrahı ise, bu malların değeri olmaktadır.Vergi matrahının tespitinde spesifik ve advalorem olmak üzere iki yöntem kullanılır. - Spesifik Matrah – Advalorem Matrah: Bir kısım vergilerde matrah adet, litre, kilogram olarak tespit edilir. Bu tür matrahlara spesifik matrah denir. Bir kısım vergilerde ise gelir, değer, bedel gibi parasal değerler matrah olarak dikkate alınır. Bu tür matrahlara ise advalorem matrah adı verilir.
109
IV - VERGİ TEKNİĞİ İLE İLGİLİ KAVRAMLAR A - Vergilendirmeye İlişkin Kavramlar
6) Vergi Muafiyeti ve İstisnası - Vergi Muafiyeti: Vergi yasalarına göre vergilendirilmesi gereken bazı gerçek ve tüzel kişilerin çeşitli siyasal, sosyal, ekonomik vb. nedenlerle, kanunlarda belirtilerek, vergi dışında tutulmalarıdır. - Vergi İstisnası: Vergilendirilmesi gereken bir konunun, kısmen veya tamamen, devamlı veya geçici olarak vergi dışında tutulmasıdır.
110
Vergi Tekniği B - Vergi Tekniği:Verginin tarhı, tebliği, tahakkuku ve tahsili ile ilgili işlemleri ve bu işlemlerin sebep olduğu vergi uyuşmazlıklarını inceleyen hukuk kurallarına şekli vergi hukuku veya vergi tekniği denilmektedir. Vergi borcunun niteliği, vergi borcunun doğması ve sona ermesi için yani alacaklı idare tarafından tahsil edilebilmesi için vergi kanunlarında belirtilen şekle uygun olarak verginin tarh, tebliğ, tahakkuk ve tahsil muamelelerine tabi olması gerekir.
111
Vergi Tekniği Vergi tekniğinin aşamaları şunlardır:
1) Verginin Tarhı: Vergi Tarhı: Vergi alacağının kanunlarda gösterilen matrah ve oranlar üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak,bu alacağı miktar itibariyle tespit eden idari bir işlemdir.Tarh yöntemleri;beyana dayalı tarh,ikmalen vergi tarhı,re’sen vergi tarhı,verginin idarece tarhı,düzeltme yoluyla tarh,karineler yöntemi ve götürü usul olarak sıralanabilir. 2) Verginin tebliği: Vergilendirme ile ilgili hususların mükelleflere ve sorumlulara yazı ile bildirilmesi işlemi verginin tebliğini ifade etmektedir. 3) Verginin tahakkuku: Vergilendirme ile ilgili hususların mükelleflere ve sorumlulara yazı ile bildirilmesi işlemi verginin tebliğini ifade etmektedir. 4) Verginin Tahsili: Vergi kanununa uygun şekilde vergi borcunun ödenmesidir.
112
Vergi Tarifeleri 5) Vergi Tarifesi ve Vergi Oranları:Vergi tarifesi, ödenmesi gereken vergi miktarını hesaplayabilmek için matraha uygulanması gereken ölçülerdir. Vergi tarifesinin en önde gelen unsuru, vergi oranıdır. - Vergi Tarifesinin Türleri: a) Artan oranlı tarife: Matrahın büyümesiyle birlikte vergi oranının da arttığı tarifedir.Ülkemizde gelir ve veraset intikal vergileri artan oranlı tarifelerine örnek olarak verilebilir. -Artan oranlı vergi tarifelerinde ele alınması gereken çeşitli kavramlar söz konusudur.Bunlar aşağıda kısaca verilmiştir. - Verginin yükseklik farkı: Vergi tarifesinde en yüksek vergi oranı ile en düşük vergi oranı arasındaki farktır. - Verginin uzunluk farkı: Vergi tarifesinde, ilk düzeydeki matrah ile son düzeydeki matrah arasındaki farktır - Verginin artış oranı: Birbirini izleyen iki oran arasındaki farktır. - Ortalama vergi oranı: Ödenecek vergi miktarının bu verginin hesaplandığı vergi matrahına oranıdır. - Marjinal vergi oranı: Vergi miktarında meydana gelen artışın matrahtaki artış miktarına oranıdır.
113
Vergi Tarifeleri b) Düz oranlı (Sabit-Tek oranlı) tarife: Vergi matrahındaki değişikliğe rağmen vergi oranının sabit kaldığı tarifedir.Vergi oranı sabit kalmakla birlikte, vergi matrahının büyümesi durumunda alınacak vergi miktarı artmaktadır.Ülkemizde kurumlar vergisi sabit oranlı olarak uygulanmaktadır c) Azalan oranlı Tarife: Matrahın büyümesiyle birlikte vergi oranının da azaldığı veya matrah artmasına rağmen vergi oranının azaldığı tarifelere denir.Matrah azalırken vergi oranlarının azalması durumunda vergi oranı en yüksekten başlamakta, vergi matrahındaki azalmaya paralel olarak azalmaktadır ya da matrah belli bir rakamdan başlayarak yükselmekte ancak ilk gelir dilimi için yüksek olan vergi oranı sonraki matrah dilimlerinde giderek azalmaktadır.
114
Vergi Tarifeleri - Gizli artan oranlılık: Sabit (düz) oranlı tarifenin bir verginin yapılan bazı indirim ve eklemeler neticesi artan oranlı bir vergi durumuna gelmesidir.Buna göre her mükellefin vergi matrahına aynı miktarda indirim uygulanmakta ve sonuçta mükelleflerin vergi yükleri birbirlerinden farklılaşmaktadır. - Tersine artan oranlılık: Bir verginin oransal ağırlığının matrah küçüldükçe daha yüksek büyüdükçe daha düşük olması durumudur.Vergi tarifesi açısından artan oranlılık söz konusu değildir ancak ödenen vergi ile gelir arasındaki ilişkiden kaynaklanan bir artan oranlılık vardır, gelir arttıkça harcamalar da artmakta vergi de artmakta vergi oranı aynı olduğundan çok harcama yapanın ödeyeceği vergi de yüksek olmaktadır.
115
Vergileme İlkeleri D - Vergileme İlkeleri: Vergileme ilkeleri, vergilerin düzenlenmesinde, uygulanmasında uyulması gereken hususları gösterir. Bir başka anlatımla, toplumun kabul edilmiş hedeflerine göre vergilerin ve vergi sisteminin taşıması gerekli nitelikler olmaktadır.Vergileme ilkelerini bilimsel yönden inceleyen ilk ekonomist Adam Smith’tir. a) Adalet İlkesi:A.Smith'e göre, her ülkede kişiler iktidarlarına (ödeme güçlerine) göre kamu harcamalarına katılmalıdırlar. A.Smith'in bu ilkesi, daha çok ekonomik anlamda bir eşitliğe karşılık gelmektedir.
116
Vergileme İlkeleri b) Kesinlik İlkesi:Kesinlik ilkesine göre, her mükellefin ödeyeceği vergi kesinlik ifade etmelidir. Verginin ödeme zamanı, şekli miktarı gerek vergi mükellefleri gerekse diğer kişiler bakımından önceden açık ve net biçimde belli olmalıdır. c) Uygunluk İlkesi:Bu ilkeye göre de vergiler mükelleflerden en uygun şartlarla ve en uygun zamanda tahsil edilmelidir. Verginin ödenmesinde mükelleflere gereken kolaylık gösterilmelidir. d) İktisadilik İlkesi:Bu ilkeye göre ise, verginin tarh ve tahsil masraflarının mümkün olduğu ölçüde düşük olması gerekir. Mükelleflerden alınan vergiler en az zayiatla devlet hazinesine girebilmelidir.
117
Diğer Vergisel Kavramlar
Vergi Gayreti:Bir ülkede bulunduğu tahmin edilen vergi kapasitesi ile fiili vergi hasılatı arasındaki oransal ilişki şeklinde ifade edilebilecek vergi gayreti, mali yönetimin etkinliği ile yakından ilgilidir. Fiili Vergi Yükü Vergi gayreti = Vergi kapasitesine göre hesaplanan vergi yükü Vergi gayreti ˂ 1 → Vergi kapasitesi tam olarak kullanılamamaktadır. Vergi gayreti = 1 → Vergi kapasitesi tam olarak kullanılmaktadır. Vergi gayreti ˃ 1 → Vergi gayreti vergi kapasitesinin üstündedir.
118
Diğer Vergisel Kavramlar
Çifte Vergileme: Aynı vergi konusu üzerinden birden fazla vergi alınması veya aynı vergi konusu üzerinde birden fazla vergilendirme yetkisinin çatışması olarak ifade edilebilen çifte vergileme, yasa koyucunun bilerek ve isteyerek yer verdiği bir uygulama olabileceği gibi, arzulanmayan ancak uygulamadan kaynaklanan bir durum olarak da ortaya çıkabilmektedir. Günümüzde uluslararası ekonomik ve mali ilişkilerdeki artış, uluslararası nitelikte faaliyet gösteren üretici birimlerin çoğalması, izlenen ekonomi politikaları çifte vergileme olayının önemini daha da arttırmıştır. Konunun vergi adaleti açısından taşıdığı sakıncalar, uluslararası vergi anlaşmaları veya tek taraflı alınan önlemlerle giderilmeye çalışılmaktadır.
119
Diğer Vergisel Kavramlar
Vergilemenin sınırı:Devletler adına hükümetlerce kullanılmakta olan vergileme yetkisi sınırsız olmayıp hukuki, iktisadi,mali,politik vb. sınırları vardır.Verginin bir birim dahi artırılamadığı ve/veya mevcut vergilere yeni bir verginin eklenemeyeceği noktaya vergilemenin sınırı denir.Verginin hukuki sınırı,anayasa yasa ve diğer mevzuatlara göre belirlenir.Tarihte bu konudaki ilk örnek 1215 yılında Magna Carta (Büyük Özgürlük Fermanı) ile gerçekleşmiştir.Bu fermanla krala ait olan sınırsız vergilendirme yetkisi sınırlandırılmıştır.Türkiye’de de hukuki vergi sınırlaması anayasa hükümleriyle başlar ve anayasada kanunsuz vergi olmaz prensibi açık bir şekilde belirtilmiştir.
120
Diğer Vergisel Kavramlar
Verginin mali sınırı,mevcut bir verginin oranının artmasına rağmen vergi gelirlerinde herhangi bir artışın olmadığı noktadır.Bu, vergi oranları ile vergi hasılatı arasında birebir bir ilişkinin olmadığını ortaya koymaktadır. Bu konu Laffer eğrisi yardımıyla açıklanabilir.
121
Laffer eğrisi’ne göre vergi oranı 0 ve 100 iken vergi hasılatı 0dır
Laffer eğrisi’ne göre vergi oranı 0 ve 100 iken vergi hasılatı 0dır.Vergi oranı artarken belli bir maksimum noktaya kadar vergi hasılatı da artmakta ancak,bu nokta geçilirse vergi oranının artmasına rağmen vergi hasılatı düşmeye başlar.Vergilemenin mali sınırı vergi oranının artırılmasına rağmen vergi gelirlerinde bir artışın olmadığı nokta olan Laffer eğrisinin tepe noktasıdır.Buna göre vergi geliri açısından optimum seviye %50 olarak belirlenmektedir.Bu oran yükseldiğinde vergi gelirleri tam tersi azalmaktadır.Laffer vergi oranlarını düşürmenin istihdamı genişleteceğini devlet gelirlerini artıracağını ve bütçe açıklarını da azaltacağını ileri sürmektedir.Vergi oranlarının indirilmesiyle çalışma arzusu teşvik edilmiş olacağından verimlilik ve üretim de artacaktır.
122
VERGİ YANSIMASI Verginin Yansıması:Vergileme olayındaki ikinci safha, verginin yansıması safhasıdır. Vergi kanunlarının vergi borcu yüklediği mükellef, vergi yükünü diğer bir kişiye transfer edebiliyorsa bu durumda vergi yansıtılmış olur. Verginin yansıması fiyat değişikliği ile ortaya çıkmaktadır. Örneğin ticaret erbabı bir esnaf düşünelim, ticari geliri olan bu esnafın ticari kazancı üzerinden gelir vergisi konulduğunda,esnaf malını eski fiyata göre daha yüksek fiyattan satmaya çalışacak, verginin hepsini ya da bir kısmını malının alıcısına yüklemeye çalışacaktır. Böylece esnaf her ne kadar vergi kanunları bakımından vergi borçlusu ve vergiyi ödemek zorunda olan birisi ise de, vergi yüklenicisi olmayabilecektir.
123
VERGİ YANSIMASI Verginin yerleşmesi:Bu aşamada verginin bir mükelleften diğerine yansıması söz konusu olmamakta ve vergi yükü nihai olarak belirli bir mükellef üzerinde kalmaktadır. Verginin Yayılması:Verginin yayılması, bir mükellefin vergi yükünün tamamını diğer mükelleflere yansıtamaması sonucu, verginin bir kısmının mükellefin kendi üzerinde kalmasıdır. Bunun sonucunda söz konusu mükellefin gelirinde ödediği vergiye karşılık bir artış görülmüyorsa, mükellef bütçesini dengeye getirmek için tüketimini azaltmak durumunda kalacaktır.
124
VERGİ YANSIMASI B - Yansımanın Türleri
İleriye Doğru Yansıma:İleriye doğru yansıma, vergide yansıma olayının en sık görülen bir şeklidir. Burada, üreticiden tüketiciye doğru verginin yansıması söz konusudur. Geriye Doğru Yansıma:Bu tür yansımada verginin, satıcıya veya üreticiye yüklenmesi söz konusudur. Böylece ileriye doğru yansımada olduğu gibi vergi, arzdan talep üzerine değil talepten arz üzerine doğru yansımaktadır. Geriye doğru yansımanın tipik örneği verginin amortismanıdır.Verginin amortismanı, dayanıklı tüketim malları üzerine konulan vergi dolayısıyla vergilendirilen malın değerinin o günkü piyasada geçerli cari faiz oranına karşılık gelen miktarda azalmasıdır.
125
VERGİ YANSIMASI Sınırlı ve Sınırsız Yansıma: Yansıma sonucunda vergiyi üzerine alan kişi bunu tekrar yansıtabilir ve yansıma işlemi defalarca gerçekleşebilir.Buna göre,mükellef üzerine düşen vergiyi başkasına yansıtabiliyor veya üzerine alıyorsa sınırlı, vergi ödendikten sonra defalarca ve sınırsız bir şekilde devredilebiliyorsa, bu durumda sınırsız yansımadan söz edilebilir.Özellikle bu tür yansıma daha çok harcama vergilerinde (yayılı muamele vergilerinde) ortaya çıkmaktadır.
126
VERGİ YANSIMASI Mutlak ve Diferansiyel Yansıma:Mutlak yansıma, belirli bir vergi artışının gelir dağılımı üzerinde meydana getirdiği etkidir. Diferansiyel yansıma ise, belli bir verginin (örneğin, gelir vergisi) bir başka vergi ile (Örn. Kurumlar vergisi) değiştirilmesi halinde bu değişmenin gelir dağılımı üzerinde meydana getireceği değişmeleri ifade eder. Kanuni ve Fiili Yansıma:Kanun koyucu tarafından öngörüldüğü şekilde gerçekleşen yansıma kanuni yansımadır.Kanuni yansımaya özellikle dolaylı vergiler açısından rastlanılmaktadır.Fiili yansıma ise, kanun koyucunun amaçlanmış olmamasına rağmen, ekonomik işlemlerden yararlanılarak, vergi yükünün başka kişilere aktarılmasıdır.
127
Vergilemeye ilişkin kavramlar
Vergi Tazyiki (Vergi Baskısı): Kişilerin ödedikleri vergiden dolayı duydukları psikolojik baskı hissidir.Vergi tazyiki, «subjektif vergi yükü» şeklinde de kullanılmaktadır. Çünkü, bir vergileme olayının vergi yükümlüsü tarafından hangi ölçüde hissedildiği vergiyi ödeyenin psikolojik durumuyla yakından ilişkilidir. Her kişi vergi ödemekle kendi açısından bir fedakârlık yaptığını düşünür. Günümüzde vergi tazyikinden ziyade yaygın olarak «vergi yükü» kavramı üzerinde durulmaktadır. VergiYükü:Vergi yükümlüler açısından karşılıksız bir ödeme olup, onu ödeyenler üzerinde bir yük oluşturur.Buna göre vergi yükü ödenen vergiler ile elde edilen gelirler arasındaki oransal ilişkiyi ifade etmektedir.(Objektif Vergi Yükü).Objektif vergi yükü ödenen vergi ile doğru orantılı,ödeme gücüyle ters orantılıdır. 1) Vergi Yükü Türleri Vergi yükü, vergiyi ödeyen kişiler yönünden ele alınacağı gibi, bir ekonominin tümü yönünden de ele alınıp değerlendirilebilir. Bu durumda, toplam vergi yükü, kişisel vergi yükü, gerçek vergi yükü ve net vergi yükü gibi kavramlarla karşı karşıya gelinir.
128
Vergilemeye ilişkin kavramlar
Toplam Vergi Yükü: Bir ekonomideki belirli bir döneme ait toplam vergi gelirlerinin milli gelire oranına toplam vergi yükü denir. Toplam Vergi Yükü= Ödenen Vergiler/GSMH Kişisel Vergi Yükü: Kişilerin ödedikleri vergi ile gelirleri arasındaki ilişkiyi gösterir. Kişisel Vergi Yükü=Kişinin Ödediği Tüm Vergiler/Kişinin Geliri Net Vergi Yükü: Net vergi yükü, bir ekonomide toplanan tüm vergilerden mali yardımlar ve transferler çıkarıldıktan sonra kalan kısmın milli gelire oranıdır. Net Vergi Yükü=Ödenen Vergiler-Kamusal Fayda/Gelir
129
Vergilemeye ilişkin kavramlar
Gerçek Vergi Yükü: Net vergi yükü hesabında vergi yansıması dikkate alınarak ulaşılan vergi yüküdür.Verginin, ekonomi üzerindeki dolaylı ve dolaysız tüm etkileri dikkate alınarak ortaya çıkardığı bütün kayıp ve kazançların birlikte düşünülmesiyle gerçek vergi yüküne ulaşılır. Gerçek vergi yükü şu şekilde formüle edilir. (Ödenen Vergiler+Yansıyan Vergiler) – (Kamu Hizm.Sağl.Fayda+ Yansıtılan Vergiler) Gelir
130
Vergilemeye ilişkin kavramlar
Vergiden Kaçınma ve Vergi Kaçakçılığı Vergiden kaçınma, mükellefin vergiyi doğuran olaya sebebiyet vermemek suretiyle vergi borcundan kurtulmasını ifade eder. Vergiden kaçınma, vergi kanunlarını ihlal ederek yapıldığı zaman vergi kaçakçılığına girmektedir. Vergi kaçakçılığı; doğan vergi borcunun kanunlara aykırı olarak kısmen veya tamamen ödenmemesidir. Vergi Usul Kanunu' nunda "Kaçakçılık; mükellef veya sorumlu tarafından vergi ziyaına sebebiyet verilmesidir", şeklinde tanımlanmıştır.Vergi ziyaı(kaybı) ise yükümlü veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi nedeniyle verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesi veya eksik tahakkuk ettirilmesi anlamına gelir. Verginin reddi, vergiye karşı toplumsal bir başkaldırıyı ifade etmektedir.Vergi kaçakçılığının kişisel bir eylem olmasına karşılık, verginin reddi toplumsal bir olgudur.Fransa’da 1953 yılında Poujade hareketi, yıllarında İngiltere’de baş vergisinin toplumca kabul edilmemesi vergi reddinin son yıllardaki örnekleridir.
131
Vergi Maliyeti Vergi maliyeti kavramı da iki farklı biçimde ele alınabilir.Devlet açısından bakıldığında vergilemenin açık maliyetleriyle karşılaşılırken, mükellefler açısından bakıldığında vergilemenin gizli maliyetiyle karşılaşılmaktadır. Vergilemenin açık maliyeti, gelir idaresinin vergilemeden kaynaklanan giderlerini (binaların yapım,alım,kiralama,alternatif kullanım maliyetleri v.b.) giderlerini içermektedir. Vergilemenin saklı maliyeti ise,mükelleflerin vergi yükümlülüklerini yerine getirirken yaptıkları giderleri içermektedir.Bunlar, danışmanlara yapılan ödemeler,vergi işlerini yürüten personele yapılan ödemeler, ulaşım giderleri gibi maliyet unsurları olabilir.
132
Vergi Psikolojisi Vergi erozyonu: Vergi harcamalarının artışı,vergi kaçakçılığı ve vergiden kaçınmanın artması nedeniyle vergi matrahının aşınmasına vergi erozyonu denir.Vergi erozyonunun sonucunda vergi yükü azalır ancak vergi hasılatı azalır,hasılatın azalması ise vergi oranlarının yükseltilmesine ve dürüst mükelleflerin vergi yükünün artmasına neden olur. Mali Anestezi:Mali yükümlülüklerin, muhatapları tarafından farkına varılmadan yerine getirilmesini ifade etmektedir. Özellikle dolaylı vergilerin fiyat içerisine gizlenmiş olmaları nedeniyle verginin ödeyicisi tarafından açıkça hissedilmemesi, mali anesteziye iyi bir örnek teşkil etmektedir. Verginin yüklenicisi ödediği dolaylı nitelikteki bu vergi bakımından his-duygu iptaline uğraması mali açıdan uyuşturulmuş olması sonucu verginin farkına varamamaktadır.
133
Vergi Harcaması Vergi Harcaması: Vergi uygulamaları bakımından gerekli temel bir düzenleme olmamakla birlikte bazı mükellefler gruplarının yükünü azaltmak, teşvik etmek, yönetimi kolaylaştırmak gibi nedenlerle tanınan, muafiyet,istisna ve indirimlerin yol açtığı vergi kaybını ifade etmektedir.Yani vergi indirimleri,imtiyazları ve öncelikleri nedeniyle toplanamayan vergi gelirini ifade etmektedir.
134
Vergilerin Sınıflandırılması
Vergiler; konularına, mükellefiyet şekillerine, oranlarına, matrahlarına, tarh ve tahsil usûllerine göre çeşitli biçimlerde sınıflandırılmaktadır. Bu sınıflandırma biçimlerinden en önemlileri şöyle sıralanabilir. A - Tek Vergi-Çok Vergi Sınıflandırması Tek vergi görüşü, temel olarak, belli bir ülkede birçok vergi almak yerine, verimli olduğu kabul edilen tek bir verginin alınmasını savunan düşünce akımını temsil etmekte iken çok vergi görüşü ise, çeşitli kaynaklardan çok sayıda vergi alınmasını savunmaktadır.Tek vergi teorisine ilişkin başta Fizyokratlar olmak üzere çeşitli maliyeciler tarafından görüşler ileri sürülmüştür.Fizyokratlara göre, vergi sadece en verimli sektör olan tarımdan alınmalıdır,bunun dışında kalan sektörlerin katma değeri düşüktür.Thiers ise sanayileşme döneminin bir sonucu olarak hammaddeler üzerinden tek bir vergi alınması önerisinde bulunmuştur,bunun dışında arazi ve enerji gibi konular üzerinden de tek vergi alınması üzerine çeşitli görüşler de ileri sürülmüştür.Ancak günümüzde tek bir vergiye dayalı sistemler oldukça geçmişte kalmıştır.
135
Vergilerin Sınıflandırılması
B - Vergilerin Konusuna Göre Sınıflandırılması Vergiler konularına göre ikiye ayrılabilir: 1) Şahıs Vergileri:Şahıs vergilerinin konusu kişinin insan olarak varlığıdır. Buna göre, insan olarak dünyaya gelmek vergiye konu olmak için tek başına yeterlidir. Bu vergilerin en bariz örneği, «baş vergisi» olmaktadır. Ülkemizde 1951 yılına kadar yürürlükte kalmış olan «yol vergisi» bir baş vergisidir. Baş vergisi pek çok ülkede uygulanma imkânı bulmuştur. 2) Mal Vergileri:Mal vergileri, kişilerin malları üzerinden alınan vergilerdir. Verginin konusunu; malın elde edilmesi, kullanılması veya servet ve kapital şekline dönüşmüş mal stokları teşkil etmektedir.
136
Vergilerin Sınıflandırılması
C-Ödeme Araçlarına Göre Sınıflandırma Bu sınıflandırmaya göre, vergiler, «aynî» (mal olarak) ve «nakdi» (parasal) vergiler olarak ikiye ayrılmaktadırlar.Nakdi ekonomiye geçilmesine paralel olarak vergiler de tamamen para ile ödenir hale gelmiştir.Ancak, geçmişte ayni ekonomi dönemlerinde vergiler mal ve hizmet şeklinde uygulanmıştır.Ülkemizde yıllarında uygulanmış olan “Toprak Mahsulleri Vergisi” ve 1925 yılında kaldırılmış olan “aşar” ayni vergilere örnektir.Yol yapımında çalışmak suretiyle ödenebilen ve 1952 yılına kadar uygulanmış olan “yol vergisi” de bedeni vergiler arasındadır.Günümüzde köylerde uygulanan “imece”den başka bedeni bir vergi yoktur.Ayni vergiler,vergi idaresi için saklama,taşıma ve pazarlama açısından önemli zorluklar yaratmaktadır.
137
Vergilerin Sınıflandırılması
D - Mükelleflerin Kişisel Durumlarına Göre (Objektif ve Subjektif Vergiler) Sınıflandırılması Mükelleflerin kişisel durumuna göre vergiler, objektif ve subjektif vergiler olarak sınıflandırılmaktadır. Objektif vergiler, vergi ödeme gücünü dikkate almadan herhangi bir geliri vergi kapsamına alırlar. Bu vergiler, mükelleflerin kişisel durumunu ve vergi ödeme gücünü etkileyen şartları göz önünde bulundurmaktadır. Objektif vergilere örnek olarak tüketim vergileri, gümrük vergisi, damga vergisi gösterilebilir.Bir kişinin vergi ödeme gücünü göz önünde tutan vergiler ise subjektif vergilerdir. Bir verginin subjektif olabilmesi için, mükelleflerin kişisel durumunu göz önünde bulundurmasını, bütün servet ve gelirlerini dikkate alması gerektiğini ifade eden görüşler mevcuttur. Bir mükellefin çeşitli kaynaklardan sağladığı bütün kazanç ve iradını bir bütün olarak vergi kapsamına alan vergi, gerçek bir subjektif vergi kabul edilmektedir. Bugün pek çok ülkede yaygın bir şekilde uygulanan gelir vergisi, subjektif vergilerin tipik bir örneğini meydana getirmektedir.
138
Vergilerin Sınıflandırılması
E - Vergilerin Matrahlarına Göre Sınıflandırılması Vergiler matrahlarına göre, «Ad Valorem - değer vergileri» ve «Spesifik-miktar vergileri» olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Verginin matrahı, eğer, vergiye konu olan şeyin değeri üzerinden hesaplanıyor ve bu matrahtan oransal olarak bir vergi alınıyorsa, bu çeşit vergilere ad valorem-değer vergileri denir. Gelir vergisi, kurumlar vergisi, gider ve gümrük vergileri, ad valorem-değer vergilerine örnek olarak gösterilebilir. Vergi matrahının, vergi konusunun miktarı üzerinden hesaplanması sonucu alınan vergilere ise spesifik-miktar vergileri adı verilmektedir. Bu vergiler uzunluk, ağırlık, hacim, sayı vb. gibi maddi ölçüler üzerinden hesaplanmaktadır. Doğalgazın metreküpü üzerinden, yurt dışından getirilen televizyonun ekran çapına, özelliğine göre alınan vergiler böyledir.
139
Vergilerin Sınıflandırılması
F - Vergilerin Ekonomik Kaynaklarına Göre Sınıflandırılması Vergiler kişilerin elde ettiği ekonomik değerler üzerinden alındığına göre, ekonomik kaynakları bakımından gelir,harcama ve servet vergileri olarak üç temel grup halinde sınıflandırmak mümkündür. G - Dolaylı ve Dolaysız Vergiler Sınıflandırması Bu sınıflandırmaya göre genel olarak gelir ve servet üzerinden alınan vergiler dolaysız vergi grubunda,harcamalar üzerinden alınan vergiler ise dolaylı vergiler grubunda yer almaktadır.Dolaylı-Dolaysız vergiler ayrımı başlıca iki kritere dayanmaktadır.Bunlar yansıma kriteri ve vergi konusunun devamlılığı kriteridir. a.Yansıma Kriteri:Kanuni mükellef verginin yükünü de fiilen taşıyorsa yani yansıma olayından yararlanarak vergiyi başkalarına devredemiyorsa dolaysız vergiler söz konusu olmaktadır.Ancak vergiyi ödeyen kişi yansıma yoluyla onu başkalarına devredebiliyorsa bu tür vergiler dolaylı vergidir.
140
Vergilerin Sınıflandırılması
Dolaylı ve Dolaysız Vergiler Dolaylı Vergiler Dolaysız Vergiler Verginin kanuni yükümlüsü ödediği vergiyi fiyat mekanizması yoluyla başkalarına aktarabilir. Verginin kanuni yükümlüsü vergiyi herhangi bir şekilde başkalarına aktaramaz. Vergi yıllık olarak süreklilik arz etmiyor ve vergi ile ilgili unsurlar önceden belli değildir (bu unsur tek başına gösterge olarak kabul edilmez). Vergi yıllık olarak süreklilik arz ediyor ve verginin konusu, yükümlüsü, ödeme zamanı gibi unsurlar önceden bellidir. Yükümlünün kişisel durumunu dikkate alma ölçüsünde vergiler objektiftir. Yükümlünün kişisel durumu dikkate dikkate alınır, yani sübjektiftir.
141
Vergilerin Sınıflandırılması
b.Vergi Konusunun devamlılığı ve Vergiyi Doğuran Olay Kriteri: Konusu sürekli,mükellefi önceden belli ve devamlı matrahlara dayanan vergiler dolaysız vergidir.Konuları devamlı olmayan ve vergiyi doğuran olayın gerçekleşmesi anında alınan vergiler ise dolaylı vergilerdir.Farklı bir ifade ile,bir vergi, konuları düzenli ve sürekli olan, kesintisiz bir şekilde ortaya çıkan olaylardan,mükellefi adına tarh,tahakkuk ve doğrudan doğruya tahsil olunuyorsa dolaysız vergi sayılmakta,aksi takdirde dolaylı vergiler grubunda düşünülmektedir.
142
DEVLET BÜTÇESİ Bütçe, belirli bir zaman süresini kapsayan bir finansman planıdır.Hukuki açıdan bütçe, devletin gelirlerini toplamasına izin,giderlerini yapmasına yetki veren bir kanundur.Mali açıdan, devletin gelir ve giderlerini gösteren ve bunların rasyonel ölçülerde kullanıldığı mali bir belgedir. Bütçenin temel öğeleri, devletin geleceğe ait gelir ve gider tahminlerini göstermesi, yıllık tahminleri göstermesi,gelirlerin toplanmasına ve giderlerin yapılmasına önceden yetki vermesi,kamu gelir ve gider tahminlerinin denk olması olarak özetlenebilir.Bütçe; Gücünü Anayasadan alır Kamu tüzel kişilerin gelecek bir yıllık gelir ve gider tahminidir Gelir toplama ve gider yapma ile ilgili işlemlerin yürütülmesine izin ve yetki verir Mali yıla girmeden önce onaylanır Denklik esastır Süreli bir kanundur(dinamiktir,her sene yenilenmektedir) Bütçe hakkı yasama organına aittir.
143
DEVLET BÜTÇESİ Bütçenin bilimsel ve hukuki tanımlarından hareketle 4 temel niteliğini tespit etmek mümkündür.Bu 4 temel niteliğe 4-T prensibi adı verilmektedir. Bu ilkeler; tahmin,tahdit,tevzin,tasdik olarak sıralanabilir. Tahmin: Bütçedeki gelir ve giderler tahmini büyüklüktedir. Tahdit: Bütçe sınırlı bir zaman dilimi için hazırlanır ve uygulanır. Tevzin: Bütçenin gelir ve giderleri birbirine denktir. Tasdik: Bütçe uygulamaya konulmadan önce yasama organı tarafından onaylanır.
144
DEVLET BÜTÇESİ a) Genellik İlkesi: tüm gelir ve giderlerin bütçede gösterilmesi,bütçede yer alan tüm gelir ve giderlerin gayri safi(brüt) tutarlar olarak belirtilmesi ve devlet gelirlerinin tümünün kamu hizmetlerinin karşılığı olarak tutulması(adem-i tahsis) açılarından önem taşımaktadır. b) Bütçenin Yıllık Olması: Bütçe gelir ve giderlerine ilişkin izin ve yetkilerin bir yıl için verilmesini öngörmektedir. c) Birlik İlkesi: Devletin bütün gelir ve giderlerinin tek bir bütçe içinde toplanmasıdır. d) Önceden İzin Alma İlkesi: Belli bir döneme ait (mali yıla) ait harcama yapma ve gelir toplama yetkisinin, yasama organınca o mali yıl başlamadan önce bir bütçe yasası ile yürütme organına verilmesidir. e) Açıklık İlkesi: Bütçe tahminlerinin ve bütçe uygulama sonuçlarının, incelemek isteyen herkes tarafından kolaylıkla anlaşılabilir bir belge niteliğinde olması gerekir. f) Samimiyet İlkesi: Bütçe gelir ve giderlerinin gerçeğe en yakın tahmin edilmesi samimiyet ilkesinin gereğidir. g) Doğruluk İlkesi: Bütçede yer alan gelir ve gider tahminlerinin ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşullara uygun olması gerekir. h) Denkliği İlkesi: Bütçede yer alan gelir ve gider tahminlerinin birbirine eşit olması i) Alenilik İlkesi: Bütçe ile ilgili bilgiler kamuoyunun dikkatine ve bilgisine sunulmaktadır. j) Giderlerin Bölümler İtibariyle Onaylanması İlkesi: Bir kuruluşun bütçe yasa tasarısı , yasama organında görüşülüp onaylanırken bölümler itibariyle görüşülerek onaylanması ve yasalaşmasıdır.
145
DEVLET BÜTÇESİ
146
DEVLET BÜTÇESİ KLASİK FONKSİYONLAR
İktisadi ve Mali: Kamusal hizmetleri bir plan dahilinde en az kaynak tahsisi ile yerine getirilmesi ve bütçenin denk olmasına ilişkin fonksiyondur. Bütçe açık verdiğinde hızla kapatılmalı, borçlanmaya başvurulmamalıdır. Hukuki : Bütçe süreli bir kanundur. Veto edilemez. Mali hayatın belirleyicisi olan bir kanundur. Bütçe kanunu ile gelirler toplanır, giderler yapılır. Siyasi : Bütçeyi parlamento hazırladığı için siyasi tarafı vardır. Seçilenler yeniden seçilmek için vaat ettiklerini yerine getirmeye çalışırlar. Baskı ve çıkar grupları bütçenin hazırlanması ile ilgili etkili olmaya çalışırlar. Denetim: Bütçe ile devletin gelir ve gider faaliyetleri incelenmiş olmaktadır. Ayrılan ödenekler hangi hizmetleri ne ölçüde gerçekleştirmiştir. Bunun analizine de imkan verir. Denetim teftişten etkinlik denetimine doğru kaymıştır. Denetim yasama organı yönüyle siyasi, gelir ve giderlerin kanuna uygunluğunu denetleme yönüyle de mali boyut taşır.
147
DEVLET BÜTÇESİ ÇAĞDAŞ- MAKRO EKONOMİK FONKSİYONLAR
Konjonktürel olma: Değişen ekonomik şartlara adapte olacak şekilde esnek olmalı, ekonomideki dalgalanmalara uygun olarak açık veya fazla verebilir ancak konjonktürel dönemde (7-10 yıl) denk olmalıdır. Telafi Edici : Ekonomik durgunluk dönemlerinde bütçe ile piyasaya müdahale edilebilmeli ve önlemler alınabilmelidir. Devlet ekonomide denklik için gerekirse bütçede açık verebilir. Kalkınma: Devlet bütçe ile bilinçli bir şekilde hem sosyal, hem ekonomik hem de mali boyutuyla kalkınma üzerinde etkinlik sağlamalıdır. Kalkınma ekonomik büyüme ve yapısal değişmenin gözlenmesi şeklinde tanımlanmaktadır. Kaynak tahsisi: Sınırlı kaynakların rasyonel kullanılmasıdır. Mümkün olan en az kaynakla toplumsal ihtiyaçların karşılanmasına yönelik bütçe hazırlanmasıdır. Etkin kullanılmazsa Kaynak Yetersizliğini aşmak mümkün olamaz. Gelir dağılımını düzenleme: üretim faktörleri üretimden pay almaktadır. Ancak bu dağıtımda gelir üretim faktörleri arasında dengeli dağılmamaktadır. Devlet bütçeyi gelirin yeniden dağıtımı için bir araç olarak kullanarak gelir dağılımında adaleti sağlama aracı olarak bütçeyi kullanabilmektedir. İstikrar sağlama: Ekonomik istikrarsızlık dönemlerinde bütçe diğer mali politikalarla birlikte istikrar sağlama konusunda katkı sağlamaktadır. Bütçe ile tam istihdam ve fiyatlar genel seviyesinde meydana gelen dengesizlikleri (iç veya dış kaynaklı olabilir) ortadan kaldırılabilir.
148
DEVLET BÜTÇESİ Türkiye’de birlik ilkesinden sapma gösteren bütçe uygulamaları, genel bütçe, özel bütçe, düzenleyici ve denetleyici kuruluş bütçeleri, sosyal güvenlik kurumları bütçesi, döner sermaye bütçeleri ve KİT bütçeleri olarak sayılabilir.Kamu mali yönetiminin yeniden yapılandırılması çerçevesinde daha önce bütçe uygulamalarında önem taşıyan 1050 sayılı Genel Muhasebe Kanunu yürürlükten kaldırılarak 2006 yılı başından itibaren 5018 sayılı yasa kabul edilmiştir. Buna göre mali şeffaflık gereği bütçenin kapsamı genişletilmiş ve genel idare bütçesi merkezi yönetim bütçesi şeklinde ayrılarak uygulamalara başlanmıştır.Özellikle merkezi yönetim bütçesi şeklindeki uygulama ülkemizde birlik ilkesine kısmen de olsa bir dönüş çabası olarak ifade edilebilir.Aşağıda bu bütçe türlerine ilişkin kısa bilgi verilecektir. Merkezî yönetim bütçesi, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I), (II) ve (III) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerinin bütçelerinden oluşur. Genel bütçe, Devlet tüzel kişiliğine dahil olan ve 5018 sayılı Kanuna ekli (I) sayılı cetvelde yer alan kamu idarelerinin bütçesidir. Örnek:Bakanlık bütçeleri
149
DEVLET BÜTÇESİ Özel bütçe, bir bakanlığa bağlı veya ilgili olarak belirli bir kamu hizmetini yürütmek üzere kurulan, gelir tahsis edilen, bu gelirlerden harcama yapma yetkisi verilen, kuruluş ve çalışma esasları özel kanunla düzenlenen ve 5018 sayılı Kanuna ekli (II) sayılı cetvelde yer alan her bir kamu idaresinin bütçesidir. Örnek:Üniversiteler Düzenleyici ve denetleyici kurum bütçesi, özel kanunlarla kurul, kurum veya üst kurul şeklinde teşkilatlanan ve 5018 sayılı Kanuna ekli (III) sayılı cetvelde yer alan her bir düzenleyici ve denetleyici kurumun bütçesidir. Örnek:BDDK,RTÜK Sosyal güvenlik kurumu bütçesi, sosyal güvenlik hizmeti sunmak üzere, kanunla kurulan ve 5018 sayılı Kanuna ekli (IV) sayılı cetvelde yer alan her bir kamu idaresinin bütçesidir. Örnek:SGK Mahallî idare bütçesi , mahallî idare kapsamındaki kamu idarelerinin bütçesidir.Örnek:İl özel idare bütçesi,belediye bütçesi
150
DEVLET BORÇLARI DEVLET BORÇLARI:Genellikle gönüllülük esasına dayanan, zaman zaman cebrilik unsuru taşıyan; borç verenlere faiz ve diğer adlarla birtakım menfaatlerin sağlandığı; (alternatif) bir kamu geliridir.Devlet borçlanması, kamu gelir ve giderleri arasında oluşan açık dolayısıyla devletin başvurduğu bir kaynaktır.Ancak günümüzde sadece bütçe açığının kapatılmasının yanısıra, iktisadi istikrarın sağlanması,kalkınma ve büyümenin sağlanması ve gelir dağılımının düzenlenmesi amacıyla da başvurulan bir kaynak haline gelmiştir. Devlet borçları çeşitli açılardan sınıflandırılabilir.Bunlar; Cebir unsuruna göre borçlanma 1. Cebri borçlanma:Devletin borç verecek kişilerin gönüllü olup olmadığına bakmaksızın o kişileri borç senetlerini almaya zorlamasıdır. 2. İhtiyari borçlanma: Devlet borçlarının bireylerin rızasına bağlı olarak herhangi bir cebir unsuru olmaksızın yapılmasıdır.
151
DEVLET BORÇLARI Vadelerine göre borçlanma
1. Kısa vadeli borçlanma (dalgalı borç):Vadesi 1 yıldan kısa olan bu borçlar; sürekli azalış ve yükseliş göstermesi,çok kısa sürelerde el değiştirmesi ve likidite olanağını arttırması gibi nedenlerden dolayı dalgalı borç olarak da adlandırılır. Kısa süreli borçlar genel olarak para piyasasından temin edilmektedir. 2. Uzun vadeli borçlanma:Uzun süreli borçlar vadesi 5 yıldan fazla olan borçlardır. Genel bir ilke olarak uzun süreli borçlar sermaye piyasasından temin edilmektedir. Kaynaklarına göre borçlanma 1. İç borçlanma:İç borçlar devletin ülke sınırları içindeki kişi ve kurumlara milli para cinsinden borçlanmasıdır. 2. Dış borçlanma:Devletin ülke dışındaki piyasa veya kurumlardan aldığı kredilerdir. Dış yardımlar da dış borçlanma çerçevesinde ele alınabilmektedir.Dış yardımları gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere yapılan her türlü kaynak transferi olarak da ifade edilebilir.
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.