Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

BİLİŞSEL GELİŞİM Dr. İbrahim Keklik.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "BİLİŞSEL GELİŞİM Dr. İbrahim Keklik."— Sunum transkripti:

1 BİLİŞSEL GELİŞİM Dr. İbrahim Keklik

2 ÜNİTENİN ANA HATLARI Piaget’nin Bilişsel Gelişim Kuramı
Piaget Sonrası Araştırmalar ve Piaget Eleştirisi Vygotsky’nin Bilişsel Gelişim Kuramı Yetişkin Bilişsel Gelişimi Yetişkin Kadınlarda Bilişsel Gelişim Dil Gelişimi

3 Giriş Bilişsel gelişim kimi kaynaklarda “zihinsel gelişim” olarak anılır. Biliş sözcüğü akıl, bilgi, bellek, akıl yürütme, anımsama, unutma, problem çözme, kavramlar ve düşünce gibi zihinsel işlevleri ifade eder (Yeşilyaprak, 2002). Başka bir ifadeyle, biliş, insanların dünyayı öğrenmeleri ve anlamalarına-anlamlandırmalarına kaynaklık eden zihinsel faaliyetleri ifade eder. Bilişsel gelişim, bireylerin zihinsel yapı, becerileri ve süreçlerindeki değişimleri konu alır.

4 Giriş Marcy Driscoll’a göre, bilişsel gelişim, “bebeğin farklılaşmamış-özelleşmemiş zihinsel becerilerinin yetişkin kavramsal yetkinliğine ve problem çözme becerilerine dönüşme” sürecidir.

5 Giriş Kısacası, bilişsel gelişim, bebeğin reflekslerden ibaret olan ve kendisiyle etrafındaki nesne ve kişileri ayırt edemediği basit zihinsel becerilerinden- hastalıklara çareler bulan tıp uzmanlığına, Nobel ödülü kazanan bilim ve sanat insanlarına nasıl bir süreç takip ederek ve ne tür yaşantılardan geçerek dönüştüğümüzü betimleme çabasındadır.

6 Sunumun Seyri Bu bölümde öncelikle bilişsel gelişim konusunda bir çığır açan Jean Piaget’nin kuramı ele alınacaktır. Bunu, kuramın eleştirileri ve Piaget sonrası yapılan araştırmaların Piaget’nin kuramına katkıları ele alınması takip edecek. Daha sonra, Lev Vygotsky’nin fikirlerine değinilecek. Çağdaş gelişmelerin ve yetişkin düşünüş şekillerini ele alan teorilere de yer verdikten sonra bölüm, bütün bu kuram ve bulguların eğitim açısında doğurgularının tartışılmasıyla son bulacak

7 JEAN PIAGET Jean Piaget 1896 yılında İsviçre’de doğdu. Piaget insanın bilişsel gelişimi konusunda öncü çalışmalarıyla bilinir. Kuramını kendi çocukları ve diğer çocuklarla 50 yılı aşkın bir süre boyunca yaptığı titiz çalışmaları neticesinde oluşturdu. Piaget çocuk aklının yetişkinlerin bir minyatürü olmadığını ve düşünüş tarzlarının kendilerine has olduğu fikrini ortaya attı.

8 Piaget’nin Yaşamı Piaget doktora derecesi de dâhil olmak üzere kimi kaynaklara göre biyoloji- kimilerine göre de zooloji alanında eğitim gördü. Ancak annesinin ruh sağlığının bozulmasıyla psikopatolojiye ilgi duydu. 1919’da Fransa’ya gidip orada psikopatoloji, mantık, bilim felsefesi ve epistemoloji dersleri aldı

9 Piaget’nin Yaşamı Daha sonra zekâ testlerinin gelişiminde öncü isimleriyle beraber çalışmaya başladı. Piaget’nin belki de kuramına temel teşkil eden gözlemi çocukların zekâ testlerine benzer yanlış yanıtları vermeleriydi. Piaget kuramın genetik epistemoloji olarak isimlendirirdi. Piaget psikolojinin felsefe (epistemoloji) ile biyoloji arasındaki halka olacağı kanaatindeydi.

10 Piaget’nin Yaşamı Piaget’nin en az 50 kitap ve sayısız makale ve en az 30 civarında fahri doktorası olduğu bilinmektedir. Kendisi insan bilişsel gelişimini kapsamlı bir teorinin kurucu olarak yirminci yüzyılın en önemli bilim insanlarından biri olarak anılır. Nitekim Time dergisi Piaget’yi 20. yüzyılın en önemli 100 bilim insanları arasında andı.

11 Piaget’nin Yaşamı Piaget Geneva, Neuchatel, Lausanne ve Sorbonne gibi Avrupa’nın önemli üniversitelerinde felsefe, psikoloji ve sosyoloji dersleri verdi. 1979 yılında üniversitede ders vermekten emekli oldu ancak ölüm tarihi olan 1980’e dek araştırmalarına devam etti.

12 PİAGET’NİN BİLİŞSEL GELİŞİM KURAMI--Temel Kavramlar
Piaget (1852, 1960) çalışmalarını insanın nasıl bir yol izleyerek düşündüğünü bulmaya adadı. Fikirlerinde biyoloji eğitimi almış olmasının etkileri belirgindir. Kuramında biyolojik dinamikleri özenle vurgular. Bu nedenledir ki, Piaget bilişsel gelişimin insanın olgunlaşma sürecine paralel-dolayısıyla- yaşa dayalı bir seyir izleyerek vukuu bulduğunu ifade eder.

13 Piaget’nin Temel Kavramları
Yine biyolojideki bilgisi ve tecrübesinden ötürü teorisinin temeli olarak dengeleme (equilibration) kavramını kullanır. Tıpkı biyolojik yapı ve organizmalarda olduğu gibi insan zihninin de gelişiminin temelinin denge arayışı olduğu iddiasındadır. Bilindiği gibi bir dokuda yer alan hücrelerde herhangi bir madde eksildiğinde dengesinde bir bozulma olur ve yeniden denge sağlamak için bu maddeyi temin ederler. Piaget biyolojide hemeostasis (denge) olarak bilinen bu dinamiği zihnimizin işleyiş ve gelişiminde de temel mekanizma olarak nitelendirir.

14 Piaget’nin Temel Kavramları
Bulguları eşiyle beraber kendi üç çocuğunu yıllarca detaylı bir şekilde gözlemlemek ve çalıştığı diğer çocuklardan elde ettiği verilere dayanır. Piaget 1930’larda psikoloji gündemindeki önemli bir isim oldu. Tıpkı biyolojik dünyada olduğu gibi, insan da uyum (adaptation) sağlama eğilimi ve yetisine sahiptir.

15 Piaget’nin Temel Kavramları
Tıpkı biyolojik dünyada olduğu gibi, insan da uyum (adaptation) sağlama eğilimi ve yetisine sahiptir. Piaget’ye göre insanın zihinsel gelişiminin temeli biyolojik olgunlaşma sürecine dayanır. Bu nedenle yaşa paralel bir gelişim gösterdiğimiz kanısındadır. Piaget çocukların aktif “düşünürler” olduğunu ve sürekli olarak dünyayı anlamalarını ilerletmek çabasında oldukları fikrindeydi

16 Piaget’nin Temel Kavramları
Piaget bu “anlamaları ya da anlamlandırmaları” bilişsel dünyamızın yapı taşları olarak nitelendirdi. Ve Piaget bunları şema (schema-schemata) terimiyle ifade etti. Piaget yaşamı sürekli bir şekilde yeniden anlamlandırmamızın dünyayı zihnimizde organize etme eğiliminde olduğumuzu savunur.

17 Piaget’nin Temel Kavramları
Kimi yazarlar bu şemaları bilgisayar dosyalarına benzetir. Piaget’ye göre insanlar var olan şemalarına uygun olmayan durum ve bilgilerle karşılaştıklarında zihinsel dengeleri bozulur. Bu dengeyi tekrar oluşturmak için 3 mekanizmadan birini kullanırlar

18 Piaget’nin Temel Kavramları
Bu bilgileri var olan şemalarımızdan birine yerleştirmek. Yani, varılan bilgi ve şemaların içinde asimile ederler. Buna özümleme (assimilation) der. Eğer yeni bilgi ya da yaşantıyı eski şemalara yerleştirmek dengeyi sağlayamıyorsa- var olan şemaları bu yeni bilgi dâhilinde değiştirerek yeniden denge sağlanır.

19 Piaget’nin Temel Kavramları
Buna da uyma (accomodation) der Piaget. Üçüncü bir mekanizma da, eğer bir yeni bilgiyi bu iki mekanizma ile işleyememeğimiz kadar bize yabancıysa o zaman da bu bilgiyi görmezden gelmek yeniden denge kurmakta kullandığımız bir yoldur. Buna örnek, hiç bilmediğimiz bir yabancı dilde konuşan iki insanın konuşmalarına kısa bir süre sonra hiç dikkat etmemektir.

20 Piaget’nin Temel Kavramları
Piaget’nin kuramı kalıtım ve çevre etkileşimini oldukça iyi dile getiren bir modeldir. Piaget insan da dâhil bütün canlı organizmaların kendi kendini düzenleme yeteneğine sahip olduklarını ve bu mekanizma sayesinde kendi kalımını (survival) sağladığını ifade eder. Hatta Piaget bu uyum sağlama yeteneğinin biyoloji (kalıtım) ile çevre arasındaki temel halka olarak görür.

21 Piaget’nin Temel Kavramları
Bir anlamda denebilir ki, Piaget’ye göre bilişsel gelişimin en temel amacı uyum-adaptasyondur. Piaget kuramı çocuklara ilişkin şu varsayımlara dayanır: Çocuklar bilgiyi yaşantıları yoluyla kendileri organize eder ve yapılandırırlar. Çocuklar yaşıtlarından, yetişkinler ya da büyük çocuklardan öğrenirler ancak daha çok kendi başlarına oluştururlar. Çocuklar öğrenme yönünde doğal bir yönelim (eğilimle) doğarlar. Çocukların öğrenmek için yetişkinlerin teşviki ya da ödüllendirmelerine ihtiyaçları yoktur

22 Piaget’nin Temel Kavramları
Piaget’nin kuramı kalıtım ve çevre etkileşimini oldukça iyi dile getiren bir modeldir. Piaget insan da dâhil bütün canlı organizmaların kendi kendini düzenleme yeteneğine sahip olduklarını ve bu mekanizma sayesinde kendi kalımını (survival) sağladığını ifade eder.

23 Piaget’nin Temel Kavramları
Hatta Piaget bu uyum sağlama yeteneğinin biyoloji (kalıtım) ile çevre arasındaki temel halka olarak görür. Bir anlamda denebilir ki, Piaget’ye göre bilişsel gelişimin en temel amacı uyum-adaptasyondur. Piaget çocuklara çocuklardan problemler çözmeleri sorup-çocukların çözümlerinin nasıl bir mantıksal sıra izlediklerine baktı.

24 Piaget’nin Temel Kavramları
İlk bulgularından bir tanesi çocukların yetişkinlerden belirgin bir şekilde farklı düşündüğünü fark etti. Araştırmaları neticesinde, Piaget insanın düşünme ve dünyayı anlamlandırma tarzlarının niteliksel olarak farklılıklar arz eden dönemlerden geçerek oluştukları fikrini savunur

25 Piaget’nin Temel Kavramları
Piaget evrensel (her toplum ve kesimde aynı şekilde) olarak insanların dört dönemden geçerek-refleksif motor tepkilerle başlayan ve soyut düşünmeye dek devam eden bir süreç arz ettiğini savunur (Woolfolk, 2004).

26 Piaget’nin Önerdiği Gelişim Dönemleri
Duyusal-motor Dönem (Sensory-Motor Stage) 0-2 Yaş İşlem Öncesi Dönem (Preoperational Stage: Intuitive and Symbolic Stages) 2-7 Yaş Somut İşlemsel Dönem (Concrete Operational Stage) 7-11 Yaş Soyut İşlemsel Dönem (Formal Operational Stage) 11+ Yaş

27 Duyusal-Motor Dönem (0-2 Yaş)
Bu dönemin gelişimsel görevleri: Hafıza geliştirmeye, taklit etmeye başlar Nesnelerin gözden kaybolmalarına rağmen yok olmadıklarını anlamaya başlar Reflekslerden ibaret davranışlarda bulunmaktansa giderek amaçlı davranışta bulunmaya başlar

28 Duyusal-Motor Dönem (0-2 Yaş)
Piaget bebeklerin doğuştan reflekslerle doğduklarını. Reflekslerin hayvanlarca ömür boyu kullanılmasına karşın insan bebeklerinin çevreye uyum amacıyla bu refleksleri kullanır ve kısa sürede bu refleksler yapılandırılmış daha anlamlı şemalara dönüşürler.

29 Duyusal-Motor Dönemin Alt Dönemleri
Bu dönem diğer dönemlerden daha ayrıntılı ele alınacaktır. Piaget’nin insan gelişimini ne derecede kapsamlı ve detaylı ele aldığını vurgulamak ve edindiğimiz zihinsel becerilerin kazanılmasında meydana gelen karmaşık süreçleri göstermek amacıyla bu dönem burada ayrıntılı bir şekilde sunulmuştur

30 Duyusal-Motor Dönemin Alt Dönemler
Bu dönemde bebekler kendi bedenleriyle çevre arasındaki ilişkileri kurmakla meşguldürler. Göreli olarak iyi gelişmiş duyu organlarının sayesinde bunu yapabilirler. Görme, dokunma, duyma ve emme yoluyla kendilerine ve çevreye dair izlenimler toplarlar. Piaget bu döneme duyusal-motor dönem adını koymuştur çünkü ilerideki zihinsel etkinliklerin temeli sayılan bu yaşantılarda temel araç duyusal ve motor yaşantı ve etkinliklerdir

31 Duyusal-Motor Dönemin Alt Dönemler
Bebek sayısız deneme sonucu dışsal dünya ile kendisinin birbirlerinin uzantıları olmadıklarını ve bilakis ayrık olduklarını fark eder. Yine bebekler bir nesnenin elle yer değiştirebileceğini (nedensellik kavramı) kavrarlar. Bu dönemde edindikleri en önemli keşiflerden bir tanesi nesne devamlılığı (sürekliliği) kavramıdır

32 Duyusal Motor Dönem (0-2 Yaş)
Bu, bir nesne gözden kaybolsa dahi (annenin mutfağa gitmesi, oyuncak topun koltuğun altına girmesi) yok olmadıklarını- varlıklarına devam ettiklerini fark etmektir.

33 Nesne Devamlılığı (Sürekliliği)
Resimdeki bebekte bu kavram henüz gelişmemiştir. Bu nedenle önünde ilgi gösterdiği oyuncakla kendisi arasına oyuncağı kapatacak bir kâğıt parçası konduğunda, oyuncağa olan ilgisi kaybolur (başka yöne bakıyor ikinci resimde). Bu da bebeğin oyuncağın hala kâğıdın arkasında gizli olduğunu “bilmediğini” gösterir.

34 Duyusal Motor Dönem (0-2 Yaş)
Nesne devamlılığını kazandıktan sonra bebekler motor becerileriyle sayısız denemeler yaparlar. Bu denemeler kendilerine veri toplar. Bu bize basit gibi görünen hareketleriyle her bir davranışın sonucunda neler olabileceğine dair yaşantı biriktirir. Bu denemeler sayesinde battaniyesinin üzerinde elle ulaşamayacağı uzaktaki oyuncağına ulaşmak için battaniyeyi kendisine doğru çekmeyi öğrenmiştir. Aşağıda da değinileceği üzere bu bebek için oldukça önemli bir aşama kat etmektir

35 Duyusal Motor Dönem (0-2 Yaş)
Aşağıda bu dönemde meydana gelen değişimler daha ayrıntılı bir şekilde ve evreler halinde izah edilmiştir. I.Evre 1. ayın sonundan başlayarak, refleksif hareketlerde giderek ustalaşır (giderek annenin meme ucunu daha kolaylıkla bulur). Piaget buna fonksiyonel özümseme demiştir, Bu da genellenmiş özümsemeye yola açar (anne memesi dışındaki objeleri de ağza alma) Ve bu da ayırt etme özümsemesine (anne memesinin diğer objelerden farklı olduğunu algılama) yol açar

36 II. Evre 4. aydan itibaren başlar
Refleksif olarak parmak emme davranışı gösterir. Bu davranış anne karnındaki benzeri davranıştan farklıdır çünkü bebeğin bunu bir nevi beslenme amaçlı yaptığı düşünülür Bu temel (beslenme temelli oluğundan) döngüsel (çünkü tekrar tekrar yapılır) bir davranış olarak tanımlanır

37 III. Evre İkincil döngüsel reaksiyon dönemi olarak bilinir
4-8 ay arasıdır Daha önceden seslere aşina olan çocuk ve objeleri yakalamayı öğrenmiş olduğundan bu iki şemayı birleştirerek çıngırak alıp tekrar tekrar sallar Böylelikle bebek iki şemayı birleştirmeyi öğrenmiştir

38 IV. Evre -12 aylar arası dönemi kapsar
Gözleri önünde bir yastık altına gizlenen oyuncağın yok olmadığının farkındadır ve arayıp bulur oyuncağı Bir süre oyuncak ilkin aynı (kırmızı) yastığın altına sonra da oradan çıkarılıp sarı yastığın altına gizlendiğinde, çocuk oyuncağı arar ama sadece kırmızı yastığın altına bakar

39 V. Evre 12-18 ay arası dönem Nesnelere ulaşmak için yeni yöntemler araştırır Mesela birçok deneme-yanılmadan sonra ve kimi kez kazara battaniyenin uzak ucundaki oyuncağa battaniyeyi çekerek ulaşabileceğini fark eder Bu dönemde nesnenin sürekliliği edinilir/yerleşir Bu da mantık yürüterek düşünme için önkoşuldur

40 VI. Evre 18 ay–2 yaş arası dönem
Nesne ve kişilere dair semboller/temsiller oluşturabilmeye başladıklarından zihinsel gelişimlerinde bir dönemi kapayıp –bir yenisini açıyor olurlar

41 Duyusal Motor Dönem (0-2 Yaş)
Piaget’nin her bir dönemi için öngörülen gelişimsel görevlerin tamamlanması çocuğun söz konusu dönemden “mezun olup” bir sonraki döneme geçmesine olanak sağlar. Hatırlanmalıdır ki, bu dönemin çocukları yukarıda belirtilen beceri ve yaşantıları kazanmadan bir sonraki dönemin sembol kullanma ve dil öğrenme gibi temel öğrenme yaşantılarına hazır bulunmuşluk geliştiremez.

42 İşlem Öncesi Dönem (2-7 Yaş)
Bu dönemin gelişimsel görevleri: Dil öğrenmeye ve sembollerle düşünmeye başlar Mantık yürütebilir ancak olayları sadece bir yönleriyle düşünebilir (renkli üçgen, kare ve dikdörtgenleri sınıflandırırken, bunları en belirgin özellikleri olan renkleri göz önünde bulundurmak gibi) Ben-merkezcidir, başkasının bakış açısını algılayamaz/anlayamaz

43 İşlem Öncesi Dönem (2-7 Yaş)
Bu dönemin gelişimsel görevleri: Dil öğrenmeye ve sembollerle düşünmeye başlar Mantık yürütebilir ancak olayları sadece bir yönleriyle düşünebilir (renkli üçgen, kare ve dikdörtgenleri sınıflandırırken, bunları en belirgin özellikleri olan renkleri göz önünde bulundurmak gibi) Ben-merkezcidir, başkasının bakış açısını algılayamaz/anlayamaz

44 İşlem Öncesi Dönem (2-7 Yaş)
Bu dönemdeki öğrenme yaşantılarının meydana gelmesi için aşağıdaki nörolojik özelliklerin mevcut olması şarttır: İlkel düzeyde de olsa motor, görsel, işitsel ve kinestetik refleksler Motor tepkide bulunma kapasitesi ve dengeli bir beden duruşu (duyusal bilgilerin doğru algılanmaları için) Bilgi depolayabilmeye uygun hafıza Belli bir olgunlaşma düzeyinden sonra, kimi şeyleri taklit edebilme yetisi

45 İşlem Öncesi Dönem (2-7 Yaş)
Çocukların maruz kaldıkları uyaran miktarı göz önünde bulundurulduğunda, bunun kendilerinin baş edemeyeceği derecede olduğu görülür. Neyse ki, insan türünün evrimi sonucu bu uyaranların ancak çocukların baş edebileceği kısmını algılamalarını sağlamıştır.

46 İşlem Öncesi Dönem (2-7 Yaş)
Mesela zor ve karmaşık uyaranlar bunları algılamaya ve işleme yetisine ulaştıklarında algılarlar. Bu dönemin çocukları giderek dili daha iyi öğrenir olayları belli bir mantıkla düşünebilirler (tek bir doğrultuda ama- mesela nesneleri renklerine göre sınıflandırmak gibi). Bu yaş çocuklar ben-merkezcidir ve başka birinin gözüyle olaylara bakamaz.

47 İşlem Öncesi Dönem (2-7 Yaş)
Bu benmerkezcilik o derecededir ki, telefonda işteki annesiyle konuşan bir çocuk kendisine “anne bak, kırmızı elbisemi giydim” diyebilir ve kendisinin gördüğü şeyi annesinin de görebileceğini zanneder.

48 İşlem Öncesi Dönem (2-7 Yaş)
İnsanların etraflarındaki nesne, olay ve kişilerin sembolik temsillerine sahip olma yetileri bir tür olarak bugün ulaşmış olduğumuz uygarlık düzeyini edinmemizde çok önemli bir yer teşkil eder. Sembol kullanma yetisi sayesinde bir semboller sistemi olan dili öğreniriz.

49 İşlem Öncesi Dönem (2-7 Yaş)
Dil ise bilişsel gelişimin seyrinde vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Zira dil sayesindedir ki belleğimize onca sembol ve kavramların şemalarını oluşturabiliyoruz. Nitekim belleğe bu bilgileri kaydedemiyor olsaydık bugün bir tür olarak da onbinlerce yıl geride bir uygarlık düzeyine sahip olurduk

50 İşlem Öncesi Dönem (2-7 Yaş)
Bu nedenle, işlem öncesi dönemde edindiğimiz temellere yetişkin olarak baktığımızda her ne kadar bize basit gibi görünse de sonraki karmaşık zihinsel yapılarımızın önemli temelleri atılır bu dönemde. Düşünmelerine cansız nesnelere canlılık atfetmek (animizm) ve doğa olaylarına birilerinin sebep olduğunu düşünmek (yapaycılık) hâkimdir.

51 İşlem Öncesi Dönem (2-7 Yaş)
Örneğin, bu çocuklar güneşin her gün birilerince ortaya çıkarılıp gökyüzünün bir yanından ötekine taşıdığını düşünebilirler. Bu dönem iki alt döneme ayrılır Sembolik dönem (2-4 yaş) Sezgisel dönem (4-7 yaş)

52 Sembolik Dönem (2-4 Yaş) Çocukların dil gelişimi 2-4 yaşlarında oldukça hızlıdır. Sözcük dağarcıklarını 200’den 2000’e kadar çıkarırlar. Dildeki bu hızlı değişime karşın dilin karmaşık özelliklerinden bihaberdirler. Örneğin, yazın sevdiği kışlık bir kıyafeti giymek istediğinde kendisine bu kıyafetin mevsime uymayacak derecede sıcak olduğunu izah etmeye çalışmak boşunadır

53 Sembolik Dönem (2-4 Yaş) Çocukların kullandıkları sembollerle ifade ettikleri her zaman yetişkin mantığına uyar şekilde değil kendilerince etraflarındaki dünyayı temsil eden ve iç dünyalarında olup bitenleri dışa vuran sembolik oyunlar oynarlar. Bu dönemde sembolik oyunlar oynarlar

54 Sembolik Dönem (2-4 Yaş) Mesela bir çubuğu at olarak kullanmak ya da anne-baba taklitleri yapmak gibi. Bu dönemde nesneleri sadece bir yönleriyle algılarlar. Mesela, geometrik şekilleri hem renk hem de türlerine göre sınıflandıramazlar. Bu da bilişsel gelişimde önemli bir kavram olan korunumun (conservation) henüz gelişmediğini gösterir

55 Sezgisel Dönem (2-7 Yaş) Bu dönemde çocuklar nesnelerin en dikkat çekici özelliklerine odaklaşır diğer özellikleri gözden kaçırırlar. Çokça sorular sorarlar, her şeyin cevabını bilmek isterler, bildiklerinden emin görünürler ancak bildiklerini nasıl bildiklerini açıklayamadıklarından bu döneme sezgisel dönem denmiştir

56 Sezgisel Dönem (2-7 Yaş) Bu yaş grubundaki çocuklar olguları aralarındaki karmaşık ilişkilerle ele alamadıklarından bunlara ilişkin algılayışlarını “dar kavramlarla örgütlemeye ve sıkıştırmaya çalışırlar.[bu nedenle]..kalıp yargılar” geliştirirler (Akyol-Köksal, s. 86).

57 Sezgisel Dönem (2-7 Yaş) Mesela, ailesini ziyaret eden subay olan halasının eşi bu yaştaki bir kız çocuğa ne olmak istediğini sorduğunda hemşire olmak istediğini ifade eder. Subay olmak istemez misin? Diye sorduğunda “kızlar subay olmaz” diye yanıt verir. Kendisine yapılan açıklamaları da doyurucu bulmaz

58 Sezgisel Dönem (2-7 Yaş) Piaget ve sonrasındaki araştırmacılar bu çocukların gözü önünde kalın ve kısa bir bardaktan ince ve daha uzun bir bardağa suyu aktarıp- bu çocuklara hangi bardayken suyun miktarının daha fazla olduğunu sorarlar. Bu işlem gözlerinin önünde yapıldığı halde ve kısa bardaki su aynen uzun bardağa aktarıldığı halde çocuklar uzun bardaktaki suyun daha fazla olduğunu söylerler.

59 Sezgisel Dönem (2-7 Yaş) Bu deney, çocukların korunum ilkesi geliştirmediklerinin kanıtıdır. Zira korunum “herhangi bir nesne ya da nesne grubunun fiziksel biçimi ya da mekândaki konumu değiştiğinde, nesnenin miktar, sayı, alan, hacim vb. özelliklerinin değişmeyeceği ilkesidir” (Senemoğlu, s. 43).

60 Sezgisel Dönem (2-7 Yaş) Bu dönemin işlem öncesi dönem olarak nitelendirilmesinin nedeni çocukların işlemleri tersine çevirmenin mevcut olmamasıdır. Buna benzer bir şekilde, çocuk 7+9= 16 olduğu için 16-9=7 olduğunu aynı anda tasavvur edemez.

61 Sezgisel Dönem (2-7 Yaş) Örnek: Piaget: Ali hiç kardeşin var mı?
Ali: Evet. Bir tane. Adı Ezgi. Piaget: Ali, Ezginin hiç kardeşi var mı? Ali: Hayır.

62 Somut İşlemsel Dönem (7-11 Yaş)
Bu dönemin gelişimsel görevleri: Somut problemler çözebilir ‘Korunumu edinir Olayların, nesnelerin birden fazla yön- özelliğini hesaba katarak düşünebilir Geri çevrilebilirlik edinir

63 Somut İşlemsel Dönem (7-11 Yaş)
Bu çocukların düşünüşleri kendilerini çevreleyen fiziksel gerçeklikle ve “şimdi ve burada” ile sınırlıdır. Dolayısıyla uzak geleceğe ya da varsayımsal olarak akıl yürütemezler. Bir önceki dönemdeki çocuklar da kendilerine verilen farklı uzunluktaki çubukları sıralayabilirler ancak bunu yaparken sık sık çubukları yan yana getirerek boylarını kıyaslarlar.

64 Somut İşlemsel Dönem (7-11 Yaş)
Somut işlemsel dönemde böyle bir kıyaslamaya ihtiyaç duyulmaksızın ve dolayısıyla boy sırasına koyma çok daha hızlı yapılabilir. Önceki dönemdeki çocukların aksine bu çocuklar çubuk sıralama işlemini yaparken daha çok içsel bilişsel süreçlerini kullanırlar yani kendi zihinlerinde çubuk boylarını kıyaslayabilirler.

65 Korunum Deneyi

66 Somut İşlemsel Dönem (7-11 Yaş)
Bu çocuklar korunumu edinmişlerdir yani maddenin miktarının onların aldıkları şekil ve ya pozisyonla değişmediğini kavramışlardır. Çocuklar ilkin miktarların (sayılar, uzunluk, alan) korunumu, sonra ağrılık, sonra da hacim korunumu edinirler. Piaget buna gelişimde ardışıklık adını vermiştir.

67 Somut İşlemsel Dönem (7-11 Yaş)
Yani, edinilen her bir beceri, öncesinde edinilmiş başka becerilerle mümkün olur. Her bir dönemde bu deyim yerindeyse dikey öğrenme tekrarla oluşur. Okul çağı çocukları yine işlemleri geri çevirebilirler (zihinlerinde). Bu nedenle, Piaget bu dönemi işlem yapılabilen ilk dönem olarak nitelemiştir

68 Somut İşlemsel Dönem (7-11 Yaş)
Bu yaş çocuklar yine önceki dönemin aksine bir nesne ya da durumun sadece bir özelliğine odaklanmazlar ve birden fazla özelliği göz önünde bulundurabilirler. Piaget bu çocukların tersine çevirme ve bu odaktan uzaklaşma sayesinde korunumu edindikleri kanısındadır.

69 Korunum Piaget’nin korunumu test etmek için kullandığı örneklerden bir tanesi çiftlikteki inek örneğidir. Resimde görülen yeşil renkli karelerin yemi temsil ettiğini ve hangi ineğin daha çok yem yediğini (ya da hangi ineğin daha çok yemi var?) diye sorar çocuklara.

70 Korunum Oysa korunumun gelişmesi için mantık yürütmenin üç öğesinin oluşması gerektiği kanısındadır: özdeşlik, ödünleme ve dönüşümsel düşünebilme. Özdeşlik/ayniyet (identity): maddeye herhangi bir şey eklenmemiş ya da çıkarılmamışsa maddenin aynı kaldığını bilme

71 Korunum Ödünleme (compensation): Çocuğun nesnenin bir boyutundaki artmanın başka bir boyuttaki azalmaya neden olduğunu kavrama. Dönüşümsel düşünebilme (reversibility): Herhangi bir değişimi (uzun bardakta daha fazla görünen su) işlemi zihninde geri-başlangıç noktasına (kısa bardaktaki haline) geri götürerek ortadan kaldırım maddede bir değişim olmadığını bilebilir.

72 Korunum Daha önce çocukların korunum edinmemelerinin nedenlerinden bir tanesi algıda baskınlıktır (perception dominance). Algıda baskınlık çocuğun o an gözlemlediği somut durumun algılayışının kendisinin başka işlem yapmasına engel olacak kadar baskın olması durumunu ifade eder

73 Somut İşlemsel Dönem Bu dönem çocukları birer pozitivist/realist gibidirler. Yani, onlar inatla gözlenebilir olaylara yoğunlaşırlar. Önceki dönemlerdeki gibi sihirli düşlerin gizeminde kalmazlar. Mesela rüyaların kafalarında vukuu bulduklarını düşünürler. Soyut kavramlar ya da atasözleri fazla anlam ifade etmez bu dönem çocukları için

74 Somut İşlemsel Dönem Bu dönemdeki çocukların düşünmeleri mantıksal kurallar içerir ve bu çocuklar bir önceki dönemin ben-merkezciliğinden uzaklaşmış olduklarından başkalarının düşünceleri olabileceğini tasavvur edebilir.

75 Somut İşlemsel Dönem Dünyanın biç çok ülkesinde çocukların bu dönemde okula gitmelerinin nedeni de bu dönemde gruplandırma, sınıflandırma, kıyaslama, parçalar arasındaki ilişkileri görme ve problem çözerken hem eldeki unsurları hem de o durum hakkındaki eski bilgilerini birleştirebilirler. Bu yetilerine bakarak çocukların düşünmelerinin üst düzeylere çıktığı yargısına varılmamalı.

76 Somut İşlemsel Dönem Zira çocuklar ulus, kavram, olgu, onur, erdem, gibi terimlerde ifade edilen soyut anlamları bilmezler. Benzer şekilde, deyimler ve atasözlerindeki soyut anlatımı anlayamazlar.

77 Soyut İşlemsel Dönem (11 Yaş sonrası)
Soyut problemleri mantıksal yollarla çözebilir. İzafi/göreli ve karşılaştırmalı düşünür. Düşüncede tümdengelim kullanabilir ve mantıksal ayırımlar yapabilir. Bu yaş bireyler ideolojik sorunlarla ilgilenir ve kendi ahlaki anlayışlarını geliştirme uğraşı içine girerler

78 Soyut İşlemsel Dönem (11 Yaş sonrası)
Bilimsel yöntem problem çözme aşamalarında olduğu gibi sistematik düşünebilir. Toplumsal olaylara ilgisi artar, kim olduğunu sorgular. Soyut düşünmenin önemli gerekliliklerinden biri varsayımsal düşünmedir

79 Soyut İşlemsel Dönem (11 Yaş sonrası)
Ancak bu yetiyi kazanmış öğrencilere “eğer 1924 yılında Mustafa Kemal değil de Turgut Özal ülkenin başında olsaydı, ne gibi tarihsel farklılıklar olurdu?” diye sorulduğunda mantığa uygun yanıtlar alınabilir. Bu gençler bir bütünü oluşturan değişkenleri bütünden ayırıp- tek tek ele alabilir, bu değişken yerine başka bir değişken olduğunda bütünün bundan nasıl etkileneceğini tasavvur edebilir ve ele alınan parçalara dair çokça bilgiyi bir araya getirebilir.

80 Soyut İşlemsel Dönem (11 Yaş sonrası)
Ergenlik çağında çocukların varsayımsal düşünebilmesi kimlik gelişimi açısından da önemlidir. Çünkü gençler başka insanların kendilerini nasıl gördüklerini zihinlerinde test edebilir ve kendilerinin değişik özelliklerini tek tek ele alıp bu özelliklerde değişimlerin kendilerinin bütünlerine nasıl yansıyacağını zihinlerinde canlandırabilirler

81 Soyut İşlemsel Dönem (11 Yaş sonrası)
Yaygın olarak ergen ben-merkezciliği olarak nitelendirilen özellik de nitekim soyut düşünmenin bir ürünüdür. Bu kavram ergenlerin sanki sahnedelermiş de etraftaki herkes kendilerini izliyor olarak algılamalarını tasvir etmek kullanılır

82 Soyut İşlemsel Dönem (11 Yaş sonrası)
Soyut düşünmenin oluşması için hem olgunlaşma hem de bu aşamaya dek gerekli olan gelişimsel görevleri yerine getirmeyi kolaylaştıracak derecede öğrenme yaşantıları açısından bir çevre gereklidir. Soyut düşünme yetisini kazanmayı Piaget bireyin uyum sağlama çabasının bir ürünü olarak görür

83 Soyut İşlemsel Dönem (11 Yaş sonrası)
Zira bilhassa çağdaş dünyada yaşayan bireylere somut işlemsel dönem ve ya önceki dönemlere ait düşünme tarzları yetmemektedir. Hatırda tutulmalıdır ki, ergenlik çağındaki gençlerde soyut düşünme becerileri gelişmiş olmasaydı bugünkü eğitimin gereği olan matematik, tarih, fizik, felsefe vb. birçok dersten başarılı olmaları mümkün olmazdı.

84 Piaget’ye Getirilen Eleştiriler ve Piaget Sonrası Araştırma Bulguları
Piaget farklı kültürden örneklemlerle çalışmamasına rağmen iddialarının evrensel olduğunu iddia ederdi. Sonraki uzmanlar Piaget’nin kültürün etkilerini hesaba katmamış olmasını eleştirdiler. Yine kendisine getirilen en önemli eleştirilerden bir tanesi her bir gelişimsel dönemi katı çizgiler halinde izah etmesiydi

85 Piaget’ye Getirilen Eleştiriler ve Piaget Sonrası Araştırma Bulguları
Piaget’nin bilişsel gelişimi ergenlik çağına kadar getirip-sonraki dönemlere değinmemiş olması da yine kuramına getirilen eleştirilerden biridir. Piaget sonrası yapılan araştırmalar gelişimsel değişimin seyrinin genel çizgileriyle Piaget’nin ifade ettiği sıra içinde vukuu bulduğunu ifade eder

86 Piaget’ye Getirilen Eleştiriler ve Piaget Sonrası Araştırma Bulguları
Değişik kültürlerle yapılan çalışmalar her bir dönem için belirtilen zaman aralıklarında kimi farklar olsa da gelişimsel sıranın farklı kültürlerde de Piaget’nin belirttiği sırayı izlediğini bulmuştur. Yeni çalışmalar, Piaget’nin bulgularının aksine, iki dönem arasındaki geçişin daha esnek, daha az bir keskinlikle ve bu geçiş zamanlarının her iki döneme ait özellikler taşıdığı bulunmuştur.

87 Piaget’ye Getirilen Eleştiriler ve Piaget Sonrası Araştırma Bulguları
Kişi ardışık iki dönemden Piaget’nin düşündüğünden daha fazla özellikler sergilemekle beraber, tıpkı O’nun değindiği gibi içinde bulunulan dönemin özellikleri daha baskındır. Başka bir ifadeyle, somut işlemsel dönemdeki çocukları işlem öncesi dönemden de, soyut işlemsel dönemden de özellikler taşır.

88 Piaget’ye Getirilen Eleştiriler ve Piaget Sonrası Araştırma Bulguları
Ancak Piaget’nin ifade ettiği üzere baskın olarak somut işlemsel dönemin özelliklerini taşırlar. Bu son bulgu duyusal-motor dönem için o kadar geçerli değildir. Yani bu dönemde Piaget’nin vurguladığı karakteristikler üzerinde evrensel bir fikir birliği vardır. Bu dönem, diğerlerine kıyasla bir sonraki döneme ait daha az benzerlikler içerir

89 Piaget Eleştirisi Hatırlanmalıdır ki, gelişimsel özellikler yaşamın ilk 1-2 yılında biyolojik dinamiklerin baskın etkisi altındadırlar. Bu nedenle de, sonraki dönemlere kıyasla bu ilk zamanlardaki gelişimsel daha az kültürel varyasyon gösterirler. Bunun nedeni de biyolojinin kültüre kıyasla daha evrensel olmasındandır.

90 Piaget Sonrası 1980 ve 90’larda çocukların başkalarının bakış açılarının alma (perspective taking) kapasiteleri ile araştırmalarla yoğundu. Bu araştırmacılar sıklıkla çocukların akıl teorisi (theory of mind) geliştirdikleri ve bu vesileyle hem kendi düşünüşleriyle hem de başkalarının nasıl düşündükleri ile ilgili bilgi ve şemalar geliştirdiklerinden bahseder ve buna dair araştırmalar yaptılar.

91 Piaget Sonrası Bu araştırmaların başında Heinz Wimmer ve Josef Perner gelir. Bu araştırmalar Maxi’nin Çikolata Testi (the Maxi Chocolate Task) adını verdikleri bir hikâye anlatırlar çocuklara. Hikâyeye göre Maxi adında bir çocuk mutfak tezgâhının üzerine çikolatasını koyar ve koşarak dışarı oynamaya gider.

92 Piaget Sonrası Maxi dışarıda oynarken, annesi mutfaktaki işlerinden dolayı Maxi’nin çikolatasını kaldırır mutfak masasına koyar. Maxi oyundan geri döndüğünde çikolatasını ister. Wimmer ve Perner (1983) deneylerine katılan değişik yaş gruplarından çocuklara “Maxi mutfağa döndüğünde çikolatasını nerede arar?” diye sorar.

93 Piaget Sonrası Üç yaşındaki çocukların çoğu Maxi’nin çikolatayı mutfak masasında arayacağını söyler. Buna karşın 4 yaşındaki çocukların çoğu ve 5 yaşındaki çocukların neredeyse hepsi Maxi’nin çikolatayı mutfak tezgâhının üzerinde arayacağını çünkü annesinin çikolatanın yerini değiştirdiğini bilmez diye yanıt verirler

94 Piaget Sonrası Bu bulgular Piaget’nin 6-8 yaş çocuklarda oluşan aklın teorisi fikrinin daha önce de oluştuğuna işarettirler. Dolayısıyla 5 yaşında çocukların başka bir insanın yerine kendilerini koyabileceklerine de işaret etmektedirler. Yeni bulgular çocukların Piaget’nin ifade ettiğinden daha fazla ileri dönemlere ait özellikler taşıdıklarını vurgular ( Renner, Stafford, Lawson, McKinnon, Friot & Kellogg, 1976).

95 Piaget Sonrası Kimi araştırmalar lise son sınıf öğrencilerinin ancak %30-35’nin soyut işlemsel döneminin özelliklerini taşıdıklarını bulmuştur (Kuhn, Langer, Kohlberg & Haan, 1977). Öte yandan Piaget çocukların 11 yaşından sonra çoğunluğunun soyut işlemsel geçmelerini öngörmüştü

96 Piaget Sonrası Bu, bir yandan Piaget’nin metodolojisindeki sınırlılıklardan kaynaklanabilecekken öte yandan da şimdiki çocukların Piaget’nin zamanındakilerden farklı olabileceği- Yani daha da hızlı gelişimse değişimler göstermelerine vesile olan- öğrenme için daha zengin çevrelerde yaşıyor olduklarının da belirtisi olabilir

97 Piaget Sonrası Kısacası, bu bulgular, gelişimsel dönem fikrinin daha esnek bir şekilde yorumlanması gerektiğini gösteriyor ancak Piaget’den beri yapılan çalışmalar O’nun teorisini temel anlamda doğrulamıştırlar. Çoğu çağdaş bilim insanları Piaget’nin ergenliğin ötesinde gelişime değinmediği için eleştirir. Sırf Piaget’nin kuramını kullanarak psikolojinin Yunus Emre, Mevlana, Dali Lama gibi bilgelerle sıradan ama soyut işlem yapan birey arasında bilişsel anlamda nasıl bir fark vardır ve bu farka ne tür evrelerden geçerek oluşabileceğine yanıt verilmez

98 Piaget Sonrası Çağdaş bilişsel psikolojide ele alınan eleştirel düşünceyi araştıran bilim insanları kimi durum ya da önermeleri nasıl ele alıp-değerlendirdiğimize bakarken, yaratıcı düşünmeyi inceleyenler “normalim dışında”-yani farklı olarak nasıl durumlara- olaylara alternatif/özgün bakış açıları üretebildiğimizi incelerler

99 Piaget Sonrası Yine kimileri bilişsel dünyamızı incelemede her bir kişide baskın olarak ya “tek yanıt bulmaya” (convergent thinking) dair eğilimin ya da var olan olay ve fikirleri daha da çoğaltarak ele alan “ayrık düşünme” (divergent thinking) hakim olduğunu ifade ederler.

100 Piaget Sonrası Buna benzer bir sınıflandırmayı sağ-ve ya sol beyin yarım kürelerinin hangisinin ağırlıklı kullanıldığına göre sağ beyin ağırlık düşünme ya da sol beyin ağırlıklı düşünme olarak tanımlarlar. Sağ beyin ağırlıklı düşünme daha yaratıcı ve sanatsal bir düşünüş şeklidir ve ayrıksı düşünmeye paraleldir. Sol beyin ağırlıklı düşünme ise var olan verilerden yola çıkarak çabuk ve tereddüt etmeden giderek tek yanıta ulaşmada bir zorluk çekmezler

101 Piaget Sonrası Mesela, bu grup çoktan seçmeli sınavlarda ayrıksı düşünen bireylere göre daha az bir oranda seçenekler arasında tereddüt yaşar. Oysa ayrıksı düşünen bireyler bakış açısına birden seçeneğin de doğru olabileceğini düşünürler. Geleneksel toplumlarda bireyselliğin önemli olduğu kültürlere kıyasla ayrıksı düşünme pek teşvik edilmez ve böyle düşünmekle bireylerin kararsız-ne istediğini bilmeyen bireyler olduklarını ifade ederler.

102 Piaget Sonrası Piaget sonrası bakış açılardan bir tanesi Amerika Birleşik Devletlerinin Harvard Üniversitesi- Gelişim Çalışmaları Laboratuarından gelir. Bu merkezde yıllardır bebeklerle araştırmalar yapan Elizabeth Spelke kendisinden önce Robert Fanz tarafından kullanılan “seçici bakma” (preferential looking) adı verilen bir tekniği kullanarak bebeklerin zihinsel kapasitelerini incelemektedir.

103 Piaget Sonrası Spelke Piaget aksine nesne devamlılığın temel bir düzeyde bebeklerde var olduğunu ifade eder. Dahası, Spelke, bebeklerin katı cisimlerden geçilmeyeceği (örnek: duvarın içinden yan odaya geçme) gibi kimi temel doğa kanunlarına dair bir farkındalıkla doğduklarını ileri sürer

104 Piaget Sonrası Yine bu araştırmacıya göre bebekler temel geometrik bilgiler taşıdıklarını ve kendilerini uzayda (alanda) nasıl yönlendireceklerine dair bir farkındalığa sahiptirler. Kısacası, bu anlayışa göre bebekler Piaget’nin ifade ettiklerinden daha çok temel kimi “bilgilere” sahip olduklarını araştırmalarıyla ele alır. Dahası bebeklerin kimi çok temel bilgileri öğrenmeden doğuştan taşıdıklarını ifade eder.

105 Piaget Sonrası Spelke’ün çalışmaları ve bu çalışmalara ilişkin tartışmalar günümüzde olanca yoğunluğuyla devam etmekte. Robert Campbell (2006) gibi kimi psikologlar Piaget’nin felsefi alt yapısının 1900’lü yılların ilk çeyreğinden kalma olduğunu ve dolayısıyla da çağdaş felsefenin birikiminden uzak Aristocu bir yaklaşım arz ettiği yönünde eleştirirler

106 Piaget Sonrası Kimi yani araştırmacılar insan zihnini bilgisayarlara benzer bir çalışma usulü olan-bir bilgi işleme sistemi olarak görür. Ancak bu sistem her an çevreyle aktif bir etkileşim içinde olan bir işleyiş içindedir. İşlenen bilgi hem içsel hem de dışsal bilgidir.

107 Piaget Sonrası Bu bakış açısına göre zihinsel anlamda yol kat etmek (gelişmek) şu unsurları içerir: Giderek artan kapasitede işleyen bellek geliştirme Daha hızlı bilgiyi işleme kapasitesi Yeni yöntem (algoritmalar) kurma-geliştirme Daha fazla düzeyde kaydedilmiş bilgi

108 Piaget Sonrası Bir diğer bakış açısı bilişsel gelişim gibi geniş bir alanı tümel olarak incelemektense teker teker becerileri ya da beceri alanlarını incelemenin bilimsel olarak daha işlevsel olacağı ve daha elle tutulur bilgiler sağlayacağı kanısındadır.

109 LEV SEMENOVİCH VYGOTSKY
Vygotsky Marksist bir Rus psikologdu. Piaget’nin insan gelişimine bakış açısını sosyal ve kültürel bağlamı (context) hesaba katmadığını vurgulayarak eleştirdi. Vygotsky 38 yaşında ölmüştür. Bu kısa yaşamına rağmen insan gelişimine anlamamız yönündeki katkıları azımsanacak gibi değildir.

110 VYGOTSKY İnsanların üst düzeyde zihinsel fonksiyonlara sahip oluşlarının kaynağını sorgulamıştır. Bu kaynağın insanların içinde yaşadıkları sosyo-kültürel yapı/bağlam olduğunu düşünmüştür. Daha spesifik olarak bu kaynağın sosyal süreç olduğu sonucuna varmıştır. Bireyin bilişsel gelişimini kişisel bir çaba olarak yani bireysel psikoloji bakış açısıyla değil, bireyi toplum-içindeki-birey olarak algılamıştır.

111 VYGOTSKY Vygotsky’e göre sosyal süreçler giderek zihinsel süreçlere dönüşürler. Vygotsky Piaget’nin önerdiği dengeleme vb. gibi süreçlerin hiçbirinin tek başına zihinsel gelişimi açıklayamayacağı kanısındadır. Vygotsky’e göre insan davranışı doğal koşullar atlında gözlenmelidir. Değişik türler arasında kıyaslar yapılmalıdır.

112 VYGOTSKY Tarihsel koşullar gelişim üzerinde önemli etkiye sahiptirler.
Bilimsel incelemenin konusu birey değil, bireyin sosyokültürel bağlam içindeki etkileşimleridir fikrindedir. Gelişim bir sosyalleşme süreci değil, sosyal etkileşimlerin zihinsel süreçlere çevrilmesi/dönüştürülmesidir. Çocuğun kültürel gelişiminde her fonksiyon iki kez vukuu bulur; ilkin sosyal olarak çocuk ve çevresi arasında- sonra çocuğun zihninde

113 VYGOTSKY Bu anlamda bütün üst seviyedeki zihinsel süreçlerin orijinleri kişiler arası ilişkilerdir. Kişiler arası etkileşimler çocuğun zihnindeki tartışma ve değerlendirmelere dönüştürülür. Bu dış dünya ve bireyin zihni arasındaki bağı Vygotsky’nin deyimiyle araç ve işaretler sağlar.

114 VYGOTSKY Vygotsky’e göre çocuklar kendi kendilerine konuşurken (self-talk) bunu Piaget’nin zannettiği gibi benmerkezci oldukları için değil, bunu kendi düşünüşlerini düzenlemek için yaparlar. Çocuklar büyüdükçe bu kendi kendiyle sesli konuşma fısıldamaya, sonra sessiz dudak hareketlerine dönüşür

115 VYGOTSKY Daha sonra da bu konuşma tümden içsel bir şekilde olur. 4-7 yaşlarında kendiyle konuşma en yüksek seviyeye ulaşır ve 9 yaşına doğru içsel düzeye ulaşır. Ancak bu tür süreçler daha zeki çocuklarda daha erken/hızlı olur. Vygotsky’e göre kendi kendine konuşmanın sessiz bir şekle gelmesi bilişsel gelişim açısından çok önemlidir.

116 VYGOTSKY Yani bunu yapabilen kişi kendi zihninde daha hızlı ve daha kolay ve daha ustalaşmış bir tarzda bilişsel işlemler yapabilmektedir. Bu yüzdendir ki biz yetişkinler zor durumdayken daha sesli bir şekilde düşünürüz çünkü zor durumdayken insanlar daha çok gelişimsel olarak eski (geri) basamaklara has davranışlara gerileyebilmektedir (regression).

117 VYGOTSKY Vygotsky’e göre dil bilişsel gelişimin vazgeçilmez bir parçasıdır. Dil ise takdir edileceği üzere sosyal yaşamın bir gereği ve sonucudur. Vygotsky dilin bilişsel gelişime katkısını da nitekim sosyal bağlamın katkıları arasında sayar. Bugün de bilinmektedir ki, dil açısından zengin çevre koşullarında yaşamak bilişsel gelişime manidar katkılar yapar.

118 VYGOTSKY İçsel konuşmanın aracı olduğundan, kişinin soru sormasına, fikirler üretmesine, düşünmeye araç olan kavram ve kategorileri sağlamakla dil bilişsel gelişimde temel bir önem arz eder. Vygotsky’e göre dilin önemi ayrıca dilin sosyal etkileşimin temel aracı olmasından da kaynaklanır. Vygotsky kişinin gelişiminde kişiyi tek başına ele almamaktadır.

119 Yakınsal/yaklaşık Gelişim Alan (the zone of proximal development)
Mesela bebekle konuşmanın yanı sıra, bebeğin çevresinde birbirleriyle konuşmak suretiyle de kişiler çocuğun gelişimini etkilerler- bu etkide araç yine dildir. Yakınsal/yaklaşık gelişim alan (the zone of proximal development) kavramı Vygotsky’nin en temel kavramlarındandır. Vygotsky’e göre gelişim her zaman daha karmaşığa doğru giden bir hiyerarşi arz ettiğinden, çocuklar kendilerinin hemen önündeki eşikleri aşmak için rehberliğe ihtiyaç duyarlar

120 Yakınsal/yaklaşık gelişim alan (the zone of proximal development)
Burada sözü edilen alan çocuğun tek başına beceremeyeceği ama bir başkasının az bir yardımıyla baş edebileceği becerilere ilişkin “gelişmeye açık alan” kastedilir. Vygotsky çocukların gelişiminde sadece yetişkinlerin değiş diğer çocukların da önemli olduğunu vugurlamıştır (birbirlerine örnek teşkil etme ve rehberlik etmekle).

121 Yakınsal/yaklaşık gelişim alan (the zone of proximal development)
Yakınsal/ yaklaşık gelişim alanı denen alan, eğitimin ve ebeveynlerin gelişime katkıda bulunmak anlamında kullanabilecekleri alandır. Vygotsky’e göre kişiler ve gruplar beraberce hatırlayabilir ve problem çözebilirler.

122 Yakınsal/yaklaşık gelişim alan (the zone of proximal development)
Mesela oyuncağını kaybetmiş bir çocuğun babası tekrar tekrar sorular sorar ve en son çocuk oyuncağın arabada unutulduğu sonucuna bu sayede varabilir bu da tıpkı içsel diyalog gibi diğerleriyle diyalogun da düşünme ve problem çözme gibi bilişsel işlemlerde önemli araç olduğunu gösterir

123 Yakınsal/yaklaşık gelişim alan (the zone of proximal development)
Mesela bu oyuncağın yerini bulma örneğinde “oyuncağı kim buldu? Sorusunun yanıtı tek başına çocuk ya da tek başına baba değildir- cevap; ikisi beraber buldular. Böyle bir yaşantıdan sonra çocuğun aynı problem çözme yöntemini ondan sonraki benzeri durumlarda kullanması olasıdır. Vygotsky’e göre gelişimin amacı kişinin düşünsel süreçlerinde giderek özerkleşmesi-özgürleşmesidir.

124 YETİŞKİN BİLİŞSEL GELİŞİMİ
Yetişkin zihinsel gelişimine dair araştırmaların birçoğu üniversite öğrencileriyle yapılmıştır (Baxter Magolda, 1992; Kegan, 1982; Perry, 1970, 1981). Bunun yanı sıra sadece kadınlarla çalışıp- kadınların zihinsel işleyişlerini ve yaşamı nasıl anlamlandırdıklarına dair çalışmalar da mevcuttur (Belenky ve ark. 1986).

125 William Perry Yetişkin bilişsel gelişimi ile ilgili ilk çalışmalardan biri Harvard Üniversitesinden William Perry (1970, 1981) tarafından geliştirildi. William G. Perry, Jr., bir grup Harvard Üniversitesi öğrencisiyle üniversite eğitimleri boyunca detaylı görüşmeler yaparak, öğrencilerin nasıl düşündüklerini ve ne gibi akıl yürütme tarzlarına sahip olduklarını tespit etmeye çalıştı.

126 William Perry Perry bunu yaparken epistemolojik sorular sordu.
Öğrencilerin hakikatin ne olduğu, bir şeyin hakikati temsil edip etmediğini nereden bilebileceklerini, bilgi nereden elde edilir gibi sorular sormuştur. Perry ilk çalışmasından (1970) sonra aynı üniversitede çalışmalarını tekrarladı (1981) ve benzer sonuçlar elde etti

127 William Perry Perry, Harvard Üniversitesi’nde okuyan erkek öğrencilerle çalışmış ve üniversite eğitiminin ve yaşantısının öğrencilerde bilişsel olarak nasıl değişikliklere vesile olduğunu bulmaya çalıştı. Perry’nin çalışması bu alanda öncü bir çalışmadır. Ancak sadece erkeklerle çalışmış olmakla önemli eleştiriler almıştır

128 William Perry Aşağıda Perry’nin tespit ettiği sıra ile öğrencilerin önemli bir kısmında meydana gelen düşünsel değişimlerin seyri betimlenmektedir. Şunu hatırlatmakta yarar vardır; Perry de dahil olmak üzere üniversite öğrencilerinin düşünsel gelişimi üzerinde çalışan uzmanlar (örnek: Chickerin & Reisser, 1993) bu gelişimsel sürecin çağdaş üniversitelerde ve bu üniversitelerdeki fikirsel, demografik (örneğin öğrenci ve öğretim kadrosu) ve akademik iklimdeki çeşitlilik koşullarında meydana geldiğini özellikler vurgularlar.

129 William Perry Araştırmacılar sözü edilen gelişimsel değişimlerin üniversitenin düşünce özgürlüğü ortamında ve gerek akademik kadrosunun gerekse öğrenci kitlesinin çeşitlilik arz etmesi ve de bu çeşitliliği kabul ve teşvik edildiği bu günün çağdaş üniversite ortamının sağladığı yaşantılar sayesinde olduğu kanısındadır.

130 William Perry Perry ve sonrası modeller bireylerin nasıl doğru-yanlış (ak-kara) gibi daha basit düşünüş tarzından daha kapsayıcı, çeşitliliği hesaba katar bir karmaşıklığa doğru düşünmeye doğru yol aldıklarına bakarlar. Bu bakış açısı yine gelişimin basitten karmaşığa doğru olduğu ilkesine bir örnektir. Bu kuramlarda daha karmaşık düşünmenin ölçüsü bireyin düşünüşünün ne kadar toplum ve doğadaki karmaşıklık ve çeşitliliğe denk düştüğüdür.

131 Perry’nin Epistemolojik Pozisyonları
1. Pozisyon Temel İkilemcilik (Dualism) Temel kanı "her şey ya doğru ya da yanlıştır-ak ya da karadır" bunun arası yoktur. Bu aşamadaki kişiler için bilgi mutlaktır. Üniversite öğrencisi dersi anlatan hocasını otorite olarak görür ve öğrencilere doğru yanıtları vermekten sorumlu kişi olarak görürler. Eğer doğru yanıtları veremiyorsa o zaman kötü hocadır

132 Pozisyon Temel İkilemcilik (Dualism)
Bu pozisyondaki öğrenciler, çalışkanlık ve uysallığın nihayetinde başarıyı getirecektir düşüncesine sahiptirler. Bilginin kaynağı otoritedir ve ondan sapmak yanlıştır. Bu pozisyonla bağdaşmayan öğeler yaşamak ve gözlemlemek kişiyi bu pozisyondayken değişim ve ilerleme kat etmesine ve bir sonraki aşamaya geçişinde temel kaynak teşkil eder (ikinci pozisyon).

133 Pozisyon Temel İkilemcilik (Dualism)
Kısacası, öğrenci bu her şeyi mutlak algılayışına uymayan yaşantılar biriktirir. Örneğin, daha önce Arap insanlara karşı önyargısı olmuşken, sınıfında bulunan Lübnanlı bir öğrenciyi tanımak suretiyle bu algılayışının eksikliğinin farkında olur. Çağdaş üniversitenin bireyin kalıp yargılarını zorladığı bir ortam olmasının neticesinde öğrenci eski şemalarını sorgular duruma gelir ve ak ile kara arasında başka renkler olduğunun farkına varmakla bir sonraki aşamaya geçer.

134 Çoğulculuk (Multiplicity)
("Herkes kendince doğrudur.") Çoklu bakış açılarının varlığını fark eder Her bir bakış açısını yeteri kadar değerlendirecek durumda değildir henüz. Bir fikri ötekine üstün ne kılar? Buna ilişkin ölçütleri henüz mevcut değildir.

135 Görelilik (Relativism)
("Aslında herkesin kendince bir fikri var ve bu fikirlerin her biri de pekâlâ doğru olabilir.") İnsan bilgisi bağlamsaldır yani durum ve koşullara göre değişir. Bilginin doğruluk ve ya yanlışlığı söz konusu değildir. Birey kendi düşünce ve değer yargılarına dışardan ve objektif bakıp-inceleyecek bir durumdadır. Bilgi ve hakikat kişilerin yaşantılarıyla göreli olarak şahıstan şâhısa değişir.

136 Görelilikte Kalıcılık (Commitment to Relativism)
("Kimi fikirlerin doğruluk payı ötekilere göre daha güçlüdür. Kişi bir fikri ele alırken iddiaları ve kendilerini destekleyene kanıtları ve diğer koşulları dikkatlice ele alarak değerlendirilir.") Çoğulcu bir dünyada kendi yerini belirleme sorumluluğunu üstlenir. Bunu yapmakla genç yetişkinlikte kendine ergenlikte edinilenden daha ayağı yere basar bir kimlik de edinmiş olur. Hayatına dair geliştirdiği amaçlar doğrultusunda bu çoğulcu dünyada kendince seçimler yaptığının ve bu seçimlerin başkalarınınkilere kıyasla daha iyi ya da kötü olmaktansa sadece kendisine bilebildiği kadarıyla en uygun seçenekler olduğunda

137 Kadınlarda Düşünüş Tarzları
Psikolojide kadın meselesi feminizmin 1960’larda güçlenmesiyle yer yer dile getirildiyse de en etkili ses 1982 yılında Amerika Birleşik Devletlerinin Harvard Üniversitesi öğretim elemanlarından Carol Gilligan’dan geldi (1982). Gilligan onyıllarca ahlak gelişiminde otorite olan Kohlberg’ün yüksek lisans öğrencisiydi.

138 “Ses” ve Kadın Gilligan ve sonraki araştırmacılar “ses” kişiyi yansıtan onun kimliğini sosyal arenada ortaya koyan bir ayırt edici özelliktir diye düşünürler. “Farklı Bir Sesten (In a different voice) adlı kitabında psikoloji biliminin araştırmalarının erkeklerle yapılan çalışmalardan elde edilen verilere dayanmalarına karşın bu bulguların herkese (kadınlara da) genellenmesine itiraz etti.

139 “Ses” ve Kadın Gilligan aynı zamanda ahlak gelişimi konusunda hocası Kohlberg’ü sert bir şekilde eleştirdi. Gilligan ile başlayan bu yeni “ses”e Belenky ve arkadaşları (1986) kadınların düşünüş şekillerini incelediler. Gilligan gibi bu araştırmacılar da kadınların evrensel olarak erkeklerin adalet kaygılarının ötesinde insanlararası ilişkileri önemsediklerini vurgularlar.

140 Kendi ve Ötekilerin İhtiyaçları
Bu nedenledir ki, kadınların kişilik gelişiminde ve dolayısıyla dünyayı anlamlandırmalarında temel zorluğun (dilemma) onların ilişkileri önemseyişleriyle kendi bireysellikleri arasındaki diyalektik dengedir. Bu yazarlar, kadınların erkeklerden farklı olarak kendi gelişimlerinde, kendi ihtiyaçları ile başkalarının ihtiyaçları arasında tercihler yapmak zorunda hissettiklerini savunurlar.

141 Belenky ve Arkadaşları
Belenky ve arkadaşları ABD’de 135 tane kadınla uzun saatler süren görüşmeleri sonucunda yazdıkları “Kadınların bilme yolları: Benlik, ses ve aklın gelişimi” (Women's ways of knowing: The Development of self, voice, and mind) adlı kitapta kadınların kendilerine has yaşamı anlamlandırma tarzlarını incelediler

142 Kadınların Düşünme Tarzları
Araştırmaya konu olan kadınların demografik özellikleri çeşitlilik arz eder. Aralarında kırsal/kentsel, okumamış, ergenlik çağında çocukları olanlar, üniversitede öğretim üyesi olanlar, vb. toplumun muhtelif kesimlerinden kadınlarla çalışılmıştır.

143 Kadınların Düşünme Tarzları
Araştırmaya katılan kadınların yaşları 14 ile 60 arasında değişmektedir. Belenky ve arkadaşları Perry’nin sorduklarına benzer (aynı değil) epistemolojik sorular sormuşlardır kadınlara.

144 Kadınların Düşünme Tarzları
Sordukları sorulardan bir kısmı şunlardır: Hakikate nedir? Otorite nedir? Birinin (bir şeyin) otorite olduğuna kanıt nedir? Bildiklerimizi nasıl biliriz? Son yılları düşündüğünüzde sizin gelişim ve değişiminize katkıda bulunan etmenler arasında hangileri özellikle akla gelmektedir?

145 Kadınların Düşünme Tarzları
Bu tür soruları, benlik imajı, ilişkileri, eğitim ve öğrenme, kişisel gelişimleri ve etik sorular izlemiştir. Kadınların bu sorulara verdikleri cevaplardan 5 tane epistemolojik bakış açısı saptanmıştır. Belenky ve arkadaşlarını bu kategorileri ardışıklık arz eden bir sıra olarak sunmamışlardır. Sadece olanı tespit etmeye çalışmışlardır.

146 Kadınların Düşünme Tarzları
Başka bir deyişle, bu düşünüş şekillerinin birbirlerinin ardı sıra gelen bir hiyerarşi arz ettikleri düşünülmemelidir. Bu araştırmacılar kategorileri sıralarken basitten karmaşığa doğru bir sıralama yapmışlardır. Belenky ve arkadaşları insanların nasıl olup da bir düşünüş tarzından ötekine geçiş yaptıklarını, ya da bulundukları aşama/döneme nasıl ulaştıklarına dair fikir belirtmemişlerdir.

147 Kadınların Düşünme Tarzları
Bu araştırmacıların buldukları düşünüş tarzları genel olarak Perry’nın dönemlerine paralellik göstermekle beraber önemli farklar da taşırlar

148 Bilmenin Beş Yolu Sessizlik (Silence) Dışsal otoriteye tümden bağlılık
Edinilmiş Bilgi (Received Knowledge) Dualizm hâkimdir, bilgiye sahip kişiler dikkatle dinlenerek doğru bilgi elde edilebilir Subjektif Bilgi (Subjective Knowledge) Bilgi kişiseldir Yaşantısal Bilgi (Procedural Knowledge) Aslolan bilgiyi edinmenin yoludur. Yapılandırılmış Bilgi (Constructed Knowledge) Bilgi bağlamsaldır. Bilgiyi (hakikati) edinmek hem kişisel hem de objektif yollarla olur

149 Sessizlik (Silence) Başkalarına bağımlılık ve körü-körüne itaatkârlık ve pasiflik ifade ederler. Örneklemdeki en fakir, en genç ve en eğitimsiz kadınların düşünüş tarzı olarak dikkati çekmiştir. Kelimeleri ve dili ürkücü ve başkalarının kendilerini cezalandırma amacıyla kullandıkları araçlar olarak algılarlar

150 Sessizlik (Silence) Düşünüşleri şimdi ve burada ve de çevrelerindeki somut gerçeğe dairdir. Her şey ak ya da karadır. Bu aşamadaki kadınlar kendilik, kendine ait bilgi, düşünce ya da kimlikten söz etmemiştir. Seslerini çıkaramamaktan ve sık sık sessiz oluştan söz etmişlerdir. Perry’nin dualistleri otoriteyi örnek alırken, sessizliğin kadınları otoriteye hayrandırlar.

151 Sessizlik (Silence) Belki de bu farklılık bu kadınların bir gün otoriteye benzeyeceklerine dair hiçbir umutlarının olmayışındandır. Perry’nin dualist erkekleri yaşıtlarından öğrenmeye çok da aldırmıyorken sessizliğin kadınlarının yakın ilişkileri sembiyotiktir. Bu kadınlar çoğu kez başkalarının kendilerininkine benzer yaşantılardan söz etmelerine şaşkınlıkla bakmışlardır. Bu kadınların çocuklarına nasıl bakmaları gerektiğinden, kıyafetlerinin kendilerine yakışıp-yakışmadığına dair dahi kendi fikirleri pek yoktur.

152 Edinilmiş Bilgi (Received Knowledge)
Bu kadınlar da bilgi-bilmek için dışsal otoriteye yönelirler ve onları yakından takip edip dinlemenin önemine inanırlar. Kendilerini bilgi edinme kapasitesine sahip bulurlar ancak bilgiyi üretmek ya da kendilerine ait yaratıcı bir etkinlikte bulunacak donanımı kendilerinde bulmazlar.

153 Edinilmiş Bilgi (Received Knowledge)
Bilgi toplarlar. Kendi fikirlerini kendilerine aitmiş gibi algılamazlar. Bu kadınlara göre öğrenme bilginin otoritelerden edinilmesi, muhafaza edilmesi ve gerektiğinde kullanılmasından ibarettir. Dualisttirler- her soru ya da sorunun sadece bir doğru cevabı ve çözüm yolu vardır diye düşünürler.

154 Edinilmiş Bilgi (Received Knowledge)
Belirsizliğe ve çelişkiye tahammülleri yoktur. Araştırmaya katılan kadınların neredeyse yarısı bu gruptan. Kendi düşünce ve seslerini geliştirmenin başkalarını olumsuz etkileyeceğini zanneder (düşünür). Kendilik imajları için dahi başkalarına yönelirler. İyi dinleyici olmak övülür.

155 Kişisel/Subjektif Bilgi (Subjective Knowledge)
Önceki dönemlerdeki kadınlarına kıyasla otoriteye daha esnek bakarlar ve özellikle erkeklerin otoritesine güven azalmıştır. Bu kadınların hemen hepsi bir şekilde cinsel taciz yaşadıklarını ya da en azından kendilerinin şu ya da bu derecede rahatsız edildikleri yaşantılarının olduğunu belirtmişlerdir. Dolayısıyla çoğunda erkeklere karşı kızgınlık gözlenmiştir.

156 Kişisel/Subjektif Bilgi (Subjective Knowledge)
Bu döneme denk düşen Perry’nin erkek üniversite öğrencilerinde kendi fikirlerine güvenin gelişmesi ve bu fikirleri savunma gözlenmişken, bu dönemin kadınları bildiklerini pek ifade etmezler bilginin kişisel bir mesele olduğunu ve herkesin bildiğinin kendince olduğu kanısındadırlar.

157 Kişisel/Subjektif Bilgi (Subjective Knowledge)
Bu kadınlar eski bildikleri ve yaşadıklarından uzak yaşarlar (eski bağlamlarından) ancak kendilerine ait-entegre olmuş bir benlik de geliştirmemişlerdir henüz, bu gelişim çoğu kez 30, 40 ya da 50’li yağlardaki kadınlarda görülmüştür. Bu oryantasyonun kadının kendi sesinin gelişmeye başladığı aşama olarak düşünülmüştür Belenky ve arkadaşları tarafından. Bu kadınlara göre hakikat kişinin kendisinin bulduğu bir şeydir- bir nevi sezgiseldir (it is intuitive)

158 Kişisel/Subjektif Bilgi (Subjective Knowledge)
Fikirlerini başkalarına ispatlamak gibi bir endişeleri yoktur. Bunu kısmen kimseyle olan ilişkilerini bozmamak amacıyla yaparlar. Erkekler “kendi fikrimin olması benim hakkımdır” kanaatindeyken, bu aşamadaki kadınlar ise “bu da benim kendimce fikrim” gibi bir pozisyondadırlar. Mantık, soyutlama, analiz ve hatta dile bile bile şüphe ile bakarlar çünkü bunları erkekler dünyasının öğeleri olduklarını düşünürler.

159 Yaşantısal Bilgi (Procedural Knowledge)
Bilgiyi artık sadece kişisel olarak algılamaktansa, öğrenmek iletişimini kurmak için belli metotları olan bir olgu olarak algılarlar. Öğrenme, irdeleme, sorgulama, eleştirel düşünme ve sistematik düşünmeye önem verirler. Kimi olay/olgu ve yaşantıların yoruma açık olduklarının ve bu yorumlardan kimilerinin diğerlerine kıyasla daha akla uygun olduğunu fark ederler.

160 Yaşantısal Bilgi (Procedural Knowledge)
Düşüncelerin kabul edilebilir olmaları için objektif olması gerektiğini kanısındadırlar. Ne düşünüldüğü o düşünülene nasıl ulaşıldığı kadar önemli olmayabilir. Otoriteye ne bir bağımlılık ne de ona karşı aşırı bir tepki vardır bu dönemin kadınlarında. Otoriteleri otorite kılan bilgiye nasıl ulaşmayı bilmeleridir. Herkesçe bilinen şeylere kuşkuyla bakılır çünkü bilginin irdelenerek elde edilen bir süreç olduğu kanısındadırlar.

161 Yaşantısal Bilgi (Procedural Knowledge)
Bu dönemin kadınları entellektüeldirler. Belenky ve arkadaşlarına göre bu kadınlar liberal ya da tutucu olabilirler ama “radikal” olamazlar- çünkü sisteme ilişkin eleştirileri sistem içidir. Bu araştırmacılar bu dönemin kendi içinde iki eğilim/düşünüş tarzına ayrıldığını gözlemiştir: Ayrık bilme (Separate knowing) İlişkisel bilme (Connected knowing).

162 Yaşantısal Bilgi (Procedural Knowledge)-Ayrık Bilme (Separate Knowing)
Bu kadınlara bilginin edinilmesinde Perry’nin bu döneme denk düşen erkeklerine daha benzerdirler. Bilgi sezgisel, kişisel ya da duygusal öğeler taşımaz daha nesneldir. Bu gruptaki kadınlar çoğu kez kaliteli akademik çevrelerindendir.

163 Yaşantısal Bilgi (Procedural Knowledge)- İlişkisel Bilme (Connected Knowıng)
Bilgi kişinin kendini ve başkalarını dinlemesinden/anlamasından- tartışmaktan çok sohbet ve muhabbetten edinilir. Empatik, içten ve ilişkisel derinliği önemserler.

164 Yapılandırılmış Bilgi (Constructed Knowledge)
İçsel dünyasıyla ve dışsal davranışı entegre olmuştur. Her türlü bilgi oluşturulmuş ve yapılandırılmıştır ve bilgi onu bilenden bağımsız düşünülemez. Bilgi bakış açısına ve başlama bağlı olarak durumdan duruma- zamandan zamana ve kişiden kişiye değişir. Her şey görelidir. Kuramlar sadece bilgiyi işlemek ve irdelemenin araçlarıdırlar

165 Yapılandırılmış Bilgi (Constructed Knowledge)
Var olan bilginin irdelenmesi ve kendine has bir şekilde yorumlanıp yapısallaştırılmasını önemserler. Soru sormak (kendine/başkasına/ ve bilinene) öğrenmenin önemli bir aracıdır.

166 Yapılandırılmış Bilgi (Constructed Knowledge)
Kişinin kendisine ait bilgisi (kendini bilmesi) sağlıklı bilgi edinmesinin ve düşünülmesinin ayrılmaz bir parçasıdır. Entegrasyon, birleştirme, dengelemek, önemlidir- dışlamanın aksine. Kendi içindeki heterojenliğe tahammül edebilir. Yaşamı oluşturan öğeler arasında bir birlik- bütünlük algılarlar. Kişi aklını ve kalbini dünyaya açmaktan korkmaz.

167 DİL GELİŞİMİ Dil evrimsel süreç içerisinde insan türünün karmaşık geliştirdikleri karmaşık ilişkilerine araç olsun diye gelişen bir iletişim aracıdır. Dilin gelişimine paralel olarak insan beyni de karmaşıklaşmıştır. Dil hem sosyal bir varlık olmamızın bir sonucudur hem de aracıdır. Aynı ifade genel sembol ve işaret kullanımı için de geçerlidir.

168 Dilin Tanımı Yani iletişim kurma ve iletişim kurmaya araç teşkil eden semboller (dil ya da dil dışı semboller) hem sosyal bir varlık olmanın bir gereği hem de sosyal bir varlık olmanın sonucudurlar. Bireyin gelişiminde de dil hem bilişsel gelişimin bir aracı hem de bir sonucudur.

169 Dilin Tanımı Aksan (1979) dili “duygu, düşünce ve isteklerin bir toplumsal ses ve anlam yönünden ortak öğeler ve kurallardan yararlanılarak başkalarına aktarılmasını sağlayan, çok yönlü, çok gelişmiş simgesel bir dizge” olarak tanımlar

170 Dil Dil sembollerden oluşan bir dizgedir. Çocukların sembollerle düşünmeye başlamasına paralel olarak dilin edinilmesi meydana gelir. Yazılı ve konuşma dili olara ikiye ayrılır. Yazılı dil daha özenle yapılandırılmış kurallarla işlerken konuşma dilinin temel amacı kolaylık ve kullanışlılık olduğundan, daha düzensizdir. Yazı dilinde daha çok sözcük varken, konuşma dili tekrarlar, vurgular ve sözel olmayan dilin zenginliklerini de taşır.

171 Dil ve Kültür Dünya üzerinde 4000 civarında dil vardır. İnsanların konuştukları dillerin benzer kimi özellikleri dilde bir evrensellik olduğunu gösterir. Öte yandan, dil konuşulduğu kültürel bağlamın özelliklerini taşımakla da yereldir. Dil hem kültürün bir ürünü olarak hem de kültürün şekillenmesinde rol oynayan bir faktör olarak nitelendirilir

172 Dil ve Kültür Ayni şekilde dil kültürü yansıttığı gibi kendisini konuşan kişinin özellikleri hakkında ipuçları verir. Konuşurken nasıl bir şive ile konuşulduğu, hangi sözcüklerin kullanıldığı ve hangilerin kullanılmadığı kişi hakkında önemli bilgiler aktarır.

173 Dil Nasıl Gelişir? Dil gelişimi özellikle fiziksel ve bilişsel gelişime paralel olarak ortaya çıkar Yeni doğan çocuklar ağlama dışında iç dünyalarını yansıtan ya da dış dünyaya tepkilerini ifade edecek başka dilsel bir araç kullanamazlar. Ancak üç aylıkken duygusal kimi tepkilerinin belirtisi sayılacak bazı sesler çıkarırlar. Bu seslerin çıkarıldığı süre giderek uzar.

174 Dil Nasıl Gelişir? Dil gelişimi insan gelişiminin diğer temel alanlarından olduğu gibi yaşa paralel bir seyir izler. Benzer yaştaki çocuklar dil gelişimi açısında benzerlikler gösterirler. Elbette bu benzerliklerin yanı sıra bireysel ve kültürel kimi farklar da taşırlar. Çocukların içine doğdukları ortamda konuşulan ve ilk öğrendikleri dil ana dilleridir. Dolayısıyla da, ses ve anlamsal yapısıyla kendine has bir yapısı olan bir dili edinirler.

175 Dil Nasıl Gelişir? Her bir dil evreni kendine özgü şekillerde zihinsel temsiller taşır ve her dilin kendine özgü anlatım ve evrene bakış açıları taşır. Aynı dili konuşan insanlar dahi hem kişisel özelliklerinden dolayı hem de kendi yerel özellikleri açısından farklılıklar taşıyabilir. Dil, insanların tarihine, yaşam biçimlerine, ne derecede yazılı bir tarihe sahip olduğuna vb. koşullara göre de farklılıklar gösterir. Eskimo dillerinde kar ve kar ile ilgili kelime sayısı diğer dillere kıyasla daha fazla sözcük taşır.

176 Dil Nasıl Gelişir? Birey dili nasıl edinir? Sorusu uzun yıllar uzmanlar arasında tartışma konusu olmuştur. Davranışçı yaklaşımın mensubu olan bilim insanlar tıpkı her türlü davranışın edinilmesinde olduğu gibi dilin gelişimini de öğrenme kuramlarının (klasik ve edimsel koşullanma) ilkelerine göre izah ederler.

177 Dil Nasıl Gelişir? Bu uzmanlar çocukların yetişkinleri konuşmalarını tekrar etmek suretiyle ve konuşmaları ne derece yetişkin konuşmasına benziyorsa buna denk derecede pekiştirildiklerini ve böylelikle dili öğrendiklerini savunurlar.

178 Dil Nasıl Gelişir? Buna karşın kimi uzmanlar da bu görüşün aynı ailenin çocuklarının aynı anda konuşmaya başlamadıklarını ve dünyanın farklı yerlerindeki bebeklerin ilk çıkardıkları seslerin benzer olmasını kanıt olarak göstererek davranışçı kuramın önerilerinin eksikliğine işaret ederler.

179 Dil Nasıl Gelişir? Davranışçı kuramlardan sonra ortaya çıkmış ve davranışçı ilkelere ek olarak bilişsel unsurları da öğrenmede göz ardı etmeyen sosyal öğrenme kuramcıları da dil gelişiminin gözlem ve model alma ve taklit yoluyla öğrenildiğini savunurlar.

180 Dil Nasıl Gelişir? Bu görüş ise neden aynı çevrede yaşamış bireyler arasında kimilerinin ortalama düzeyde dili bildikleri ve kullandıkları halde kimileri uluslararası başarılar kazandıracak derecede üstün dil becerileri sergileyen yazarlar olduklarını izah edemez.

181 Noam Chomsky Dil gelişimi kuramları arasında en çok ilgi gören yaklaşım Lennenberg (1965, 1967) ve Noam Chomsky’nin (1957) öncülüğünü yaptığı psikolenguistik kuramlardır. Bu yaklaşımlar arasında Chomsky’nin bakış açısıdır.

182 Noam Chomsky Chomsky insanın dil öğrenmeye yatkın bir aygıt/mekanizma/program (language aquisition device) ile doğduğunu ve dili ne zaman nasıl öğreneceklerinin bu program dâhilinde olduğunu savunur.

183 Noam Chomsky Chomsky bu mekanizma sayesinde çocukların dilsel öğeleri seçebildikleri ve edindiklerini ifade eder. Bu yaklaşımı destekleyen iki temel bulgu vardır. Birincisi, çocukların dil gelişimi seyri ve bu seyirde olup biten temel değişimler bütün dil ve kültürlerde paralellik göstermesi.

184 Noam Chomsky İkincisi, çocuklar yapılandırılmış bir dile yeteri kadar maruz kalmadıklarında dahi belli bir düzeyde dil edindikleridir. Bu işiten anne-babaların doğuştan duymayan bebekleriyle yapılan çalışmalarda görülmüştür. Bu ebeveynlerden bir kısmı, çocuklar konuşma dilini öğrenebilsinler umuduyla- bilerek çocuklara işaret dili öğretmezler.

185 Noam Chomsky Goldin-Meadow (1977) bu bebeklerle yaptığı çalışmada bu çocukların ebeveynlerinden gözlemlediklerinin dışında işaretlerle kendilerini ifade etmeye çalıştıklarını gözlemlemiştir. Chomsky dili öğrenmek ile yürümeyi öğrenmenin benzer olduğunu ve her ikisinin de temelde olgunlaşma sürecince belirlenen bir seyre göre değişim gösterdiğini savunur.

186 Noam Chomsky Chomsky’ye göre dil edinme aygıtı, biri temel biri de yüzeysel olmak üzere iki yapıdan ibarettirler: Temel yapı kavramların düşünsel düzeyi ile ilgiliyken, yüzeysel yapı da sözcüklerle ilgilidir. Dil gelişiminde bu iki süreç hem beraber hem de ayrı ayrı işler. Temel yapı genellikle yüzeysel yapıdan önce oluşur.

187 Noam Chomsky Başka bir ifadeyle, çocuklar ilkin seslerin ilgili oldukları anlamları kavradıktan sonra ilgili yüzeysel yapıyı oluştururlar. Chomsky’nin kuramı hakkında hatırlanması gereken en önemli noktalardan biri de, dil edinme aygıtı kısmen dilsel çevreden bağımsız işliyor olsa da (Goldin-Meadow, 1977) ancak dilin konuşulduğu sosyal bir ortamda etkili bir şekilde işlerlik kazanır.

188 Dil Gelişimi Dönemleri
1. Ağulama Evresi a. Ağlama evresi (0-2 ay) b. Babıldama evresi (2-5ay) c. Çağıldama-heceleme evresi (6-12 ay) 2. Tek Sözcük Evresi (12-18 ay) 3. Telgrafik Konuşma Evresi (18-24 ay) 4. İlk Dilbilgisi (gramer) Süreci (24-60 ay)

189 Ağulama Evresi Bu evre yaşamın ilk yılından ibarettir ve 3 alt evreden oluşur: Ağlama, babıldama ve çağıldama. Ağlama evresi (0-2 ay) Bebeklikte ağlama bilinçsizce ve refleksif bir tepki de olsa bebeklerin ihtiyaçlarını belli etmelerine yarar. Bunun yanı sıra, ağlama ileride çıkarılacak seslerin oluşumu için bir ön hazırlık niteliği de taşır. Bu aylarda bebekler ağlamanın yanı sıra “ooo” ya da “aaah” gibi ünlü sesler çıkarırlar.

190 Babıldama evresi (2-5 ay)
Bu evrede bebekler “da-da” gibi hem ünlü hem de ünsüz sesler çıkarırlar. Bu dönemde çıkarılan sesler ana dile has değildirler ve evrenseldirler. Dünyanın bütün bebekleri benzer sesler çıkarırlar bu evrede.

191 Çağıldama-heceleme evresi (6-12 ay)
Bebeğin konuşma dilini öğreninceye dek çıkardığı sesler dil edinmeye zemin hazırlar. Yaşamın ilk iki yılında sözcük çıkarmaya yaklaşıldıkça bebeğin çıkardığı anlamsız sesler azalır. Bu evre bebeğin ilk hecelerini çıkarır. 1 yaşa doğru ilk anlamlı kelimelerini söyler. Kelime çıkarılmasına doğru ana dilin etkisi önem kazanmaya başlamıştır.

192 Tek sözcük evresi (12-18 ay)
Bu evrede çocuk ilk sözcüğünü çıkarır ve bu sözcüğü birden fazla amaçla kullanır. Mesela “anne” diyorsa bu sözcük “anne gitme,” anne gel,” vb. anlamlar taşıyabilir. Bu dönemde çocuğun etrafındaki insanlar çocuğa zengin dilsel öğeler sunarak- kendisine modellik ederek dil gelişimine katkıda bulunabilirler.

193 Tek sözcük evresi (12-18 ay)
Örneğin, bebek annenin odaya dönmesi üzerine “anne” dediğinde “evet, anne geldi-anne sana bak ne getirdi” vb. zengin karşılıklar verilebilir ancak bu tür konuşmalar yapılırken bebeğin tepkilerini gösterebileceği zaman aralığı tanınmalıdır. Çocuklar için isim öğrenmek daha kolaydır ve daha önce edinilir isimler. Bunun yanı sıra çocuğun dile ilişkin bilgisi söyleyebildiği sözcüklerle sınırlı değildir.

194 Telgrafik Konuşma Evresi (18-24 Ay)
Çocuklar ilk 12. ay civarı bir ya da birkaç kelime söyleyebilirken, iki yaş dolayı bu sayı kimi çocuklarda elli-kimilerindeyse birkaç yüz bile olabilmekte. Çocuklar iki yaş civarından itibaren oldukça yüksek bir hızla bildikleri kelime sayısına yenilerini eklerler. Telgrafik konuşma evresinde çocuk iki kelimeden oluşan cümlecikler kurarlar.

195 Telgrafik Konuşma Evresi (18-24 Ay)
Burada da tıpkı ilk sözcüklerinde olduğu gibi “anne gel” gibi bir ifadeyi birden fazla amaç için kullanırlar. Bu kullanımların anlamlarını aile bireyleri kısa sürede anlarlar. Bebeğin iki ve ya üç sözcüğü bir arada kullanmasıyla dil bilgisini ilk kullanma olarak algılanır

196 İlk Dil Bilgisi (Gramer) Süreci (24-60 Ay)
İki ile üç yaş arasında çocuklar 300 civarında kelime bilirler. Bu dönemde dil yapısına dair bilgi oldukça hızlı bir şekilde gelişir. Bu çocuklar soru sormaya ve konuşmaya oldukça heveslidirler. Bu çocukların konuşmaları her zaman akıcı olmazsa da 3-4 ve ya daha çok kelimeden oluşan sözcükler kullanırlar

197 İlk Dil Bilgisi (Gramer) Süreci
Cümlede artan sayıda kelime kullanmanın ortaya çıkmasına paralel olarak bu kelimeleri dizme bilgisi de gelişir. Gramer öğrenmede deneme-yanılma önemli rol oynar. Üç yaşında çocuk adını, cinsiyetini ve yaşını söyleyebilir.

198 İlk Dil Bilgisi (Gramer) Süreci
Kendisine sorulan soruların hepsini yanıtlayamazsa da cevaben ne beklendiğini çoğu kez bilir. Bu yaşta çocukların bildikleri kelime sayısı 1000 civarındadır (Cüceloğlu, 2006). Çocukların gramer öğrenme seyirleri benzerdir. Benzer yaştaki çocuklar benzer hatalar yaparlar.

199 İlk Dil Bilgisi (Gramer) Süreci
İki-beş yaş çocuklar fiillerin zamanlarında değişlikler yapabilir ve giderek yetişkin konuşmalarındaki karmaşıklığa doğru ilerleyen bir seyirde gramer bilgisi öğrenir. Çocukların dil gelişiminde çokça etmen rol oynar. Ailede dilin ne zenginlikte kullanıldığı, anne-baba tutumları, ailenin sosyal sınıfı, dil dışı etkinlik zenginliği, çocuğun genel sağlık durumu ve gelişim ortamının ruhsal sağlığa ne derecede destekleyici bir ortam olduğu.

200 SUNUMUN SONU!!!


"BİLİŞSEL GELİŞİM Dr. İbrahim Keklik." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları