Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

ÇOKKÜLTÜRLÜLÜK STRATEJİSİ

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "ÇOKKÜLTÜRLÜLÜK STRATEJİSİ"— Sunum transkripti:

1 ORTADOĞU’DA STRATEJİK SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİSİ: ÇOKKÜLTÜRLÜLÜK STRATEJİSİ

2 ÇOKKÜLTÜRLÜLÜK STRATEJİSİ
Strateji önerisinin bir anlam kazanması için, öncelikle Ortadoğu teriminin anlamını ve içeriğini ortaya koymalıyız. Ortadoğu tanımı coğrafi bir terim değildir. Siyasi bir tanımdır. Bu yüzden anlamı konusunda farklı görüşler ortaya atılmıştır. İlk kez 1850’lerde İngilizlerin Hindistan’daki Sömürge idaresi tarafından iç yazışmalarında kullanılmakla birlikte; gerçekte literatürde bir kavram olarak literatürde kullanılması ABD’li tarihçi Alfred Mahan ( ) ile başlamıştır. Mahan 1902 yılında kaleme aldığı bir makalesinde bu kavram ile doğu-batı ekseninde Basra Körfezi ve çevresini “orta” olarak tanımlıyordu. Nitekim bu kavram 20.yüzyılın başında literatüre bu anlamı ile girdi. A.Mahan’ın bu tanımını doğu üzerine yazılar yazan Valentino Chirol hararetle destekledi ve o, bu kavramı sınırlarını belirterek tanımladı.

3 ÇOKKÜLTÜRLÜLÜK STRATEJİSİ
Fakat bu ilk kullanımı ile Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki kullanımı aynı anlamı taşımıyordu. Birinci Dünya Savaşı yıllarında İngiltere’nin Mezopotamya’daki askeri faaliyet alanı “Ortadoğu”, Mısır’daki askeri faaliyet alanı da “Yakındoğu” olarak tanımlanıyordu. Bu kullanımın içinde daha çok Güneybatı Asya’da yer alan Arap Yarımadası, Mezopotamya, Basra Körfezi ve ayrıca İran yer almaktaydı. Savaştan sonra bu iki farklı kavram yeni bir jeopolitik yaklaşım ile Ortadoğu başlığı altında birleştirildi.

4 ÇOKKÜLTÜRLÜLÜK STRATEJİSİ
İkinci Dünya Savaşının sonuna kadar Ortadoğu’yu içine alan bölgeler hâlâ Yakındoğu (the Near East) kavramı ile tanımlanıyordu. Uzakdoğu’ya nispetle kullanılan bu kavram coğrafi bir yön olarak doğru olsa bile, stratejlere göre Anadolu, Akdeniz’in doğusu ve Mısır ile birlikte Balkanları da içine aldığından siyasî anlatıma uygun değildi.

5 ÇOKKÜLTÜRLÜLÜK STRATEJİSİ
Ortadoğu terimi artık günümüzde bu ayrıntılar düşünülmeden yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Bu anlatımlar da göstermektedir ki, tanımı belirleyen aslında coğrafya değil, kullanıldığı tarihlerdeki politik yaklaşımlardır. Bu nedenle Ortadoğu’ya siyasi gelişmelere paralel olarak daralan veya genişleyen bir anlam verilmektedir. Dar anlamı ile Ortadoğu, Güneybatı Asya devletlerini (Arap Yarımadası, Basra Körfezi, Irak ve Suriye’yi içine alan bölge) içermektedir. Daha geniş anlamıyla da Güneybatı Asya’dan Kuzey Afrika’nın en batısı olan Fas (Mağrıb) ile doğuda Afganistan ve Pakistan’ı da içine alan bölgeye verilen isimdir.

6 ÇOKÜLTÜRLÜLÜK STRATEJİSİ
Türkiye hangi bölgede yer almaktadır? Bu tasnife göre Türkiye bir Ortadoğu ülkesidir. Oysa Türkiye’nin Avrupa kısmı coğrafi olarak bu tanımın dışında iken siyasî olarak, Türkiye bu tanımın içindedir. Bu kısaca anlatım bile kavramın siyasi bir anlatım olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. ABD, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bölge politikalarında etkin olmaya başlaması ile Ortadoğu’yu “Atina’dan Tahran’a, Ankara’dan Kahire’ye” diye yeniden tanımladı. Ancak bugün ABD politikaları çerçevesinde gelişen siyasi olaylara bağlı olarak bu kavram “Genişletilmiş Ortadoğu” şeklinde daha da genişletildi.

7 ÇOKKÜLTÜRLÜLÜK STRATEJİSİ
ETNİK – DİNÎ YAPI VE ÇATIŞMA ALANLARI Ortadoğu coğrafyası zengin bir etnik çeşitliliğe sahip olmuştur. Bu çeşitlilik hem coğrafyanın yerli halklarından ve hem de tarih boyunca bölgede yaşanan göçlerden beslendi. Güçlü aile/kabile bağları olsa da bu geniş coğrafyada etnik yapıyı net bir şekilde belirleyen güçlü arayışlar hiçbir zaman oluşmadı. Özellikle İslam’ın coğrafyadaki etkinliği ve bu dinin Arapça ile yayılmış olması Arapça konuşan Ortadoğu halkları arasında müşterek bir bağın kurulmasına olanak sağladı. Başka bir ifade ile etnik kimliğin beslediği ve yarattığı “ulus” kavramı burada Batılıların anladığı anlamı kazanmadı. Her zaman din ve onun oluşturduğu kültür “ulus” kavramının önünde durdu.

8

9 ÇOKKÜLTÜRLÜLÜK STRATEJİSİ
Bölgede üç büyük kadim halk mevcuttur. Bunlar; Türkler, Araplar ve Kürtlerdir. Bunların dışında daha küçük nüfusu oluşturan tarihi halklar da yaşamaya devam etmektedir. Türkler: Bu coğrafyanın en önemli etnik gurubudur. Türk/Türkmen toplam nüfus sağlam olarak bilinememektedir. Yoğunluklu olarak Irak, Suriye ve İran’da yaşamaktadırlar. Türkiye Türklerinin çoğu, Suriye Türkmenleri Sünnî iken, İran ve Irak Türklerinin de tamamına yakını Şiî’dir.

10 ÇOKKÜLTÜRLÜLÜK STRATEJİSİ
Kürtler: Türkiye’nin Güney ve doğu Anadolu taraflarında, İran sınırlarında ve Irak’ın kuzey kısımlarında, Suriye’nin kuzeyinde yaşamaktadırlar. İran’da Kürdistan bölgesi ile Horasan, Mazandaran, Farsistan, Azerbaycan, Gilan, Belucistan, Loristan bölgelerinde oturmaktadırlar. Tarih içinde göçebe ve kırsal kesimlerde; aşiret birliktelikleri halinde yaşayan Kürtler, 19.yüzyıldan itibaren başlayan bir süreçte hızla yerleşik hayata geçtiler. Konuşulan Kürtçe dili çok sayıda lehçe, şive ve ağza sahiptir. Bu yüzden ağırlıklı olarak Kurmanci, Sorani, Zazaki, Kirmanşahi gibi farklı lehçeler konuşan Kürt gurupları bazen birbirlerini de anlayamamaktadırlar. Kürtlerin çoğunluğu Sünnî olmakla birlikte aralarında Şiî/Alevî, Yezidî ayrıca kısmen Hıristiyan ve Yahudi olanları da vardır.

11

12 ÇOKKÜLTÜRLÜLÜK STRATEJİSİ
Çerkesler: Türkiye’de Anadolu’da , Ürdün, Suriye, hatta kısmen İsrail’de Çerkesler bulunmaktadır. Bulundukları ülkeye asimile olmadan uyum gösterebilen ve farklı şiveleri olan Çerkesler kendi dillerini de koruyabilmişlerdir. Hemen tamamı Sünnî Müslümanlardır. Farslar: Tarihi Perslerden geldiği kabul edilen ve Farsça konuşan topluluklardır. Ağırlıklı olarak İran’da yaşamakla birlikte köken itibarı ile Kuzey Kafkasya üzerinden gelerek bölgeye yerleştikleri kabul edilmektedir Farslar çeşitli etnik kimliklerin karışımından meydana gelmiştir. Tatlar, Talışlar, Gilekler, Mazandaranîler (Teberiler), Lekler Farslar’ın alt guruplarını oluşturmaktadırlar. Çoğunluğu Şiî (İmamiye Şiası) ayrıca Alevî olmakla birlikte, Sünnî Farsiler de vardır. Az da olsa Hıristiyan ve Musevîleri olduğu gibi eski İran dini (Zerdüşt- Mecusî) mensupları da bulunmaktadır.

13 ÇOKKÜLTÜRLÜK STRATEJİSİ
Araplar: Sami ırkının bugün yaşayan gurubu Araplardır. Başka bir ifadeyle anayurtları ağırlıklı olarak Arap Yarımadası olan halklardır. Arap sözcüğüne farklı anlamlar yüklenmekle birlikte kabul gören en yaygın anlamı “çöl veya çölde yaşayan kimse”dir, Arapların “göçebe” kimlikleri ile uyuşmaktadır. Ancak Araplar tanımlanırken de yaşadıkları yerlere, kökenlerine göre bazı sınıflandırmalar yapılmaktadır. a) Arab-i bâide (Kaybolan Araplar); b) Arab-ı bakiye (Kalan Araplar): Bu gün varlıkları devam eden Araplara verilen isimdir. Bunlar da iki kısma ayrılmaktadırlar. 1) Arab-ı âribe, 2) Arab-ı Müsta’ribe ( Köken olarak Arap olmayıp, Araplar ile karışarak Araplaşanlara verilen isimdir. )

14

15 ÇOKKÜLTÜRLÜLÜK STRATEJİSİ
Dinî Çeşitlilik Ortadoğu’nun en önemli özelliklerinden bir tanesi kuşkusuz dinî çeşitliliktir. En sonuncusu olmasına rağmen günümüzde bu coğrafyaya asıl rengini veren çoğunluğun bağlı olduğu din İslam’dır. Ardından Hıristiyanlık ve Yahudilik gelmektedir. Ayrıca her üçe dine mensup mezhepler ve çeşitli dinlerden hareketle yeni bir inanç şekli ortaya çıkan heteredoks guruplar da tarihten günümüze daima var olagelmişlerdir. Örneğin Yezidilik bunlardan bir tanesidir. Bağlılarının sayıları az da olsa İran’ın eski dini olan Zerdüştlük/ Zoroastrianizm ve Kur’an’da da ismi geçen Sabilik de hâlâ varlıklarını sürdürebilmektedirler. Din semavi olsun veya olmasın Ortadoğu tarihinde daima belirleyici bir rol oynadı. Üç semavi dinden en yaygın olanı İslam’a inanan Müslümanlar dördüncü halife Hz.Ali’den itibaren genel olarak Şiî ve Sünnî olarak ikiye ayrıldılar.

16

17 Dinin uygulanmasını anlatan fıkhı mezhepler; Hanefilik – Malikilik – Şafilik – Hanbelilik – Caferilik siyasi sonuçlar da doğuran farklılıklardır. Sufilik de yani tasavvuf önemli bir hareketdir. Aralarında da bir rekabet olduğundan kimi bölgelerde arşı karşıya geldiler. Tarih içinde pek çok isimle ortaya çıkan bu gruplardan en tanınmışları Kadirilik, Nakşilîk, Rufailik ve Bektaşilik oldu. Ticanilik, Senüsilik ve Mehdilik gibi tasavvuf hareketleri özellikle Afrika’da halkı organize ederek sömürgecilere karşı başkaldırdılar ve devletler kurdular. Sünnîlik içinde istisna teşkil eden ikinci hareket ise Vehhabiliktir. Irak, İran, Basra Körfezinde etkin olan İmamiye ( kayıp imam Mehdi el Muntazır/ Beklenen Mehdi), tarih boyunca Şeyhilik, Ahbarilik ve Bahailik gibi yorumlar ile değişik kollara ayrıldı. Anadolu’da, Balkanlar’da Suriye’de ve İran’da yaşayan Alevilik de İmamiye’den ayrıldı. Zeydilik Şiiliğin ikinci kolu olup Sünnîliğe en yakın anlayıştır. Yemen toplumunda Sünnî – Zeydî ayrımı ise zaman zaman çatışmaların da kaynağı oldu. Şiîliğin üçüncü ana kolu İsmailiye’dir ( İslam tarihinin en radikal gurubu olarak tanınan Karmatiler ile hem fatih hem de bilim ve sanatta üretici olmuş olan Fatımiler bu koldan gelmektedir). Fatımilerden gelen başka bir anlayış da Muvahhidlerdir. Dürzî olarak da tanınan bu gurup bugün Suriye, Lübnan ve İsrail sınırları içinde yaşamaktadırlar.

18

19 Çokkültürlülük Stratejisi
Hırıstiyanlık: İslam’dan sonra Ortadoğu’da en yaygın din Hırıstiyanlıktır. Doğu mistisizminden etkilenen Antakya ( Yakubiler ve Süryaniler) ve İskenderiye kiliseleri (Kıptiler) ise doğu ve batıdan bağımsız olarak Hıristiyanlığın selefileri oldular. Ortadoğu’da bağımsız olarak gelişen kiliselerden biri de Ermeni (Gregoryan) kilisesidir. Suriye, İran, Irak ve kısmen Anadolu’da yaşayan Nesturiler veya başka bir isimlendirme ile Keldaniler de bağımsız bir kilise olarak varoldular. Bugün ağırlıklı olarak varlıklarını Lübnan’da sürdüren Marunîler de bir doğu kilisesidir. Her ne kadar temel inanç alanlarında birbirinden kopuk olsalar da zaman zaman siyasi alanlarda yakınlaşmalar gösterdiler. Özellikle batı kilisesinin (Roma Katolik) siyasi emelleri de bu yakınlaşmalarda etkili oldu. Hatta bağımsız kilise cemaatlerinden bazıları da Katolikleşti. Musevilik: Ortadoğu’da üçüncü büyük dini inanç grubu mensupları da Musevilik inancı taşıyanlardır ve nüfusun çoğunluğu da İsrail’de yaşamaktadır.

20 ORTADOĞU’DA TEMEL ÇATIŞMA KONULARI
1. yer altı enerji kaynakları sorunu 2. mezhep meseleleri (terör kaynağı sorunu) 3. sınır sorunları ( Irak üçe bölündü – Libya üçe bölündü – Sudan ikiye bölündü – Suriye Kürt ve Arap olarak ikiye bölünüyor.) 4. su yolları geçiş güzergahı 5. su sorunu (bölgenin en sıkıntılı ülkesi Türkiye’dir. Irak ve Suriye ile Dicle – Fırat problemi var. Mısır ile Sudan arasında Nil sorunu çözümsüz görünüyor. Etyopya’da dünyanın en büyük barajı yapılıyor. Uganda – Kenya- Ruanda da bu denkleme dahiller. Hatta yüz yıl sonra Etyopya ve Kenya’nın İsrail’in en büyük destekçisi olacağı tartışılıyor. İsrail ve Suriye arasındaki Golan Bölgesindeki su kaynakları paylaşımı? Güney Lübnan’daki Vazzan nehri –Taberiye gölü önemli) 6. asıl mesele: emperyalistlerle işbirliği yapan yöneticiler ve yönetimler sorunu (İdeolojisi olan liderlerden yoksunluk kaosun temel nedeni)

21

22 Çokkültürlülük Stratejisi
Ortadoğu’da yukarıda saydığımız sorunların çözümü olası mıdır? Tarihsel sürece bakarak söylemek gerekirse; çözümün neredeyse olanaksız olduğu söylenebilir. Ancak hiç kuşkusuz uluslar arası ilişkilerde sorunlar çözümsüzlüğe bırakılamaz. Her ne kadar bazı sorunlarda “çözümsüzlük de çözümdür” şeklindeki strateji geçerliyse de bu sürekli uygulanamaz. İçinde yaşadığımız 21.yüzyılın temel karakteristikleri nelerdir? 1. pasifik , 2. küreselleşme, 3. çokkültürlülük, 4. kadın 5. ileri teknoloji/nanoteknoloji,

23 Çokkültürlülük Stratejisi
Çokkültürlülük nasıl tanımlanıyor? Çokkültürlülük: “Farklılığın yönetimidir”. Farklılık nedir? 1. etnik farklılık, 2. dini inanç farklılığı, 3. ana dil farklılığı, 4. ırk farklılığı, 5. cinsiyet farklılığı, 6. cinsel tercih farklılığı, 7. özürlü olmak/özürlü doğmak

24 Çokkültürlülük Stratejisi
20.yüzyılın sonunda “ideolojilerin sonu” ve “ulusal devletlerin” ortadan kalkacağı tezi öne sürüldü. Bu en başta geçekmiş gibi kabul gördü ancak kısa süre sonra aksi tezler tartışılmaya başlandı. Soğuk Savaşın bitişiyle birlikte tek kutuplu dünyada yeni barış ve düzen arayışları içine girildi. Bir göçmen ülkesi olan Avustralya’dan ve Kanada’dan seslendirilmeye başlanan çokkültürlülük tezi taraftar bulmaya başladı. Daha da önemlisi bu ülkelerin hükümetleri farklı kültürlerin birlikte yaşatılması için “çokkültürlülük” stratejisi uygulamaya başladılar. Burada esas unsur hedefin ne olduğunun belirlenmesidir. Hedef, planlamanın ana noktasıdır ve strateji, hedefe varmak için yapılması gerekenleri ortaya çıkarır. 20.yüzyılın önemli isimlerinden Liddell Hart’a göre strateji, herşeyden önce, ekonomik kaynağın ve savaş gücünü oluşturacak asker kaynağının hesaplanmasını ve elde bulundurulmasını içerir. Stratejinin temel etkeni olan savaş gücü, düşmanı zayıflatabilmek için finansal, diplomatik, ticari ve etik güçlerin kullanılmasını da kapsar. Ancak hedefe ulaşırken, hedefin ağır tahribinden kaçınmak gerekir. Çünkü strateji, düşmanın sadece yenilmesi değildir. Zaferden sonra oluşturulacak barış koşulları da stratejinin ilgi alanına girer.

25 Temel soru şudur: sizin “politik hedefiniz” nedir?
Buna uygun stratejiniz? Yüksek strateji mi? (19.yüzyılın son çeyreği ve 20 yüzyılda geçerliydi) Etki odaklı mı?( Yumuşak güç unsurları ön plana çıktı) Ağ merkezli mi? ( Bilgi teknolojilerinden yararlanılması konsepti) SONUÇ: Ortadoğu’da “mezhep” savaşlarının oluşmasını engellemek; bir Ortadoğu ülkesi olan Türkiye gibi ülkelerde de “etnik” çatışmaları ve ulusal – üniter devletin parçalanmasını engellemek hedefse, “çokkültürlülük stratejisi” benimsenmelidir. STRATEJİ ise; Farklılığın kabulü, içe sindirilmesi ve onun yönetilmesidir.


"ÇOKKÜLTÜRLÜLÜK STRATEJİSİ" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları