Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

NURANİYET ve KUANTUM ALEMİ

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "NURANİYET ve KUANTUM ALEMİ"— Sunum transkripti:

1 NURANİYET ve KUANTUM ALEMİ
Prof. Dr. Yunus Çengel Yıldız Teknik Üniversitesi, İstanbul (Nevada Üniversitesi, ABD)

2 Giriş: Nur ve Nuraniyet
Nur kelimesinin karşılığı lugatlarda ‘aydınlık, parıltı, parlaklık, ışık, ziya’ olarak verilir, ve nur her çeşit karanlığın zıddı olarak ifade edilir. Nur, aynı zamanda Allah’ın 99 isminden biridir, ve bu isim, bütün nurların kaynağı, yaratıcısı, ve vericisi anlamında kullanılır. Yani Allah Nur’dur, ve bütün alemleri ve dilediğini nuruyla nurlandırır. Nur kelimesi ayrıca manevi aydınlığa sebep olan Kur’an, iman, ve peygamber için de kullanılır – iman nuru, nübüvvet nuru gibi. Nurlu olan veya melekler gibi nurdan yaratılan şeylere nuranî, ve nurlu olma haline de nuraniyet denir. Nur’un zıddı, daha doğrusu yokluğu, zulmettir – aynen ilmin yokluğu cehalet, ışığın yokluğu karanlık, ve ısının yokluğu soğukluk olduğu gibi.

3 Kur’an ve Cevşen’de Nur
Kur’an-ı Kerim’in 24üncü sûresinin ismi Nur’dur. Nur sûresinin 35. Ayeti: “Allah göklerin ve yerin nurudur. Onun nurunun temsili şudur: Duvarda bir hücre; içinde bir kandil, kandil de bir cam fânûs içinde. Fânûs sanki inci gibi parlayan bir yıldız. Mübarek bir ağaçtan, ne doğuya, ne de batıya ait olan zeytin ağacından tutuşturulur. Bu ağacın yağı, ateş dokunmasa bile, neredeyse aydınlatacak kadar berraktır. Nur üstüne nur. Allah dilediği kimseyi nuruna iletir.” Keza, Nur, 40: “Kime Allah nur vermezse, onun için nur diye bir şey yoktur.” Cevşen-ül Kebir duasının 46. cüz’ü: “Ey nurların nuru, ey nurları nurlandıran nur, ey nurlara şekil veren nur, ey nurları yaratan nur, ey nurları takdir edip belirleyen nur, ey bütün nurların kendi tasarrufu altında olan nur, ey bütün nurların evveli olan nur, ey bütün nurların ahiri olan nur, ey bütün nurların fevkinde olan nur, ey benzeri olmayan eşsiz nur!”

4 Işık, Ziya, ve Nur Işık, ziya, ve nur kelimeleri çok defa eşanlamlı olarak kullanılır. Işık, esas olarak, ziya kelimesinin Türkçe karşılığıdır. Dolayısıyla ışık ve ziya, güneş ve lambalardan gelen, gözle görülüp aletlerle ölçülebilen ve kendini aydınlık olarak gösteren maddî veya fizikî varlığı temsil eder. Nur ise, ilim ve iman gibi, gözle görülmesi veya aletlerle ölçülmesi mümkün olmayan, ancak akıl ve kalpte (ki madde-dışıdır) ‘aydınlık’ olarak varlığı hissedilen, madde-dışı veya fizik ötesi varlığı temsil eder. Işık ve ziya maddî aydınlanma, nur ise manevî aydınlanma ile alakalıdır. İngilizce’de Nur kelimesinin direk bir karşılığı yoktur, ve nur ışık ile irtibatlandırılır. Nur, semavî ışık (heavenly light), ilahi ışık (divine light), veya sadece ışık (light) tabirleriyle ifade edilir

5 İlim Işığı Bildiğimiz ışık, biyolojik göz ile varlıkların ve olayların dış yüzünü görmemizi sağlar. İlim, varlıkların ve olayların iç yüzünü aydınlatıp mahiyetini akıl gözüne gösteren madde-dışı bir ışık yani nurdur. Biyolojik göz, bildiğimiz ışık ile hali görür. Akıl gözü ise nurani ilim ışığı ile hal ile beraber geçmiş ve geleceği görür, ve insanı ‘zaman üstü’ bir varlık yapar. Biyolojik göz, ışıksız ortamda yani karanlıkta göremez, ve ışık olmasaydı gözün varlığı anlamsız olurdu. Akıl gözü de cehalet ortamında göremez, ve ilim olmasaydı aklın varlığı abes olurdu. İlim kainatta ezelden beri var olan manevî bir ışıktır, ve zaman-mekan üstüdür. İlim tahsilinin gayesi, kişinin akıl ve fikir aleminin inşası ve aydınlatılmasıdır. Tabi bu fiziki değil, nuranî bir aydınlanmadır.

6 İlim: Nurani bir Işık Katmanı
Evrende herşeyin ilim ile yapılıyor olması ve adeta varlıklardan ilim ışıldaması, evrende herşeye nüfuz eden yaygın bir nurani ilim ışığının varlığını gösterir – aynen elmastaki ışık pırıltılarının çevrede yaygın bir ışık aleminin varlığını göstermesi gibi. Ancak varlıkların temel yapıtaşlarında “ilim” diye maddî bir unsur yoktur, ve dolayısıyla varlığı konusunda hiçbir şüphe bulunmayan ilim, madde değil madde-dışı yani manadır. Ve evrende yerçekimi kuvveti gibi herşeye nüfuz eden ve zaman ve mekan üstü yaygın bir ilim katmanı vardır. Bu madde-dışı (mânâ) ilim katmanından gelen ilim ışığı, bildiğimiz ışıktan farklı olarak maddî beden gözü ile değil manevî akıl gözü ile algılanabilir. Bilimsel çalışma denen şey, varlıkların yapısındaki ilim pırıltılarını gözlemliyerek, pırıltıların kaynağı olan evrensel ilim güneşini akıl gözü ile görmek ve göstermekle yapılır.

7 Güzellik Işığı (Nuru) Güzellik, “Ölçülülük ve uyumluluktan doğan bir manevi ışık veya nur” olarak tanımlanabilir. Yani madde veya hareket öyle bir hale getirilebilir ki güzellik ışığını alıp yansıtabilir – aynen karbon atomlarının bir kristal halinde dizildiklerinde, bildiğimiz fizikî ışığı alıp pırıl pırıl yansıtabildiği gibi. Gülü görmek başka, güldeki güzelliği görmek başkadır. Birinciyi biyolojik göz görür, ikinciyi ise güzellik anlayışına sahip şuurlu varlıklar manevi kalp gözleriyle görürler. Gülü güzel yapan atomlarındaki güzellik değildir. Gülün güzelliği maddesinden değil, dışarıdan gelir – aynen elmasın göz kamaştıran pırıltılarının dışarıdaki bir ışık kaynağından geldiği gibi. Benzer şekilde san’at, hayat, şefkat, adalet, irade, akıl, fikir, şuur, güzel koku, temizlik, ve sevgi için de manevii ışık (nur) tanımlamaları yapılabilir.

8 Büyük Patlama ve Maddenin Oluşumu
Bildiğimiz fizik alemi, enerjiden oluşur. Fiziğin başlangıcı olan ve 13.7 milyar yıl önce meydana gelen büyük patlamanın ilk safhalarında, sadece enerji vardı. O safhada herşey herşeyin içindeydi, ve bir hacim kaplamaktan bahsetmek söz konusu değildi. Patlamanın ilk saniyesinin kesirlerinde sıcaklığın hızla düşmesi ve enerjinin yoğuşmasıyla önce quark ve gluon gibi temel parçacıklar, ardından da onların birleşmesiyle proton ve nötronlar oluştu. Sıcaklık, ilk dakikalarda bir milyar dereceye düştü, ve bir kısım protonlarla nötronlar birleşip helyumun çekirdeğini oluşturdu. Büyük patlamadan 379 bin yıl sonra çekirdeklerle elektronlar birleşip atomları (çoğunlukla hidrojen) oluşturdu, ve madde ile enerji ayrışmaya başladı. Maddeye dönüşmüyen enerji de kozmik geri plan radyasyonu olarak varlığını sürdürdü.

9 Madde: Enerjinin Kesifleşmiş Hali
Madde moleküllerden, moleküller atomlardan, atomlar da elektron ve proton gibi atomaltı parçacıklardan oluşurlar. Madde enerjinin yoğuşmuş bir şeklidir, ve madde ve enerji Einstein’in E = mc2 formülüne göre birbirine dönüşebilir. Hatta denebilir ki, madde, enerjinin letafetini kaybedip kesifleşmiş bir halidir. Maddenin iki temel özelliği kütlesinin olması ve yer kaplamasıdır. Dolayısıyla madde, ‘kütlesi olan ve hacim kaplıyan şey’ olarak tanımlanır. Madde ve enerji fizikî varlıklardır, her ikisi de fizik kanunlarına tabidirler, ve gözlemlenip ölçülebilirler. Ancak, maddeden farklı olarak, enerji (güneşten gelen ışık gibi) hacim kaplamaz ve durağan kütlesi yoktur. Yani enerji, kesif olan maddeden farklı olarak, kütlesi olmıyan ve bir hacim kaplamıyan latif bir varlıktır.

10 Kesif Madde – Latif Işık (Yarı-nuranilik)
Madde ve enerji adeta birbirinin kaynağıdır. Güneşte madde daimi olarak enerjiye dönüşmekte, ve güneş enerjisi dünyaya ısı ve ışık olarak saniyede 300 bin kilometre hızla gelmektedir. Yani madde, kütlesiz ve yer kaplamıyan bir şeye (madde-dışına) dönüşmekte ve maddenin hiç bir zaman ulaşamıyacağı bir hızda hareket etmektedir. O halde, görünen fizik alemini teşkil eden ve varlıkları gözlemlerle sabit olan madde ve enerji, aynı tür varlıklar değildir. Biri kesif, diğeri latiftir. Latif olan şeylerde bir derece zaman ve zemin üstülük vardır, ve latif şeylere yarı-nurani de denir. Kısmi kayıtlılık hali olan letafet veya yarı-nuranilik varsa, zaman ve zemin kayıtlarından tam sıyrılmışlık hali olan tam nuranilik ve nur da vardır (Tümevarım veya induction).

11 Atomaltı Alemde Nuraniyet
Gözlemlerle sabittir ki, varlıklarda, atomaltı seviyede nuraniyet, atomüstü seviyede ise kesafet hakimdir. Örneğin, atomüstü kesif bir varlık olan tenis topunun, hem yeri hem de hızı ölçümlerle tam bir kesinlikle belirlenebilir. Ancak, atomaltı latif bir varlık olan elektronun, hem hızı hem de yeri belirlenemez. Hızı belli ise yeri belli değildir. Yani hiçbir yerde değildir veya her yerde olabilir. Hatta aynı anda iki farklı yerde olabilir. Ancak elektronun bazı yerlerde olma ihtimali daha yüksektir, ve bu ihtimal dağılımı bir dalga fonksiyonu olarak ifade edilir. Bu fenomen fizikte ‘Heisenberg’in belirsizlik prensibi’ olarak bilinir. Bu yüzden atomaltı dünyada kuantum teorisi, atomüstü dünyada ise Einstein’in izafiyet teorisi hakimdir, ve bu iki teoriyi birleştirecek bir ‘birleşik teori’ henüz ortaya konamamıştır.

12 Elektron: Hem Parçacık, Hem Dalga
Biz elektronu parçacık olarak hayal ederiz, ama elektron aynı zamanda dalgadır – aynen elektromanyetik dalgalar gibi. Atomaltı dünyada parçacık-dalga ikilemi özelliği kuantum mekaniğinin temel taşlarından biridir. Yani atomaltı parçacıklar bazan parçacık gibi davranırlar, bazan da dalga olarak. O zaman denebilir ki atomaltı parçacıklar ne parçacıktır, ne de dalga. Çünkü bunlar çok farklı özelliklerdir. Örneğin ses havada dalga olarak yayılır ve tabancadan çıkan kurşun bir kütle parçası olarak gider. Bunların zıddı olamaz. Keza, bir meyve hem elma hem de aynı anda armut olamaz. Eğer oluyorsa, o meyve ne elmadır ne de armut. O zaman, atomaltı parçacıklar öyle bir şey olmalıdır ki iki zıt karakterde – hem dalga hem de parçacık – tezahür edebilsin. Bu da ancak kesafetten uzaklık yani nuraniyetle olabilir.

13 Işık, Nötrino ve Tanrı (Higgs) Parçacığı
Benzer bir argüman, genelde elektromanyetik dalga olan ancak parçacık özelliği (foton) da gösteren ışık için de verilebilir. Elektrondan çok daha küçük olan ve elektrik yükü olmayan atomaltı parçacık nötrino ise kesafetten o kadar uzaktır ki adeta varlık yokluk arasındadır ve ölçülmesi son derece zordur. CERN’deki deneylerde varlığı teyid edilmeye çalışılan ve ‘Tanrı parçacığı’ olarak bilinen Higgs parçacığının küçüklüğünden dolayı nuraniyete daha da yakın olduğu görülecektir – tabi eğer ölçülmesi mümkün olabilirse. CERN’deki deneylerde karanlık madde ve karanlık enerjinin de izlerine rastlanmaya çalışılacaktır.

14 Işık: Kütlesiz Yarı-Nurani Bir Varlık
Masa ve sandalye gibi maddeden yapılan kesif varlıklardan farklı olarak, enerjiden (örneğin ışık) yapılan latif varlıkların kütlesi yoktur ve yer de işgal etmezler. Nitekim havada aynı noktada elektromanyetik enerji formunda 100’lerce yayın vardır, ancak bir izdiham söz konusu değildir. Hepsi birbiri içinden saniyede 300 bin km hızla geçer. Yani bir saniyede dünyanın etrafını birkaç kez dolaşabilir, ve adeta bir anda her yerde bulunur. Keza, lamba, kütlesi olan ve hacim işgal eden bir şeydir, ve dolayısıyla kesiftir. Ancak, lambadan çıkan ışık kütlesizdir, hacim işgal etmez, ve belli bir yeri yoktur – adeta her yerdedir. Işığın şiddeti lambadan uzaklaştıkça azalır. O yüzden ışık, kesafet boyutu da olan, nuraniyete son derece yakın yarı-nurani bir varlıktır (zaten kesafet boyutu olmıyan varlıkları bedenimizdeki biyolojik göz göremez, ve aletler ölçemez).

15 ‘Nur’ Unsuru Bediüzzaman, Risale-i Nur külliyatında, nur ve nuraniyet kavramlarını çoklukla kullanır, ve ‘nur’dan, aynen enerji (veya nâr) gibi, bir ‘unsur’ olarak bahseder: “‘Ettayyibâtü’ kelime-i tayyibe söylendiği vakit, birden “nar” ile “nur” unsuru, yani hararetli ve hararetsiz maddî ve mânevî nur unsuru bir küllî dil olarak, hadsiz ve nihayetsiz bir surette lisan-ı hal ile, hadsiz dillerle ‘Ettayyibâtü lillah’ diyor.” “Evet, nur ve nar unsuru toprak, hava ve mâ unsurları gibi gayet kat’î ve bedihî ve zarurî bir surette o nümunelerle gösteriyor ki, bütün esbap yalnız bir perdedir. Bütün icatlar ve tesirler Zât-ı Kadîr-i Zülcelâlindir. Çünkü, nur, aynen vücut ve hayat gibi, kudret-i İlâhiyenin perdesiz, bizzat mübaşeretine lâyık olmasından, esbab-ı zahirî hiçbir cihette perde olmadığından, vâhidiyet içinde ehadiyeti gösterir.”

16 Renklerdeki Nuraniyet .
Işığın nuraniyeti, renkleri dikkate alınca çarpıcı olarak görülür. Beyaz yüzeyler ışığın tamamını yani tüm renkleri yansıtırlar, ve göze beyaz (daha doğrusu renksiz) görülürler. Beyaz ışık pirizmadan geçerken renklerine ayrılır, ve pirizmadan değişik renklerde ışık hüzmeleri çıkar. Değişik renkteki bu renkleri başka bir pirizmadan geçirince olay tersine döner, ve renkler birleşip pirizmadan beyaz ışık halinde çıkar. Ayrıştırıcı pirizmada ‘renksiz’ beyaz ışıktan renkler yoktan var oluyor, ve birleştirici pirizmada renkler var iken yok olup ‘renksiz’ beyaz ışık oluyor. Fizik aleminde, hiçbir şey yoktan var olup var iken yok olamıyacağına göre, renkler, tezahür ederek kesafet (fizik) aleminde görülen fizik dışı yani nurani varlıklardır. Bir teneke beyaz boya alıp bundan değişik renklerde boyalar elde etmek mümkün müdür? Kesif beyaz boya-latif beyaz ışık.

17 Kesafetten Nura: Kömür, Isı, Elektrik
Kömür kesif bir maddedir. Kömürün yanmasıyla oluşan ateş ve ısı kesafete yakın yarı-nurani varlıklardır. Kızgın buharın türbini ve jeneratörü çevirmesiyle oluşan elektrik (elektron akımı) ise nuraniyete yakın bir yarı-nuranidir. Termodinamik açıdan, ısı enerjisi her zaman düzensizlik ve mükemmelsizliğin ölçüsü olan entropi ihtiva eder. Elektrik enerjisinin entropi içeriği ise sıfırdır. Yani elektrik, adeta kesafeti asgari seviyeye inmiş, posasız, saf bir enerji türüdür. Isı enerjisi, ısı olarak depolanabilir. Elektrik enerjisi ise elektrik akımı olarak depolanamaz, ve üretildiği anda kullanılmak veya başka bir şekle dönüştürülmek zorundadır. Elektrik, ısıya tamamen dönüştürülebilir, ancak ısı elektriğe kısmen dönüştürülebilir (Termodinamiğin 2. Kanunu). Yani nâr nura, nur da nâra her zaman dönüşmektedir. Ancak nurun nâra dönüşmesi, bir değer kaybı ve düşüştür.

18 Karanlık Madde ve Karanlık Enerji
Nuraniyete en yakın madde şekli muhtemelen karanlık madde, ve nuraniyete en yakın enerji türü de karanlık enerjidir. Çünkü karanlık madde ve karanlık enerji ilmen vardır, ama deneysel olarak gözlemlenememiştir. Karanlık madde ışığı vermez, soğurmaz, ve yansıtmaz. Elektron, proton ve nötronlardan oluşmaz. 1998’de Hubble Uzay teleskobu gözlemleri gösterdi ki uzayın genişlemesi çekim kuvvetinden dolayı yavaşlamıyor; zannedilenin aksine hızlanıyor. Buna ancak “karanlık enerji” denen esrarengiz bir enerji türü sebep olabilir. Neticede ortaya çıkan manzara, evrenin yaklaşık %70’inin karanlık enerji, %25’inin karanlık madde, ve geri kalan %5’inin de aletlerle gözlemlenebilmiş normal evrenden oluştuğudur. Bu demektir ki, evrenin büyük çoğunluğu “fiziksel” olarak değil “ilmen” vardır, ve ancak akıl gözü ile görülmektedir.”

19 Karanlık Enerji ve Cinler
Kur’anda ‘Andolsun, biz insanı kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş bir balçıktan yarattık. Cinleri de daha önce dumansız ateşten yaratmıştık’ (Hicr, 26-27) ve ‘Cin’i de yalın bir ateşten yarattı’ (Rahman, 15) ayetlerinde bahsedilen yalın veya dumansız ateş, yani varlığına dair bir emare olmıyan madde/enerji türü, muhtemelen karanlık madde/enerjidir. İleride bilimin gelişmesiyle karanlık madde ve karanlık enerjiye hükmedip manipüle edebilenler, cinlere de hakim olup onları şu an hayal bile edemiyeceğimiz değişik işlerde kullanabilecektir. Nitekim Kur’an’da Belkıs’ın tahtının bir anda nakledilmesi hakkındaki “Cinlerden bir ifrit,’Sen yerinden kalkmadan ben onu sana getiririm ve şüphesiz ben, buna güç yetirecek güvenilir biriyim’ dedi. Semâvî kitapların esrarına vakıf bir âlim, ‘Sen daha gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm’ dedi” (Neml Sûresi, 27:39-40).

20 Hz. Süleyman’ın Cinleri İstihdamı
Hazret-i Süleyman’ın (A.S.) cin ve şeytanları idaresi altına alıp faydalı işlerde istihdam ettiğini ifade eden “Denize dalarak onun için cevherler çıkaran ve başka işler de gören şeytanları yine onun emrine verdik” (Enbiyâ, 82) ayeti buna işaret eder. Bediüzzaman, bu ayetlerden şu dersleri çıkarır: “Yerin, insandan sonra zîşuur olarak en mühim sekenesi olan cin, insana hizmetkâr olabilir. Onlarla temas edilebilir. .. Şeytanlar da düşmanlığı bırakmaya mecbur olup ister istemez hizmet edebilirler ki, Cenâb-ı Hakkın evâmirine musahhar olan bir abdine onları musahhar etmiştir. Cenâb-ı Hak, mânen şu âyetin lisan-ı remziyle der ki: ‘Ey insan! Bana itaat eden bir abdime cin ve şeytanları ve şerirlerini itaat ettiriyorum. Sen de Benim emrime musahhar olsan, çok mevcudat, hattâ cin ve şeytan dahi sana musahhar olabilirler.’

21 Kuantum Mekaniği ve Nuraniyet
Kuantum dünyasında parçacıkların acaip davranışını karekterize eden ve bir anda birden fazla yerde olmayı gösteren en meşhur deney, çift-yarık deneyidir (double-slit experiment). Birbirine paralel iki duvardan öndekine ince bir yarık açılsa ve tenis topu makinesi gibi bir makineden öndeki duvara arda arda kurşun yağmuru gibi toplar atılsa, yarığa denk gelen toplar arka duvara geçecek ve yarıktan geçen topların izleri arka duvarda bir bant oluşturacaktır. Eğer öndeki duvara yan yana iki yarık açılsa, topların bir kısmı birinci yarıktan bir kısmı da ikinci yarıktan geçecek ve çarpan topların izleri arka duvarda birbirine paralel iki bant oluşturacaktır. Kaynak:

22 Kuantum Mekaniği: Çift-yarık Deneyi
Birbirine paralel iki duvardan öndekine ince bir yarık açılsa ve tenis topu makinesi gibi bir makineden öndeki duvara arda arda toplar atılsa, yarığa denk gelen toplar arka duvara geçecek ve yarıktan geçen topların izleri arka duvarda bir bant oluşturacaktır. Eğer öndeki duvara yan yana iki yarık açılsa, topların bir kısmı birinci yarıktan bir kısmı da ikinci yarıktan geçecek ve çarpan topların izleri arka duvarda birbirine paralel iki bant oluşturacaktır.

23 KM: Dalga ile Çift-yarık Deneyi
Eğer duvarlar çizgi hizasına kadar su içinde olsaydı, ön duvardaki deliklere ulaşan dalgalar yollarına devam edecek ve arka duvara çarpacaklardı. Iki yarık durumunda her iki delikten geçen dalgalar girişime uğrayacak, ve kuvvetlenmiş dalga tepelerinin çarptığı yerlerde arka duvarda, koyuluğu duvar ortasından kenarlara gittikçe azalan bir dizi girişim bandı oluşacaktı.

24 KM: Elektronlar ile Çift-yarık Deneyi
Deney bir elektron tabancasıyla tekrarlandığında, tek yarık durumunda arka duvara çarpan elektron izleri arka duvarda yarığın tam arkasına gelen kısımda tek bir bant oluşturur. Ancak ön duvardaki iki yarık da açıldığında arka duvarda iki bant değil aynen su dalgalarıyla yapılan deneydeki gibi, bir dizi girişim bandı oluşur. Yani elektronlar aynı anda her iki delikten de geçmektedirler.

25 KM: Tek-elektron ile Çift-yarık Deneyi
Elektronlar, aynen dalga gibi, aynı anda her iki delikten de geçmektedirler. Elektronlar hareketlerine bir parçacık olarak başlamakta, ve adeta duvarda iki yarığı görünce dalgaya dönüşmektedirler.

26 KM: Gözleyerek Çift-yarık Deneyi
Gözlemlenince, elektronlar parçacık gibi davranıp yarığın birinden veya diğerinden geçmekte, ve yarıkların arkasında iki bant oluşturmaktadır. Kesifleştirme iradesi adeta nuraniyeti çökertmektedir.

27 KM: Nazar, Işık, Atom, ve Nuraniyet Özelliği
Elektronlar sanki kendilerini belli bir konumda tutma yani kesifleştirme niyet ve iradesini hissetmekte, ve nazar değmiş ve büyülenmiş gibi bu iradeye tabi olmaktadırlar. Elektron yerine ışık (kütlesiz foton parçacıkları) kullanılınca da aynı şeyler gözlenmektedir. Yani ışık bazı durumlarda parçacık bazı durumlarda da dalga olarak davranmaktadır. Deneyler, kütlesi elektrona göre oldukça büyük olan atomlarla da yapılmış, ve aynı sonuç bulunmuştur. Yani bir anda çok yerde olmayı gerektiren nuraniyet özelliği atom boyutunda bile etkisini gösterebilmektedir. Ancak otomatik bir tüfekten çıkan mermilerle deney tekrarlandığında, mermilerin, ne kadar küçük olurlarsa olsunlar, sadece parçacık olarak davrandıkları görülür. Yani madde atom boyutunu aştığında, nuraniyet vasfını hızla keybetmektedir.

28 KM ve Paralel Evrenler Teorisi
Çift-yarık (double-slit) deneyi, atomaltı kuantum dünyasında mekan kavramının çöktüğünü göstermektedir. Fizik-dışı ‘paralel evren’ veya ‘çoklu evren’ teorileri atomaltı parçacıkların bir anda çok yerde olmalarını izah etmek için ortaya atılmış, ancak nuraniyet kavramı açıkça ortaya konmadığı için bir yere varılamamıştır. ‘Paralel Evrenler’ teorisine göre parçacıklar sadece bildiğimiz evrende değil aynı zamanda evrenimizle iç içe olan sonsuz sayıda hayaletvari evrenlerde de varlardır, ve bu evrenler arasında gidip gelmektedirler. Yani birinde yok olurken diğerlerinde var olmaktadırlar. Öyle görülüyor ki nuraniyet fikri kabul edilmezse, adını vermeden nuraniyet özelliğini izah etmek hiç de kolay olmıyacaktır. Halbuki kolay yolu zor olana tercih etmek aklın gereğidir.

29 Dolanıklık (entanglement)
Kuantum mekaniğinin diğer bir meşhur deneyi de zaman kavramının çöktüğünü gösteren dolanıklık (entanglement) deneyidir. Aynı anda üretilen atomaltı parçacıklar, birbirlerinden ne mesafede ayrılırlarsa ayrılsınlar, daimi iletişim halindedirler. Buna kuantum mekaniğinde dolanıklık denir. Örneğin, birbirinden ışık yılları mesafesinde ayrılmış olsa bile dolanıklık halindeki iki elektrondan birine yapılan bir etkiye onun ikizi anında tepki göstermektedir. Zaman adeta durmakta, ve zamansız bir iletişim olmaktadır. Yani atomaltı dünyada mekan kavramı ile beraber zaman kavramı da anlamını yitirmekte, ve zaman-mekan üstülük yani nuraniyet özelliği ön plana çıkmaktadır.

30 KM: Dolanıklık (entanglement) Deneyi

31 CERN ve ‘Tanrı parçacığı’
Maddenin yapıtaşları olan elektron ve nötrino gibi atomaltı parçacıklara bir yer isnat edilemez. O yüzden atomaltı dünyada kesafetten ziyade letafet yani nuraniyet hakimdir. Zaten maddenin varlığının kaynağının Bediüzzaman’a göre nurani bir Yed-i Kudret’in ihtizazatı olduğu dikkate alınırsa, o mikroevrende nuraniyetin esas olması hiç de şaşırtıcı değildir. Evrenin en temel yapıtaşı olduğu öne sürülen ve CERN’deki ışık hızına yakın hızlarda çarpıştırılan parçacıklarla yapılan deneylerde gözlemlenmesi ümid edilen Higgs parçacığına bilim dünyasında vicdanlara yansıyan bir mana olarak ‘Tanrı parçacığı’ isminin verilmesi de manidardır. Nuraniyetten gelerek kesafete yönelmiş böyle nim-nurani bir parçacığı gözlemlemek ve hele onu idrak etmek akılların da nurlanmasına kapı açacaktır.

32 Quantum Bilgisayarları
Bildiğimiz tranzistör devrelerine dayalı bilgisayarların hafızaları bir anda sadece 0 veya 1 değeri alabilen bit’lerden oluşur, ve bu deterministik kesif yapının kapasitesi son derece sınırlıdır. Şu anda gelişim aşamasında olan Kuantum bilgisayarları ise sadece iki değer alabilen ‘bit’ yerine, kuantum fenomenlerini kullanan aynı anda çok sayıda değer alabilen yani nuraniyet özelliği gösteren ‘qubit’lerden olacaktır. Kuantum bilgisayarının hafıza kapasitelerinin hayalleri aşması beklenmektedir. Bediüzzaman, nuraniyet özelliğine dayalı bu sistemin insan hafızasında halihazırda var olduğuna dikkat çeker: “Mânevî nurun, ilim sûretinde beşerin kafasında cilvesinin bir cüz’îsi, tırnak kadar kuvve-i hafızaya malik bir adamın kafasında, doksan kitabın kelimatı yazılmış. ... İşte bu tırnak kadar kuvve-i hafızanın, bahr-i umman gibi bir vüs’ati ve güneş gibi bir ihatalı nuru ve bir ziya-yı mânevîsi ve zemin yüzü kadar geniş sahifeleri olmazsa bu hal olamaz.”

33 Letafet Ve Kesafet: Bir Anda Çok Yerde Olmak
Tecrübeyle sabittir ki, bir elma aynı anda ancak bir yerde olabilir. Buzdolabındaysa masada olamaz, eğer masada ise demek ki artık buzdolabında değil. Fakat atomaltı parçacık seviyesine inince bu en temel gerçeklik de çözülmeye başlar. Aklımızın almakta zorlandığı ‘aynı anda birden çok yerde olma’ olgusu, modern fizikte kuantum mekaniğinin en temel kavramlarından biridir. Varlığa sırf madde gözüyle bakınca ve maddedeki zaman ve mekan sınırlamalarını dikkate alınca bunu anlamak gerçekten zordur, ve Einstein gibi dahiler bile bunu kabullenememişlerdir. Bir anda çok yerde olma realitesini anlamanın yolu, nuraniyeti ve onun maddede bir yansıması olan letafet kavramını anlamaktan geçer.

34 Letafet-Kesafet Varlıklardaki bir çok sırrı ve bazan aklın almakta zorlandığı garip halleri anlamak için letafet (latiflik, nuranilik, incelik, hafiflik, ışıklılık, havailik) ve kesafet (katılık, madde-yoğunluk, ağırlık, sertlik, kütlük, zulmetlik, karanlıklılık) kavramlarını iyi anlamak gerekir. Zira, materyalist felsefenin rağmına, bildiğimiz tüm fiziki varlıklar aslında letafet-kesafet karışımıdır, ve dolayısıyla değişen oranlarda latif ve kesif yönleri vardır. İnsanlarda bile kadın ve erkekler madde yani kesif malzeme olarak aynı olmalarına rağmen kadınlara letafet, zerafet, nezafet, ve nezaketlerinin ön plana çıkmasından dolayı cins-i latif denmiştir. İnsan dahil tüm varlıklara ‘kesif birer madde külçesi’ veya ‘bir torba atom yığını’ olarak bakan karanlıklı felsefe nerede, ‘Bir ben vardır bende benden içeri’ diyen Yunus Emre nerede.

35 Taş, Demir, ve Canlılar Taş ve demir gibi cansız maddelerde kesafet esastır. Ancak onların bile, dikkatli bakışlara görülen çok latif yönleri vardır. Canlılarda ise kesif bir tül gibi olan madde, arkasındaki latif manaların üzerinde yansıdığı bir perde görevini görmektedir. Maddi kesif bir bedene ve ona letafet veren nurani bir ruha sahip olan insanın manevi kalbi, nuraniyetin en donamımlı bir merkezidir ve tüm nurani şeylerin alıcısı ve vericisidir. ‘Pozitif enerji’ denen şey, iradenin taallukuyla söz ile veya vasıtasız olarak kalpten kalbe iletilen nurani manalardır. İletilen mana ilim nuru olursa, buna telepati denir. Bu mana iyi dilek olursa, yine bir nur olan şifa olur. Eğer tasavvuftaki tabiriyle Şems-i Cazibedarın nuru olursa, cezbe ve istiğrak olur ve fizik kanunlarının bağları çözülmeye başlar.

36 İnsan = Kesif bir beden + Latif bir Ruh Karışımı
İnsan kesif bir beden ve latif bir ruh ile acaip bir letafet-kesafet karışımıdır, ve hakim olan unsura göre hüküm alır. Fiziki bir varlık olarak insan bedeni fizik kanunlarına tabidir, ve bir anda birden fazla yerde olamaz. Nurani bir varlık olan ruh ise zaman ve mekan üstüdür, ve hiçbir fizik kanunu onu hükmü altına alamaz. Dolayısıyla bir anda çok yerde ve hatta her yerde olabilir - aynen yer çekimi kanunu gibi. Ancak insan, ruh ve bedeniyle bir bütün olduğu için, ruh ve beden birlikte hareket etmek durumundadır. Bu durumda baskın olan unsurun hükmü geçecektir. Kişi eğer bedenen semiz ruhen cılız ise, o ruh o bedende adeta hapis olacak ve ruhun adeta kesifleştiği o kişide kesafet esas olacaktır. Ancak kişi ruhen gelişkin bedenen cılız ise tam tersi olacak, ve kişinin bedeni de letafet kesbedip kişide fizik kanunlarından ziyade nuraniyet kaideleri hakim olacaktır.

37 Helyum Balonu Bu mesele, bedeni bir balona, ruhu da havadan 7 kat hafif olan ve serbest bırakıldığında yükselen helyum gazına benzeterek açıklanabilir: İçinde çok az helyum gazı bulunan bir balonu elimizden bırakırsak, balon yerçekiminin etkisiyle yere düşecektir. Ancak balon helyum gazı ile iyice şişirilip bırakılırsa görülecektir ki helyum gazındaki yükselme kuvveti balona hükmeden düşme kuvvetine galip gelecek, ve helyum dolu kesif balon semalara doğru yükselecektir. Yani beden ruha ve ruhaniyetin kanunlarına tabi olacaktır.

38 Teoloji ve Nuraniyet Kuantum mekaniğinde atomaltı parçacıkların bir anda birden fazla yerde olması ve birbirine zıt karekterlere bürünmesi nasıl kafa karışıklığına ve başlangıçta fizikçilerin ciddi itirazına sebep olmuşsa, teslimiyetin yerini kritik muhakemenin aldığı modern çağ teolojisinde de Allah’ın hiçbir yerde olmadığı halde her yerde olması ve bir anda çok yerde pek çok farklı şey yapıyor olması gibi klasik fiziğe aykırı kavramlar da ciddi şekilde sorgulanmış ve hatta bir kesim tarafından akla ve bilime aykırılık gerekçesiyle inkar edilmiştir. Bir modern çağ teoloğu olan Bediüzzaman Said Nursi, aklın kabulde zorlandığı bu tür karmaşık meseleleri Risale-i Nur ismini verdiği eserlerinde nur ve nuraniyet kavramlarıyla ve yarı-nurani olarak nitelendirdiği güneş analojini etkin bir şekilde kullanarak ve bunu akla merdiven yaparak kolayca halletmiştir.

39 Nurani Varlıklar ve Mirac
Aynı anda binlerle yerlerde olan yarı-nurani güneş, nuraniyeti anlamak için mükemmel bir örnektir. Nurani varlıklar için zaman ve mekan söz konusu değildir, ve onların akis veya görüntüleri asıllarıyla aynıdır. Ancak, aksin asılla aynılık derecesi, aynanın kabiliyeti ile sınırlıdır. Örneğin Azrail tek bir melek olmasına rağmen, aynı anda binlerle yerde bulunabilir, ve her bir yerde değişik işler yapabilir. Nuraniyet kesbetmiş mübarek zatların bir anda çok yerde bulunmaları veya bir anda uzak bir yere gidip gelmeleri meşhurdur. “Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir.” (İsra, 1) ayetinde ifadesini bulan Mi’rac hadisesi, özü nur olan bir Zat için hiç de şaşılacak bir olay değildir.

40 Kesif, Maddi-Nurani (Yarı-Nurani), Nurani
Bediüzzaman, varlıkları, aynadaki akislerine göre üç gruba ayırır: Kesif, maddi nurani (veya yarı nurani), ve nurani. Masa, sandalye, ve hatta insan gibi kesif maddî şeylerin aynadaki akisleri o şeylerin dışındadır ve ölüdür. Bir kişi bir aynalar galerisine girse bin kişi olur, ancak canlı olan kişinin sadece kendisidir, diğerleri ölüdürler. Maddeden yapılmış yarı-nuranilerin akisleri yani görüntüleri, asıllarının aynı olmamakla beraber gayrı da değildir. Asıl ile görüntünün mahiyetleri farklı kalmakla birlikte görüntü, aslın bir çok özelliğine sahiptir – güneş gibi. Dışarıya, direk güneş almıyan bir evi ve de güneşi görecek şekilde konan kocaman bir aynada akseden güneş, aynen güneşin kendisi gibi, eve ısı ve ışık ile beraber güneşin yedi rengini de verir. Yani aynadaki güneş, semadaki güneşin timsaliyle beraber bir çok özelliğine de sahiptir.

41 Kur’an’da Allah’ın Nuraniyeti
Kur’an-ı Kerim’de “Allah herşeyin yaratıcısıdır. O herşey üzerinde hakkıyla görüp gözeticidir. Göklerin ve yerin tedbir ve tasarrufu Ona aittir.” (Zümer Sûresi, 39:62-63). “Birşeyin olmasını murad ettiği zaman, O’nun işi sadece ‘Ol’ demektir; o da oluverir. Şanı ne yücedir Onun ki, herşeyin hüküm ve tasarrufu elindedir.” (Yâsin Sûresi, 36:82-83). “De ki: “Her şeyin yaratıcısı Allah’tır. O, birdir, mutlak hakimiyet sahibidir.” (Ra’d Sûresi, 13:16). “Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin.” (En’am Sûresi, 6:59). “De ki: ‘O, Allah’tır, bir tektir. O, Samed’dir’” (İhlas, 112:1-2) gibi yaratılışla ilgili bir çok ayet ancak nuraniyet kavramıyla ve Allah’ın Nur olması ve hatta tüm nurların kaynağı olmasıyla izah edilebilir.

42 Zor bir soru .... Şu tür sorular çoklukla sorulmakatadır:
“Ey ehl-i tevhid! Siz diyorsunuz ki: ‘Hâlık-ı Âlem birdir, Ehaddir, Sameddir. Hem herşeyin Hâlıkı O’dur. Ehadiyet-i Zâtiyesiyle beraber, doğrudan doğruya herşeyin dizgini O’nun elinde, herşeyin anahtarı kabzasında, herşeyin nâsiyesini tutuyor, bir iş bir işe mâni olmuyor, bütün eşyada bütün ahvâliyle bir anda tasarruf edebilir.’ Böyle acip bir hakikate nasıl inanılabilir? Müşahhas birtek zât nihayetsiz yerlerde nihayetsiz işleri külfetsiz yapabilir mi?” (Bediüzzaman Said Nursi, Sözler, 32. Söz, İkinci Mevkıf)

43 ... ve Nurani bir Cevap Acaba, maddeden mücerred ve muallâ, hem kaydın tahdidinden ve kesafetin zulmetinden münezzeh ve müberrâ; hem şu umum envar ve şu bütün nuraniyat, onun envâr-ı kudsiye-i esmâiyesinin kesif bir gölgesi ve zılâli; hem umum vücut ve bütün hayat ve âlem-i ervah ve âlem-i berzah ve âlem-i misal, nim-şeffaf bir âyine-i cemâli; hem sıfâtı muhîta ve şuûnâtı külliye olan birtek Zât-ı Akdesin irade-i külliye ve kudret-i mutlaka ve ilm-i muhit ile zâhir olan tecellî-i sıfâtı ve cilve-i ef’âli içindeki teveccüh-ü ehadiyetinden hangi şey saklanabilir? Hangi iş O’na ağır gelebilir? Hangi yer O’ndan gizlenebilir? Hangi fert O’ndan uzak kalabilir? Hangi şahıs külliyet kesbetmeden O’na yanaşabilir? Hiç eşya O’ndan gizlenebilir mi? Hiç bir iş bir işe mâni olur mu? Hiç bir yer O’nun huzurundan hâli kalır mı?

44 Kapanış Avrupa’da 1920’lerde tesis edilmeye başlıyan ve atomaltı dünyada Newton mekaniğinin saltanatını yıkıp kendi akimiyetini tartışılmaz netlikte kuran Kauntum teorisi, madde ile ilgili birçok ezberleri bozmuş ve varlık anlayışımızı derinden etkilemiştir. Kuantum mekaniğinin ilk kurbanı, herşeyin maddeden ibaret olduğu ve herşeyin deterministik fizik kanunlarıyla açıklanabileceği anlayışı olmuştur. Kauntum realitesinin su yüzüne çıkmasıyla ve zaman-mekan anlayışının atomaltı parçacıkların bir anda çok yerde olmasının dikkatli ölçümlerle teyid edilmesi sonucu çökmesiyle bir boşluk oluşmuş ve bu boşluk hala doldurulamamıştır. Bir zamanlar herşeyi anladıkları zannedilen önde gelen fizikçiler birden bire hiçbir şeyi anlamaz duruma düşmüşlerdir. Ortaya çıkan yeni fenomeni, paralel evrenler gibi kimseyi tatmin etmeyen ütopik teorilerle izah etme gayretleri yetersiz kalmıştır.

45 Kapanış Kuantum mekaniği, aslında, zaman ve mekan üstülüğün, yani bir anda çok yerde olmanın ve heryere bir anda gidebilmenin, yani nuraniyetin, inkarı mümkün olmıyan bir realite olduğunu açıkça göstermektedir. Atomüstü dünyada, nuraniyeti hapseden deterministik Newton kanunları ve dolayısıyla kesafet hakim iken, atomaltı dünyada madde latifleşmekte ve nuraniyet bariz bir tarzda hükmetmeye başlamaktadır. Bu gözlemler ışığında takınılması gereken en objektif yaklaşım, bilim kurumu tarafından nuraniyetin bir fenomen (vakıa) olduğunun itiraf ve ilan edilmesi, ve varlıklara sadece maddî objeler olarak değil, maddî ve nuranî varlıklar olarak bakılmasıdır. Nuraniyet vasfı atomaltı dünyada her seviyede, atomüstü dünyada ise canlılarda bilhassa insanlarda hakim olan özelliktir.

46 Son Söz Nuraniyet kavramı, hem fen bilimlerinde hem de sosyal bilimlerde olmazsa olmaz bir kavram olarak yerini almalıdır. Bu yola girilirse, din ve bilim kurumlarının birbirine yaklaşacağı ve çok kötü şeyler olacağı yersiz korkuları ve asılsız telaşları artık terkedilmelidir. İnsanlığın saadeti, insanların hayatında büyük rol oynuyan bu iki büyük kurumun eski kırgınlıkları ve birbirini inkarı terkedip barış ve işbirligi yapmalarını gerektirmektedir. Bu işbirliğinden oluşacak olumlu hava, her iki kurumun da gelişimine katkı yapacak, ve global huzur ve saadetle fazilete dayalı gerçek medeniyetin tesisine zemin hazırlıyacaktır.

47 İlginiz için teşekkür ederim!


"NURANİYET ve KUANTUM ALEMİ" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları