Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

DOĞU AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "DOĞU AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ"— Sunum transkripti:

1 DOĞU AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ
ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ TURGAY BÜLENT GÖKTÜRK http// 3.2

2 DEMOKRATİK HUKUK DEVLETİ (TÜRK İNKILABININ HEDEFİ)

3 DEVLET VE HUKUK Devletin Ögeleri : Tarihte ve günümüzdeki bütün devletler üç ana ögeden oluşurlar. Ülke İnsan Topluluğu (Nüfus) Devlet Kudreti (Egemenlik)

4 Devletin Ögeleri Ülke: Bir devletin ülkesi, belli bir toprak parçasından oluşur. Bu toprak parçası, üzerinde yaşanılabilecek nitelikte olmalıdır. İnsan Topluluğu (Nüfus) : Devlet, insanlar tarafından kendi ihtiyaçları için oluşturulmuş bir kurumdur. Ama bir ülke üzerinde yaşayan insanların, devlet öğesi olmaları bakımından taşımaları gerekli bazı özellikler var.

5 Devletin Ögeleri Bu insanların herşeyden önce, birarada yaşama yolunda açık veya gizli bir iradelerinin bulunması gerektir. Örneğin, aynı dili konuşma, aynı inanca mensup olma gibi. Ama bunlar olmasa da belki sözünü ettiğimiz irade belirlenebilir. Bu da o insanların belli ve ortak bir geçmişe sahip oldukları ve bir arada geleceğe dönük olarak yaşama isteklerinin bulunmasıyla ortaya çıkar.

6 Devletin Ögeleri Devlet Kudreti (Egemenlik): Devlet kudretinin en belirgin özelliği ülkede yaşayan bütün insanlar üzerinde kendini hissettirmesidir. O insanlar arasında düzen ve disiplini sağlamak bu gücün en başta gelen işlevidir.

7 DEVLETİN İŞLEVLERİ Devlet denilen vazgeçilmez olgunun işlevi olarak ilk planda ülkede yaşayan insanların dış ve iç tehlikelere karşı korunması görülmüştür. Dış tehlike, tahmin edeceğiniz gibi bir ülkeye başka toplumlardan gelecek saldırılardır. İç tehlike ise, insanların birbirleriyle didişmeleri, huzur ve rahatın toplumda yerleşememesi veya bozulması olarak görülmüştür. Bu nedenle "devlet gücünü" elinde bulunduranların herşeyden önce son derece düzgün işleyen bir güvenlik örgütü kurmaları gerekmiştir.

8 DEVLETİN İŞLEVLERİ Çok uzun süren tarihsel gelişme sonucu modern devlet oluşunca, bu işlevlerin hem sayısı arttı, hem de bir bölümünün niteliği değişti. Niteliği değişmeyen işlev, devletin toplumu dış tehlikelere karşı koruması ve iç düzenin sağlanmasıdır. Ama bu işlevleri yerine getirebilmek için yepyeni koşullar üzerinde oluşan bir ortamın kurulması gerekliydi. Bunlardan birincisi; artık çeşitli ve kendilerine özgü hukukları olan grupların ortadan kalkması ve yasalar önünde bütün yurttaşların kesin eşitliğinin sağlanmasıydı.

9 DEVLETİN İŞLEVLERİ Bu temel ilke devletin bütün işlemlerine hakim olunca artık yasaların da genel nitelikte ve herkesi bağlayıcı olmasının sağlanması, devletin en başta gelen görevi olacaktı. Yasalar yapılıp uygulanırken de insanların temel bazı haklarına dokunmamak gerekiyordu. Böylece "insan hakları" kavramı sadece düşünürlerin kafalarında oluşan birtakım kalıplar biçiminde kalmaktan kurtulup, devletin korunması ve geliştirmesi gerekli önemli işlevlerin içine girdi, işte "hukuk devleti" doğuyordu.

10 HUKUKUN NİTELİĞİ Hukuk, bir toplumda yaşayan kişiler arasındaki ilişkileri düzenleyen ve devlet tarafından konulan kurallara denir. Pozitif hukuk kuralları insanların haklı beklentilerine her zaman tam olarak yanıt veremeyebilir. İşte bu noktada insanların beklentilerinin " ne olduğu" sorusunu yöneltmek gerek. Bu beklentiler genellikle insanların iç âlemlerinden kaynaklanır; bu kaynaklanma işi sırasında insana aklı ve vicdanı yol gösterir. Böyle bir durumda her insanın kendi anlayışına, vicdanına ve aklına dayanan bir "hukuk düşüncesi veya ülküsü" vardır.

11 HUKUKUN NİTELİĞİ Bu, uygulanamayan ama insanların içinde var olan, normal kişilerde "olumlu" bir biçimde kendini gösteren bir duygudur. Bu tür duyguların ve aklın doğurduğu hukuk anlayışına "doğal hukuk" adı verilir, insanın doğasında, aklında ve vicdanında saklı olan bu hukuk genelde evrenseldir; çünkü "insan"ın vicdan ve akıl yapısı, onları yakından etkileyen bazı toplumsal baskılar, etkiler bir yana bırakılırsa hemen her yerde aynıdır.

12 YASAYA BAĞLI DEVLET Her ne kadar biz modern devleti "demokrasi" ile özdeşleştiriyorsak da "devletlik" niteliğine sahip, ancak demokratik sayılamayacak siyasal yapılar vardır. Burada esas olan bir devlette "yasa" yapan yetkili bir organın bulunması ve onun tarafından konulan yasaların "genellik ve eşitlik" ilkesine uygun olmasıdır. Böylece "yasaya bağlı devlet" kavramı ortaya çıkar. Bu devletlerde bütün işlere "yasalar" egemendir. Yasa dışı davranışlara göz yumulamaz ve yasalara denk başka hukuk kuralları bulunmaz.

13 HUKUKA BAĞLI DEVLET Çoğunluğun yaptığı yasalar pozitif hukuktur. Ama pozitif hukukun insanların "doğuştan gelen haklarına" dokunmaması gerekir. İşte biz doğal hukuk düşüncesini pozitif hukuka yaklaştırabildiğimiz ölçüde gerçek hukuka uygun davranmış oluruz. Böylece ulus iradesi kendini gerçek ve evrensel "hukukla" bağlamalıdır. Bu takdirde çoğunluğun yaptığı yasalar azınlığın temel haklarını çiğnemez. İşte o zaman "yasa devleti" hukuka uygun duruma gelir.

14 HUKUKA BAĞLI DEVLET Ulusal egemenlik kuramının en ateşli yandaşlarından büyük düşünür. J.J. Rousseau ( ) "çoğunluk her zaman haklıdır" formülünü ortaya atmış ve başka bir yolla yasaların yapılamayacağını ileri sürmüştür.

15 İNSAN HAKLARI VE ÖZGÜRLÜKLER
Hukukçular, hukuk kurallarının kişilere tanıdığı bu yetkilere "hak" adını verirler. Öyle ise haklar en başta anayasa ve diğer yasalar olmak üzere çeşitli hukuk kurallarından doğar. Eğer hak ile yetki arasında bir açıklayıcı sınır çizmek gerekirse belki şu söylenebilir. Hukuk kurallarının sağladığı haklar o konuda yurttaşa bir yetki vermektedir. Hakkın kullanılması karşılığında, karşı tarafın da hakkı doğar; o zaman hakkı kullanmaya talip olanın da yükümlülüğü ortaya çıkar. O yükümlülüğün hukuk dilindeki adı "borç"tur. Böylece her hak bir borçla, her borç da bir hakla karşılanır.

16 İNSAN HAKLARI VE ÖZGÜRLÜKLER
Amerikan ve İngiliz önderlerinin yayınladığı "Atlantik Bildirisi" (14 Ağustos 1941) insan haklarının savaş sonrası düzende dikkate alınacağını dünyaya yayıyordu. Savaş biterken kurulan "Birleşmiş Milletler Örgütü”nün üyeleri, 10 Aralık 1948 tarihinde ünlü "İnsan Hakları Evrensel Bildirisi"ni kabul etti. Bildiride bütün insanların ırk, cinsiyet, dil, renk, dil, din dikkate alınmaksızın "eşit" oldukları gerçeği dile getiriliyordu. Ondan sonra da, yaşama hakkından başlayarak bütün belli başlı insan haklarının ve özgürlüklerin yeni kurulacak dünya düzeninde temel alınacağı belirtiliyordu.

17 İNSAN HAKLARI VE ÖZGÜRLÜKLER
Birleşmiş Milletler Örgütü'nün üyeleri bu hakları dünya çapında tanıyorlardı. Bildiriyi 48 devlet kabul etti. 87 devlet de çekimser kaldı. Bunların bir kısmı, Sovyetler Birliği, Beyaz Rusya, Ukrayna, Polonya, Çekoslovakya, Yugoslavya, Güney Afrika, Suudi Arabistan. Avrupalı devletler 5 Mayıs 1949'da Avrupa Konseyi'ni kurdular. Türkiye de kurucu olarak çağrıldı. Üye devletler daha sonra dünya hukukunda bir devrim sayılacak ünlü bir karara varıp "Avrupa İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Sözleşmesi” ni imzaladılar. Vatandaşlar, kendi ülkelerini dava edebilme hakkına kavuştular.

18 BELLİ BAŞLI İNSAN HAKLARI
Yaşama Hakkı: Bu hakkı korumak devletlerin en önde gelen ödevidir. İnsanı yaşatmak sadece onun bedenini canlı tutmakla sınırlanamaz. Yaşamanın insana yaraşır bir ortam içinde sürmesi ve bu hakkın kağıt üzerinde kalmasını önleyecek uygulamalar içine girilmesi gerekir.

19 BELLİ BAŞLI İNSAN HAKLARI
İnsan Bedeninin Dokunulmazlığı: Bedene işkence ve eziyet yapılamaz. Başka bir deyişle bir devlet, yakaladığı bir suçlunun yaşama hakkını hiç zedelemeden dahi onun vücuduna zarar veremez. Devlet yurttaşın beden bütünlüğünü en kesin ve istisnasız bir biçimde korumalı, bedene yapılacak eziyet ve işkencelere de asla yer vermemelidir.

20 BELLİ BAŞLI İNSAN HAKLARI
Eşitlik: Tarihte insanların yaşama hakları ve beden dokunulmazlığı kadar, onları diğerlerinden ayrı statülerde değerlendirmek de akıl ve vicdan ile bağdaşmayacak bir tutumdu. Artık modern devlette yaşayan yurttaşlara cinsiyet, ırk, dil, renk, din gibi ayrılıkları nedeniyle farklı işlemler yapılmaması gerekmektedir.

21 BELLİ BAŞLI İNSAN HAKLARI
İnsanın Kişiliğini Dilediği Gibi Geliştirme Hakkı: Yaşamın amacı hep daha iyiye ve güzele ulaşmaktır. İnsanların güvenle yaşadıkları bu devlet düzeni içinde diledikleri mesleği seçmeleri, istedikleri siyasal, kültürel ve ekonomik etkinlikler içine girebilmeleri gerekmektedir. Bir devletin bu olanakların hiç olmazsa yollarını insanlara açması gereklidir. Böylece insanlar kişiliklerini dilediklerince geliştirme hakkına sahip olurlar.

22 DEMOKRATİK HUKUK DEVLETİ VE GÜVENCESİ
Demokrasi Halkın kendi kendini yönetmesidir. Günümüzde ise demokrasi; insana saygı, eşitlik, insan haklarının tam güvencesi, siyasal özgürlüklerin tanınması ve nihayet hukukun kesin üstünlüğü'dür. Demokratik Hukuk Devleti Demokrasinin en büyük özelliği, onun insan haklarına dayanırken ve özgürlükleri tanırken, devletin evrensel hukuk ilkelerine bağlı kalmasıdır. Öyle ise devleti ve yurttaşı "hukuka" bağlayacak bir mekanizmaya gereksinme vardır, O da "bağımsız yargı”dır.

23 DEMOKRATİK HUKUK DEVLETİ VE GÜVENCESİ
Demokratik hukuk devletinin işleyebilmesi ancak ve ancak bağımsız ve iyi işleyen bir yargı gücü ile mümkündür. Bu güce dört türlü işlev tanınır. Yasaların ve diğer hukuk kurallarının anayasada belirtilen easlara aykırı çıkmasını önlemek veya bu şekilde çıkmış hukuk kurallarını geçersiz saymak. Bu tür bir denetimi Anayasa Mahkemesi yapar.

24 DEMOKRATİK HUKUK DEVLETİ VE GÜVENCESİ
- Devlet yöneticilerinin yasaları ve diğer hukuk kurallarını uygularken yurttaşa verdikleri zararların karşılanması; bu yolla yönetimin her eyleminin yargı tarafından denetlenebilmesi. - Yasaların "suç" olarak kabul ettikleri eylemleri yapanların gerçekten suçlu olup olmadıklarının ve eğer suçlu bulunurlarsa verilecek cezanın saptanması. - Yurttaşlar arasında özel anlaşmazlıklardan doğan çekişmelerin giderilmesi.

25 DOĞU AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ
ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ TURGAY BÜLENT GÖKTÜRK 3.2 http//


"DOĞU AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları