Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Kur’ân ve İlmî Hakikatler-2 (Uluslar Arası Sempozyum)

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Kur’ân ve İlmî Hakikatler-2 (Uluslar Arası Sempozyum)"— Sunum transkripti:

1 Kur’ân ve İlmî Hakikatler-2 (Uluslar Arası Sempozyum)
Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri Yrd. Doç. Dr. Hüseyin AKYÜZOĞLU

2 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Kur’ân-ı Kerim, “yaş, kuru her şey”i ya açıkça, ya işareten, ya ayrıntılı, ya öz olarak, ya da teşbih, temsil ve mecaz gibi sanatlar yoluyla ihtiva eder. Kur’ân, bilimlere ve bilimsel gelişmelere, aynı şekilde, bazen açıkça bazen işaret ve sembollerle parmak basar.

3 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Bilimler tabiatı ve eşyayı kendi adlarına, ‘manâ ve isimleriyle ele almalarına ve ‘nasıl’ sorusu üzerinde yoğunlaşmalarına karşılık, Kur’ân-ı Kerim, tabiata Allah adına ve ‘niçin’ sorusu çerçevesinde temas eder.

4 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Kur’ân, belli bir kesime, belli bir zaman ve mekâna ve belli seviyelere değil kıyamete kadar gelecek bütün insanlara hitap eder. Her seviyeden insanı karşısına aldığı ve insanların çok büyük çoğunluğu bilimlerden, bilimsel gelişme ve gerçeklerden, tam ve ayrıntılı olarak haberdar bulunmadığı için, Kur’ân, bilimlere ve bilimsel gerçeklere, modern bilimler gibi yaklaşmamıştır.

5 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Kur’ân, her şeyden önce bir irşad kitabı olduğu ve ana maksatları temelinde bütün insanları irşad etmeyi hedeflediği için, irşadda sunulan delilin gizli olmaması, tam tersine, açık ve anlaşılır olması gerekir.

6 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Meselâ, Kur’ân-ı Kerim, ana maksatları çerçevesinde güneşten modern bilimlerin bahsettiği gibi bahsetseydi, sözgelimi, “güneş, şu büyüklükte, iki trilyon kere trilyon ton ağırlığındaki şu gazlardan ve daha başka şu elementlerden oluşmuş ve her milyon hidrojen atomuna karşılık helyum atomu ihtiva eden bir kütledir” deseydi,

7 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
güneş hakkında bu bilgilerin ortaya çıktığı döneme kadar yaşayıp gitmiş insanları, ayrıca, bugün ve Kıyamet’e kadar bu gerçeklerden habersiz olan, haberdar olmaları da gerekmeyen, hattâ haberdar olmaları kendilerine hiçbir şey kazandırmayacak milyarlarca insanı şaşkınlığa sevk etmiş, zihinlerini faydasız malûmat yığını ile doldurmuş ve onlara müsbet manâda hiçbir şey vermemiş olurdu.

8 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Gerekli her şeyi ve gerektiği ölçüde ihtiva ve takdim eden kesin bir vahiy olarak Kur’ân-ı Kerim, her anlayış seviyesindeki insanı muhatap kabûl eder, gizli ve esrarengiz kalmayı değil, anlaşılır olmayı ve anlaşılmanın arkasından hayata hayat yapılmayı hedefler.

9 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
İnsanların çoğu, duyularıyla elde ettiklerine inanır ve onlara göre hükmeder. Dolayısıyla Kur’ân, bu noktada düşülebilecek yanlışlara kapı aralamadan ve kimseyi yanlışa da sevk etmeden meselelere temas eder.

10 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Kur’ân’a bilimsel yöneliş diğer bir ifadeyle ilmî tefsir yada fennî tefsir, ilk defa felsefe bilim ilişkisi içinde oluşmaya ve gelişmeye başlamış, bir başka ifadeyle Kur’ân’a bilimsel yöneliş ilk önce İslam felsefesiyle ortaya çıkmış daha sonra hem felsefî hem de sûfî bir kimliğe sahip olan İmam Gazâlî (v.505/1111) tarafından da belirgin bir hale gelmiştir.

11 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Tefsir tarihine dair kaynakların verdiği malumata göre, bu konuyu en geniş şekilde ilk defa teorik düzeyde ele alan ve İslamî ilimler sahasında onu savunan İmam Gazâlî’dir.

12 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
O, İhyâ’da tilavetin adabına dair dördüncü babta bazı alimlerden Kur’ân’ın yetmiş yedi bin iki yüz ilmi ihtiva ettiğini nakleder. Zira her bir kelimenin zahir, batın, had ve matla’ı olduğunu söyler.

13 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Biz bu tebliğimizde ilmî/fennî tefsire dair bilgilerin daha erken bir döneme kadar götürülebileceği üzerinde durarak, Hicrî III. Asır ile IV. Asrın başlarında yaşamış olan Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerîr et-Taberî’nin (v. 310) Câmi‘u’l-Beyân ‘an Te’vîli Âyi’l-Kur’ân isimli eserinde özellikle kevnî ayetleri nasıl ele aldığını göstererek Kur’ân’ın fennî tefsirinin daha gerilere götürülebileceğini göstermeye çalışacağız.

14 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
İlk dönem tefsir tarihi içinde hicrî 3. asra damgasını vuran en mühim alimlerden biri de hiç şüphesiz Muhammed b. Cerîr et-Taberî’dir. Taberî, Tefsir, Kıraat, Fıkıh, Hadis, Nahiv, Lügat, Tarih ve Arûz dallarında alim bir şahsiyetti. Onun tüm bu ilim dallarında diğer musanniflere üstünlük sağlayacak kitapları vardır.

15 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Yazdığı tefsir İslam ilim tarihi içinde kıymetli bir noktadadır. Bu konuda Hatîbü’l-Bağdâdî, Fakih Ebû Hâmid Ahmed b. Ebî Tâhir el-İsferâînî’den naklen: “Bir kişi Muhammed b. Cerîr’in Tefsirini elde etmek için Çin’e bile gitse bu yolculuğa değer” dediğini nakleder.

16 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Taberî Tefsiri’nin önemine kısaca işaret ettikten sonra asıl konumuza dönecek olursak, bu tebliğimizde temel hedef çok erken dönemden itibaren kevnî ayetlerin tefsir edilmeye başladığını ve bu konuda Taberî Tefsirinin konumunu göstermektir.

17 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Burada metot olarak öncelikle Taberî’nin bazı kevnî ayetler hakkındaki yorumlarını tefsirinden tespit etmeye çalıştık.

18 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Kainatla ilgili ayet sayısının yedi yüz elli ile bin arasında olduğunu düşündüğümüzde bir tebliğ çerçevesinde ayetlerin tümünü incelemenin imkânsızlığı ortadadır.

19 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Dolayısıyla biz bu tebliğimizde, Taberî’nin ilgili ayetleri tefsir ederken, diğer müfessirlerden farklı olarak, ortaya koyduğu ilmî bakış açısını ve tabiat bilimleriyle alakalı yorumlarını değerlendirmeye çalışacağız.

20 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
1. Misal: (Hicr, 15/22) وَأَرْسَلْنَا الرِّيَاحَ لَوَاقِحَ فَأَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَسْقَيْنَاكُمُوهُ وَمَا أَنْتُمْ لَهُ بِخَازِنِينَ “Aşılayıcı olarak rüzgârlar gönderdik. Derken gökten yağmur indirip onunla sizi suladık. Halbuki o suyu toplayıp depolayan da sizler değilsiniz.”

21 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Bulutların aşılanması ne demektir? Bulut halindeki su buharı yağmur, kar ya da dolu olarak yoğunlaşıp damla meydana getirebilmek için mutlaka bir atom, molekül ya da toz zerreciğine ihtiyaç duyar. Rüzgârlı bir günde havada bulut da varsa, bugün yağmur yağacak denir.

22 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Bunun sebebi; rüzgârın toz zerreciklerini buluta ulaştırması ile toz zerreciklerinin buluttaki su buharına çekirdeklik yaparak etrafına su biriktirmesi ve yağmur damlasını oluşturmasıdır.

23 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Yağmurların çoğunun dünyamızın dörtte üçünü kaplayan ve toprak bulunmayan deniz ve okyanuslara düşmesi nasıl açıklanır? Gece-Gündüz farkından dolayı oluşan alçak ve yüksek basınçlar rüzgârları oluşturur. Rüzgârlar dalgalanma ve çalkalanma meydana getirir.

24 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Bu dalgalanma ve çalkalanma sonucu tuzlu olan suyun sodyum, kalsiyum atomları havaya karışır, rüzgârın da etkisiyle yine bulutlara aşılanır ve yağmur oluşur. Bu olay özellikle kıyı bölgelerde dalgaların kıyıya, özellikle kayalara çarpmasıyla daha hızlı cereyan eder.

25 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri

26 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri

27 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Taberî bu ayetin tefsirinde öncelikle kelime manaları üzerinde durarak “لواقح” kelimesinin Arapçadaki kullanımlarını vermekte sonunda da bana göre bu konuda doğru olan:

28 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
أن الرياح لواقح كما وصفها به جلّ ثناؤه من صفتها، وإن كانت قد تلقح السحاب والأشجار، فهي لاقحة ملقحة، ولقحها: حملها الماء وإلقاحها السحاب والشجر: عملها فيه. “Rüzgârlar bulut ve ağaçları aşılasalar bile Allah’ın (c.c.) rüzgârın sıfatlarından biri olarak zikrettiği gibi hamildirler (taşıyıcı) “لواقح”. Rüzgârlar hem taşıyıcı hem de aşılayıcıdırlar. Taşıyıcı olması suyu taşıması; aşılayıcı olması ise bulut ve ağacı aşılaması yani onlar üzerindeki ameli yönüyledir.”, demektedir.

29 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Kelime manasını verirken zaten lakih kelimesinin rüzgar için kullanımında geçtiği gibi su buharını, çiği taşıması manasını tespit etmektedir. Ardından İbn Mes’ud (r.a.)’den: “يرسل الله الرياح فتحمل الماء، فتجري السحاب، فتدر كما تدر اللقحة ثم تمطر.” “Allah Teâlâ, rüzgârları bulutlara aşılama için gönderir. Onlar da suyu taşıyıp bulutlara karıştırır. Sonra bulutu sıkıştırıp bir aşı gibi akıtır.” rivayetini aktarır.

30 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Taberî, ayrıca İbn Abbâs (r.a.)’den: “تُلقح الشجر وتُمري السحاب.” “Rüzgârlar ağaçların ve bulutun aşılayıcısıdır” ve Katâde ’den “تلقح الماء في السحاب.” “Buluta suyu aşılar.” ve Dahhak’tan: “الرياح يبعثها الله على السحاب فتلقحه ، فيمتلئ ماء.” “Allah rüzgârları buluta gönderir, bulutu aşılar ve bulut su ile dolar” sözlerini nakleder.

31 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Taberî Tefsiri’nden aktardığımız yukarıdaki bilgilere dayanarak, onun yaklaşık 11 asır evvel yazdığı tefsirinde buradaki aşılama hadisesini adeta bugünün insanları gibi anladığını söyleyebiliriz.

32 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
O, bu ayetin tefsirinde, Abdullah b. Abbâs (r.a.)’den yaptığı rivayetle, bu ayetteki “لَوَاقِحَ” “aşılayıcılar, taşıyıcılar”ı yerde bitkilerin aşılanması, gökyüzünde ise bulutların aşılanması şeklinde yorumlamıştır.

33 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Bu yorumları yaparken esas aldığı Abdullah b. Abbâs ve Abdullah b. Mes’ud’dan yaptığı rivayete bakıldığında bu neticeye, sahabe anlayışına sadık kalarak ulaştığı ve devrimizden yaklaşık on bir asır önce yazılmış bir tefsirde, bugünün ilmî verilerine mutabık bilgiler sunulduğu görülür.

34 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Taberî, aşılanma hadisesini, on dört asır önce nazil olan Kur’ân’ın ayetlerinden, devrinin kültür ve idrakini aşarak günümüz anlayışına uygun bir şekilde ifade etmiştir ki, bu da Kur’ân’ı onun dupduru anlamasının ifadesidir.

35 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
2. Misal: (İsrâ, 17/12) وَجَعَلْنَا اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ آَيَتَيْنِ فَمَحَوْنَا آَيَةَ اللَّيْلِ وَجَعَلْنَا آَيَةَ النَّهَارِ مُبْصِرَةً لِتَبْتَغُوا فَضْلًا مِنْ رَبِّكُمْ وَلِتَعْلَمُوا عَدَدَ السِّنِينَ وَالْحِسَابَ وَكُلَّ شَيْءٍ فَصَّلْنَاهُ تَفْصِيلًا “Biz gece ve gündüzü kudretimizi gösteren iki delil kıldık. Gece delili ay’ı sildik, gündüz delili güneş’i aydınlatıcı yaptık ki hem Rabbinizin lütfedeceği nimetlerin peşine düşesiniz, hem de yılların sayısını ve hesabı bilesiniz. Biz her şeyi açık açık bildirdik.”

36 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Bilindiği gibi ay bize, sadece güneşten gelen ışıkları kısmen yansıtmaktadır. Bundan dolayı güneş gönderdiği ışıkla karanlığı gündüze çevirip her şeyi ayan beyan gösterdiği halde ay, belli ölçüde bir ışık yansıtsa da fazla bir şey gösteremez.

37 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Ayette de “…Gece delili ay’ı sildik, gündüz delili güneş’i aydınlatıcı yaptık.” buyrulmaktadır ki, bu mana, ayın ışığının kendisinden olmadığını göstermek bakımından fevkalade açıktır.

38 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Bundan ötürüdür ki, asr-ı saadetteki ilk müfessirler dahi bizim bugün anladığımız hususları rahatlıkla anlayabilmişlerdir.

39 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Mesela, ilk dönem müfessirlerinden İbn Abbâs, üç asır sonra İbn Cerîr, ayeti tefsir ederken bugün bizim anladıklarımıza uygun yorumlar getirmişlerdir. İbn Cerîr, yaklaşık 11 asır evvel yazmış olduğu tefsirinde İbn Abbâs’a atfederek ayeti şu şekilde yorumlar:

40 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
“قال ابن عباس: كان القمر يضيء كما تضيء الشمس، والقمر آية الليل، والشمس آية النهار، فمحونا آية الليل: السواد الذي في القمر.” “Gece ayeti olan ay da aynen güneş gibi bir ateş kütlesiydi, yani aydınlatıcı idi. Allah, güneşin ateşini olduğu gibi bırakıp ayın ateşini söndürdü. Ay gecenin ayeti, güneş ise gündüzün ayetidir. ‘Gece delili ay’ı sildik’ sözünde beyan edilen husus ayın yüzündeki karaltıdır.”

41 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Konuyla ilgili diğer bir ayette “…هُوَ الَّذِي جَعَلَ الشَّمْسَ ضِيَاءً وَالْقَمَرَ نُورًا” “O’dur ki Güneş’i bir ışık yaptı. Ay’ı da bir nûr kıldı…” (Yunus, 10/5) buyrulmaktadır. Güneş dev bir nükleer reaktör olarak Dünya’mızın hem ışık, hem de ısı kaynağıdır. Ay ise Güneş’ten aldığı ışığı Dünya’mıza yansıtır. Ay, Güneş gibi bizzat ısının ve ışığın kaynağı değildir.

42 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Güneş’in ve Ay’ın bu farklarına Kur’ân Güneş’i “ziya”, Ay’ı “nur” kelimeleriyle farklı şekilde tarif ederek dikkat çekmektedir. Güneş’i tarif eden “ziya” kelimesi ışığı tarif ettiği gibi aynı zamanda yakıcılığı, ısıyı da tarif etmektedir. “Ziya” kelimesine verilen anlamlarda “ziya”nın bizzat ısının ve ışığın kaynağını ifade etmesi, “nur” kelimesinin ise böyle bir vurguya sahip olmaması da ayette bu kelimelerin seçilmesindeki inceliği gösterir.

43 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Kur’ân’da Güneş için “ziya” sıfatından başka sıfatlar da kullanılmıştır. Güneş bir meşale, lamba veya kandile (سِرَاجًا) ya da pırıl pırıl yanan bir lambaya (وَهَّاجًا) benzetilmiştir. Bu ifadeler de Güneş’in yakıtını kendi içinden aldığına işaret eder. Meşale de, lamba da kendi içlerinde yanan ateş ile etrafa ısı ve ışık saçar. Bu ifadelerin Ay için kullanılmaması, sadece Güneş için kullanılması, Kur’ân’da her kelimenin nasıl yerli yerinde kullanıldığının delilidir.

44 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
3. Misal: (Enbiya, 21/30) “أَوَلَمْ يَرَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَنَّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ كَانَتَا رَتْقًا فَفَتَقْنَاهُمَا وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَاءِ كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّ أَفَلَا يُؤْمِنُونَ” “Hakkı, inkâr edenler görüp bilmediler mi ki göklerle yer bitişik (bir bütün) idi onları Biz ayırdık, hayatı olan her şeyi sudan yaptık. Hâla inanmayacaklar mı?”

45 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Kâinatın yaratılışı konusunda bilime yol gösteren teorilerin en çok kabul görenleri, Kur’ân’ın bildirdiği hususlara yaklaşmaktadır. Güneş sisteminin oluşumu, şöyle izah edilmektedir:

46 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
“Güneş ve gezegenler, önce bir bulutu andıran gaz ve toz (nebula) halinde idi. Bu kütle, çekim kuvvetinin etkisiyle dönmeye ve soğumaya başladı. Bu dönüşün süratli olması sebebiyle yoğunlaşan ana kütlelerden bazı parçalar kopup, ana kütlelerin etrafında dönmeye devam ettiler... Gezegenler nihâyet iyice soğuyarak bugünkü şekillerini aldılar.”

47 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Taberî bu ayet-i kerimeyi tefsir ederken öncelikle “رَتْق” ve “فَتْق” kelimelerinin manalarını açıklıyor. “رَتْق”ın, delik bulunmayan, bitişik ve söküğün birbirine bağlanması, birleştirilmesi manasına geldiğini “فَتْق”ın ise, koparıp ayırmak manasında olduğunu belirtiyor.

48 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Daha sonra Taberî, ayette geçen “رَتْق” ve “فَتْق” bitişik olma ve ayırma ile ilgili farklı görüşleri rivayetler halinde verir: a. Bu ayetle göklerin ve yerin bitişik, yapışık olduğu Allah’ın aralarını hava ile ayırdığı kastedilmiştir. Bu hususta Abdullah b. Abbâs (“كانتا ملتصقتين.” “İkisi -gökle yer- bitişik idi”; “كانتا ملتصقتين، فرفع السماء ووضع الأرض” “İkisi -gökle yer- bitişik idi, Allah göğü yükseltti, yeri ise indirdi” ),

49 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Dahhâk (“سمعت الضحاك يقول في قوله( أَنَّ السَّمَاوَاتِ وَالأرْضَ كَانَتَا رَتْقًا فَفَتَقْنَاهُمَا ) كان ابن عباس يقول: كانتا ملتزقتين، ففتقهما الله.” “Dahhâk’tan “göklerle yer bitişik (bir bütün) idi onları Biz ayırdık” sözü ile ilgili İbn Abbâs’ın: ‘O ikisi bitişik idi, Allah onları ayırdı’ dediğini işittim”),

50 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Hasan Basrî ve Katâde’den (“كانتا جميعا، ففصل الله بينهما بهذا الهواء.” “O ikisi gökle yer beraberdi, Allah ikisi arasını bu havayla ayırdı”) şeklindeki rivayetleri zikreder.

51 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
b. Gökler bir tabaka halinde bitişik idi. Allah onları ayırdı ve yedi kat gök yaptı. Aynı şekilde yeryüzü de bitişik idi. Allah onu da ayırdı ve yedi kat yer yaptı, manasındadır. Bu konuyla ilgili Hasan Basrî, Mücâhid, Ebu Salih ve Süddî’den yaptığı rivayetlerle delil getirir.

52 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
c. Gök “رَتْق” ratk bitişik idi yağmur yağdırmıyordu ve yeryüzü de aynı şekilde “رَتْق” ratk bitişik idi ot bitmiyordu; sonra Allah göğü “فَتْق” fatk etti ayırdı yağmur yağdırdı, yeri de “فَتْق” fatk etti ayırdı ot bitirdi, manası kastedilmiştir. Bu konuda da İkrime, Atiyye ve İbn Zeyd’den rivayetleri zikretmiştir.

53 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
d. Ayette “فَفَتَقْنَاهُمَا” denilmiştir, zira gece gündüzden önceydi, Allah gündüzü geceden ayırdı. Taberî, bu hususta da Abdullah b. Abbâs’tan Allah’ın geceyi gündüzden önce yarattığı ile ilgili bir rivayeti vermektedir.

54 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Taberî’nin yukarıdaki zikrettiği rivayetlere baktığımızda İbn Abbâs’ı, onun talebelerinden Mücâhid’i ve tâbiînin imamlarından Hasan Basrî gibi önemli şahsiyetleri görmekteyiz.

55 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Bu görüşlerden şöyle bir neticeye ulaşabiliriz: Başlangıçta gök ile yer arasında herhangi bir münasebet yoktu. Çünkü o zamanlar, gök ve yer bir ateş parçası veya duman halindeydi. “ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاءِ وَهِيَ دُخَانٌ” “Sonra iradesi bir gaz, duman halinde olan göğe yöneldi.” (Fussilet, 41/11) ayetiyle bu durum ifade edilmektedir.

56 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Daha sonra ise bu kopukluk dönemi sona ererek gök ile yer arasında bir münasebet başlamıştır. Gökyüzünden güneş vasıtasıyla ısı ve ışık gelecek, ayetin devamındaki “وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَاءِ كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّ” “Hayatı olan her şeyi sudan yaptık” ifadesiyle yeryüzünde de sular yaratılmış, sonra buharlaşmalar, atmosfer ve bulutlar oluşmuş, yağmur yağmıştır. Neticede dünyada hayata müsait bir ortam oluşmuştur.

57 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Kâinatın oluşumuyla ilgili Georges-Louis Leclerc Buffon ( ), Immanuel Kant ( ), Pierre Simon Laplace ( ), James Clerk Maxwell ( ), Sir James Jeans ( ) ve Niels Bohr’un ( ) gibi bilim adamlarının ortaya koydukları faraziyeler asırlar boyu birbirlerinden etkilenerek teşekkül etmiş varsayımlardır.

58 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Bunların en erkeni Kur’ân’ın nüzulünden 11 asır sonra ortaya atılmış ve süreç içerisinde gelişerek devam etmiştir. Fakat Kur’ân 14 asır önce “أَوَلَمْ يَرَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَنَّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ كَانَتَا رَتْقًا فَفَتَقْنَاهُمَا وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَاءِ كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّ أَفَلَا يُؤْمِنُونَ” “Hakkı, inkâr edenler görüp bilmediler mi ki göklerle yer bitişik (bir bütün) idi onları Biz ayırdık, hayatı olan her şeyi sudan yaptık. Hâla inanmayacaklar mı?” (Enbiya, 21/30)

59 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Yukarıdaki ayet farklı bir üslup kullanarak, teferruata girmeden her şeyi Allah’ın iradesine ve kudretine bağlayarak meseleyi halletmiştir.

60 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Taberî de Sahâbe ve Tabiîne dayanan rivayetlerle son asırlardaki bilimsel ve teknolojik gelişmelerle ancak anlaşılabilmiş olan kainatın yaratılışıyla alakalı hususları kendi çağını aşarak günümüz anlayışına yakın bir şekilde anlamıştır.

61 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Ayrıca Taberî’nin ayetlerin tefsiri ile ilgili kullandığı rivayetlerin veya kendi görüşünün bugünün bilimsel verileriyle örtüşüp örtüşmemesine değil onun ayetlere bilimsel olarak yaklaşıp yaklaşmadığına odaklanmamız daha önemli bir husus olarak görünmektedir.

62 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
4. Misal: (Ra’d, 13/2) “اللَّهُ الَّذِي رَفَعَ السَّمَاوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا” “Allah O’dur ki gökleri, sizin de görüp durduğunuz gibi, direksiz yükseltti.” Bu ayet ayrıca “Allah gökleri, sizin göremediğiniz birtakım direklerle yükseltti.” şeklinde de çevrilebilir.

63 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Taberî, bu ayeti tefsir ederken yukarıdaki mealde gösterdiğimiz iki görüşü de rivayetleriyle birlikte nakletmektedir. Buna göre ilk görüş olarak “Allah gökleri, sizin göremediğiniz birtakım direklerle yükseltti.” şeklindeki tefsiri ve bu konudaki rivayetleri sıralamaktadır.

64 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
“عن عكرمة قال: قلت لابن عباس: إن فلانًا يقول: إنها على عمد يعنى السماء؟ قال: فقال: اقرأها (بغير عمَدٍ ترونها): أي لا ترونها .” bu rivayette İkrime’nin İbn Abbâs’a birinin gökyüzünün direklere dayandığını söylediğini sorması üzerine İbn Abbâsın (بغير عمَدٍ ترونها) ayetini okuduğunu ve onun buradaki ayetin manasını “görmediğiniz direklerle” şeklinde verdiğini belirtiyor.

65 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Yine “عن مجاهد في قوله:(بغير عمد ترونها) ، قال: بعمد لا ترونها.” Mücâhid’den yaptığı rivayette de aynı hususa işaret ediliyor. Ayrıca Katâde ve İkrime’nin İbn Abbâs (r.a.)’den yaptıkları rivayetlerde benzer ifadeler yer alıyor.

66 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Taberî bu görüş sahiplerinin bu neticeye ulaşmalarının sebebini ise Arap dilcilerinin “kelamın sonundaki olumsuzluk manasını kelamın başına almaları” şeklindeki görüşlerinden kaynaklandığını misallerle gösteriyor

67 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Taberî, ardından “Allah O’dur ki gökleri, sizin de görüp durduğunuz gibi, direksiz yükseltti.”, görüşünü İyâs b. Muâviye’den: “السماء مقبّبة على الأرض مثل القبة.” “Semâ, yeryüzünün üstünde kubbe gibi yapılmıştır.” ve Katâde’den: “رفعها بغير عمد.” “Gökyüzünü direksiz yükseltti.” rivayetleri ile destekleyerek vermiştir.

68 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Taberî, “Allah O’dur ki gökleri, sizin de görüp durduğunuz gibi, direksiz yükseltti” şeklindeki ikinci görüşü tercih ettiğini belirtir. Bu konuda Ahmed Muhammed Şâkir’in dipnotta belirttiği gibi Taberî, tercihini belirtirken kullandığı ifadelerle aslında kendisinin dikkat, ihtiyat, anlayış, akıl ve Allah korkusunu göstermektedir.

69 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Burada Taberî’nin objektifliğine de işaret etmekte fayda vardır. Tebliğin başından beri zikrettiğimiz ayetlerin tefsirinde görüldüğü gibi Taberî, kendisi kabul etmese veya o görüşte olmasa bile ayetin tefsiri ile ilgili diğer görüşleri de açık ve net bir şekilde nakletmektedir.

70 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Mesela, bu ayetle ilgili naklettiği diğer görüşte Allah’ın semâları direksiz olarak başımızın üzerinde tuttuğu, ancak bu tutma hadisesinin gözle görülebilecek cinsten olmadığından, dolayısıyla bu direkleri bizim görüp hissedemeyeceğimiz açıkça vurgulanmaktadır.

71 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Zira bu hadiseyi (çekme ve itme kanununu) 20. asırda yaşayan insanlar gözle değil fakat, ilimle bilecek ve keşfedecekti. Yani bütün cisimler, bir çekme ve itme kanunu içinde hareket etmektedirler. Ra’d, 13/2 ayetinin icmalen ortaya koyduğu bu tespit oldukça mühimdir.

72 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Nitekim Newton ( ) ve sonra da Einstein ( ) gibi bilim adamları çekme ve itme kanunu hakkında farklı mütalaalarda bulunmuşlardır ama, yinede meselenin gerçek mahiyeti tam olarak ortaya konulamamıştır. Burada esas bilinmesi gereken husus Cenab-ı Hakk’ın bu iki zıt kuvvetle gökleri direksiz olarak ayakta tutmasıdır.

73 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Sonuç: Sonuç olarak yukarıda zikrettiğimiz hususlardan aşağıdaki neticeleri çıkarabiliriz: 1. Taberî, sahabe ve tabiînden, onların Kur’ân ayetleri ile ilgili tecrübe ve gözleme dayalı yorumlarını naklederek onların görüşlerini öne çıkarmıştır.

74 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
2. Taberî’nin ayetlerin tefsiri ile ilgili kullandığı rivayetlerin veya kendi görüşünün bugünün bilimsel verileriyle örtüşüp örtüşmemesi değil onun ayetlere bilimsel olarak yaklaşıp yaklaşmaması daha önemli bir husus olarak görünmektedir.

75 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
3. Tefsir ettiği bazı ayetlerde görüldüğü üzere kendi yorumları ile de gökyüzü, uzay ve fen bilimlerinin sahasına giren hususlarda yaşadığı devrin şartlarında bulunması imkânsız yorumlar yapmıştır. Burada Taberî’nin o günün şartlarında yaptığı tespitlerin bugünün bilimsel verileriyle örtüşmesinin ötesinde onun ayetin ilmî ve bilimsel yönüne temas etmesi de son derece önemlidir.

76 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
4. Çağını aşan yorumları yapabilmesinin sebebi ise kendi dönemindeki felsefecilerin ve tabiat bilimcilerin fen bilimleri hakkındaki nazariyelerini dikkate almayarak, kesinliğinden hiçbir şekilde şüphe edilemeyecek olan bizzat Kur’ân-ı Kerim’in lafızlarının ifade ettiği manaları yakalamaya çalışmasıdır.

77 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Bunu yaparken de kendi dönemindeki bilimsel veriler yerine rivayet malzemesini kullanması önemli bir husustur. Bu durum ona kendi devrinin önünde o günün şartları çerçevesinde fennî keşif kabul edilebilecek tespitler yapma imkânı tanımıştır.

78 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
5. Taberî, tefsirinin adı gibi (Câmi‘u’l-Beyân ‘an Te’vîli Âyi’l-Kur’ân) Kur’ân’a cami’ yani bütüncül yaklaşmış ve tek yönlü yada tek açıdan bir bakış içerisine girmemiştir.

79 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Onun Kur’ân’a bütün yönleriyle ve farklı açılardan bakarak geliştirdiği yorum yöntemindeki fıtrîlik ve Kur’ân’ın ruhuna uygunluk onu belli bir ilmin ve bakış açısının etkisinde kalmaktan kurtarmıştır. Dolayısıyla bu durum ona Kur’ânî hakikatleri en doğru ve en parlak şekilde yansıtma imkânı vermiştir.

80 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
6. Tarihi süreç içerisinde Kur’ân tefsirinin çeşitleri olarak rivayet, dirayet, sûfî, felsefî, fıkhî, fennî/ilmî, edebî-ictimaî ve lugavî vb. ortaya çıkmıştır.

81 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Bundan hareketle Taberî’inin ortaya koyduğu metotta olduğu gibi, her bir ayetin mana ve muhtevasına göre yorumlanması, yani fıkha dair ayetlerin fıkıh, edebî ayetlerin edebiyat, fenne ve felsefeye dair ayetlerin de fen bilimlerinin verileri dikkate alınarak yorumlanması gerektiği açıktır.

82 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Taberî gerek tercihleriyle gerekse rivayetleri Tefsiri’ne alıp nakletmesiyle Kur’ân’da bulunan ilmî hakikatlere temas etme noktasında önemli bir konumdadır, diyebiliriz.

83 Taberî Tefsiri’nde Kevnî Âyetlerin Tefsiri
Teşekkürler…


"Kur’ân ve İlmî Hakikatler-2 (Uluslar Arası Sempozyum)" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları