Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

GENEL EKONOMİ DOÇ. DR. ÖMER BEYHAN.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "GENEL EKONOMİ DOÇ. DR. ÖMER BEYHAN."— Sunum transkripti:

1 GENEL EKONOMİ DOÇ. DR. ÖMER BEYHAN

2 EKONOMİ BİLİMİ:(İktisat): Ekonomi bir bilim dalı olarak, kaynakların sınırlı, buna karşılık insanoğlunun ihtiyaçlarının sonsuz olması nedeniyle, çeşitli sorulara yanıt arayan bir bilim dalı olarak ortaya çıkmış ve gelişme göstermiştir. Ekonomi Bilimi, bu yönüyle kısıtlı kaynaklar ile hangi malın, kimin için, ne miktarda üretileceği ve kimler tarafından tüketileceği sorularına ve fiyatın oluşum mekanizmasını algılamaya çalışan bir bilim dalıdır. Ekonomi Bilimi çeşitli sorulara yönelik cevapları Mikro ve Makro İktisat (Ekonomi) başlıkları altında aramaktadır. Ekonominin mikro üniteleri olarak tüketicilerin ve firmaların ekonomik davranışlarını, ihtiyaç, fayda, değer ve fiyat kavramlarının tanımlarını gerçekleştiren Mikro Ekonomi, piyasa türlerini, piyasaların işleyiş mekanizmasını ve farklı piyasa koşullarında firma dengesinin nasıl oluştuğunu da araştırmaktadır. Makro Ekonomi alanı ise, ülke ekonomisi ve dünya ekonomisini ilgilendiren konu başlıklarını inceleyen bir ana alt daldır. İstihdam, büyüme, enflasyon, kamu dengesi, dış ticaret, ödemeler dengesi gibi konu başlıkları makro ekonominin ilgi alanına girer.

3 İnsanoğlu ilkel kavim yaşantısı içerisinde temel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak çeşitli malları temin etme mücadelesine giriştiğinden bu yana ekonomi kavramı ile özdeşleşmiştir. İlkel kavim yaşantısı içerisinde ihtiyaçların karşılanmasına yönelik olarak, trampa ekonomisi dediğimiz malın malla takas edildiği bir mübadele şekline bağlı olarak, insanoğlu ihtiyacı olan çeşitli malları temin etmeye çalışmıştır. Bu nedenle, insanoğlunun ekonomi ile bağlantılı olarak ilk tanıştığı kavramlar, ihtiyaç, fayda, değer ve fiyat kavramları olarak tarif edilebilir.

4 İHTİYAÇ: İhtiyaç, karşılanmadığı zaman acı ve üzüntü, karşılandığında ise mutluluk (haz)veren bir duygudur. İnsanın hayatta kalabilmesi için mutlaka karşılanması gereken ihtiyaçlara (soluma, gıda, giyinme, barınma, savunma vb.) “hayati”; “biyolojik” veya zorunlu ihtiyaçlar, bu kapsama girmeyenlere ise kültürel ve sosyal ihtiyaçlar adı verilir. Bu süreç, İhtiyaçlar Hiyerarşisi veya İhtiyaçlar Piramidi ile açıklanmaya çalışılmıştır. Piramidin tabanında, zorunlu, piramidin orta bölümünde kültürel ve piramidin tepesinde sosyal ihtiyaçlar yer almaktadır.

5 FAYDA: Mal veya hizmetlerin herhangi bir ihtiyacı giderebilme yeteneği veya derecesidir. Tüketici herhangi bir malı kullandığında bundan bir tatmin elde eder. Tüketicinin elde ettiği bu tatmine “fayda” diyoruz. Örneğin, vücudumuzun temel ihtiyaçlarını karşılama özelliğine sahip olan su faydalıdır. Fayda bir başka açıdan, herhangi bir mal ve hizmetin, taşıdığı özelliklere bağlı olarak, her hangi bir ihtiyacı giderebilme yeteneği ise, her tüketicinin aynı maldan elde ettiği fayda farklılık gösterebilir.

6 DEĞER: Mal ve hizmetlere verilen öneme “değer” denir
DEĞER: Mal ve hizmetlere verilen öneme “değer” denir. Birey ve/veya toplum, bir mal veya hizmetin değerini, o mal ve hizmetin sağladığı fayda, o mal veya hizmetin yeryüzünde bol veya kıt olması ve o mal ve hizmetin kalitesine bağlı olarak tayin eder. Eğer, bir malın değeri sadece sağladığı fayda ile ölçülebiliyor olsa idi, suyun elmasdan daha değerli olması gerekirdi. Ancak, insanoğlu bir malın değerini belirlerken, bir mal ve hizmete tüketiciler ne kadar sınırlı ölçüde ulaşabiliyor ise, o ölçüde değer vermektedir. Yani, insanoğlunun bencil olması, sınırlı sayıda mal veya hizmete daha yüksek bir değer biçilmesine neden oluşturmaktadır. Dolayısı ile, malın sağladığı fayda, malın bol veya kıt olması ve malın kalitesi, yani üç farklı unsurun birleşimi malın değerinin belirlenmesini sağlamaktadır.

7 FİYAT: Bir mal veya hizmetin değerinin parasal ifadesine 'fiyat' denilmektedir. Her hangi bir mal veya hizmetin değeri, o ekonomide geçerli olan ortak değer ölçüsü ile parasallaştırılarak fiyata dönüştürülür. Bu ortak değer ölçüsünün mutlaka bugünkü anlamda kağıt ve madeni para olması şart değildir. İlkel kavim yaşantısında para niyetine kullanılmış tarımsal ürünler, metal parçaları, kolyeler ve altın ve gümüş para da ortak değer ölçüsü olarak değerlendirilmelidir ve kullanılmışlardır.

8 Bir ulusal ekonomide, onbinlerce mal ve hizmetin değeri ortak değer ölçüsü ile fiyata dönüştürüldükten sonra, ortaya çıkan fiyat topluluğuna fiyatlar genel seviyesi veya fiyatlar genel düzeyi denmektedir. Fiyat istikrarı, bir ulusal ekonomi için vazgeçilmez bir unsurdur. Merkez Bankası'nın asli fonksiyonu fiyat istikrarını sağlamaktır. Günümüzde, sıfıra yakın oranlarda, yani yıllık bazda yüzde 1'lik, yüzde 2'lik enflasyona sahip gelişmiş ekonomiler, göreceli olarak fiyat istikrarına sahip ülkeler olarak kabul edilmektedir. Nitekim, AB kriterine göre yıllık enflasyon oranı tavanı, en düşük enflasyon oranına sahip 3 AB ülkesinin ortalama enflasyon oranına 1,5 puanın eklenmesi ile bulunur ki, bu oranın 2002 yılı için geçerli olan değeri yüzde 2.7'dir.

9 ENFLASYON VE DEFLASYON: Bir ulusal ekonomide, fiyatlar genel seviyesinin veya düzeyinin düzenli ve sürekli olarak artması veya yükselmesi sürecine enflasyon denir. Enflasyon, Latince Inflatio; yani şişkinlik kelimesinden türetilerek oluşturulmuş bir kavramdır. Mal ve hizmetlerin fiyatlarını temsil eden fiyatlar genel seviyesindeki düzenli ve sürekli azalma veya düşüş ise deflasyon olarak adlandırılır. Örneğin, Japonya son 7 yıldır deflasyon sorunu yaşamaktadır. Bir ulusal ekonominin enflasyon veya deflasyon tehdidinde olup olmadığı, oluşturulan fiyat indeksleri ile hesap edilir. Türkiye'de bu hesaplama, Tüketici Fiyatları İndeksi TÜFE ve Toptan Eşya Fiyatları İndeksi TEFE kullanılarak hesap edilmektedir.

10 DEVALÜASYON VE REVALÜASYON: Bir ülkenin para biriminin ulusal sınırlar içerisinde enflasyon nedeniyle değer yitirmesi sonucu, ülkenin para biriminin değerinin yabancı paralar karşısında değerinin ayarlanması ve bu nedenle ülkenin yerel para birimi cinsinden döviz kurlarının değer kazanması sürecine devalüasyon, ülkenin para birimi değer kazandığında, yabancı paralarının döviz kuru cinsinden değer yitirmesi sürecine de revalüasyon denmektedir. Devalüasyon ve revalüasyon, yanı ülkenin para biriminin diğer ülke paraları cinsinden değerinin dalgalanması, o ülkenin rekabet durumu derinden etkilemektedir. Bir ülkenin para biriminin yabancı paralar karşısındaki değeri Merkez Bankası müdahalesi ile korunuyor ise gerçekçi bir kurdan söz etmek zordur. Merkez Bankalarının uyguladığı farklı döviz kuru politikalarının bu anlamda etkileri görülmektedir. Para biriminin yabancı paralara veya altına dönüştürülmesine yönelik kısıtlamalar ise bir başka sorundur. Buna karşılık, para birimi, diğer paralar ve altına serbestçe dönüştürebiliyor ise, bu duruma Konvertibilite denir.

11 MAL VE HİZMET: İnsanın ihtiyaçları mallar ve hizmetlerle karşılanır
MAL VE HİZMET: İnsanın ihtiyaçları mallar ve hizmetlerle karşılanır. İhtiyaçları temin özelliğine sahip herşeye “mal” denir. Ekmek, ayakkabı birer mal iken, berberin saç kesmesi veya doktorun hasta muayene etmesi birer “hizmet”tir. ÜRETİM: İnsan ihtiyaçlarını gidermekte kullanılacak mal hizmetlerin yaratılması, elde edilmesi veya meydana getirilmesi sürecidir. Mal veya hizmetlerin üretimi üretim faktörleri kullanılarak gerçekleştirilir. Ekonomi bilimi, mal ve hizmetlerin üretilmesinde kullanılan üretim faktörlerini doğal kaynaklar, emek, sermaye ve girişim üretim faktörleri ile tanımlamıştır. Üretilen malların bir kısmı ileride kullanılmak üzere bozulmadan saklanıyorsa, saklanan bu kısma "stok” adı verilir.

12 ÜRETİM FAKTÖRLERİ: Firmaların mal ve hizmet üretimi gerçekleştirmek için kullanmak zorunda oldukları her unsur üretken kaynaklar veya üretim faktörleri olarak adlandırılır. .Bu faktörler, üretimi gerçekleştirmek için kullanılan Doğal Kaynaklar (Hammadde ve Toprak), Emek (İşgücü), Sermaye (Milli Servet) ve Girişim (Teşebbüs) üretim faktörleridir. Doğal kaynaklar üretim faktörü, hammadde ve topraktan oluşur. Toprak tarım ve taş ve toprağa dayalı sanayi benzeri alanlarda hammadde olma ve mal ve hizmet üretimi için kurulacak bir tesisin inşası için gerekli olan arazi anlamında gayrimenkul olma özelliği ile ortaya çıkar.

13 Emek insanın kafa ve vücut çabasıdır
Emek insanın kafa ve vücut çabasıdır. Emek üretim faktörü bir ulusal ekonomide istihdam edilen işgücünü temsil eder. En vasıfsız iş gücünden en tepe yöneticiye kadar üretimde görev alan her birey emek faktörü içerisinde yer alır. Bir bireyin emek üretim faktörü içerisinde yer alması, alın teri karşılığında ücret alması ile mümkün olabilir. Sermaye üretim faktörü, bir ulusal ekonomide mal ve hizmetlerin üretilmesi, üretildikten sonra tüketim merkezlerine taşınması ve tüketilmesi için kullanılan tüm alt ve üst yapı unsurlardır. Binalar, demirbaş, yollar, köprüler, barajlar, fabrikalar, makineler, taşıt araçları, içme suyu veya doğal gaz sistemleri, yani yer üstünde ve altında bulunan tüm fiziki unsurlar sermaye üretim faktörü kapsamına girer ve tüm bu değerlerin toplamı Milli Servet’i temsil eder.

14 Girişim üretim faktörü ise, diğer üç üretim faktörünü piyasalarından temin eden ve mal ve hizmet üretimini organize eden faktördür. Mal ve hizmet üretiminin gerçekleşmesi için yatırım yapan ve birikimlerini kaybetme riskini göze alarak mal ve hizmet üretiminde görev alan üretim faktörüdür. Bir nevi orkestra şefidir. Üretim faktörleri GSMH nın ortaya çıkmasına sağladıkları katkı nedeniyle Milli Gelir'den bir pay almaya hak kazanırlar. Milli Gelir'den doğal kaynaklar üretim faktörünün aldığı paya rant, emek üretim faktörünün aldığı paya ücret, sermaye üretim faktörünün aldığı paya faiz ve girişim üretim faktörünün aldığı paya ise ise kar geliri diyoruz. Milli Gelir ülkenin ulusal sınırları içerisinde mal ve hizmet üretiminde görev alanlara ödediğimiz faktör gelirlerini tanımlamaktadır. Eğer, Türk vatandaşı olup, dünyanın başka ülkelerinde mal ve hizmet üretiminde görev alan insanlarımız var ise, örneğin yurt dışındaki işçilerimiz, onların yabancı ülkelerde kazandıkları üretim faktör gelirlerini Türkiye'ye göndermeleri halinde, yurtdışından gelen rant, ücret, faiz veya kar cinsinden faktör gelirlerine ise Dış Alem(den gelen) Faktör Gelirleri denilmektedir.

15 İKTİSADİ (EKONOMİK) SİSTEM: Toplumu oluşturan bireylerin yetenekleri ve aldıkları eğitim ölçüsünde mal ve hizmet üretiminde görev almaları sonucunda oluşan sosyal organizasyona İktisadi Sistem (Ekonomik Sistem) denilmektedir. Bugüne kadar uygulanabilmiş veya uygulaması süren 2 ekonomik sistem, Kapitalist ve Kollektivist Ekonomik Sistem’lerdir. İlkinde makine ve teçhizatın mülkiyeti sermaye sınıfında, ikincisinde mülkiyet işçi sınıfındadır. İktisadi sistem, ulusal ekonomide ihtiyaçlar ile üretim arasında dengeyi en etkin şekilde sağladığı savunulan bir mekanizmanın bütünüdür. İktisadi sistemleri kapalı ekonomi sistemleri ve mübadele ekonomisi sistemleri olarak ta iki grupta toplamak mümkündür. Kapalı ekonomi sisteminde üreticiler yalnız kendi gereksinimleri için üretimde bulunurlar. Gereksinimler basit olduğundan üretim tekniği de ilkeldir. Mübadele ekonomisi sistemlerinde ise, her birey kendi gereksinmesinden çoğunu üretip bu fazlayı, diğer gereksinmelerini karşılamak için ihtiyaç duyduğu, ama üretemediği mallarla mübadele eder. Bu sonucu yaratan, iş bölüşümü ve uzmanlaşmadır.

16 FİYAT TEORİSİ: Fiyat herhangi bir malın mübadele veya değiş tokuş değeridir. Uygarlık tarihi boyunca insanoğlu malların ve hizmetlerin değerlerinin kökenlerini ve değerlerinin birbirlerinden farklı oluşlarının nedenlerini merak etmişlerdir. Fiyat teorisi de, mal ve hizmet fiyatlarının nasıl oluştuğunun analiz edilmesidir. TÜKETİCİ DENGESİ: Tüketicinin mal ve hizmetleri kullanarak fayda sağladığını biliyoruz. Tüketicinin amacı ise, belli şartlar altında ulaşabileceği en yüksek faydaya ulaşmaktır. Bu amaca ulaştığında tüketici dengededir. Bu durumda tüketici dengesi; tüketicinin belli şartlarda en yüksek tatmini elde ettiği durumdur.

17 PİYASA DENGESİ: Piyasa dengesi, bir malın talep edilen miktarının arz edilen miktarına eşit olması durumudur. Piyasanın dengede olması için satıcıların satmak istedikleri, veya satmayı planladıkları, miktarın fiilen sattıkları miktara ve alıcıların satın almak istedikleri veya satın almayı planladıkları miktarın, fiilen satın aldıkları miktara eşit olması gerekir. PİYASA EKONOMİSİ: üreticilerin ve tüketicilerin, arz ve talep koşullarına bağlı olarak aldıkları ekonomik kararlara uygun kaynak dağılımının gerçekleştiği ekonomik yapı için kullandığımız bir tanımlamadır

18 FİRMA MALİYETLERİ: Firmalar mal ve hizmet üretimi esnasında toplam sabit maliyetlere ve toplam değişken maliyetlere katlanırlar. Her ikisinin toplamı firmanın katlandığı toplam maliyeti verir. Toplam sabit maliyet, üretim olsun veya olmasın firmanın katlanmak zorunda olduğu maliyetlerdir. Bu nedenle, birim sabit maliyet üretim arttıkça değişen ve azalan bir doğruya sahiptir. Yani, üretilen birim arttıkça, üretilen mal başına birim sabit maliyet azalır. Toplam değişken maliyet ise, üretim oldukça ortaya çıkan bir maliyettir ve bu nedenle sıfır orijininden başlar. Birim değişken maliyet ise, üretimin belirli bir aşamasına kadar sabit bir değer olarak giden, belirli bir aşama geçildikten sonra küçük bir sıçrama ile yine sabit bir değer olarak devam eden bir merdiven şeklindeki doğruyla temsil edilir.

19 FİRMA DENGESİ: Kar, belli bir miktar ürünün satışından elde edilen para veya satış hasılatı ile, o miktar ürünün maliyeti arasındaki farktır. Karlılık, işletme sermayesinin erimemesi için mutlaka ulaşılması gereken bir değerdir. Firmanın amacı karın azamileştirilmesidir. Kar azamileşince firma dengededir. Firmanın karının azami olmasının ilk şartı, marjinal maliyetin marjinal hasılata eşit olmasıdır. İkinci şart, bu eşitliğin sağlandığı yerde marjinal maliyet eğrisinin yükselen bir eğri olmasıdır. Kronik enflasyonun geçerli olduğu ülkelerde ise yalnızca kar etmek yeterli değildir, aynı zamanda enflasyonun üzerinde bir kar gerekli ve zorunludur.

20 GSMH: Gayri Safi Milli Hasıla, kabaca bir yıl içerisinde bir ulusal ekonomide üretilen mal ve hizmetlerin toplam katma değerine, ithalattan elde edilen vergi gelirleri ve net dış alem faktör gelirlerinin eklenmesi ile bulunan bir değerdir. Bir ulusal ekonominin ulusal sınırlar içinde ve dışında oluşturduğu bir yıla mahsus en büyük değerdir. Gayri Safi Milli Hasıla'nın üretilmesinde Milli Servet kullanılır. Türkiye'nin tahmini milli serveti 2.5 trilyon dolar civarındadır ve Türkiye her yıl milli servetinin yüzde 7.5 ile 10'u arası bir GSMH üretmektedir. Oysa, ABD'de bu oran yüzde 50 seviyelerindedir. Yani, Türkiye verimlilik açısından sorunlu bir ekonomidir. GSMH, iki şekilde hesap edilmektedir.

21 1.Nominal GSMH 2. Reel GSMH. Eğer, GSMH hesaplamanın yapıldığı yıl geçerli olan mal ve hizmet fiyatları; yani cari fiyatlar kullanılarak hesap ediliyorsa, içinde enflasyon veya deflasyondan kaynaklanan deformasyonu da taşıyor demektir. Bu nedenle, fiyat hareketlerinin aldatıcı etkisinden temizlemek için ayrıca Reel GSMH hesaplanır. Reel GSMH; belirli bir baz yılın mal ve hizmet fiyatları dikkate alınarak, yani Türkiye için enflasyondan arındırılmış olarak hesap edilen bir GSMH değeridir. Bir yılın nominal GSMH değeri, enflasyondan, daha doğru bir değişiklikle fiyatlardaki dalgalanmalardan arındırılarak, elde edilen değerlerdir. Reel GSMH değerine dönüştürülecek ise, bunun için Deflatör kullanılır. GSMH Deflatörü, nominal serileri reel serilere dönüştürmek amacıyla kullanılan bir endekstir.

22 BÜYÜME: Ekonomik büyüme reel GSMH daki artıştır
BÜYÜME: Ekonomik büyüme reel GSMH daki artıştır. Bir ekonomide daha çok mal ve hizmet üretildiği sürece, reel GSMH artar ve toplum daha fazla tüketme olanağına kavuşur. Reel GSMH da, bir önceki döneme göre meydana gelen yüzde artış oranına “ekonomik büyüme oranı” denmektedir. Yani, 2002 yılının Reel GSMH oranı, 2001 yılının Reel GSMH oranına bölündüğünde veya oranlandığında çıkan yüzdesel değişim değeri, o ekonominin ekonomik büyüme hızıdır. DURGUNLUK, RESESYON, DEPRESYON: Eğer, bir ulusal ekonomide ekonomik büyüme yavaşlıyor ise bu durum durgunluk (stagnation) olarak tanımlanır. Kabul edilebilir ölçüde kısa bir zaman dilimi için (6 ay ile 1 yıl arası) ekonomik büyümede bir gerileme yaşanır ise bu durum resesyon olarak tanımlanmaktadır. Ancak, eğer ekonomik büyümede gözlemlenen gerileme şiddetli ve derin ise ve uzun bir zaman dilimini kapsıyor ise, bu tür bir gerilemeyi depresyon olarak tanımlıyoruz. Örneğin, 1929 Buhranı gibi

23 STAGFLASYON: İngilizce durgunluk (stagnation) ve enflasyon (inflation) kelimelerinin birleştirilmesinden üretilmiş olan stagflasyon, ekonominin durgunluğun yaşandığı bir ortamda yüksek bir enflasyon ve işsizliği de beraber yaşaması sürecidir. Yani, üç ekonomik sorun bir arada yaşanmaktadır. Bu durum, Phillips Eğrisi yaklaşımının da artık 1970'li yılların dünyasında geçerli olmadığını göstermiştir. Özellikle, Vietnam Savaşı ile birlikte ABD ekonomisinde görülen sorunlar ve Petrol Krizi ile birlikte dünyanın önde gelen ekonomilerinde 1970'li yıllarda gözlemlenmiş bir özel ekonomik dengesizlik sürecidir.

24 MİLLİ GELİR: Ekonomi Bilimi'nin tanımladığı dört üretim faktörü olan doğal kaynaklar, emek, sermaye ve girişim üretim faktörlerine dağıtılan rant, ücret, faiz ve kar gelirlerinin toplamı Milli Gelir'i verir. Milli Gelir, GSMH değerinden amortismanlar ve Dolaylı Vergiler düşürüldükten sonra bulunan bir değerdir. Milli Gelir, üretim faktörleri arasında, her bir üretim faktörünün mal ve hizmet üretimine kattığı ve hakettiği pay kadar dağıtılabiliyorsa, yani bir haksızlık söz konusu değilse, bu duruma Adaletli Gelir Dağılımı diyoruz. Eğer, bir veya birden fazla üretim faktörü milli gelirden hakettiğinden daha fazla pay alıyor ise, bu duruma Gelir Dağılımı Adaletsizliği diyoruz. TÜKETİM: Milli Gelir'den kabaca direkt vergilerin düşürülmesi ile, Kullanılabilir veya Harcanabilir Gelir'e ulaşılır. Kullanılabilir Gelir bireyler ve kurumlar tarafından iki şekilde kullanılır; Tüketim Harcamaları ve Tasarruflar. Mal ve hizmetlerin insan ihtiyaçlarını doğrudan doğruya giderecek şekilde kullanılmasına “tüketim” denir. Bu kullanımın parasal değeri tüketim harcamalarını oluşturur

25 TASARRUF: Kullanılabilir Gelir'den tüketim harcamaların karşılanmasından sonra, bireyler ve kurumlar tarafından halen harcanmamış bir artık değer kalır ise, bu değer tasarruf olarak adlandırılır. Makro ekonomide Toplam Yurtiçi Tasarruflar ifadesi ile geçer. Tasarruf Paradoksu ise, halkın daha yüksek oranda tasarruf etmesi ile tüketim harcamalarının azalmasının, yatırım harcamalarında da daralmaya neden olması nedeniyle, ekonomik büyümenin yavaşlaması ve tasarrufların azalmasıdır. Yani, tasarruf eğiliminin artması uzun vadede toplam tasarrufların azalmasına yol açmaktadır. Bu durum bir paradokstur. KALKINMA: Ekonomik büyüme ülkenin üretim hacmindeki bir artıştır. Dolayısıyla ekonomik büyüme sadece sayısal bir kavram olarak ele alınmaktadır. Oysa ekonomik kalkınma ekonomideki niteliksel gelişmelerdir. Ekonomik kalkınma toplumun yaşam standartlarında, üretilen malların kalitesinde veya üretim organizasyonunda iyileşmeler yaşanan bir ortamı ifade etmektedir.

26 İSTİHDAM: Bir ulusal ekonomide, mal ve hizmet üretiminde görev almak üzere çalıştırılmaya hazır nüfusa istihdam denmektedir. Neo-klasik iktisatçılar ulusal ekonominin her zaman Tam İstihdam seviyesinde, yani tüm üretim faktörlerinin en optimal ölçülerde üretimde kullanıldığı varsayımını kabul etmişlerdir. Oysa, 1929 Buhranı sonrası, Keynesyen İktisatçılar ekonominin eksik istihdam koşullarında da çalışabileceğini ve dengede olabileceğini öne sürmüşlerdir.

27 İŞSİZLİK: Çalışma ve gelir sağlama kararında olan bireylerin, hizmetlerinden yararlanmak üzere çalıştırılmalarına “istihdam” denmektedir. Çalışma isteğine ve yeteneğine sahip olup, cari ücret haddi ile çalışma saatlerini kabul ettiği halde iş bulamayan kimseye “işsiz” denir. Toplam işgücü içerisinde işsiz olanların yüzdesine ise “işsizlik oranı” denmektedir. İşsizliğin çeşitli türlerinden bahsetmek mümkündür. İşsizlik türleri; kısmi ve yaygın, geçici ve sürekli olmak üzere tasnif edilebilir. Kısmi ve geçici işsizlik, yer ve meslek değiştirme sırasında belirir. Bu türden işsizliğin en tipik olanı “konjonktürel işsizlik”tir. Konjonktürel işsizlik, üretim hacminde zaman zaman ortaya çıkan daralmaların yarattığı işsizliktir. Ekonominin bütün sektörleri ile toplu ve devamlı olarak durgun bir düzeyde kaldığı dönemlerde ise “yapısal işsizlik” belirir. Uluslararası Çalışma Örgütü ILO normlarına göre bir başka tanım 'Eksik İstihdam'dır. Buna göre, eğer istihdam istatistiklerinin hesaplandığı dönem içerisinde kişi tümüyle işsiz kalmış ise, bu durum işsizlik kavramı ile, aynı dönem içerisinde sadece 15 gün çalışmış ise eksik istihdam olarak tanımlanmaktadır. Yani, işsizliğe göre eksik istihdamın tek farkı kısa bir süre için çalışmış olması, ama geri kalan zamanda işsiz olmasıdır. Bu nedenle, kimi zaman gerçek işsizliği hesap etmek için işsizlik oranı ile eksik istihdam oranının toplanmak uygulaması görülmektedir

28 Girişimci: Girişimci, üretim Faktörlerini (elemanlarını) (doğa, emek, sermaye) sistemli ve bilinçli bir şekilde bir araya getirerek mal ve hizmet üretimini sağlayan kişidir.. Doğa: Tarım arazisi, ormanlar, maden rezervleri, su kaynakları, hava, güneş gibi yeraltı ve yerüstünde bulunan kaynakları ifade eder. Doğa olmadan üretim gerçekleştirilemez. Bu üretim faktörünün sahip olduğu önem, her üretim dalında farklı olabilir. Emek: Mal ve hizmet üretmek için planlı bir şekilde yapılan bedensel ve zihinsel faaliyetler. Bedensel emek kas gücünden yararlanmaya, zihinsel emek ise beyin gücüne dayanan üretkenliği ifade eder. Toprağı kazan bir insanın faaliyeti emek olduğu gibi, çizim yapan bir mimarın veya turizm rehberliği yapan bir insanın faaliyeti de emek sayılmaktadır. Sermaye: İşletmeyi kuranlar tarafından, işletmeye konulan para, mal ve emek. Bir iş ya da işletme için yapılan toplam yatırım, üretim araçlarının tümü, kullanılmaya hazır para ve varlıklardır. Sermayeye mutlaka ihtiyaç vardır. Ekonomide mal veya hizmet üretmekte kullanılabilecek üretilmiş kaynakların tümü sermayedir. İşletmenin Tanımı: İşletme, üretim faktörlerini planlı ve sistemli bir şekilde bir araya getirerek mal ya da hizmet üretimi amacı güden üretim birimine denir. 

29 İKTİSADİ SİSTEMLER Günümüz işletmelerinde üretilen mal veya hizmetlerin az giderlerle çok kar elde etme isteği esas amaçtır. Bunu idame için ayrı bireyler görevlendirilip, ayrı birimler kurulur. Eğer insanların günlük hayatlarına indirgersek, her fert minimum giderle maximum şekilde yaşamak ister. İnsanların ihtiyaç ve arzularının sonsuz olduğunu göz önünde bulundurursak; Bu ihtiyaçların karşılanma miktarının da sonsuz olması gereklidir. Oysa ki dünyamızda ki üretim faktörleri (doğa, emek, sermaye, girişimci) sınırlıdır. Bu istek ve arzuların karşılanması da sınırlı miktarda olacaktır. Dolayısıyla sınırlı kaynakların en iyi şekilde fayda vermesi için de ayrı bireyler görevlendirip, ayrı birimlerin oluşturulması gerekmektedir.Bu birimlerin yaptığı araştırma ve geliştirmeler sonucu kıt kaynaklardan en iyi faydayı sağlayan yönetim şekillerini ortaya İktisat Bilimini ortaya çıkarmıştır. Bu bilimin öncülerinden; ilk 1786 da Adam Smith ve daha sonra David Ricardo, Jean Baptiste Say 'ı sayabiliriz. Bu iktisatçılar Klasik İktisadın kurucularıdır. Daha sonra 1929 da Klasik iktisat çökmüş ve yerine John Maynard Keynes'in iktisadi görüşü benimsenmiştir

30 Klasik İktisadi Görüş: Klasik iktisadın temelini Adam Smith atmıştır
Klasik İktisadi Görüş: Klasik iktisadın temelini Adam Smith atmıştır. Ekonominin sosyolojik bir yapı olduğunu ve "Herşey ekonomide dengededir, hiçbir müdahele yapılmamalıdır" demektedir ve bir görünmez el tarafından ekonominin idare edildiğini savunur. Bunun ardından Ricardo, Mill, Malthus ve Say isimli iktisatçılar Klasik Ekolü ortaya çıkarmışlardır. Ortaya konan sistemin temel çizgileri şöyledir: - Ekonomiye hiçbir müdahale yapılmamalıdır,bırakınız yapsınlar,bırakınız geçsinler - Ekonomiye devlet müdahale etmemelidir - En önemli faaliyet arzdır.Her arz kendi talebini oluşturur - Ekonomide dengeyi sağlama aracı faizlerdir - Ekonomide arzın miktarı, fiyat mekanizmasına göre belirlenir

31 Keynesyen İktisadi Görüş: John Maynard KEYNES'in iktisadi kuramıdır
Keynesyen İktisadi Görüş: John Maynard KEYNES'in iktisadi kuramıdır. Wicksell, Bernecer, Kahn'ın çalışmalarından etkilenmiştir. Ona göre Klasik iktisadi ekol talebe yeterince önem vermemiş. Geçici durumlar dışında ekomominin tam istihdahdam da çalıştığını varsaymışlardır. İktisatçımız klasiklerin tersine arza değil "talebe" dikkatleri çekmiştir. Ortaya konan sistemin temel çizgileri şöyledir: - Devlet özel girişimciye zarar vermeden ekonomiye etkili bir müdahele yapmalıdır - Ekonomide her talep kendi arzını yaratır - Ekonomide dengeyi devlet Kamu Hizmetlerini attırıp vergileri azaltarak ayarlar

32 Kapitalist Sistem İktisadi Görüş: Kapitalizim de temel olarak Adam Smith'in ekolünü benimsemiş ve serbest ekonominin temelleri atılmıştır. Bu sisteme göre üretim faktörlerinden sermaye ve toprağın (doğa) özel mülkiyette olduğunu belirtmiştir. Ekonomide teşviklerin piyasa fiyatlarına dayandığı bir sistemdir. Kapitalizmin işleyişi karmaşıktır, bununla birlikte sistemin dört temel unsuru bulunmaktadır: - Serbest girişimcilik ve serbest seçim - Özel mülkiyet - Rekabet - Piyasa ekonomisine güven ve bireycilik

33 Sosyalist Sistem İktisadi Görüş:
 Sosyalizmin temelinde Marxçılık ve Lenincilik vardır. Komünizmin ilk başladığı dönemde gelişmiştir. Bu sistemde girişimciler ve halk Kapitalistler kadar hür ve serbest değildir. Esas amacı burjuvaya karşı çıkmak, sınıf aryırımına ve sömürücülüğe bir son vermektir.Görünüşte ilk göze çarpan eşitlik ve adalettir. Sistemin başında PLANCI adı verilen devlet yöneticileri vardır. Onların istek ve tercihlerine öncelik verilir. Dolayısıyla adalet ve eşitlik gerçekleşmez.  - Plancılar ve onların tercihlerine öncelik. - Kamu mülkiyeti - Piyasada Devlet otoritesi - Devletçilik Karma Ekonomik Sistem İktisadi Görüş:  Kapitalizm ve sosyalizmin kimi yönlerini alarak işleyen sistemlerdir. Genelde özel mülkiyetle kamu mülkiyetini, teşvik unsuru olarak da fiyatlar ve yasa düzenlemeleri birleştirir. Arz ve talep yasalarını gözardı etmeden sisteme müdahale ederler.

34 FİYAT Fiyat, bir mal ya da hizmetin elde edilmesi için bunlar karşılığında verilen bir miktar para, malların değişim oranıdır. Malın diğer bir mal ile değiştirilmesine takas denir. İlkel toplumlarda ihtiyaçlar malın, diğer bir mal ile değiştirilmesi ile karşılanmıştır. Yapılan değişimlerde zamanla sorunlar yaşandığından bir değişim aracına ihtiyaç duyulmuştur. Değişimde yaşanan zorlukları gidermek amacıyla değerli madenlerin değişim aracı olarak kullanılmasına neden olmuştur. Günümüzde ise madeni ve kağıt paralar kullanılmaktadır.

35 2. Fiyatın Oluşumu: İhtiyaçlarımızı karşılayan mal ve hizmetler doğada yeteri kadar çok ve sınırsız değildir. Mal ve hizmetlerin kıt olması üretimde bazı kurallara uyulmasını zorunlu hale getirmiştir. Üretimde kullanılan kaynaklara üretim faktörleri denir. Kısıtlı olan üretim faktörlerini elde etmek sistemli çalışmak ve bazı fedakârlıkların yapılmasını gerektirir. Üretici firmaların katlanmış olduğu fedakârlıkların toplamı üretim maliyetini oluşturur. Toplam üretim maliyeti üretilen mal miktarına bölündüğünde birim maliyet hesaplanır. Ürün fiyatlaması yapılırken birim maliyet ve firmanın kâr yapısı temel ölçü olarak ele alınır. Fiyatı etkileyen faktörler şunlardır: Tüketici: Tüketicinin kültür seviyesi, yaşam koşulları, beklentileri, mesleği, yaş grubu vb. nedenlerden dolayı yapacağı tercihler fiyatların oluşumunu etkileyen faktörlerdir. Üretici firmalar: Şirketlerin oluşturdukları üretim maliyetleri, kâr oranı ve üretim miktarı ve yönlendirmeler fiyatların oluşumunu etkiler. Devlet: Devletin almış olduğu siyasi kararlar, ekonomik kararlar, çeşitli kısıtlama veya serbestlikler ve vergiler ürün fiyatının oluşumunu etkiler. Diğer ülkelerde meydana gelen ekonomik gelişmeler ve alınan bazı kararlar da dolaylı olarak fiyatı etkiler.

36 TALEP Talep satın alma isteği demektir. Satın alma arzusunu ve isteğini yansıtır. Ancak, her istek ve arzu talep anlamına gelmez. Bir isteğin ekonomik anlamda talep olması için yeterli satın alma gücü ile desteklenmiş olması gerekir. Alım gücü yüksek olan kişinin araba alma isteği bir taleptir. Ancak alım gücü olmayan kişi için böyle bir istek hayal veya amaç olabilir. O halde talep; belirli bir piyasada, belirli bir zamanda, belirli bir fiyattan, satın alınmak istenen ve satın alma gücü ile desteklenen mal ve hizmet miktarıdır. Kişilerin tek tek taleplerine kişisel talep, kişisel taleplerin toplamına ise piyasa talebi denir. Talebin Özellikleri: - İstek satın alma ile ilgili olmalı - Talepte bulunanın satın alma gücü olmalı - Satın alma isteği belirli bir zaman veya dönem içinde oluşmalı - Ürünün satıldığı belirli bir piyasa bulunmalı - Ürünün birim fiyatı belirlenmiş olmalı

37 Talebi Etkileyen Faktörler: - Ürünlerin fiyatı; Üreticiler üretim maliyetlerinin üzerine bir miktar kar payı koyarak satış fiyatını oluştururlar. Satış fiyatı ürünün maliyet fiyatının altına düşmez, düşmesi firmanın zararı anlamına gelir. Oysaki firmanın ayakta kalabilmesi satışları üzerinden kar etmesine bağlıdır. Ürünün satış fiyatının yüksek olması talebin düşmesine, satış fiyatının düşük olması talebin artmasına neden olabilir. Örneğin on yıl önce piyasaya sunulan ilk bilgisayarların satış fiyatı yüksek olduğundan talep düşük kalmış, zamanla bilgisayar maliyetlerinin azalması fiyatın düşmesine ve talebin artmasına neden olmuştur. - Tüketicilerin gelir seviyeleri; Tüketicinin gelir seviyesi talep edeceği ürünleri belirler. Gelir seviyesi yükseldikçe ürün taleplerinde artış, düştükçe ise ürün talebinde azalma görülür. Örneğin ülkemizde ücretlerin düşük olması alım gücünü azaltmaktadır. - Kişinin alışkanlıkları, tercih ve gelenekler: Hepimiz birbirimizden farklı zevk ve tercihlere sahibiz. İnsanların alışkanlıkları, bir ürüne olan talebin belirlenmesi açısından önemlidir. Yaşadığımız bölge ve iklim koşulları ise isteklerimizi ve tercihlerimizi etkiler.

38 - Malın karşıladığı ihtiyacın şiddet derecesi: İhtiyaçlarımızın şiddet derecesinin fazla ya da az olması talep kararımızı etkilemektedir. Su içmek yaşamamız için zorunlu olan ihtiyaçlarımızdandır. Suyun fiyatı ne olursa olsun tüketim talebimizde bir değişme olmayacaktır. Ancak eğlenmek gibi zorunlu olmayan ihtiyaçlarımızı ertelemek daha kolay olacaktır. - Piyasa işlemleri: Ülkedeki faiz oranları, kurlar ve menkul kıymet piyasaları tüketicinin gelir seviyesini olumlu ya da olumsuz yönde etkileyebilir. Alım gücü değişen tüketicinin talebi kesinlikle cebindeki paraya göre değişecektir. Ekonomik koşullar bazen isteklerimizden vazgeçmemize bazen de daha çok tüketmemize neden olabilir. Örneğin faizlerin yükselmesi bankalardaki mevduatların artmasına neden olacak, faizlerin artması kredi maliyetlerini artıracak bu da üretim maliyetlerini yükseltecektir. - Nüfus: Nüfusun büyüklüğü ve yapısı talebi etkiler. Çocuk nüfusunun çok olması oyuncak sektöründeki talebi, genç nüfusun fazla olması kozmetik ürünlerindeki talebi ve yaşlı nüfusun çok olması sağlık sektöründeki talebi artıracaktır. - Mevsimlik faktörler: Pek çok mala ve hizmete olan talep mevsim şartlarına bağlı olarak değişir. Örneğin dondurma talebi yaz aylarında, yakıt talebi kış aylarında artar.

39 Talep Kanunu: Ürünün fiyatı ile satın alma isteği arasında ters orantı vardır. Ürünün piyasadaki talep miktarı çok ise fiyatı düşer. Piyasadaki talep miktarı az ise fiyatı artar. Satış fiyatlarının ürüne gelen talepten etkilenmesine talep kanunu denir. Talep Esnekliği: Esneklik, kuralların zaman zaman geçerliliğini kaybetmesidir. Talep esnekliği ise; talepteki değişme oranının ürün fiyatlarını aynı oranda etkileyememesi anlamına gelir.

40 ARZ Arz kısaca sunmak anlamını taşır. Arz, mal veya hizmetlerin belirli bir piyasada, belirli bir zamanda ve belirli bir fiyattan satışa sunulmasıdır. Pazarlarda, marketlerde, mağazalarda, istediğimiz ürünleri satın almaya hazır buluruz. Pazarlardaki ürün miktarı arzı ifade eder. Arzın özellikleri: - Ürünlerin sunulduğu bir piyasa bulunmalıdır. - Belirli bir zaman dilimi olmalıdır. - Belirlenmiş fiyatlar dizisi olmalıdır.

41 Arzı Etkileyen Faktörler: - Malın piyasa fiyatı: Fiyatlar yükseldikçe firmalar karlarını artırmak için daha çok ürünü satışa sunacaklardır. Fiyatlardaki artış arzı da artırmaktadır. - Üretim faktörlerinin fiyatları: Üretimde kullanılan malzemeler, makineler, finansman ve işçilik üretim faktörleri olarak kabul edilir. Üretimde kullanılan girdilerin maliyetleri yükseldiğinde artış birim fiyata yansıtılır. Maliyetlerin artması kârlılığı olumsuz etkileyeceğinden firmalar üretim miktarlarını kısabilirler. Üretim miktarının azalması arzı azaltacaktır. - Ülkenin teknoloji düzeyi: Yeni buluşlar, yeni üretim yöntemlerinin uygulanması, verimliliği arttırıp üretim maliyetini düşürecektir. Maliyetlerin düşmesi arzın artmasına neden olacaktır. - Ekonomik kararlar: Ülkedeki siyasi iradenin ekonomiyi etkileyecek kararlar alması arz miktarını etkilemektedir. - Geleceğe dönük fiyat beklentileri: Firmalar üretim miktarlarını ileride oluşacak fiyat hareketlerini tahmin ederek tespit ederler.

42 Arz Kanunu: Üreticiler kendilerine gelen tüketici talelebine göre üretim yaparlar. Hatta bazı firmalar tüketici talebini ölçen anketler yaparak üretim şeklini ve miktarını anket sonuçlarına göre yönlendirirler. Arz kanunu; fiyat ile arz arasında doğru orantılı bir ilişki vardır. Fiyatlar artarsa arz artar, fiyatlar düşerse arz (üretim) azalır. Arz esnekliği: Her zaman arz kanunu bizim yukarıda verdiğimiz gibi kuralına uygun çalışmayabilir. Arz miktarı fazla artarken fiyat düşebilir veya artmayabilir. Bulunan sonuçlar aşağıdaki sorulara cevap verilmesini sağlar. 1. Üretim miktarının artış oranı ile fiyat artış oranı birbirinden ne kadar etkilenmiştir? 2. Üretim miktarındaki değişiklikler fiyatı hiç etkilemiyor mu? 3. Fiyattaki azalışlar, ürün miktarındaki azalışlar ile aynı mıdır? 4. Ürün miktarı sabit midir? Artırılması mümkün değil midir?

43 PİYASA Piyasa: Talep ettikleri mal ve hizmetler karşılığında para vermek isteyen alıcılarla, para karşılığında mal ve hizmet sunmak isteyen satıcıların buluştukları yer piyasa olarak tanımlanır. Alıcı ve satıcıların (arz ve talebin) birbirleriyle karşılaşmalarına imkan sağlayan örgütlü birim piyasayı oluşturur. Piyasanın oluşması için satıcı ile alıcının belirli bir yerde buluşması gerekli değildir. Piyasa bir yer olabileceği gibi günümüzde teknoloji sayesinde sahip olunan telefon, internet, faks, televizyon gibi iletişim ve ulaşım kanalları ile de oluşturulabilmesini sağlamıştır. Piyasaların varlığı ve şekli alım satıma konu olan malların şekline göre de değişebilir. Bazı piyasalar herkes tarafından tanınmakta, bazıları ise malın temini korunması veya alıcı ve satıcının az olması gibi nedenlerden dolayı tanınmamaktadır. Alıcılar ve satıcılar açısından piyasa çeşitleri:

44 Tam Rekabet Piyasası: Bu piyasada alıcı ve satıcı sayısı fazladır
Tam Rekabet Piyasası: Bu piyasada alıcı ve satıcı sayısı fazladır. Alıcıların ve satıcıların fazla olduğu piyasalarda arz ve talebe göre fiyat kendiliğinden oluşur. Bu piyasalara mükemmel piyasalar da denebilir. Tam rekabet piyasasında alıcılar ve satıcılar her zaman eşit sayıda olmayabilir. Alıcıların çok, satıcıların ise az olduğu piyasalara oligopol, farklılaştırılmış bir malı satan çok sayıda firmanın olduğu piyasalara monopollü piyasalar denir. Alıcı ve satıcı sayısı zamanla kendiliğinden piyasa koşullarında dengesini bulacaktır. Tekelci Rekabet Piyasaları (Monopol): Bu piyasada üretici sayısı tek el olan veya bir kaç tane olan pazarlardır. Bu pazarlarda büyük firmaların sözü geçer. Ürettikleri ürün fiyatlarını kendilerine göre belirleyebilirler. Arz ve talep kanunu kuralları uygulanmaz. Ürünü üreten en fazla bir kaç firma vardır. Fiyat ve arz miktarı onların isteklerine göre değişebilir. Ülkemizde son yıllarda yaşanan ekonomik gelişmeler sayesinde bir çok üründe geçerli olan tekelci rekabet piyasası tam rekabet piyasasına dönüşmüştür

45 4. Fiyatın Oluşumu: Fiyat oluşumunda üreticilerin üretim miktarı (arz), tüketicilerin tüketim istekleri (talep) devlet ve diğer ülkelerin aldığı kararlar etkili olmaktadır. Tarafların fiyat üzerine etkileri piyasa çeşitlerine göre değişir. 1. Tam Rekabet Piyasasında Fiyat Oluşumu: Ekonomilerin dengede gelişmesi için uygun olan piyasalar tam rekabet piyasalarıdır. Ülkeler tam rekabet piyasası koşullarının işletilmesinden yana politikalar izlerler. Tam Rekabet Piyasasının Özellikleri: - Alıcı ve satıcılar piyasa fiyatını etkileyemeyecek kadar çok sayıdadır. Her satıcının sattığı ve her alıcının satın aldığı miktarlar piyasanın toplam hacmine kıyasla o kadar küçüktür ki bunlardaki herhangi bir değişme piyasayı etkilemez. - Homojenlik koşulu geçerlidir. Alıcılar, satıcılar ve özellikle alışverişe konu olan mallar birbirinin aynıdır özellikleri herkes tarafından bilinir. - Piyasaya giriş-çıkış serbestisi vardır. Alıcı ve satıcıların piyasaya giriş çıkışlarını engelleyen hiçbir şey yoktur. - Tam bilgi koşulu vardır. Piyasada olup bitenlerden herkes açıkça haberdar olmalıdır. - Tam rekabet piyasasında her malın tek fiyatı vardır ve piyasadaki alıcı ve satıcılar karar alırken piyasadaki bu fiyatı veri kabul ederler.

46 2. Tekel Piyasasında Fiyat Oluşumu: Tekel piyasasında tek bir firmanın faaliyet göstermesi sebebi ile, piyasadaki mal miktarını belirlemede tekelci firma tek başına hareket eder. Tekelci firma fiyatı tespit ederse, arzı o fiyattaki talebe bağlı olarak oluşacaktır, yani başka bir ifade ile tekelci firma belirlediği fiyattan dilediği miktarda mal satamaz. Tüketicinin belirli bir fiyat seviyesine kadar fedakârlık edebileceği unutulmamalıdır. Her ürün için bir fiyat sınırı piyasalarda belirlenmiştir.

47 PARA 1. Paranın Tanımı: Para, her mal veya kıymetli satın alma gücü olan bir varlıktır. Para, üretici ve tüketicilerin piyasalarda karşılaşarak alış veriş yapabilmelerini sağlayan değişim aracıdır. Bilimsel olarak para, devletçe bastırılan, mal ve hizmet satın alma gücü olan ve herkes tarafından kabul gören bir mübadele (değişim) aracıdır. Para toplumda ortak bir değer ölçüsüdür. Her ülkenin değer ölçüleri farklı olabilir. Para aynı zamanda bir yatırım ve tasarruf aracıdır. 2. Paranın Özellikleri:  - Taşınabilir olması: Ticari işlemlerin kolayca yapılabilmesi; paranın ağırlığı ve hacmi bakımından taşımaya uygun olmasına bağlıdır. - Bölünebilir olması: Değişik miktarlardaki ödemelerin yapılabilmesi için, paranın kolayca Bölünebilir olması ve birbirine dönüşebilir olması gerekir. Paranın ifade ettiği değerler çok çeşitli olmalıdır. - Dayanıklı olması: Isı, nem, aşınma, yıpranma, çarpma, bozulma gibi dış etkilere karşı dayanıklı olmalıdır. - Kabul görmesi: Ülke, diğer ülkeler ve halk tarafından resmen tanımlanmalı ve kullanılmalıdır.

48 3. Paranın Fonksiyonları:  - Mübadele (değişim) aracıdır: Mübadele döneminde takasın getirdiği güçlükleri ortadan kaldırmak için herkesçe kabul edilen mübadele aracı olarak para kullanılmaya başlandı. Böylece mal ile malın değiştirilmesi yerine, mal ile paranın değiştirilmesi yoluna gidildi. Paranın mübadelelerde aracı görevi üstlenmesi, toplumda işbölümünü ve uzmanlaşmayı hızlandırdı. - Ortak değer ölçüsüdür: Mal veya hizmetlerin alım satım değeri toplum tarafından kabul edilmelidir. Kabul edilen mal veya hizmetlerin ifade edildiği değer fiyat, fiyatın sembolleştirildiği araç ise paradır. Herkesçe kabul edilen değer ölçüsünün sabit kalması gerekir. Enflasyonun yüksek olduğu ülkelerde paranın ifade ettiği mal miktarı her geçen gün azalır. - Tasarruf ve borçlanma aracıdır: Yaşam, ihtiyaçların karşılanması ile devam eder. İhtiyaç fazlası nakdin harcanmayarak elde tutulması ile tasarruf yapılmış olur. Tasarruf, kişi ve kuruluşlar hatta ülkeler açısından arzulanan bir durumdur. Çünkü tasarrufları fazla olanlar daha çok üretim, daha çok tüketim yaparlar. Üretimin ve tüketimin artması ekonominin büyümesini gösterir. - Ekonomi politikası aracıdır: Paranın ekonomik olaylar üzerinde direkt etkisi yoktur. Ancak dolaylı yollardan etkili olur. Devlet ekonomideki büyümenin dengeli (istikrarlı) sürdürülebilmesi için para ile ilgili kararlar alabilir. (Faiz oranları, vergiler, indirimler vb) Ülkedeki para ile ilgili alınan karar ve yapılan uygulamalara para politikası denir. Her ülke zaman zaman bu politikalara başvurur.

49 4. Para Çeşitleri: Mal Para: Mübadele döneminde kullanılan paradır
4. Para Çeşitleri: Mal Para: Mübadele döneminde kullanılan paradır. Madenlerin kullanıldığı dönemlerde üzerinde o madenin değeri yazılarak kullanılmıştır (sikke). Temsili paralar: Kıymetli madenlere çevrilebilen paralara temsili para denir. Başlangıçta yüzde yüz altına çevrilebilir özelliğe sahip olan temsili paralar, zamanla yerinin kağıt paraya bırakmıştır. Kıymetli madenler karşılığında basılan ve tekrar o madene dönüştürülebilen paralardır. Bugün bu paralar kullanılmaktadır. Temsili paralar kendi arasında altı grupta toplanır. Altın ve gümüş sertifikaları: Altın ve gümüşün para olarak kullanıldığı dönemlerde taşınma ve saklama zorluğunu ortadan kaldırmak için bu paralar bankerlere emanet edilerek karşılığında sertifikalar alınmıştır. Bu belgeler temsil ettikleri para yerine geçmek üzere mübadelelerde aracı olarak kullanılmaya başlanmış ve böylece ilk temsili para ortaya çıkmıştır. Sertifikaların en önemli özelliği, bu belgeleri veren kurumun kasasında % 100 karşılığının bulunmasıdır. Banknot: Altın ve gümüş sertifikaları veren bankalar, kendilerine emanet edilen altın ve gümüşlerin büyük bir kısmının geri istenmediğini gördüler. Kendilerinden borç isteyenlere, borç para yerine sertifika vermeye başladılar. Bu şekilde % 100 değerli maden karşılığı olmayan, ancak istenildiği zaman altın veya gümüşe çevrilebileceği garantisi olan sertifikalar kullanılmaya başlanmıştır. Bu sertifikalara , “banka notu” anlamına gelen “banknot” denildi. İlk dönemlerde her banka banknot çıkarabiliyordu. Ancak, yaşanan olumsuzlukları önlemek için, banknot çıkartma yetkisi Merkez Bankalarına verilmiştir.

50 Kağıt Para: Merkez bankaları banknotların altına çevrilmesi yerine kağıt para ile değiştirilmesi sistemini getirmişlerdir. Günümüzde her ülkenin parasını o ülkenin merkez bankaları basarak piyasaya sunarlar. Madeni para: Küçük ve küsuratlı ödeme ve tahsilatların daha rahat yapılması için bir miktar kağıt para karşığına gelen tutarda madeni para basılır. Madeni paranın değeri, üzerinde yazan değerin elli katıdır. Ülkemizde bozuk paraları Hazine, kâğıt paraları ise Merkez Bankası basar. Kaydi para (banka parası): Ödeme işlemlerinde kullanılan banka mevduatıdır.Kişiler paralarını vadesiz mevduat hesaplarına yatırarak, ödemelerini çekle, kredi kartıyla ya da virman yoluyla yapmaktadırlar.Kaydi para kullanımı, nakit para taşımak ve nakit ödemekten daha kolaydır. Para yerine geçenler: Bankacılık hizmetlerinin gelişmesi ile banka hesabında para olmadan da, alış-veriş yapılabilmektedir. Örneğin “plastik para” da denilen “kredi kartları” bu ödeme araçlarından bazılarıdır.

51 5. Para İle İlgili Kuruluşlar: Ülkedeki toplam kıymetlerin karşılığını gösteren parayı basan, yöneten kuruluşlar merkez bankalarıdır. Ülkemizde banknot çıkarma yetkisine sahip ilk kurum, 4 Şubat 1863 tarihinde kurulmuş olan Osmanlı Bankası’dır. Cumhuriyetin ilanından sonra, T.C. Merkez Bankası 11 Haziran 1930’ da 1715 sayılı kanunla kurulmuştur. Merkez bankaları, ekonomideki para arzını kontrol ederek, fiyatların genel düzeyi (enflasyon ve deflasyon ) yanında, işsizlik ve milli geliri ( toplam üretim ) etkileme gücüne sahiptir. Devlet adına para basarak piyasaya süren Merkez Bankası’nın temel işlevi piyasadaki toplam para arzı ve toplam para talebinin biribirine eşit olmasını sağlamaktır.

52 T.C. Merkez Bankası: Merkez bankaları ülke parasının değerini ve miktarını koruyarak ekonomik istikrarın sağlanmasına yardımcı olmak için çalışırlar. Bu hedefe ulaşmak için merkez bankaları aşağıdaki görevleri yerine getirirler. - Para piyasalarındaki istikrarı sağlamaya çalışır. - Bankaların bankası ve likiditenin son kaynağıdır. Bankalara kredi sağlar ve faaliyetlerini düzenler. Bankalar arasındaki çek takasını yürütür. - Devletin bankacılığını yaparak, devlet adına fon tutar ve ödemeleri yapar. - Para politikası araçlarını bağımsız olarak piyasa koşullarına göre kullanır. Merkez Bankası, kâğıt para basımını kendisine bağlı banknot matbaasında gerçekleştirmektedir. Kâğıt para ile banknot aynı anlamda kullanılmaktadır. Bozuk para adı verilen madeni paraların çıkartılması Maliye Bakanlığı ile Hazinenin yetkisindedir. Madeni paraların basıldığı yere darphane denilmektedir. Banknot matbaası Ankara’da, darphane İstanbul’dadır. Merkez Bankasının piyasaya banknot çıkarmasına emisyon adı verilir. Merkez Bankasının piyasaya sürdüğü toplam kağıt para tutarına emisyon hacmi adı verilir. Bu paralar tümü dolaşımda değildir. Bir kısmı bankalarda mevduat halinde, bir kısmı halkın elinde, firmaların veya kurumların kasalarında bulunabilir.

53 Merkez Bankasının Yapısı: Merkez bankaları anonim şirket şeklinde kurulmuşlardır. Kuruluşun bünyesinde aşağıdakiler bulunmaktadır: - Tüm ortaklardan oluşan genel kurul - Banka meclisi - Denetleme kurulu - Para politikası kurulu - Başkanlık - Yönetim kurulu - Merkez ve şubeler iskonto kurulu - 23 adet şubeden oluşmaktadır.

54 ENFLASYON 1. Enflasyonun Tanımı: Enflasyon, fiyatlar genel düzeyinin sürekli ve hızlı olarak yükselmesi olarak tanımlanabilir. Enflasyon, fiyatlar genel düzeyindeki devamlı bir artış sürecinin yanında paranın değerindeki sürekli bir düşmeyi de ifade eder. Enflasyon ekonominin ciddi bir sorunu olarak ortaya çıkar. Enflasyon ekonominin sorunlarının artmasına ve ekonominin bozulmasına neden olabilir. Ortaya çıkışına neden olan etkenler göz önüne alındığında enflasyon, talep enflasyonu ve maliyet enflasyonu diye ikiye ayrılır. - Talep enflasyonu: Üretilen mal ve hizmetler, tüketici talebini karşılayamadığı zaman talep artışından dolayı fiyatlar artar. Talep enflasyonu üretimi artırıcı tedbirler veya toplam talebi azaltıcı tedbirler alınarak çözümlenebilir. - Maliyet enflasyonu: Herhangi bir nedenle üretimde kullanılan kaynakların fiyat artışları üretim maliyetlerinin yükselmesine, maliyetlerin artması ürün fiyatlarında artışa neden olacaktır. Fiyat artışları toplam talebin azalmasına neden olacaktır. Talep düşüşü piyasalarda durgunluğa neden olur. Enflasyon ile ekonomik durgunluğun aynı anda yaşanmasına stagflasyon denilmektedir. Maliyet enflasyonu genellikle ithalatı yüksek ülkelerde görülür.

55 2. Enflasyonun Nedenleri: Ekonomilerde enflasyon istenmeyen bir olgudur. Kaynakları kıt olan ve nüfusu fazla olan ülkelerde daha fazla görülmektedir. Çünkü kıt olan kaynakların daha fazla tüketiciye paylaştırılması önemli bir sorundur. Enflasyonla mücadelede başarı sağlayabilmek için, enflasyonun nedenlerini bilmek yerinde olacaktır. Enflasyonun nedenleri olarak; - Ülkeye karşılıksız olarak dış piyasalardan giren para, altın, döviz miktarının artması, - Ülkedeki toplam harcamaların toplam gelirlerden daha fazla olması, - Üretim miktarının çeşitli nedenlerle azalması, - Üretim faktörlerinin fiyatlarındaki artışların fazla olması, - Tedavüldeki para arzının artması, - Teknolojik yenilikler, yapısal bozukluklar veya yetersizlikler sayılabilir.

56 3. Enflasyonu Sonuçları:
Enflasyonun Ekonomik Sonuçları: Hızlı fiyat artışları üreticiyi elde edeceği kârdan, tüketiciyi ise ihtiyaçlarını karşılamaktan mahrum etmektedir. Üretim faaliyetine katılan tüketicinin geliri düşerken, alacağı mal fiyatları artmaktadır. Enflasyonun sonuçlarını şöyle sıralayabiliriz. - Üretim yapmak cazibesini yitirir. Üreticiler ellerindeki fazla nakiti kolay para kazanmak amacıyla emlak, altın veya dövize yatırırlar. Bu da finansal piyasalarda dalgalanmaya yol açar. - Paradan kaçış ve mala hücum olduğundan üretim, iç tüketime bile cevap veremeyeceği için ihracat gelirleri düşer. - Bütçe açığı daha fazla artacağında giderleri karşılamak için dış borçlanma artar. Enflasyonun Sosyal Sonuçları: - Refah düzeyi gittikçe düşer. - Maaş ve ücretlerdeki artış yapılmaz. - Bunların sonucu olarak toplumda gelir dağılımı bozulmakta, eşitlik ve sosyal adaletten uzak, huzursuz ve sağlıksız bir toplum oluşmaktadır.

57 4. Enflasyonla Mücadele Yolları: Enflasyonu önleyebilmek için öncelikle enflasyona neden olan yapısal sorunların çözülmesi gerekmektedir. Bunun için devletin, firmaların ve tüketicilerin üzerlerine düşen görevleri yerine getirmeleri gerekmektedir. 4.1. Devletin görevleri: - Gelirler ve giderleri arasındaki fark fazla olmamalıdır. - Uygun para politikası izlenmelidir. - Devlet kuruluşlarının zararları hazineden karşılanmamalıdır. - Gereksiz personel çalıştırılmamalıdır. - Döviz dar boğazına düşülmemeli, ihracatı artırmak amacıyla devalüasyona gidilmemelidir. - Devlet harcamaları gereksiz artırılmamalıdır. 4.2. Firmaların görevleri: - Verim artırıcı tedbirler alınırken, aşırı kâr yapılmamalıdır. - Ücret artışları, üretim ve verimdeki artışlar oranında yapılmalıdır. - Vergiler gerçeği yansıtmalı ve zamanında ödenmelidir. - Rekabete ayak uydurulmalıdır. - Verimsiz yatırımlara yer verilmemelidir. 4.3. Tüketicilerin görevleri: - Gelir ve gider dengesini kurmalı, aşırı ve gösterişe yönelik tüketime yönelmemelidir. - Bilinçli tüketici olmalı, alış veriş kurallarını bilmelidir. - Tasarruflarını artırmaya çalışmalıdır.

58 5. Fiyat Endeksleri: Her ülkede enflasyon oranını belirlemek için çeşitli ürünlerin aylık fiyat değişimleri baz alınarak hesaplanır. Ertesi ay aynı ürünlerin fiyat değişimleri (endeksleri) bir önceki aya göre tekrar hesaplanır. Ülkemizde en çok kullanılan ürün fiyat endeksleri: TÜFE: Tüketici fiyat endeksi  ÜFE: Üretici fiyat endeks TEFE: Toptan eşya fiyat endeksi

59 DEVALÜASYON 1. Devalüasyonun Tanımı: Devalüasyon, sabit kur sistemlerinde ödemeler bilançosu açık veren ülkenin, devlet tarafından alınan bir kararla, ulusal paranın dış satınalma gücünün düşürülmesidir. Kısaca devalüasyon milli paranın değerinin yabancı paralar karşısında düşürülmesi olarak tanımlanabilir. Enflasyonun yüksek olduğu ülkelerde para arzı ülkedeki toplam kıymetlerden çok fazladır. Normalde ülkenin toplam kıymetleri kadar paranın piyasada olması gerekir. Merkez Bankası karşılığı olmayan miktarda para basar. Karşılıksız basılan para yüzdesi kadar paranın değeri düşürülür. Devalüasyon yapılarak para arzı ve kıymet bedeli biribirine eşitlenir. Bu durumda yerli para değer kaybederken yabancı paraların değeri artacaktır. Revelüasyon: Milli paranın değerinin yabancı paralar karşısında yükseltilmesidir. 2. Devalüasyonun Nedenleri: - İhracatı arttırmak, özendirmek ve avantajlı hale getirebilmek için devalüsyona gidilir. - Yurt içinde üretilen mal ve hizmetlerin fiyatları artarsa, yabancı paraların satın alma gücününde aynı oranda artırılması için devalüsyona gidilir. - Enflasyonun kontrol altında tutulamadığı dönemlerde, Uluslararası Para Fonunun (İMF) baskısıyla devalüasyona gidilir.

60 3. Devalüasyonun etkileri: - İhracat artarken, ithalat azalır
3. Devalüasyonun etkileri: - İhracat artarken, ithalat azalır. - Dış ticaret açığı azalır. - Artan ihracat ile ülkenin milli geliri artmış olur. Yapılan devalüasyonun ekonomiyi dengeye ulaştırabilmesi için aşağıdaki ekonomik koşulların mevcut olması gerekir. - Diğer ülkelerin, karşı devalüasyon yapmamaları gerekir. - Enflasyonun düşürülmüş olması gerekir. - İhraç malları, talebi artıran ürünler olmalıdır. 

61 MİLLİ GELİR 1. Milli Gelirin Tanımı: Bir ekonomide belli bir döneme ilişkin safi milli hasıla değerinden aynı dönemde, o ekonomide alınan dolaylı vergiler toplamının çıkartılmasıyla elde edilen tutar milli gelirdir. Bilimsel anlamda milli gelir bir ülkede belli bir dönemde üretilen mal ve hizmetlerin net parasal değeridir. 2. Milli Geliri Etkileyen Fonksiyonlar: 2.1. Tüketim Fonksiyonu: Birey için tüketim, aile fertlerinin gereksinim duydukları mal ve hizmetlerin satın alımı için yaptıkları harcamaların toplamıdır. Tüketim harcamaları öncelikle, o ekonomideki harcanabilir gelire bağlıdır. Tüketimi etkileyen faktörler şunlardır: - Kişinin toplam geliri - Kişinin yaşam biçimi ve aile yapısı - Kişinin edindiği alışkanlıkları - Kişinin ileriye dönük kararları ve beklentileri - Ülkenin ekonomik koşulları ve ekonomik veriler - Ülkenin vergi ve para politikaları

62 2.2. Tasarruf Fonksiyonu: Elde edilen toplam gelirden ihtiyaçlar karşılandıktan sonra kalan miktara tasarruf denir. İnsanlar gelecekte oluşabilecek hastalık, kaza gibi belirsizliklerde çaresiz kalmamak için tasarruf yapmak isterler. Gelirin tüketilmeyen kısmı tasarrufları oluşturur. Tasarruf toplam harcamaların toplam gelirden çıkarılması ile hesaplanır. Harcamaların gelirden fazla olması borçlanma gibi kötü bir sonucu ortaya çıkararır. “Ayağını yorganına göre uzat.” bu durumu özetleyen en güzel ata sözüdür. 2.3. Yatırım Fonksiyonu: Yatırım, ekonomide belirli bir dönemde üretimde kullanılacak malzeme ve unsurların artırılmasına denir. Yeni fabrika kurmak, fabrikaya makine almak, yeni üretim yöntemi almak vb. yatırım faaliyetleri sonucunda ekonominin üretim kapasitesi artar.

63 3. Mili Gelirin Hesaplanması: Üretim faaliyetleri sonucunda elde edilen gelirin hesaplanması işini Türkiye İstatistik Kurumu piyasadan aldığı fiyatlara göre hesaplar. Yapılan hesaplamalardan % 100 doğru sonuç yerine yaklaşık sonuçlar elde edilir. Elde edilen sonuçlar önemlidir. Üretici, tüketici ve devlet yaklaşık olarak hesaplanan sonuçlara göre, yatırım faaliyetlerine yön verirler. Hesaplamalarda farklı yollar tercih edilebilir. Türkiye İstatistik Kurumu milli geliri kendi içindeki kurallara göre belirler. Kullanılan hesaplama yolları; üretim yöntemi, gelir yöntemi ve harcama yöntemi olmak üzere üçe ayrılır. 3.1. Üretim Yöntemiyle Milli Gelirin Hesabı: Bu yöntemin hareket noktası, bir ülkede bir yılda üretilen mal ve hizmetlerin parasal değerlerinin hesaplanmasıdır. Bu mal ve hizmetlerin fiyatları, o yılın piyasalarından elde edilir. Hesaplamayı aşağıdaki gibi formüle edebiliriz; Tarımsal Üretim + Sanayi Üretimi + Hizmet Üretimi = Brüt Milli Gelir (Gayri Safi Milli Hasıla) Gayri Safi Milli Hasıla (+) veya (-) Dış Ticaret Farkı Gelir veya Gideri = Gayri Safi Yurt İçi Hasıla Gayri Safi Milli Gelir – Amortismanlar = Safi Milli Hasıla (Net Milli Gelir) Safi Milli Hasıla – Dolaylı Vergiler = Milli Gelir Elde edilir.

64 3.2. Gelir Yöntemiyle Milli Gelirin Hesabı: Bu yöntemde belirli bir dönemde üretim faktörlerinin üretimden aldığı paylar toplanır.  Ücret Gelirleri + Kira Gelirleri + Faiz Gelirlere + Elde Edilen Karlar = Milli Gelir Bulanan milli gelire sırası ile vergiler, yıpranma payları ve ithalat–ihracat farkları ilave edildiği zaman gayri safi milli hasıla rakamına ulaşılır Harcama Yöntemiyle Milli Gelir Hesabı: Ülkede her kesimin yaptığı harcamalar toplamı belirlenerek hesaplanır. Özel Kesim Harcamaları + Kamu Kesimi Harcamaları + Yatırım Harcamaları = GSMH

65 4. Milli Gelirin Üretim Faktörleri Arasında Dağılımı: Milli gelir, üretim faktörlerini elinde bulunduranlar arasında rant, ücret, faiz ve kâr olarak paylaştırılır. Üretim faktörlerinin paylaşımı ekonominin genel yapısına ve uygulanan politikalara bağlı olarak farklı oranlarda gerçekleşir. Elde edilen üretim faktörleri aldığı paylar: 1.Tabiat (toprak, arazi); Rant 2.Emek; ücret 3.Sermaye; faiz 4.Girişimci; kar Ülkelerin milli gelir dağılımı, bölgeler arasındaki coğrafi farklılıklarla yakından ilgilidir. Doğal kaynakları, doğa özellikleri, iklim gibi nedenler bölgenin gelişmesini etkilemektedir. Gelişmemiş bölgeler milli gelirden daha düşük pay almaktadırlar. Üretim faktörlerinden alınan payın mümkün olduğu kadar eşitlenebilmesi için geri kalmış yörelerin yatırım teşvikleri, sübvansiyonlar (destekleme alımları), vergi politikaları ve özel kalkınma programları ile desteklenmesi gereklidir.

66 RANT - FAİZ - KAR - ÜCRET Rant: Herhangi bir üretim faktörüne, onu belirli bir istihdam alanında tutmak için gerekli olan miktardan fazla yapılan ödeme. Toprağın ve üzerindekilerin kullanımı için ödenen fiyattır. Rant, üretimde kullanılan tabiat faktörünün karşılığında elde edilen gelir payıdır. Rant, ücret ve faiz gibi önceden belirlenen bir kıymettir. Rantın varlığını toprak ve toprağın kıt olması ortaya çıkarır. Düşünün herkese yetecek kadar arazi olsa o araziyi kimse almaya ihtiyaç duymayacaktır. Ancak arazinin az olmasıyla, o araziyi kullanacakların da bir bedel ödemesi gerekecektir. Ödenen bu bedel, ödeyen açısından gider, alan açısından gelir olarak nitelendirilir. Rantlar elde edildikleri tabiat kaynağına göre isim alırlar. Örneğin, verimli toprak rantına diferansiyel rant, arazisi ürün pazarına yakın olanların bu yakınlıktan dolayı aldıkları ranta mevki rantı, toprağında maden olanların elde ettiği ranta maden rantı, şehirde arazisi olup da bundan elde edilen gelire şehir rantı denir.

67 Faiz: Faiz, paranın belli bir sürede getirdiği pay tutarı
Faiz: Faiz, paranın belli bir sürede getirdiği pay tutarı. Paraya karşılık alınan kardır. Bina, makine teçhizat gibi sermaye gerektiren üretim yöntemlerinin yaygınlaşması, sermayeyi kullanmak için katlanılan maliyeti de arttırmıştır. Sermayenin belli bir süre kullanımı sonucu ödenen bedele faiz denilir. Faiz yüzde (% ) olarak ifade edilir ve genellikle yıllık hesaplanır. Faiz oranı yükselirse kişilerin tasarruf yapmaları teşvik edilmiş olur. Sermayenin kaynağı tasarruflar olduğu için faizlerin yükselmesi, sermaye birikimini olumlu yönde etkiler. Ancak, tasarrufların verimli hale gelmesi yatırımlara dönüştürülmesiyle mümkündür. Faiz Çeşitleri 1- Banka faizi: Bankalar tarafından toplanan mevduata ödenen ve verilen krediler karşılığında alınan paralardır. Faiz oranı vade ve tutarlara göre değişebilir. 2- Basit ve bileşik faiz: Ana para tutarı sabit tutularak hesaplanan faize basit faiz, her dönemin faiz tutarı ana paraya eklenerek hesaplanan faiz, bileşik faizdir. 3- Kanuni faiz: Yerine getirilmeyen sözleşme hükümleri, borç-alacak ilişkileri için yasal olarak hesaplanması gereken faiz oranıdır. 4- Piyasa faizi: Piyasadaki para arz ve talebine göre uygulanan faiz oranıdır.

68 Kar: Kar, bir faaliyetin gerçekleşmesi sonucunda elde edilen gelir ile faaliyet için yapılan giderler arasındaki fark olarak tanımlanabilir. Girişimci doğadaki üretim faktörlerini gelir elde etmek için bir araya getirerek üretim yapan kişilere denir. Girişimci üreteceği ürün için yapacağı masrafları ve o ürünü sattığında ne kadar gelir sağlayacağını önceden hesaplar. Yapılan hesapta her zaman için ürün maliyetinin ürün satış gelirlerinin altında kalması gerekir. Yoksa işletmeci (Müteşebbis) zarar edecektir. O halde kar müteşebbisin toplan satışlarından, üretim faktörlerinin karşılığında ödediği ücret, faiz ve rantın çıkarılması ile hesaplanır. Kar yok ise girişimcide yok demektir. Ücret: Ücret, yaptıkları hizmetin karşılığı olarak çalışanlara ödenen paraya denir. . İş gücünün yani emeğin karşılığı olarak ödenen paradır. Ücret, emeğin geliridir. Ücretin hangi esaslara göre hesaplanacağı tarafların anlaşmasına bağlıdır. Zaman birimine, parça başına , götürü veya yüzde esasına göre ücret belirlenebilir. İş Kanununa göre, ücret ödeme dönemi en fazla bir ay olarak belirlenmiştir. Asgari ücret: Asgari ücret yönetmeliğine göre şöyle tanımlanmıştır, İşçilere normal bir çalışma günü karşılığı olarak ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, ulaşım, sağlık ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücrettir. 

69  TARIM 1. Tarım sektörü: Bitkisel ve hayvansal ürünler üretiminin yanında, bu ürünlerin yetiştiricileri tarafından işlenmesi, ormancılık ve balıkçılık faaliyetleri, tarımsal ürünlerin yetiştiricileri tarafından taşınması ve saklanması, mağazalara devredilmeden üreticileri tarafından satılması ile tarım alet ve makinelerinin diğer tarım üreticilerinin üretimle ilgili faaliyetlerine bir bedel karşılığında kullandırılmasını şeklinde açıklanabilir. Tarım sektörü, toplam nüfusun % 35’ini, ulusal gelirimizin yaklaşık % 15'ini ve istihdamın ise % 45'ini oluşturmaktadır. Sektör; ülke nüfusunun zorunlu gıda maddeleri ihtiyacını karşılaması, sanayi sektörüne ham madde sağlaması, sanayi ürünlerine talep oluşturması, ulusal gelir ve ihracata katkıları önemlidir. Ülkemizin söz konusu potansiyelinin değerlendirilmesinde gıda sanayinin etkin rolü bulunmaktadır. Gıda teknolojisinde kaydedilen gelişmeler neticesinde sektörde doğrudan ihracata yönelik üretim oluşturularak, uluslararası piyasalarda rekabet edebilir konuma ulaşılmıştır. Tarım ürünleri ile ilgili daha detaylı bilgiyi tarım ve orman bakanlığı internet sitesinden, tarım bölge müdürlüklerinden temin etmeniz mümkündür. Bu birimlerde hangi tarım ürünü nerde, nasıl, ne zaman yetiştirilip nasıl pazarlanabileceği konusunda bilgi verilmektedir.

70 2. Tarım Ürünleri İşletmeleri: 2. 1
2. Tarım Ürünleri İşletmeleri: Sebze Meyve İşleme Sanayi: Konserve Meyve ve Sebze Sektörü: Konserve meyve ve sebze işleme sanayi, esas itibariyle turşu, geçici konserve edilmiş sebze ile konserve meyve ve sebze üretiminden (salça ayrı bir başlık olarak incelendiğinden) oluşmaktadır. Konserve işleme sanayisinde ağırlıklı olarak bezelye, fasulye, bamya ve karışık sebzeler işlenmektedir. Üretilmekte olan başlıca meyve konserveleri ise şeftali, kayısı ve vişnedir. Turşu grubu içinde en önemli ürün, kornişondur

71 Domates Salçası Sektörü: Türkiye’de üretilen domatesin yaklaşık % 25-30’u işlenmekte, kalan miktar taze tüketime konu olmaktadır. İşlemeye alınan toplam miktarın % 80’i salça, % 15’i konserve domates, kalan kısım ise ketçap, domates suyu vb. domates ürünlerinin üretimi için kullanılmaktadır. Domates salçasının hammaddesi olan sanayi tipi domates, büyük ölçüde yurt içinden ve sözleşmeli ekim yoluyla temin edilmektedir. Dondurulmuş Meyve ve Sebze Sektörü: Dondurma işleminin meyve ve sebzeyi tazeye en yakın koruma yöntemi olması ve sağlıklı ve doğal yaşam felsefesinin daha yaygın hale gelmesi nedeniyle bu ürünlerin popülaritesi artmış bulunmaktadır. Dondurulmuş meyve ve sebze sektörü üretiminin %70–80 gibi büyük bir oranı ihraç edilmesine karşın, son yıllarda gerçekleşen gelir artışı ve değişen hayat şartları ile birlikte iç pazara yönelik üretim de artmıştır. Meyve Suyu ve Konsantresi Sektörü: Sebze meyve işleme sanayinde ihraç potansiyeli olan diğer bir alt sektör meyve suyu ve konsantresi alt sektörüdür. Meyve suyu sanayinde hammadde olarak kullanılan meyvenin tamamına yakın bir kısmı yerli üretimden karşılanmakta, ancak bazı yıllarda elma suyu üretiminde kullanılmak üzere dâhilde işleme rejimi kapsamında elma ithalatı gerçekleştirilmektedir.

72 2.2. Şeker Mamulleri Sanayi: Günümüzde, geleneksel üretim yöntemleriyle birlikte modern üretim teknolojisinin de kullanıldığı sektör, gıda sanayi içinde yer alan, üretiminde kullanılan hammaddeler, yardımcı maddeler ve ambalaj malzemeleri ile yan sanayisini de geliştiren önemli sektörlerden biri durumuna gelmiştir. Sektörün başlıca ürünleri; çiklet, lokum, helva, çikolata ve kakaolu mamuller ve her çeşit şekerlemedir. 1990’lı yılların başından itibaren büyük oranda ihracata yönelik olarak genişleyen şekerli ve çikolatalı mamuller sektörü, eski Sovyet Cumhuriyetlerine yönelik ihracatın 1996 yılından itibaren azalmaya başlamasıyla birlikte önemli sorunlarla karşılaşmıştır. Yeni yatırımlarla bir anda genişleyen sektör, ihracatın azalması sonucu büyük bir atıl kapasite ile karşı karşıya kalmıştır. Bu durum yurt içi rekabeti önemli ölçüde artırmış, üretici firmaları yurt dışında yeni pazarlar bulmaya yönlendirmiştir.

73 2.3. Hububat ve Unlu Mamuller Sanayi:  Bisküvi, Gofret, Ekmekçi Mamulleri Sektörü: Ürün çeşitleri itibariyle, belirli oranda kakao katılmış veya katılmamış pastalar, bisküviler, kekler ve diğer fırın mamullerini kapsamaktadır. Makarna Sektörü: Ülkemiz makarna üretimi yaklaşık 450,000 ton civarında bulunmaktadır. Makarna firmaları üretim için kaliteli durum buğdayına ihtiyaç duymakta, bu ihtiyaçlarının büyük bir bölümünü ithalat yoluyla karşılamaktadır. 2.4. Bitkisel Yağlar ve Margarin Sanayi: 1980’li yıllarda tarımsal sanayi sektöründe görülen gelişmelere paralel olarak, gerek teknoloji gerekse üretim miktarı açısından bitkisel yağ sanayinde de önemli gelişmeler yaşanmıştır. Ancak, arz talep veya iklim koşullarına bağlı olarak, yağlı tohumlar ve özellikle ayçiçeği üretiminde görülen dalgalanmalar, bitkisel yağ üretimi ve ticaretini de etkilemektedir.

74 2.5. Tütün Mamulleri Sanayi: Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu Kanun ile Kamu İktisadi Kuruluşu bölümünde yer almış bulunan “Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri (TEKEL) Genel Müdürlüğü” bu bölümden çıkartılmış ve aynı Kanun Hükmündeki Kararnamenin ekindeki İktisadi Devlet Teşekkülleri bölümüne eklenmiştir. Bu değişiklikle TEKEL Genel Müdürlüğünün 4046 sayılı Kanun doğrultusunda yeniden yapılandırılması ve mülkiyetin devri de dâhil olmak üzere her türlü yöntem kullanılarak özelleştirilmesi imkanı doğmuştur. 2.6. İçecek Sanayi: Ülkemizde içecek sanayiinde üretilen başlıca ürünler; bira, şarap, rakı, votka, kanyak, likör, cin, viski, gazozlar, memba suları ve sodadır. Şarap üretimi daha çok Marmara-Trakya ve Ege Bölgelerinde yoğunlaşmıştır. Sektörde klasik üretim tesisleri ile birlikte modern üretim tesisleri de faaliyet göstermektedir.

75 3. Hayvansal Ürün İşletmeleri:
3.1. Mezbaha Ürünleri Sanayi: Mezbaha ürünleri sanayii; et ve ürünlerin muhafazası, işlenmesi ve üretimi; sığır, domuz, koyun, keçi, at, kanatlı, tavşan, av hayvanları ile karada veya bu iş yapılmış gemilerde işlenen balinalar ile diğer hayvanların mezbahalardaki kesim ve takip eden işlemleri ile paketlenmesi işlemlerini kapsamaktadır. Sektörün Üretim Çeşitleri - Taze soğutulmuş ve dondurulmuş et ve kanatlı eti üretimi, - Et ve et ürünlerinin kurutma, dumanlama, tuzlama, tuzlu suda veya konserve olarak hazırlanması ve muhafaza edilmesi, - Sosis üretimi, - Et ve sakatatların yem ve un olarak üretimi, - Kesim; ham post ve deri, yapağı, tüy, dişler ve kemik gibi yan ürünlerin üretimini içermektedir. 3.2. Kanatlı Eti ve Yumurta Ürünleri Sanayi: Kanatlı eti ve yumurta üretiminde 1970’li yıllardan başlayarak hızlı bir gelişme gösteren Türkiye, bugün dünya ülkeleri sıralamasında önemli yerlere gelmiştir. Tüketicinin bilinçlenmesi ve son yıllardaki kuş gribi hastalığının ortaya çıkması sonucu piyasada ambalajlı ve markalı piliç eti talebi giderek artan bir önem kazanmıştır.

76 3.3. Süt ve Süt Mamulleri Sanayi: Sektörde üretim yapısının daha çok küçük aile işletmelerinden oluşmasına karşın, son yıllarda süt ve süt ürünleri konusunda yatırımlar hız kazanmış ve üretimde yüksek miktarlarda artış gözlenmiştir. Gelir artışı ve tüketicilerin beslenme konusunda daha bilinçli davranmaya başlamalarından dolayı geleneksel metotlarla üretilen süt ürünlerine yönelik talep azalmaya başlamış ve pastörize sütler pazarda ağırlık kazanmaya başlamıştır. Süt ve süt ürünleri işletmelerinin ağırlıklı olarak Ege ve Marmara Bölgelerinde kurulmuş olup, hayvancılığa yapılan yatırımlara paralel olarak özellikle Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin de gelecek yıllarda önemli üretim merkezleri haline geleceği düşünülmektedir. 3.4. Su Ürünleri İşletmeleri: Su ürünleri sektörü; deniz ve iç sularda mevcut bitkisel ve hayvansal organizmaları, kaynakların akılcı ve süreklilikle kullanımlarını, kıyı ve kıyı ötesi açık deniz balıkçılığını, yetiştiriciliği, kooperatifçiliği, kirlenme, uzaktan algılama, ürünlerin soğuk ve donmuş korunması ve pazarlanmasını, su ürünleri sanayiini, işleme ve entegre tesislerini, gem, inşasını, ağ imalatını, sektörün balıkçı barınağı, liman çekek yerleri ile balık halleri gibi alt yapı tesislerini, diğer gerekli vasıta ve teçhizat kullanımı ile üretimini ve tüm sektör faaliyetleri yanında bulunan araştırma, geliştirme ve eğitim konularını kapsamaktadır.

77 SANAYİ 1. Kobi: Kobiler aşağıdaki şekillerde tanımlanabilir: - Kısıtlı sermaye ve pazarlama olanaklarına rağmen, ayakta duran, piyasalara mal ve hizmet üretip sunan, - Ülkedeki ekonomik buhranlarından yoğun olarak olumsuz etkilenen, - Ekonomideki krizlerden büyük işletmelere göre fazla olumsuzluklar yaşayan, bunun sonucu ağır yaralar alabilen, ancak herşeye rağmen yine de üreten, Ekonomik gelişme ve büyüme dönemlerinde ise sınırsız başarı hikayeleri oluşturan, - Ülkedeki büyük işletmelerden çok daha fazla katma değer oluşturabilen, tüm ticari, sınai ve hizmet işletmeler gelmektedir. Kobilerin tanımlanmaları çeşitli kriterlere göre yapılabilmektedir. Bunlar arasında çalışan işçi sayısı, sermaye miktarı, varlık yapıları, ciroları gibi farklı unsurları sayılabilir. Tanım ile ilgili unsurların çeşitli olması ortak bir tanım verilebilme imkanını güçleştirmektedir. Ayrıca ülkelerin ekonomik yapıları, işletmenin içinde bulunduğu sektör özellikleri de tanımda verilecek kriter büyüklüklerinin değişmesine neden olmaktadır

78 Kobilerin Özellikleri: - Daha az yatırımla daha çok üretim ve ürün çeşitliliği sağlamaktadır. - Daha düşük yatırım maliyetleriyle istihdam imkânı oluşturmaktadır. - Yapıları itibariyle ekonomik dalgalanmalardan daha az etkilenmektedir. - Talep değişikliklerine ve çeşitliliklerine daha kolay uyum gösterebilmektedir. - Teknolojik yeniliklere daha yatkındır. - Bölgelerarası dengeli kalkınmayı sağlar. - Gelir dağılımındaki çarpıklıkları asgariye indirir. - Ferdi tasarrufları teşvik eder, yönlendirir ve hareketlendirir. - Büyük sanayi işletmelerinin vazgeçilmez destekleyicisi ve tamamlayıcısıdır. - Politik ve sosyal sistemlerin denge ve istikrar unsurudur. - Demokratik toplumun ve liberal ekonominin ana sigortalarından biridir.,

79 Kobilerin Avantajları: - Kobiler, tüketici ihtiyaçlarındaki değişiklikleri kısa sürede algılayıp, bunlara kısa sürede cevap verebilmektedir. - Müşteri ile direkt ilişkide bulunmaları sebebiyle onların ürün ile ilgili isteklerini kısa sürede cevaplayabilmektedir. - Teknolojik yeniliklere kolayca adapte olabilmektedir. - Yöneticiler, çalışanlarla yakın ilişki içinde bulunmalarından çalışanların performanslarını doğrudan etkileyebilmektedir. - Kararlar çoğu zaman çalışanlarla birlikte verildiği için başarı olasılığı yükselmektedir. - Bir personel istihdam etmek için gerekli olan yatırım harcaması daha azdır. - Kobilerin faaliyet gösterdikleri yörede, bölgenin ihtiyacını da dikkate alarak modern teknolojiler yerine ara teknolojileri kullanmaları, hem o bölgenin kalkınmasına hem de çevrenin korunmasına yardımcı olmaktadır

80 Kobierin Dezavantajları:
Kobierin Dezavantajları: - KOBİ işletmelerinde genellikle uzman personel istihdam edilememekte, genelde işletme sahibinin bilgisi ve tecrübesi ön plana çıkmakta, bu da bilginin yerini, tecrübenin almasına neden olmaktadır. - KOBİ’ lerin tam olarak tanımlanamamasından kaynaklanan eksiklik nedeniyle, küçük ve orta büyüklükteki işletmelere tanınan kredi olanaklarından daha çok büyük işletmeler yararlanmaktadır. Bu da KOBİ’ lerin teknolojik transferlerini gerçekleştirememelerine neden olmaktadır. Zaten şu anda Türkiye’de, sanayi kredilerinin %97’sini, sanayi yapısı içindeki oranı yalnızca %2 olan büyük işletmeler kullanmaktadır. - Büyük işletmelere oranla müşterileriyle olan ilişkileri daha yakın olan KOBİ’ ler, müşteri istekleri doğrultusunda yapmaları gereken teknolojik değişiklikler için, yeterince para ve zaman ayıramamakta ve bu değişiklikleri hayata geçirebilmekte oldukça zorlanmaktadır. - KOBİ’ ler finansal yönden, düşük sermaye/borç oranına sahip oldukları için büyük işletmelere oranla daha zayıf bir yapıya sahiptir. - KOBİ’ ler devlet ihalelerinde büyük işletmelere nazaran daha zayıf bir durumdadırlar. Çünkü ihaleden haberleri olmayabilir ya da yapılacak işin niteliğine göre teknolojileri, kapasiteleri o is için yetmemektedir.

81 - KOBİ’ lerde üretim esnek bir yapıya sahiptir
- KOBİ’ lerde üretim esnek bir yapıya sahiptir. Tüketicilerin isteklerine göre üretime yön verilebilmektedir. Bu yüzden üretimde farklı girdiler kullanılmakta, dolayısıyla büyük miktarda, bir girdiden alım yapılamamakta ve büyük işletmelere göre indirimlerden daha az oranda yararlanmaktadır. - KOBİ’ lerde genellikle ayrı bir pazarlama bölümü bulunmamaktadır. Bu durumda da özellikle KOBİ’ lerin yurt dışına ihracat yapmaları açısından önemli sorunlar yaşanmakta, rekabetin çok daha çetin olarak kendini hissettirdiği günümüzde bu aksaklıklar ve sorunlar işletmeyi güç durumda bırakmaktadır. - KOBİ’ lerin ihracat pazarlarına girmeleri; dil bilen eleman istihdam edememeleri, yabancı ülke mevzuatına vakıf olamamaları, ihracat konusunda uzman çalıştıramamaları gibi nedenlerle, büyük işletmelere oranla daha zordur. - KOBİ’ ler ihracat teşvik ve geliştirme programlarından çoğunlukla yararlanamamakta, aynı zamanda iç piyasada görülen bir talep daralmasından da en fazla etkilenen kesim olmaktadırlar.

82 2. Büyük Ölçekli İşletmeler: İşletmeler genel olarak ekonomik faaliyetlerini devam ettirmek, mal ve hizmet üretmek, pazarlamak ve bu yolla büyümek ve kar etmek isterler. Organik bir yapıya benzetilebilecek işletmeler kurulurlar ve büyürler. İşletmeleri büyümeye ekonomik koşullar, çevre koşulları, gelişen teknoloji, müşteri ihtiyaçlarının artması, rekabet ortamı gibi koşullar iter. Büyüme birçok şekilde ifade edebilir. Satışların artması, kâr edilmesi, hacim artışı, personel veya iş hacminin artması gibi niceliksel veya niteliksel büyüklüklerle ifade edilebilir. Büyümenin işletmeye birçok fayda sağladığı gibi bazı zararları da olabilir. Aynı zamanda işletmeler büyüklüklerine göre bazı türlere ayrılabilir. İşletmelerin büyümesi işletmenin ihtiyaç duyduğu parasal desteği sağlayan ve organizasyon veya yapısında değişiklere neden olan bir faaliyettir. İşletmelerde sadece teknik yönden değil pazar ve çevre ile ilgili olarak da en uygun büyüklük çeşidi belirlenmeli en uygun büyüklük seçilmelidir. Çalışan sayısı 100’den fazla olan şirketler ülkemizde büyük ölçekli işletmeler olarak değerlendirilmektedir. Büyük işletmelerin çoğu anonim şirket biçiminde örgütlenen kuruluşlardır. Bu yüzden sermaye piyasalarıyla önemli ilişkileri vardır. Bu işletmelerin hisse senetleri, genellikle sık sık el değiştirir, alınıp satılır.

83 Büyük İşletmelerin Faydaları: - Makine ile üretime ve kitle üretimine kolayca imkân verir. Böylece hem geniş bir tüketici alanına hitap eder hem de birim maliyetler düşer. - Ürünlerde normlaşma ve standartlaşma kolayca temin edilir, iş gücünü ve makineleri daha verimli kullanma imkânı doğar. - Ar-Ge faaliyetleri için harcamada bulunmak, buluş ve yeniliklerden daha fazla yararlanmak mümkündür. Böylece yeni ürünler geliştirilir. - Modern işletmecilik uygulamalarına daha sık rastlanır. Daha etkin organizasyon kurulup, uzman personel ile etkin işbölümü yapılır. - Uzmanlaşma olgusu bütün üretim faaliyetlerinde uygulanabilir. Daha iyi eğitim, yetişme ve yükselme imkânı sağlanır. - Çok sayıda personel çalıştığı için ülke istihdamını belirli ölçüde çözümler. - Seri ve kitle üretimi yaptıkları için ülke doğal kaynaklarının gelişmesinde önemli bir yer alır. - Üretimde atık maddeler daha iyi değerlendirilebilir, hatta tekrar kullanılabilir. - Riskler daha kolay dağıtılır; zira çeşitli sektörlere girilebilir ve dünyadaki gelişmeler her an takip edilebilir. - Yüksek finans gücü sayesinde, daha kolay ve düşük maliyetle para ve kredi sağlanır. - Satın almada, üretimde, pazarlamada artan pazarlık gücü, iskontolar gibi nedenlerle büyüklükten kaynaklanan tasarruflar sağlanır.

84 Büyük İşletmelerin Zararları: - Ekonomik kriz dönemlerinde sabit giderlerini kısma imkânları olmadığından kârları ortadan kalkar veya azalır. Bu da büyük risklere sebebiyet verebilir. - Örgütlenme maliyetleri yüksek olduğu için yeniden düzenleme gerektiğinde yüksek maliyetlerle karşı karşıya kalınabilir. - Bürokratik bir örgüt yapısı içine girmeleri kaçınılmazdır. - Ekonomik kriz dönemlerinde yapacakları işi yavaşlatma eylemi ülkeyi bunalıma sokan durumu hızlandırır. - Tekelleşmeye gidilebilir. -Siyasal güç haline gelebilir.

85 TİCARET 1. Ticaretin Tanımı: Ticaret, kar amacı ile mal ve hizmetlerin, para ile ifade edilebilen bütün değerlerin alım ve satım işlerinin tamamı olarak tanımlanabilir. Ticarette üç taraf bulunur. Bunlar üreticiler, tüketiciler ve aracılardır. Ticaret, ürünlerin üreticiden tüketiciye ulaşmasını sağlar. Ticaret, kar amacı gayesiyle yapılır. Ticarette her zaman üretici ile tüketici karşı karşıya gelmez. Çoğu zaman üreticiler ve tüketiciler arasında aracılar görev alır. Aracılar, bu faaliyeti kar amacı ile yaparlar. Kâr olmayınca ticaret de olmayacaktır. Ticaretin fonksiyonu, fazla üretilen ürünleri ihtiyacı olanlara ulaştırmaktır. Tüketicilerin, ürünleri çoğu zaman doğrudan doğruya üreticilerden satın almaları oldukça zordur. Ürünlerin, tüketicilere ulaştırılmasında dağıtım sisteminden yararlanılır.

86 2. Ticaretin Türleri: 2.1. Perakende Ticaret: Perakende kelimesi, parçalara ayırmak anlamına gelir. Perakendeci de malları küçük miktarlar halinde satan kişiyi ifade eder. Perakende ticaret, malların doğrudan doğruya tüketicilere satılmasıdır. Perakendeciliğin temel niteliği, tüketim ya da kullanım için malları tüketicilere satmaktır.  Perakende ticaret şeklinde parekendeciler, üretici veya toptancıdan aldıkları malları doğrudan doğruya tüketicilere satarlar. Bu nedenle perakendeciler, genelde tüketicilere çok yakın yerlerde faaliyet gösterirler. Küçük ölçekli perakendecilik, az sermaye ve beceri ile yürütülebilecek bir faaliyettir. Bu nedenle perakendecilik faaliyeti diğer işletmecilik dallarına göre daha kolaydır. Perakendeciler, bir yandan tüketicilere hizmet sunarken; diğer taraftan da ürünlerin satışını yaparak üreticilere de fayda sağlarlar. Ayrıca, müşterilere satış sonrası çeşitli hizmetler sunarlar. Perakendecilerin başlıca fonksiyonları şunlardır: - Malları tüketicilerin ayağına götürme - Malları uygun miktarlarda tüketiciye sunma - Tüketicilere çeşitli mal sunma - Müşteriye, danışma ve bilgilendirme hizmetleri sunma - Şikâyetlerin değerlendirilmesi ve giderilmesinde yardımcı olma - Müşterilere kredili alış veriş yapma imkânı sağlama - Satış öncesi ve sonrası hizmetleri devam ettirme

87 2. Ticaretin Türleri: 2.1. Perakende Ticaret: Perakende kelimesi, parçalara ayırmak anlamına gelir. Perakendeci de malları küçük miktarlar halinde satan kişiyi ifade eder. Perakende ticaret, malların doğrudan doğruya tüketicilere satılmasıdır. Perakendeciliğin temel niteliği, tüketim ya da kullanım için malları tüketicilere satmaktır.  Perakende ticaret şeklinde parekendeciler, üretici veya toptancıdan aldıkları malları doğrudan doğruya tüketicilere satarlar. Bu nedenle perakendeciler, genelde tüketicilere çok yakın yerlerde faaliyet gösterirler. Küçük ölçekli perakendecilik, az sermaye ve beceri ile yürütülebilecek bir faaliyettir. Bu nedenle perakendecilik faaliyeti diğer işletmecilik dallarına göre daha kolaydır. Perakendeciler, bir yandan tüketicilere hizmet sunarken; diğer taraftan da ürünlerin satışını yaparak üreticilere de fayda sağlarlar. Ayrıca, müşterilere satış sonrası çeşitli hizmetler sunarlar. Perakendecilerin başlıca fonksiyonları şunlardır: - Malları tüketicilerin ayağına götürme - Malları uygun miktarlarda tüketiciye sunma - Tüketicilere çeşitli mal sunma - Müşteriye, danışma ve bilgilendirme hizmetleri sunma - Şikâyetlerin değerlendirilmesi ve giderilmesinde yardımcı olma - Müşterilere kredili alış veriş yapma imkânı sağlama - Satış öncesi ve sonrası hizmetleri devam ettirme

88 2.2. Toptan Ticaret: Toptancılar; üretici ve perakendeci arasında aracılık yapan (depolama, taşıma, dağıtım gibi faaliyetlerle uğraşan) büyük ölçekli işletmelerdir. Toptancılar, imalatçıdan satın aldıkları büyük miktardaki malların, perakendecilere dağıtımının yapıldığı bir sistemde aracı rolü üstlenir. Perakendecilerin çoğu ürünleri, üreticiler ya da toptancılardan alır. Toptancılık, perakendecilere ya da işletmelere mal satma faaliyetidir. Toptancılık, tüketicilerin dışında her türlü işletmeye yapılan satıştır. Üreticiler dışında toptancılıkla uğraşan uzman kişilere ya da işletmeler toptancı denir. Ürünlerin üretim tarzı, üretim şartları ve ürüne olan talebin sürekli ya da mevsimlik oluşu, toptancıların varlığını ortaya çıkaran nedenlerdendir. Toptancıların başlıca fonksiyonları şunlardır: - Depolama - Pazarlama - Havuz görevi görme - Küçük miktarlar halinde satış - Fiyat istikrarı - Risk üstlenme - Taşıma vb. giderlere katlanma - Bilgilendirme - Yönetim ve teknik yardım

89 2.3. Dış Ticaret: Ülkelerin birbirleriyle yapmış oldukları ticarete dış (uluslararası) ticaret denir. Ülkeler, ihtiyaç duydukları bütün malları kendileri üretemez. Ülkede yeterli miktarda üretilmeyen mallar, dış ticaret yoluyla elde edilir. Örneğin ülkemizde pamuk, fındık, krom üretimi yeterlidir; fakat petrol üretimi yeterli değildir. Dolayısıyla petrolü başka ülkelerden alırız. Dış ticaret ödemelerinde uluslararası geçerliliği kabul edilen döviz kullanılır. Bazı durumlarda ise takas yöntemi ile dış ticaret gerçekleştirilebilmektedir. Dış ticarette ülkeler arası belli bir mesafenin olması; ürünlerin taşınması, teslimi ve bedellerinin ödenmesi gibi birçok riski de beraberinde getirmektedir. Dış ticaret ikiye ayrılır: İhracat: İhracat, yurt içerisinde üretilen malların başka ülkelere satılmasıdır. İthalat: İthalat, dış ülkelerden mal satın alma işidir

90 HİZMET 1. Hizmetin Tanımı: Hizmet, maddi bir niteliği olmayan, alım satımı mümkün olan belirli bir fiatı olan ve fayda sağlayan soyut bir iktisadi faaliyet olarak tanımlanabilir. Ekonomide ürün hizmetsiz, hizmet de ürünsüz olmaz. Yani, her ürün bir dizi hizmetin sonucunda adım adım oluşur. O hizmetler ortadan kaldırıldığında ürün de olmayacaktır. Benzer biçimde, her hizmet birtakım ürünlerle birlikte düşünüldüğünde anlam kazanmaktadır. Ürünler kaldırıldığında hizmetin etkinliği azalacaktır.

91 2. Hizmetin Özellikleri:  Soyutluk: Hizmetin en belirgin özelliği soyutluğudur. Soyutluğun çok önemli sonuçları vardır. Hizmetin soyut olması demek, hizmetin elle tutulamaz, görülemez, duyulamaz, bir ölçü birimiyle ifade edilemez, sergilenemez, paketlenemez ve taşınamaz olduğu anlamına gelir. Tüm bunların sonucunda hizmet “dayanıksızdır”dır. Bir operada, bir koltuk o gece için tutulmamış ise geliri sonsuza kadar kaybedilmiş demektir ya da belirli bir seferde uçakta boş kalan koltuk bir daha hiç satılmayacaktır. Başka bir deyişle, bir hizmet, pazara sunulduktan sonra tüketilmemesi durumunda ortaya çıkacak ekonomik kayıplar sonradan giderilemez. Eş Zamanlı Üretim / Tüketim: Hizmetin sunumu, tüketim boyunca ya da tüketimin bir bölümü sırasında olabilir. Mallar üretilir, satılır ve tüketilir. Hizmet ise üretilip tüketildikten sonra satılır. Başka bir deyişle hizmetler üretildiği anda tüketilir yani hizmetin meydana getirilmesi ile kullanımı, eş zamanlı olarak oluşmaktadır. Bunun iki önemli sonucu vardır. Birincisi; çoğu kez üretici hizmeti oluşturan ile satıcının aynı kişi olması ve hizmeti sunan kişinin, hizmetin bir parçası olmasıdır. Yani hizmet, hizmeti üretenden ayırt edilemez. Bu durum, hizmet sektöründe doğrudan aracısız dağıtımı ortaya çıkarmaktadır. Hizmetin üretilmesi ile pazarlanması birbirinden ayrılmadığı için, bir hizmet aynı anda birçok pazarda pazarlanamaz. Ayrıca, aynı anda çeşitli hizmetlerin aynı anda pazarlanması da mümkün olmamaktadır

92 Heterojenlik: Hizmetler, çeşitlilik gösterir
Heterojenlik: Hizmetler, çeşitlilik gösterir. Bu açıdan standartlaştırılmaları büyük güçlük gösterir. Hizmetlerin temel üretim şekli insan davranışlarıyla gerçekleşir. Bu nedenle aynı kişinin üretip sunduğu hizmetler bile birbirinden farklı olabilirler. Hizmet; özü, kalitesi, kapasite ve kapsamı açısından değişiklik gösterir. Bu değişkenlik zamandan zamana, alıcıdan alıcıya, üreticiden tüketiciye, üretici ile tüketici arasındaki ilişkiye ve içinde bulunulan duruma göre oluşabilir. Bu durumda hizmetin kalitesi ve performansı önceden kesin olarak ölçülemez. Hizmetin niteliği onu üreten insanın beceri ve kapasitesinden ayrılamaz. Değişken Talep: Hizmete olan talep, göreceli olarak değişken ve belirsizdir. Bu talep yalnızca yıllara, mevsimlere ve aylara göre değil, günden güne ve hatta bir gün içindeki saatlere göre bile önemli ölçülerde değişebilir. Bu durumda sunulan hizmet miktarı ile talep edilen hizmet arasında denge kurmak her zaman işletmenin elinde değildir. Kimi zaman talebin artması durumunda hizmet arzı yetersiz kalırken, kimi zaman da fazla hizmet arzı karşısında talep yetersizliği ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Dalgalanan talep nedeniyle hizmet üretim kapasitesinin belirlenmesi zor olmakta, ayrıca verimlilik ve performansın ölçülmesinde güçlüklerle karşılaşılmaktadır.

93 3. Reklam Hizmetleri: Günümüzde herkes giderek artan bir biçimde reklâmlarla karşı karşıya kalmaktadır. Reklam, okuduğumuz gazete ve dergilerin sayfalarında, çeşitli eğlence programlarıyla radyo ve televizyonda, duvar afişleri ve ilanlarla yollarda, yer ve zamanı belli olmayan bir biçimde karşımıza çıkmaktadır. Reklam bir kişinin veya grubun karşı bir kişi veya gruba mesajlarını ulaştırma yöntemlerinden bir tanesidir. Başka bir değişle, satıcıların mal ve hizmetleri hakkında muhtemel alıcılara bilgi ulaştıran bir araçtır. Böylece reklâm, dağıtım işleminde talepleri harekete geçiren temel bir pazarlama aracı olmaktadır. Başka bir değişle reklam, satış yapmak veya tüketicide olumlu tutumlar meydana getirmek amacıyla mallar, hizmetler ve başka konular hakkındaki bilgilerin doğrudan kişisel ilişki olmadan, bir bedel karşılığında insanlara ulaştırılmasını sağlayan bir haberleşme aracıdır. Reklamın Amaçları: - Bir ürünün mümkün olduğunca çok kişi tarafından tanınmasını sağlamak - Tüketiciyi bilgilendirmek - Tüketiciyi, ürünü satın almasıyla sonuçlanacak biçimde etkilemek - Ürünü, mümkün olduğunca uzun süre tüketicinin gözü önünde tutmak

94 Reklam Yolları: Reklamcılık, teknolojiden ve eldeki mevcut imkanlardan azami ölçüde faydalanmayı gerektirir. Günümüzde başlıca kullanılan reklam yolları şunlardır: - Yazılı ve resimli reklâmlar (Gazete, dergi, broşür, ilan, tabela vb.) - Sesli reklâmlar (Radyo, hoparlör, telefon vb.) - Işıklı reklâmlar (Sinema, film, televizyon vb.) - Malın kendisiyle yapılan reklâmlar (Vitrinler, sergiler, fuarlar, eşantiyonlar vb.)

95 4. Bilgi Teknolojileri Hizmetleri: Günümüzde, bilgi teknolojilerindeki yeniliklerin ve bu teknolojilerin kullanımının oluşturacağı etkilerin tamamının anlaşıldığını ve tanımlandığını söylemek oldukça güçtür. Hiç kuşku yok ki bilgi teknolojileri çok önemli iktisadi ve sosyal yararlar sağlayabilecektir. Yeni teknolojiler, ekonominin etkinliğini artırmaya, yeni iş imkanlarının sağlanmasına, teknik ilerlemelerin ve fikirlerin daha kolaylıkla yayılmasına, farklı ülkeler ve bölgelerde yaşayan insanlar ve kurumlar arasında eş zamanlı iletişimin kurulmasına yardımcı olacaktır. Bilimsel ilerlemeleri teşvik edecek ve insanların seçim alternatiflerini zenginleştirecektir. Bilgisayarların birbirleriyle veri alışverişi ve ortak iş yapacak biçimde bağlanması ile oluşan bilgisayar ağları, bilgisayarların potansiyel gücünü inanılmaz boyutlara çıkarmıştır. Böyle ağların toplamından oluşan internet, bilgiye ve bilgisayar kaynaklarına global erişim sağlamaktadır yılından itibaren dünya çapında yaygınlaşmaya başlayan internet, kısa sürede hızlı gelişme göstermiştir. İnternete bağlanma maliyetinin düşmesi, güçlü ve kullanımı kolay programların internet vasıtasıyla iletişim kurmayı ve bilgi erişimini ve yayıncılığı herkese açık bir imkân haline getirmiştir. Bir internet servisi olan World Wide Web (kısaca www veya Web) multi-medya verilerin (metin, ses, resim, film) tek bir sistemle biçimde yayılmasına ve erişilmesine imkân vermesiyle, internet kullanıcı sayısında ve internette yayınlanan bilgi miktarında patlamaya yol açmıştır.

96 5. İnşaat Hizmetleri: İnsanoğlu yaratılışından bugüne değin yaşamını sürdürebilmek için güvenli bir barınağa ihtiyaç duymuştur. Günümüzde tek katlı yapılardan gökdelenlere kadar bina yapıları, barajlardan otoyollara, fabrikalardan asma köprülere kadar değişik amaçlara hizmet eden yapılar modern yapı teknolojisi kullanılarak inşa edilmektedir. İnsanların can ve mal güvenliği için yapıların kaliteli olma mecburiyeti vardır. Ülkemizin deprem kuşağında olması bu konuyu daha da önemli kılmaktadır. Dünyada inşaat sektörü, ekonomik yapı içersinde ayrı bir yere ve öneme sahiptir. Bunun en önemli nedeni, yüzlerce mal ve hizmet üretimi ile olan doğrudan bağlantısı, insanların yaşam şartlarının ve yoğun iş gücü kullanımı sosyoekonomik refah düzeyine olan katkısı, bu sektörün ülke ekonomisi içinde önemli bir yere sahip olduğunu göstermektedir. 19. yy’ da sanayi devrimi ile birlikte bilinen eski yöntemlerle yapılan inşaatlara artık değer verilmemeye başlanmıştır.

97 Gelişen kentlerde binalar artık birçok insanı barındıran aynı zamanda birçok araç ve gerecin içinde çalışmalarını sağlayacak şekillere dönüşmüştür. Çevre bilincinin artmasının bir sonucu olarak, kullanılan inşaat teknikleri, inşaat malzemeleri ve ham maddelerinin çevre boyutu dikkate alınarak yeniden değerlendirilmesi gereği ortaya çıkmıştır. Son zamanlarda kaynak ve enerji tasarrufu sağlayan inşaat teknikleri ile çevreye zarar vermeyen izolasyon malzemeleri, boya ve vernik kullanımında hızlı bir artış olmuştur. Türkiye’de toplam yatırımların yaklaşık %50’sini inşaat sektörü oluşturmaktadır. İnşaat sektörü kendisine bağlı iki yüzden fazla alt sektörün üretime geçmesini sağlamaktadır. İnşaat sektörü yoğun iş gücü kullanmaktadır. Sektör yoğun iş gücü kullanımı ile ülke istihdamına büyük katkıda bulunmaktadır. Ülkemizde pek çok inşaat firması uluslararası alanda, uluslararası standartlarda hizmet üretmektedir. İnşaat sektörü, dış pazarlarda başta Türk Cumhuriyetleri olmak üzere, İrlanda, Güney Doğu Avrupa, Afganistan, Pakistan, İran, Sudan gibi pek çok ülkeye önemli oranda hizmet ihraç etmekte ve yurt dışında da istihdam oluşturmaktadır.

98 6. Sağlık Sosyal Güvenlik Hizmetleri: Yaşamın kaçınılmaz doğal bir sonucu olarak karşılaşılabilecek risklere karşı korunabilmek; kimi yaşlılık ve ölüm gibi mutlak, kimi hastalık ve muhtaçlık gibi olası tüm risklere karşın geleceğe güven ve ümitle bakabilmek, toplumsal barış ve huzurun sağlanması açısından da çok büyük bir önem ve değer taşır. Toplumsal yaşamın belki de en önemli unsurlarından birisi, bireylerin karşı karşıya kaldıkları risklerde birbirlerine destek olabilme olanağı bulabilmeleridir. Sosyal güvenlik sistemi, özünde bu dayanışma gereksiniminin ülke ölçeğinde kurumsallaşması olarak tanımlanabilir. İşlevi ve etkinliği açısından tutarlı ve sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sistemi güçlü bir toplumsal dayanışma ve dolayısıyla güçlü bir gelişme potansiyeli sağlayacak en önemli unsurlardan birisidir. Bir diğer ifadeyle, sosyal güvenlik sistemleri toplumun zor durumda olan bireylerine yardım etmeyi daha iyi durumda olan kişilerin vicdanına bırakmayarak toplumsal dayanışmayı kurumsal hale getirir ve vatandaşlara sosyal güvenliği bir hak olarak sunar

99 Toplumsal dayanışma birbirini belki de hiç tanımayan insanlar arasında gerçekleşir. Sistem tarafından toplanan mali kaynaklar zenginden yoksula, çalışandan çalışamayana, gençlerden yaşlılara aktarılır. Ödenen primler, insanların hiç tanımadığı bir kişiye sağlık hizmeti olarak gider. Bir başkasına da hiç tanımadığı bir kişinin parasıyla emekli aylığı verilir. Bu durum nesiller boyunca devam eder. Tarih boyunca hemen her toplumda, daha çok sosyal yardım veya sosyal hizmet biçiminde çeşitli sosyal etkinliklerin yer aldığı görülmektedir. Sosyal güvenlikle ilgili yükümlülükleri takip etmek ve belirli koşulların varlığı halinde, herhangi bir sosyal riskle karşı karşıya kalındığında, ilgiliyi sosyal güvenliğin olanaklarından yararlandırmak, her toplumda devletin kuracağı ve bir merkezden yöneteceği organizasyonlara ihtiyaç göstermiştir. Esasen, sunulan hizmetin önemi ve özelliği itibariyle kamusal bir nitelik taşıması, bu konuda yasal ve kurumsal düzenlemeleri zorunlu kılmıştır.

100 7. Turizm Hizmetleri: Turizm; insanların dinlenme, eğlenme gibi turistik amaçlarla geçici seyahatleri, en az bir gece konaklamaları, turizm işletmelerinin ürettikleri mal ve hizmetleri satın almalarıyla ilgili olaylar ve ilişkiler bütünüdür. Turizm, ulusal ve uluslararası düzeyde kazandığı dev boyutlarla, yatırımları ve iş hacmini geliştiren, gelir oluşturan, döviz sağlayan, istihdam alanları açan, sosyal ve kültürel hayatı etkileyen önemli toplumsal ve insancıl fonksiyonları başaran bir nitelik kazanmıştır. Bu nitelik dünyada turizme yönelik ulusal ilgiyi artırmış; turizmden beklentileri olan ülkeleri bu endüstrinin geliştirilmesine yöneltmiştir. Dövizin turizm yoluyla elde edilmesine yönelik faaliyetler, bu sektörün milli ekonomide önem kazanması sonucunu doğurmuştur. Turizmin özellikle gelişmekte olan ülkelerin ödemeler dengesine yaptığı olumlu katkı, ekonomik yönden turizmin yararlarını en önemli göstergesi olmuştur. Turist ise belirli bir gelire ve boş zamana sahip olan konaklama, yeme, içme ve seyahat gibi somut dinlenme, eğlenme, merak, kültür, eğitim, spor, dini gerekler vb. soyut amaçlarla sürekli yaşadığı, çalıştığı bölgeden başka bir bölgeye seyahat eden ve gittiği bölgede en az bir gece konaklayan ekonomik anlamda tüketici olan kişi ya da kişiler topluluğudur. Turizm hizmetleri iki ana başlık altında toplanmaktadır. Bunlar, seyahat ve konaklama hizmetleridir.

101 8. Finans Hizmetleri: Finans, ihtiyaç duyulan fonların uygun şartlarda sağlanması ve etkin bir şekilde kullanılmasıyla ilgili faaliyetlerdir. Bir işletmenin kuruluşunda ya da faaliyet dönemlerinde mal ve hizmet üretmek amacıyla gerekli işletme girdilerini sağlamak için her zaman parasal kaynaklara gereksinme duyulur. Bu kaynakların nasıl kullanılacağını belirleyen işlere finansman işlevi denilir. İşletmelerin başvurabileceği üç önemli finansal kaynak vardır. Bunlar işletmenin ortakları tarafından konulan sermayeyi belirleyen öz kaynaklar (öz sermaye); çeşitli finansal kuruluşlardan faiz karşılığı sağlanan kaynaklar (yabancı sermaye); bir de işletmenin sağladığı karların bir kısmını dağıtmayarak alıkoyduğu kaynaklar vardır ki, buna da oto finansman adı verilir.

102 MUHASEBE HİZMETLERİ Muhasebe Hizmetleri: Muhasebe, tüm kuruluşların mali nitelikteki işlemleri ve olayları para ile ifade edilmiş şekilde kaydeden, sınıflandıran, özetleyerek rapor eden ve sonuçlarını yorumlayan ve analiz eden bir bilim dalıdır. Muhasebe işletmelerde yönetimin gözü kulağıdır. Küçük, büyük, özel ve resmi kuruluşlar muhasebeye muhtaçtır. Her kuruluşun mali bakımdan durumunu bilmesi gerekir. Kuruluşların kendi işlemlerini denetleme ve düzenleme için göz önünde bulundurması gereken işlemleri muhasebe sağlar. İşletmelerde yöneticiye işlerin iyi veya kötü gittiğini belirten temel bilgiyi muhasebe verir. Genel hesaplaşmalar, vergi için gerekli hesaplar, maliyet fiyatlarını hesaplamalar, bütçeleri düzenleme ve izleme, sistem kurmalar ve araştırmalar hep muhasebenin hizmet alanına girmektedir. Muhasebenin birçok yararı olmakla birlikte en önde gelenleri şunlardır: - İşletmenin sahip olduğu kıymetlerin tespitini sağlar. - İşletmede meydana gelen dönem içi faaliyetlerle, dönem sonunda ulaşılan sonuçların anlaşılmasını kolaylaştırır. - İşletme ile iş yapan üçüncü şahısların ekonomik ve sosyal durumlarının bilinmesini sağlar. - Üçüncü şahıslarla işletme arasında meydana gelen hukuki anlaşmazlıklarda devir teşkil eder. - İşletmede çalışan personel ve görevlilerin su istimaline karşı işletme varlığını korur. - İşletme sahibinin vergi karşısındaki durumunu hesap üzerinden kontrol edilip incelenmesini sağlar.

103 Muhasebe Bilgileri ile İlgilenen Taraflar: Yöneticiler: İşletme faaliyetlerini sevk ve idare eden kişilerdir. İşletme Sahibi veya Ortaklar: Teknolojik ve ekonomik gelişmeler, işletme faaliyetlerinde kişilerin tek başına yeterli olmadığını ortaya koymuştur. Dolayısıyla birkaç kişi emek ve sermayelerini birleştirerek ortak olup şirketleşme yoluna gitmişlerdir. Şirket ortakları faaliyetleri sonucunda kâr elde etmeyi ve büyümeyi düşünür. Yönetimin başarısını öğrenmek ve faaliyetlerin karlılığını bilmek için onlar da muhasebe departmanın dan rapor isteyebilirler. İşletmede Çalışanlar: İşletmede çalışan personel ve memurlar da o işletmedeki durumu yakından izler. Çalışanlar işlerinin sürekliliğini öğrenip geleceğe güvenle bakmak isterler. Onlar da muhasebe bilgilerine başvurabilir. İşletmeye Borç Verenler: Kısa ve uzun vadede borç verecek olanlar; işletmenin borç ödeme gücünü ve karlılık durumunu bilmek isterler ve muhasebe raporlarına başvurur. Devlet: İşletmelerin faaliyetleri üzerinden elde ettikleri kârlar, devleti yakından ilgilendirir. Ödenecek vergilerin doğru hesaplanması devlet için önemlidir. Devlet, kontrol elemanları ve diğer denetleme mekanizmaları ile işletmelerin gelir ve gider durumlarını incelerken muhasebe raporlarından faydalanır

104 PERAKENDECİLİK 1. Perakendecilik Tanımı: Perakendecilik; mal ve hizmetlerin, bir işletme aracılığı ile azar azar son tüketiciye satılmasıdır. Rekabetin çok yoğun olarak yaşandığı bir alan olduğu için perakendeciliği pazarlama şemsiyesi altında değerlendirmek gerekir. Bu nedenle de bu sektörde kalitenin, ürün çeşidinin, fiyatın, ürünün satış yerinin ve sergileme şeklinin, güvenilir olmanın ve bütün bunların pazarlamasının doğru yapılmasının önemi çok büyüktür. Pazarlama en basit şekliyle firmanın hedeflerine ulaşmak için talebi etkilemeye çalışmasıdır. Perakendecilikte talebin artması, başarı ve hedeflere ulaşma anlamına geldiğine göre pazarlamanın doğru yapılması bir zorunluluktur. Gelir vergisi kanununa göre perakende satış, satışı yapılan madde veya malzemenin aynen veya işlendikten sonra satışını yapan kimseler dışındakilere satılmasıdır. Burada kastedilen kişi müşteridir. O hâlde perakendeciliğin odak noktasında müşteri durmaktadır ve perakendecilikte esas olan müşteri istek ve ihtiyaçlarını karşılayabilmektir. Perakendecilik küçük esnaftan, holdinglere kadar her türlü kişi veya kuruluş tarafından yapılabilen bir meslek dalıdır ve tüm sektörlerde çalışma alanı bulabilmektedir.

105 2. Perakendeciliğin Tarihçesi: Kişilerin yaşamlarını sürdürebilmeleri ve daha iyi yaşayabilmeleri için birtakım ihtiyaçları vardır. İhtiyaç; giderilmediği zaman mutsuzluk veren, giderilebilmesi için çaba harcanması ve bedel ödenmesi gereken, giderildiği zaman da mutluluk veren duygudur. Bazı ihtiyaçlar vardır ki, yaşamak için zorunludur. Örneğin, yemek, barınmak, ısınmak gibi. Bunun yanında, daha rahat yaşamayı sağlayacak lüks ihtiyaçlar olabileceği gibi, televizyon, kitap, bilgisayar gibi kültürel ihtiyaçlar da olabilir. İhtiyaçların giderilebilmesi, çeşitli ürünler ve hizmetlerle sağlanır. Bunun için de bu ürün ve hizmetlerin gerektiği kadar, yani küçük parçalar hâlinde satın alınması gerekir. İnsanlar ilkçağlardan itibaren ihtiyaçları için her türlü çabayı harcamış ve bu uğurda canlarını dahi ortaya koymuşlardır. İlk insanların vahşi hayvanları avlayıp, ihtiyaçlarını gidermek için kullanmaları gibi. İşte bu noktada perakendecilikten bahsetmeye başlayabilir ve perakendeciliğin daha ilkçağlardan itibaren takas yolu ile başladığını söyleyebiliriz. Paranın bulunması ve bir mübadele (değişim) aracı olarak kullanılmaya başlamasından sonra ise alışveriş daha farklı bir anlam kazanmaya başlamıştır. Artık alışverişlerde para kullanılmaya başlanmıştır.

106 Uzun yıllar perakendeciler imalatçıların gölgesinde ikinci planda kalmışlar ve onların isteğine boyun eğmişlerdir. Geçen zaman içinde tüketicilerin eğilimlerinde meydana gelen köklü değişikliklere bağlı olarak daha yavaş da olsa perakendecilik sektöründe de önemli değişiklikler yaşanmıştır. Üreticiler, kendi mamullerini satacak perakendecilerin pazarda güçlenmesini ister hâle gelmişlerdir. Perakendeciliğin Avrupa’da en yaygın ve başarılı olduğu ülkeler Almanya ve İngiltere’dir. Bu ülkelerde perakendecilik sektörünün satış cirosu Yunanistan veya Portekiz’in sekiz katı, Avrupa ortalamasının iki katı kadardır. Genel olarak Avrupa pazarında küçük perakendecilik giderek azalmaktadır. Bunun yanında hipermarketler, zincir marketler gibi büyük perakendeciler arasında yoğun bir rekabet bulunmaktadır.

107 3. Perakendeciliğin Önemi: Üretilen her türlü mal ve hizmetin son tüketiciye ulaşmasını sağlayan kişi ya da kurum perakendeci sayılır. Her türlü mal ve hizmetten bahsedildiğine göre, tüm sektörlerde perakendeciliğin rolünün olması gerekir. Bu durum da perakende satışın önemini ve istihdam alanının genişliğini bir kez daha ortaya koymaktadır. Perakende mağazalarının esas amacı, nihai tüketim malları satarak kazanç sağlamaktır. Bu amacı gerçekleştirirken perakendeciler müşterilerine önemli faydalar sağlarlar. Bir mağaza kurulduktan sonra bulunduğu yeri bir cazibe merkezi olarak değiştirir. Bunun için bulunduğu coğrafi konumda sunduğu mal ve hizmetlerin ulaşabileceği potansiyel müşterileri düşünerek hareket eder. Ekonomik ya da coğrafi şartlarla her mağazanın etkisi altına aldığı nüfusun yaşadığı alan onun ticaret alanını oluşturur. Değişik kaynaklardan aldıkları birçok kalem malı, riskini de üstlenerek ve depolayarak ticaret alanları içinde kalan müşterilerine satış hizmeti sunarlar. Bu sırada müşterilerine zaman, mekân, biçim ve mülkiyet sağlayan eylemlerde bulunarak insan ihtiyaçlarını gidermeye çalışırlar. Mülkiyet faydası, perakendecinin mal ve hizmeti müşterinin satın almasına hazır olarak elinde tutmasıdır. Bir anlamda mülkiyet faydası değiş tokuşu kolaylaştırmaktır. Zaman faydası, perakendecinin mal ve hizmeti müşterinin istediği zamanda sunmasını, biçim faydası müşterinin istediği ambalaj ve boyutlar da alabilmesini ifade ederken, mekân faydası müşterinin istediği yerden fazla uzaklaşmadan istediği mal ve hizmeti satın alabilme isteğinin karşılaması olarak belirtilebilir.

108 Günümüzde sadece imalatçıların ürünlerini alıp çeşitli pazarlama faaliyetleri ile tüketicilere tanıtan ve sunan perakendeci yapısı değişmiş ve perakendecinin sattığı ürün ve hizmete yüklediği katma değer giderek artmıştır. Müşteri tatmini, imaj yaratma, hizmet kalitesi gibi müşteri yönelimli perakendecilik ön plana çıkmaya başlamıştır. Modern perakendeciler; iyi yetişmiş eğitimli personel, büyük ölçekli işletmeler, alışverişlerde mağaza yönetimine ve müşterilere sağlanan kolaylıklar, müşterilere gösterilen ilgi, profesyonel ve örgütlenmiş yönetim, ürün çeşidi ve kaliteye önem vermeye başlamıştır. Perakendeciliğin en önemli unsuru olan satış elemanı da daha verimli olabilmek için; satış, problem çözme, iletişim yöntemi gibi üründen faklı eğitimler almalıdır. Perakendecilik alanında, başarı sadık müşteri kazanmaya bağlı olduğuna ve sadık müşteri de ancak sadık çalışanla sağlanabileceğine göre firmalar kariyer planlama ve prim sistemi ile ilgili personel stratejileri uygulamalıdır. Teknolojinin öneminin zamanla artmasıyla birlikte, daha fazla müşteri odaklı olabilmek amacıyla perakendeciler işe alım ve insan kaynaklarının veriminin artırılmasında daha yaratıcı olmak zorunda kalacaklardır.

109 Perakendeciler; üreticiler ile müşteriler arasındaki iletişimi sağlayan aracılardır. Bu nedenle, perakendecilerin müşterileri ve tüketim biçimleri konusunda daha fazla araştırma yapmaları gerekmektedir. Bilgiye ve araştırmaya daha fazla önem verilmesi sonucunda, müşterinin alışveriş bilgilerine kolayca ulaşmayı sağlayan yeni projeler uygulanmaya başlanmıştır. Bu projeler üreticilerle olan ilişkileri de belirlemektedir. İlişkisel pazarlama veya daha önceden öğrendiğiniz şekliyle müşteri odaklılık, müşteri ilişkileri yönetimi(CRM) kavramının da yaygınlaşmasıyla birlikte pazarlama uzmanları müşteriler ve üreticilerle ayrı ayrı ilgilenmeye başlayacaklardır. İlişkisel pazarlamada firmaların yapması gereken müşteri ilişkileri yönetimine önem vererek; değişik ve yaratıcı pazarlama yöntemleri bulmak, tüketicilerin alışveriş alışkanlıklarını öğrenmek, tüketicilerin ihtiyaçlarını ve ilgilendikleri alanları belirlemek ve eldeki verileri sürekli yenilemektir. Perakendecilik günümüzde gerek dünyada, gerekse Türkiye’de en büyük hizmet sektörüdür.


"GENEL EKONOMİ DOÇ. DR. ÖMER BEYHAN." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları