Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

İnsanın yüzü gülmeli, Sevildiği kadar değil, Sevebildiği kadar;

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "İnsanın yüzü gülmeli, Sevildiği kadar değil, Sevebildiği kadar;"— Sunum transkripti:

1 İnsanın yüzü gülmeli, Sevildiği kadar değil, Sevebildiği kadar;
Ekrem ÖLGEN0 İnsanın yüzü gülmeli, Sevildiği kadar değil, Sevebildiği kadar; Sevmeyi bilmeli.

2 1955 Ordu/Fatsa Yusuflu Köy'ünde dünyaya geldim
1955 Ordu/Fatsa Yusuflu Köy'ünde dünyaya geldim. İlkokulu Bahçeler Köyü'nde bitirdim. Daha sonra Samsun İmam Hatip Okulu orta kısmını ve akşam Ticaret Lisesini Samsun'da okudum. Ankara Ticaret ve Turizm Yüksek Öğretmen Okulu'nu kazandım. Üçüncü sınıfta iken, Milli Eğitim Bakanlığı‘ nın açtığı sınavı kazanarak, 1977 Yılında Özlük İşleri Genel Müdürlüğünde memur olarak çalışmaya başladım.         Yılında hükümetin değişmesiyle birlikte, Aynı il Milli Eğitim Müdürlüğü, Keçiören İlköğretim Müdürlüğü ve Nuh Eskiyapan İlkkoku'luna memur olarak atandım. 1981 Yılında kura çekerek; Trabzon Vakfıkebir Ömer Nakkaş Ticaret Lisesi'nde kısa süre öğretmenlik yaptım. Oradan Beşikdüzü Ticaret Lisesi’ne isteğim üzerine atandım ve altı yıl çalıştım yılında da Samsun Ticaret Lisesi'ne yine kendi isteğimle atandım ve oradan emekli oldum.         Hayatta aldığım en doğru kararlardan biri de, Öğretmenliği seçmiş olmamdır. Öğretmen olmanın onurunu taşımak en büyük ödüldür.

3 Ertan; 29 Mart 1980’de, Fatsa Devlet Hastanesi’nde, Nurten Gümüş tarafından, babası Mehmet Gümüş fındık mitinginde iken doğuruldu. İlkokul 1 ve 2. Sınıfı Fatsa Atatürk İlkokulunda, 3.Sınıfı ise dondurmacı Uğur dedenin kahvehanesinde okudu. Uğur dede, ders bitince dondurma satışına başlıyordu. Akşam olunca da mekan, kahvehaneye dönüşüyordu. Ertan, bazen o saate kalıp okey atıyordu arkadaşlarıyla; şaka gibi görünüyor ama son cümle dışındakiler gerçektir. 89’da aile Samsun’a göç kararı aldı, aynı yıl karar uygulandı. Öğrenim Samsun 23 Nisan İlköğretim Okulu’nda devam etti. 1991’de Orta 1 bitince Gümüşgiller, Ertan’ın bütün muhalefetine rağmen bu kez de İstanbul’a göç kararı aldı. Yayla İlköğretimde yarım kalan ortaokul tamamlandı, akabinde Bahçelievler Lisesi, sonra üniversite hazırlıkları kayıp yıllar derken Dumlupınar Üniv. Bilecik İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İşletme bölümünü kazandı; düştü kalktı o da bitti. Okul bitmeden önce bulaştığı gazete ve reklam sektörüne askerliğe kadar devam etti, asker dönüşü (2007) ise matbaa sektöründe yer edinmeye çalıştı; halen çalışmaları devam etmekte. Eğitim ve iş dışındaki yaşamında Ertan, başta mağaracılık olmak üzere çeşitli doğa sporlarıyla uğraşır. Amatör olarak müzikle (gitar, bağlama) ilgilenir. Bilgisayarda ve karakalem iki boyutlu resimler çizmekten zevk alır. Ağaç oyma ve şekillendirmeyle meşgul olur. Ara sıra evin mutfağını yemek ve tatlı deneyleri için laboratuvara dönüştürür. Para koleksiyoncusudur.

4

5 HERKES TANIR Dostum dersin, dostun kalmaz. Düşman dersen, ondan olmaz. Sayılsa da, biri bulmaz. Sıfırın ne günahı var. Top gibidir, zıp zıp zıplar. Tekmelenir kuvvet toplar. Boşa gider, tüm hesaplar. Zaferin ne günahı var. Başkası yok, kendi marka. Yaşantısı alaturka. Yolda yürür, korka korka. Neferin ne günahı var. Sözü büyük, lokma küçük. Pervası yok, rengi uçuk. Kulak sağır, ense açık. Zevklerin ne günahı var. Selam versen, kostaklanır. Ben derim ki, herkes tanır. Bukelamun hep saklanır. Renklerin ne günahı var

6 İKİ ÇOCUK İki çocuk; İki umut. Bir bulut. İki hayat. Bir kilit. İki çocuk; Elde simit. Dilde simit. Biri satar, Biri ister. İki çocuk; Satan zengin. Bakan dingin. Kimse sormaz. Soran durmaz. İki çocuk; Simit; umut. Yarın; bulut. Yokluk; kilit. İşte hayat. İki çocuk; Pek ufacık. Gözler boncuk. Yüzler soluk. Yol daracık. İki çocuk; Üst baş yırtık. Yorgun ayak. Yanda sokak. Çıkmak yasak. İki çocuk; Biri yorgun. Biri durgun. Biri işte. Biri boşta. İki çocuk; İki yürek. Zor yolculuk. Gelen geçer. Kim fark eder.

7 İNSAN İki el bir boğaz için. Otuz iki diş amele. Damak der ki, yolu açın. Rahat vermez yolcu dile. Kulak duyar, beyni yorar. Ellerimiz birer maşa. Göze çarpar haksızlıklar. Karıştırmaz, akıl paşa. İki ayak çeker yükü. Koca göbek, bir asalak. Elbet taban yaşar şoku. Yük binince şaşar tarak. Bel ve boyun itaatkâr. Başı önde tutar durur. Ağır aksak vicdan da var. Arkalarda ayak sürür. Hele gurur, görünmez dev. Lastik patlak, hava basar. Düşünmeden alır görev. Kendi coşar, korku susar.

8 GEL Senle başlar süren rüyam. Düşlerimi bölmeden gel.
Gece gündüz ışır dünyam. Vakit akşam olmadan gel. Bülbül şakır güle hayran. Gülün rengi solmadan gel. Saat döner, döner her an. Günün ömrü dolmadan gel. Gel bana gel, özlemim var. Yollar bozuk olmadan gel. Gözüm arar, gönlüm sorar. Güne yazık olmadan gel. Gül, kıskansın güneş beni. Umutlarım sönmeden gel. Yakın sansın yıldız seni. Güneş aya dönmeden gel. Dün yalnızdı, bugün üzgün. Yoksul yarın gelmeden gel. Sular akar eskir her gün. Zaman beni silmeden gel. 11/06/2007

9 Hasan’ı, Sordum Hasan’a. Dedi; Ne sorarsın, Beni, Bana. HASAN’I SORDUM Git. Hırlıya sor. Hırsıza sor. Uğurluya sor. Uğursuza sor. Git. Ara bul. Bulmak mı zor. Baktım Hasan Cesur. Bende Kusur. Buldum Hırlıyı. Dedi; Hasan Köyün güzeli. Efendi, Yiğit eri. Benzeri Bulunmaz. Onsuz olunmaz. Aldı, Tam puan. On üzeri on. Vardım İki numaraya, Dedi; Direk gibi. Yerdedir dibi. Çarparsan, Kafanı yarar. Çatı varsa, İşe yarar. Zorlarsan, Seni yorar. İşinde, Aşında. Dalaşmaz, Bulaşmaz, Överler Onu. Hakkıdır. İyi. Bir de gör, Övenleri. Çoğunun, Dünü bulutlu. Günün, Yarısı kurtlu Onun, Gölgesinde saklanırlar Onu, Överek aklanırlar. Benden az mı, Günahları.  Ardlarındaki Eyvahları. Hesap karıştı. Gittim Uğurluya, Dedi; Senden İyi olmasın İyidir Hasan. İnanmış insan. Benim, Uğurumu bilir. Gelir, Duamı alır. Sıra; Uğursuzda. Dedi, Hasan’ım. Son nefesimde Canım. Herkes, Benden kaçarken. Beni kollar, Civanım. Soruyorum Kendime; Hasan, Nasıl biri Kime göre Tanımalı. Bir Hasan Sorduk.      Dört Hasan      Gördük

10 BİR TEK ÇİÇEK Ben yoruldum yol uzadı. Yolun sonu bulunacak.
Ben darıldım dil uzadı, Yine yalnız kalınacak. Öfke balon, sözler iğne, Şimdi balon delinecek. Sabır şaşmış, akar yine. Nasıl geri gelinecek. Ben-sen-bizle, bir gün daha, Sabah-akşam, zor olacak. Haksızı yok, dar bir saha, Baraj taştı, sel salacak. Pörtlek gözler, dost günaha, Kurşun gibi bakışı var. Artık zaman yok eyvaha, Suyun kendi akışı var. Dost arkadaş ne fark eder, Herkes kendi hesabında, Yazılmamış, temiz defter. Yiğit yazar kitabında. Saat döner, takvim biter. Bitmez basit hesabımız. Bir tek çiçek bine yeter, Ağır bassın sevabımız.

11 ÜÇ ÇOCUK Üç çocuk, Bir gofret; Çocukların elinde. Biri dalar,
Biri alır. Küçüğü peşlerinde. Üç küçük, Bir ana, Kendi düşlerinde. Üçü ister, Biri sus, der. Canı dişlerinde. Üç çocuk, Bir sokak, Dar bakkalın, önünde. Sus demek, Zor bakkalın önünde. Üst baş dökük, Bakkal ters gününde. İştah açık, Gofret bitti sonunda. Üç çocuk Kırgını yok, Üçü evin yolunda. Üç çocuk, Bir büyük; Çocukların solunda. Anne ezik, Bayat ekmek elinde. Yokluğa tok, Hayat cılız kolunda. Üç çocuk, Kaçışı yok, Çekiliyor hesaba. Evi küçük, Zoru büyük bir baba. Dalı kırık, Neden suçlu acaba. Eve direk. Seven girer sevaba Üç çocuk, Üçü sıcak. İç ısıtır sözleri. Üçü ufuk. Güler bakar gözleri. Üçü çiçek, Ne de tatlı yüzleri. Üç gelecek, Düşündürür bizleri.

12 NAMIN YÜRÜR Bütün ya da, yıkık duvar Koşan koşar, sende ne var.
Senle olmak yanlış karar. Adın şehir, namın yürür. Okul dedik sana geldik, İş istedik, seni bulduk. İki tutam saçtan olduk. Umut kurur, namın yürür. Yağmur yağar, biter sokak. Kar yağınca, tutmaz ayak. Söyle bana neyin kıyak. Hayat durur, namın yürür. Biri düşse, bakan olmaz. Kör bir kuruş yerde kalmaz. Kırkayaklar, yiğit kurnaz. Olan olur, namın yürür. Yalancıktan kahramansın. Uzaktaysan pek yamansın. Hem hastasın, hem dermansın. İçin çürür, namın yürür.

13 DUVAR Bahçe içinde bir ev. Çocuklar çıkıyor, Çocuklar;
Annelerine el sallıyor. İki kız çocuğu; Okul yolunda. Bahçe dışında duvar. Yaslanmış biri var. Ellerini kavuşturmuş, Avuçlarıyla omuzlarını tutar. Sırtı kamburlaşmış. Islak, Belli üşümüş Yürüyor insanlar, Dalmış hülyalarına. Büyük, küçük; Kendi dünyalarına. Kimse görmüyor; Ama var. Kafasını yana eğmiş, Göğe bakar. Buluta;                Güneşi sorar. Kim bilir, Ne düşünür. Bu günden mi çıkar, Yarına mı akar. Bahçe içinde bir ev. Meyveler, Çiçekler. Sararmış yapraklar. Sonbahar. Dışında duvar. Üstünde parmaklık var. Dış kapıda çocuklar. İki kız çocuğu; İşte bu yanda. Gülerek bakar. Bahçe dışında duvar. Bozuk kaldırımlar, Çukur yollar. Duruyor insanlar, Yürüyor insanlar. El ele, Kol kola. Çoğu yalnız. Nerde gülen yüz. Korna sesleri, Sıçrayan çamurlar. Bağıranlar, Aldırmayanlar. Sabahın bereketi. Günün hareketi. Gözler ileride, Hedef  nerede. Bahçe dışında duvar, Neyi savar. Duvar; Her yerde var: Gözümüzde, Sözümüzde, Duygularımızda. Duvar içimizde. Duvar bizde.

14 SABAHIN DOKUZU Sabahın dokuzu, sokakta telaş,
Herkesin bir zoru, acelesi var. Duvarlar tutuşmuş, betondan ateş, Yüzümde çizgiler, terimi yorar. Sonbahar mevsimi, yazı anarken. Yeşermiş yapraklar, dalı sarıyor. Güneşin ışığı, yere sinerken, Çatlamış topraklar, suyu soruyor. Sokakta insanlar, insanlar yürür, İnsanlar koşturur, sokak vurulur. Sokakta insanlar; kendini görür, Dünyanın düzeni ondan sorulur. Çocuklar, yaşlılar, kadın ve erkek, Sel olmuş akıyor, kendi gölüne. Binlerin içinde, bini birden tek, Yürüyor insanlar, bakıp önüne.. Sokakta insanlar yarını arar, Yarınlar alınmış, bugünde kalır. Sokakta insanlar, gününe bakar, Akşama evine bir ekmek alır.

15 SOKAĞA ÇIKINCA Sokağa çıkınca, dolar çevresi, Büyük küçük mutlu, eğlence hazır. Günün ömrü biter, başlar ertesi, Yine aynı sokak, gönlünce hazır. Kendi önde yürür, etrafında yay. İçinden ürperir, yıkılır saray. Kaçıp kurtulmak mı, durmak mı kolay. Hayranları coşmuş, kendisi lider. Sopanın ucunda plastik araba, Sözlerini tartmaz, oldukça kaba. Diliyle sopayla girer sevaba, İtip kakan memnun, gülerek izler. Yürürken kararı, değişir birden, Önde kalıverir, geriden giden. Trafik yeniden alırken düzen, Kulaklar utanır, kaçarken gözler. Görenler çekilir, etraf boşalır, Şaşkınlık artarken, hızlı koşulur. Varlıklar yok olur, bir kendi kalır. Dünyanın yükünü, yalnız omuzlar. Sokağa çıkınca, güler çevresi, Kapıda duraksar, bakışı gezer. Onunla kendini bulur çevresi, O doğan güneşe, gün ona hazır.

16 DALDAKİ GURUR Yine coştu, coştu yine duramaz, Veli kardeş, Agalar’da bir tane. Demen sakın, yumurtayı vuramaz, Korkusu yok, nişan alır merdane. At be kardeş, vur da dönek yüz ile. Kız tarafı bizi yorar söz ile. Tabancanın burnu kalkmış havaya, Tetik düşer, daldan yaprak yollanır. Yüksek kaya, ses çevirir ovaya, Herkes susmuş Veli Kardeş kollanır. At be kardeş, vur da dönek yüz ile. Kız tarafı bizi yorar söz ile. Mermi bitti, şarjör çekti belinden, Komşu şaşkın, üzgün gelin alayı. Dost akraba, kurtulmalı dilinden, Bulunmalı bu işin bir kolayı… At be kardeş, vur da dönek yüz ile. Kız tarafı bizi yorar söz ile. Kız tarafı sırasını beklerken, Tek mermiyle düştü daldan yumurta. Veli üzgün eve doğru giderken, Yeni gözde, duruyordu ortada. Attı kardeş, vurdu döndük yüz ile. Kız tarafı takdir etti söz ile.

17 GÜNEŞTE NAZ Gece doğmaz ay ve yıldız, Gündüz ise, güneşte naz. Kimsesi yok hepten yalnız. Kendisine yeter Ayvaz. İki gözlü ahşap evi, Çatı göçer zemin kavi, Ufak tefek, köyün devi, Gözü açık yatar Ayvaz. Sofrasında kuru ekmek, Bardakta su, hazır yemek. Gülüp durur mutlu demek. Güne anlam katar Ayvaz. Çölde duran kuru ağaç, Gölgesiyle olur ilaç. Komşuları sevmez mi hiç, Nasreddin’den beter Ayvaz. Duygu okur, niyet sezer, Dokundurur azar azar. Güldürürken biraz üzer, Dalgacı ya, atar Ayvaz. "Yapar keyfin alasını, Savar işin belasını, Görmez gözün elasını, Ciddi dursa, biter Ayvaz."

18 ÖTEKİLER BERİKİLER Koca koca insanlar. Küçük küçük hesaplar.
İki büklüm koşanlar. Yar… Akraba…Ahbaplar… Ve onlar: Dik duranlar. Yorulanlar. Yoranlar. Korkulanlar. Sarmayı, Sormayı, Bilenler. Cuntaların susturamadığı, İhanetlerin küstüremediği Canlar. Yarınları, Umutları, Sevdaları kesenler. Karınları, Avurtları, Basenleri şişenler. ÖTEKİLER BERİKİLER Hasanlar… Gülşenler… Büyüdükçe, Küçülenler. Küçüldükçe, Büyüyenler. Balonlar. Dumanlar. İğneden, Esintiden korkanlar. Evet onlar. Yolları ayrılmayanlar. Kayrılmayanlar. Çıkar duygusundan Uzak yaşayanlar. Tok yatıp, Kötü düş görenler. Yalan katıp, Hayra yoranlar. Hayranlık duyulanlar; Terk edilenler. Milyonları bulanlar; Yalnız gidenler. Düşman olmayanlar; Düşman görülenler. Dostları kalmayanlar; Öylesine sorulanlar: Ö T E K İ L E R. Hesap vermeyenler, Hesap soranlar. Günü görmeyenler, Dünde duranlar; Susanlar,   Karışmayanlar. Küsenler. Tartışmayanlar, Bizler. Sizler, Bizler. Bizler, Sizler: El eleyiz. İçimiz temiz. Birimiz alırız, Birimiz kalırız. Sabır İle kahır, Dost olmuş yaşarız. Ve bizler: B E R İ K İ L E R SİZLER, BİZLER, ONLAR BERİKİLER. ÖTEKİLER. Neresi yerler, Kimler nerdeler... Onlar bizden; Her biri biz. Belli yerler; Biz, ÖTEKİLERİZ.

19 DİRENMEK VAR Direnmek varmış, Canına yandığım! Usanıp bıkmadan,
Geriye bakmadan. Dün, Bugün, Yarın Demeden. Gün, Öğlen Olmadan. Direnmek varmış. DİRENMEK VAR Direnmek varmış, Canına yandığım! Gül dalda, Güç elde İken. Fırtınadan Korkmadan. Matem günden Sarkmadan. Dünü Özlemeden. Günü Gözlemeden. Sararmadan Günce. İkindiden                Önce; Direnmek varmış. Direnmek varmış, Canına yandığım! Muhbirler salınırken, Direnenler alınırken. Dokuz yüz seksen Olmadan. Ağustos dolmadan; Direnmek varmış. Kimimiz, Gibi yaptık. Yana saptık. Güçsüzlerde Güç, Suçsuzlarda Suç bulduk. Direnmek var, Canını sevdiğim! Loş ışık Solmadan. Gün karanlık Olmadan... Kazanımlar Gider... Yarın Beter... Direnmek varmış, Ya da, kadermiş, Dememek; Çocuktan, Torundan Yememek İçin; Direnmek var. Direnmek varmış, Canına yandığım! Beşi, Bir Yerde’ye. Kapanan perdeye. Ev bark, Basana. Beslemeyip, Asana. Ona, Buna, Sana, Bana. İnsana, Direnmek varmış. Direnmek var. Direnmek var, Canını sevdiğim! Karanlığı sevenlere, Yandaş olup övenlere. Bebe'ye beşik, Güneşten ışık İçin;

20 KAR TANELERİ Elleriydi en çok üşüyen. Kavruk, Islak, Kızarmış elleri.
Sararmış tırnakları. Üfleyerek ısıtıyordu, Avuç içini. Kendini. KAR TANELERİ Yürüyordu insanlar, Düşen kar taneleri gibi, Birbirine deymeden. Yürüyordu insanlar, Onun elleri gibi, Bir şey duymadan. Bakıyordu insanlara, Kardan soğuk. Bakıyordu insanlara, Dünyaya yük. Ceket yırtık, Omuzlar eğik, Boyun çekik. Üfleyerek ısıtıyordu, Avuç içini. Kendini. Düşüyordu; Manolyalar, Beyaz güller, Papatyalar. Yerde orkideler. Üşüyordu; Ayaklar, Eller. Kar taneleri; Kimine çiçek, Kimine kurşun gibi. Kar taneleri, Neşenin, Hüznün sebebi. Elleriydi en çok üşüyen, Üfleyerek ısıtıyordu, Avuç içini. Kendini.

21 Çizimler & Sayfa Tasarımı :
ŞAİR : Ekrem ÖLGEN Ertan GÜMÜŞ

22 N’EDEYİM N’edeyim ben öyle gülü dikeni, Tek benim bahçemde açacak ise. N’edeyim kendimi, n’edeyim canı, Varlığım mutsuzluk saçacak ise. Lokmalar dizilir zincire döner Güneşin gözleri gülmeden söner. Dünyanın ayıbı üsteme konar. Varlığım mutsuzluk saçacak ise. Hoyratsa bahçıvan sığmaz bağıma, Bencillik konamaz gönül dağıma, Arkadaş derim ben yol ortağıma, Benimle kendinden geçecek ise. N’edeyim ben öyle günü yarını, Kuşkular günümü biçecek ise. N’edeyim ben öyle dünya varını, Dostlarım çevremden uçacak ise. Ekrem Ölgen adım, yürürüm yaya, Bir adım atsam da bedel dünyaya. Kendime derim ki, gül doya doya, Çocuklar kahkaha saçacak ise.

23 ÇIKARDIM TASAMI Yüklendim tasamı, vurdum sırtıma, Götürüp uzağa atayım diye. Yol uzun yoruldum, vardım hısıma, Gücünü gücüme katayım diye.   Dostunu görünce gülmüyor artık. Selamım alırken, hoş geldin kırık. Hısımın kaygısı benden de büyük. Onun da tasası bana hediye. Halleşip dururken, geldi komşusu, Dünyaya bakışı şaşı mı şaşı. Öğütüp duruyor, yok bir tek dişi, Umudu kırıyor, düşük seviye. Sabırlar kısaldı, sözler uzadı. Argolar çoğaldı, sözü bezedi(!) Ne dürüstü kaldı, ne de yezidi. Sözlerin ağırı uyar ümmi’ye. Üçümüz karşıya atar taşları, Kafa göz yarılır büyük başarı, Yüküme yük sardım çıktım dışarı, Betonlar, duvarlar, devam seriye… Çıkardım tasamı attım geriye, Umudu önüme koyayım diye. Gülümser hısımım gelir beriye, Dostumla sohbete doyayım diye.

24        BEN, SEN, O            ( B İ Z )   Öfke tattım, bal diye. Göz çıkardım, dil diye. Yumruk attım, gel diye, Yükseliyor yıldızım. Buldum uzun kolanı. Sardım ona yalanı. Gelin görün olanı, Yükseliyor yıldızım. Gözü diktim tepeye. Kuşku koydum heybeye. Çabam gitmez haybeye. Yükseliyor yıldızım. Verdim dostun sırrını. Değiştirdim seyrini. Elbet gördüm hayrını, Yükseliyor yıldızım. Aldım saldım işçiyi. Aç bıraktım aşçıyı. Çolak koydum dişçiyi, Yükseliyor yıldızım Vergi geldi gündeme Gittim sordum dedeme. Dedi sakın ödeme, Yükseliyor yıldızım. Alışmadım, evete Güvenirim devlete. Değer verir gayrete, Yükseliyor yıldızım. Yaraları deşerim. Şaşanlara, şaşarım. Güç verdiniz, koşarım. Yükseliyor yıldızım.

25 AÇIK GÖZ Açık gözdür Milletim, Baş edemez devletim. Su sızdırır göletim, Olan biner yatına. Madalyalık dürüstlük, Tek selamlık bir dostluk. Kelepçelik serbestlik, Sığar vicdan katına. Budanırken hakları, Sessiz kalır, çokları. Var etmeye yokları, Uyar günün şartına. Gören zorlar tepeyi, Evren almaz küfeyi. Uygun bulur şikeyi, Oynar kendi kartına. Ömür geçer pusuda, Sevgi düşmüş kuyuda, Yüz yıkanır pis suda, Kambur, kambur sırtına. Dürüstleri ayırdım, Binde biri duyurdum. Yanlış’ı da kayırdım, Dönüverdim şaşkına. Açık gözdür Milletim, Çanak tutar devletim. İki günlük servetim, Gidin Tanrı aşkına.  

26 Toplamışlar yıldızları, Ay yalnız, ay hüzünlü yar.
BEBE GÜNEŞ SORAR Toplamışlar yıldızları, Ay yalnız, ay hüzünlü yar. Soldurmuşlar gündüzleri, Bebe günden güneş sorar.

27 ÇEKİLİNCE Çekilince ham öfkenin kılıcı; Kimi biçer, kimden geçer, bilinmez. Renkler solar, pişmanlıklar kalıcı, Pişmanlıkla düne geri gelinmez . Sinsi duran bulut yürür ufuktan, Öne geçer, engel olur güneşe. Gün doğmadan gece başlar şafaktan, Göz kapanır, düşler dolar endişe. Oksijensiz çiçeklerin kokusu, Sevenlerin ilgisini yitirir. Söylenirken o yalnızlık türküsü, Nağmeleri güne hüzün getirir, Öfke ile yürünmüyor güzele, Güzelliğin mayasında sevgi var. Aynı duygu, farklı yansır her dile, Sevgi izler, önde giden saygı yar.  

28 Bizim Çocuklarımız Çocuklar Parkta Arkta. Görmeden, Baktığımız.
Sormadan Ad taktığımız; Günlerce Aç duran. Şeytana Fırın soran; Hapçı, Tinerci, Kapkaççı… Sataşan, Taşan. Yanarak Pişen. Her gün Düşen çocuklar… Sevgisiz, Övgüsüz Yetişen çocuklar… Bizim Çocuklarımız. Suçluyuz.

29 ÖZGÜRLÜK VAR Özgürlük var bu ülkede, Sonsuz özgürlük. Yerde taşlar,
Gökte kuşlar Özgür. Özgürlük var bu ülkede, Densiz özgürlük. Büyük başlar, Yolsuz işler Özgür. Özgürlük var bu ülkede, Sessiz özgürlük, Renksiz rüyalar, Günsüz hülyalar Özgür. Özgürlük var bu ülkede, Tezsiz özgürlük. Çalışan eller, Susan diller Özgür. Özgürlük var bu ülkede, İyenin çapına göre; Çocuğa tokat. Zayıfa zılgıt. Haksıza, gayret. Çalana, bereket. Kitleye, hakaret. Sevene, terk et. Sokağa, kuvvet. Meydana, devlet Özgür. Özgürlük var bu ülkede, Yiyenin kabına göre; Lokmasız dişler. Güvencesiz işler. Gözdeki yaşlar. Çatılmış kaşlar. Dili bozuk başlar. Mangalda şişler. Çöpe giden aşlar Özgür. Özgürlük var bu ülkede, Bensiz özgürlük. Tepede gül. Yanında bülbül. Kırık dal. Soluk güzel. Düzensiz şekil            Özgür. Özgürlük var bu ülkede Sensiz özgürlük . Orantısız hava atan. Değirmende çuval tutan. Kendisine un akıtan. Üstü başı batan. Gülerken sırıtan. Olanı satan.        Suyunu arıtan. Özgür. Özgürlük var bu ülkede, Gücüne göre. Tacına göre

30 AYNI EVDE Dünden gördüm, ben bu günü, Yarınların açık önü. Millet dönmüş, şaşmış yönü. Yasla bayram, aynı evde. Deste deste, kaygı derer. Güzel diye, ömür sürer. El uzatsam, beni yerer. Taşınmıyor, koca gövde Benden diyor, ondan değil. O dediği, candan değil. Biz diyenler, senden değil. Karşılıksız sürer sevda. Kimi işsiz, kimi memnun. Seçilmiyor, sevinç-hüzün. Anlamı yok fazla sözün, Yasla bayram, aynı evde. Umut, kırık dala konar. Kabullenmez, başı döner. Güzel derken, kendi kanar. Taşınmıyor, koca gövde. Yoksul Ekrem, gör halini, Çekme günün vebalini. Uyar da gör, ahalini... Karşılıksız sürer sevda.

31 HADDİNİ BİLDİ Dili, eli ve tabanları Şişerdi. Dili; boş durmaktan,
Eli; coşturmaktan, Tabanları; koşturmaktan Yorgun düşerdi. Dili, eli ve tabanları Sevildi. Dilin eveti, Elin gayreti, Ayağın kuvveti Övüldü. Darda soruldu. Öne sürüldü. İşe sarıldı. Gözü, kulağı ve dişleri Şaşardı. Gözü, bulutta. Kulağı, komutta. Dişleri, umutta, Kendini aşardı. Gözü, kulağı, ve dişleri Vardı. Ne açan çiçeği, Ne gülen çocuğu Gördü. Ne yazın sıcağını, Ne kışın soğuğunu Sordu. Çalıştı durdu. Kulak kirişte, Dişler telaşta Olurdu. Kendi halinde Yaşardı. Milyonların içinde, Pişerdi. Kim bilir; Belki birdi. Belki de, Milyon’lardı. Sessiz geldi, Haddini bildi.        Öyle kaldı. Sessiz gidişi de,         Sevildi.  

32 BAHANELER Bugün beynim kelepçeli, Söz akmıyor, lal dilime. Bugün günüm, düşünceli, Güneş bakar, boş kaleme. Dilde sözcük oluşmuyor. Kağıt kalem, buluşmuyor. Yar yarene kavuşmuyor, Kalem, ağır yük elime. Çeşme büyük, sarmış yosun. Su sızdırır, varsın olsun. Gelen geçen, şifa bulsun. Beni yorar, tek kelime. Kayalarda keklik sesi, Nerden bulur, o hevesi. Diken değil, güller asi. Olan sığmaz, hayalime. Bugün duygum, kaldı bensiz. Tembelliğim önde densiz. Bahaneler öz güvensiz, Gören şaşar, bu halime.  

33 SERVER Yarının sırtında Gidiyordu, Ayakları Yerde. Gözünde Perde. “Yarın.” Diyordu, Dünden yanmış. “yarın.” Günden usanmış. “Yarın.” “Var ya, yarın.” “Siz ona bakın.” “Günü bırakın.” Yarındı, Önemli olan. Elinde kalan. Yarın, Özlenen gündü. “Yarın,” Diye, öğündü. Ne, güneş gözlerini Yaktı. Ne de, Yıldızlara baktı. İşi, Aşı, Eşi Yarınsız düşünmedi. Yıllarca Üşenmedi. Yarını Bekledi, Kendinden uzak. Kendine tuzak… Yarın olmadan, Geldi Haberi. Dediler, “Kaybettik.” Bugün Server’i. Yarından Geldi, Güneş doğmadı. Yarında Kaldı, Güne sığmadı. Yarına Gitti, Yasa boğmadı… Kendinden kurtuldu. Sanıldı Server. Giderken var oldu. Anıldı Server.

34 HEPİMİZ DARIZ Ne desem anlamaz, söylenir durur. Sözü çok, aklı kıt, olana çattım. Usta bir atıcı, sevgimi vurur. Sözü çok, aklı kıt, olana çattım. Yağmurda, çamurda, hazır bahane Sanır ki uzanıp, güneşi tuttum. Yıldızlar altında, söylenir yine. Sözü çok, aklı kıt, olana çattım. O narin ayağı, taşa dokunsa, Söylenir o taşı, sanki ben attım. Yorulur, üstüne kelebek konsa, Sözü çok, aklı kıt, olana çattım. Sağdıkça öfkenin balına doymaz, Peteğe sevgimi, sabrımı kattım. Dilinden dolayı kulağı duymaz. Sözü çok, aklı kıt, olana çattım. Kim diye sormayın, hepimiz darız. Elbet de olanı fazla büyüttüm. Birini suçlarken, en önde varız. Sözü çok, aklı kıt, olana çattım.

35 TOPAL EŞEK Yağmur yağıyordu, Ha gayret. Bulut soğuyordu, Güneşe inat.
Meyvesi salmıştı dalları, Sararmıştı rengi. Azalmıştı kuş sesleri, Yoktu ahengi. Tek tonda anlaşmıştı, Bütün renkler. Kuytularda buluşmuştu, Böcekler, kelebekler. Kendini ele veriyordu, Rüzgar. Damlaları, kurşuna çeviriyordu, Azar azar. Güçsüzler düşüyordu, Bir bir. Telaş koşuyordu, Bitmişti kibir. Ayan beyan, Kış hazırdı. Hüzne artı koyan, Eksik vardı.  Samanından  değersiz, Bir eşek gezerdi. Çulsuz, eğersiz, İşi zordu. Kışın yılkıdaydı, Her sene. Yazın yük altındaydı, Yine. Zayıflayıp, küçüldükçe, Korkusu büyüyordu. Üşüyüp, yorgun düştükçe, Evlere sokuluyordu. Aylarca düşmeden, Ayakta dururdu. Soğuk ve düşmandan, Kendini korurdu. Günün bir yerinde, Karşımıza çıkardı. Hemen her seferinde, Ürkek bakardı. Alışmıştık yalnızlığına, Gözlerim arıyor. Baktım dağın yamacına, Ağaç, onu soruyor. Belli ki sesini, Duymayacağız artık. Özleyeceğiz seni, Topal eşek

36 SEVDİ BEYİ Çok seviyor orununu, Orun onu yıkar oldu. Geldi duvar, işte önü, Kuşku geri bakar oldu. Yeri öptü yer kirlendi, Gökte yeri belirlendi, Gören isli duman sandı, Atmosferden çıkar oldu. Renk solarken hemen aydı, Kendisini ışık saydı. Utancından yıldız kaydı, Yerine göz diker oldu. Üç beş hece, sözü ile Nutuk atar yazık dile, Ayaz yapar, yazı bile, Dişlerini sıkar oldu. Günü geldi At’ı sevdi, Kısa bir an Ok’u övdü. Hilal için yanan kavdı, Şimdi Ampul yakar oldu. Sanı güzel, sevdi beyi. İlerisi beyefendi. Ulaşılmaz hazretleri. Madalyayı takar oldu.

37 AH O MANİLER Söz şekerle ezilir, Onu tadan düzelir. Günün kısa masalı, Manilerle yazılır. Tatlı gelir maniler, Duyan kendi yineler. Uyuması hoş olur, Mani ile ninniler. Mani geldi dilime, Uydur yedi kelime. Ben maniyi dizerken, Usta güler halime. Yola konmuş maniler, Yorgun yolcu iniler. Kiler dolu, mutfak boş, Göbek atar, siniler. Mani uyar güzele, De! Morali düzele. Ayna tarak hayranım, Teslim olur naz ile. Mani olan, yasalar, Keşke bize uysalar. Manileri sayarken, Rahat dolar kasalar. İşte yine, maniler, Söyleyenler haniler. Öncekiler usanmış, Ondan mahir, yeniler.

38 YARIN KURULUR Dolanır bulanır, başım dumanlı,
Ne bana hizmeti, ne kendi alır. Bilenir direnir, yürür fermanlı, Sürerken gayreti, hep zinde kalır. Düşünür taşınır, başım tasalı, Ne tutar hesabı, ne çözüm bulur. Şişinir taşınır, kara kasalı, Tutturur hesabı, kendi kurtulur. Çekilir saklanır, başım belada, Ne artar dostları, ne huzur gelir. Söylenir dırlanır, dünya kurada, Bir pula satmayı, atmayı bilir. Görüşür karışır, başım sefada. Saldıkça terini, sular durulur. Çalışır ulaşır, güneş vefada, Bugünden tezi yok, yarın kurulur.

39 KÖMÜR DÜŞTÜ Cumhuriyet, yaşın kaçtı. Demokrasi, çiçek açtı. Yüce Millet, nasıl şaştı, Sandıklara, kömür düştü. Cumhuriyet, senin tasan. Demokrasi, sınavdasın. Vatandaşın önü kıştı, Sandıklara, kömür düştü. Cumhuriyet, adın geçti. Demokrasi, rüşvet saçtı. Erdem, senin yönün şaştı, Sandıklara, kömür düştü. Cumhuriyet, kara tren, Demokrasi, sessiz siren. Vagonlardan yolcu taştı, Sandıklara, kömür düştü. Cumhuriyet, çıta yüksek, Demokrasi, oynar seksek. İs bulaşmış, yüzler kaştı, Sandıklara, kömür düştü. Cumhuriyet, yolun gözler, Demokrasi seni özler. Dualarla, oylar pişti, Sandıklara, kömür düştü. Cumhuriyet, keyfekeder. Demokrasi, benden gider. Dağıtılan benim aştı. Sandıklara, kömür düştü.

40 SEN DİNLE GÖNÜL Ne beni yor artık, ne kendin yorul. Gülü tutmaz dala, döndürdün beni. Hep sen arar oldun, bir de sen sorul. Günün ardı sıra, yandırdın beni. Avucuna koysam, güneşle ayı. Elinde fenerle, ışık ararsın. Parsel, parsel sunsam, sana dünyayı. Döner de yurtsuza, adres sorarsın. Seline kapıldım, dur durak bilmen, Aklın sınırını, zorluyor düşün. Beni apardıkça, hiç mi üzülmen. Kıymet bilmezlikte bulunmaz eşin. Ben dinledim bir de, sen dinle gönül. Beni bırak öyle mutlu olursun. Yolumuz ayrılsın, sen olma öncül. Yükünü atarsan, sen kurtulursun.

41 Az ile yetinen, övülür derler, Çok ile yetinmez, onu övenler.
ATEŞLER ŞAHI Az ile yetinen, övülür derler, Çok ile yetinmez, onu övenler. Doğru, dokuz köyden kovulur derler, Yalanından dönmez, onu kovanlar. Bir lokma bir hırka, demiş ya sufi. Hırkacı sofradan, bezi attırır. Uyanık davranıp, coşarken safı, Hırkadan geçene, mintan sattırır. Cehalet anneden, doğar sefalet, Şükürle ismini, sabır koyarlar. Bal tutan parmağın, yalarmış elbet, Petekler boşalsın, sonra duyarlar. Söylemek gümüşse, susmak altınmış, Açmıyor dükkanı, yine kuyumcu. Yüzyıllık çınarın dalı budanmış, Bakmıyor bu günden, düne kuyumcu. Dumanı az çıkar, harlı ateşin, Kendini salacak, yangın sonrası. Kimseye zararı var mı güneşin, Ateşler şahının, olmaz belası.

42 SAVURURUM HARMANI Ekinim yok savururum harmanı. Karşı dağın yamacına toz dolar. Kış mevsimi poyraz, verir fermanı, Gövde titrer, göz sulanır, yüz solar. Kazma kürek, vardım saray yapmaya, Kilidine gitti bizim sermaye, Çadır kurdum ipler hazır kopmaya, Ulu tanrım başka bir dert vermeye. Asker oldum, görev hazır şak diye, Emirberim dinlemedi sözümü. Tezkereyle yola düştüm hak diye, Sokaklarda şişer gördüm gözümü. Çekil dedim, baktım kantar gülüyor, İnansızın, oynamıyor ibresi. Cebi tartmış sıfır kilo geliyor. Meğer böyle sınıflarmış herkesi. Kollarımı dolar iken dünyaya, Özlem ile sarıverdim boşluğu. İmge özgür, ulaşması kolay ya, Kahvaltı zor, gönül ister kuşluğu. Hükmetmişiz bizler yedi düvele, Ben bakınca, bu gün başka görünür. Gurur okşar, işe yarar bu hile, Yasa ile Yüce Millet korunur.

43 İşler yürür tıkır-tıkır. Milli birlik öne çıkar.
İKİSİ DE… Sabır ilaç yoksuluma, İçer, içer deva bulur. Gözleri aç varsılıma, Ömür versen ağı solur. Biri bilmez ederini, Biri suçlar kaderini, Yarattılar birbirini, İkisi de zor kurtulur. Çöl sıcağı bile bıkar, İşler yürür tıkır-tıkır. Milli birlik öne çıkar. Figüranlar, gölge kalır. Kaçışırlar fellik fellik. Yitip gitmiş farkındalık, Telaş coşmuş, güven silik, Sürülmeyen sefa m’olur. Yapan yapmış ayarını, İyi bulmuş uyarını. Biri görse diğerini, İkisi de, keyif alır.

44 Bu dünyadan gelip geçen, Gah yorulan, gah-ı uçan,
BİR NOKTADIR Bu dünyadan gelip geçen, Gah yorulan, gah-ı uçan, Varlık için, yokluk seçen, Bir noktadır, Ekrem Ölgen. Vicdanına boyun büker. Oldukça az kırıp döker. Ay karanlık, günü çeker, Şafaktadır, Ekrem Ölgen. Dostlarıyla sonuna dek, Üretirken yetmez sürek. Düş kırığı, ile dölek, Ufuktadır, Ekrem Ölgen. Soran gelsin, bilen gelsin. Yanlışını alem bilsin. Yüreğine, keşke salsın, Duraktadır, Ekrem Ölgen. Hatası var, hem bir sürü. Özürünü bilen biri, Kıvanç ile bakar geri, Konaktadır, Ekrem Ölgen. Bu dünyadan, gelip geçen, Gah yorulan, gah-ı uçan, Varlık için, yokluk seçen, Bir noktadır, Ekrem Ölgen. Ekrem Ölgen Hamuruna Havva Teyzem, Aldığınca katmış erdem, Cemal Dayım yoğurmuş da, Ermiş pişmiş Ekrem Ölgen. Ertan Gümüş

45 Ertan Gümüş’ten Ekrem Ölgen’e…
Hamuruna Havva Teyzem, Aldığınca katmış erdem, Cemal Dayım yoğurmuş da, Ermiş pişmiş Ekrem Ölgen

46 GÜNEŞ Asfalt eziliyordu, İnsanlar… Taşıtlar… Binalar… Yolda duranlar…
Koşuşturanlar… Kaygı, Heves, Telaş… İç içe geçmiş, Herkes kendine yer seçmiş. Kornalar, egzoz ve sigara dumanları, Birbirine karışıyordu. Büyük, Küçük zamanla yarışıyordu. Acun oradaydı… Sen, Sen yoktun. Kimse yoktu… Sokak ıssız, Özlem sessiz, Yersiz yurtsuzdu. Ve Bir damla düştü üstüme, Ne durdu, Ne aktı. Parçalara bölündü. Gözlerini çoğaltarak yüzüme baktı… Bir daha… İyice kendini bıraktı Taban beton. İki yan beton. Işık düşüyor, Güneş üşüyor, Gölge şaşıyordu… Kış uzakta, On altı Şubat yarıdaydı… İnsanlar, biraz daha kendisi gibi duruyor, Gölgeyi yoruyordu… Düşüncem savruldu, Gözlerim ileri kaydı… Sen, Sen, yoktun. Kimse yoktu. Sana kızdım, Benzeyenlerini de alıp götürdüğün için. Meğer, Balkonun kenarından saksı, Gönlümü okumuş… Saksı çözülüyor, Asfalt eziliyordu. Ve Büyük bir gürültü, Uçak geçiyordu. O ağırlığı sırtımıza yükleyerek. Kendini saklayarak. Birkaç kuş ilişti gözüme, Telaşsız, Kararlı ilerliyorlardı. Ne yaptıklarını biliyorlardı… GÜNEŞ Güneş gülüyordu; Kaldırıma, Asfalta ulaşabildiği yerde… Devinim sürüyor; Işık ve gölgeler, Yer değiştiriyordu. Toprak arıyordu; Umutla. İnatla. Bir avuç toprak, Birkaç çiçek… Umuyordu… Kişiler birbirine benziyor, Sana benzemiyordu. Hatta, Sen bile... Yıllar sonra düşüncem, O resmi çözemiyor, Görüntü, Sana benzemiyordu… Güneş gülüyordu, İnsanları gördükçe… Güneş üşüyordu, Betonlara vurdukça… Güneş süzülüyordu, Gerçekleri görelim diye. Güneş üzülüyordu, Neye…  

47 İKİ BEBE Yedisinde iki bebe, Yine gayret söze düştü.
Yaşam ile bu körebe, Yine hüzün bize düştü. Oyun için vakit erken. Beyaz halı açık mekan. Sandık, sepet, soğuk dükkan. Döneleyen kar bir hoştu. Yedisinde iki bebe, Yine gayret size düştü. Dalga, dalga, kadın erkek. Pıtır, pıtır çarpar yürek Umutları göğe direk, Papatyalar, yere taştı. Yaşam ile bu körebe, Yine hüzün yüze düştü. Kar tanesi, esner durur. Rüzgar kardan, beter üşür. Bile gelir, yüze vurur. Gün doğarken, hedef şaştı. Yedisinde iki bebe, Yine gayret göze düştü. Yedisinde iki bebe, Yorgun argın, gide-gide, Yetmişini geçmiş dede. İkisi bir, ayrı baştı. Yaşam ile bu körebe, Yine hüzün öze düştü.

48 DİLİNDE KUSUR Çok efendi ama dilinde kusur,
Göze sürer kumu, çok da sert eser. Üstünde kırk yama, kendini kasar, Ayıplar dikinmiş, tutmuyor ütü. Hakkını vermeli, biliyor işi, Bir mala balçıkla sıvar güneşi. Yoksulun cahili, basar alkışı, Havları bakınmış, itmiyor ütü. Hafriyat ustası, mahirdir eli. Kusursuz götürür, işinin ehli. Barajları yıkar, o duygu seli, Prizler tıkanmış, gitmiyor ütü. Ben dedikçe, bende yokluk uyanır, Ben demeye diğer diller utanır. Gözlerin ardında heves usanır, Masadan sakınmış, yatmıyor ütü. Ululuk, gösteriş, pek uyar bize, Yüceler yücesi, kim kanar aza. Yiğitlik serdeyse, ne gerek söze, Buharı ıkınmış, bitmiyor ütü.

49 ERİNGEN Diş burada, Aş nerede. Aş burada, Diş nerede iki yaka, Bir derede, Suyla şoka, Girdi mide. Sabah çalış, Akşam çıkış. Yarın mafiş, Hal ve gidiş Sokak taşmış, Bu ne övgü. Selam düşmüş, Gökte sövgü. Çoluk çocuk, Evde bekler. Hemencecik, Hanım tekler. Binler yalnız, Ve kuşkulu, iki arsız, Sarmış yolu. Şu kapının, Ardı komşu. Kaygan zemin, Kapı dışı. Beyaz plaka, Yaya kollar. Baka, baka, Çamur yollar. işte siyah, Al kırmızı. He maşallah, Dizi, dizi. Göğe değdi, Apartmanlar. Elbet sağdı, Orda canlar. Renkle hile, Yordu beni. Egzoz ile, Çamur aynı. Taştın yine, Ekrem Ölgen, Başla güne, Ha, eringen,

50 LOKMALAR Lokmaları sayam dedim, Beşe kadar sayamadım. Umut ekip, sabır yedim, Gülen yüze, doyamadım. Tek parçaydı, beşe böldüm, Altıncıydım, en son aldım. Görev dendi, önde kaldım, Ben bir türlü, ayamadım. Beğeni çok başka şeymiş, Biri hanım, biri beymiş. Sevemedim, görkem neymiş. Beni öne, koyamadım. Arabadan sarkmış köpek. Otolardan, hızlı çocuk. Yalın ayak, başı açık. Tut dediler, kıyamadım. Neden olan, niye şaşar, Ateş yanmış, duman aşar. Yelleyince, göze düşer, Acısını, yayamadım. Düşman beller, sefa süren, Kes sesini, Ekrem Ölgen. Yok mu, senden, başka gören. Yanıtını duyamadım.

51 GİTTİM DAVA Gittim dava, davalıktı, Göz üstünde, kaş demişim. Bu nasıl bir sevdalıktı. Gözümdeki, yaş demişim. Hain çakal, sinmiş gözler, Akbabalar, onu izler. Kedilerin dişi sızlar, Alın size, taş demişim. Avcı sürmüş, tazısını, Koyun vermiş, kuzusunu. Olanların bazısını, Benim ile, deş demişim. Fil büyükse, cesur aslan, Daha kurnaz, kambur sırtlan. Otobura olur olan, Yakasından, düş demişim. Gittim dava, davalıktı, Soğan ile baş demişim. Bu nasıl bir sevdalıktı, Yarenine, çüş demişim.

52 $ $ Yan yana gelse ne, bin cebi delik,
Binini toplasan, bin kaç metelik, İnsanlar parayı bulalı beri, Milyonlardan güçlü, kirli bir teklik.

53 TAŞ Taşa sordum yüreğini, Tuhaf bakıp, yerdi beni.
Söyle dedim dileğini, Çamurlara serdi beni. Taş bastırdım, bağrım yanar. Öte attım, geri döner. Başım eğdim, yine kanar. Görülmedi, böyle hüner.  Suyu cıvık, değmez dişe, Diş gerekmez, öyle aşa. Kim dur derse, bu gidişe, Ayak değil, başı taşa. Taş çarpınca kayalara, Darmadağın, vah biçare. Sığmaz iken dünyalara, Paramparça, düşer yere. İşte akşam, gün eksildi, Yin’eğlence, anı geldi. Taşa baktım, taş kesildi. Bana en sert, yanı geldi. Taşa sordum ereğini, Kayıtsızlık gerdi beni. Hemen yaptı gereğini, Mermerlere verdi beni.  

54 BİR GÜN MUTLAKA Televizyonda izledim, Yosun gözlü Helga’yı Kirpikleri, Karadeniz’in dalgaları gibi, Sahile vuruyor, Orada ne varsa, Alıp götürüyor, Geriye, Nem bırakıyordu. Bir daha... Ne dalga duruyor, Ne kum bitiyordu… Denizin azgınlığını, Denizin; Benden, Bizden habersiz olduğunu. Göremedi kızgınlığımı… Televizyonda izledim, Bahar yüzlü Helga’yı. Sarı saçları, Güz rüzgarı gibiydi, Serin ve kuru esti. Ağaçlar aldırmadı. Dallar direndi. Yapraklar, Yapraklar savruldu, Toprağın tozu ile… Korumak için, Gözlerimi kapattım… Baharın, Benden, Bizden habersiz olduğunu gördüm. Tozun tadını tattım… Televizyonda izledim, Bülbül sesli Helga’yı. Bizi, Ülkemizi, Zenginliklerimizi övüyordu… Bir esip, Bir durarak. Dalgaları devirerek, Beni önüne kattı. Anlattıkça şaşırttı… Ülkemi tanıtıyor, Anlatıyor, Anlatıyordu. Gül yanına, Gül katıyor, Gülistanı donatıyordu. Bana, Beni anlatıyor, Beni tanıtıyor, Beni tanımıyordu.  Televizyonda izledim, Selvi boylu Helga'yı Bağa, Ormana, Dağa sarıyor. Hiçbir yere sığmıyor, Beni sürüyor, Beni yoruyordu; Yosun gözlü, Bahar yüzlü, Bülbül sesli, Fidan boylu Ursula… Neşe salıyor, Yüzü gülüyor, Bizi biliyordu. Bir gün, Evet, Çoluk çocuk, Her birimiz, Türkiye'ye, Ülkemize geleceğiz Biz de görecek, Birlikte güleceğiz...

55 Oy, oy benim çift fukaram, Yüzü akken, bahtı karam.
Sen değilsin asıl meram, A cahilim, be yoksulum… Nere gitsen kapı hazır, Döner gider, dışa uzar. Zalim felek kötü yazar, Ha cahilim, de yoksulum. Oy, oy benim,çift sebebim, Hem sevabım, hem azabım. Günahkarım, ve de sabim, A cahilim, be yoksulum. Oy, oy benim, çift belalım, Hem boş kabım, hem de balım. Gel seninle bir olalım, Ha cahilim, de yoksulum. Ordaki köy uzaktaymış, Şehir zaten dünden caymış. Tutunması çok kolaymış, Ya cahilim, ye yoksulum. Oy, oy benim çift duygulum, Hem uyanık, hem uykulum. Senden bana, bana zulüm, Ha cahilim, de yoksulum. Yüzün nasıl görünüyor, Devlet senden korunuyor. Cop, tabanca yürünüyor, A cahilim, be yoksulum. Oy, oy benim, çift tıraşlım, Dimdik duran, eğik başlım. Gözü bende, yıkık kaşlım, Ha cahilim, de yoksulum.  

56 Yok diyorlar, oysa varım, Vah zavallı kulaklarım.
YÜRÜ, AYAKLARIM Yine şaştım, bugün yine, Vah zavallı kulaklarım. Dünden aştım, hüzün yine, Yürü terli ayaklarım. Şaşmam derdim yine şaştım, Gittim, hayretlere düştüm. Duramadım işte taştım, Vah zavallı kulaklarım. Üleştirdi sosyal devlet, Tam tabanda eşit millet. Oğul, damat ve salavat... Yürü terli, ayaklarım. Beni salın duygularım, Geri gelin uykularım. Yok diyorlar, oysa varım, Vah zavallı kulaklarım. Rahatsızlık varsa şayet Bitsin, diyende vesayet Söze öze, uyar niyet, Yürü terli, ayaklarım. Dost meclisi ile huşu, Öter durur guguk kuşu. Selamımız mevsim dışı, Yürü terli ayaklarım. Sarıl Ekrem, sarıl güne, Dünden ders al, bak önüne. Aynı sözler, döne, döne… Vah zavallı kulaklarım.

57 İmdat diyen, yere atmış kendini, Baba döver, anne zırlar, kız oynar.
VELİNİMET İmdat diyen, yere atmış kendini, Baba döver, anne zırlar, kız oynar. Erkek adam, tutuverir andını. Dirsek kalkar, tekme iner, söz oynar. Göz atarlar, arada bir diziye, Sahne kaçar, söz duyulmaz, eyvah’ım. Güç katıyor, silah sesi Rıza’ya, Üçü birden, neydi diyor, günahım. Evren evde, bu yedinci sanatla, Anne, kıza, son sahneyi soruyor. Ayrı yerden, izliyorlar inatla. Baba kızdı, daha hızlı vuruyor. Tam zirvede, reklam geldi göreve, Dünya mutlu, gülücükler saçıyor. Aynı mallar, girip çıkar bu eve, Öyle ise gözlerden ne kaçıyor. Koca usta, dağıtır mı kendini, Toparlandı, hanımından çay ister. Beceriksiz açık yapmış demini, Velinimet isen, sana kim küser…

58 BU SABAH Yeni bir karara, vardım bu sabah. Düğmeye basmadım, evim tertemiz. Terapi gibiydi, bana bu siftah, Ekrandan evime, taşmadı deniz. Açmadım haberi ,sustu kanallar. Başbakan kayboldu, yitti bakanlar. O an ki huzuru, deneyen anlar. Düşüyle baş başa, kaldı bendeniz. Tüm dünya barıştı, kalmadı dargın, Ne soygun yapıldı, ne de bir vurgun. Kendimi güncelden, edince sürgün, Ekrandan evime, taşmadı deniz. Kahvaltı soframız, başka tatlıydı, Peynire yağ gelmiş, zeytin etliydi. Tüpümüz, çayımız, bereketliydi, Düğmeye basmadım, evim tertemiz. Sohbetin tadına, vardım bu sabah, Sevgiyi katınca, güldü bu siftah. Çocuklar seslendi, baba eyvallah, Ekrandan evime, taşmadı deniz. Hanım da mutlanmış, sabahı över. İşini bugün çok, daha çok sever. Bir kalem, bir kağıt, yazılır şiir. Düşüyle baş başa, kaldı bendeniz.

59 GÖR HALİNİ Bak aynada, gör halini, Gör kendine, neler ettin. Ele atma vebalini, O halini, sen yarattın. Tepelerden bulut ağar, Gözlerinden yağmur yağar. Yarınına kırk yıl sığar, Bu gününü, kime kattın. Başına taç olur deyi, Sen yarattın, ağa beyi. Birey denen son kaleyi, Kaptırınca hemen bittin. Bir yerlerde, yine sensiz. Gidivermiş öz, bedensiz. El bitişik, söz güvensiz, Dura-dura, hepten yittin. Ele koydun, kardeşini, Eller yoklar, yorar seni. Bin yıllık bu serüveni, Fark etmeden, yolu tuttun.

60 Efendiler, beyler, ağalar yerler…
İLGİSİZ DÜNYAYA Efendiler, beyler, ağalar yerler… Sen de, sen çapında, bir hak bulasın. Hanımlar, sultanlar ve nazendeler… İlgisiz dünyaya, merak olasın. Tanıdık görünce, kuyruğu solla. Makamın var ise, dostunu kolla, Torpil olsun diye bir selam yolla. Sen de sen çapında, bir hak bulasın. Yemek helal artık, demesi günah. Hemen şimdi başla, haydi bismillah. Yürü kulum desin, yaratan Allah. İlgisiz dünyaya, merak salasın. Kendini çağır al, akliselime, Çamur at ki izi kalsın aleme. Olanı yazması, zor bu kaleme, Sen de sen çapında, bir hak bulasın. Ekrem Ölgen der ki, işte ederin, Geçer akçe olur, sıfır değerin. Kimi maşallah der, kimi aferin, İlgisiz dünyaya, merak salasın.

61 DEVİNGEN Tereğinden eğivermiş, kasketi Alı mora, moru ala, kazıyor. Sağ omzundan, atıvermiş ceketi, Ala vere, vere ala, azıyor. Eli, beli, dili başka kırılır, O duvardan, bu duvara uzuyor. Direk, insan, neyi görse sarılır. Destan olmuş, kendi destan yazıyor. Ayağında zengin durur, pantolon, Kemer elden, el kemerden, beziyor. Öne, geri, sonu gelmez bu yolun, Çıkışı yok, kör labirent çiziyor. Yol paralel, kafa yoklar boşluğu, Dizle dirsek, kaldırımı eziyor. Şişe elden, şaşkın izler hoşluğu. Salkım saçak, balkonlarda süzüyor. Yoldan geçen, kaçmaz artık, direngen, Coşkun merak, ayakları üzüyor. Seyirciler, ondan daha devingen, Yana yatmış, yavaş-yavaş sızıyor.

62 SALIVER KENDİNİ Sabır ektim, umut, nasır bağladı.
Kader biçtim, dünüm, günüm çağladı. Güven saçtım, dostlar, beni eğledi, Salıver kendini, salıver Ekrem. Büyüyor gözünde, hanımlar beyler, Birbirinden farklı, üstün bireyler. Sen iki susarken, el iki söyler, Alıver kendini, alıver Ekrem. Bir türkü tutturdum, saldım canana. Bağlamamın teli, uyuyor bana. Kendini bilenler, çıkar meydana, Salıver kendini, salıver Ekrem. Aşağıda kabus, düşmekten ürkün, Yukarıya heves, dizlerden korkun. Unuturlar seni, dolmadan kırkın, Alıver kendini, alıver Ekrem. Ardıma atınca, telaşı nazı, Dağılmış, saçılmış gördüm enkazı. Kaldırıp silmeli, olmaz birazı, Salıver kendini, salıver Ekrem.  


"İnsanın yüzü gülmeli, Sevildiği kadar değil, Sevebildiği kadar;" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları