Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

İMAN BAKIMINDAN İNSANLAR

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "İMAN BAKIMINDAN İNSANLAR"— Sunum transkripti:

1 İMAN BAKIMINDAN İNSANLAR
İman bakımından insanlar üçe ayrılırlar: 1. Mümin: İslâm dininin iman ve itikat esaslarını gerçekten kalben tasdik edip dili ile söyleyen(ikrar eden) kimsedir. Bunların yaptığı bu işe iman denir. 2. Kâfir: İslâm dininin iman esaslarına inanmayan Hz. Muhammet (sav) in peygamberliğini kabul etmeyen kimsedir. Bunların yaptığı bu işe küfür denir. 3. Münafık: Müslümanların arasında inandığını söylediği halde kalbi ile İslâm dininin iman esaslarına inanmayan kimsedir. Bunların yaptığı bu işe nifak denir. Dışı mümin, içi kâfir olanlardır.Konuştuklarında yalan söylerler, söz verdiklerinde tutmazlar, emanete hainlik ederler.

2 Küfrün Anatomisi Zaman içerisinde peygamberlerin yolundan sapanlar, Allah'ın büyüklüğünü inkâr ederek kendilerinin büyüyebileceklerine inanmışlar. Kendi akıllarını kendilerine put yapmışlar. İçlerinde soyut bir şekilde olan putlarını dışarıda somutlaştırarak tapınma ihtiyacını gidermişler. Ateşe, Zeus'a, Minerva'ya, ineğe, vs.

3 Tabiattaki ayetlerin yaratıcısının Allah olduğuna inananlar, Kur’an ayetlerine inanmak istemediler. Çünkü Kur’an ayetlerine inanmak, çıkarlarını zedeliyordu. Mekke müşrikleri de Allah’ın tabiattaki tek egemen güç olduğunu kabullenmelerine rağmen, İslam’ı kabullenmiyorlardı. İslam, monarşik bir idare olan Mekke yönetimine son veriyor, insanın insana hakimiyetini ortadan kaldırıyordu. İslam; kumara, faize, rüşvete, karaborsaya, aldatmaya dayalı haksız kazancı yasaklıyordu. Kadının şehvet metaı gibi alınıp satılmasını engelliyordu. Aklı perdeleyen, ailelerin sönmesine sebep olan uyuşturucuları yasaklıyordu. Bütün bunlardan çıkar sağlayanlar inkâr ettiler.

4 Kâfirin Kalbi Kâfirin nankörlük fiilini işlerken, kalbinin nasıl bir durumda bulunduğu Kur'an'da açıklanır "Hiç olmazsa azabımız kendilerine gelince yalvarmaları gerekmez miydi? Fakat kalpleri katılaşmış ve şeytan yaptıklarını onlara cazip göstermişti." (6/En'âm, 43). "Eğer, Kur'an'la dağlar yürütülse de, yer parçalansa da, ölüler onunla konuşsa da (kâfirler yine ona inanmazlardı)." (13/Ra'd, 30-31). "Bizimle olan andlaşmalarını bozdukları için, onları lanetledik ve kalplerini katılaştırdık." (5/Mâide, 14). "Biz, onlara göz, kalp ve kulak verdik, işitmeleri ve kalpleri onlara fayda vermedi. Çünkü her zaman Allah'ın ayetlerini inkâr ettiler. Şimdi de dört bir yandan bir zamanlar alay ettikleri şey kendilerini kuşattı." (46/Ahkaf, 26). "Kur'an'ı düşünmeyecekler mi, yoksa kalpleri üstünde kilitler mi var?" (47/Muhammed, 24). "Yaptıkları şey, kalplerini pasa boğdu." (83/Mutaffifin, 14)

5 Küfrün Sebepleri a- Büyüklenme (istikbar): Küfrün sebeplerinin başında büyüklük taslama gelir. "Küfredenler, cehenneme sunuldukları gün, onlara 'Siz, dünya hayatında bütün iyi şeylerinizi tükettiniz ve onlardan gönlünüzce faydalandınız. Fakat bu gün, hem dünyada haksızca büyüklük taslamış olmanız, hem de fasıklık etmeniz dolayısıyla alçaltıcı bir azap ile cezalandırılacaksınız' denir." (46/Ahkaf, 20). b- Haddi aşmak (taşkınlık): Küfrün sebeplerinden biri de Kur'an'da "beğâ" fiili ile anılan Türkçesi "başkalarına karşı aşırı kibri yüzünden haksız ya da hukuksuz davranışlarda bulunmak" olan durumdur.

6 c- Haset: Küfrün sebeplerinden birisi de haset, yani çekememezliktir
c- Haset: Küfrün sebeplerinden birisi de haset, yani çekememezliktir. Bilhassa Yahudi ve Hristiyanlar, bekledikleri son peygamberin kendi içlerinden değil, Arap kavminden çıkmış olmasını hazmedemediler ve inkâr ettiler. Oysa peygamberi kendi öz çocuklarını tanıdıkları gibi tanıyorlardı. (bkz. 2/Bakara, 146). d- Düşmanlık: Haset, düşmanlığı doğurur. Bu sebeple küfürde inat başgösterir. "Kim Allah'a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail ve Mikâil'e düşman olursa, Allah da şüphesiz kâfirlerin düşmanıdır." (2/Bakara, 98)

7 e- Utuv ve tuğyan (çılgınlık, azgınlık): İnsanlar bilhassa refah içinde zengin bir hayat yaşamaya başladıkları zaman çılgınlık ve azgınlık sebebiyle Allah'a ve O'nun vahyine karşı burun kıvırıp, meydan okuyarak küfrün alçaklığına saplanıyorlar. "Oysa biz, bize kavuşmayı ummayanları azgınlıkları (tuğyanları) içinde bırakırız da bocalayıp dururlar." (10/Yûnus, 11) f- İstiğnâ (kendisini yeterli görmek zannı): İnsanın kendi kendini yeterli görmesi ve kendi dışında ilahî bir güce ihtiyacı olmadığını zannetmesi yeni değildir. Teknolojinin baş döndürdüğü dünyamızda, insanlar, bu ürünlerinin kulu olarak Allah'ı unutmuşlar ve yaptıklarına tapınmaya başlamışlardır.

8 g- Cebbarlık: İnsanın büyüklük taslayarak, kendi kendine yeterliliğini tahakküm biçiminde ortaya koymasına cebbarlık denir. Bu da küfrün sebeplerindendir. Kendini bu pozisyonda gören bir insan, Allah'a iman ihtiyacı duymaz, O'nu tanımaz. "İşte Allah, her büyüklük taslayan ve cebbar kalbe böyle mühür vurur." (40/Mü'min, 35)

9 Nifakın Kısımları İman ve küfrün dereceleri, çeşitleri olduğu gibi, nifakın da kendine göre kısımları vardır. Bunlar, itikadî ve amelî olmak üzere iki ana grupta toplanır.

10 İtikadî (inançla ilgili) nifak
Mutlak anlamda nifak dendiği zaman bu kısım kastedilmiş olur. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de de münâfıklar ve onların vasıfları belirtilirken meselenin daima itikadî yönüne işaret edilmiştir. Bu duruma göre münâfık denince: İslam toplumu içinde can ve mal emniyetini sağlamak; evlenme, boşanma, miras, ganimet gibi müslümanların sahip olduğu her türlü nimetlerden istifade edebilmek veya birtakım gizli yollar ve entrikalarla İslam toplumunu içten yıkmak için, asıl mahiyetini ustaca gizleyip kalben inanmadığı halde müslümanlara karşı kendisini inanmış gösteren kimse anlaşılmalıdır. Bu türlü nifak; doğrudan doğruya küfür olduğu için sahibini ebedî azaba götürür. Hem de cehennemde en şiddetli azaba uğrayacak grup bunlardır

11 Amelî (davranışlarla ilgili) nifak
İmana aykırı olmayarak, sadece amelle ilgili olan nifakın bu çeşidi, küfür değildir; fakat büyük günahtır. Bir kimsenin, müslüman olduğu halde, imanla ilgili olmamak şartıyla yalan, emanete hıyanetlik, sözde durmama, hile ve riya gibi bazı münâfık alametlerini üzerinde taşıdığı olur. Zira bu çeşit nifak alametlerinden tamamen sâlim olmak, hayli güçtür. O yüzden, bazan farkında olmadığı halde bir mü’minde münâfıkların sıfatlarından bulunabilir. Çünkü bazı nifak alâmetlerinin İslam’la bir arada bulunması mümkündür.

12 Nifak, kalpte, inançta olursa küfür; amelde olursa suçtur, günahtır.
Amelle ilgili nifak vasıfları insanı küfre götürmez. Bu bakımdan bir insanın, inanç yönünden nifakı apaçık olmadıkça; ihmal, tembellik ve ihtiras gibi birtakım nefsânî zaaflar yüzünden ortaya çıkan kusurları sebebiyle münâfıklığına hükmedilmez.

13 Münâfıkların Alâmetleri
Kur'ân-ı Kerim'e Göre Münâfıkların Özellikleri Müslümanları aldatmaya çalışırlar: "Allah'ı da, mü'minleri de güya aldatırlar. Halbuki onlar kendilerinden başkasını aldatamazlar da yine farkına varmazlar." (2/Bakara, 9) Kalplerinde hastalık vardır: "Onların kalplerinde hastalık vardır. Allah da onların hastalığını çoğaltmıştır. Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle de onlar için acıklı bir azap vardır." (2/Bakara, 10)

14 Fesatçıdırlar: "Kendilerine yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman 'biz ancak ıslah edicileriz' derler. Gözünü aç, onlar muhakkak ki fesatçıların ta kendileridir. Fakat farkında değildirler." (2/Bakara, 11-12). Münâfıklar, fesatçıdır; fakat bunu bilmeyebilir, kendilerinin fesatçı olduklarını kabul etmezler. Fesat; günah işlemek ve günahı topluma yaymaya çalışmaktır.

15 Müslümanları Küçümserler: "Onlara 'insanların (müslümanların) inandığı gibi inanın' denilince, 'biz de o beyinsizlerin inandığı gibi mi inanacağız?' derler. Günümüzde müslümanlara, gerici, mürteci, irticacı, yobaz, çağ dışı' gibi damgalandırmalar yapanların kimler olduğu rahatlıkla değerlendirilebilir.

16 Müslümanları alaya alırlar: "Onlar mü'minlerle karşılaştıkları zaman '(biz de) iman ettik' derler. (Kendilerini saptıran) şeytanları ile başbaşa kaldıklarında ise: 'biz sizinle beraberiz, biz onlarla sadece alay ediyoruz' derler." (2/Bakara, 14) Kâfirleri dost edinirler: "Onlar, mü'minleri bırakıp da kâfirleri dost edinenlerdir. İzzeti (güç ve şerefi) onların yanında mı arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah'a aittir." (4/Nisâ, 139)

17 İman ile küfür arasında bocalarlar: "Onlar, iman ile küfür arasında bocalayan bir sürü kararsızlardır. Ne onlara ne (bağlanıyorlar), ne bunlara." (4/Nisâ, 143) Dini, yalnız bir tarafından tutup, bir yönüyle kulluk ederler: "İnsanlardan kimi, Allah'a (dinin yalnız bir tarafından tutup) yalnız bir yönden kulluk eder. Eğer kendisine bir hayır dokunursa buna pek memnun olur, yapışır. Eğer bir musibete uğrarsa çehresi değişir (dinden yüzçevirir). O, dünyasını da ahiretini de hüsrana uğratmış, kaybetmiştir. Bu, apaçık zararın ta kendisidir." (22/Hacc, 11). Günümüzde İslam'ı yaşarken menfaatı bozulanlar veya başına bir bela gelenler, bu yüzden İslamî yaşantıyı terkedip eyyamcı oluyor veya başka yollara sapıyorlarsa, bu ayetteki tehditten korksunlar!

18 Allah'ın indirdiği ile değil; tağutun hükmü ile hükmedilmek isterler
Yalan yere yemin ederler: "Onlar, yeminlerini bir kalkan edindiler de (bununla insanları) Allah yolundan çevirdiler. İşte onların hakkı, horlatıcı bir azaptır." (58/Mücâdele, 16) Cihaddan kaçarlar: "Allah'ın peygamberine muhalefet için (savaştan) geri kalan (münâfık)lar, oturmalarıyla sevindiler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad etmeyi çirkin gördüler ve 'bu sıcakta harbe çıkmayın' dediler. De ki: 'Cehennem ateşi daha sıcaktır' iyice bilmiş olsalardı." (9/Tevbe, 81)

19 Mü'minlere kin beslerler: "Onlar sizinle buluştukları zaman 'inandık' derler; Sizden ayrıldıklarında size olan kinlerinden dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar. De ki: Kininizden (kahrolup) geberin! Şüphesiz Allah kalplerin içindekini hakkıyla bilmektedir." (3/Â. İmran, 119) Mü'minlerin iyiliğe uğramalarına üzülüp başlarına bir bela geldiğinde sevinirler: "Eğer size bir iyilik dokunursa onları tasaya düşürür; başınıza bir musibet gelse, buna sevinirler. Eğer sabreder ve korunursanız, onların hilesi size hiçbir zarar vermez." (3/Âl-i İmran, 120)

20 Kötü propaganda yaparlar: "Onlara güven veya korkuya dair bir haber gelse onu yayarlar. Halbuki onu Peygamber'e ve aralarında yetkili kişilere götürselerdi, içlerinde işin iç yüzünü araştırıp çıkaranlar onun ne olduğunu bilirlerdi." (4/Nisâ, 83) Korkaktırlar: "Sizden olduklarına dair Allah'a yemin ederler. Halbuki onlar sizden değillerdir, fakat onlar korkak bir topluluktur." (9/Tevbe, 56) "Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar." (63/Münâfıkun, 4)

21 Ellerine fırsat geçince müslümanlara suikast tertip eder ve gizli planlar kurarlar: "Andolsun ki onlar, daha önce de fitne (ve fesat) çıkarmak istemişler, senin hakkında birtakım işler (dolaplar) çevirmişlerdi. Nihayet hak (nusret) geldi ve onlar istemedikleri halde Allah'ın emri yerini buldu (Allah'ın dini galebe çaldı)." (9/Tevbe, 48) Mü'minlere iftira atarlar: "O uydurma haberi (iftirayı) ortaya atanlar, içinizden (belli) bir gruptur... Bu iftirayı işittiğinizde erkek ve kadın mü'minlerin, kendi vicdanlarıyla hüsn-i zanda bulunup da: 'Bu apaçık bir iftiradır' demeleri gerekmez miydi?" ...Onlar yalancıların ta kendisidirler." (24/Nur, 11-13)

22 Namaz konusunda üşengeç ve tembeldirler
Namaz konusunda üşengeç ve tembeldirler. Gösteriş yaparlar: "Namaza kalktıkları zaman üşene üşene gelirler, istemeye istemeye infak ederler." (Tevbe, 54) "Onlar, namaza kalktıkları zaman üşenerek kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar. Allah'ı da çok az hatıra getirip anarlar." (4/Nisâ, 142) Kâfirler hesabına casusluk yaparlar: "Onlar durmadan yalana kulak verirler ve senin huzuruna gelmeyen diğer bir kavim hesabına casusluk eden kimselerdir. Kelimeleri yerlerinden kaydırıp değiştirirler." (5/Mâide, 41)

23 Allah'tan kork denilince, tersini yaparlar: "Ona 'Allah'tan kork' dendiği zaman izzet(-i nefsi, cahilane kibri), kendisini (daha çok) günah işlemeye götürür. İşte öylesine, cehennem yetişir. O, gerçekten ne kötü yataktır." (2/Bakara, 206) Kur'an'ı yanlış yorumlarlar: "İşte kalplerinde eğrilik bulunanlar, sırf fitne aramak (ötekini berikini saptırmak) ve (kendi arzularına göre) te'viline yeltenmek için onun müteşâbih olanına tâbi olurlar." (3/Âl-i İmran, 7)

24 Peygamber'in hükmüne razı olmazlar: "Öyle değil, Rabbine andolsun ki; onlar aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kabul edip sonra da verdiğin hükümden hiçbir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar." (4/Nisâ, 65) Müslümanları kâfir yapmaya çalışırlar: "Onlar, kendilerinin küfrettikleri gibi sizin de küfredip inkâr ederek onlarla beraber olmanızı arzu ederler." (4/Nisâ, 89)

25 Müslüman olduklarını iddia ettikleri halde, Kur'an'ın bir kısmını kabul etmezler: "Yoksa siz, Kitab'ın bir kısmına inanıp da bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? İçinizden böyle yapanların cezası, dünya hayatında rezil ve rüsvaylıktan başka bir şey değildir. Kıyamet gününde de onlar, azabın en çetinine iletileceklerdir. Alla, yaptıklarınızın hiçbirinden gafil değildir." (2/Bakara, 85) Dış görünüşleri aldatıcıdır: "Onları gördüğün zaman, kalıpları (kıyafetleri) hoşuna gider. Konuştuklarında sözlerini dinlersin. Onlar sanki duvara dayanmış kütükler (giydirilmiş odunlar) gibidir. Her gürültüyü kendi aleyhlerinde sanırlar. Asıl düşman onlardır. Onlardan sakın. Allah gebertsin onları. Nasıl da bu hale geliyorlar?" (63/Münâfıkun, 4)

26 Kötülüğü emredip, iyilikten men ederler: "Münâfık erkekler de, münâfık kadınlar da birbirinin (tamamlayıcı) parçasıdırlar (hepsi birbirine benzer). Onlar kötülüğü emrederler. İyilikten vazgeçirmeye uğraşırlar. Ellerini (cimrilikle sımsıkı) yumarlar. Onlar, Allah'ı unuttular (O'na tâatı bıraktılar). Allah da onları unuttu (onlara lütfunu terketti). Şüphesiz ki münâfıklar, fâsıkların ta kendileridir." (9/Tevbe, 67) Zekât vermek istemezler, dönektirler: "Onlar, istemeye istemeye infak edip harcarlar." (9/Tevbe, 54) "Onlardan kimi de, 'Eğer Allah lütuf ve kereminden bize verirse, mutlaka zekât vereceğiz ve elbette biz sâlihlerden olacağız' diye Allah'a and içti. Fakat Allah lutfundan onlara (zenginlik) verince, onda cimrilik edip (Allah'ın emrinden) yüz çevirerek sözlerinden döndüler. Onlar öyle dönektirler." (9/Tevbe, 75-76)

27 Kur’an’ın “Doğrusu münâfıklar, cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadırlar. Onlar için hiçbir yardımcı bulamazsın.” (4/Nisâ, 45) diye hüküm verdiği münâfıkların kimliklerini, yukarıdaki ayetlerden yola çıkarak şu şekilde özetleyebiliriz İnançla ilgili kimlikleri: İnanç konusunda kesin bir tavır ortaya koyamayan, müslümanların arasında olduklarında imanı; kâfirlerin arasında bulunduklarında şirki açığa vuran insanlardır.

28 İbâdetlerle ilgili kimlikleri: İnanmadan, riya eseri olarak ibadet yapar, namaza kalktıklarında tembel tembel kalkarlar. Sosyal ilişkilerde kimlikleri: Kötülüğü emreder, iyilikten alıkoyar, müslüman saflar arasına fitne sokmaya, insanları aldatmaya çalışırlar. Dinleyenleri etkilemek için efsunlu söz söyler, doğruluklarına insanları inandırmak için çok yemin eder, onların dikkatini çekmek ve kendilerine etki etmek için güzel elbise giymekle dış görünüşlerini süslü gösterirler.

29 Ahlâk ve karakterle ilgili kimlikleri: Kendilerine karşı güvensizlik, ahdi bozma, randevularına ve sözlerine uymama, riya, korkaklık, yalan, cimrilik, menfaatçılık, fırsatçılık ve hevâ ü heveslerine uyma. Tepkisellik ve duygusallıkla ilgili kimlikleri: Korku, gerek mü’min, gerekse müşrik olan herkesten korkmak, ölüme karşı yüreksizlikleri müslümanlarla beraber cihada gitmekten geri bırakmış, müslümanlardan hoşlanmayan ve onlara karşı kin besleyen bir psikoloji.

30 Akılsal ve bilgisel kimlikleri: Yargıda bulunma ve karar alma konusunda tereddüt, şüphe ve güçsüzlük. Hakkı kabul etme konusunda kalbi ve kulakları mühürlenen insan tipi. İman ile küfür arasında tereddüt, fırsatçı ve faydacı. Müslümanların ellerinde faydalanacakları bir imkân olduğunda bundan pay almak için, kendisinin de onlardan olduğunu; müşriklerin imkânları varsa, o paydan mahrum olmamak için aynı tavrı onlara da göstermeleri. Kısaca; kaypak, kalleş, dönek, şahsiyetsiz, her boyaya giren, fitne ve fesatçı, riyakâr, ikiyüzlü, yüzsüz, yılışık, söz ve dış görünümle adam

31 Kâfirlerle Münâfıkların Karşılaştırılması
Kur'an-ı Kerim, insanları mü'min, kâfir ve münâfık olmak üzere üç grupta toplar. Bakara suresinin ilk beş ayeti mü'minlerden ve özelliklerinden bahsederken, sonraki iki ayet (6. ve 7. ayetler) kâfirlerden, ondan sonraki 13 ayet de (2/Bakara, ayetler) münâfıklardan ve onların özelliklerinden bahsetmektedir. Küfür, bütün inkâr çeşitlerini içine alan ve nifaka göre daha şümullü olan bir kavramdır. Nifak ise, genel anlamdaki bu küfrün en bayağı ve en iğrenç şubelerinden birisidir. Bu bakımdan her münâfık, aynı zamanda kâfirdir; fakat her kâfir, münâfık değildir.

32 Kâfirlerde bulunmadığı halde sırf münâfıklara has bazı çirkin vasıflar vardır. Bunlar:
Münâfık, casus gibi kendini gizleyerek her topluma karışıp insanları aldatmak ister. Kâfir ise her haliyle bellidir. Kâfir mert; münâfık ise nâmert karakterlidir; kaypak ve kalleştir.

33 Kâfir kendi menfaatı için imanı konusunda yalana tenezzül etmez, hakkına razı olur. Yani menfaat uğruna küfründen taviz vermez. Münâfık ise bunun aksinedir. Münâfık, kâfirin aksine, inanmış gözükerek inkârına bir de istihza karıştırır ki, böylece küfrü katmerleşmiş olur. Mü’minlere karşı inanmış gözükmek de bir nevi onları alaya alma anlamı vardır.

34 Kur’an-ı Kerim’de münâfıkların vasıfları daha çok belirtilmekte ve mü’minlere, onlardan şiddetle sakınmaları ve tedbirli olmaları tavsiye edilmektedir. Müslümanlar için en tehlikeli olan grup münâfıklardır. Çünkü onlar, bize benzer, bizim gibi görünür, bizim toplantılarımıza katılır, fikir beyan eder. Hacca gider, bazan namaz kılar, ama bizim gibi iman etmez. Sadece kendi basit çıkarlarını düşünür. Küfürlerine bir de hile ve alay karıştırdıkları için münâfıklar, kâfirlerin en âdi, en bayağı ve en alçaklarıdır.

35 Nifak hastalığının tedavisi, küfür illetinden daha zordur
Nifak hastalığının tedavisi, küfür illetinden daha zordur. Çünkü münâfık, hasta olduğu halde doktorun önünde hastalığını gizleyen kimseye benzer. Kâfirin hastalığı meydanda olduğu için, birtakım yollarla kendisine yaklaşılıp tedavisi mümkün olabilir. Münâfık ise, kapısı penceresi belli olmayan yuvarlak, yamuk bir kişilik (kişiliksizlik) olduğundan kendisine nüfuz etme yolu bulunamaz.

36 İslam davasına zararları açısından ise, münâfıkların kâfirlerden daha tehlikeli olduğu münakaşa götürmez bir gerçektir. Vücudun zayıf ânını kollayan mikroplar gibi; İslam toplumu içinde daima onların kritik anlarını fırsat telakki edip her türlü mel’aneti yapan münâfıklar; bizim davamızın baş düşmanlarıdır. Nerede, ne zaman ve nasıl karşımıza çıkacakları belli olmadığı için kendilerine karşı tedbir alma imkânı da olmamaktadır. MUSAB


"İMAN BAKIMINDAN İNSANLAR" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları