Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sirk Küçükken bir gün, sirke bilet almak için babamla birlikte sırada bekliyorduk. Sonunda bilet gişesi ile aramızda yalnızca bir aile kalmıştı. Hepsi.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Sirk Küçükken bir gün, sirke bilet almak için babamla birlikte sırada bekliyorduk. Sonunda bilet gişesi ile aramızda yalnızca bir aile kalmıştı. Hepsi."— Sunum transkripti:

1 Sirk Küçükken bir gün, sirke bilet almak için babamla birlikte sırada bekliyorduk. Sonunda bilet gişesi ile aramızda yalnızca bir aile kalmıştı. Hepsi de 12 yaşından küçük sekiz çocukları vardı. Çok paraları olmadığı belliydi. Giysileri eski ama temizdi ve çok uslulardı.

2 İkişer ikişer elele tutuşmuş, anne babalarının arkasında sırada bekliyorlardı. O gece görecekleri palyaçolar, filler ve diğer şeyler hakkında heyecan içinde konuşuyorlardı. Hayatlarında ilk kez sirke gideceklerini anladım. Bu, onların kısa yaşamlarındaki en önemli olaylardan biri olacaktı.

3 Sıranın başında anne ve baba kendileriyle gurur duyuyorlardı, kadın eşine, " Sen benim parlak zırhlı şövalyemsin" der gibi bakıyor, adam da "Sen her şeye lâyıksın" der gibi, gülümsüyordu. Biletçi kadın, adama kaç bilet istediğini sordu. Adam gururla "Sekiz çocuk iki büyük lütfen," dedi.

4 Biletçi biletlerin fiyatını söyleyince, kadın adamın elini bıraktı, başını önüne eğdi. Adamın da dudakları titremeye başlamıştı. Biletçiye biraz yaklaşıp sordu: " Ne kadar dediniz?" Biletçi fiyatı yineledi.

5 Adamın o kadar parası yoktu
Adamın o kadar parası yoktu. Çocuklarına dönüp onlara sirke götürecek kadar parası olmadığını nasıl söyleyebilirdi? Olanları gören babam, cebinden 20 dolarlık bir banknot çıkardı ve parayı yere attı. Aslında hiç zengin sayılmazdık. Neyse, sonra babam eğildi, parayı aldı, adamın omuzuna dokundu ve:

6 "Affedersiniz, bu sizden düştü" dedi. Adam olanları anladı
"Affedersiniz, bu sizden düştü" dedi. Adam olanları anladı. Yardım dilenmiyordu, ama parayı ümitsiz, acı ve utanç verici bu koşullar altında kabul etti. Babamın gözlerinin içine baktı, elini iki elinin arasına aldı ve hafifçe sıktı.

7 Yanağından bir damla gözyaşı süzülürken, " Teşekkür ederim, çok teşekkür ederim. Bana ve aileme dünyaları verdiniz," dedi. Babamla birlikte arabaya dönüp evimize gittik. O gece sirke gidemedik, ama bunun hiç önemi yoktu.

8 Minik Serçe Avcının biri kuş avlamak için bir tuzak kurdu. Tuzağa küçük bir kuş yakalandı. Avcı, minik kuşu eline alınca şaşırdı. Çünkü minik kuş konuşuyordu. Minik kuş: - Ey insan oğlu sen birçok koyunlar, sığırlar, develer yedin. Onların etleriyle bile doymadın benim etimle mi doyacaksın? Ben senin dişinin kavuğunu bile dolduramam.

9 Şayet beni bırakacak olursan sana üç öğüt vereceğim
Şayet beni bırakacak olursan sana üç öğüt vereceğim. Bunlar sana daha yararlı olabilir. Bu öğütlerden birini elinde ikincisini şu damın üzerinde üçüncüsünü şu dalın üzerinde söyleyeceğim. Bu öğütlerimi tutarsanız ömür boyu mutlu olursun, dedi.

10 Avcı bu teklifi beğendi
Avcı bu teklifi beğendi. Zaten eti olmayan bu küçük kuşla nasıl doyacaktı ki? Kuşun öğüdü belki işe yarayabilirdi. Avcı: - Peki, Söyle bakalım, dedi. Minik kuş: - Elindeyken vereceğim öğüt şudur: Olmayacak bir şeye sakın inanma.

11 Kuş, Bu birinci öğüdünden sonra avcının elinden karşıdaki damın üzerine kondu. - İkinci öğüdüm: Elinden kaçırdığın fırsatlara hiçbir zaman üzülme. Kuş, şöyle devam etmiş: Akılsız insanoğlu, eğer beni kesmiş olsaydın kursağımda iki yüz elli gram ağırlığında bir inci bulacaktın. O inci seni de, çocuklarını da zengin ederdi. O inci senindi ama kısmetin değilmiş. Öyle bir inci kaçırdın ki dünyada eşi benzeri yoktu, dedi.

12 Avcı, bunu duyunca:"Eyvah. Ben kendi elimle kendime yazık etti
Avcı, bunu duyunca:"Eyvah! Ben kendi elimle kendime yazık etti. Elimdeki talih kuşunu kaçırdım. Ah benim akılsız kafam" diye üzülmeye saçını başını yolmaya başladı. Kuş avcının bu halini görünce: - Be aptal adam! Biraz önce ben sana ne öğüt verdim mi? Şu haline bak. İnci elinden gittiyse ne üzülüyorsun? Ben sana "Elinden kaçırdığın fırsata hiçbir zaman üzülme" demedim mi? Sözümü anlamadın mı?

13 Sonra sana "olmayacak bir söze sakın inanma" diye ilk öğüdümü verdim
Sonra sana "olmayacak bir söze sakın inanma" diye ilk öğüdümü verdim. İkinciyi duyunca aklın başından gitti. Benim iki yüzelli gram gelmeyeceğimi bildiğin halde nasıl içimde iki yüz elli gram inci bulunabilir? dedi. Avcı, kuşun uyarısını dinleyince, aklı başına geldi.

14 - Haydi güzel kuş. Şu üçüncü öğüdünü de söyle, öyle git, dedi
- Haydi güzel kuş! Şu üçüncü öğüdünü de söyle, öyle git, dedi. Minik kuş dalın üzerine kondu ve alaycı bir şekilde: - Hayret doğrusu! İlk iki öğüdümü çok iyi tuttun da üçüncüsünü mü tutacaksın? dedi .ve göğün maviliklerine doğru uçtu.

15 Misafir Fakir bir adam cok zengin misafirlerin oldugu bir aksam yemeyine davet olunmusdu.Fkir adam zengin adamlarin karsisinda buyuk onun karsisinda kucuk balik oldugunu goruce cok kotu olur.Baliklardan birini goturup onunla konusmaya baslar.Diyer misafirler ona gulmeye baslar.Ev sahibi bunun sebebini sordukda o der. -Babam balikciydi.Bir gun denizde boguldu.Bu kucuk balikdan onu gorup gormediyini sordum.O,bana dedi ki, bilmem diyerbuyuk baliklardan sor.Ev sahibi cok pisman olur. Onun da karsisina buyuk balik koyur.

16 Orman Perisinin Gülleri
Yemyeşil ağaçlarla kaplı ormanın birinde genç bir peri yaşarmış. Bu peri çiçeklerden en çok gülleri severmiş. Evinin bahçesinde renk renk güller yetiştirirmiş. Bu güller o kadar taze ve güzellermiş ki gören herkes perinin güllerine hayran kalırmış. Peri de güllerini çok sever, her sabah onları hem sular hem de onlarla konuşurmuş. Genç peri gülleriyle çok mutluymuş, ama onu üzen bir durum varmış. Peri güllerini çok sevdiği için onların solmalarına dayanamazmış.

17 Güllerin bir süre sonra solması çok doğalmış, fakat genç peri güllerinin solmasına çok üzülüyor, güllerinin hep ilk günkü gibi taze ve diri kalmalarını istiyormuş. Kendi kendine “güllerim hep böyle güzel kalsa! O zaman hiç mutsuz olmam.” diyormuş. Bir sabah çiçeklerini yine sularken perinin dikkatini sarı renkte bir gül tomurcuğu çekmiş. Bu tomurcuk da diğer gül tomurcukları gibi pek güzelmiş. Fakat rengi diğerlerinden apayrıymış. Çok daha güzel ve değişik bir tondaymış tomurcuğun rengi. Bu yüzden, genç peri sarı tomurcuğa daha özenli bakmaya başlamış.

18 Her sabah ona “küçük sarı tomurcuk büyüyecek, kocaman güzel bir gül olacak” diye güzel sözler söylüyormuş. Tomurcuk da bunu anlıyormuş gibi günden güne daha da güzelleşerek büyümüş. Kocaman bir gül olduğunda ise bahçedeki diğer güllerin arasında tıpkı gökyüzündeki güneş gibi ışıldıyormuş. O kadar güzelmiş ki onu görenler sarı güle bakmaya doyamıyorlarmış. Peri de bunun farkındaymış ve çok mutluymuş.

19 Fakat sarı gülün de bir gün solacağını bildiği için, içten içe bir üzüntü duyuyormuş. Aradan bir gün geçmiş, bir hafta geçmiş, bir ay geçmiş. Bu süre içinde bahçedeki bütün güller solmuş, yerlerini yeni tomurcuklara bırakmışlar: güzel, sarı gül dışında! Bir ay geçmesine rağmen sarı gül solmamış, benzersiz güzelliğinden hiçbir şey kaybetmemiş. Peri ilk başta bu işe çok şaşırmış fakat yine de sevinçliymiş. Çünkü güllerinin en güzeli solmamışmış. İyi yürekli peri, her gün onu evinin penceresinden seyrediyor, onu özenle suluyor, ona güzel sözler söylüyormuş.

20 Gel zaman git zaman; peri, bu işten sıkılmaya başlamış
Gel zaman git zaman; peri, bu işten sıkılmaya başlamış. Sarı gül hiç solmuyormuş, fakat bu periye artık mutluluk vermemeye başlamış. Çünkü peri sarı güle dair hiçbir umut taşımıyormuş içinde. Önceden gülleri solduğu vakit, yeni tomurcukların ne zaman çıkacağını merak ederek onlarla sabırla ilgilenir, umutla güllerinin açılacağı zamanı beklermiş. Fakat şimdi sarı gül hiç solmadığı için böyle düşünceleri kalmamış.

21 Bu da periyi bir zaman sonra mutsuz etmiş
Bu da periyi bir zaman sonra mutsuz etmiş. Yetiştirdiği güllerinin solmamasını isteyerek ne kadar yanlış düşündüğünü anlamış. Her şeyi doğal haliyle sevmek en güzeliymiş. Bu yüzden o günden sonra orman perisi, doğadaki her şeyi olduğu gibi kabul etmeye karar vermiş. Orman perisi uzun yıllar, bahçesinde yetiştirdiği güllerle beraber evinde mutlu bir hayat sürmüş.

22 Dünyanın 7 Harikası Öğretmen çocuklardan Dünyanın Yedi Harikasını yazmalarını ister. Gelen cevaplar şöyledir: 1- Artemis Tapınağı, Mausoleum-Bodrum 2- İskenderiye Feneri, 6- Zeus Heykeli-Olimpia, 3- Helyos Heykeli-Rodos, 7- Piramitler-Mısır Babil'in Asma Bahçeleri, ,

23 Öğrencilerden birisi kağıdını vermekte tereddüt eder ve öğretmene; "Bence Dünyanın 7 Harikası bunlar değil!" der. Diğer öğrenciler gülüşür. Öğretmen son derece anlayışlı bir şekilde; - "Peki, söyle bakalım senin listende neler var?" Önce duraksar ve sonra okumaya başlar çocuk:

24 - "Bence Dünyanın 7 Harikası:
1- Görmek, Tatmak, 2- Duymak, Hissetmek, 3- Dokunmak, Gülmek, 7- Ve Sevmek...“

25 Kaplan ve Büyük Rüzgar Birgün korkunç bir kuraklık başgösterdi. O yıl hiç yağmur yağmadı ve ekinler zarar gördü. Fazla yiyecek ve içecek olmadığı için tüm hayvanlar aç ve susuzdu. Nasıl oldumuşsa olmuş, bir tarla ve bunun ortasında büyük bir armut ağacı kalmıştı.

26 Ağaçsa, görebileceğiniz en sulu ve lezzetli armutlarla doluydu
Ağaçsa, görebileceğiniz en sulu ve lezzetli armutlarla doluydu. Kocaman ve sarı renkli armutlar sanki toplanmayı bekliyordu. Ama ne yazık ki ağacın tam dibinde acımasız ve cimri bir kaplan vardı.

27 Kaplan açgözlü ve bencildi ve kimseyi ağacın yanına yaklaştırmıyordu
Kaplan açgözlü ve bencildi ve kimseyi ağacın yanına yaklaştırmıyordu. Bütün gün armut ağacının gölgesinde yatar ve yaklaşan herkese kükrer dururdu. "Ağacımdan uzak durun yoksa hepinizi yerim!" derdi. Bir gün bir tavşan geldi ve kaplan hakkında anlatılanları duydu. Diğer hayvanlar "Tavşan, ne yapmalıyız?" diye çaresizlikle ağlıyorlardı. "Kaplan öyle cimri ki bizle o sulu armutları paylaşmıyor! Bizse öyle aç ve susuzuz ki!"

28 Tavşan düşündü ve bir plan yaptı. "Hepiniz buraya gelin, yaklaşın iyice. Bir planım var. Şimdi size ne yapmanız gerektiğini söyleyeceğim." Ertesi sabah tüm hayvanlar kaplanın uyuduğu tarlanın yakınındaki ormanda toplandılar. Kaplumbağa, fil, öküz ve eşek gibi toprak üstünde yaşayan hayvanlar içi boş kütüklerin yanında durdular. Maymun ve kuş gibi ağaçlarda yaşayan hayvanlarsa ağaç dallarına tüneyip tavşanın gelmesini beklediler.

29 En sonunda tavşan göründü. Elinde kalın bir ip vardı
En sonunda tavşan göründü. Elinde kalın bir ip vardı. Büyük bir gürültüyle tarlaya koştu ve "Aman tanrım aman tanrım!" diyerek bağırmaya başladı. Tek gözünü açan kaplan uykulu bir halde kükredi: "Niye bu kadar gürültü yapıyorsun tavşan? Uyuduğumu görmüyor musun?" "Kaplan! Buradan kaçmalısın! Çok büyük bir rüzgar geliyor ve dünyadaki herkesi yok edecek!" Tam o anda ormanda saklanan hayvanlar büyük bir gürültü çıkardılar.

30 Kartal, leylek, baykuş ve diğer tüm kuşlar kanatlarını çırpmaya başladılar. Böylece yapraklar sallanıp titremeye başladı. Fil, öküz, su samuru, timsah ve yerdeki diğer tüm hayvanlar içi boş kütüklere ve ağaçlara vurmaya başladılar. Ve etrafa yayılıp sanki dünyanın sonu gelmişcesine gürültü yapmaya devam ettiler. Kaplan çok korkmuştu. "Ne yapmalıyım? Ne yapmalıyım?" diye bağırmaya başladı.

31 "Kaçmalısın" dedi tavşan. "Şimdi sana yardım edemem
"Kaçmalısın" dedi tavşan. "Şimdi sana yardım edemem. Gidip diğer hayvanları bu ipe bağlamalıyım ki; dünyadan uçup gitmesinler!" "Beni bağlamalısın!" diye emretti kaplan. Tavşansa başını sallayıp, "Fakat gidip diğer hayvanlara yardım etmeliyim yoksa uçup yokolacaklar! Sen büyük ve güçlüsün ve kendi başına kaçıp yaşama şansın daha büyük!"

32 "Hayır!" diye kükredi kaplan. "Beni şimdi bağlamalısın!!"
Peki" diye iç geçirdi tavşan. "Seni şimdi bağlayacağım."

33 Böylece kaplanı tarlanın ucundaki bir ağaca bağladı
Böylece kaplanı tarlanın ucundaki bir ağaca bağladı. İpi oldukça sıkı bağlamasına rağmen kaplan bağırdı: "Daha sıkı, daha sıkı bağla! Dünya üzerinden uçup gitmek istemiyorum!" İş bittiğinde tavşan ormanda bekleyen diğer hayvanları çağırdı. "Buraya bakın" diye yüksek sesle konuştu. "Bu sulu armutları paylaşmak yerine kendine saklayan kaplana bakın. Yiyecekler herkesin yemesi için vardır. Kimsenin bencil olup herkesin hakkı olanı sadece kendine saklamaya hakkı yoktur."

34 Ve böylece tüm hayvanlar armut ağacının gölgesinde oturup hep birlikte kendilerine leziz bir şölen çektiler.

35 Güvercinle Karınca Cok susayan bir güvercin, su icmek icin bir dere kıyısına inmiş. Tam egilip icerken bir karıncanın suya düştügünü görmuş. Zavallı karınca, sudan cıkmak icin cırpınıp duruyormus. Güvercin, karıncaya cok acımış. Kıyıdan aldıgı bir çöpu suya bırakmış. Karınca da çöpe tutunarak kıyıya cıkmış.

36 Bu sırada oradan gecen bir avcı, güvercini görünce sevinmiş
Bu sırada oradan gecen bir avcı, güvercini görünce sevinmiş. ''Ne güzel bir av." diye düşünmüş. Her şeyden habersiz güvercine silahını cevirip nişan almış. Karınca bunu görunce, avcının cıplak topuğundan ısırmış. Avcı da acı ile haykırmış. Avcının sesini duyan güvercinde havalanıp ucmuş. Böylelikle karınca da güvercinin yaptığı iyiligin altında kalmamış.


"Sirk Küçükken bir gün, sirke bilet almak için babamla birlikte sırada bekliyorduk. Sonunda bilet gişesi ile aramızda yalnızca bir aile kalmıştı. Hepsi." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları