Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Hikmetin Anlam Sahası ‘Hikmet’ sözlükte, kötülükleri ortadan kaldırmak, iyilikleri elde etmek, gerçeği yakalama noktasında ilim ve akılla hareket etmedir.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Hikmetin Anlam Sahası ‘Hikmet’ sözlükte, kötülükleri ortadan kaldırmak, iyilikleri elde etmek, gerçeği yakalama noktasında ilim ve akılla hareket etmedir."— Sunum transkripti:

1 Hikmetin Anlam Sahası ‘Hikmet’ sözlükte, kötülükleri ortadan kaldırmak, iyilikleri elde etmek, gerçeği yakalama noktasında ilim ve akılla hareket etmedir. Hikmet, Allah (cc) açısından, eşyanın bilinmesi, tutarlı ve anlamlı bir şekilde icad edilmesi, kul açısından ise, varlıkların bilinmesi ve hayırlı iş yapılmasıdır. ‘Hikmet’ sözde ve işde en iyiyi yakalamak veya olması gerekeni idrak etmektir. Doğru bir karar, isabetli bir sonuç, tutarlı ve sağlam bir hareket tarzı, bir şeyin faydalı hale getirilmesi hikmettir Bir şeyi körü körüne değil de, önünü sonunu düşünerek ve ondan doğacak bütün tehlikeleri savmayı göze alarak yapmak demektir.

2 Hikmet, hem ilimdir, hem de isabetli, tutarlı iş yapmadır
Hikmet, hem ilimdir, hem de isabetli, tutarlı iş yapmadır. Buradan hareketle bazıları ona ahlâkí bir anlam yükleyerek, hikmetin bilgi ve eylem olduğunu ileri sürmüşlerdir. Ahlâkın meşru temeli doğru ve kesin bilgidir. Bu bilgiye sahip olan kişi de ‘hikmete’ sahip kimsedir. Yeterli ve doğru bir araştırma ve tefekkür kişiyi doğru bir hükme varmaya, dolaysıyla hikmete göre iş yapmaya götürür. (Muhkem –sağlam bilgi, muhkem- sağlam amele götürür.)

3 E. H. Yazır, ‘Hikmet’ kelimesine verilen anlamlardan yirmiüç tanesini sıralamaktadır. Bunların en önemlileri şunlardır: Söz ve fiilde doğruyu tutturma, Bir şeyin özünü kavrayan sağlam ilim ve bununla amel etmek, İlim ve o ilmin amacını kavramak, Varlıkların özündeki manaları anlamak, Allah’ın emirlerini anlamak, İcad etmek, (Allah’ın varlıkları icad etmesi-yaratması hikmettir) Varlık düzeninde her şeyi yerli yerinde koymak,

4 Doğru ve güzel işlere yönelmek,
Siyasette, Yaratıcıya benzemeye çalışmak. Hakim olunan kimselere iyi muamele, icraatı zulümden, ikramı cimrilikten, ilmi bilgisizlikten, hoşgörüyü bunaklıktan ayırmak, Allah’ın ahlâkıyla ahlâklanmak, Allah’ın emirlerini düşünüp onlara uymak. (Elmalılı, 2/ ) Hikmet kelimesinin bunların yanında şu manalarına da dikkat çekilmiştir: Kur’an, peygamberlik, ilim, anlayış, öğüt, gerçeklik, duyular üstü idrak, iç tatmin, derin derin düşünme, doğruyu en iyi şekilde bulmak ve sunmak, din, dinin inceliklerini kavrama, güzeli kötü olana tercih edebilme yeteneği, kavrayış, aklı gereği gibi işletme, varlığın sırlarını yakalamak. (nak. K. Temel Kavramlar, 184) Görüldüğü gibi ‘hikmet’te geniş bir anlam zenginliği vardır.

5 Hikmetin Kur’andaki Dört Anlamı:
Bazı bilginler ‘hikmet’in Kur’an’da dört anlamda kullanıldığı görüşündedirler: 1- Kur’an’ın öğütleri anlamında. “….Ve Allah’ın size öğüt olsun diye indirdiği Kitabı ve hikmeti anın…” (2 Bakara/231) 2- İnce anlayış ve ilim anlamında. “Andolsun ki Biz Lokman’a hikmet verdik.” (31 Lukman/12) 3- Peygamberlik manasında. “Gerçek şu ki Biz İbrahim soyuna kitap ve hikmet verdik.” (4 Nisa/54, ayrıca bak. 2 Bakara/251) 4- İnce sırlarıyla Kur’an anlamında. “Rabbinin yoluna hikmetle davet et…” (16 Nahl/125, ayrıca bak. 2 Bakara/269)

6 Hikmet kelimesinin ‘derin anlayış sahibi olma, dinin inceliklerini bilme’ anlamı yönünden ‘fıkh’ kelimesiyle, her şeyi yerli yerine koyma anlamı yönünden ‘adalet’ kavramıyla, anlamak ve bilmek manası yönüyle ‘ilm’ kavramıyla yakın ilgisi bulunmaktadır. Hikmetin bu kadar anlamını üç maddelik bir tefsirde toplamak mümkündür. Hikmet; Faydalı amele götüren bilgi, Bilgiye dayalı olarak ortaya konulan faydalı amel, İlim ve amelde sağlamlık demektir. Hikmet, yalnız başına ne ilim’dir, ne de felsefe. Hikmet, bunların da ötesinde, kişinin her şeyi yerli yerinde yapması, sözde ve amelde isabetli olması, ya da bilgi ve anlayış sahibi olmasıdır.

7 Hikmet: Yitik Mal; Hikmet, yerli yerinde yapılan iş, söylenilen söz, hakk’a uyan bilgi ve davranış, faydalı ve tutarlı bir şey ise; bu, nerede üretilirse üretilsin, nereden gelirse gelsin, kabul edilir, alınır. Peygamberimiz (sav) şöyle buyuruyor: “Yalnız iki kişiye gıpta edilebilir: Bir adam ki Allah (cc) kendisine hikmet vermiştir, o adam bu hikmet gereğince hareket ediyor ve onu başkalarına öğretiyor ve bir adam ki Allah (cc) kendisine mal vermiştir, o da malı Hakk yolunda harcamaya koyulmuştur.” (Müslim, S. Musafirín/267, Hadis no: 815, 1/559. Buharí,  Ilim/15, 1/28. Nesâí, nak. Ibni Kesir, 1/242)

8 Kimileri de ‘Hikmetin başı Allah korkusudur’ (Ibni Merduyeh, nak
Kimileri de ‘Hikmetin başı Allah korkusudur’ (Ibni Merduyeh, nak. Ibni Kesir, 1/242) hadisinden hareketle hikmet’i, Allah korkusu olarak almışlardır. Kur’an’ın övdügü bilgi, şüphesiz ki kişiyi Rabbine götüren, ona doğruyu gösteren ve isabetli hareket etmesini sağlayan bilgidir. Ruhsuz, köksüz, kuru maddecilikle oyalanan, insanı Rabbinden uzaklaştıran bilgi neye yarar. Öyle bilgide ne hikmet vardır, ne de kalbi tatmin eden bir özellik vardır.

9 Hikmet Olan Bir Kitap: Kur’an,
Peygamberler, kendilerine bildirilen vahy’i öğrettikleri gibi, insanlara, vahyin sunduğu mantık ve imkanlarla yeni ve hayırlı değerler üreten hikmeti de öğretirler. “Öyleki içinizde kendinizden size âyetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size kitap ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek rasûl gönderdik.” (2 Bakara/151, ayrıca bak.129,231, 3 Âli Imran/164, 62 Cumu’a/2) Rasûller, hikmetle konuşan, hikmetle iş yapan, hikmetle öğüt veren, inananları hikmetle tezkiye eden (arındıran) kimselerdir. Onlar, hikmetin canlı örneği, yürüyen kitaplardır.

10 Hikmetin en yücesi, doruğa ulaşmış şekli, Allah’tan gelen âyetlerdir
Hikmetin en yücesi, doruğa ulaşmış şekli, Allah’tan gelen âyetlerdir. Kendilerine ilimden nasip verilmemiş olanlar bu hikmeti anlamadıkları gibi hikmetle iş de yapamazlar. (54 Kamer/5) Peygamberin tebliğ ettiği hikmet kaynağı vahy’e inanmış ve onu kendisine rehber edinmiş kimseler ‘hikmet’ten pay alırlar, ‘hikmet’le iş yapmanın, hikmetli düşünmenin yollarını bulurlar. Kur’an şöyle diyor: “Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz hikmet verilene sonsuz ve bereketli bir hayır da verilmiştir. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt-alıp düşünmez.” (2 Bakara/269)

11 Hikmetin Kur’an’daki Anlamları:
Hikmetin Kur’an’da beş anlamda kullanıldığı görülmektedir: 1- Kur’an’ın öğütleri, nasihatleri anlamında. “….Ve Allah’ın size öğüt olsun diye indirdiği Kitabı ve hikmeti anın…” (2/Bakara, 231; 4/Nisâ, 54, 113; 2/Bakara, 231; 3/Âl-i İmrân, 164) 2- İnce anlayış, dinde derin kavrayış, aklî delil ve ilim anlamında. “Andolsun ki Biz Lokman’a hikmet verdik.” (31/Lokman, 12; ayrıca bkz. 19/Meryem, 12 ) 3- Peygamberlik (nübüvvet kurumu ve nebîlerin pratiği) mânâsında. “Gerçek şu ki Biz İbrâhim soyuna Kitap ve hikmet verdik.” (4/Nisâ, 54, ayrıca bkz. 2/Bakara, 251; 3/Âl-i İmrân, 48)

12 4- İnce sırlarıyla Kur’an (vahiy) anlamında.
“Rabbinin yoluna hikmetle dâvet et…” (16/Nahl, 125; ayrıca bkz. 2/Bakara, 269; 54/Kamer, 4-5; 17/İsrâ, 39) 5- Kitabın emir ve yasakları mânâsında. Emir ve yasaklarla ilgili zikredilen âyetler, İsrâ sûresinin âyetleridir. Bu âyetler, güzel ahlâka dair emredilen hususlardır. Şirkten uzaklaşıp, Allah'ı birlemek her hikmetin başıdır. İnsan, tevhidi yitirince hiçbir şey fayda vermez

13 Kur'an'ın Hikmet Olarak Tanımladığı Emir Ve Yasaklar:
1. "Allah ile beraber başka bir tanrı edinme!" (17/İsrâ, 22)    2-3. "Rabbin, 'kendisinden başkasına kulluk etmeyin' diye hükmetti." (17/İsrâ, 23); Allah'a ibâdeti emretme ve başkasına ibâdeti yasaklama gibi iki mükellefiyeti ihtivâ etmektedir. 4. "Ana babaya ihsân/iyi muâmele edin." (17/İsrâ, 23). Daha sonra Cenâb-ı Hak, ihsânın (iyi muâmelenin) ne olduğunu açıklamak için şu beş şeyi zikretmiştir: 5. "Onlara 'öf' (bile) deme." (17/İsrâ, 23)             6. "Onları azarlama"  (17/İsrâ, 23) 7. "Onlara güzel söz söyle." (17/İsrâ, 23)             8. "Onlara acıyarak merhametle tevâzu kanadını indir." (17/İsrâ, 24)      9. "Ey Rabbim... kendilerine merhamet et' de." (17/İsrâ, 24) 10. "Hısıma/akrabaya hakkını ver." (17/İsrâ, 26)

14 11. "Yoksula hakkını ver." (17/İsrâ, 26)
12. "Yolda kalmışa hakkını ver." (17/İsrâ, 26) 13. "Malını saçıp savurma." (17/İsrâ, 26) 14. "Şayet Rabbinden umduğun rahmeti arayarak onlardan sarf-ı nazar edersen, (onlara imkânsızlık dolayısıyla yardım edemiyorsan) kendilerine yumuşak söz söyle." (17/İsrâ, 28)  15. "Elini, boynuna bağlı olarak asma, onu büsbütün de saçıp savurma, yoksa pişman bir vaziyette oturup kalırsın." (17/İsrâ, 29) 16. "Evlatlarınızı fakirlik korkusuyla öldürmeyin." (17/İsrâ, 31) 17. "Zinâya yaklaşmayın. Çünkü o, şüphesiz bir hayâsızlıktır, kötü bir yoldur." (17/İsrâ, 32)

15 18. "Allah'ın haram kıldığı cana, haklı bir sebep olmadıkça kıymayın
18. "Allah'ın haram kıldığı cana, haklı bir sebep olmadıkça kıymayın." (17/İsrâ, 33) 19. "Kim mazlum olarak öldürülürse, Biz onun velîsine bir yetki veririz." (17/İsrâ, 33) 20. "O da öldürmede israf etmesin (aşırı gitmesin)." (17/İsrâ, 33) 21. "Ahdi yerine getirin; sözlerinizde durun." (17/İsrâ, 34) 22. "Ölçtüğünüz vakit ölçüyü tam yapın." (17/İsrâ, 35) 23. "Doğru terazi ile tartın." (17/İsrâ, 35) 24. "Senin için, hakkında bir bilgi olmayan şeyin ardına düşme." (17/İsrâ, 36) 25. "Yeryüzünde kibirlenip böbürlenerek yürüme." (17/İsrâ, 37)

16 Bu âyetlerde zikredilen hükümler, bütün dinlerde/milletlerde gözetilmesi gereken, iptali kabul etmeyen emir ve yasaklardır. Bundan dolayı, muhkem ve hikmettir. Yine, kendisine hikmet verilen (31/Lokman, 12) Lokman (a.s.), kendi oğluna hikmetli öğütler vermiştir. Kur'an bu hikmetli emir ve tavsiyeleri Lokman'ın ağzından şöyle sıralar: “Andolsun Biz Lokman’a, ‘Allah’a şükret’ diyerek hikmet verdik. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki, Allah müstağnîdir, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan zengindir, her türlü övgüye lâyıktır. Lokman, oğluna öğüt vererek: ‘Yavrucuğum! Allah’a şirk/ortak koşma! Şüphesiz şirk büyük bir zulümdür’ demişti. Biz insana, ana babasına iyi davranmasını tavsiye ettik... Önce Bana, sonra da ana babana şükret diye tavsiyede bulunduk.                                                       

17 (Lokman, öğütlerine devamla şöyle demişti:) ‘Yavrucuğum
(Lokman, öğütlerine devamla şöyle demişti:) ‘Yavrucuğum! Yaptığın iş (iyilik veya kötülük), bir hardal tanesi ağırlığınca olsa bile ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yer(in derinliklerin)de bulunsa, yine de Allah onu (senin karşına) getirir. Doğrusu Allah, çok lütufkârdır, her şeyden haberdardır. Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten nehy et;başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar, azmedilmeğe değer işlerdendir. Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde kibirlenip böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünen kimseleri asla sevmez. Yürüyüşünde tabiî ol. Sesini alçalt. Unutma ki, seslerin en çirkini (avaz avaz bağıran) merkeplerin sesidir.” (31/Lokman,12- 19 )                                                                                                             

18 Allah Teâlâ, Kur'ân-ı Kerim'de, Kitab ve hikmeti çoğu kez beraber zikretmiştir (Meselâ, bkz. 2/Bakara, 129, 151; 3/Âl-i İmrân, 48; 4/Nisâ, 113; 5/Mâide, 110). Bazı yerlerde tek başına hikmeti zikretmiştir (Bkz. 2/Bakara, 269; 31/Lokman, 12; 38/Sâd, 20). Beraber zikredilen âyetlerde vahiyden ayrı bir bilgi, bilinç, güç veya anlayış olduğu ortaya çıkmaktadır. Veya Kitab'dan peygamberin ve mü'minin elde ettiği veri, anlayış veya güç de olabilir. Tek başına zikredilen âyetlerde ise, bir çeşit Kitab'ın bilgisini de içine alabilecek bir ruh, bir aydınlanma, furkan veya hayırdır.

19 Hadis-i Şeriflerde Hikmet Kavramı
"Hikmet, mü'minin yitik malıdır; nerede bulursa onu alır." (İbn Mâce, Zühd 15; Tirmizî, İlim 19)   "Hikmetin başı Allah korkusudur." (Tirmizî; Feyzu'l-Kadir, 3/ 574; Beyhakî; Deylemî; Keşfu’l Hafâ, 1/421;  İbn Merduyeh; İbn Kesir, 1/242) "Yalnız iki kişiye hased (gıpta) edilebilir: Bir adam ki Allah kendisine hikmet vermiştir, o adam bu hikmet gereğince hareket ediyor ve bunu başkalarına da öğretiyor ve bir adam ki Allah kendisine mal vermiştir, o da malı Hak yolunda infâka/harcamaya koyulmuştur." (Müslim, Salâtu'l-Müsâfirîn 47, hadis no: 267, -815-;  Buhârî,  İlim 15, Ahkâm 3, Zekât 5, İ'tisâm 13, Tevhid 45, Temennî 5; İbn Mâce, Zühd 23)     "Şüphesiz bazı şiirler vardır ki hikmettir." (Buhârî, Edeb 90; Tirmizî, Edeb 69; İbn Mâce, Edeb 41)

20 İbn Abbâs (r. anhümâ) anlatıyor: "Rasûlullah (s. a. s
İbn Abbâs (r. anhümâ) anlatıyor: "Rasûlullah (s.a.s.) beni göğsüne bastırdı ve: "Allah'ım, (bunu dinde fakîh kıl,) buna hikmeti ve Kitabın te'vilini öğret!" dedi." (Buhârî, Fezâilu'l-Ashâb 24, İlim 17, Vudû 10, İ'tisâm 1; Müslim, Fezâilu's- Sahâbe 138, hadis no: 2477; İbn Mâce, Mukaddime 11; Ahmed bin Hanbel, 1/269) "Hikmetin konuşulup yayıldığı meclis, ne güzel meclistir." (Dârimî, Mukaddime 28) "Bir ilim meclisine oturup hikmetli söz dinledikten sonra, bu meclisten bahsederken işittiği şeylerin sadece kötü kısımlarını anlatan bir kimsenin misali, bir sürü sahibi çobana gelip: 'Ey çoban, süründen bana bir koyun kes!' deyince, çobandan: 'Git, en iyisinin kulağından tut al!' iznine rağmen, gidip sürünün köpeğinin kulağından tutan adamın misalidir." (İbn Mâce, Zühd 15; Ahmed bin Hanbel, 2/252)  

21 Hikmet kavramının çok değişik ve zengin anlamları olması, Kur’an’da da farklı mânâlarda kullanılması, hikmetin kapsamı konusunda yeter bilgi vermektedir. Anlaşılan o ki, hikmeti Kur’an ve hadisle/sünnetle sınırlamak Kur’an’ın tavır ve beyanına ters düşer. İlgili âyetlerde görüldüğü gibi, Kur’an birçok yerde peygamberlere verilen kitapla hikmeti (meselâ Tevrat, İncil ve Kur’an’la hikmeti), ayrı ayrı anmaktadır. Bu demektir ki “hikmet, bir nebînin aldığı vahiylerle sınırlı değildir.” O, tüm keşfedici fark etme gücünün ortak adıdır Öte yandan, peygamber, kitap yanında hikmet de öğretiyor. Ve Hz. Peygamber: “Hikmet, mü’minin kaybolmuş malıdır; onu nerede bulursa alır” (İbn Mâce, Zühd 15; Tirmizî, İlim 19) diyor. Hikmetle ilgili hadis-i şerifler açıkça gösteriyor ki hikmet; Kur’an, hadis ve sünnet dışında da bulunabilir

22 Âyetler ve özellikle hadisler, bu nimetten peygamberlerden başka insanların da nasipleneceğini kabul ve ilan etmektedir. İbn Abbas’ın Buhârî’de yer alan hikmet tanımı, bu noktada önemlidir. Kendisine hikmet verilmesi için Allah rasûlünün özel duâsına sahip olan bu zat diyor ki: “Hikmet, nübüvvet/peygamberlik dışındaki isâbetli farkedişlerin adıdır.” (Buhârî, Fezâil) 

23 Hikmetin Önemi Kur'ân-ı Kerim, ilim ve hikmete çok değer vermiştir. İlimden söz eden âyet sayısı 750'ye varır. Fakat Kur'an'ın övdüğü ilim, boş nazariyeler/teoriler değil; insanın iç ve dış dünyasını aydınlatan Allah'ın Kitapları olan Kur'an, evren ve insanı tanıtan faydalı ilimdir Bilgili olan güçlü olur. İşte insanlığın yararına dönüşecek, eyleme çıkacak ilim, imanla beraber olursa Kur'an dilinde hikmet adını alır. Kur'an'ın hikmet dediği ilim; ruhsuz, mâneviyatsız bilgi değil; Yaratanından yola çıkarak yarattıklarını incelemeğe iten ve inceledikçe insanın, Yaratanına karşı sevgi ve saygısını kamçılayan bilgidir. Bu bilgi, insanı maddeye kulluğa değil; maddenin yaratıcısı Allah'a saygıya, imansızlığa değil; imana, nankörlüğe değil; Allah'a şükretmeğe götürür. Bundan dolayı Rasûlullah (s.a.s.): "Hikmetin başı Allah korkusudur" (Feyzu'l-Kadir, 3/574) buyurmuştur.

24 Cenâb-ı Hak, Lokman sûresinde hikmeti şükürle beraber anmıştır (31/Lokman, 12). Çünkü ilim, Allah'ın insana en büyük lütfudur. Onu kendisine lütfeden Allah'a şükretmek gerekir. İnsan, öğrendiği bilgi ile, yaptığı icatlarla gurura düşerse, şeytanın yoluna girmiş olur. O bilgi de hikmet olmaktan çıkar.   Hikmetin ilimle, tefekkürle, fıkıh (dinde anlayışlı, derin kavrayışlı olmak)la yakın ilgisi vardır. Hikmet; hikmet kaynağı hakîm Kur’an’ı okumak ve üzerinde düşünmektir. Hikmet; bilgiyi iyi kullanmak, selîm aklın ve ilmin gereğini yapmak, kısaca şer’î sınırlar içinde düşünmek ve yaşamaktır. MUSAB


"Hikmetin Anlam Sahası ‘Hikmet’ sözlükte, kötülükleri ortadan kaldırmak, iyilikleri elde etmek, gerçeği yakalama noktasında ilim ve akılla hareket etmedir." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları