Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Tarihin ilk bilinen devirlerinden itibaren Türkler ordu ve eğitime özen göstermişler, bu orduların sayesinde tarihte devletler ve imparatorluklar kurmuşlardır.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Tarihin ilk bilinen devirlerinden itibaren Türkler ordu ve eğitime özen göstermişler, bu orduların sayesinde tarihte devletler ve imparatorluklar kurmuşlardır."— Sunum transkripti:

1

2 Tarihin ilk bilinen devirlerinden itibaren Türkler ordu ve eğitime özen göstermişler, bu orduların sayesinde tarihte devletler ve imparatorluklar kurmuşlardır. Türk Ordu teşkilatı Büyük Hun İmparatorluğu döneminde Mete Han tarafından M.Ö.209 yılında kurulmuştur. Türklerin bilinen ortalama 5000 yıllık tarihinin tamamına yakını sıcak savaşlarla geçmiştir.

3 Bu uzun s ü re i ç erisinde, Avrupa ve Batı tarih ç ilerinin daha sonra adını koydukları strateji ve taktik esasların, T ü rkler tarafından başarı ile uygulandığı ve hemen her defasında, d ü şmanla arasında kuvvet (sayı) bakımından aleyhine b ü y ü k dengesizlikler olmasına rağmen, b ü y ü k zaferler ve kazan ç lar elde edildiği g ö r ü lmektedir. Kısaca strateji sanatı ö rnekleri T ü rk savaş tarihinde de pek ç ok ö rneğe sahiptir. T ü rklerin y ü zyıllar boyu uyguladığı pek ç ok strateji ve taktik Batılılar tarafından taklit edilmiş, hatta kendilerine mal edilmiştir.

4 Türk savaş sanatı taktik ve stratejisinin başlangıcı M.Ö. 220 ve M.S. 216 arası dönemi temsil eden Türk Hun dönemi ile temsil edilir. Çin sülalesinin yıkılması ile Orta Asya’da Türk boyları arasında birliği sağlayan Teoman, iç kargaşalıklarla uğraşan Çin’e karşı taarruz taktiği uyguluyordu. Bu taktik küçük kuvvetler ile sızarak Çinlileri yıpratmak için akınlar düzenlemeyi öngörüyordu. Mete (Oğuz) Han (M.Ö.209-174) da babası Teoman’ın taktiğini izledi.

5 Mete’nin uyguladığı yanıltma, oyalama ve baskın taktiği ile Çinlileri istediği bölgeye çekip imha etme stratejisi yüzyıllar boyu pek çok ordunun sayıca azkuvvetler ile büyük kuvvetleri imha etme arayışının yegane formülünü oluşturdu. Türk tarihinin kaydetmiş olduğu ilk meydan muharebesi Mete’nin Çinlilerle yapmış olduğu Tatung-Fu Savaşı idi. Bu savaşta Mete, 30.000 kişilik ordusu ile 320.000 kişilik Çin ordusunu imha etmişti. Mete bundan sonra Batıya yönelmiş ve imparatorluğun sınırları onun döneminde 1.800.000 km2’ye ulaşmıştı.

6 Böylece Kuzeybatıdan Çin’e gelen tüm kilit mevkiler kontrol altına alınmıştı. Mete’nin Asya’daki Tonghular (Tungular), Tuşiler ve Çinlilerle yaptığı savaşlarda uyguladığı taktik ve stratejik kuralların büyük bir kısmı, batı ordularında 18. yüzyıldan itibaren uygulanmaya başlanmış, bir kısmı ise modern çağda dahi uygulanamamıştır. Batılılar, Türklerin Avrupa için bir tehdit teşkil etmeye başladığını hissettiği zaman, Türk ordularının ve Türk kültürünün etkisiyle, büyük çapta stratejikdüşüncesini olgunlaştırmış ve silahlı kuvvetlerinin teşkilatı da dahil olmak üzere, Türk ordularının seferleri vesavaşlarından dersler çıkarmaya başlamıştır.

7 Türk milletinin tarihinde ilk sistemli ordunun büyük Hun kağanı Motun (Bögü Tonga) tarafından kurulduğu zamanzaman ilim adamlarınca ileri sürülüp,bu şekilde bir kanaathasıl olmuşsa da, bu doğru değildir. Türklerdenhaber veren en eski vesikalara baktığımızda, M.Ö.3000’lerden itibaren askeri birliklere sahip olan Türklerin, bu güçleri sayesinde sürekli Çin sınırlarına taarruzları söz konusudur. Eğer düzenli bir orduya sahip bulunmasalardı, Çin imparatorluğu Türklere karsı 9. asırdan itibaren yapımına başlanan Çin Seddi’ni meydanagetirmek zorunda kalmazdı.

8 Bununla birlikte araştırmacılar, T ü rk ordusunun diğer kavimlerin askeri yapılarından farklı olan üç y ö n ü n ü tespit etmişlerdir: 1- T ü rk ordusu ü cretli değildir. 2- T ü rk ordusu daimidir. 3- T ü rk ordusu temelde s ü varilerden oluşur Eski T ü rklerde b ü t ü n erkekler doğuştan asker oldukları gibi, yeri geldiğinde kadınlar da usta birer savaş ç ıydılar. T ü rk ordusunun ve milletinin savaşa daima hazırlıklı bulunmasının nedenleri arasında, Orta Asya bozkırlarında yasamanın g üç l ü ğ ü n ü n yanı sıra, onların sosyal hayatıyla da alâkalıdır. Ekonomilerinin esası konar-g öç er hayvancılığa dayalı olan T ü rkler, zaten yılın yarısından fazlasını hayvanlarının peşinde, dağlarda ve yaylalarda ge ç irdiğinden, b ü nye olarak sağlam bir yapıya sahiptiler.

9 Üstelik, yine yılın belirli aylarında zaman zaman bizzat kağanın başkanlığında, bazen da beylerin sevk ve idaresinde bir nev’i askeri talim özelliği taşıyan sürek avları düzenleniyordu ki, bu da Türklerin savaşa ve savaşmanevralarına daima hazırlıklı olmaları demekti. Ayrıca insanlar çocukluklarından itibaren koyunların üzerinde ata binmeyi, yay ve oklarla kuşlara nisan almak suretiyle atıcılığı öğreniyorlardı. _yit birer savaşçı olmaya mecburdular, çünkü harp ganimetlerinden elde edilen gelirler de önemli bir meblağ tutuyordu. Mesela bu hususta kaynaklarda şunlar söylenmektedir:

10 Askerler herhangi bir yere girdiklerinde, önlerine çıkan çadırlara veya evlere üstünde kendi işaretleri olan oklarını saplıyordu. Daha önce çakılmış bir okun yanına başkası iliştirmiyordu. Savaş bitip, kesin zafer kazanıldıktan sonra asker, oklarının bulunduğu yerleri yağmalardı. Ayrıca bu yaptıkları savaşlarda ele geçirilen esirlerden insan gücü olarak yararlanılırdı. Bununla beraber kaynaklarda, Türklerin harp esirlerine ve kendilerine sığınanlara son derece iyi davrandıklarına işaret olunuyor.

11 Hun dönemine ait Çin kaynaklarına baktığımızda, orduyu idare eden yirmi dört komutanın varlığından bahsediliyor. Bunların emri altında çeşitli rütbelere mensup askerler bulunuyordu. Kök Türkçe yazıtlarda ordu kelimesi sü terimiyle karşılanmıştır. Abidelerde en çok geçen kelimelerden birisi budur. Türk ordu teşkilatına dair ilkkayıtlar, milattan önce 3. asra ait olup, bu ordu onlu düzene göre yapılanmıştı. Kaynaklardan öğrendiğimiz kadarıyla bu sistem Mo-tun Yabgu zamanında meydanagetirilmişti Ordunun basında bugünkü genelkurmaybaşkanı yerinde olan Sü-basılar bulunuyordu.

12 Sü-bası terimine ilk defa Türkçe belgelerde 8. yüzyılda rastlamaktayız. 710 yılındaki Türgis seferi sırasında orduya sü-bası _ni _l Kağan komuta etmisti6. Uygurlar Türk Devletinin basına geçmeden önce, Basmıl ve Karluklarla ittifak yapmışlar ve Börülüleri (Asinalar) birlikte ortadankaldırmaya çalışmışlardı. Bu müttefik ordunun idaresi Uygurların başbuğu Kutlug Bilge Köl Kağan’ın oğlu Moyun Çor’un yönetimindeydi. Yani Uygur sadlarından Moyun Çor da Sü-basılık yapmıştı Genellikle sü-basılık görevlerine kağan çocukları, kardeşleri veya yeğenleri getirilmekteydi.

13 Onun batıdaki Tardus beyleri üzerindeki faaliyetleri ve Bas Balık seferlerindeki üstün gayreti artık bilinmektedir. Köl_ç Çor da haklı olarak yazıtında bu unvanını söyle dile getiriyor: Köl _ç Çor ançak bilgesi, çabısı erti. Yine Uygur komutanları arasında Çabıs Sengün adında meşhur bir şahsiyete rastlamaktayız. 753-754 tarihinde, Uygurlardan Türgis ülkesine Çabıs Tun Tarkan’ın12 gitmiş olduğunu tespit etmiş durumdayız. Zamanını belirleyemediğimiz Yula Beg adına dikilen Kemçik-Çirgak Yazıtında ise bir Bas Çabıs ile karsılaşıyoruz. Silah konusunda Türkler Ortaçağda oldukça ileriydiler.

14 Kısaca kitabeler ve Divanü Lûgat-it-Türk gibi kaynaklarda geçen savaş araç ve gereçlerinden bazıları şunlardır: At, ok, yay, kılıç, bükte, kıngırak (hançer, kama), kes, kurman, sadak (okluk), kın (kılıç ve bıçak kabı), kalkan, süngüg, kargı, cida, gönder (mızrak, çomak (bir nev’i topuz), batrak (ucuna bez bağlanan süngü), tuğ (birliklerine göre değişiyordu), ukruk (kement), kargu (ateskulesi), köbrüge(davul), yarık, cevsen (zırh), yosuk, tubulga (tulga/migfer), küpe-yarık (vücudu kuşatan zırh), yelme eri (öncü, kesif kolu) Bundan baksa savaşla ilgili kullanılan birtakım deyimler de vardır.

15 Küpe-yaruk adı verilen halka ve plaka zırhlara ise Aral ve Orkun’daki araştırmalarda da tesadüf edilmiştir. Böyle zırhların hazırlanarak Çin imparatoruna da yollandığını kaynaklar yazmaktadır.Hunlar hakkında bilgi veren eski belgelerden anlaşıldığına göre, onlar düşmanlarını kementile de tesirsiz hale getiriyorlardı. Özellikle, Türklerin harpusûlleri de çok ilgi çekmiştir. Bu hususta geçmişte ve günümüzde birçok araştırma yapılmıştır. M.Ö. 140’larda Türk ordu sistemi hakkında bilgi veren Çinli bir vezirin tespitlerine göre; Türk askerleri insanı şaşırtan bir çeviklikle hareket ediyorlardı.

16 En yal ç ın dağları ç ok kısa bir s ü rede tırmanırlar ve inerlerdi. Selleri ve ırmakları elbiseleriyle y ü z ü p, ge ç erler. R ü zgara, yağmura ve susuzluğa dayanırlar. Her t ü rl ü arazide dinlenmeden zorlu y ü r ü y ü şler yaparlar. Onların atları en dar yarıklardan bile ge ç meye alışıktır. T ü rkleri yenmek i ç in d ü z ovaya ç ekilmeliler. Savaş arabalarıolmadığı gibi, atları da yavaş kalır. Mızraklarının kısalığı vezırhlarının da inceliği sebebiyle yakın d ö v ü şe zorlanmalılar. Ayrıcaonların savaş usullerini bilen halklardan da yardımcı kuvvetler alınmalıydı. Bununla birlikte T ü rkler savaşa başlamadan ö nce, esas kuvveti saklama ve yedek g üç ayırmaya b ü y ü k ö nem veriyorlardı. Tarihte T ü rk savaş taktiği Kurt Kapanı, Kaz Ayağı ve en ç ok bilinen sekliyle Turan Taktiği olarak anılmıştır. Turan taktiğinin en b ü y ü k hususiyeti sahte ricattır.

17 D ü şmanla karşılaşılmadan evvel T ü rkler, savaş meydanının sağına ve soluna birtakım kuvvetlerini saklarlar. Daha sonra d ü şman ordusu T ü rk akıncılarıyla karsılaşıp, onların da geri ç ekildiğini g ö r ü nce, b ü t ü n g üç leriyle saldırırlar. Bu geriye ç ekiliş esnasında bile, arkalarına d ö nerek ç ok m ü kemmel ok atabilirlerdi. Nitekim 2003 senesinde, Prof.Dr. G ö me ç’ in heyetinin Bilge Kağan ’ ın Anıt Mezarlığındaki kazı ç alışmaları sırasında bulduğu resimli kiremidin ü zerinde b ö yle bir sahne vardır. Neticede ö nceden gizlenmiş olan T ü rk askerleri d ü şmanın sağını ve solunu ç evirerek, ç ember i ç erisinde rakiplerini yok ederler.

18 Ayrıca Türk-Hunlar savaşa girmeden evvel hasımlarını ok atışıyla yıpratıyorlar ve bunu onları yorana kadar sürmüyorlardı. Uygurları anlatan Çin vesikalarında, savaş sırasında onların sahte bir karargah oluşturduklarına ve düşman askerleri buraya doğru hücuma kalkıştıklarında, etrafta saklanan esas ordu tarafından tuzağa düşürüldüklerine dair haberler de vardır.

19 T ü rk ordusunun savaş sırasında saf tutması da belirli bir d ü zen dahilindedir. Mesela Ç in kaynaklarından elde ettiğimiz bilgilerde; milattan ö nce 3. y ü zyılın baslarında Hun orduları Ç in imparatoru Kao-ti ’ yi kuşattıklarında, T ü rk s ü varilerinin atlarının rengine g ö re dizildikleri s ö ylenir. Buna g ö re batıda kır atlar, doğuda g ö k, kuzeyde yağız, g ü neyde de doru atlar yer alıyordu. Hatta batıdaki Pe ç eneklerin yurt dağılımları bile atların rengi esasında oluyordu. Hi ç ş ü phesiz askeri ara ç ve gere ç lerin i ç erisinde atın yeri ç ok ö nemlidir. Adeta T ü rk, at ile ö zdeşleşmiştir. Onlar hakkında bilgi veren Batılı yazarlar; at baksa bir kavmi sırtında taşır, fakat T ü rkler at ü st ü nde ikamet eder. Onlar ata sanki yapışmış gibidirler, diyorlar.

20 Alış-verişlerini at sırtında yaparlar, yerler, i ç erler. M ü balağasız onun boynuna sarılarak, tatlı r ü yalara dalıp, uyurlar. G ö r ü şmeleri bile at ü zerinde olan bu insanların, ç ift ç i halkların yaya ve durarak savaşmalarına karşılık, atlarıyla ç ok s ü ratli muharebe taktikleri geliştirdiklerini g ö r ü yoruz. Bundan baksa Hazar Kağanlığından bahseden kaynaklar; ordu sefere ç ıktığında her asker yanında iki metre boyunda, ılgın ağacından kazıklar bulundurduğunu, konakladıkları zaman herkesin yanındaki bu kazıkları d ü zg ü nce yere sapladığını, kalkanların bu direklere dayandırıldığını ve b ö ylece kısa bir zaman i ç erisinde karargahın etrafının sanki surlarla

21 ç evrilmiş gibi olduğunu s ö ylerler. Buna bağlı olarak meşhur Moyun Ç or Kağan ’ ın da 750 senesinde Tez Bası ’ nda otağını kurdurduğunu,burayı ç itlerle g ü vence altına aldırdıktan baksa, kitabesini yazdırttığını bilmekteyiz. Bununla beraber ordu yeri arabalarla ç evrelenmekteydi ki, bu da bir nev ’ i savunma tedbiriydi. Savasın vakti de iyi se ç ilmeliydi. T ü rk-Hunlar d ü şmanlarına dolunay vakitlerinde saldırıyorlar, ay k üçü lmeye başlayınca da geri ç ekiliyorlardı. Yağmurlu, karlı ve tozlu g ü nlerden ka ç ınırlardı. Çü nk ü yağmur yağdığında yayların kirişleri gevşer; tozlu ve bulutlu zamanlarda da hedefler iyi g ö r ü nmezdi.

22 Türk devlet anlayışında, dış iliksilere de büyük önem verilmiştir. Dosta dost, düşmana düşman ilkesi esas tutulmakla beraber, her şeyde Türk devletinin ve milletinin menfaatleri gözetilmiştir. Dış islerinden sorumlu bir buyruk bulunurdu.

23


"Tarihin ilk bilinen devirlerinden itibaren Türkler ordu ve eğitime özen göstermişler, bu orduların sayesinde tarihte devletler ve imparatorluklar kurmuşlardır." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları