Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

GIYBET : Bir kimsenin, yüzüne karşı söylendiği zaman hoşlanmayacağı, kalbinin kırılacağı bir sözünü, halini veya hareketini, arkasından, bulunmadığı yerde.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "GIYBET : Bir kimsenin, yüzüne karşı söylendiği zaman hoşlanmayacağı, kalbinin kırılacağı bir sözünü, halini veya hareketini, arkasından, bulunmadığı yerde."— Sunum transkripti:

1

2 GIYBET : Bir kimsenin, yüzüne karşı söylendiği zaman hoşlanmayacağı, kalbinin kırılacağı bir sözünü, halini veya hareketini, arkasından, bulunmadığı yerde söylemek, hareketiyle göstermek veya ima etmek. Dedi-kodu. Dini Terimler Sözlüğünden. Resûlullah Efendimiz, Eshab-ı kirama; "Gıybetin ne olduğunu bilir misiniz?" buyurdu. Eshab-ı kiram; "Allah ve Resûlü daha iyi bilir" dediler. Resûl-i Ekrem; "Gıybet, kardeşini, arkasından hoşlanmayacağı bir şeyle anmandır" buyurdu. Eshab-ı kiram; "Ya Resûlallah! Eğer söylediğimiz şey onda varsa?" diye sordular. Peygamber Efendimiz; "Eğer onda varsa bu söz gıybet olur. Eğer yoksa bühtan yani iftira olur" buyurdu. Müslim ve İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları

3 (Hadis-i şerif) Gıybetten uzak durunuz. Çünkü gıybet zinadan fenadır. Zinanın tövbesi kabûl edilir. Fakat gıybet edilen helal etmedikçe tövbesi kabûl edilmez. Hadis-i şerif-Riyad-un-Nasihin, İbn-i Ebi'd-Dünya (Hadis-i şerif) Kıyamet günü bir kimsenin sevap defteri açılır. Ya Rabbi! Dünyada şu ibadetleri yapmıştım. Sahifede bunlar yazılı değildir, der. Onlar defterlerinden silindi, gıybet ettiklerinin defterine yazıldı denir. Hadis-i şerif-Berika Gıybet kanser gibidir, girdiği vücût iflah olmaz, kurtulmaz. Gıybet eden birisine, sus diyene yüz şehit sevabı vardır. Seyyid Abdülhakim Arvasi

4 ORUÇLUYKEN GIYBET "Resulullah A.S.V. buyurdular ki: "Nice oruçlular vardır ki, tuttuğu oruçtan yanına sadece çektiği açlık kar kalır. Nice gece namazı kılanlar vardır ki, onların da kârı gece uykusuz kalmaktan ibarettir.” İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/165. Allah Resûlü S.A.V. buyurdu: "Kim bana iki bacağı arası ile iki dudağı arasını garanti ederse, ben de ona cenneti garanti ederim.“ Ebû Hureyre R.A.. Buhari.

5 Kur’an-ı Kerim Hucurat Suresi 12. Ayet.. Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.

6 Nisa Suresi 148. Ayet.. Allah, zulme uğrayanların dışında, çirkin sözün açıkça söylenmesinden hoşlanmaz. Allah her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla bilendir. Kur’an-ı Kerim “Hümeze Suresi 1. Ayet.. Mal toplayıp onu tekrar tekrar sayan, insanları arkadan çekiştirip, kaş göz hareketleriyle alay edenlerin (hümeze ve lümezenin) vay haline..!” * Allah Resulü buyururlar: Gıybetten sakının.. ! Çünkü onda üç afet vardır: *Gıybet edenin duası kabul olunmaz. *Yaptığı hayrat kabul edilmez. *Gıybet edenin üzerinde günahlar birikir. İmam-ı Gazali “Kalplerin Keşfi” Kitabından Alınma

7 Resûlullah A.S.V. buyurdular ki: "Bana kimse, ashabımın birinden canımı sıkacak bir şey getirmesin. Zira ben, sizin karşınıza, içimde hiç bir şey olmadığı halde çıkmak istiyorum.“ Tirmizi, Menakıb (3893); Ebu Davud, Edeb 33, (4860 * Bir gün boyu kısa bir kadın bazı meseleler sormak üzere peygamberimize gelir. Müşküllerini öğrenerek çıkıp gittikten sonra.. Hz. Aişe: “Ne kısa boylu bir kadın!” diye söylenir. Bunun üzerine efendimiz: “Gıybet ettin ya Aişe” der. Memba

8 Resûlullah A.S.V. buyurdular ki: "Kim bir Mü'mini bir münafığa, gıybetçiye karşı himaye ederse, Allah da onun için, Kıyamet günü, etini cehennem ateşinden koruyacak bir melek gönderir. Kim de Müslüman’ın kötülenmesini dileyerek bir iftira atarsa, Allah onu, Kıyamet günü, cehennem köprülerinden birinin üstünde, söylediğinin, günahından paklanıp çıkıncaya kadar hapseder.“ Ebu Davud, Edeb 41, (4883).

9 Cüneyd-i bağdadi hazretlerine, camide iken bir genç gelip: - Allah rızası için bana yardım edin. Ben yardıma muhtaç bir kimseyim, der. - Cüneyd-i bağdadi hazretleri bakar ki, genç sapa-sağlam bir insan, bu genç bu haliyle dilencilik yapmaya utanmaz mı? Niye çalışıp kazanmaz da dilencilikle kendini küçük duruma düşürür. Diye düşünür. O gece Cüneyd-i Bağdadi hazretleri bir rüya görür. Rüyasında: camide gördüğü gencin vücudu bir kebap yapılıp bir tepsiye konmuş önüne getirilir. Cüneyd-i Bağdadi hazretlerine: - Bunu yiyeceksin derler. Hazret “o insan etidir, yenir mi?” diye karşılı verdiğinde: - Ya dün camide nasıl yiyordun... yine öyle yiyeceksin!.. derler. Daha sonrasını hazret şöyle anlatıyor: - Meğer gıybet etmişim. Hemen korku ile uyandım. Abdest alıp iki rekat namaz kıldım. Tevbe istiğfar ettim. Sabah olunca..%

10 O hakkında konuştuğum genci aramak için dışarı çıktım. Aradım aradım, nihayet genci, Dicle nehri kıyılarında buldum ki, önüne tere koymuş onları yiyor. Genç benim geldiğimi görünce başını kaldırarak: - Ey Cüneyd! Camide benim hakkımda kötü düşündüğün için tövbe edip pişmanlık duydun mu? Diye sordu. - Evet dedim... Genç bana: - O halde üzülme git! Dedi ve şu ayeti kerimeyi okuyarak kayboldu.. “Ve O Zattır ki kullarından tövbeyi kabul eder, günahlarını afv eder ve ne yaptıklarını bilir.” Memba

11 Kitap ve sünnetin bunca karşı çıkmasına rağmen.. Dinî, millî ve sosyal hayatta onca zararlarına rağmen.. Günümüzün Müslümanlarının bir bölümü hala gıybeti önemsememektedirler. Eğer, şimdilerde bu afetin önü alınmazsa, ileride topluma yüzlerce zina ve yüzlerce faizin günahını birden işletebilir. Bir de bu iş, basın-yayın yoluyla yapılıp, milyonlara mal ediliyor, milyonlar ona şahid tutuluyorsa.. Bu dalâleti irtikap edenlerin dünya- ukba felaketleri bir yana, topyekün milletin ciddi sarsıntılara maruz kalması kaçınılmaz olacaktır. M.F. Gülen’in “Fasıldan Fasıla” Kitabından Alınmıştır.

12 Bu konuda önemli bir kayma noktası ise şu: Bazıları sözde gıybetten kaçınıyor görünerek, arkadaşları hakkında “Daha neleri var neleri. Ama gıybet olur diye korkuyor ve hepsini söylemiyorum.” Bu söz, o kastettiği şeyleri söylemekten çok daha büyük bir gıybettir. Çünkü müphem bir isnad, sarih bin iftiradan daha büyüktür. Zira muhatabın aklına, acaba..? gibi şeylerin hepsi birden gelebilir. Böyle diyeceğine, o zatın 100 tane günahını açık-açık söyleseydi, her halde sözleri, akla gelebilecek şeylere sınır teşkil etmesi bakımından daha ehven olurdu... M.F. Gülen’in “Fasıldan Fasıla” Kitabından Alınmıştır.

13 Gıybet haramdır. Yalan söylemek, zina etmek, hırsızlık yapmak ve namazı terk etmek gibi haramdır. Fakat ne tuhaf ve acıdır ki, bazı insanlar, dine ve millete hizmet ettiği düşüncesinde olsa bile, böyle çirkin bir günaha girmekten kendini korumuyor. Aslında bu tavır dinin bir yanını kabul edip gereğini yapma; diğer bir yanını arkaya atma demektir. Kur’an-ı Kerim iman kalbinde oturaklaşmamış bazı insanlardan bahsederken.. “Bazısına inanıyor, bazısına inanmıyorlar” demektedir. Dinin bir kısım emirlerinin görmemezlikten gelindiğini söylemektedir.. M.F. Gülen’in “Kırık Testi” Kitabından Alınmıştır.

14 Allah Resûlü S.A.V. Buyurdular.. Bir kimse bir Müslüman’ın ırzını makaslarsa, gıybetini ederse o zalimdir. İşte günah işleyen ve kendini helake atan odur. " buyurdu. Ebu Davud (no. 2015), Bazılarının ağız iplerinde kopukluk var. Bağı kopmuş kese gibi içlerinde ne varsa dökülüyor. Hafife alma, gıybet vs. gibi. Zavallılar, haberleri yok ki bununla kendi iflaslarını hazırlıyorlar. M.F. Gülen’in “Fasıldan Fasıla” Kitabından Alınmıştır.

15 Anlatıldığına göre.. Hasan-ı Bari’ye “adamın biri seni arkadan çekiştirdi” dediler. Bunun üzerine Hasan Basri, adama bir tabak hurma ile birlikte şu haberi gönderdi: - Duyduğuma göre sen bana iyiliklerini hediye ettin. Ben de buna karşılık vermek istedim. Fakat senin hediyene denk gelecek bir hediye veremediğim için özür dilerim.. Tenbih-ül Gafilin, s:158

16 Bir cemaati gıybet eden, o cemaatin bütün fertlerini gıybet etmiş sayılır. Ve o ferdlerin bütünü, haklarını helâl etmedikçe de, ihtimal kurtulamaz. Oysa biz, kurtulalım diye uğraşıyoruz. Bir başka cemaat hakkında arkadan konuşma, gıybet etme, zaten var olan ayrılığı körüklemek ve yangına benzin ile gitmek demektir. Böyle bir davranış ise, tevfik-i İlahî’den mahrum kalmaya sebeptir. M.F. Gülen’in “Fasıldan Fasıla” Kitabından Alınmıştır.

17 Gidip başkalarına iltihak edecek arkadaşlar hakkında endişe edip de, diğer cemaatleri kötülememek lazımdır. Bu gibi durumlarda, cemaatin rahatsız olmaması mümkün değildir. Ancak giden kişi ve rahatsızlıktan nasibini alanlar günaha girmemeğe çok dikkat etmelidirler. Evet, bu husus dikkate alınarak, aleyhte söylenebilecek şeylerin şartlandırma kabilinden önceden anlatılmasında fayda mütalâa edilebilir. Bütün bunlara rağmen, kanaat değiştiren insanlara karşı da tavır almamak gerektir ve hatta bu şarttır. M.F. Gülen’in “Fasıldan Fasıla” Kitabından Alınmıştır.

18 Bazılarımız yeme-içme hususunda şüpheli olan şeylerden dahi kılı kırk yararcasına kaçınırız. Bu, bir insanın manevî hayatı adına güzel bir davranıştır ve hiç kimse tarafından da küçümsenemez.. Ne var ki, aynı şahsın haram olduğu Kitap ve Sünnet’le sabit, kesin hükümler karşısında da aynı duyarlılığı göstermemesi insanı hayrete sevkediyor. Meselâ, bazı gıda maddelerini yiyip-yememe hususuna o kadar dikkat eden bir insan, çok rahatlıkla gıybet edebiliyor, yalan söyleyebiliyor, hased edebiliyor. %

19 Halbuki biri şüpheli şey yemek, diğeri ise kardeşinin etini, hem de ölü iken dişlemektir.. Böyle düşünmek, şüpheli şeylerden kaçınmayalım ma’nâsına gelmez; bu, Allah’ın haram kıldığı şeylere karşı daha dikkatli ve daha duyarlı olalım demektir. Gıybet ki, hem ferdin amelini yer bitirir hem de toplumu içten içe çürütür. Diğer haramları da buna kıyas edebiliriz. Ama nedense halk arasında haramlar çok ucuza gidiyor. Oysaki ölçü, bizim heveslerimiz değil, Kitap ve Sünnet olmalıdır.. M.F. Gülen’in “Fasıldan Fasıla” Kitabından Alınmıştır.

20 Günümüzde hizmet içinde kibir ve ucb’dan bir ölçüde kurtulma merhalesine geldiğimiz söylenebilir. Ama, şu iki hususun önü bir türlü alınamadı: 1. Enâniyet, 2. Gıybet. Hele gıybet, hele gıybet M.F. Gülen’in “Fasıldan Fasıla” Kitabından Alınmıştır.

21 Gıybet, içinde, düşmanlık, haset ve inatlık besleyenlerin kullandığı alçak bir silâhtır. İzzet-i nefis sahibi, bu pis silâha tenezzül edip kullanmaz.. Nasıl meşhur bir zat demiş: "Düşmanıma gıybetle ceza vermekten nefsimi yüksek tutuyorum ve tenezzül etmiyorum. Çünkü gıybet, zayıf ve zelil ve aşağıların silâhıdır.“ f.gulen.org sitesinden Alınmıştır.

22 Gıybet, mahsus birkaç maddede caiz olabilir: * Şikayet suretinde bir vazifeli adama hakkını aramak için, adamın kabahatini açıklar. Böylelikle adamdan da o yanlış hallerin izalesini sağlar. * Bir adam onunla teşrik-i mesai etmek ister, seninle meşveret eder. Sen de, sırf maslahat için, garazsız olarak, meşveretin hakkını edâ etmek için desen: "Onunla teşrik-i mesai etme. Çünkü zarar göreceksin.“ gıybet olmaz. * Maksadı tahkir ve teşhir değil, belki maksadı tarif ve tanıttırmak için dese: "O topal ve serseri adam filân yere gitti.“ olabilir.%

23 * O gıybet edilen adam fâsık-ı mütecahirdir. Yani fenalıktan sıkılmıyor, belki işlediği seyyiatla iftihar ediyor, zulmüyle lezzet alıyor, sıkılmayarak âşikâre bir surette işliyor. İşte bu mahsus maddelerde, garazsız ve sırf hak ve maslahat için gıybet caiz olabilir. Yoksa, gıybet, nasıl ateş odunu yer, bitirir; gıybet dahi a'mâl-i salihayı yer, bitirir. Eğer gıybet etti veyahut isteyerek dinledi; sonra gıybet edilen adama ne vakit rast gelse, "Beni helâl et" demeli. Bediüzzaman said Nursi 22. Mektub

24 Hz. Peygamber (s.a.v) buyurdu ki: "Fâcir kimseyi insanlar tanırken anmaktan korkacak mısınız? Onu, onda olan ile anın ki, insanlar sakınsınlar." Ancak burada aleyhinde konuşacağımız kimsenin durumunu net bilmek çok önemlidir. Zira, gıybetini yaptığımız adamın adını vermesek bile, onun hakkında konuşurken dinleyenler kastedilen adamın kim olduğunu biliyorlarsa, imadan anladılarsa, kişi gıybet yapmadığını zanneder ama kendisi münafık olmuş olur. Hak Dini Kur’an Dili

25 Kişi, gıybet edip de, ben gıybet etmiyorum, onda olanı söylüyorum, derse, bu kesin olan haramı, helal saymak olduğu için küfür, olabilir. Kişi gıybette bulunur, yani dinler. Sonra gıybeti, gıybet edilen kimseye ulaştırırsa, bu günahtır.. Helalleşmedikçe tövbe de tamam olmaz, çünkü eziyet etmiş, kul hakkı oluşmuştur. Hak Dini Kur’an Dili

26 Halid Rebbi anlatıyor: - Bir gün büyük bir mecliste idim. Yanımdakiler bir adamı çekiştirmeye başladılar. Kendilerine engel oldum. Bunun üzerine o adamı bırakıp başka bir adamı dillerine dolamaya başladılar. Bir süre sonra da ilk adama döndüklerinde bir konuda ben de onların dedikodularına katıldım. O gece yatınca şöyle bir rüya gördüm. Uzun boylu ve kara yüzlü bir adam yanıma geldi. Elindeki bir tabakta bir parça domuz eti vardı. Bana “bunu ye” dedi. Kendisine “ domuz eti mi yiyeceğim? Vallahi, yemem onu” dedim. Bunun üzerine adam beni ağır bir dille azarlayarak “ama bundan daha kötüsünü yedin” dedi ve arkasından o domuz etini ağzıma tıkamaya başladı. O arada uyanıverdim. Vallahi, otuz veya kırk güne kadar ağzıma koyduğum her lokmada o etin pis kokusunu duymuştum. Tenbih-ül Gafilin, s:158

27 Peygamberlerden biri, gece şöyle bir rüya gördü: Rüyasında denildi ki; Sabahleyin karşına çıkan ilk şeyi ye; ikinci şeyi sakla; üçüncü şeyi kabul et; dördüncü şeyi ümitsiz etme ve beşinci şeyden de kaç, uzak dur” Sabah olunca karşısına çıkan ilk şey yüksek bir dağ olunca önce biraz tereddüt ederek ne yapacağını şaşırdı. İçinden “Nasıl olur? Rabbim bunu yememi emretti” dedi. Fakat daha sonra “Allah bana yapamayacağım şeyi emretmez” diyerek yemek kastıyla dağa doğru yürümeye başladı. Fakat dağa yaklaştığında küçüldüğünü, iyice yanına varınca da baldan tatlı bir lokma haline geldiğini görerek onu yiyiverdi ve arkasından da Allah’a hamdetti. Bir süre yürüdükten sonra karşısına bir altın tas çıktı. “Bana bunu saklamam emredilmişti” diyerek altın tası yerde kazdığı yere gömdü. Fakat biraz ilerledikten sonra dönüp arkasına baktığında altın tasın yine meydana çıktığını gördü. Bunun üzerine geri dönüp onu yeniden gömdü. Aynı şeyi iki veya üç defa yapmak zorunda kaldığı halde biraz yürüdükten sonra geri dönüp bakınca altın tasın yine meydana çıktığını gördü. %

28 Fakat “ben Rabbimin emrini yerine getirdim” diyerek artık geri dönmedi. Biraz daha yürüyünce bir kuşla karşılaştı. Kuşu bir doğan kovalıyordu. Bu yüzden kuş kendisine “ey Allah’ın peygamberi beni kurtar dedi”. O da kuşun dileğini kabul ederek, onu koynuna koyup sakladı. Az sonra doğan geldi ve “ey Allah’ın peygamberi, sabahtan beri bu kuşu kovalıyorum. Beni rızkımdan mahrum bırakma” dedi. Doğanın bu sözleri karşısında peygamber ne yapacağını şaşırdı. İçinden “karşılaştığım üçüncü şeyi kabul etmem emredilmişti, ettim. Karşılaşacağım dördüncü şeyi de hayal kırıklığına uğratmamam emredildi. Karşıma çıkan dördüncü şey bu doğan olduğuna göre şimdi ne yapayım?” diye içinden geçirdi. Bir süre düşündükten sonra bıçağı eline alıp kendi etinden bir parça keserek doğana verdi. Doğan da eti alıp, uçup gitti. Yoluna bir süre daha devam edince karşısına beşinci olarak bir leş çıktı. Almış olduğu emir uyarınca bu leşten hızla uzaklaştı:%

29 Gece olunca “ya Rabbi, bana bunların sırrını açıkla” diye dua ederek uykuya daldı. Rüyasında şöyle dendi: - İlk karşına çıkıp da yediğin şey: öfkedir. O işin başında dağ gibidir, fakat sabrederek baskı altına alınca baldan tatlı olur. İkinci, iyi ameldir. Onu ne kadar saklarsan sakla, yine açığa çıkar. Üçüncü: Sana emanet edilen şeye hıyanet etmemendir. Dördüncü: Senden biri, bir şey isteyince, isteyenin dileğini yerine getirmeye çalışmalısın, gerekirse muhtaç olduğun bir şeyi bile feda etmen icap ettiğini hatırlatmak içindi. Beşinci gıybettir. Başkaları hakkında gıybet edenlerden uzak dur. Tenbih-ül Gafilin, s:158

30 Bediüzzama'ın talebelerinden Vanlı Molla Hamit anlatıyor: "Birgün caminin hücre kapısını unutarak açık bırakmıştık. Talebe arkadaşların küpte kavurmaları vardı. İçeri giren bir köpek, küpe kafasını sokup kavurmaları yemiş, sonra da kafasını çıkaramayınca küpü kırıp kaçmış. Talebe arkadaşların canı çok sıkılmıştı. Bir tertiple köpeği yakalayıp, sopa ile döveceklerdi. Üstad Bediüzzaman vaziyeti öğrenince onları vazgeçirmek istedi. Molla Resul: "Şeyda, biraz kıymamız vardı. Biz kıyamıyorduk ki yiyelim. Halbuki bir köpek gelerek hem kıymayı yemiş, hem de küpü kırmış. Bize zarar verdi. Nasıl biz onu dövmeyelim?" dedi. Üstad: "Molla Resul, senden soruyorum, vicdanen söyle, sen aç kalsan, paran da olmasa, bir şey almaya gücün de olmasa, nihayet açık bir yerde bir et bulsan, yer misin, yemez misin? Halbuki aklın var, idrak ediyorsun ki bu etin sahibi var." diye konuştu. Molla Resul, Üstad'ın bu konuşması üzerine bir müddet konuşmayarak sustu. Sonra cevaben: "Evet yerim Şeyda!" dedi.%

31 Üstad, "Bu hayvandır, aklı yok, haramı, helâli bilmiyor. Elbette açık kapıdan girip, kıymalarınızı yemiş. Bundan dolayı cezaya müstahak mıdır? Sizden soruyorum, elinizi vicdanınıza koyarak cevap verin." Sonra Molla Resul ve arkadaşları köpekte kabahat yoktur, diye kabul ettiler. Üstad; "Madem öyledir bu hayvanın gıybetini yapmayın ve helâl edin." dedi. Molla Resul, Üstad Hazretleriyle biraz samimî konuşurdu. Gülerek Üstad'a hitaben: "Şeyda, içimizden gelmiyor ki, helâl edeyim. Fakat siz helâlleşmeye bizi ikna ettiniz." dedi. Abdullah Aymaz “Çitlembik 2” s:118


"GIYBET : Bir kimsenin, yüzüne karşı söylendiği zaman hoşlanmayacağı, kalbinin kırılacağı bir sözünü, halini veya hareketini, arkasından, bulunmadığı yerde." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları