Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

BULUTTAKİ YÜZLER Kişilik Kuramında Öznelerarasılık Robert D. STOLOROW, Ph.D. George E, ATWOOD, Ph.D. Tahir Özakkaş MD., PhD. Psikoterapi Enstitüsü Bayramoğlu/Kocaeli.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "BULUTTAKİ YÜZLER Kişilik Kuramında Öznelerarasılık Robert D. STOLOROW, Ph.D. George E, ATWOOD, Ph.D. Tahir Özakkaş MD., PhD. Psikoterapi Enstitüsü Bayramoğlu/Kocaeli."— Sunum transkripti:

1 BULUTTAKİ YÜZLER Kişilik Kuramında Öznelerarasılık Robert D. STOLOROW, Ph.D. George E, ATWOOD, Ph.D. Tahir Özakkaş MD., PhD. Psikoterapi Enstitüsü Bayramoğlu/Kocaeli 2014

2 insan, sürekli değişen bir bulut gibidir... hep merak konusu olmuş olan insan, sürekli değişen bir bulut gibidir, psikologlarsa bulutta yüzler gören insanlar gibi. Bir psikolog üst kısımda bir burun ve dudağın hatlarını görür, sonra mucizevi bir şekilde bulutun diğer kısımları da buna göre şekillenir ve ileriye bakan bir süpermenin hatları görünür. Başka bir psikolog ise bulutun alt kısmına odaklanır; bir kulak, bir burun, bir çene görür ve birdenbire bulut geriye doğru bakan bir Epimetheus şeklini alır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 2

3 Dolayısıyla, her algılayan için bulutun her parçasının farklı bir işlevi, adı ve değeri vardır - - bunu belirleyense kişinin başlangıçtaki algısal eğilimidir. Aslında bir ekolün kurucusu olmak için yalnızca başka bir kenarda bir yüz görmek yeterlidir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 3

4 Bölüm 4 WİLHELM REİCH 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 4

5 Bu bölümde, Wilhelm Reich’ın yaşamı ve çalışmaları hakkında psikobiyografik bir analiz yapılmaktadır. Reich’ın çalışmalarından bir kısmı yakın zamanda yayınlanmış olup (Boadella 1974, Reich 1970, Rycroft 1969, Sharaf 1983, Wyckoff 1973) bunların bir bölümü bazı kişisel deneyimlerinin onun fikirleri üzerindeki etkisiyle ilgili tartışmalara yer verirken, hiçbirisi kuramlarının gelişimi ve öznel dünyasının kurgusu arasındaki ilişkiyi eksiksiz ve sistematik olarak inceleme çabası göstermemektedir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 5

6 Reich, psikanaliz tarihinde trajik bir figürdür; meslek hayatının seyrinde ilk dönemlerdeki katkıları daha çok kişilik savunmalarının açıklanması üzerine olmuş, bu daha sonra yerini giderek somutlaşan ve fazlasıyla genelleştirilen insan doğası ve evren imgelerine bırakmıştır. Reich’ın bu evrimi, düşünsel yapılandırmalarının genel bir dünya sistemine yayılmasıyla, metapsikolojik kuramlaştırmanın açık açık dile getirilen kuruntulu düşüncelerinin oluşmasına doğru aşamalı bir şekilde dönüşümünü göstermektedir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 6

7 Dolayısıyla, Reich’ın hayatı ve fikirleri üzerine yapılan bir çalışma, somutlaştırılmış metapsikolojik imgelem ile psikotik durumların deneyimsel özelliklerinin çarpıcı somutlaştırmaları arasındaki ilişkiyi vurgulayabilmemize olanak vermektedir. (Stolorow ve ark. 1987). 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 7

8 üç tane bağımsız tematik unsur Reich’ın bütün çalışmalarında ve metapsikolojik kavramlarının yapısında üç tane bağımsız tematik unsur bulunmaktadır: (1) genel olarak cinselliğin ifadesinin, hayatın ifadesi ve işleyişiyle örtüştüğü anlayışı; (2) yaşamsal-cinsel işlevlerin, dünyadaki cinsellik karşıtı ölüm güçleri (antisexual death forces) tarafından sürekli olarak bastırıldığı ve çarpıtıldığı düşüncesi; ve (3) içsel bir peygamber buyruğuyla, bu ölüm güçlerine karşı gösterdiği mücadeleden hayat ve cinsellik şampiyonu olarak çıkma anlayışı. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 8

9 REICH’IN ÇALIŞMALARININ TEMATİK YAPISI Kişilik Çözümlemesi ve Orgazmik Güç Reich’ın profesyonel meslek hayatı 1920’li yılların başlarında, cinsellik bilimi ve Freudcu psikanalize ilgi duymasıyla başlamıştır. Hatta bundan daha önce, insan ilişkilerinde cinselliğin son derece önemli olduğuna kanaat getirmiştir. 1919 yılına ait günlüğündeki bir ifadede şöyle söylemektedir: “Bireyin tüm sosyal yaşantısı ve aynı zamanda iç yaşantısı cinsellik merkezi etrafında dönmektedir.” (Reich 1942a, s. 4). 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 9

10 Birkaç yıllık psikanalitik deneyim sonrasında Reich, insandaki nevrotik hastalıkla ilgili temel anlayışını belirlemiştir. Bu anlayışa göre, nevrotik semptomların enerjisi her zaman cinsellikteki durağanlıktan gelmektedir. Bütün nevrotik kişilerdeki en önemli belirtinin, cinsel dürtüleri ve cinsel etkinliği doğal ve yasaklanmamış bir biçimde deneyimleme yetersizliği olduğuna inanmıştır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 10

11 Cinsel durağanlıkla ilgili kuramı, ilintili bir kavramın, psikolojik sağlığın en önemli koşulu olan orgastik güç kavramının ortaya çıkmasına yol açmıştır. Reich (1942a), orgastik gücü “biyolojik enerjinin kısıtlama olmadan akmasına … set çekilerek biriktirilmiş cinsel heyecanın bedendeki keyif veren kasılmalarla tamamıyla boşaltılmasına izin verme yetisi” olarak tanımlamıştır (s. 79). 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 11

12 Kişilik zırhı Yine bu ilk dönemde, kişilik zırhı kuramıyla ve kişilik çözümlemesi olarak bilinen psikoterapi yöntemiyle ilgilenmiştir. Kişilik zırhı, en basite indirgenmiş haliyle, öncelikli olarak benliği iç ve dış tehlikelerden korumak için oluşturulan ve katmanlardan oluşan bir savunma sistemidir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 12

13 Reich’ın Kişilik Çözümlemesi (1933a) adlı kitabında sunulan kavramların ve teknik önerilerin birçoğu psikanalizin gelişimi için çok değerli olmuştur. Aynı zamanda, bu çalışmanın içeriği, kendi kişiliğinin belirgin izlerini taşımaktadır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 13

14 Reich’ın savına göre, bir yandan aile yaşantısı ve çocukların sosyalleşmesi arasında, diğer yandan ise toplumun siyasi ve ekonomik yapısı arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Freudcu kuram üzerinde kendi yaptığı düzeltmeleri Marx ve Engels’in yazılarından alınma bir takım fikirlerle harmanlarken, psikanalize yönelik keşiflerin çıkış noktası olan cinsel baskı sürecinin Marksist toplumbilim tarafından ortaya konulan ekonomik baskı sürecini yansıttığı ve desteklediği sonucuna ulaşmıştır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 14

15 Bunun tersine, cinsel baskı sorununun çözümünün kesinlikle toplumun ekonomik yapısındaki devrimsel bir değişikliği gerektirdiğini düşünmüştür. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 15

16 Kitlelerin yaşadığı cinsel sorunlar yalnızca emekçilerin kitlesel hareketiyle çözülebilir – daha açık söylemek gerekirse, ekonomik sömürüye karşı devrimsel bir mücadele yoluyla... sosyalist ekonominin kurulup yerleşmesiyle ve halkın maddi gereksinimlerinin karşılanmasıyla, binlerce yıllık cinsel baskılanmanın etkileri ancak yok edilebilir ve nevroz belasını kitlelerin üzerinden alacak olan tatminkar bir cinsel yaşam ancak kurulabilir. [Reich 1932, s. 101-102] 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 16

17 Toplumun sosyo-ekonomik yapısıyla cinsel yapısının iç içe geçmesi... otoriter ailenin içinde ve ilk dört ya da beş yıl içinde gerçekleşmektedir.... Bu nedenle otoriter devlet, otoriter aileye fazlasıyla ilgi göstermektedir: Bu aile, devletin yapısının ve ideolojisinin şekillendirildiği fabrika haline gelmektedir. [1933b, s. 30] 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 17

18 Reich’ın toplumda daha sağlıklı bir cinsellik adına devrim yapılmasından yana oluşu yalnızca kuramsal ifadelerle sınırlı değildir. 1928’de Komünist Parti üyesi olmuş; gösterilere katılmış, bildiri dağıtmış ve genç gruplara konuşmalar yapmıştır. O zamanlarda, sosyalist bir devrimin, yönetici sınıflarını devireceğine, ekonomik ve siyasi düzeni değiştireceğine ve bu sayede gençler üzerindeki cinsel baskı ihtiyacını ortadan kaldıracağına inanmıştır. Sonuçta, dünyayı siyasal bir hareket yardımıyla değiştirebilme olasılığı konusunda bilinçlenmiştir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 18

19 Ancak yaşantısının bu evresinde önceki klinik çalışmalarındaki tema devam etmiştir. Cinselliğin üzerindeki kısıtlamaları kaldırma mücadelesi bireysel hastadan, hastanın toplumuna doğru kaymıştır. Cinsellik karşıtı ölüm güçleri artık sadece zırhlarını değil, aynı zamanda bunların var oluşundan sorumlu tuttuğu sosyal süreçleri ve kurumları da – ataerkil aile, ekonomik baskı ve faşizm – kapsamaktaydı. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 19

20 Reich’ın yaşamla ve cinsellikle mesihvari ittifakı tamamen biyolojik içerikli araştırmasında da kendisini açıkça ortaya koymuştur. 1933’te Komünist Parti’den (cinselliğe fazla vurgu yapması nedeniyle) ve 1934’te Uluslararası Psikanaliz Derneği’nden (kısmen Komünizm’le olan bağlantısı nedeniyle) çıkarılmasından sonra, ilgi alanı gittikçe daha fazla hücre biyolojisine doğru yönelmiştir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 20

21 Kanser üzerine yaptığı çalışmalarına başlamasıyla birlikte, en başta, cinsellik sorunları üzerine olan daha önceki ilgisinden uzaklaştığını düşünmüştür. Ancak bu rahatsızlıktan müzdarip olan hastalarıyla yaşadığı deneyimler, durumun tam tersi olduğuna onu ikna etmiştir. Kendisine gelen kanser hastaları, hep aynı şekilde cinsel hayatlarındaki rahatsızlıktan şikâyetçi gibi görünmekteydiler. Bundan dolayı “kanser hastalığıyla birlikte ortaya çıkan çeşitli kafa karıştırıcı belirtiler, sadece basit ve yaygın bir bozukluğu … yani cinsel hayattaki durağanlığı gizliyor” biçiminde bir iddiada bulunmuştur (Reich 1942b, s. 230). 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 21

22 Cinselliğin engellenmesi sonucunda yaşam gücünün bedenin çeşitli kısımlarından çekildiği ve sabitleştiği bir “biyopatik daralma” sürecinin ortaya çıktığını kuramlaştırmıştır. Bu cansızlaştırılmış parçalar daha sonra çürüyüp öldürücü T-basilini oluşturmakta, sonuçta da kanser oluşumuna uygun hale gelmekteydiler. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 22

23 Optik ve elektriksel olguların PA biyon kültürlerinin varlığından bağımsız olarak oluştuğunu bulduğunda, iddialı bir şekilde, yaşamı destekleyen radyasyonların Dünya’nın atmosferi içinde her yerde bulunduğu sonucuna ulaşmıştır. Bu düşünce, her yeri kuşatmış olan orgon enerjisinin temelidir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 23

24 Reich hiçbir zaman kanserin tedavisini bulduğunu iddia etmemiş, ancak orgon ışımasının hastalık sürecinde olumlu etkilerinin olduğunu bildirmiştir. Kanser (1948) adlı kitabında, atmosferdeki serbest orgonu yoğunlaştıran özel bir oda olarak tasarlanan orgon enerjisi biriktiricisi içinde gördükleri tedavilerle çeşitli derecelerde iyileşme gösteren bir grup hastayı anlatmaktadır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 24

25 Reich’ın yaşam ve cinselliğin bastırılması ile ilgili düşünceleri, biyolojik çalışmaları sırasında oldukça fazla genellemeye uğramış gibi görünebilir. Cinsel durağanlığın etkileri arasında, şimdi artık öldürücü fiziksel hastalıkların oluşumu da yer almaktadır. Bundan ötürü, toplumun siyasi yapısındaki faşizmle, mikroskobik dünyadaki kanserojen T- basili arasında doğrudan bir nedensellik bağı kurulabilmektedir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 25

26 Dahası, önceleri yalnızca canlı organizmalarda olduğu düşünülen cinsel yaşam enerjisi, artık her yerde ve her zaman görülen, tüm dünyayı saran orgon enerjisi ile sürekli olarak görülmektedir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 26

27 Reich’ın uzay araçları konusundaki düşüncelerine, oğlu Peter’ın otobiyografik çalışması olan A Book of Dreams’de (1974) (Rüyalar Kitabı) değinilmektedir. Bu kaynağa göre, Reich nihayetinde evrensel bir savaşın gerçekten devam etmekte olduğuna ve kendisiyle oğlunun bu savaşta düşman uzay araçlarıyla çarpışacak ilk insanlar olduklarına ikna olmuştur. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 27

28 Dünya’yı savunmak için kullanılan silah, daha önceleri yapılan denemelerle bulut oluşumunu etkileyip iklimi değiştirmeye yarayan aracın bir uyarlaması olan “uzay topu” idi. Uzay topu, boş borulardan hazırlanmış olan, nişan alınan herhangi bir nesneden orgon enerjisini çekmeye yarayan bir düzenekti. Bu silah işgalcileri etkisiz hale getirme imkânı sağlamaktaydı, çünkü Reich uzaylıların gemilerinin orgon enerjisi ile çalıştığına inanmaktaydı. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 28

29 Uzaylıların niyetlerinin anlaşılması güçtü, ama orada bulunmalarının “gökyüzünün canına okuduğunu”, atmosferdeki suyu yok ettiğini ve çöllerin oluşumuna neden olduğunu düşünmekteydi. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 29

30 ayrıca Reich tıpkı daha önce dünyayı kişilik zırhı, akıl hastalığı, faşizm ve kanserden temizlemeye çalıştığı gibi, şimdi de insanlığı dış uzaydan gelen saldırıya karşı savunmuştur. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 30

31 ÖNEMLİ BİR ÇOCUKLUK TRAVMASI Reich’ın çocukluğunda aile çevresi kendisi, annesi, babası ve kendisinden üç yaş küçük olan kardeşi Robert’tan oluşmaktaydı. Avusturya’da bir çiftlikte yaşıyorlardı. Wilhelm ve Robert eğitimlerini önce ailelerinden, daha sonra ise bir dizi özel eğitmenden almışlardı. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 31

32 Reich (1988) kendisi, babasındansa annesine “daha fazla yakınlık” (s.7) duyduğunu belirtmekte, küçük bir çocukken annesinin sık sık onu babasının dayaklarından nasıl koruduğunu anlatmaktadır. Reich 6 yaşındayken, ebeveynleri sırasıyla ona ilkokul konularını öğretiyorlardı ve Reich babasının katılığını bu süreçte deneyimledi. En küçük bir yanlışta ya da dikkat dağınıklığında ya dayak yiyor ya da dersten kovuluyordu. Annesinin öğretim biçimi çok daha nazikti ve sonunda kendisine yalnızca annesinin ders vermesi için yalvardı. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 32

33 Ailesi, yaşamının geri kalanında peşini bırakmayan bir trajediyle yıkıldığında Reich yalnızca on üç yaşındaydı. Bu felaket annesinin eğitmenlerinden biriyle yasak aşk yaşadığını keşfetmesinin sonucunda ortaya çıkmıştı. Otobiyografisinde (1988), babasının olmadığı birçok gecenin ilkinde annesinin sevişmesini dinlerken kendisinin verdiği tepkileri anlatmaktadır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 33

34 Annemin yataktan kalktığını ve üzerinde geceliğiyle parmak uçlarında yatak odamızdan geçtiğini duydum... Yatağımdan kalktım ve arkasından sessizce ilerledim, donuyordum, dişlerim soğuktan, korkudan ve dehşetten birbirine vuruyordu.... Ah, annemle ilgili belleğimdeki her şeyi toprağın altına iten, annemin görüntüsünü çamur ve pislikle kirleten o korku dolu anılar... Öpüşmelerini, fısıltılarını ve annemin yattığı o yatağın korkunç gıcırtısını işittim. [s. 28-29] 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 34

35 Reich annesinin sadakatsizliğine karşı verdiği birçok tepkinin yanı sıra, ahlaki rezalet, terk edilmişlik, cinsel heyecan ve babasına karşı duyduğu anlayış gibi karışık duygulardan bahsetmektedir. Bu aşk macerası aylar boyunca aralıklı olarak, eğitmeni başka bir iş için evi terk edene dek sürdü. Bu dönemde Reich, bu ilişki konusunda bilgisi olduğunu ebeveynlerinden ikisine de hiçbir zaman belli etmedi. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 35

36 Ancak daha sonra babası annesini başka bir adamla birlikte olmakla (haksız yere) suçlayınca, Reich annesinin daha önceki hareketleriyle ilgili bütün bildiklerini ortaya döktü. Annesi ve eğitmenini dinlediği gecelerin öyküsünü anlattıkça babası donakalmışçasına katılaştı, ama olan hiçbir şeyin gizli kalmaması konusunda ısrar etti. Her şey açığa çıktıktan sonra, yan odadan derin bir inleme sesi geldi. Reich’ın annesi kendini öldürmek niyetiyle zehir içmişti. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 36

37 “Babam hızlıca içeriye girdi ve ardından sesini duyduk: ‘Ne yaptın sen? Kutsal olan her şey üzerine sana söz veriyorum, her şeyi affediyorum, ama bana ne içtiğini söyle! Tanrım... Çocukların hatırına, ölme!’ ” (Reich 1988, s. 31). 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 37

38 Reich’ın babası hemen kusturucu bir ilaç verdi ve annesi ilacı çıkardı. Her ne kadar hastalanmış olsa da, bu ilk intihar girişiminden sağ kurtulmuştu. Sonraki birkaç aya, babasının, sadakatsizliği nedeniyle eşine karşı uyguladığı duygusal sömürü ve acımasız şiddet egemen olmuştur. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 38

39 Her gün ve özellikle de akşamları oluyordu. Babam başlıyor ve sürekli devam ediyordu. İlk başta ağlayıp kaderinden dert yanıyordu. Yavaş yavaş kendi öfkesine o kadar kapılıyordu ki, annem bir köşede sinip kalana kadar onu fiziksel olarak incitiyor ve ona iğrenç isimler takıyordu... annemin yüzü, elleri ve bedeni onun gazabının izleriyle doluydu. [Reich 1988, s. 34] 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 39

40 Reich’ın annesi kendisini daha sonraki iki olayda yine zehirledi ve bunların ikincisinde de öldü. Onun intiharına karşı oğlunun ilk tepkileri hiçbir keder izi taşımamaktadır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 40

41 ... annemin öldüğü gerçeği... beni kederden çok alışılmamış bir durum karşısında duyulan bir şaşkınlığa boğdu. Annem, öldüğünü gördüğüm ilk insandı. Evet, “öksüz” olarak adlandırılmaktan belli bir gurur duyduğumu itiraf etmeliyim... İçimde küçücük bir keder kırıntısı bile hissetmedim. Öldüğünün ertesi günü, hala öldüğü yatakta yatarken odaya girdim... ve yüzü görünecek şekilde örtüyü çektim... Bir insanın nasıl o şekilde görünüp nefes olmadan var olabildiğini ilk kez görüp hayret ettim. [Reich 1988, s. 38] 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 41

42 Annesinin cenazesini takiben akrabalar ve yakınlar tarafından gösterilen kederi “gösteri peşinde koşan yalancı duygusallık” olarak tanımlamaktadır (Reich 1988, s. 40). Ayrıca hayatında yalnızca bir kez gerçek yas duygusunu yaşadığını, bunun da yıllar sonra bir arkadaşının ölümü nedeniyle olduğunu ifade etmektedir. Annesinin ölümünün sonucuyla ilgili açıklamalarından öyle görünüyor ki, yıkıcı kaybının duygusal gerçekliğini tümüyle inkâr etmektedir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 42

43 Reich’ın annesinin ölümüyle ilgili koşulların, kendi kişisel evreninin yapısının belirginleştiği esas durum olduğuna inanmaktayız. Bu çocukluk trajedisinin etkisi yaşantısının daha sonraki gidişatıyla ilişkilendirilerek yapılandırılabilir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 43

44 Eğer genç Reich’ın annesinin sadakatsizliğini açığa vururken, babasının baskıcı ve cinsel olarak kısıtlayıcı değerleriyle özdeşleşerek hareket ettiği varsayılırsa, devamındaki cinsel baskılamaya karşı mücadeleyle geçen hayatının nedenleri daha anlaşılır hale gelmektedir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 44

45 Kısıtlayıcı cinsel ahlak kurallarına dayanarak hareket ettiği ve bu nedenle herkesten çok sevdiği tek insanın ölümüne neden olduğu için, üzerinde çok büyük bir acı ve suçluluk yükü oluşmuş olmalıdır. Olayı açığa vurarak yaptığı ve annesinin kaderini belirleyen davranışını telafi etmek için, kendisini harekete geçiren bu değerleri ve düşünce biçimlerini kökünden kazımaya kendini adamaktan daha iyi bir yol ne olabilirdi ki? 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 45

46 Bu mantık biçimi aynı zamanda neden cinselliği bastırmanın insan ilişkilerinde korkunç ve ölümcül olduğunu düşündüğü konusuna da ışık tutmaktadır. Bunun nedeni, çok sevdiği annesinin cinselliğini kendisinin baskılama girişiminin doğrudan annesinin intiharına yol açmasıdır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 46

47 Reich, annesinin ölümünden sonra onu idealize etmiş; ilerleyen yıllarda ondan yalnızca övgü dolu ve olumlu ifadelerle söz ettiği belirtilmiştir. Aksine, babasına karşı tutumu fazlasıyla olumsuz bir hale gelmiş gibi görünmektedir. Nadiren de olsa onunla ilgili konuşursa, birçok durumda aslında babasının oğlu olmadığını ima etmiş, sonunda kendisinin annesinin dış uzaydan gelen bir adamla ilişkisinin ürünü olduğunu iddia edecek kadar ileri gitmiştir (Reich 1970). Bu tür kurgular, babasının temsil ettiği her şeyden (özellikle otoritecilik ve cinsel baskı yaratan ahlak kurallarından) kendisini ne kadar ayrı tutmak istediğinin bir göstergesidir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 47

48 Gergin olduğu zamanlarda, daima, Reich’ın gayet insani kusurlarından birisi ön plana çıkardı ve bu onun şiddetli kıskançlığıydı. Her zaman üzerine basa basa kıskanç olduğunu inkâr ederdi, ancak eşini, aklına rakip olarak gelen her adamla – iş arkadaşı, dost, yerel esnaf ya da rastgele bir yakın – birlikte ona ihanet etmekle suçladığı gerçeğinden kaçmanın hiçbir yolu yok. Bu, Reich’ın kişiliğindeki tuhaf çelişkilerden biriydi ve temel, çözümlenmemiş bazı güvensizlik duyguları üzerine kurulmuş olmalıydı, çünkü aslında bu kıskançlıklar için hiçbir neden yoktu. [Reich 1970, s. 71] 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 48

49 Bu mantıksız davranış, Reich’ın yazılarında katı bir şekilde tek eşli olmaya zorlanmış ilişkilerin cinsel gereksinimler ve insanların duygusal sağlığına ters düştüğü konusundaki sürekli ısrarı göz önünde bulundurulduğunda çok dikkat çekicidir. Öyle görünüyor ki, annesini ve cinsel özgürlüğü bilinçli olarak idealize edişi, zina işleyerek onu hayal kırıklığına uğratan, güvenilmez ve sadakatsiz anne imgesinin dönem dönem geri gelmesinin önüne geçecek kadar güçlü değildi. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 49

50 İhanetim... hayatına mal oldu... Ne trajedi! Şimdi annemin hayatta olmasını dilerdim, öyle ki o günlerde, otuz beş yıl önce işlediğim suçu temizleyebileyim. Tekrar tekrar bakabilmek için o asil kadının bir resmini oluşturdum. Ne kadar asil bir yaratık – benim annem! Yaşam boyu yaptığım çalışmaların suçumu temizlemesini dilerim. [Reich 1988, s. 32] 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 50

51 Reichcı kuramda kurgulanan cinsellik karşıtı ölüm güçlerinin (ister zırhın, faşizmin, T- basilinin isterse de işgalci uzay araçlarının içine yerleştirilmiş olsun), Reich’ın kendi kişiliğindeki bir unsura karşılık geldiği artık görülebilmektedir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 51

52 Bu unsur onun, babasıyla yakından özdeşleşen ve annesinin sadakatsizliğine öfke, manevi kızgınlık ve ihanetle tepki veren tarafıydı. Diğer taraftan, ( biyolojik öz, mavi PA biyonları ve her yerde olan orgon enerjisi içerisinde bulunan ) cinsel yaşam enerjileri, annesinin tepkisel olarak idealize edilmiş olan imgesine karşılık gelmekte ve ondan türemektedir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 52

53 Bu, çok sevdiği ve yıkıcı bir kayıp olarak ölümüne tanıklık ettiği (ve kendisini bunun sorumlusu olarak gördüğü) annesiydi. Çalışmalarının gelişimini bu bağlamda incelediğimizde, ölüm güçlerine karşı kıyasıya mücadelesinin, annesine karşı ihanetini telafi etmek ve dolayısıyla sihirli bir biçimde onu yaşama döndürmek için süregelen çabası olduğu şeklinde bir yorumda bulunabiliriz 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 53

54 Dolayısıyla, Reich’ın temel kuramsal somutlaştırmaları, suçundan aklanması ve sevgili annesinin yeniden dirilmesi için yaşamı boyunca süren isteğinin sembolik göstergeleri olarak görülebilir, ki bu somutlaşmaların içinde cinsellik karşıtı ölüm güçleri ve cinsel yaşam enerjileri arasındaki mantıksal mücadele, insan varoluşuna hükmeden baskın metapsikolojik (ve uç noktada metafizik) ilke haline gelmektedir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 54

55 REICH’IN YAŞAMININ VE DÜŞÜNCESİNİN DİĞER YÖNLERİ Zaman içinde psikotik olduğu belli bir nokta yoktur; son yıllarındaki sanrısal inançlar, ilk biyolojik çalışmalarıyla birlikte zaten kendisini göstermeye başlamış olan, gittikçe ilerleyen bir sürecin doruk noktasıdır. Bu bozulma sürecinde, metafiziksel somutlaştırmaları, her şeyi kapsayan sanrısal bir şekilde gerçeğin yeniden yaratılmasına dönüşmüştür. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 55

56 Daha önce de belirttiğimiz gibi, Reich 1920’lerin sonlarında bireysel tedavi konusunda hayal kırıklığına uğramış, psikanalizin Marksist toplumbilimle işbirliği yapıp sosyal yaşantının yapısını bütünüyle değiştirmeyi amaçlaması gerektiğine inanmaya başlamıştır. Freud ile olan ilişkisi üzerine bir görüşmede, Freud’un bu fikirlere karşı tepkisini anımsamıştır: “Senin bakış açının psikanalizle hiçbir ilgisi yok.... Bizim amacımız ya da varoluş amacımız dünyayı kurtarmak değil!” " (Higgins ve Raphael 1968, s. 52) 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 56

57 Psikolojik durumunun bozulmuş olmasına ve fikirlerinin giderek daha fazla büyüklenmeci hale gelmiş olmasına rağmen, fikirlerinin temel yapısının aynı kalmış olması, insan kişiliğinin tutarlılığına tanıklık etmemize olanak sağlamaktadır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 57

58 Dirimin Öldürülüşü (1953) kitabı, İsa’nın öyküsünü, tüm insan uygarlığını tanımladığına inandığı yaşam ve cinselliğin sürekli yıkımının sembolik temsili olarak kullanmaktadır. Burada insanlık tarihi, sefalet ve acı dolu “duygusal veba” olarak sunulmaktadır; insanlar bunun farkında olmadan, kişilik zırhı cezasıyla bu vebanın içinde tutsak kalmaktadır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 58

59 Bu tuzağın içinde yaşayan tüm insanlar, yıkıma uğramış duygusal durumları ve zırhlarıyla tam anlamıyla ve doğal olarak yaşama yeteneğinden yoksun olduklarından dolayı, yaşamı gerçek ve kısıtlanmamış haline geri döndürme çabasında olan herhangi bir kişiye karşı cinayet işleyecek derecede öfkeli hale gelmektedirler. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 59

60 Reich, İsa’nın çarmıha gerilişini şöyle yorumlamaktadır: Canlılara karşı olan bu nefret göstergelerini “İsa’nın Öldürülüşü” başlığı altında toplayalım.... İsa’nın neden ölmek zorunda olduğuna ilişkin sır hala çözülememiş-tir. İki bin yıl öncesinin, insanlığın kaderinde çok büyük etkiler yaratan bu trajedisini zırhlı adamın dünyasındaki mantıksal bir gereklilik olarak deneyimleyeceğiz.... 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 60

61 İsa’nın öldürülmesi, insanın varoluşuna en azından yazılı tarih boyunca eziyet veren bir muammayı yansıtmaktadır. Bu, sadece İsa’nın değil, zırhlı insanın kişilik yapısının sorunudur. İsa, tıpkı vahşi bir boğanın duygusal sistemi üzerinde kırmızı rengin yaptığı gibi, zırhlı kişilik yapısının üzerinde etkili olan nitelikler ve davranış şekilleri geliştirdiği için, bu insan kişiliği yapısının kurbanı olmuştur. Bu nedenle, İsa’nın yalnız başına Yaşamın ilkesini temsil ettiğini söyleyebiliriz. [1953, s. 5-6] 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 61

62 İsa’nın bu imgesi, yaşama ilişkin doğal, iyi ve saf olan her şeyin simgesi olmasından ötürü, annesinin idealize edilmiş imgesinin türevleri (biyolojik öz, orgon ve benzerleri) olduğunu daha önce tartıştığımız Reichcı kavram kategorilerine aittir. Bu nedenle, İsa’nın çarmıha gerilmesinin insanlığın kaderindeki trajik etkisinin, annesi kendisini öldürdüğünde Reich’ın yaşadığı yıkıcı sarsıntının simgesi durumuna dönüştüğü bu olayda, yukarıdaki paragrafı otobiyografiymiş gibi okuyabiliriz. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 62

63 Gizlenmiş olan yıkıcı gerçek, belli belirsiz hissedilen bir dejenerasyon, doğallıktan sapma, kısacası biyo-cinsel dürtülerin zırhla örtülmesiydi. Reich burada kendisini insan hatası “cehennemi”nin dışında olarak tanımlamaktadır. Bu da kendisinin zırhlı kişilik yapısı tuzağının dışında olduğunu, yani “Yaşamın ilkesinin bizzat” İsa gibi bir savunucusu olduğunu düşündüğü anlamına gelmektedir. Sonraki yazıları, dünyada kendisi dışında neredeyse herkesin bu ölümcül zırh yüzünden hastalanmış olduğu yönünde açık ve net bir ima taşımaktadır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 63

64 Bu düşünceler kendi içindeki en önemli çelişkinin insanlık üzerine yansıtılmasını ifade etmektedir. İnsanın tarihinin felaketlerle dolu seyrinden sorumlu tuttuğu bu biyolojik zırhlanma (ki dolayısıyla bu onun “günah keçisi”dir), annesinin intiharının etkisi altında bölünüp inkâr edilmiş olan ahlaki suçlamalara, kıskançlığa ve nefrete karşılık gelir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 64

65 Bütün peygambervari kurtuluş hayallerinde olduğu gibi (Atwood 1978, Stolorow ve Atwood 1973), Reich’ın insanları tuzaktan çıkarmak için önderlik yapma mücadelesi, kendisinin de dertli olduğu sorundan dünyayı kurtarma çabasıdır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 65

66 Hemen öncesindeki düşünceleri, orgazm refleksinin biyoenerjik unsurlarını – özellikle, cinsel gerilime eşlik eden ritmik kasılma ve kalp atışlarının elektrofizyolojisini araştırmak üzerine olmuştur. Görsel olarak benzer ritmik ve titreşimli hareketler, tek hücreli organizmaların yaşam süreçlerinde de açıkça görülmüştür ki bu da Reich’ın bu iki kavram kümesinin birbirlerinin biyoenerjik eşdeğerleri olduğuna ilişkin şaşırtıcı sonuca varmasına neden olmuştur. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 66

67 Rüyada olduğu gibi, bu kısmi benzerliğin aynılığa dönüşmesi durumu, cinsel yaşamın ifadesi ve zırhın evrimsel geçmişi ile ilgili daha tuhaf spekülasyonlarında da görülmektedir. Kişilik zırhı kavramı kaslardan oluşan bir zırh olarak somutlaştırıldığı için, bununla ilişkili olan psikolojik savunmaların katmanlara ayrılması fikri, üst üste tabakalar halindeki kas kasılmalarının bölümlere ayrıldığı bir resme dönüştürülmüştür. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 67

68 Zırh çemberlerinin katmanlı yapısında insanın içindeki solucanla karşılaştığımızı düşünürsek, bütün beden kasılmalarında denizanası işlevinin görülmesi çok da şaşırtıcı değildir.... “Üstün işlevler” olarak isimlendirdiğimiz karmaşık işlevlerin organizmada gelişmesi, “insanın içindeki denizanası”nın varlığını değiştirmez.... Bu bir mecaz ya da benzerlik meselesi değil, duygusal algıyla da ilgili değil, yaşamın kesin olarak görülebilen ve yönetilebilen süreçleridir. [Reich 1949, s. 397, 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 68

69 Bu paragrafta, kısmi bir benzerliğin Reich için nasıl şüphe götürmez bir eşitliğe dönüştüğü görülmektedir. Daha sonradan bu eşitliği, sözde evrimsel terimlerle bir mantık çerçevesine oturtmuş, insanın doğadaki diğer yaşam biçimleriyle daimi uyumunun bir göstergesi olarak sunmuştur. Düşüncesindeki bu kısıtlanmamış sentezleme eğilimini, yitirdiği ve idealize ettiği annesiyle yeniden bir araya gelme ve dolayısıyla derin kişisel parçalanma ve insanlık dünyasına yabancılaşma duygusuyla başa çıkma gereksiniminin bir türevi olarak yorumlamaktayız. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 69

70 Reich Avrupa’dan 1939’da göç etmiş, yaşamının son döneminin çoğunu Rangeley, Maine’deki enstitüsünde geçirmiştir. Bu yıllar, cinsellik sorunuyla ilgili düşüncelerinin son bir açılıma uğrayarak kozmik orgon biyofiziği olarak bilinen ve her şeyi kapsayan dünya sistemine dönüştüğü yıllardır. Bu dönem aynı zamanda, kanser tedavisinde orgon enerjisi biriktiricisini kullanması nedeniyle Gıda ve İlaç Kurumu (FDA) tarafından uzun sürecek bir soruşturmanın açıldığı dönemdir – ki bu soruşturma onun 1957’de tutuklanıp cezaevine gönderilmesine neden olmuştur. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 70

71 Reich’ın, özgürlüğünü yitirmiş olmasına kutsal bir şehitlik edasıyla boyun eğmiş olması belki de çok şaşırtıcı değildir. Hapishanede ölümüne neden olan kalp krizinden yalnızca birkaç ay önce oğlu Peter’a yazdığı bir mektupta şöyle demiştir: Şu andaki zor durumum benim için bir onurdur.... Sokrat, İsa, Bruno, Galileo ile aynı tayfanın içinde yer almaktan gurur duyuyorum.... Yaşam ve Sevginin evrensel varlığı ve kuralını anladığımız için Tanrı’yı biliyorsun ve ona güvenmeyi öğrendin. [I.O. Reich 1970, s. 195] 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 71

72 Annesinin ölümünde oynadığı trajik rol nedeniyle son bir günah çıkarma olarak, Yaşam ve Sevgi uğruna şehit olarak yaşamına son vermesinden daha uygun bir yol olabilir miydi? 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 72

73 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 73

74 Teşekkür ederim… 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 74


"BULUTTAKİ YÜZLER Kişilik Kuramında Öznelerarasılık Robert D. STOLOROW, Ph.D. George E, ATWOOD, Ph.D. Tahir Özakkaş MD., PhD. Psikoterapi Enstitüsü Bayramoğlu/Kocaeli." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları