Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

OKUL ÇAĞI ÇOCUKLARINDA DİL VE KONUŞMA SORUNLARI REHBER ÖĞRETMENLER VE PROFESYONELLER İÇİN Uzm. DKT. ÇAĞDAŞ KARSAN.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "OKUL ÇAĞI ÇOCUKLARINDA DİL VE KONUŞMA SORUNLARI REHBER ÖĞRETMENLER VE PROFESYONELLER İÇİN Uzm. DKT. ÇAĞDAŞ KARSAN."— Sunum transkripti:

1 OKUL ÇAĞI ÇOCUKLARINDA DİL VE KONUŞMA SORUNLARI REHBER ÖĞRETMENLER VE PROFESYONELLER İÇİN Uzm. DKT. ÇAĞDAŞ KARSAN

2 DİL VE KONUŞMA TERAPİSTİ KİMDİR? Dil ve konuşma terapisti; “bireylerin ses, konuşma ve dil bozukluklarının önlenmesi için çalışmalar yapan ve ilgili uzman tabip tarafından teşhisi konulmuş yutkunma, dil ve konuşma bozukluklarının rehabilitasyonunu sağlayan sağlık meslek mensubudur.”

3 ÇALIŞMA ALANLARI Çocuklardaki dil gecikmeleri ve bozuklukları, Sesleri doğru çıkaramama yani sesletim bozuklukları, Kekemelik ve hızlı bozuk konuşma gibi akıcılık problemleri, Otizmli bireylerde görülen dil/konuşma sorunları, Nodül ve polip gibi ses bozuklukları, İnme sonrası ortaya çıkan afazi sendromları, Apraksi, disartri gibi motor-konuşma problemleri hep bu kapsama giren bozukluklardandır.

4 OKUL ÇAĞI ÇOCUKLARINDA EN SIK GÖRÜLEN DİL VE KONUŞMA BOZUKLUKLARI 1)Çocukluk Çağı Kekemeliği 2)Sesletim Bozuklukları 3)Hızlı-Bozuk Konuşma 4)Dil Gecikmesi/Bozukluğu ?

5 ÇOCUKLUK ÇAĞI KEKEMELİĞİ Kekemelik topumda en yaygın olarak görülen konuşma bozukluklarından biridir. Toplam nüfusun yaklaşık %1’inde görülmektedir. En sık olarak 2-5 yaşları arasında başlar, çocukluk çağında görülme sıklığı %5’dir. Daha sonra konuşmasında takılmalar olan çocuklardan %75’i akıcı konuşabilmeye başlar ve toplumun %1’inde bu konuşma bozukluğu devam eder. Kekemeliğin kaynağına yönelik çeşitli teoriler bulunmakla birlikte herhangi bir ispat bulunmamaktadır.

6 Okul öncesi çağındaki çocuklarda takılmalar görülmeye başlandığı zaman aileler ne yapacaklarını bilememekte bazen de bu durumun kendiliğinden geçmesini beklemektedirler. Bu takılmaların sonlanıp sonlanmayacağını önceden kestirmek ne yazık ki mümkün değildir. Hızlı dil gelişimi sırasında bazı çocuklarda yumuşak takılmalar, ses ve hece tekrarları görülebilir ve bunlar zamanla kendiliğinden yok olabilir.

7 Bazı risk faktörleri, takılmaların gidişatı açısından bize ipuçları verebilir. Bunlar; Ailede kekemelik geçmişinin bulunması, Takılmaların 6 aydan uzun sürmesi, Takılmaların tipi ve görülme sıklığı, Takılmalara eşlik eden başka dil ve konuşma problemleri, Kişilik özellikleridir. RİSK FAKTÖRLERİ

8 ERKEN MÜDAHALE Yapılan araştırmalar kekemelikte erken müdahalenin tedavi başarısını arttırdığını göstermektedir. Bu nedenle burada sayılan faktörlerin bir ya da birkaçının bulunması durumunda ailelerin bir dil ve konuşma terapistine başvurmaları faydalı olacaktır. Böyle durumlarda terapist çocuğun yaşı ve durumu bireysel terapi açısından uygun değilse aileye danışmanlık vererek süreci yönetmeye, eğer çocuğun yaşı uygunsa bireysel müdahaleyle çocuğun konuşmasını yeniden şekillendirmeye çalışır.

9 SHEEHAN’IN KEKEMELİK BUZ DAĞI ANALOJİSİ Kaçma Saklama İnkar etme «Kekeleme korkusunun üstesinden gelip gerçekten akıcı olmanın tek yolu korkunun üzerine gitmek. Her zaman korktuğun şeyi yap, zamanla korkmamayı öğreneceksin»

10 KEKELEYEN ÇOCUKLARLA ÇALIŞIRKEN.. Görünen düzeyin altında işleyen ve çocuğun çevresinden aldığı tepkilere göre şekillendirdiği bu negatif duygu ve düşünceler onun sosyal yaşantısında ve iç dünyasında yer alan handikapların temelini oluşturmaktadır. Böyle bir çocukla çalışan yahut ailesine destek olan herhangi bir uzman, görünenin altında kalan ama kütlece daha büyük olan bu negatif duygu ve şemaları göz önünde bulundurmalıdır.

11 AILELERE REHBERLİK EDERKEN.. Elbette bu süreçte kişinin ailesi ve yakınlarına da büyük iş düşmektedir. Aileler çocuklarındaki takılmalara dikkat çekmemeli, bunun olumsuz bir durum olarak gördüklerini onlara yansıtmamalı, bunu bir alay konusu yapmamalı, takıldığı için onlara kızmamalı ya da bağırmamalı ve sözlerini gerçekten anlamadıkları sürece tekrar ettirmemelidirler. Zaman zaman konuşurken kendileri de takılarak çocuklarının üzerindeki gerilimi azaltmaya yardımcı olabilirler.

12 SESLETİM/ARTİKÜLASYON BOZUKLUKLARI Sesletim bozuklukları, konuşma seslerinin çıkartılış yeri, biçimi, hızı, zamanlaması ve basıncının hatalı üretimine dayalı sorunlardır. Sesletim bozuklukları yapısal kökenli olabildiği gibi, herhangi bir nedene bağlı olmaksızın da görülebilmektedir. Sesletim sorunu yaratabilecek nedenler arasında; yarık dudak-damak ve ağız-yüz anomalileri, ortodontik anomaliler, işitme kaybı, zihin engeli, nörolojik kökenli bozukluklar (serebral palsi ve diğer) yer almaktadır.

13 ÖRNEKLER Sesletim bozukluklarında aşağıda yer alan biçimlerde hatalar gözlenebilir: /k/ ve /t/seslerinin yer değiştirmesi : /köpek/ yerine /töpek/ gibi, /r/, /y/, /l/, /ç/ sesleri yerine başka sesler koyma /k/ ve /g/ sesleri yerine /t/ ve /d/ seslerini kullanma

14 Türk çocukları arasında en sık görülen sesletim hataları; /r/ sesini söyleyememe /v/, /r/, /l/, /y/ seslerini birbiri yerine kullanma /s/ ve /z/ seslerini dili dişlere değdirerek kullanma şeklinde sıralanabilir.

15 Sesler belirli bir sıra çerçevesinde edinilirler. Bazı sesler çok erken yaşlarda edinilirken (/p/, /b/, /m/), bazılarının edinimleri okul çağına kadar (/s/, /r/, /l/) tam anlamıyla tamamlanmayabilir. Sesletim bozukluklarını düzeltmek niçin önemlidir? Sesletim bozuklukları kişinin sosyal, duygusal, akademik ve/veya iş hayatını etkileyebilecek bir durumdur. Bu da sorunun çözümü daha önemli hale getirmektedir.

16 ÖNEMİ.. Sesletim problemlerinin, özellikle okul çağı çocuklarındaki benlik oluşumu, özgüven duygusunun gelişmesine karşı sosyal izolasyon, kendini değerli hissetmeye karşı değersizlik duygusu, inisiyatif almaya karşı atalet(pasiflik) gibi birtakım gelişimsel açıdan çok mühim sürçlerle ilişkisi göz önünde bulundurulduğunda, erken müdahalesinin zarureti ortaya çıkmaktadır.

17 Ayrıca çocukluk çağında yanlış telaffuz edilen birkaç ses, çocuğun yanlışlarla dolu bir yazısı olmasına sebep olabilir.

18 Aileler çocuklarıyla etkileşim kurarken neler yapabilir? Çocuğa doğru model olmamız gerekmektedir. Çocuğun konuşmasını bölmeyin ya da sürekli olarak düzeltmeyin. Onun yaptığı ses hataları hem siz hem de yakın çevreniz tarafından alay konusu olmamalı ya da bu hatalar sevimli bulunarak pekiştirici şekilde davranılmamalıdır. Yapabileceğiniz en doğru davranış doğru model olmaktır. Yanlış sesletilen sözcük doğru şekilde ifade edilmelidir. Çocuk “sayı güneş” dediğinde siz “evet, sarı güneş, büyük sarı güneş bizi ısıtıyor” şeklinde tekrarlayarak doğru geri dönüt verin.

19 AİLELERİ BİLGİLENDİRİRKEN Eğer öğrencilerimiz arasında sesletim problemi olan bir çocuk varsa aileyi bilgilendirirken; sesletim problemlerinin anatomik nedenlere bağlı olmadıkça konuşma terapisi yoluyla iyileşeceğini, kendi haline bırakılması durumunda bu bozukluğun çocuğun psikososyal gelişimini olumsuz yönde etkileyeceğini ve bu yanlış öğrenilmiş alışkanlığın zamanla daha da kemikleşeceğini, Çocuğun özgüven oluşumundan meslek seçimine kadar pek çok alanda konuşmasının etken olduğunu hatırlatmamızda fayda var.

20 SES BOZUKLUKLARI Özellikle bağırma, bağırarak ağlama, yüksek sesle konuşma, ara vermeden konuşma gibi sese zarar veren davranışlar sonucu oluşur. Ses kısıklığı, konuşma esnasında zorlanma, sık sık boğaz temizleme ve öksürme isteği, nefesli ses, seste incelme ve kalınlaşma ses bozukluğunun belirtileri arasındadır. En sık görülen ses hastalığı ses teli nodülüdür.

21 SES TELLERİ

22 SES TELİ NODÜLÜ Fono travma ve sesin kötüye kullanımı sonucunda oluşur. En yaygın görülen ses hastalıklarındandır. Çift taraflı olur. Ses tellerinin ön 1/3- arka 2/3 kısmında yer alır. Sıklıkla çocuklar ve yetişkin kadınlarda görülür. Seste kısıklığa, perde değişikliğine ve nefesliliğe neden olur. Genellikle akşama doğru ve uzun anlatımlar sırasında kısıklık artar.

23 SES TERAPİSİ  Vokal Fonksiyon Egzersizleri  Rezonant Terapi  Vokal Hijyen  Diyafram Nefesi  Sese zarar veren davranışlardan korunma

24 PUBERFONİ  Ergenlik döneminde büyüme ve hormonların etkisiyle solunum, fonasyon ve rezonans organları gelişmeye, bu nedenle sesin perde ve kalitesi değişmeye başlar.  Bu değişiklikler erkek çocuklarında kız çocuklarına oranla çok daha belirgindir.  Gırtlak yapısında herhangi bir sorun olmamasına rağmen ses kalınlaşmayıp ince kalabilir.  “Mutasyonel falsetto” diğer adıyla “puberfoni” ergenlik döneminde ortaya çıkan, tedavi edilmediği takdirde ileri yaşlara kadar devam edebilen, ses perdesinin anormal düzeyde olması, perde kırılmaları ve tek perdeden konuşma ile karakterize edilen bir ses bozukluğudur.  Hastalar genelde bu durumu “Sesim normalden ince çıkıyor”, “Sesim çocuk sesine benziyor”, “Konuşurken sesim birden inceliyor ya da kısılıyor” gibi cümlelerle tanımlarlar.  Bu hastalarda genelde ses teli muayenesinde anatomik ve fizyolojik bir bozukluk bulunamaz.

25 HIZLI- BOZUK KONUŞMA Hızlı-bozuk konuşma da kekemelik gibi bir akıcılık bozukluğudur ve kişinin iletişim güçlüğü yaşamasına neden olur. Hızlı-bozuk konuşması olan bireyler, uygun olmayan hızda (çoğunlukla aşırı hızlı) konuşurlar. Konuşmadaki bu tempo düzensizliğinin yanı sıra, anlaşılırlıkları da düşüktür. Bir cümleyi söylerken gerekli olan bazı sözcükleri veya sözcük içinde bazı ses ve/veya heceleri atlayabilirler. Konuşmanın planlanmasında ve nefes koordinasyonunda güçlük yaşanır. Uyarıldıklarında kısa süreli olarak konuşmaları düzelse de zamanla eski haline döner.

26 Hızlı-bozuk konuşmaya kekemelik, dikkat eksikliği, öğrenme sorunları gibi durumlar da eşlik edebilmektedir. Hızlı-bozuk konuşma vakalarıyla yapılan terapilerde amaç, kişinin farkındalığını arttırmak, konuşma hızını düşürmek ve anlaşılırlığını arttırmaktır. Hızlı-bozuk konuşma terapisinin etkili olabilmesinde bireyin motivasyonu ve çevre desteğinin önemi büyüktür.

27 TEDAVI En önemli basamak çocuğun konuşma hızıyla ilgili farkındalık kazanmasıdır. Terapide ses kaydı, süre tutma gibi teknikler, işitsel geri dönütün geç verilmesini sağlayan DAF cihazları ve hız limiti aşım uyarısı veren spido-metre cihazlarından faydalanılır. Çocuğun konuşma esnasında doğru noktalarda duraksamayı öğrenmesi sağlanır. Terapide dil ve anlatım becerileri üzerinde durulur. Terapi sonucunda çocuk basitten zora doğru konuşma hızını kontrol ederek, nefes koordinasyonu sağlamayı öğrenir.

28 AİLELER.. Çocuklarındaki akıcısızlıklara gereğinden fazla önem göstermemeliler. Alay konusu yapmamalı, Hızlı-bozuk konuştuğu için onlara kızmamalı, bağırmamalı ve sözlerini gerçekten anlamadıkları sürece tekrar ettirmemelidirler. Kekemelikten farklı olarak çocuğun konuşmasına yönelik farkındalığını arttırmak maksadıyla anlaşılmaz konuştuğunda seni anlamadım konuşman çok hızlıydı gibi geri bildirimlerde bulunabilirler.

29 DKB’NİN AKADEMİK YAŞANTIYA ETKİSİ Çocuklardaki dil ve konuşma sorunları okuma ve yazma becerilerinin öğrenilmesi sırasında da problem yaratabilmektedir. Okuma-yazma becerileri bir dil etkinliğidir ve dil gelişiminden bağımsız olarak düşünülemez. «Dil kaynaklı öğrenme güçlüğü» tanımı bu noktadan hareketle ortaya çıkmıştır. Dil kaynaklı öğrenme güçlüğü olan çocuklar yaşlarına uygun düzeyde okuma ve yazma becerileri geliştirmede güçlük yaşarlar. Örneğin konuşmasında uygun hızı ve akıcılığı sağlamada zorluk çeken bir çocuğun, okuma hızı ve akıcılığında hatta okunan materyalin anlaşılması sürecinde sorunlar yaşaması olasıdır.

30 ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ VE DİL GELİŞİMİ Öğrenme güçlüğü olan çocukların daha küçük yaşlarda dil sorunları gibi bazı risk faktörleri taşıdıkları bilinmektedir. Bu risk faktörleri; 1.Ailede gecikmiş konuşma öyküsü 2.Sözcükleri oluşturan sesleri işlemlemede sorun yaşama 3.Düşünce ya da duygularını ifade ederken sözcük bulmada güçlük 4.Sınırlı sözcük dağarcığı 5.Konuşmada dilbilgisel yapıları kullanma ve anlamada güçlük 6.Planlama ve organizasyon eksikliği Ortak faktör nerdeyse hepsinin dile ilişkin olması

31 ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ OLAN ÇOCUKLAR: düşüncelerini uygun biçimde ifade etmede, yeni sözcükleri öğrenmede, yönergelere uyma ve sorulan soruları anlamakta, hikayelerin olay örüntüsüne dair ayrıntıları yakalamakta, sınıfta anlatılanları anlamada ve daha pek çok beceride güçlük çekebilirler.

32 ÖZGÜL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ Okuma bozukluğu (disleksi) Yazılı anlatım bozukluğu (disgrafi) Matematik bozukluğu (diskalkuli) olarak alt tiplere ayrılır. Bu alt-tipler, tek başına görülebileceği gibi birkaçı beraber de görülebilir. Sıklıkla birkaç alt tip birlikte görülür ve bu alt-tiplere Dikkat Eksikliği ve / veya Hiperaktivite Bozukluğu da eşlik eder. Ayrıca emosyonel (düşük benlik algısı, akran ilişkilerinde sorunlar, anksiyete ve depresyon v.b.) ve davranışsal sorunlar da görülebilir.

33 OKUMA SORUNLARI VE DİSLEKSİ Disleksi terimi özgül okuma bozukluğuna verilen bir ad olup okuma bozukluğu yelpazesi içinde daha küçük bir gruba ait özellikleri tanımlamak için kullanılır. Disleksi genetik bir temelde açığa çıkar, ailede okuma güçlüğü çeken başka bireyler olabilir.

34 TİPLERİ 1.Harf- ses ilişkisinin bozulduğu disfonetik okuma bozukluğu 2.Diseidetik okuma bozukluğu- Görsel Disleksi 3.Miks Tip

35 DİSLEKSİDE GÖRÜLEN HATALAR Her şeyi ters yazma, yazdığını tersten okuma Yanlış noktalama işaretleri, eksik okuma Eşlik eden disgrafi Eşlik eden diskalkuli Birbirine şekil ve ses olarak benzeyen p, b,d seslerinin sıklıkla karışması

36 DİSLEKSİDE GÖRÜLEN OLUMSUZLUKLAR Okul başarısızlığı Aşırı hareketlilik Düzen bozucu davranışlar Enürezis Depresyon İçe Dönme Anksiyete

37 DİSGRAFİ VE DİSKALKULİ Disgrafi denen yazma ya da yazılı anlatım bozukluğunda, yazım hataları, okunaksız ve düzensiz el yazısı, bazı harf, rakam ve sözcükleri ters yazma, b-d, m-n, ı-i, d-t, g-ğ, g-y gibi harfleri karıştırma, sözcükler arasında boşluk bırakmadan ya da sözcüğü birkaç parçaya bölerek yazma gibi bozuklulara rastlanır.

38 Diskalkuli diye de bilinen aritmetik bozukluktaysa, matematik terimlerini, kavramları anlayamama, sayı ve sembolleri tanıyamama, gerekli sembolleri kullanmada güçlük, eldeki sayıları toplamayı unutma, çarpım tablosunu öğrenmede sınıf arkadaşlarına göre çok geri kalma, problem çözümünde izlenecek adımlara karar verememe ve benzeri semptomlarla karşılaşılır.

39 DİSLEKSİDE MÜDAHALE Sık sık okuma çalışmaları yapılır, bu çalışmalar sırasında sözcükler sesli olarak okunurken çocuk yazıyı görmeli ve parmağını hareket ettirerek takip edebilmelidir. Okunan materyalin güçlük düzeyi önemli değildir. Eğer ilgisini çekiyorsa bu amaçla ansiklopediler bile kullanılabilir. Beş sözcüklük kelime listeleri oluşturularak, gruplara bölünebilir ve her gün bir grup çalışılabilir. Örneğin önce kelimeleri ezberlenir, bunları akıldan yazar sonra kağıda geçirir. Siz hatalarını düzelttikten sonra yeniden yazması sağlanmalıdır.

40 Harfleri ters yazıyorsa; okul eşyalarıyla taşıyabileceği bir kartonun üstüne alfabedeki harfler yazılabilir. Bir harfin nasıl yazılacağından emin olmadığı zamanlar bu kartı kullanabilir. Bu sorunu rakamlarla da yaşıyorsa aynı yöntem uygulanabilir. Bu çocukların; sınıfta en ön sıraya oturtulmaları, tahtaya yazılanları defterine geçirebilmesi için fazladan zaman tanınması yazılı yerine sözlü sınava tabi tutulmaları çok fazla ödev verilmeden, yapabileceği ödevler ile başarı duygusunu yaşamasının sağlanması faydalı olacaktır.

41 DKB’NİN DAVRANIŞSAL SONUÇLARI Dil ve konuşma bozuklukları birçok durumda doğrudan bazen de öğrenme güçlüklerinin bir parçası olarak ciddi davranış sorunlarına yol açabilir. Duygusal bir sorunla ya da uyum bozukluğu nedeniyle başvuran bir çocukta altta yatan nedenin dil gelişimindeki aksamalara ya da gecikmiş bir konuşmaya bağlı olduğu sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Dil sorunlarının davranış sorunlarına yol açmasının başlıca nedenlerinden biri; dilin iç konuşma aracılığıyla insanın duygu ve fikir dünyasını düzenlemesi, bir anlamda kendi iç dünyasına çeki düzen vermesi ve davranışlarını toplum yaşantısına göre ayarlamasını sağlayan bir araç olmasıdır.

42 Diğer bir önemli neden şüphesiz çevrenin gösterdiği anlayışsız ve yetersiz tutumdur. Çocuk çevresi tarafından anlaşılmamaya tepki olarak ve elverişsiz koşullara karşı kendini koruma amacıyla uyumsuz davranışlar geliştirir. Bunlar çevrenin daha da olumsuz tepkisine yol açar ve kısır bir döngüye girilir.

43 GÖRÜLEN DAVRANIŞSAL PROBLEMLER Aşırı hareketlilikAşırı sinirlilik SaldırganlıkTekrarlayıcı hareketler, tikler Kendine zarar verici davranışlarUyku ve yeme sorunları Uygunsuz korkularMastürbasyon, cinsel taciz Öfke nöbetleriEşya, kişi ve eylemlere karşı takıntılar

44 Bu çocuklar sıklıkla yaşıtlarıyla ilişkilerinde çeşitli olumsuzluklar yaşarlar. kendilerini diğerlerinden yalıtma, sınıf içinde özgüven azlığı, sorumluluk almaktan kaçınma, sosyal ilişkilerde yetersizlik. Okuldan kaçma, okul reddi, depresyon gibi durumun ciddiyetine göre şiddetlenen problemler görülebilir.

45 OLUMSUZ EBEVEYN TUTUMLARI 1.Öfkelenip çocuğu baskı altında tutma 2.Aşırı korumacı davranıp çocuğun sorunlarıyla yüzleşmesini engelleme

46 NE YAPABİLİRİZ… Sorunun saptanması ve adının konması bile ailenin, okulun ve öğretmenin tavrının değişmesine yol açacaktır. Böylece çocuk, haylaz, yaramaz, isyankar gibi etiketlenmelerden kurtulacak, sorunlarına anlayışla yaklaşan kişiler bulacaktır. Ayrıca kendisinin de sorunun farkında olması uyum sağlamasını kolaylaştırır, bazı kişisel teknikler geliştirmesine neden olur. Bu nedenle dil ve konuşma problemleri olduğu düşünülen çocukların vakit kaybedilmeden uzman bir dil ve konuşma terapistine değerlendirilmek üzere yönlendirilmesi gerekmektedir.

47 DKB’DE REHBERLİK AİLE REH. ÖĞR. DKTÖĞR.

48 Diğerleri çocuğumu kabullenecek mi? Çocuğum güvende olacak mı? Çocuğum bağımsız şekilde işlev gösterebilecek mi? Çocuğum mutlu olabilecek mi? AİLELERİN ENDİŞELERİ

49 EBEVEYNLERİN SORU İŞARETLERİ Zamanımı nasıl organize etmeliyim? Çocuğumu nasıl disipline edeceğim? Onun durumunu başkalarına nasıl açıklayabilirim? Nasıl yardım alabilirim? Ya diğer çocuklarımız.. Çocuğumun dalga geçilmesini nasıl engelleyebilirim? Çocuğumun arkadaşları tarafından benimsenmesi için ne yapılabilir?

50 SAHİP OLMAMIZ GEREKEN BİLGİLER 1.Sorunun etimolojisi 2.Süreç ve gelecek hakkında bilgi 3.Eşlik eden problem olasılığı ve varsa neler olabileceği 4.Yardım kaynakları/Seçenekler

51 ÖRNEK-KEKEMELİK VAKASI 1.Bilinmiyor- genetik faktörler var ancak aileden ötürü ortaya çıkmıyor. 2.Terapiyle akıcılıkların azalması ve yok olması mümkün, çocuğa yönelik tutumlar değişmeli, konuşmasına yönelik hassasiyeti azaltılmalı. 3.Davranış problemleri, içe kapanma, sosyal izolasyon görülebilir. 4.Uzman dil ve konuşma terapisti.

52


"OKUL ÇAĞI ÇOCUKLARINDA DİL VE KONUŞMA SORUNLARI REHBER ÖĞRETMENLER VE PROFESYONELLER İÇİN Uzm. DKT. ÇAĞDAŞ KARSAN." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları