Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Güne ş, ekosistemlere enerji sa ğ lar, ya ş am için ihtiyaç duyulan su ve di ğ er kimyasal maddelerin kayna ğ ı ise dünyamızdır. Bundan dolayı ya ş amın.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Güne ş, ekosistemlere enerji sa ğ lar, ya ş am için ihtiyaç duyulan su ve di ğ er kimyasal maddelerin kayna ğ ı ise dünyamızdır. Bundan dolayı ya ş amın."— Sunum transkripti:

1 Güne ş, ekosistemlere enerji sa ğ lar, ya ş am için ihtiyaç duyulan su ve di ğ er kimyasal maddelerin kayna ğ ı ise dünyamızdır. Bundan dolayı ya ş amın sürdürülebilmesi bu maddelerin atmosfer, hidrosfer, litosfer ve biyosfer arasında bir döngü olu ş turacak ş ekilde dola ş ımına ba ğ lıdır. Madde döngülerinin biyolojik, kimyasal ve jeolojik etkileri vardır. İ nsanların olumsuz etkileri sonucunda döngülerin bozulması canlı ögelerin ya ş amını tehlikeye sokar.

2 Ekosistemlerde ya ş am, enerji akı ş ı ve madde döngüleriyle devamlılık kazanır. Bir ekosistemin do ğ al dengesini koruyabilmesi ve varlı ğ ını sürdürebilmesi için madde ve enerji döngüsü ile tüketilen maddelerin yeniden üretim için ekosisteme geri dönmesi ş arttır Madde döngüsü, inorganik maddelerin, sürekli olarak cansız ortamdan alınıp canlı unsurlar arasında aktarıldıktan sonra cansız ortama tekrar verilmesi şeklinde çalışır.

3 Su Döngüsü

4

5 Big Six: C, H,O,N,S,P

6 KARBON DÖNGÜSÜ Karbon atomlarının fiziksel, jeolojik, kimyasal ve diğer süreçler sonucunda atmosfer, okyanuslar, yeryüzü vb. arasındaki dolaşımı. Karbon atomları canlı dokularını meydana getirdikleri için tüm yaşamın temel taşıdır. Karbonun çoğu karbondioksit şeklinde bulunur.

7

8 YERYÜZÜNDE KARBONUN DÖRT ANA KAYNAĞI 1.Atmosfer (havaküre):Karbondioksit 2.Hidrosfer (Suküre):Karbondioksit ve bikarbonat 3.Litosfer (Taşküre):Petrol, kömür, doğal gaz, karbon 4.Biyosfer (Canlılar Küresi):Canlı bünyesindeki organik moleküller Doğadaki karbonun çoğu karbondioksit şeklindedir. Karbondioksitten çıkan karbon fotosentez için çok önemlidir. Havadaki karbon dioksit, su ve besleyici tuzlarla birlikte fotosentez işleminde kullanılır. Karbondioksit sıcaklığı tutucu etkisi olan bir gazdır. ( sera gazı) Günlük ve mevsimlik sıcaklıkların aşırı artmasını ve azalmasını engeller. Aşırı artması yere gelen sıcaklığı tutarak küresel ısınmaya neden olmaktadır.

9

10 Denizlerle atmosfer arasında karbon alışverişi çok yavaştır. Bu da ilk 100 metrede olur. Karalardan erozyon ile taşınan inorganik ve organik maddeler aracılığı ile karbon denize gelir. Karadan gelen, kabuklu hayvanların bünyesindeki organik karbon, karbonat, bikarbonatlar deniz tabanlarında tortullar içinde birikir. Denizler karalara göre 50 kat daha fazla karbon içerdikleri için karbon akışını düzenleyen en önemli kaynaklardır.

11 Milyonlarca yıl önce olu ş mu ş Fosil yakıtlar kömür, petrol ve do ğ al gaz ile a ğ açların yakılmasıyla karbon atmosfere döner Karbon döngüsünden milyonlarca yıldan beri, karbon deniz organizmalarının kabuklarına bağlanarak ayrılmaktadır. Bu organizmalar öldüğünde kabukları okyanus dibine çökelmekte ve kalın kireç taşı denilen sedimentleri oluşturmaktadır. Deniz debindeki sedimentler dağ oluşumları ile yer yüzüne yükselebilmektedir (örneğin Everest dağı sediment kayalardan oluşmaktadır).

12  İ nsan teknolojisi ve populasyon artı ş ı direk ve indirek olarak biyosferi bozmaktadır.

13 1860-1995 yılları arasında C emisyonundaki artış CO 2 ve diğer gazlar sera etkisine neden olmaktadır fakat karbonun payı % 56. Diğer önemli bir gaz Metan (CH 4 ) katı atıkların ve sığır yetiştiriciliğinin artmasıyla artmaktadır

14  Karbon dioksid: fosil yakıt ve a ğ açların yakılması  Nitrozokside (NO 2 ): gübre kullanımı ve hayvansal atıkların ayrı ş ması  Metan (CH 4 ): Hayvanların sindirimi sisteminde bakteri üretir, bataklıklar, çöp depolama alanları, çeltik tarlaları. Bazı durumlarda metan toplanıp enerji elde edilir  Chlorofluorocarbonlar (CFC), Freon (so ğ utucu gaz) ozon tabakasını inceltir  Halonlar, örne ğ in halocarbon; (CxFxBrx), yangın söndürücülerde kullanılır.  Su buharı; bulutlar sıcaklı ğ ı tekrar dünyaya yansıtır.

15 BİTKİLER HAYVANLAR Ü RE AMONYAKNİTRİT Nitrat bakterileri NİTRAT DENİTRİFİKASYON BAKTERİLERİ HAVA(%78) Topraktaki Azot tutucu bakteriler AZOT DEVRİ Nitrifikasyon bakterileri

16 Yaşamın başlangıcından beri atmosfer ve okyanuslar azot içerir. Azot canlılar için önemli bir maddedir çünkü proteinlerin ve DNA’ların önemli bir bileşenidir. Azot gaz formuyla bitkiler ve hayvanlar tarafından kullanılamaz. Moleküler azot çok stabildir canlılar moleküler azotu direk olarak atmosferden alıp protein ve nükleik asitleri oluşturmak için diğer elementlere bağlayamaz. Önce moleküler azotun (N 2 ) ayrılması gerekir.  Azot, hayvan dışkılarının, üre ve ürik asit halinde büyük kısmını oluşturur.

17 Havadaki azot gazı ( N 2 ), topraktaki azot tutucu bakteriler tarafından nitratlara (NO 3 ) dönüştürülür.  Bitkiler büyümeleri için gerekli azotu sağlamak için nitratları alırlar.  Hayvanlar bu bitkilerle beslenirler. Bakteri ve mantarlar, ölü bitki ve hayvanları toprağa amonyum (NH 4 ) bileşikleri yayarak çürütürler.  Nitrat tutan bakteriler bu amonyum bileşiklerini, daha sonra bitkilerde kullanılmak için nitrata dönüşen, nitrite dönüştü­rürler (NO 2 ).  Nitrat bozan bakteriler azot bileşiklerinin yeniden azot gazına dönüşmesini sağlarlar (denitrifikasyon).

18 Havada serbest halde bulunan azotun canlıların kullanabileceği forma (amonyak) dönüştüğü aşamadır. Bu olay bitkilerin köklerindeki bakteriler tarafından gerçekleştirilir ve azot hidrojene bağlanır. Fiksasyon olayında şimşek, yıldırım, volkanlar ve yapay gübre de etkilir. 1.Azot fiksasyonu 2.Nitrifikasyon 3.Azot asimilasyonu 4.Amonifikasyon 5.Denitrifikasyon

19 Bazı bakteri grupları (nitrosococcus, nitrosospira, nitrosolobus) amonyağı nitrata (NO 3 ) çevirerek bitkilerin azotu kullanabilmesine olanak sağlar Nitrifikasyon iki aşamalıdır: 1.nitrosomonas ve nitrococcus amonyağı nitrite (NO 2 ) 2.nitrobacter nitriti nitrata (NO 2 - NO 3 ) okside eder.

20  Toprak pH’ının 6’nın altına düşmesi nitrifikasyonu zayıflatır.  Nitrifikasyonun gerçekleşmesi için optimum sıcaklık 24-29 °C arasındadır.  O ortamın genel hava hacminin %80’i kadar nem miktarı uygundur.  Topraklarda karbonatların ve tampon maddelerin varlığı nitrifikasyonu olumlu etkiler Nitrifikasyon bakterileri kuvvetli aerob olduklarından reaksiyonları mutlaka oksijence zengin olmalıdır. Bundan dolayı su altında kalan topraklarda nitrifikasyon sınırlanmaktadır

21  Azot fiksasyonu ve nitrifikasyonu ile ortaya çıkan nitrat ve amonyağın bitki kökleri tarafından absorbe edilip bitki proteinleri ve nükleik asitlere bağlanması asimilasyon olarak bilinir.  Hayvanlar bitkileri yediğinde bitkisel proteinlerde azot tekrar asimile edilip hayvansal bileşiklere çevrilir.

22  Canlılar azot içeren üre ve ürik asit gibi atıklar üretir. Bu maddeler ve ölü organizmalardaki azot ayrıştırılır ve abiyotik çevreye amonyak geri verilir.  Biyolojik azot bileşiklerinin amonyağa çevrilmesine amonifikasyon denir. Toprak ve sularda amonifikasyon bakterilirileri tarafından gerçekleştirilir.  Amonifikasyonla azot döngüsüne katılan amonyak azotu tekrar nitrifikasyon ve asimilasyon için hazır duruma gelir.

23  Nitratın (NO 3 ) gaz azotuna (N 2 ) dönüştürülmesine denitrifikasyon denir. Denitrifikasyon bakterileri azot fiksasyonu ve nitrifikasyon bakterilerinin tersine azotu atmosfere geri döndürürler.  Denitrifikasyon bakterileri anaerobik ortamlarda yaşarlar. Örneğin oksijenin bulunmadığı toprak altı su seviyesinde yaşarlar

24  Denitrifikasyon bakterileri fakültatif anaerob olup serbest O 2 yokluğunda nitrat, nitrit veya azot oksitlerini hidrojen akseptörü (alıcı) olarak kullanmaktadır. Denitrifikasyon yapan mikroorganizmalar nitratlardan 3 şekilde yararlanır  Azot kaynağı olarak  Nitratı oksijen kaynağı olarak  Nitrat özümlenmesinde

25

26

27

28 Canlıların toprağa bıraktıkları organik atıklar kükürt dolaşımındaki sürecin tekrar başlamasına neden olur. Bu şekilde kükürdün canlılarla cansız çevre arasındaki dolaşımı kükürt döngüsünü oluşturur. Kükürt aynı zamanda petrol ve kömürün yapısında bulunmaktadır ve bunlar yandığı zaman kükürt dioksit olarak atmosfere verilmektedir.

29 Kükürt içeren Proteinler önce topraktaki çeşitli organizmalar aracılığıyla kendilerini oluşturan aminoasitlere parçalanır, ardından aminoasitlerdeki kükürt başka bir dizi toprak mikroorganizması yardımıyla Hidrojen sülfüre dönüşür. Hidrojen sülfür Oksijenli ortamda kükürt bakterileri aracılığıyla önce kükürde sonra sülfata çevrilir, sülfatlar da başka bakteriler tarafından yeniden hidrojen sülfüre dönüşür. Eğer bitki veya hayvan ölürse yapılarındaki Proteinin parçalanmasıyla kükürt HS şeklinde açığa çıkar. HS kükürt bakterileri tarafından önce SO ye daha sonra da SO iyonuna dönüştürülür. SO iyonları bazen doğada serbest olarak reaksiyona girerek sülfatlı bileşikleri de verebilirler. Organizmalar tarafından alındığı takdirde kükürt içeren iki aminoasit olan Sistein ve Metionin’nin yapısına katılırlar.

30

31

32 Asit ya ğ murları, fosil yakıt atıklarının do ğ al su döngüsüne karı ş masıyla olu ş ur. Kömür ve petrol gibi fosil yakıtların yakılması sonucu atmosferde kükürt ve azot içeren gazlar birikir. Bu gazlar havadaki su buharıyla birle ş ince bir kimyasal tepkime meydana gelir. Bu tepkime sonucunda sülfürik asit ve nitrik asit damlaları olu ş ur. Sonuçta olu ş an, çok miktarda kükürt ve azot içeren bu tip ya ğ murlara “asit ya ğ murları” denir. Atmosferdeki asit, ya ğ mur,kar, sis, havadaki gazlar ve tanecikler yoluyla yeryüzüne iner.

33

34 Hakim Rüzgar Yönü Emisyonlar Kuru Çökelme Çürütücüler Toprak Alüminyum Bulut Kimyası H 2 O + SO 2 + diğer kimyasallar = H 2 SO 4 (sülfürik asit) H 2 O + NO 3 + diğer kimyasallar = HNO 3 (nitrik asit ) H2O+SO2 ______ H2SO4 (sülfirikasit) ve H2O+NO2 ______ HNO3 (nitrik asit) olarak yere düşerler.

35 Asit yağmuruna yol açan en önemli faktör insan faaliyetidir. Zararlı gazlar asite dönüşüp yere geri düşmeden önce yüzlerce kilometre taşınabilirler. Örneğin, A.B.D‘nin kuzey doğusundaki asit yağmurlarına, Kanada´dan yayılanlar da katılmış, Kanada´nın doğusundaki kükürt içeren yağış, A.B.D ´den kaynaklanmıştır.

36 Asit yağışları yapraklardaki klorofilin bozulmasına ve bitkinin sararıp kurumasına neden olmaktadır.

37

38

39

40 Sık bitkilerle kaplı ve tür çeşitliliği yönünden en zengin ekosistemdir. Sıcaklık yıl boyunca yüksek ve yağış günlüktür. Yağış nedeniyle mineraller yıkanmış ve toprak fakirdir. Toprağa düşen organik madde hızla ayrıştırılır ve bitkiler tarafından hızla absorbe edilir. Bu nedenle mineral madde toprakta değil bitkilere bağlanmış haldedir.

41 Mevsimsel yağışların görüldüğü Tropikal alanlarda seyrek ağaçlar ve çayırlardan oluşur. Belirleyici faktör yağış dağılımıdır. Hem bitkiler hem ağaçlar yangına karşı toprak altı büyüme organları geliştirerek adaptasyon sağlar..

42

43 Son derece kurak, sıcaklık farkının fazla olduğu, çeşitliliği az ekosistemdir. Kuraklığa dayanıklı kaktüs türleri vardır. Çok kısa süren yağışlı mevsimde kısa ömürlü tek yıllık bitkiler yaşar. Küçük tohumla beslenen hayvan ve bunların avcıları gündüz sıcaklığında gölge yerlerde veya toprak içinde yaşar.

44

45 Yazları sıcak, kışları soğuk, yağışın düzensiz olduğu biyom tipidir. Steplerde yaşayan doğal bitkiler kuraklığa dayanıklıdır. Dünyanın büyük bölümünde tahıl yetiştirmek amacıyla kullanılırlar.

46

47 Yağış miktarının fazla olduğu, yaprağını dökmeyen iğne yapraklı ağaçlar ile yaprağını döken ağaçların hakim olduğu iki alt bölgeye ayrılır. Bitki ve hayvan çeşitliliği yönünden zengindir. Bir çok yörede tarım alanına dönüştürülen ilk ekosistemlerdir. Dört mevsim görülür.

48

49 Tundraların hemen güneyini bu biyom tipi oluşturur ve dünyanın % 11'ini kaplar. Güney yarım kürede bulunmaz. Kışları soğuk ve uzun, yazları kısa, yağış miktarı az, iğne yapraklı ağaçların hakim olduğu ekosistemdir. Tarım için genellikle uygun değildir.

50

51 Kuzey enlemlerinin uç bölümlerinde, soğuk, kısa yetişme mevsimli ekosistem bölgesidir. Çeşitlilik sıcak bölgelerden çok daha azdır. Topraklar verimlilik yönünden fakirdir. Hakim bitkiler liken, yosun, çayır ve kısa boylu çalılardır. Bitki boyu 30cm'yi geçmez.

52

53

54

55

56

57

58

59  Her göl üretim biyolojisi açısından ı ş ık ve sıcaklık ili ş kileri nedeni ile yatay ve dikey olarak kısımlara ayrılır. Fotosentez yapabilen bitkilerin bulundu ğ u tabaka “BES İ N TABAKASI’dır. I ş ı ğ ın az veya hiç olmadı ğ ı bölümde fotosentez olmaz. Bu bölgeler bir gölün “PARÇALANMA ZONU” nu olu ş turur. Buradaki canlıların besinlerinin büyük bölümünü üstteki besin tabakasından gelen artıklar olu ş turur. Her iki tabaka birbirinden, bir dengeleme yüzeyi ile ayrılır. BENTHAL de denen ZEM İ N BÖLGES İ NDE suyun sı ğ la ş tı ğ ı yerdeki KIYI veya L İ TORAL ZON beslenme tabakasıdır. Zengin bitki ku ş a ğ ı üretim zonunu ifade eder. En alttaki ı ş ıksız derin zemine PROFUNDAL denir. Buraya PARÇALANMA TABAKASI adı verilir. I ş ı ğ ın girebildi ğ i zona EP İ L İ MNION denir. Burada yüzer fitoplanktonlar üreticiler olarak izlenir. Besince zengin göllerde 5 m derinli ğ e kadar, üreticiler için yeterli ı ş ık vardır.

60

61

62 BENTHAL(ZEMİN BÖLGESİ) EPİLİMNION

63  Minimum seviyede besi maddesi içeren göllere oligotrofik denir. Oligotrofik göllerin suları durudur ve az sayıda sucul organizmaları barındırabilirler.  Mezotrofik göller, normal besinli göllerdir.  Ötrofikasyon sudaki besi elementlerinin zenginle ş tirilmesidir ve böyle zengin göllere ötrofik denir. Ötrofik göllerdeki su bulanıktır.  Dystrofik göller, kötü besinli göllerdir. Su sı ğ la ş ır ve göl sonunda bataklı ğ a dönü ş ür.  Mikrotrofik göller, dystrofik göllere benzerdir ama daha üreticidirler. Sudaki azot ve fosfor konsantrasyonlarına göre göller 5 sınıfa ayrılır.

64 Oligotrofik göllerin suları durudur ve az sayıda sucul organizmaları barındırabilirler.

65  Fosfor ve azot konsantrasyonlarının ve üretimin düşük oldu ğ u göllere de oligotrofik denir.  Jeolojik olarak genç göllerdir.  Suları derin, üretimleri az, tür çeşitlili ğ i, oksijen miktarı bütün mevsimlerde ve derinliklerde fazladır.  Bu göller kalsiyum, fosfor ve azot bakımından fakirdir.  Göl tabanında askıda organik madde miktarı azdır.

66  Bu iki sınır durum arasındaki göllere ise “mezotrofik” göller denir.  Bu göllerde suyun yeşilimsi bir rengi vardır. Orta derecede balık üretimi olur.  Oligotrofik ve ötrofik göl tipi arasındadır.

67  Belirli sınırların üzerine çıkması sonucunda hızlandı ğ ı göllere denir.  Genellikle sı ğ göllerdir ve bitki temel besin maddesi ile organik madde bakımından zengindirler.  Yüksek verimlili ğ e sahip oldu ğ undan güzel otlarla kaplanabilir.  Dipte veya askıda organik madde miktarı da genellikle fazladır.  Oksijen miktarı mevsimlere göre de ğ işiklik gösterir. Sadece alg üremesi de ğ il alg patlaması da görülebilir.

68  Ço ğ unlukla yumuşak zeminli, ya ğ ışlı yerlerde ve yaşlı da ğ larda görülür.  Fosfor, azot ve organik maddeler bakımından zengin, tür çeşitlili ğ i bakımından fakirdir.  Alg patlamaları pek sık olmaz.  Derin sularında oksijen bulunmayan bu tip göllerde genellikle su sı ğ laşır ve göl sonunda bataklı ğ a dönüşür.

69  Dystrofik göl özellikleri göstermekle beraber daha üreticidirler.

70 Su ortamında (özellikle göllerde) besin zenginle ş mesi ve sonuçta a ş ırı miktarda organik madde üretimidir. Olu ş umundaki ba ş lıca etkenler Olu ş umundaki ba ş lıca etkenler;  Besi elementleri  Güne ş radyasyonu ve derinlikle de ğ i ş imi  Su sıcaklı ğ ı  Fitoplankton yapısı (Ço ğ unlukla bir hücreli su yosunlarından olu ş an, sularda ya ş ayan bitki toplulu ğ u)  Su ortamının geometrik özellikleri  Ta ş ınım  Dispersiyon (Çok ince yapıdaki partiküllerin bir sıvı madde içinde homojen ş ekilde da ğ ılması) Su yosunu---->küçük balıklar--->turna balığı--->İnsan Üreticidir I.derece tüketici II.derece tüketici III.tüketicidir.

71  Bakterilerce sudaki tüm oksijenin tüketilir. Kanalizasyon atıkları ve deterjan, yapay gübre veya fabrika atıkları denize veya nehirlere karı ş ır. Bu atıklar besinler içerdi ğ inden algler ile di ğ er bitkiler hızla ço ğ alır. Algler ölünce, bakteriler mevcut tüm oksijeni kullanarak çürür, ancak oksijen eksikli ğ inden sudaki di ğ er canlılar da ölür. Meydana gelen tat ve kokuda içme suyunun kalitesini bozup, tasfiyesini zorla ş tırır.

72  Toprak ve kayaçların aliterasyonundan olu ş an besinlerin do ğ al yüzey akı ş ı  Nitrat ve fosfat içeren anorganik gübrelerin yüzey akı ş ı  Hayvan çiftliklerinden hayvan dı ş kılarının yüzey akı ş ı (Nitrat, fosfat, ve Amonyak içermekte)  Erozyondan kaynaklanan yüzey akı ş ı  Deterjanların( fosfat içermekte) çevreye bırakılması  Kısmen arıtılmı ş veya arıtılmamı ş evsel ve endüstriyel atık suların çevreye bırakılması (nitrat ve fosfat içermekte)

73 Ötrifikasyon sonucu göllerde erken yaşlanma görülmektedir.

74

75 A ş ırı miktardaki fosfor içeren arıtılmamı ş atık sular ve sulamadan dönen sular yüzeysel sulara verildi ğ inde ötrofikasyona neden olmakta, algler a ş ırı miktarda üreyerek "alg patlaması" olu ş turmaktadır.

76

77 Bir su ortamının ötrofikasyon açısından ele alınması a ş amasında en önemli adımlardan biri trofik seviyenin do ğ ru bir ş ekilde tespit edilmesidir. Göllerin trofik seviyelerinin belirlenmesi amacıyla kullanılan 3 temel parametre :  Toplam fosfor  Klorofil-a  Secchi diski derinli ğ idir. Bunun dı ş ında hipolimnotik oksijen ihtiyacı, alkalinite, sediment canlılarının oranlarının kullanıldı ğ ı çe ş itli parametreler de mevcuttur.

78 ParametreÖtrofik Toplam fosfor (µg/l)>20 Klorofil-a (µg/l)>10 Secchi diski derinliği (m)<2 Hipolimnetik oksijen (%)<10

79

80

81  Jeofiziksel faktör: Radrasyon, sıcaklık, rüzgar, buharla ş ma ötrofikasyona etki eder. Suyun içinde topraktan gelen maddeler bulundu ğ undan göl havzasındaki toprak özellikleri önemlidir. Basit bir tarım sisteminde yüzeysel sulara çok az fosfor ve azot ta ş ınır. Fosfor miktarı Evsel atıksularda fazladır ve %60’ı sentetik deterjanlardan kaynaklanır.

82  Biyokimyasal faktörler: İ norganik fosfor ve azot en önemlileridir. Göldeki azot ve fosfor kaynaklarının ayrı ş tırıcılar tarafından yapılan biyokimyasal parçalanma su sıcaklı ğ ı arttıkça hızlanır. Açı ğ a çıkan maddelerin üretime katılmak üzere göldeki bir bölgeden di ğ er bir bölgeye transfer edilmesi gerekir. Göldeki ı ş ık geçirgenli ğ i ve zararlı maddelerin varlı ğ ı organik büyümeyi etkiler. CO ve CO 2 ’de biyolojik faaliyeti etkiler. Çe ş itli derinliklerde bakteri ve alg üretimi sonucunda CO 2 ’nin üretilmesi ve harcanması ile o bölgedeki bitki ve hayvanlar etkilenir.

83  Hipolimnionda (Tabakalı bir su kütlesinde termoklinin altındaki su. Yüzey etkilerinden uzakta olup nispeten küçük bir sıcaklık farkı bulunmaktadır) oksijensiz ortam  İ çme ve kullanma açısından uygun olmayan su kayna ğ ı  Arıtma maliyeti artmakta  Su ortamında ya ş ayan canlıların sayısında azalma  İ stenmeyen türlerin ço ğ alması,  Koku problemi  Rekreasyon için uygun olmayan ortam

84  Sularda ötrofikasyonun önüne geçmek için en etkili yöntem sulara gelen fosfor miktarını azaltmaktır.  Besin maddelerinin gölden uzakla ş tırılması ile;  Akım ve di ğ er ş artlar elveri ş li oldu ğ unda kullanılmı ş sular ba ş ka bir nehre verilebilir  Kullanılmı ş sular özellikle med-cezirden etkilenen yerlere verilebilir  Kullanılmı ş sular daha iyi seyreldi ğ i için sahillere verilebilir  Kullanılmı ş sular toprak, iklim ve suyun özelli ğ i bilindi ğ i ve uygun oldu ğ u takdirde topra ğ ın sulanması için kullanılabilir  Tabakala ş manın engellenmesi için gölün alt kısmındaki so ğ uk su yüzeye pompalanabilir  Göle gelen atıksuların içindeki fosfor ve fosfat elementinin azaltılması için fosfatlı deterjanların kullanılması engellenmelidir.

85  Besi maddesi kaynaklarının bir envanteri çıkartılarak su kaya ğ ına olan etkilerinin de ğ erlendirilmesi ayrı ayrı yapılmalıdır. Bu tespitin ardından koruma altına alınacak su kayna ğ ının kullanım amacına yönelik olarak gerekiyorsa bu kaynaklardan göle gelen azot ve fosfor yükünde azaltma yapılmalıdır.  Su kalitesi ile ilgili parametrelerin içerisinde azot, fosfor, klorofil-a ve oksijen tüketimi gibi ötrofikasyonla ilgili parametrelere de yer verilmelidir. Sınır a ş an sularla ilgili olarak, ülkeler, su kayna ğ ının kullanım amacı konusunda anla ş malı ve besin maddesi yükünün azaltılması konusunda ortak hareket etmelidirler.  Noktasal ve yayılı kaynaklardan gelen yüklerin azaltılması çalı ş maları entegre bir yakla ş ımla ve sektörel bir bakı ş açısıyla ele alınmalıdır.

86  Evsel ve endüstriyel kaynakların yanı sıra hayvancılı ğ ın yo ğ un bir ş ekilde yapıldı ğ ı yerlerde atık suların de ş arjından önce arıtılması yoluna gidilmelidir. Küçük ve orta büyüklükteki arıtma tesislerinin besi maddesi giderimini sa ğ layacak ş ekilde yenilenmeli veya tasarlanmalıdır. Mümkünse biyolojik arıtma yapılmalıdır. Ayrıca yüksek kapasiteli arıtma tesiseri ile biyolojik arıtmanın yeterli olmadı ğ ı küçük ve orta büyüklükteki arıtma tesislerinde fizikokimyasal çöktürme ile fosfor giderimi yapılmalıdır.  Endüstri tesislerinin atık su arıtma tesislerinde de belediye kanalizasyon sistemlerine vermeden önce fosfor konsantrasyonlarının minimum düzeye indirilece ğ i sistemler kullanılmalıdır. Özellikle gıda ve gübre endüstrisi atık sularından kaynaklanan besi baddesi yüklerinin azaltılmasına yönelik arıtma teknolojilerinin geli ş tirilmesi desteklenmelidir.

87  Evsel atıksularda bulunan fosfat bile ş iklerinin azaltılmasına yönelik olarak deterjanlarda bulunan fosfatın yerine kullanılabilecek kimyasallar konusunda üreticiler desteklenmeli ve bu yeni kimyasalların çevredeki etkileinin belirlenmesi amacıyla izleme programları yapılmalıdır.  De ş arj standatları, bilimsel çalı ş maların sonucunda elde edilen güncel bilgiler, ekosistemlerin ihtiyaçları ve teknolojide kaydedilen ilerlemeler dikkate alınarak, düzenli olarak gözden geçirilmelidir.  Evsel atıksu arıtma tesislerinin maksimum besi maddesi de ş arj limitleri kapasiteleri göz önünde bulundurulmalı, büyük kapasiteli arıtma tesislerinin de ş arj limitleri daha dü ş ük düzeyde tutulmalıdır. Endüstrilerin de ş arj standartları ise en son teknoloji ile elde edilebilen de ğ erler göz önünde bulundurularak belirlenmelidir.  Çevreci tarım uygulamaları geli ş tirilerek bunların uygulanması için çiftçilerin e ğ itilmesi konusunda çalı ş malar yapılmalıdır.

88  Entegre gübre kullanım yönetimi, tarım alanlarının erozyona kar ş ı korunması,daha az yo ğ un gübre ve tarımsal ilaç kullanımı gibi konularda çalı ş malar yapılarak, özellikle su kaynaklarının kenarlarında tarım faaliyetlerini yürüten çiftçilerle anla ş malar yapılmalı ve bu konularla ilgili bilgilendirme kampanyaları düzenlenmelidir.  Ötrofikasyonun ilk belitilerinin tespit edildi ğ i durumlar için uygulanılacak önlemler önceden belirlenmelidir. Bu amaçla a ş ırı ço ğ almı ş fitoplankton türleri ile beslenen zooplanktonların kullanılması gibi biyolojik yöntemler tercih edilmelidir. Uygulanacak her tedbirin su ekosistemi üzerindeki etkileri önceden ara ş tırılmalıdır.  Göl ve rezervuarlara gelen yan derelerden kaynaklanan besi maddesi yüklerinin tespit edilmesi için ek önlemler alınmalıdır.  Ötrofikasyon kontrolünde sübvansiyon vergi indirimi gibi ekonomik araçlardan da faydalanılmalıdır ve bu konuda alınan kararlar sıkı bir ş ekilde uygulanmalıdır.

89  Besi maddelerinin hava, toprak ve su ortamlarında ta ş ınımıyla ilgili çalı ş malar yürütülerek bu konuda ve fosfor yükünün de ğ i ş mesine kar ş ılık gölün verece ğ i tepkinin modellemesi yapılmalıdır. Sedimentten kaynaklanan içsel besi maddesi kaynaklarının etkileri de bu çalı ş malarda göz önünde bulundurulmalıdır.  Tüm bu çalı ş maların yürütülebilmesi için halkın bu konudaki bilinci arttırılmalı karar verme süreçlerinde katkıda bulunmaları sa ğ lanmalıdır.

90 Ekosistemi meydana getiren biyotik toplumlar, ya toplumların kendileri ya da yangın, sel, erozyon, tarım, sanayileşme, kirlenme ve şehirleşme vb. bir dış kaynak tarafından çevrenin değiştirilmesine karşılık vermek üzere devamlı olarak değişmektedir.

91 1. Esaslı kimyasal döngülerin bozulması a) Döngünün kopması b) Aşırı yükleme veya kaçaklar nedeniyle döngü hızının değişmesi c) Döngülere insan yapısı kimyasal maddelerin sokulması 2. Enerji akımının bozulması a) Atmosferin özelliklerini değiştirerek giren güneş enerjisinin miktarının azaltılması veya artırılması b) Çok fazla sayıda insanın, çok fazla enerji tüketmesi nedeniyle çevrede ısı veya entropi artması 3. Türlerini sayısının ve beslenme ağlarının azalmasıyla ekosistemin bozulması

92 Zaman içinde bir çeşit organizma topluluğunun, çok sayıda toplumlarla yer değiştirmesi olayına sıralı değişim "süksesyon" denir. Bu değişim sonucunda çevre faktörlerinin elverdiği ölçüde hemen hemen dengede stabil bir durum oluşur.

93 Kommunitelerde değişimler bazı çevresel etkilerin sonucu oluşabilir. Bazı durumlarda değişim yıkıcı yönde olur. Kommuniteyi daha basite indirir veya tüm canlı elemanları ortadan kaldırır. Bazı değişmeler ise yapıcı yönde gelişir ve komunite daha karmaşık bir yapı kazanır. Bu değişiklikleri dört grupta toplayabiliriz.  Ortam özelliklerinin değişimi sonucu bölgede bulunan türlerin yaşamlarının güçleşmesi ve bölgeye yeni girmiş türlerle giriştikleri rekabeti kaybetmeleri sonucu oluşan süksesyon  Bölgedeki mevcut türlerin yerine başka türlerin yerleşmesine engel olunur. Terk edilmiş kültür alanlarını buna örnek verebiliriz.  Üçüncü faktörde hayvan türlerinin etkisi söz konusudur. Örneğin, bazı zararlı böcek türlerinin bitkiler üzerindeki etkileri.  Doğa olayları sonucu bulundukları bölgede yaşayan türlerinin yok olması. Örneğin; buzul istilası, yangın, lav, fırtına, kuraklı vb.

94 NNudasyon (Başlangıç evresi) GGöç YYerleşme RRekabet RReaksiyon KKlimaks (Son Evre)

95 Klimaks: Herhangi bir nedenle boşalan veya yeni oluşan bir ortama ilk önce hızlı üreyebilen ve büyüyebilen türler gelip yerleşir. Bunlara Öncü Tür adı verilir. Örnek:bir yıllık otsu bitkiler. Bunları daha uzun yaşamlı ve yüksek türler izler ve zamanla gelişerek öncü türleri gölgede bırakır. Süksesyonun ilk evresinde sistem gençtir ve çok hızlı olan birincil üretim hızı otsulardan ağaçsılara gidildikçe azalır. Buna karşın toplam biokütle artar. Sistemdeki tür sayısı ve türlerin birbiriyle olan ilişkileri de artarak son ve karmaşık evreye yaklaşılır. Süksesyonun doruk noktasına eriştiği bu olgunluk evresine klimaks adı verilir.

96 İnhibisyon: İnhibisyon: Mevcut olan her türlü olanak denenir. Fosilasyon: Fosilasyon: Bu model klasik olup, türlerde düzenli değişim söz konusudur. ABC D Tolerans: Düzenli gelişim yoktur. Türler evrelerden birini atlayabilir. ABC D AB CD

97 Süksesyon Primer S ü ksesyon(Birincil S ü ksesyon) Sekonder S ü ksesyon(İkincil s ü ksesyon) Süksesyon Birincil ve İkincil olmak üzere ikiye ayrılır. Süksesyon Birincil ve İkincil olmak üzere ikiye ayrılır.

98 Steril bir alanda başlayan sıralı değişime primer suksesyon denir. Primer suksesyon başladığında toprak yoktur ve ilk toplumlar genellikle likenledir. Likenler asit salgılayarak kayaları parçalayıp, toprak oluşumunu başlatırlar. Zaman içinde bunların yerini kurağa dayanıklı yosunlar alır, bunları eğreltiler ve otlar takip eder. Zaman içinde bunları çalılar ve farklı tiplerde ormanlar takip eder ve klimaks orman toplumları oluşur.

99

100 Yosun Liken Bitki

101

102

103 Orman yangınları, terk edilmiş tarım alanları gibi oluşmuş toprak üzerinde gelişen biyolojik hayat sekonder süksesyon olarak bilinir. Bunda değişim çok daha hızlı ve suksesyonun tamamlanması için gerekli süre çok daha azdır. 50-200 yıl kadar sürebilir.

104

105 Zengin bir tür dağılımına, büyük bir organik yapıya ve kendi arasında dengelenmiş enerji akımlarına sahip bulunan olgun bir organizma toplumu, genç bir topluma nazaran fiziksel çevreyi daha kararlı bir halde tutma gücüne sahiptir. Genç toplum genellikle daha üretken ve verimli olur. İnsan ilk gelişme safhalarındaki ekosistemlere gıda kaynağı olması bakımından muhtaçtır. Çünkü hasat için büyük bir net üretime sahip olmalıdır. Klimaks toplumun üretimi bitki ve hayvanların solunumu ile tüketildiğinden toplumun net üretimi sıfır olabilir. Diğer yandan klimaksın stabilitesi ile su ve sıcaklık gibi fiziksel çevreyi kararlı tutma ve kontrol etme gücü insanlar için arzu edilen özelliktir. İnsanın hem üretken hem de kararlı bir çevreye sahip olmasının yolu, sıralı değişimin ilk ve olgun safhalarının iyi bir karışımını muhafaza etmesi ile mümkündür. Asıl amaç ekosistemi tıpatıp,tahrip edilmeden önceki haline getirmek değil;onu tekrar işler hale getirmektir.


"Güne ş, ekosistemlere enerji sa ğ lar, ya ş am için ihtiyaç duyulan su ve di ğ er kimyasal maddelerin kayna ğ ı ise dünyamızdır. Bundan dolayı ya ş amın." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları