Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

GÖÇ TARİHİNDE ESKİŞEHİR ve SAĞLIK HİZMETLERİ HİLMİ ÖZDEN ESOGÜ 2016.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "GÖÇ TARİHİNDE ESKİŞEHİR ve SAĞLIK HİZMETLERİ HİLMİ ÖZDEN ESOGÜ 2016."— Sunum transkripti:

1 GÖÇ TARİHİNDE ESKİŞEHİR ve SAĞLIK HİZMETLERİ HİLMİ ÖZDEN ESOGÜ 2016

2 Zorunlu Müslüman-Türk Göçlerinin Tarihçesi Savaş, devletler veya millet içerisindeki rakip siyasal güçlerin arasında gerçekleşen silahlı çatışmalar olarak tanımlanır. Bunların getirdiği sonuçlardan biri zorunlu göçlerdir. Zorunlu göçler Türk tarihinde çok önemli bir yer işgal eder. Osmanlı Devletinin II. Viyana kuşatmasından (1683) sonra ağır yenilgisi ile Türkler adım adım Avrupa topraklarından çekilmeye başlamıştır. Ayrıca “Ruslar da XVII. yüzyıldan itibaren her fırsatta Türklere saldırdılar ve Türk topraklarını işgal ettiler. XVIII. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti'nin özellikle Ruslarla yaptığı savaşlarda ve bu savaşların ertesinde Rusların icra ettiği iskân siyaseti sonucunda daima göç hareketi söz konusu oldu.

3 Rusların bu politikalarından tedirgin olan Müslüman Türk halkı Anadolu'ya göç etmek zorunda kaldı. XVII. yüzyılın sonlarından itibaren Türk hakimiyetinden çıkan topraklarda yaşayan Müslümanlar Tuna nehrinin güneyine iltica ettiler. 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı öncesi Kazan, Güney-Volga, Kuzey Kafkasya ve Don havalisinde yaşayan halk geniş bir tehcire tabi tutulurken Kazan-Azak arasında meskûn bulunan Türklerden pek çoğu Osmanlı topraklarına göç etti. 1768-1774 ve 1787-1792 savaşları akabinde savaş alanında bulunan ahali kitleler halinde Türkiye'ye göç etmeye başladı.

4 1821 Mora isyanı ile Balkanlarda Sırp, Bulgar ayaklanmaları peşi sıra geliyordu. Rusya her zaman olduğu gibi Türklere karşı yapılan düşmanca hareketleri desteklemekteydi. Doksan üç Savaşı sonrası göç (1877-1879) artarak devam etti. Sohum ve Batum havalisinden göç edenler ve birçok Türk- Müslüman ahali Osmanlı Türkiye coğrafyasına evini barkını bırakıp gelmekteydi. I. ve II. Balkan harpleri ile Balkanlardaki Türk nüfusu da azalmaktaydı. I. Dünya savaşı ise göçün arttığı ve Türklerin adeta üç kıtaya yayıldıkları Anadolu’ya tekrar sığınma dönemleriydi.

5 Osmanlı hakimiyetinden çıkan topraklarda bulunan Müslüman/Türk nüfus Anadolu'ya göçmeyi tercih etmişlerdir.Göçenlerin büyük çoğunluğu çiftçiydi.Bu nedenle göçenler genelde kırsal bölgelere yerleştirilmişlerdir.Genellikle boş arazilerde iskan olunmuşlardır. Göçmenler öncelikle devlet'e ait emlak-ı hümayun çiftliklerine yerleştirilmişlerdir.Eskişehir'de ise buna örnek Çifteler çiftlik'i hümayun udur. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı ve Balkan Savaşları sonrasında Anadolu'ya milyonlarca insan göç etmiştir. Göçmenler tarafından yeni köyler oluşturulduğu gibi geçmişte meskun oldukları halde farklı sebeplerle terk edilerek metruk hale gelen yerlere de göçmenler yerleştirilmiştir. Eskişehir'e 1832 tarihinden itibaren gerçekleşen göçler sonucunda şehrin etnik ve dini yapısında köklü değişiklikler olmuştur. Eskişehir kültürü kalıcı değişikliği 19.yüzyıl'da yaşamıştır.Farklıcoğrafyalardan gelen göçmenler,yerli nüfusla kültür alışverişinde bulunmuştur.

6 Osmanlılar döneminde doğu seferleri yolu üstünde önemli bir merkez konumunda olan Eskişehir yöresi bu ehemmiyetini Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet döneminde de korumuştur. Özellikle Milli Mücadele yıllarında uzun bir müddet gündemde kalmıştır. İstanbul'u Anadolu'ya bağlayan demiryolu üzerindeki stratejik konumu, iç çatışmalardaki rolü, Anadolu'yu istila etmiş olan Yunan Ordusu'nun Orta Anadolu'ya geçişinin eşiğini oluşturması ve yeni devletin kuruluşuna katkılarıyla önem kazanmıştır. Stratejik konumu bakımından önem taşıyan Eskişehir'in Yunanlılar tarafından elde tutulması son derece mühim bir konu idi. Bu yüzden Türk-Yunan savaşlarının beş muharebesinin üçü (Birinci İnönü, ikinci İnönü ve Kütahya- Eskişehir Muharebeleri) Eskişehir'de gerçekleşmiştir. 30 Ağustos 1921 de düşman kuvvetleri en ağır yenilgilerini alır, 2 Eylül 1922 günü ise Türk Süvarileri tarafından düşman kuvvetleri Eskişehir'den çıkartılır. Cumhuriyet'in ilanından sonra sancak ve mutasarrıflıkların il yapılmaları üzerine, Eskişehir de 1923 yılında il olmuştur. Günümüzde 14 ilçeye sahip olan şehir çeşitli hastalıklara iyi gelen sıcak su kaynakları ile ünlenmiştir.

7 Savaşlarda ve göçlerde bulaşıcı hastalıklar 14.yy’da 60 milyon insan veba’dan ölmüştür. 16.yy Avrupa’da frengi 18.Yy kolera 19.yy kolera pandemisi ile 25 milyon insan ölmüştür. Bulaşıcı Hastalıklarda Miasma teorisi Mikroorganizma teorisi 1862 Pasteur (epidemiyoloji) Osmanlı Sıhhiye Bölükleri Osmanlı 1827 Tıphane-i Amire I. Dünya Savaşı 8 milyon savaş kayıbı 3 milyon hastalık kayıbı Steril bandaj yokluğu Grip Tifo Verem Vd.

8 BALKAN GÖÇLERİ

9

10 21 Mayıs 1864 Büyük Kafkas Sürgünü

11

12

13

14

15 Millî Mücadele döneminde ve onu takip eden nüfus mübadelesi ile de göçler bitmedi. Cumhuriyetin ilanından sonra da göç dalgaları devam etti. Bin dokuz yüz ellili ve seksenli yıllarda Balkanlardan Türklerin göçleri oldu. Afganistan savaşı ve Körfez harbinden sonra da İslâm Ülkelerinden zorunlu göçler tüm acıları ile sürmektedir. Eskişehir bu söylediğimiz bölgelerin hemen hemen hepsinden (Kırım, Kafkasya, Balkanlar, Yunanistan) göç alan bir vilayetimizdir. 2000’li yıllarda ise Eskişehir’e Ortadoğu (Irak, Suriye), Afganistan ve diğer Türk ve İslâm ülkelerinden göçmen gelmektedir.

16 Tarihte Müslüman-Türk Göçleri Esnasında Sağlık Teşkilâtı ve Hilâl-i Ahmer Cemiyeti “1877-1878 Osmanlı Rus Harbi neticesinde mağlubiyete uğrayan Osmanlı devleti, Rus ordusunun ilerleyişini durduramamış, Osmanlı Devleti'nin Rusya'nın denetimine girmesini istemeyen büyük devletlerin müdahalesiyle Ruslar 3 Mart 1878'de Osmanlı Devleti'yle Yeşilköy Anlaşması'nı imzalamıştı. 13 Haziran-3 Temmuz tarihleri arasında toplanan Berlin Kongresi'nde önceki anlaşma hükümleri gözden geçirilerek yeniden düzenlenmişti. 11 Haziran 1868'de imzalanan bir taahhütname ile Mecruhin ve Marzâ-i Askeriyeye İmdat ve Muavenet Cemiyeti resmen kurulmuştu. Bu cemiyetin 1877 yılına kadar varlık gösterememesi üzerine Avrupa'da kurulan Salib-i Ahmer Cemiyeti'ne paralel Osmanlı Hilâl-i Ahmer Cemiyeti, 1877-1878 Osmanlı Rus Harbi öncesinde 14 Nisan 1877 tarihinde kuruldu. Hilâl-i Ahmer Cemiyeti, kuruluş safhasında ilk imtihanını bahsi geçen harpte vermişti.

17 OHAC (Osmanlı Hilâl-i Ahmer Cemiyeti) özellikle Plevne'de 4.000'e yakın hasta ve yaralıya hizmet vermiştir. II. Meşrutiyetin hürriyet ortamında gelişen "cemiyetleşme" sürecinde OHAC'in güçlendirilmesi amacıyla, yüz kişilik kurucu üyesiyle genel meclis, 20 Nisan 1911 yılında Sadrazam Hakkı Paşa'nın başkanlığında toplanarak 30 kişilik umumi merkez heyetini seçmiştir. 13 Nisan 1912'de yapılan kongrenin başkanı eski sadrazamlardan Hüseyin Hilmi Paşa'ydı. I. Dünya Savaşı sırasında OHAC yöneticileri -aynı zamanda Dr. Bahaddin Şakir, Dr. Esad Paşa, Dr. Akil Muhtar ve Dr. Adnan gibi- İttihat ve Terakki Partisi'nin de önde gelen aktörleriydi. İttihat ve Terakki Fırkası'nın teşkilatlı olduğu Mekteb-i Tıbbiye-i Askerîye'den mezundular.

18 Çanakkale Cephesi'nde OHAC'in Gelibolu'da kurduğu 200 yataklı bir hastane, bilahare Şarköy'e, ardından Tekirdağ'a nakledilmişti. Bu hastanenin sekiz aylık faaliyeti esnasında, binden fazla yaralı tedavi edilmişti. Savaşın ilk günlerinde OHAC, Çanakkale merkezindeki yaralılara tütün, portakal ve sağlık malzemesi dağıtmıştı. Çanakkale Savaşı'nın şiddetlendiği günlerde OHAC, her ihtimale karşı bir tedbir olarak ayni ve nakdi birikiminin bir kısmının Anadolu'ya naklini uygun görmüştü. Bu maksatla üst düzey idarecilerinin bir kısmını İstanbul'da bir kısmını da Anadolu'da görevlendirdi. Dr. İsmail Besim Paşa ve Muhlis Bey Eskişehir'de OHAC adına vazifelendirilmişti. Çanakkale zaferinden sonra, siyasi durumda düzelme üzerine, ayni ve nakdi birikimin bir kısmı tekrar İstanbul'a nakledildi ise de, Eskişehir'de İstanbul'daki aşhanelerin ihtiyacı olan gıda maddesi ve kasaplık hayvan ihtiyacı için bir murahhaslık kurulması uygun görülmüş, İsmail Besim Paşa ile Muhlis Bey murahhas olarak görevlendirilmişti.

19 İtilaf Devletleri'nin İstanbul'u işgalinden -16 Mart 1920- sonra OHAC üzerinde hükümet ve işgal kuvvetlerinin müşterek baskısı artmıştı. Hükümet, cemiyeti Anadolu'daki “asilerle” ilişkilendirerek, onlara kaynak aktarmakla itham ediyordu. Esasen bu isnatlar millî mücadeleciler hakkındaki niteleme hariç pek de haksız sayılmazdı. Millî mücadeleciler mücadeleye girişilen ilk günlerde Cemiyet kasasındaki 200.000 altını görevlendirdiği bir memur eliyle Ankara'ya kaçırmıştı. Mütarekeden önce ise Cemiyet parasının bir kısmını Anadolu'ya geçirmeyi tasarlamış; Dr İsmail Besim Paşa ve Muhlis Bey, Eskişehir'e yanlarında bir miktar parayla gönderilmişti. Cumhuriyetin ilanından sonra 1923 yılında toplanan Merkez-i Umumi Heyeti kararıyla cemiyetin adı Türkiye Hilâl-i Ahmer Cemiyeti olarak değiştirildi. Genel merkez değişen tüzük gereğince, 1925'te Ankara'ya taşındı.

20 İstanbul merkez ambarı, Eskişehir'de yeni açılan merkeze nakledildi. Cepheden İstanbul'a çok sayıda yaralı gelmeye başlaması üzerine ordu sahra sıhhiye müfettişliğinin, OHAC'a yeni hastaneler açmasını önermesi üzerine Eskişehir'e henüz taşınan eşyanın bir kısmı tekrar İstanbul'a getirildi. Çanakkale Savaşları bütün şiddetiyle devam ederken OHAC, İstanbul'da Tıp Fakültesi, Galatasaray Sultanisi, Galata, Taksim'de Zapyon Mektebi, Cağaloğlu İnas-i Sultaniyesi, Kadırga ve Darüşşafaka hastanelerini faaliyete geçirdi. Bunlardan Tıp Fakültesi Hastanesi on yedi, Galatasaray Sultanisi on altı, Taksim on iki, Galata yedi, Cağaoğlu altı, Kadırga ve Darüşşafaka hastaneleri on ay müddetle tedavi hizmeti verdi.

21

22 Millî Mücadele'de Sağlık Teşkilâtı “Mondros Mütarekesinden sonra, 1919 yılı başlarında ülkede sağlık sisteminin istinat noktası hastanelerin askerî hiyerarşiye uygun olarak dağılımına bakıldığında manzara şöyleydi: Karargâh merkezi Afyonkarahisar'da XIII. Kolordu, Ankara'da XX. Kolordu, Diyarbakır'da XIII. Kolordu, Erzurum'da XV. Kolordular konuşlanmıştı. Sağlık teşkilatı itibariyle III. Kolordu bünyesinde Sivas'ta 250, Amasya'da 250, Samsun'da 250 yataklı birer hastane ile Tokat, Zile, Kavak, Bafra'da 20'şer yataklı birer revir vardı. XII. Kolordu emrinde; Konya'da 400, Niğde'de 200, Kütahya'da 50, Afyon'da 200, Uşak'ta 50 yataklı hastaneler, XX. Kolordu emrinde Ankara'da 400, Eskişehir'de 400, Bozüyük'te ve Küplü'de 50'şer yataklı hastanelerle, Bilecik'te 30, Geyve'de 20 yataklı revire sahipti.

23 Millî Hükümetin, Sıhhiye ve Muavenet-i Sıhhiye ve Muavenet-i İçtimaiye Vekâleti’nin Kuruluşu “1.5.1336 (1920) günü Meclis oturumunda, Mustafa Kemal Paşa ile Afyonkarahisar Mebusu Mehmed Şükrü'nün, hükümet kuruluşu konusundaki teklifleri ele alınmış, düzenlenen kanun tasarısı görüşmeye açılmıştı. Mustafa Kemal Paşa'nın verdiği kanun tasarısı ile Şer'iye ve Evkaf, Sıhhiye ve Muavenet-i İçtimaiye, İktisadiye, Maarif, Adliye ve Mezahib, Maliye ve Rüsumat, Nafıa, Dahiliye, Müdafaa-i Millîye ve Hariciye olmak üzere 10 komisyon kurulmuştur.”

24 Türkiye'nin Sıhhi ve İçtimai Coğrafyası “20 Mayıs 1920'de kurulan Umur-ı Sıhhiye ve Muavenet-i İçtimaiye Vekâletinin önemli bir çalışması "Türkiye'nin Sıhhî ve İçtimaî Coğrafyası" ismiyle yaptırdığı araştırmalardır. Millî mücadele yıllarının sınırlı yayın faaliyeti arasında önem arz ettiği gibi mahallinde hazırlanması, resmi bilgileri kapsaması ve bölgede derlenen önceki bilgilerinde yer alması itibariyle dikkat çeker. Bazı sağlık müdürlerinin ilim zihniyetine sahip olması ve işlerine verdikleri önemin eserlerin kıymetini artırdığı söylenebilir. Türkiye'nin Sıhhi ve İçtimai Coğrafya Dizisi, 1922 yılında yayınlanan Sinop Sancağına ait çalışma ile başlayan on dokuz kitaptan oluşmaktadır. 1922 yılında sekizi, 1925 yılında ise yedisi basılmıştır. Eserlerde bulaşıcı hastalıklar, halkın içtimai yapısı göz ardı edilmeksizin tarihî sosyolojik bir yaklaşım içinde değerlendirmeye tabiî tutulmuş, bazılarında çözüm yolları da teklif edilmiştir. Anadolu'da bütün vilayetlerin müştereken bizar olduğu salgın hastalıklar frengi, sıtma ve verem olmakla beraber mahalli yörelere göre değişen bazı hastalık türleri de mevcuttur.”

25 Aşı Çalışmaları 1919 yılı sonlarında Yunan ordusunda tifo ve kolera salgını baş göstermiştir. Salgının Türk ordusuna sirayetini önlemek için tedbirlere başvurulmuş, tedbirler faslından olmak üzere İstanbul Hükûmeti'nin, 1908'den beri faaliyette bulunan Aşıevinden istifadede başarılı olunamaması üzerine Cebeci'de yeni bir aşıhane faaliyete geçirilmişti. Cebeci Merkez Hasta- nesi'nde başlayan aşı üretimi çalışmaları Ankara Aşı Hazırlama evine dönüşmüştür. Bu merkez Birinci İnönü Savaşı'ndan sonra Sivas'a nakledilmiştir. İstanbul'dan getirilen veba, kolera, tifo suşları ile Cebeci Hastanesi'nin kuzeybatısındaki koridorda Birinci Dünya Savaşı'ndan kalma bir seyyar laboratuvar kalıntısından faydalanarak sürdürülmüştü. İlk üretilen aşı veba aşısı idi. Bunu tifo ve kolera aşıları takip etmişti. Batı cephesinde yurdun muhtelif yerlerinden gelen askerlerin taşıdığı lekeli humma ve racia gibi salgın hastalıkların tehdidi altındaydı.

26 Savaş Esirlerine Verilen Sağlık Hizmetleri Yunanlılardan alınan tutsak sayısı 20.826 kişi idi. Batı Cephesinde esirlerden 22 inşaat taburu teşkil edilmişti. Taburlarda birer Yunanlı Tabip ve bir de Türk Baştabip tayin edilmişti. Esirler genelde zayıf, kirli ve çıplak bulunduklarından, mümkün olduğu kadar iaşe ve ibatesine dikkat edilmeye çalışılmıştır. Kış şartlarında esirler arasında hastalıklar artınca, Uşak'ta tutsaklara has bir hastane ile nekahethane tesis olunmuş, humma ve lekeli hummalı hastalığının Balıkesir, Nazilli, Turgutlu, Gördes, Akhisar, Kayışlar, Bilecik, Karaköy, Eskişehir, Kütahya, Adapazarı, Çumra ve Ankara'daki esirler arasında yayıldığı gözlenmiştir.

27 Millî Mücadele’de Kütahya-Eskişehir Hattındaki Sağlık Birimleri “Kütahya-Eskişehir Muharebeleri'nde, Sıhhiye bölük kadroları genişletilmiş, on sedye ve on iki araba üzerinden teşkilatlanmıştı. Seyyar hastane sayısı dokuza çıkarılmış yatak sayıları iki yüzer yatağa göre düzenlenmiş, yüz yirmi arabalı iki yaralı nakliye kolu teşkil edilmişti. 13 Temmuz 1921'de Altuntaş'ta başlayan düşman taarruzunun gelişmesi üzerine Afyon ve Eskişehir Hastanelerindeki hastalar daha gerilere gönderilmiş, Kütahya Hastanesi Haymana'ya, Afyon Hastanesi Sarayönü'ne, Eskişehir Hastanesi Ankara'ya taşınmıştı. Ağapınar ve Seyitgazi bölgeleri düşman tarafından işgale uğramış ve ordu, Sakarya'ya çekilmiş; Sivrihisar, Alpu ve Seyitgazi Hastaneleri Batı Cephesi'nin Sakarya doğusunda yerleştiği hattın gerisinde mevcut olan ve yeni kurulan sağlık tesislerine yerleşmişti. Eskişehir Hastanesi Kırşehir'e, Sivrihisar Hastanesi Yozgat'a, Alpu Hastanesi Yahşihan'a, Mahmudiye Hastanesi Polatlı'ya ve Mihalıççık Hastanesi Pazarı'na, Eskişehir Yaralı Sevk Komisyonu önce Biçer'e sonra Polatlı'ya taşınmıştı. Bu harekâta 16 sıhhiye bölüğü ile 9 seyyar hastane ve iki harp hastanesi katılmıştı.

28 10 Temmuz 1921'de Bursa-Uşak hattında başlayan ağırlık merkezi Kütahya-Altıntaş istikametinde gelişen düşman taarruzu karşısında birliklerimiz çekilmeğe başlamış, 15-16 Temmuz'da V. Kafkas Tümeni ve arkasından VII. ve XXIII. Tümenler gerilemişti. I. Tümen de iki gün süren muharebeden sonra Eskişehir'e doğru çekilmişti. Arbedede Sıhhiye Bölüğü'niin tıbbi ecza ve malzemesi ile arabaları kaybolmuştu. 16 Temmuzda Nasuhçal muharebelerinde Tümen yan ateşine maruz kalmış, piyadeler ağır kayıplara uğramış, şehitler arasında yatan muzdarip yaralılar teskerelerle ve yayan geriye çekilmeye çalışmışlardı. Eskişehir'in güneyinde Tahtalıbaba bölgesinde yapılan karşı taarruzlar muvaffak olmamış, 21 Temmuz'da kuvvetlerimiz büyük zayiatla püskürtülmüştü. V. Tümen Sıhhiye Bölüğü Alayunt'ta esir düşmüş, hekimleri kaybolmuştu

29 Kocaeli kesiminde de harekât ilerledikçe Eşme Hastanesi Mudurnu'ya, seyyar hastane de Sakarya bölgesine intikal ettirilmişti. Kütahya Hastanesi Haymana'ya, Afyon Hastanesi Sarayönüne, Eskişehir Hastanesi Ankara'ya intikal ettirilmişti. OHAC Hastanesi de geriye sevk edilmişti. Kütahya cephesinde bulunan XXIII, Sıhhiye Bölüğü, Dumlupınar'da açılmıştı. Sıcak temas başladığında sargı yeri Muttalib'e intikal etmişti. Eskişehir'de Kanlıpınar'da düşmanın önünden çekiliş sıkıntılı olmuş, sıhhiye bölüğü ricattan haberdar edilmediğinden esir düşmekten, kıl payı kurtulmuşlardı. Eskişehir'in boşaltılması sırasında hastanede nakli mümkün görülmeyen 17 ağır hasta bir hekim nezaretinde geride bırakılmıştı. Yüz yirmi arabalık bir kafile ile taşınan hastane ve yaralılar, Alpıköy'den sonra boşaltılan Sivrihisar, Seyitgazi, Mahmudiye Hastaneleri ile Sakarya doğusuna ve İç Anadolu'ya sevk edilmişlerdi. Ankara'ya nakli gereken Eskişehir Hastanesi, Kırşehir'e, Sivrihisar Hastanesi Yozgat'a, Alpıköy Hastanesi Yahşıhan'a, Mahmudiye Hastanesi Polatlı'ya, Mihalıççık Hastanesi Adazarı'na intikal ettirilmişti. Eskişehir yaralı yollama komisyonu Biçer'de, daha sonra Polatlı'da işe başlamıştı.

30 Kütahya-Eskişehir Savaşındaki yenilgimizden sonra Sakarya ve Dumlupınar Meydan savaşını mütakiben Büyük Taarruz sonucunda Ordumuz Yunanlıları Anadolu’dan söküp attı. Hilal-i Ahmer Cemiyeti çalışmalarına kesintisiz devam etti. Cumhuriyetimizin ilânına kadar ( Osmanlı Hilâli­ Ahmer Cemiyeti ) ismini taşıyan cemiyet( Türkiye Hilâli Ahmer Cemiyeti ) ismini almıştır. Daha sonra ismi Atatürk tarafından “Türk Kızılayı” olarak değiştirilen Cemiyet savaşta yaptığı hizmetler yanında göçmenlere, deprem, sel felaketi gibi doğal afetlere uğrayanlara, fakirlere, hastalara yardım etmiştir. Eskişehir Hilal-i Ahmer’i (Kızılay) bu konularda diğer illerdeki benzerleri gibi bugünde görevine devam etmektedir.

31 İkinci Dünya Savaşı Sonrasında Göçler “Birleşmiş Milletler İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünyanın barış çağına girdiğini umut etmişti. Ancak tarihsel gelişim bu iyimserliği boşa çıkardı. Savaşlar İkinci Dünya Savaşı’ndan günümüze sürüp gitmektedir. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) 1996 yılında yayımladığı Raporu’nda; 1945-1992 yılları arasında 149 büyük savaş olduğunu ve 23 milyonun üzerinde insanın hayatını kaybettiğini bildirmektedir. Bu istatistik; 1945-1992 arasındaki savaşlarda ölenlerin sayısının 19. yüzyılda olan savaşlarda ölenlerin sayısından 2 kat, 18. yüzyılda olan savaşlarda ölenlerin sayısından ise 7 kat yüksek olduğu anlamına gelmektedir. Savaşlar halk sağlığı açısından önemli bir sorun olan zorunlu göçü de beraberinde getirmektedir.

32 Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) 2013 yılı Küresel Eğilimler Raporu’nda; 2013 yılı sonunda, dünya çapında, yaklaşık 51.2 milyon insanın savaşların yol açtığı zulüm, çatışma, genel şiddet veya insan hakları ihlalleri nedeniyle yerleşim yerlerini zorunlu olarak değiştirdikleri rapor edilmektedir. Aynı Rapor’da bu 51.2 milyon insanın 33.3 milyonunun ülke içinde göçe zorlandığı, 16.7 milyonunun mülteci ve 1.2 milyonunun ise sığınmacı olduğu yer almaktadır. Mültecilerin %53’ü şu üç ülkeden iltica etmektedir: Afganistan (2.56 milyon kişi), Suriye (2.47 milyon kişi) ve Somali (1.12 milyon kişi). Mültecilerin yaklaşık yarısı 18 yaşın altındaki kişilerdir. Mültecileri kabul eden ülkelerin başında Pakistan (1.6 milyon mülteci) gelmektedir. Pakistan’ı İran (857.400 mülteci), Lübnan (856.500 mülteci) ve Türkiye (609.900 mülteci) izlemektedir.

33

34

35 Savaşlardan etkilenen en önemli kesim kuşkusuz ki çocuklar ve kadınlardır. UNICEF 1996 yılı Raporu’nda son on yıl içinde savaş nedeniyle; 2 milyon çocuğun öldüğünü, 4-5 milyonun sakat, 12 milyonun evsiz kaldığını ve 10 milyon çocuğun da psikolojik travma yaşadığını bildirmiştir.” “Sivillere yönelik saldırıların olduğu savaşlar, kadınlar için cinsel şiddete maruz kalma riskini çok yükseltmektedir. Ülkelerini terk ederek başka bir ülkeye göç etmek zorunda kalan göçmenlerin karşı karşıya kaldıkları sağlık sorunları yoksul grupların, özellikle kırsal alan yoksullarının sorunlarına benzemektedir. Kötü beslenme, kaynakların yetersizliği, kalabalık yaşamdan kaynaklanan bulaşıcı hastalıklar ve sanitasyonun yetersizliği en önemli sağlık sorunlarının başında gelir.

36 Geldikleri ülkeye bağlı olarak, yeni göçmenlerde sık görülen sağlık sorunları şöyle sıralanabilir: Tüberküloz, Hepatit B, Parazit hastalıkları, Kalp kapak hastalıkları, Sıtma, Cüzzam, Diyabet, Astım, Diş sorunları, Tecavüz veya işkence, Post-travmatik stres bozukluğu, Depresyon. Gebe göçmenler için erken doğum ve preeklampsi ve diğer komplikasyonların riski yüksektir. Küçük çocuk göçmenlerde; döküntüler, burkulmalar, incinmeler, üst solunum yolu enfeksiyonları, otitis medya, karın ağrısı, ishal, idrar yolu enfeksiyonları, kansızlık, laserasyon, baş ağrısı ve baş dönmesi sıklığı normal küçük çocuk popülasyonuna göre daha yüksektir. Yetişkin erkekler ise yoksulluk, stres, hareketlilik veya eğlence fırsatları eksikliği ile ilgili olarak madde bağımlılığına daha açıktır. Bu insanların sağlık hizmetine ulaşmasındaki eşitsizliklerin nedenleri arasında sağlık hizmetlerine erişimdeki yetersizlik, dil engelleri ve ayrımcılık uygulanması öncelikli olarak sayılabilir

37 IRAK TÜRKLERİ VE GÖÇ

38 “Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) Türkiye Ofisi Verilerine göre Mart 2009 itibariyle Türkiye’de 11.581 mülteci, 6.851 sığınmacı bulunmakta idi. Bunların %45’i Iraklı, %23’ü İranlı, %17’si Afgan, %7’si Somalili ve geri kalanı Avrupa dışındaki 51 ülkeden gelenlerdir.” “(BM) tahminlerine göre, mülteci akımı artarak devam edecek ve 2015 sonuna dek Türkiye’deki mülteci sayısı 2.5 milyonu bulacak. Türkiye’de tahminen 1.7 milyon Suriyeli ve 300 bin de Iraklı mülteci bulunuyor; halen dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke. Ve bu insanları misafir etmek için kendi (bütçesinden) harcıyor. Türkiye şu ana dek 6 milyar dolar harcadığını söylüyor, bunun yalnızca 300 milyon doları uluslararası topluluktan gelmiştir.”

39 “Türkiye’deki göçmenlerin sayısı henüz net değildir ve gün geçtikçe yükselmektedir. Bu insanlar Türkiye’nin uygulamakla yükümlü olduğu ilgili uluslararası mevzuat gereği mülteci sayılmamaktadırlar. Bunların hukuksal tam karşılığı “Geçici Koruma Statüsü altındaki insanlar”dır. Geçici Koruma Statüsü; Resmi olarak iltica başvurusunda bulunmayan misafir statüsündeki zorunlu göç mağdurlarıdır. Sığınmacı ise iltica başvurusunda bulunmuş ve yanıt bekleyenlere denilir. İltica başvurusu kabul edilenler ise Mültecidir. Göçmenlerin bir kısmı kamplarda kalmakta olup; Türkiye’nin birçok iline dağılmışlardır.”

40 “Göçmenlere verilen tüm hizmetlerde koordinasyon Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) ve Göç İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından sağlanmaktadır. Sunulan sağlık hizmetlerinin koordinasyonu Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ndedir. Sağlık hizmetleri; Geçici barınma merkezlerinde Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu ve Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu tarafından, Geçici barınma merkezlerinin dışında ise Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu ve Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu ile gerektiğinde Üniversite Hastaneleri, Özel Sağlık Kuruluşları ve Gönüllü Sağlık Kuruluşları tarafından sunulmaktadır.

41 AFAD tarafından yayımlanan 2014/4 sayılı Genelge çerçevesinde, sağlık hizmetleri, sevk zincirine uygun olarak gerçekleştirilmektedir. Uygulama, hazırlıkların yapılmasını müteakiben, Temmuz 2015’te tüm ülkeye yaygınlaştırılmıştır. Kayıt altına alınmamış olanlara sadece acil sağlık hizmetleri ve aşılama gibi temel sağlık hizmetleri sunulmaktadır.

42

43 Eskişehir’de Göçmenlere Yönelik Sağlık Alanında Yapılan Çalışmalar “Bölgeye yeni gelen ve hiçbir aile hekiminde kaydı bulunmayanları isteklerine bağlı olarak aile hekimlerine kayıtlarının yapılması, Sağlık hizmetleri kapsamında ihtiyaçları doğrultusunda aile hekimlerinde ve Acil polikliniğinde muayene-tedavi ve ihtiyaç doğrultusunda sevklerinin sağlanması, Aile Planlaması hizmetleri doğrultusunda 15-49 yaş arası bayanlara gerekli eğitimler düzenlenerek halk eğitimlerinin verilmesi, Aile Planlaması hizmetlerinin eksiksiz ve imkânlar doğrultusunda sunulması, Gebe tespit -gebe muayene ve gebe Tetanoz aşılarının ve eğitimlerinin verilmesi, Yeni doğum yapan annelerin lohusa takiplerinin yapılması ve lohusa eğitimlerinin yapılması ve gebelik sonrası Aile Planlaması eğitimlerinin verilmesi, Yeni doğan muayenelerinin yapılması FKÜ için kanlarının alınarak İl Sağlık Müdürlüğü AÇSAP (Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması) şubesine gönderilmesi ve sonucunun takip edilmesi,

44 Yeni doğanların Sağlık Bakanlığı rutin aşı takvimine göre aşı programı kapsamına alınması, aylık izlemlerin yapılması ve annelere gereken eğitimlerin verilmesi, Eksik aşılı bebeklerin tespiti yapılıp, aşı programı kapsamında aşılarının tamamlanması, Yeni evlenecek çiftlere, evlilik öncesi eğitim programı kapsamında eğitimler verilmesi, Kronik hastalığı bulunan kişilere mevcut hastalıklarına bağlı eğitimlerin verilmesi, tedavilerinin düzenlenmesi, 65 yaş üstü nüfusa ihtiyaçlarına bağlı olarak ev ziyaretlerinde bulunarak gereken bakımların verilmesi, Yatağa bağımlı hastalara evde bakım hizmetleri kapsamında gidilerek tedavi ve bakımlarının yapılması, ihtiyaç halinde sevklerinin sağlanması.

45 Sonuç T.C. Bakanlar Kurulu kararı ile “geçici koruma altındaki yabancılara ilişkin” (2014 ve 2015 yıllarındaki) genelgelerle Suriye, Irak ve diğer ülkelerden gelen sığınmacılara “Acil Hizmetler ve diğer Sağlık Hizmetleri” verilmeye başlanmıştır. Mayıs2015 yılında kurulan Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün illerdeki temsilciliği aracılığı ile göçmenlerin sağlık, eğitim, tapu ve hukukî problemleri belirli bir düzene bağlanmıştır. İl Göç Müdürlüklerinden önce göçmenlerden AFAD, ve Emniyet Müdürlüklerindeki “yabancılar” şubesi sorumlu olmuştur. Bugün ise AFAD, Kızılay, Sağlık Bakanlığı ve Göç İdaresi Genel Müdürlüğü hem sınırlarımızdaki kamplarda hem de şehirlerdeki elemanları ile görev yapmaktadır. Ayrıca devletimizin organize hizmeti olmadan önce ve halen şahsî veya Sivil Toplum Kuruluşu olarak göçmenlere yardımcı olan gönüllüler de bulunmaktadır.

46 Kaynaklar Nedim İpek, İmparatorluktan Ulus Devlete Göçler, Serander Yayınları, Trabzon, 2006. Fatih M. Dervişoğlu, Millî Mücadele’de Sağlık Teşkilatına Bakış, Cedit Neşriyat, Ankara, 2009. Mustafa Tözün, Melih Kaan Sözmen, Halk Sağlığı Açısından Savaş, Mülteciler, Sığınmacılar ve Geçici Koruma Altına Alınanlar: Dünyaya ve Türkiye’ye Bakış, 2015. Hayri Gültekin, Sevil İkinci, Eskişehir Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı, 2015. Oya Dağlar Macar, balkan savaşlarında Salgın Hastalıklar ve Sağlık Hizmetkeri, Libra Kitapçılık, İstanbul, 2009. Hikmet özdemir, Salgın Hastalıklardan Ölümler 1914-1918, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2005. Selin Üzer, Eskişehir Göç Tarihine İlişkin Arşiv Belgeleri, ESOGÜ, Bitirme Ödevi, Danışman: Mehmet Topal, Eskişehir, 2013. Sinan Değirmenci, Eskişehir Göç Tarihine İlişkin Arşiv Belgeleri, ESOGÜ, Bitirme Ödevi, Danışman: Mehmet Topal, Eskişehir, 2013


"GÖÇ TARİHİNDE ESKİŞEHİR ve SAĞLIK HİZMETLERİ HİLMİ ÖZDEN ESOGÜ 2016." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları