Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

ADAPAZARI İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "ADAPAZARI İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ"— Sunum transkripti:

1 ADAPAZARI İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ
T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı ADAPAZARI İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ KONU: BELA VE MUSİBETLER HAZIRLAYAN:SAADET ÇİRİŞ GÖREV YERİ:BAHÇELİ CAMİİ KUR’AN KURSU MODERATÖR: FATMA DEMİR

2 BELA VE MUSİBET Allah'ın izni olmaksızın hiç bir musibet isabet etmez. Kim Allah'a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya götürür. Allah her şeyi bilendir. TEĞABÜN 11 مَا أَصَابَ مِن مُّصِيبَةٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ وَمَن يُؤْمِن بِاللَّهِ يَهْدِ قَلْبَهُ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

3 Konu: Bela ve musibet YOL HARİTAMIZ; Bela ve musibetin sözlük anlamı, Bela ve musibetin Kur’an’daki karşılığı, Bela ve musibetin Sünnet’teki karşılığı, Bela ve musibetle ilgili peygamberlerin durumları, Bela ve musibetler sonucu peygamberlerin duaları Bela ve musibetle ilgili İslam alimlerinin görüşleri

4 البلاء : Allah’ın insanları denemek için verdiği maddî ve mânevî sıkıntı, dert, külfet BU KONUDA YRD.DOÇ. DR. YUSUF ÇELİK’in 17 sayfalık çalışmasından istifade edebiliriz…şöye der; KUR’AN’DA ,Belâ kelimesiNİN TÜREVLERİ İLE BERABER 30 YERDE VE ŞU MANALARDA GEÇER:“eskimek; denemek(BAKARA249), sınamak(DUHAN 33); gam, musibet, darlık ve sıkıntı(BAKARA 155,156,157)”..

5 (المصيبة) Sözlükte “ansızın bastıran yağmur” anlamındaki savb kökünden türeyen ve “bir şeyin hedefine ulaşması, birinin payına düşmesi” mânasına gelen isâbet masdarından isim olan musîbet, “insanın genellikle kendi iradesi dışında ve beklemediği şekilde karşılaştığı durum” demektir. Daha çok hastalık, kıtlık, zarar ziyan, yangın, deprem gibi âfetler, sevilen birinin ölümü vb. ağır sıkıntı veren şeyler için kullanılır (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “śvb” md.; Lisânü’l-ǾArab, “śvb” md.). Cürcânî musibeti “insanın tabiatına uymayan şey” diye tanımlamış ve buna ölümü örnek göstermiştir (et-TaǾrîfât, “el-Muśîbe” md.).

6 Ya‘kūb b. İshak el-Kindî’den itibaren pek çok İslâm âliminin benimsediği anlayışa göre ölüm de dahil olmak üzere musibetler hayatın bir parçasıdır, tabii ve kaçınılmaz gerçeklerdir. İnsanın hiçbir musibetle karşılaşmaması için hiç var olmaması gerekir. Çünkü musibetler değişme ve bozulma niteliği taşıyan şeylerin değişmesinden, bozulmasından ileri gelmektedir. Eğer dünyada bozulma olmasaydı varlık da olmazdı. Musibetlerin olmamasını istemek tabiattaki oluşma ve bozulma kanununun ortadan kalkmasını istemek olur ki bu da imkânsızdır (Ya‘kūb b. İshak el-Kindî, s ; İbn Miskeveyh, s. 179).

7 KUR’AN’DA MUSİBET: Musibet kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’de on âyette geçmektedir. Ayrıca altmış dört yerde ölüm, fitne, kötülük, belâ, yaşlılık, azap; aşırı susuzluk, yorgunluk ve açlık gibi olumsuzlukların başa gelmesini ve iyilik, ilâhî lutuf, rahmet gibi olumlu durumlarla karşılaşmayı ifade etmek üzere musibetle aynı kökten gelen fiiller kullanılmıştır (M. F. Abdülbâkī, el-MuǾcem, “śvb” md.).

8 BAKARA 155 وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِّنَ الْخَوفْ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِّنَ الأَمَوَالِ وَالأنفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ Muhakkak sizi biraz korku, biraz açlık ve mallardan, canlardan, ürünlerden biraz eksiltmekle deneriz, sabredenleri müjdele.

9 إِنَّا لِلّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعونَ
BAKARA 156 الَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ قَالُواْ إِنَّا لِلّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعونَ Onlara bir musibet geldiğinde: 'Biz Allah'ınız ve elbette O'na döneceğiz' derler.

10 BAKARA 157 أُولَئِكَ عَلَيْهِمْ صَلَوَاتٌ مِّن رَّبِّهِمْ وَرَحْمَةٌ وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُهْتَدُونَ İşte Rableri katından rahmet ve merhamet onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır. TEVBE 126 أَوَلاَ يَرَوْنَ أَنَّهُمْ يُفْتَنُونَ فِي كُلِّ عَامٍ مَّرَّةً أَوْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ لاَ يَتُوبُونَ وَلاَ هُمْ يَذَّكَّرُونَ Onlar, yılda bir iki defa belaya uğratılıp imtihana çekildiklerini görmüyorlar mı? Böyleyken yine tevbe etmiyorlar, ibret de almıyorlar.

11 Hz. Peygamber; musibete uğrayanları, yukarıdaki âyetlerin, “Doğrusu biz Allah’a aidiz ve muhakkak O’na döneceğiz” (İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn) kısmını okuyarak teselli etmelerini müslümanlara öğütlemiş, bu sebeple yakınlarını kaybedenlere tâziyede bulunurken bunun okunması âdet haline gelmiştir.

12 HADİSLERE GÖRE 3 AÇIDAN MUSİBET GELİR
1.İşlediğimiz günahlar sebebiyledir. "Size gelen musibet, işlediğiniz (günahlar) yüzündendir..." (Şura, 42/30) "Sana gelen kötülük, kendindendir, (günahların yüzündendir)..." (Nisa, 4/79) "...Bir millet, kendini bozmadıkça, Allah onların hallerini değiştirmez..." (Rad, 13/11) Peygamberimiz (sav): “Bir kula isabet eden az veya çok felaketler ancak günahı sebebiyledir. Allah ise günahların çoğunu bağışlıyor.” buyurdu ve “Başınıza gelen musibetler kendi ellerinizin kazandıkları yüzündendir. Allah ise günahlarınızın çoğunu bağışlıyor.” ayetini okudu. (Tirmizi, Tefsir, 44/3252)

13 Hasan-ı Basri (r.a), bu ayet (şura30) nazil olunca Peygamberimizin şöyle buyurduğunu anlatıyor
“Nefsim yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, kişinin ayağının sürçmesi, ayağını bir ağaç parçasının yırtması, damarının seğİRmesi hep kendi günahı yüzündendir. Allah ise günahlarının çoğunu bağışlıyor.” (Kurtubi, El-Camiu li Ahkamil-Kur’an,16/30; Mecmuatün-Nimet- Tefasir, 5/412)

14 BAKARA 177 2. Bela, hastalık ve musibetler, günahların kefareti (affolması) için gelir وَالصَّابِر۪ينَ فِي الْبَأْسَٓاءِ وَالضَّرَّٓاءِ وَح۪ينَ الْبَأْسِۜ Ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah'a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir. (Bakara, 177) . "Şu ümmetim rahmete mazhar olmuş bir ümmettir. Ahirette azaba maruz kalmayacaktır. Onun azabı dünyadadır: Fitneler, zelzeleler ve katl." [Ebû Davud, Fiten, (4277).] buyurmaktadırlar. "Her musibet, affedilecek bir günah için gelir." (Ebu Nuaym) "Mümine gelen her sıkıntı, günahlarına kefaret olur." (Buhari) "Müminin günahları affoluncaya kadar bela ve hastalık gelir." (Hakim)

15 3. Cennette yüksek derecelere kavuşması için mümine musibet gelir.
“İnsanların en çok musibete uğrayanları evvela peygamberlerdir, sonra derecelerine göre (veliler ve salihler) gelir. Kişi dinine göre bela ve imtihanlara maruz kalır. Eğer dine bağlılığı varsa, belası daha da artar. Fakat dininde gevşek yaşıyorsa ona göre musibetlerle karşılaşır. Kişiye belalar gelir gelir de artık onun üzerinde hiçbir günah kalmaz.” (Tirmizi, Zühd 57; Ahmed b. Hanbel, I/172, 174) "En şiddetli bela, peygamberlere, velilere ve benzerlerine gelir." (Tirmizi) "Nimete kavuşması için insana musibet gelir." (Buhari) "Musibet, kavuşulacak bir derece için gelir." (Ebu Nuaym) Allah Teâlâ'nın hayrını murad ettiği kul, belaya maruz kalır." (Taberani) "Kişi, hep sıhhat ve selamette olsa idi, bu ikisi onun helakı için kâfi gelirdi." (İ.Asakir) "Mümin, keler deliğine saklansa, ona, eza edecek biri musallat olur." (Beyhaki) "Dünya, (cennetteki nimetlerin yanında) mümine zindandır." (Müslim) "Allah’ı ve Resulünü seven, belaya (hazırlıklı olsun) zırh giysin!" (Beyhaki)

16 Hz. Ali (r. a) anlatıyor: Rasûlullah (s. a
Hz. Ali (r.a) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v) bir gün: “Ümmetim on beş şeyi yapmaya başlayınca ona büyük belânın gelmesi vâcip olur!” buyurmuşlardı. Yanındakiler: “–Ey Allâh’ın Rasûlü! Bunlar nelerdir?” diye sordular. Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz şöyle sıraladı: “1. Ganimet (yani milli servet, fakir fukaraya uğramadan sadece zengin ve mevki sahibi kimseler arasında) tedâvül eden bir metâ haline geldiği, 2. Emânet ganîmet gibi görülüp hıyânet edildiği, 3. Zekât, ibadet olarak görülmeyip büyük bir yük ve angarya olarak görüldüğü, 4. Kişi, (gayr-i meşrû işlerde) kadınına itaat ettiği, 5. Kişi, annesine karşı itaatsizlikte bulunduğu, 6-7. Kişi, arkadaşına iyilikte bulunduğu hâlde babasına kaba davrandığı, 8. Mescidlerde sesler yükseldiği (huşû kaybolduğu), 9. Bir milletin idârecisi en alçakları olduğu, 10. Bir kişiye şerrinden korkularak hürmet edildiği,

17 11. Çeşitli isimlerle îmâl edilen içkilerin serbestçe içildiği, 12
11. Çeşitli isimlerle îmâl edilen içkilerin serbestçe içildiği, 12. İpek elbiselerin erkekler tarafından giyildiği, (San’at, bale, konser gibi çeşitli adlar altında; bar, gazino ve benzeri salonlarda ve hatta televizyon ve film gibi çeşitli vasıtalarla yaygın şekilde) şarkıcı kadınlar ve çalgı aletlerine alâka arttığı; 15. Bu ümmetin sonradan gelen nesilleri, önceden gelip geçenlere lânet ettiği zaman, İşte o zaman artık kızıl rüzgârı, yere batışı veya domuz ve maymunlara çevrilmeyi[1], zelzeleyi ve gökten taş yağmasını bekleyin. Ondan sonra birbiri ardınca pek çok alâmetler zuhûr eder ve bunlar ipi kopan eski bir gerdanlığın ard arda düşen taneleri gibi birbirini tâkip ederler.”[2] Dipnotlar: [1] Tirmizi, Fiten 38/2210. [2] Tirmizi, Fiten 38/2211.

18 PEYGAMBERLERDEN ÖRNEK VERİRSEK…..
Hz. Eyyub'u hastalıkla imtihan eden Allah cc.. Enbiya 83…. Hz. Nuh'u oğluyla imtihan eden Allah cc.. Hud 47…. Hz. İbrahim’i babasıyla imtihan eden Allah cc.. Meryem 47… Hz. Lut'u eşiyle imtihan eden Allah cc.. Tahrim 10… Hz. Yusuf'u kardeşleriyle imtihan eden Allah cc.. Yusuf 7…. Hz.Yakub’u oğullarıyla imtihan eden Allah cc.. Yusuf 11…

19 قَالَ رَبِّ انصُرْنِي عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِدِينَ
Hz.nuh as : (nuh 28) رَبِّ اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِمَن دَخَلَ بَيْتِيَ مُؤْمِنًا وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَلَا تَزِدِ الظَّالِمِينَ إِلَّا تَبَارًا Rabbim! Beni, anamı, babamı, evime inanmış olarak gireni, inanan erkek ve kadınları bağışla; zalimlerin de yalnız helakını artır.' HZ.İBRAHİM AS : BAKARA 128 رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِن ذُرِّيَّتِنَا أُمَّةً مُّسْلِمَةً لَّكَ وَأَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَآ إِنَّكَ أَنتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ 'Rabbimiz! İkimizi Sana teslim olanlardan kıl, soyumuzdan da Sana teslim olanlardan bir ümmet yetiştir. Bize ibadet yollarımızı göster, tevbemizi kabul buyur, çünkü tevbeleri daima kabul eden, merhametli olan ancak Sensin'. HZ.LUT AS : ANKEBUT 30 قَالَ رَبِّ انصُرْنِي عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِدِينَ  “Ey Rabbim! Bozgunculara karşı bana yardım et!” dedi.

20 BELA VE MÜSİBET KARŞISINDA
1.TAVIR (Uhud Ashabının tavrı) henüz bir bela yok ancak gerçekleşme ihtimali var ve bu da korku sebebi ama bu korku gerçek müminlerin imanını arttırmaktan başka işe yaramaz.ve onlar HASBUNALLAHÜ VE NİMEL VEKİL (ALLAH BİZE YETER O NE GÜZEL VEKİLDİR)derler. 2.TAVIR (Hz.Musa)müsibet artık bir ihtimal ve korku nedeni değil,bilfiil yaşanmakta olan bir olaydır.Hz. Musa bu duayla Allah'a sığınıyor: Rabbim doğrusu bana indireceğin her türlü hayra muhtacım.Kasas Suresi 24. Ayet 3.TAVIR (Hz Yunus) Senden başka ilah yoktur Senin şanın yücedir,ben zalimlerden oldum.(la ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minez zalimiyn)(Enbiya Suresi, 87 Ayet) 4.TAVIR (Hz Eyüp) Hz Eyüp üzerindeki bela onu kulluk yapmaktan alıkoyacak dereceye ulaşınca BU DERT BANA DOKUNDU (İBADET YAPTIRMAZ HALE GETİRDİ) SEN MERHAMETLİLERİN EN MERHAMETLİSİSİN. Ve eyyûbe iz nâdâ rabbehû ennî messeniyed durru ve ente erhamur râhimîn. [enbiya 83.ayet] Bu bela şiddetin son sınıra gelmesi durumundave artık insanlar isyan etmeyi düşünmeye başlar.Yapılması gereken bu duadır.

21 HZ.ÖMER RA’ dan Şöyle buyurdu: Bana bir bela gelirse, üç türlü sevinirim: 1- Belayı Allahü teâlâ göndermiştir. Sevgili gönderdiği için tatlı olur. 2- Allahü teâlâya, bundan daha büyük bela göndermediği için şükrederim. 3- Allahü teâlâ, insanlara boş yere, faydasız bir şey göndermez. Bir belaya karşılık, ahirette çok nimetler ihsan eder. Dünya belaları az, ahiretin nimetleri ise, sonsuz olduğundan, gelen belalara sevinirim. Sadaka.net Kelamullah.net

22 İMAM RABBANİ HZ. Dünya, zevk yeri değil. Ahiret, bunun için yaratıldı. Dünya ile ahiret, birbirinin zıddı, tersidir. Birini sevindirmek, ötekinin gücenmesine sebep olur. Yani, birinde zevk aramak, ötekinde elem çekmeye sebep olur. O halde, dünyada nimetleri, lezzetleri çok olanlar, bunlara lazım olan şükrü yapmazlarsa, ahirette çok acı çekecektir. Bunun gibi, dünyada, tehlikelerden sakındığı halde, çok acı çeken mümin, ahirette çok lezzete kavuşacaktır. Dünyanın ömrü, ahiretin uzunluğu yanında, deniz yanında bir damla kadar bile değildir. Sonu olan, sonsuz ile ölçülebilir mi? Bunun için dostlarına merhamet ederek, sonsuz nimetlere kavuşmaları için, dünyada birkaç gün sıkıntı çektiriyor. Düşmanlarına, biraz lezzet verip, çok elemlere sürüklüyor.

23 Bela, kemend-i mahbubdur [sevgilinin, âşıkını kendine çekmek için gönderdiği kemenddir.] Âşıkları, sevgiliden başka şeylere bakmaktan koruyan bir kamçı gibidir. Âşıkları, sevgiliye döndürür. O halde, dertlerin, belaların dostlara gönderilmesi lazımdır. Belalar, dostları, sevgiliden başka şeylere düşkün olmak günahından korur. Başkaları, bu nimete layık değildir. Dostları, zorla sevgiliye çekerler. İstediklerini dert ve bela ile çekerler ve onu sevgili derecesine yükseltirler. İstemediklerini başıboş bırakırlar. Bunların içinden, sonsuz saadete layık olan, kendisi doğru yola gelip, çalışarak, uğraşarak, ihsana kavuşur. Görülüyor ki, seçilenlere, bela çok gelir. Çalışanlara, uğraşanlara o kadar çok gelmez. Bunun içindir ki, seçilmişlerin, beğenilmişlerin ve sevilmişlerin baş tacı olan Peygamberimiz, (Benim çektiğim acı gibi, hiçbir Peygamber acı çekmedi) buyurdu. O halde, dert ve belalar, öyle usta bir kılavuzdur ki, dostu dosta, şaşmadan kavuşturur. Sevgiliden başkasına bakmakla onu lekelemekten korur. Ne kadar şaşılır ki, âşıklar, hazinelere malik olsa, hepsini verip, dert ve bela satın alır. Aşk-ı ilahiden haberi olmayan, dert ve beladan kurtulmak için, varını yoğunu harcar.

24 Bela gelmesinin bir sebebi de, doğru âşıkları, dost görünen yalancılardan ayırmaktır. Doğru olan âşık, beladan lezzet alır, sevinir. Yalancı ise, acı duyar, sızlanır. Muhabbetin tadını tatmış ise, hakiki acı duymaz. Acı duyması görünüştedir. Âşıklar, bu iki acıyı birbirinden ayırır. Bunun için, (Veli, Veliyi tanır) buyurmuşlardır.

25 İMAM GAZALİ BEDİÜZZAMAN HZ İĥyâ-ü ulûmi’d-dîn’in ana bölümünden biri olan “Sabır ve Şükür Kitabı”nda (IV, 72-73) insanın üstesinden gelemeyeceği musibetlere sabretmesini sabrın en yüksek derecelerinden biri olarak zikreder. Tek düze istirahat döşeğinde geçen bir hayat meyvesizdir, verimsizdir, hantaldır, neticesizdir.5 Lem’alar, s. 16; Mektûbât, s. 49;

26

27 ABDÜLKADİRİ GEYLANİ HZ..
Bela gelmeden önce Rabbinden kork! Ey oğul! Eğer bela gelmeden önce Rabbinden korkar, O’nu zikreder, O’nu tevhid eder ve O’na yönelir durumda bulunursan, daha sonra bela kapısına düştüğünde Rabbin o belaya hitaben şöyle der:  يَا نَارُ كُونِي بَرْدًا وَسَلَامًا عَلَى إِبْرَاهِيمَ “Ey ateş! İbrahim’e serin ve selametli ol” (Enbiya suresi, 69)

28 Ey oğul! Musibetler üzerine yağdığı hâlde bile daima Hakk’ın huzurunda ol! Sen O’nun sevgisinin basamağında duruyorsun. Bu hâlini hiç bozma! Fırtınalar seni yıkmasın, süngüler seni delmesin, sana dehşet vermesin. Bu takdirde öyle bir makamda bulunursun ki orada fâniler yoktur, dünya yoktur, ahiret yoktur, haklar yoktur, hazlar yoktur, elem yoktur, zeval yoktur, Allah’tan başka hiçbir şey yoktur. Fânileri görmek ve aile efradının geçimi sana dert olmaz. Nail olduğun nimetlerin azlığı veya çokluğu, övülmek veya sövülmek, ikbale kavuşmak veya düşmekle bu hâlini değiştirme! İşte o zaman insanların, cinlerin, meleklerin ve diğer varlıkların idrakinin üstünde Allah’la birlikte olursun.

29 İslam alimleri (ÖZET) Musibet hakkındaki âyet ve hadislerle İslâm âlimlerinin görüşleri değerlendirildiğinde bunlarda musibetlerin insanları eğiten, olgunlaştıran, onlara hayatın ağır sıkıntıları karşısında dahi tahammül gücü ve iradesi kazandıran rolüne dikkat çekildiği görülmektedir. Özellikle tasavvuf düşüncesinde belâ ve musibetlerin bu olumlu yönüne önem verilmiştir 

30 Safer ayı bela ayı mıdır?
Safer, kameri/hicri takvimin Muharrem ayından sonra gelen ikinci ayıdır. Safer ayının uğursuz olduğu ve bu ayda bela ve musibetlerin çokça meydana geldiği şeklinde bir anlayış cahiliye dönemine ait olup (Ebu Davud, Tıb, 24), dinimizde yeri yoktur. Dolayısıyla böyle bir anlayış hurafedir. Bu ayın diğer aylardan hiçbir farkı yoktur. Hz. Peygamber (s.a.v.) böyle bir anlayışı reddetmiştir. Ebu Hureyre (r.a.)'den gelen rivayete göre Rasulullah (s.a.v.); “Hastalığın, sahibinden başka birisine kendi kendine geçmesi yoktur, eşyada uğursuzluk yoktur. Baykuş ötmesinin te’siri ve kötülüğü de yoktur. Safer ayında uğursuzluk yoktur. Bunlar Cahiliye hurafeleridir. Fakat (ey mü’min!) sen cüzzamlıdan, arslandan kaçar gibi kaç!” (Buhari, Tıb 19) buyurmuştur. Safer ayına has özel bir dua veya ibadet şekli de yoktur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in yaptığı günlük ibadet ve dualar, bu ayda da yapılır. (Geniş bilgi için Türkiye Diyanet Vakfı, İslam Ansiklopedisi'nin "Safer" maddesine (XXXV/ ) ve Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü'ne (M.E.B. İst. 1993, III/89-90) bakabilirsiniz.)

31 Safer ayı, cahiliye Arapları tarafından uğursuz ay olarak tanınıyor ve bu ayda umre yapmak büyük günahlardan sayılıyordu. Resûlullah (sav) ise “Umre her zaman helâldir!” (Buhari, Hac, H. No:777) buyurarak bu aya atfedilen uğursuzluk inancını kırmıştı. Ama ne yazık ki; bu ayda akdedilen nikâhların uzun ömürlü olmayacağı, bu ayda yapılan faaliyetlerin sonuçsuz kalacağı, bu ayda başlanılan işlerin uğursuzlukla biteceği tarzındaki inançların, cahiliye Araplarından beri halk arasında yer yer varlığını sürdüre gelen hurafelerden olduğunu görüyoruz. Ebû Hüreyre’nin (ra) rivâyetiyle Resûlullah (sav) Efendimiz şöyle buyurmuştur: "İslâm'da taşe'üm (uğursuz sayma, kötüye yorma) yoktur; en iyisi tefe'ül (iyiye yorma) dır." (Buharî, Tıb, 54) Böylece buu zararlı anlayışın İslam'da bulunmadığını ifade etmiştir. Diğer bir hadiste ise şöyle buyurmuştur: "Eşya da uğursuzluk yoktur, Safer ayında uğursuzluk yoktur, baykuşun ötmesinde bir uğursuzluk yoktur." (Müslim, Selâm, 102)

32 Bela ve musibetlere karşı peygamberimizin şu duasını yapabiliriz
''Allahümme inni es'eluke'l-'afiyete fi'd-dünya ve'l-ahirati. Allahümme inni es'elüke'l-'afve ve2l-afiyete fi din ve dünyaye ve ehli ve mali. Allahümme'stür 'avrati ve amin rav'ati. Allahümme'hfazni min beyni yedeyye ve min halfi ve 'an yemini ve an şimali ve min fevki. Ve e'uzü bi'azametike en üğtale min tahti.'' ANLAMI: Allahım! Senden dünya ve ahirette sağlık ve esenlik istiyorum. Allahım! Senden dinimde, dünyamda, ailemde ve malımda af ve afiyet istiyorum. Allahım! Eksiklerimi, kusurlarımı ve ayıplarımı ört, korku ve endişelerimi güvene ve huzura çevir. Allahım! Ben önümden, arkamdan, sağımdan, solumdan ve üstümden (gelebilecek her türlü bela ve musibete karşı) muhafaza eyle. Altından kahrına uğramaktan (depremden) senin azametine sığınırım. (Ebu Davud,Edeb,110;İbn Mace,Dua,14)

33 04.01.2016 SAKARYA İL MÜFTÜLÜĞÜ BELA ve MUSİBETLER KONUSU VAAZ VE SUNUM ÇALIŞMASI SELAM VE DUA İLE


"ADAPAZARI İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları