Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

DUYGUSAL GELİŞİM.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "DUYGUSAL GELİŞİM."— Sunum transkripti:

1 DUYGUSAL GELİŞİM

2 Duygu Nedir? Belirli nesne, olay yada kişilerin bireyin iç dünyasında uyandırdığı izlenimler olarak tanımlanır. İnsan, hayatı boyunca çevreden gelen uyarıcıların etkisiyle çeşitli duyguları yaşar. Birey sosyal çevre ile etkileşim içindeyken az ya da çok haz ve elem duyguları içindedir. Çocukların fizyolojik ve psikolojik ihtiyaçlarının karşılanması ya da karşılanmaması onlarda bazı duyguların oluşmasına neden olur.

3 Bebeklerin Duygu Tepkileri
Yaşamın ilk günlerinde altı değiştirilen, karnı doyurulan bebek haz duyar. Ancak büyümeyle birlikte sadece fiziksel ihtiyaçlarının karşılanması haz duyması için yeterli değildir. Çocuk; annesinin kucağında olmak, sevilmek, okşanmak, annesinin sıcaklığını hissetmek ister. Görüldüğü gibi duygular, birey olmanın en önemli unsurudur. Bütün insanların, yeni doğmuş bebeklerin bile duyguları vardır. Sosyalleşmenin olabilmesi için duygular temel rolü üstlenir. Bu yüzden duygular, yaşama uyum sağlama fonksiyonlarıdır

4 Duygu Türleri Gülme, ilk duygusal tepkilerdendir. Bebeğin ilk günlerdeki gülümsemesi, yüz kaslarının belli bir duruma gelmesidir ve bu gülümsemeler bir reflekstir haftalık bir bebek, uyurken ten temasında bulunulduğunda gülerken daha ileriki zamanlarda birtakım uyarıcılara gülme tepkisi verir. Bebek, ilk aylarda insan yüzüne gülümser. Daha çok alışkın olduğu annesi, babası ya da kendisine bakan kişiye güler. Sekiz haftalık bir bebek, annesini gördüğü zaman mutluluk ifadesi verir. Çünkü annesiyle arasında çok farklı bir duygusal bağ kurulmuştur. Bu bağ, bebeğin güven duygusunun gelişmesine çok önemli katkıda bulunur. Ayrıca bebeğin süt çağı döneminde olması annesi ile sürekli ten temasında bulunması aralarındaki bağı daha da geliştirir.

5 5-9 aylık olan bebekler, tanımadığı kişilere tepki gösterir
5-9 aylık olan bebekler, tanımadığı kişilere tepki gösterir. Çocuk, tanıdığı ve bildiği yüzlere olumlu tepki verirken; tanımadığı yabancı insanlara karşı olumsuz tepki verir. Çocuk, büyüdükçe tepkileri de farklılık gösterir. Erken çocukluk döneminde çocuğun gülmesi bilinçlidir. Bu dönemde çocuklar, en çok başkalarının gülmesine, ani sevinçler, hayal kırıklığı ve mahcubiyet gibi durumlarda güler. Erken çocukluk döneminde çocuğun birtakım becerileri kazanmasında öğretmen, arkadaş ve yetişkinlerin olumlu tepkileri güven duygusunu geliştirirken; becerilerin kazanılmamış olması güven duygusunu kaybetmesine neden olabilir. Çocuk, bu duyguyla alay ederek gülebilir.

6 Erken çocukluk döneminde gülme en çok çocukların oyununda görülür
Erken çocukluk döneminde gülme en çok çocukların oyununda görülür. Bu durum, onlarda mizah duygularının gelişmiş olmasından kaynaklanır. Ergenlik dönemi öncesinde gülme, daha çok argo konuşmalara, esprilere, cinsellik, aile ve okuldaki yasaklar üzerinedir. Duyguların yoğunluğundaki artış ve duygulardaki istikrarsızlıktan dolayı ani kahkahalar sessizliğe dönüşebilir.

7 Korku, bir tehlike karşısında duyulan tepkidir
Korku, bir tehlike karşısında duyulan tepkidir. Organizmayı koruma içgüdüsüne bağlı olarak ortaya çıkar ve gelişir. Birey, organizmanın tehlikede olduğunu hissettiği anda korkmaya başlar. Çocuk, korktuğu anda bazı tepkilerde bulunur. Bunlar korktuğu şeyden kaçma, çığlık atma, gözlerini kapatma, olduğu yerde sinme veya ağlamaktır. Korkuların temelinde yatan, güvensizlik duygusudur. Bu nedenle çocuklar, korktuklarında siner, kaçar ya da annelerine sarılırlar. Güveni çocuğa sağlayacak kişiler öncelikle anne-baba ve çevredeki diğer yetişkinlerdir. Bu nedenle anne-babanın çok sert olması ya da dayak atması çocukta korku yaratır. Anne babadan ayrı düşme, ortalıkta kalma korkusu çocuğun güvenini sarsar, tedirgin eder.

8 Korkuların büyük çoğunluğu, öğrenme sonucu ortaya çıkar
Korkuların büyük çoğunluğu, öğrenme sonucu ortaya çıkar. Öğrenme, yaşantı ve yanlış yönlendirmelerle bağlantılıdır. Yetişkinin, çocuğun yanında korku ve kaygılarını belirtmesi çocuğun onu hissetmesine neden olabilir. Korkunun oluşumu çevredeki koşullara, uyarıcının veriliş biçimine geçmiş yaşantılara o andaki fizyolojik ve psikolojik durumuna bağlıdır. Zekâ cinsiyet sosyoekonomik statü, sosyal ilişkiler, fizyolojik koşullar, kişilik yapısı korkunun çocukta oluşmasını etkileyen faktörlerdir.

9 Bebek; yabancı yüzlere, ani sese ve düşme tehlikesine tepki gösterir
Bebek; yabancı yüzlere, ani sese ve düşme tehlikesine tepki gösterir. Birinci yılın sonunda çocuk, kendince birtakım nesnelerden, belli kişilerden ve olaylardan korkar. ,Yaşla birlikte çocukların korkularında artmalar görülür yaşları arasında çocuklar; ani ve yüksek ses, gök gürültüsü, deprem, karanlık, dilenci, hayalinde canlandırdığı yaratıklar ve yalnız kalmaktan korkarlar. Bu dönemde, somut şeylerden olduğu kadar soyut düşünceden de korkarlar. ,Erken çocukluk döneminin sonundan itibaren 12 yaşına kadar korkular azalır. Okul çağındaki çocuklar silah, kesici aletler, yangın, kendilerine zarar verebilecek hayvanlardan korkarlar. Ayrıca sosyal ilişkilerinde küçük düşme, alay edilme, yaptığı herhangi bir işte başarısız olmaktan da korkarlar.

10 Öfke, herhangi bir isteğin engele uğramasından dolayı ortaya çıkan olumsuz duygudur. Bu olumsuz duygu karşısında çocuk gerilir, kendini sıkar, dişlerini gıcırdatır, tepinir, ağlar etrafa saldırır veya küskünlük tepkisi gösterir. Öfke, yaşla birlikte paralel olarak artmaktadır. Üç yaşına kadar çocuklar en çok oynadığı oyuncağın elinden alınması ya da oyunundan alıkonulması, temizlik, yemek yeme, tuvalet eğitimi, odada yalnız bırakmak, uyku, giyinme, soyunma gibi durumlarda öfke tepkisi gösterir.

11 Erken çocukluk döneminden okul çağına geçişte öfke uyandıran durumlar artar. Yaptığı herhangi bir faaliyete son verdirilmesi, sürekli tenkit edilmesi, akranlarıyla kıyaslanması, sık uyarı ve tembihlerde bulunulması çocuğu öfkelendirir. Bu tepkilerini çevrelerine yansıtırken küçük çocuklara göre çok daha fazla kontrollüdürler

12 Üç yaşından sonraki dönemde öfke küskünlükle ifade edilir
Üç yaşından sonraki dönemde öfke küskünlükle ifade edilir. Öfke nedenleri daha çok sosyal olaylardır. Bu dönemde çocuklar arkadaşlarına, konulan kurallara, annesine, kardeşlerine öfkelenir. Böyle durumlarda anne-baba olarak sürekli yasaklar koymak, nedenini açıklamadan her şeye kızmak çocuğu daha da fazla öfkelendirir. Öfkeyi ortaya çıkaran nedenler arasında anne-baba tutumları önemli bir yer tutmaktadır.

13 Duygusal Gelişimin Yaşlara Göre Aşamaları

14 1. aşama: duyularla öğrenme ( 0-3 Ay)
İlk gelişimsel aşama, bedenin tepkileri kadar yaşamın mükemmel duyularını düzenlemeyi içerir İşitme, görme, koklama ve dokunma duyuları ortaya çıkmaya başlar. 2. aşama : bireysellik ve iletişim (2-7 Ay) Bebeğe çevresinde olan durumlara dikkat etmesi için fırsat verildiğinde sessiz kalma yeteneğini kazanır.

15 3. aşama : amaçlı iletişim başlaması ( 3-10 ay )
Ebeveyn ve çocuk arasında kelimelerden çok, jest ve mimiklerle kurulmuş olan diyaloglar oluşmaya başlar. 4. aşama :. amaç ve etkileşim (9-18 ay) Çocuğun amaçlı eylemelrinde duyu ve duyguları birleştiğinde gelişimin dördüncü aşamasında ilerleme görülür.

16 5. aşama : imgeler , düşünceler ve semboller ( 18-36 )
İstekelr ev arzular çoklu duygusal imgeler tarafından betimlenebilir. 6. aşama : dygusal düşünme : ( ay ) Yetişkin günlüm yaşamdaki değişimleri ve dramatik oyun arasındaki sembolik ifadeleri yanıtladığında çocuk, kendisi ve diğerlerinin düşünceleri arasında köprüler kurmaya başlar.

17 DUYGUSAL GELİŞİM KURAMLARI

18 FREUD’A GÖRE GELİŞİM SÜRECİ PSİKANALİTİK KURAM
Topografik Kuram a. Bilinç: Farkında olunan algı, düşünce, duygu ve davranışların bulunduğu alandır. b. Bilinç Öncesi: Kısmen farkında olunan algı, düşünce, duygu ve davranışların bulunduğu alandır. c. Bilinç Dışı: Farkında olunması çok güç veya imkansız olan algı, düşünce, duygu ve davranışların nulunduğu alandır.

19 2. Yapısal Kuram İd: Doğuşltan gelen dürtü ve arzuları kapsamaktadır. Haz ilkesine göre hareket eder. Ego: Kişiliğin mantıklı düşünebilen ve gerçekçi değerlendirme yapabilen bölümüdür. İd ile süper egonun çatışan isteklerini uzlaştırmaya çalışır. Süperego: Bireye aile ve toplum tarafından aktarılan değerleri, ahlaki kuralları ve gelenekleri temsil eder.

20 3. Psikoseksüel Kuram Oral Dönem: Haz odağının azğız bölgesi olduğu bu dönemde, bebeğin özellikle beslenme ihtiyacının zamanında ve yeterince giderilmesi önemlidir. Anal Dönem: Tuvalet eğitiminin ön plana çıktığı bu dönemde, aşırı baskı veya aşırı gevşek bir eğitim kişilik gelişimi üzerinde önemli etki yaratmaktadır.

21 Fallik Dönem: Cinsiyet farklılıklarının öğrenildiği bu dönemde çocuk, karşı cins ebeveynine aşırı yakınlık göstermektedir. Latent ( Gizil ) Dönem: Cinsel drtülerin bastırıldığı bu dönemde çocuk, enerjisini oyun oynamaya ve ders çalışma gibi aktivitelere yönlendirir. Genital Dönem: Ergenlik sürecine denk gelen bu dönemde, karşı cinsle kurulacak ilişkilerde başarı sağlanması kişilik gelişimi açısından oldukça önemlidir.

22 ERİKSON’A GÖRE KİŞİLİK GELİŞİMİ ( PSİKOSOSYAL GELİŞİM KURAMI
1. Temel Güvene Karşı Güvensizlik ( 0-2 yaş ) Bebeklik dönemine denk gelen bu yaşlarda anne bebeğini yeterince besler,ona sevgi ve ilgi gösterirse bebek kendini güvende ve rahat hissedecektir. Bu durumda bebekte temel güven çekirdeği oluşacaktır. 2. Özerkliğe Karşı Kuşku ve Utanç 2-4 yaş ) Bu dönem de çocuğun yürümeye ve konuşmaya başlaması ile annesine olan bağımlılığında azalma olur. Fiziksel olgunlaşmaya bağlı olarak çocuk özerk bir biçimde davranmaya ve bu bağımsız eylemelrinden zevk almaya başlar.

23 3. Girişimciliğe Karşı Suçluluk ( 4-6 yaş )
Bu dönemde çocuğun çevresinde olanlara duyarlılığı daha da artar.Çevresinde gelişen olayları anlayabilmek için sık sık sorular sorar. Çocuğu sorduğu sorular yüzünden azarlamak, araştırma çabalarının önüne geçmek çocuktaki girişimcilik duygusunu köreltecek ve çocuğun suçluluk duymasına neden olacaktır.

24 4. Çalışma ve Başarılı Olmaya Karşı Aşağılık / Yetersizlik Duygusu ( 6-12 Yaş )
Bu dönemde okula başlayan çocuk için oyun oynamak eski çekiciliğini yitirmiştir. Bunun yerini bir şeyler üretmek, yaptığı işlerde başarılı olmak isteği almaya başlamıştır. 5. Kimliğe Karşı Kimlik Kargaşası ( yaş) Ergenlik yıllarında yaşanan psikososyal karmaşa ise kimlik kazanmaya karşı kimlik bocalamasıdır. Erikson, kimlik kazanmayı, kimliğe yönelik olumlu bir tutum geliştirme olarak tanımlamakta ve psikososyal olarak kişinin kendini iyi hissetmesi ile açıklamaktadır.

25 6. Yakınlığa Karşı Yalıtılmışlık ( 18-30 Yaş )
Genç yetişkinlik döneminde başkaları ile yakın ilişkiler kurabilme yeteneğinin kazanılmış olması gerekir. Genç bu yeteneği kazanmış ise karşı cinsle ilişkilr kurup bir aile sahibi olmaya doğru yönelir. 7. Üretkenliğe Karşı Durgunluk ( Yaş ) Bu karmaşa ise yetişkinlik yıllarında yaşanmaktadır. Yetişkin, gerek iş gerek aile hayatında üreticilik işlevini yerine getiremiyecek olursa içine kapanarak durgunluğun hakim olduğu bir yaşam sürer.

26 8. Ego ( Benlik ) Bütünlüğüne Karşı Umutsuzluk ( 60 Yaş ve Sonrası )
Benlik kişinin kendisinin farkında oluşudur. Erikson’a göre benliğe en uygun yaşam biçimini bulabilen yani kendisinin farkında olan yaşlı bireyler bütünlük duygusuna sahip olurlar.

27 DUYGUSAL GELİŞİMİN TEMELLERİ
BAĞLANMA Bağlanma kuramını ilk çalışanlardan biri Bowlbly ' dir. Bağlanma davranışı , " bir kişinin korktuğunda , yorulduğunda ya da hasta olduğunda bir figürle ilişki kurmak ya da yakınlık aramak için duyduğu güçlü istek olarak " Bowlby ( 1973 ) tarafından tanımlanmıştır. Ainsworth vd. göre, kendisi ve özel biri arasında ya da hayvan ve insan arasında görünen bağdan etkilenmeyi bağlanma olarak tanımlamaktadır. Bağlanma davranışları başka bir bireyin diğer birey için yakınlık arama ve koruma olarak tanımlanabilir. Bağlanmaya katkıda bulunan bağlanma davranışları örnekleri; emme, yapışma, izleme, ağlama ve gülümsemedir.

28 Bağlanma kuramı Bowly'nin ismiyle çok sık düşünülmesine rağmen, ilk araştırmacıların çalışmalarından etkilendi. Bağlanma kuramı psikoanalitik, gelişim psikolojisi ve etolojiyi içeren birkaç disiplinin harika bir uyumudur. Etologlar, kuşlarda ve memelilerde doğduktan sonraki hareketlerini, grup yaşamını, güçlü bağlanma mekanizmalarını, incelediler. Bağlanma teorisi, Darwin ve Lorenz 'in etoloji kuramı, Freud' un psikoanalitik kuramı ve Erikson 'un psiko-sosyal kuramından etkilenmiştir

29 YABANCI DURUMU Birey ile kendisine en yakın kişi arasındaki duygusal bağlılık ilişkisi bağlanmadır. Güven duygusunu geliştirip duygusal yaşantıların düzenlenmesine yardımcı olarak duyguların ifade edilmesidir. Güvenli Bağlanma: Güven burada esastır. Sağlıklı bir duygusal bağlanmadır. Bağlanan bir bireye bağlanılan kişi tarafından çeşitli sorumluluklar verilmesi ve yabancı ortamları tanımasında onu cesaretlendirmesi ile bu bağlılık sağlıklı bir şekilde devam eder. Zaman zaman ayrı kalabilir çünkü onun tekrardan geri geleceğini bilir.

30 Güvensiz – Kaçınan Bağlanma: Dışarıdan oldukça bağımsız gözükürler
Güvensiz – Kaçınan Bağlanma: Dışarıdan oldukça bağımsız gözükürler. Anneleri onları bıraktığında bir tepki göstermezler ve sorun yaşamazlar. Anneleri tekrar ortama geldiğinde de bir tepki göstermezler. Güvensiz – Çelişkili (Kuşkulu) Bağlanma: Yabancı ortamlarda bağlandıkları kişiye sıkı sıkı sarılırlar, ondan ayrılmak istemezler. Bağlandıkları kimse yanından ayrılırsa aşırı endişelenirler. Döndüğünde ise çeşitli tepkiler verirler ya ona sarılır ya da iterler, onunla olmayı kabul etmezler. Düzensiz Dağınık Bağlanma: Çocuğun aynı anda birbiriyle çelişen davranışlar sergilemesidir.

31 Güvenli bağlanma:Bu bağlanma tarzına sahip bireyler, hem kendilerin hem de başkalarını olumlu görme eğilimindedirler. Yakın ilişkilere değer verirler, bu tür ilişkileri başlatmakta ve sürdürmekte başarılıdırlar. Ancak bu ilişkiler sırasında kişisel özerkliklerini yitirmemeyi de başarırırlar.

32 Kayıtsız bağlanma:Bu bağlanma tarzına sahip bireyler, kendilerini vede başkalarını olumsuz görme eğilimindedirler. Kimse ile kolay kolay yakın ilişki geliştirmezler. Başkalarına duydukları gereksinimi ve yakın ilişkilerin önemini reddederler.

33 Bu yapi çocukluk yillarinda gelisir
Bu yapi çocukluk yillarinda gelisir. Çocuk ihtiyaç duydugu güven, siginak vede sevkati anneden göremeyince, bu ihtiyaç duygusunu içinde en düsük dereceye indirmeyi basarir. Bu nedenle bu çocuklar sonraki yillarda kimsenin ilgisine güvenemez ve de kimse ile kolay yakin ilişki geliştirmezler. Ne baglanirlar ne de birilerinin kendilerine baglanmalara tahamül ederler.

34 Saplantılı bağlanma:Bu bağlanma türüne sahip bireyler kendilerine güvenmezlerken başkalarına güvenirler. Bunun nedeni ise başkalarının kendinden daha üstün olarak ve kendilerini daha değersiz görmeleridir. Korkulu/kaygılı bağlanma:Bu bağlanma tarzına sahip olanlar, hem benlik hem de başkaları modeli olumsuz olan bireylerdir. Kendilerine de başkalarına da güvenmezler.

35 bireyin; çocukluk yıllarında annesine aşırı bağlılığından kaynaklanan psikolojik bir problemdir. Çocuk annesinin sevgi, güven ve sefkatine ihtiyaç duydugu durumlarda annenin sabit ve sürekli bir güven alani kuramadigindan kaynaklanir. Çocuk annenin sevkatinden yoksun kalacagi korkusuyla annesine aşırı bağlılık duyar.

36 Güvenli Bağlanma - Secure Kayıtsız Bağlanma- Preoccupied Saplantılı Bağlanma - Dismissing Korkulu Bağlanma – Fearfu

37 BAĞLANMA KURAMI : ÖRNEK 1969’da Harlow ve Harlow tarafından yavru maymunlar üzerinde gerçekleştirilen bir dizi deney, bağlanmanın açlık ve benzeri temel gereksinimleri karşılamaya yönelik basit bir tepkiden ibaret olmadığını göstermiştir. Bu deneylerde, doğumdan hemen sonra anne maymun ayrılan yavru maymunlara her biri gerçek annenin farklı özelliklerinden bir tanesini sunan yapay anne maymun modelleri sunulmuştur: Yumuşak ve tüylü bir oyuncak maymun (süt verme ve hareket etme kabiliyeti yok), metal tellerden yapılmış, bir süt şişesi bağlanmış yapay maymun (süt, yumuşaklık, sıcaklık sunma kabiliyeti yok) ve hareket edebilen fakat süt ve yumuşaklık-sıcaklık sağlayamayan maymun modeli. Yavru maymunların sadece besin sağlayan anne maymun modeline değil, hareket ve yumuşaklık sunan anne maymun modellerine de ilgi gösterip zamanlarını onlarla geçirdikleri görülmüştür.

38 Besin sağlasa da, pasif olan anne maymun modeli yavrularda güven hissi uyandırmamış, gerçek anneyi modellemede tek başına yeterli olamamıştır. Gerçek maymunlarla iletişim kurmadan yetişen yavru maymunlar anormal davranışlar göstermiştir: Başka maymunlarla ilk karşılaşmalarında korkmuş ya da saldırganca davranmışlardır. Cinsel davranışlarında da anormallik görülmüştür. Bütün bunlar, erken yaşlarda anne ile kurulan bağın yavruların sosyal gelişimi için önemini göstermektedir.

39 ÜCRETSİZ SUNU VE SLAYT SİTENİZ


"DUYGUSAL GELİŞİM." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları