Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

ZİHİN DİNAMİĞİ Genel Sistem Analizi Teorisi Doç. Dr

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "ZİHİN DİNAMİĞİ Genel Sistem Analizi Teorisi Doç. Dr"— Sunum transkripti:

1 ZİHİN DİNAMİĞİ Genel Sistem Analizi Teorisi Doç. Dr
ZİHİN DİNAMİĞİ Genel Sistem Analizi Teorisi Doç.Dr. Sadık Türker (Kırklareli Üniversitesi, Felsefe Bölümü)

2 I. BÖLÜM DİNAMİK NEDİR?

3 DİNAMİK NEDİR? Ben neredeyim? Dünya nerede? Güneş sistemi nerede?
Samanyolu nerede? Nihai referans yoktur.

4 Araçlardaki Yolcular 1 Aynı hızda hareket halindeki iki araçtaki kişiler, başka bir müracaata sahip olmaksızın yalnızca birbirlerine bakarlarsa, hareket etmediklerini zannederler.

5

6 Araçlardaki Yolcular 2 Biri hareket halinde, öbürü yerinde duran araçlardaki kişiler, yalnızca birbirlerine bakarlarsa, her ikisi de hareket ettiklerini zannederler.

7 Dünyanın Sakinleri

8 İnsanlar, etraflarında gördükleri ağaç ve dağ gibi cisimlerin yer değiştirmediklerini düşünürler. Çünkü tıpkı otobüs örneğindeki gibi, dünyanın kendisi dışında müracaat aldıkları bir şey yoktur. Gerçekteyse dünya ve içindeki her şey, km/h hızla hareket etmektedir. Fakat dünya dışında bir müracaat noktası alınmadığında bu hareket ve hız, fark edilemez.

9 Neredeyim? Neredeyim? gibi basit görünen bir sorunun cevabı, kesin olarak verilemez. Her şey, başka bir şeye göre bir yerdedir. Öyleyse uzamla ilgili bütün soruların cevabı görelidir (izafi).

10 BİLGİ NEDİR, NASIL OLUŞUR?
II. BÖLÜM BİLGİ NEDİR, NASIL OLUŞUR?

11 İnsan Niçin Bilgilenmek İster?
Dünyadaki gelmiş geçmiş bütün kültürlerde niçin bir tedavi kurumu var olmuştur?

12

13

14

15 Çünkü her insan hastalanır.
Hastalık evrenseldir.

16 İnsan Niçin Bilgilenmek İster?
Bir sorunu çözmek Bir fayda sağlamak Bir ihtiyacı gidermek

17 CERN’deki Araştırmanın Çıkış Noktası Nedir?

18 Enerji ihtiyacını karşılamak.
Daha gelişmiş nükleer silahlar yapmak. 3) İnsanın, evrenin nasıl oluştuğuna ilişkin merakını gidermek.

19 İnsan Nasıl Bilgi Oluşturur?
Bilgi oluşturma, bir masabaşı etkinliği değildir. Bilgi, ben—ben-değil etkileşimiyle oluşur. İnsanlar, sırf kavram kombinasyonlarıyla, teorik etkinlik olsun diye bilgi oluşturmazlar. Bilginin oluşumu ve gelişimi somut nedenlere bağlıdır; bilginin tarihi de bu nedenlere göre açıklanır.

20 Kimya Neden 18inci Yüzyılda Kuruldu?
Modern iktisat biliminin kurucusu Adam Smith, metafizik yüzyıllardır var olduğu halde kimya gibi önemli bir bilimin, kurulmak için neden 18inci yüzyıla kadar beklediğini sorar.

21 Sanayi Devrimi’nin ihtiyaçlarını karşılamak için.

22 Bilginin Oluşma Noktaları Nelerdir?
Eski Arap kültüründe deveye ilişkin neden 200’den fazla ad vardır?

23 Çöl ortamında ulaşımla ilgili ihtiyaç ve fayda, Arapların ilgisini deve üzerinde yoğunlaştırmıştır.

24

25 Eski toplumlar için at ve deve neden önemliyse, modern toplumlar için kara, deniz ve hava ulaşım araçları aynı nedenle önemlidir.

26 Amerika Neden Avrupalılarca Keşfedilmiştir?
“Amerika, neden 15inci yüzyıl sonlarına doğru keşfedilmiştir? Bunu kısa cevabı, paradoksal bir iddia ile şöyle olacaktır: Columbus 1492de veya dolayında Amerika’yı keşfetmiştir, çünkü Türkler engelleyici ve yıkıcı bir millettir. (…) Ortaçağın Doğudan Batıya ve Batıdan Doğuya giden büyük ticaret yolları Doğu Akdeniz’den geçiyordu. Şimdi, Doğu Akdeniz, Bizans İmparatorluğu, İtalyanlar ile kültürlü ve müsamahalı bir toplum olan Araplarca paylaşıldığı sürece bir sorun yoktu. Fakat 14üncü yüzyıl boyunca ve 15inci yüzyıl başlarında, engelleyici ve yıkıcı bir ırk olan Türkler, bu ticaret yollarını ele geçirdiler. Batı Avrupa, cendereyi hissetmeye başladı; ticaretin aktığı damarlar tıkanmıştı. Böylece bilerek veya bilmeyerek insanlar, engellenen iletişimin yeniden kurulabileceği Doğuya giden yeni yollar aramaya başladı.” (Pollard, A.F Factors in Modern History, 2. bsk, Londra: Constable and Co., s )

27

28 Öyleyse Amerika’nın keşfi, hatta Pollard’ın deyişiyle bütün olarak modern Batı medeniyetinin oluşumu, belirli bir sorunun veya sorun yumağının çözümü olarak ortaya çıkmış sonuçtur.

29 İnsan Aklı Evrensel Midir?
Eskiçağ’dan beri çoğu filozof, insan aklının, evrenin sırrına vakıf olabileceğine inanmıştır. Böylece felsefe, tanrıca evrensel düşünebilmektir. Bu niteliğe sahip bilgiler de evrensel ve zorunludur. Schopenhauer’ın belirttiği gibi akıl, çoğunlukla sorunlar veya ihtiyaçlarla harekete geçen bir yetidir. Sorun ve ihtiyaçlar, gerek teorik gerekse pratik bütün insan etkinliklerini, hiç değilse resmin büyük bölümünü açıklayabilecek güçtedir.

30 Dikkatin ve tecrübenin yoğunlaştığı noktalarda bilgi oluşmaya başlar.
Bir birey veya toplum için sorun yoksa, çözüm de yoktur. Ancak çözümsüzlük, bir sorunun var olmadığını değil, algılanmadığının veya doğru algılanmadığının göstergesidir. Bilginin oluşması için bireyin belirli bir şeye ilgi duyması, dikkatini onun üzerine yoğunlaştırması ve o şeyle ilgili olabildiğince fazla tecrübe kazanması gerekir. Kavramlaşmamış tecrübeler, kültürün dimağında kaybolur. Kavramlaşmış tecrübeler, benin bir parçasıdır; ben, bu kavramlar çerçevesinde dünyayı algılar.

31 Malumat ve Bilgi Bütün bilgiler malumatlardan oluşur, fakat bilgi malumat değildir. Malumat, bütünle bağıntısı kopuk, sorun çözmeyen bilgidir. Bilgi, bütünle bağıntılı, sorun/ihtiyaç/fayda odaklı malumatlar sistemidir.

32 Sorun/İhtiyaç/Fayda Sorun/İhtiyaç/Fayda, pratikten teoriğe doğru gelişir. Bütün teorik ihtiyaçlar ve sorunların altında pratik olanlar yer alır. Tıptaki gibi bazı bilgilerde teorik ve pratik fayda birbirinden ayrılamaz. Matematik gibi bilimlerdeyse teorik bilginin itici gücü, pratik ihtiyaçlar ve sorunlardır.

33 “Bilim için bilim” Doğru mu?
Bilim ve düşünce tarihçileri, bilginin doğuşunun ve gelişiminin, çoğunlukla bilimsel veya felsefi merakla birlikte başladığına inanırlar. Örgün öğretim programlarında bilginin oluşumu ve gelişimi ısrarla “bilim için bilim” ve “sanat için sanat” sloganlarıyla açıklanır. Peki bu, doğru mudur?

34 Modern Bilimlerin Oluşumu
“Evet Renaissance’la birlikte dünya görüşü değişmiş, bir çok alanda ilerlemeler ortaya çıkmıştır ama bunun nedeni salt bilimsel çerçevede, bilim adamlarının meraklarına bağlı buluşları ile açıklanacak gibi değildir. (…) Modern bilimler Batılı toplumların Avrupa dışına açılmaları sırasında karşılaştıkları güçlüklerin –özellikle denizcilikte– giderilmesi amacıyla ortaya konan buluş ve uygulamaların varlığına dayalı olarak ortaya çıkmışlar ve Batı’nın elde ettiği başarıların bu bilimlerin bir sonucu olduğu şeklinde değerlendirmelere yol açmışlardır. Bu bakımdan modern bilimlerin ortaya çıkışını sadece belli kişilerin bazı konulara duyduğu merakla açıklamak mümkün değildir.” Tuna, Korkut Batılı Bilginin Eleştirisi Üzerine, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Yayınları 3747, İstanbul: Edebiyat Fakültesi Basımevi, s

35 Bilimsel Bilginin Toplumsal ve İktisadi Temelleri
“Bilimi, kendi iç mantığının gücüyle her şeyi yiyip tüketerek [beslenen] bir canavar gibi düşünemeyiz. Bilimsel bilginin yöneldiği yolu denetleyip şekillendirebiliriz, dolayısıyla bilimsel bilgiyi de denetleyip şekillendirebiliriz. Emin olunmalıdır ki, bir bilim insanının [içerisinde bulunduğu] kişisel şartlar ile geliştirme kabiliyetinde olduğu ilgilerin, onun elde edeceği şey üzerinde bir etkisi vardır. Daha da önemlisi, bu etkiyi şekillendirecek güçlü toplumsal, iktisadi ve siyasi şartlar bulunmaktadır. Bu anlamda bildiğimiz şey, toplumsal ve iktisadi güçler tarafından etkilenmiş, hatta belki de belirlenmiştir. Bilimsel bilginin konusu olabilecek sayısız şey vardır, fakat bunların [sadece] bir kısmı [mevcut] bilimsel bilginin konusu olmuştur. Toplumsal ve iktisadi itibarlarsa, bu kısmın tayin olunmasında etkili olmuştur. Bu anlamda bilimsel bilgi, ‘toplumsal olarak inşa edilmiştir’. Bununla birlikte bildiğimiz şey, doğru olandır; öte yandan görünüşte bu, ne tür toplumsal güçlerin yönlendirdiğinden ziyade olayların nasıl olup bittiği meselesidir.” Gower, Barry Scientific Method: A Historical and Philosophical Perspective, Londra: Routledge, s. 3.

36 Bilimde İstatistiksel Mekaniğin Doğuş Sebebi
“Atomlar ve boşluk teorisi bizi, tamsayılar ile belirli orantılara daha fazla önem vermeye sevkeder. Fakat dinamiğin ilkerini, uçsuz bucaksız sayıda atomlara uygularken yetilerimizin sınırı, her bir atomun kesin tarihini ifade etme teşebbüsünden alıkoyarak, görülebilecek kadar çok sayıda bir gurup atomun ortalama şartlarını tahmin etmekle yetinmeye zorlar. Gerçek cisimlerin özelliklerini incelemenin günümüz bilgisindeki yegane yöntemi olan ve istatistiksel yöntem diye adlandırdığım atom guruplarıyla çalışmanın bu yöntemi, mutlak dinamik ilkelerden vazgeçmeyi ve ihtimaliyet teorisine ait matematik yöntemlerin benimsenmesini içerir. Muhtemeldir ki, bu yöntemin uygulanmasıyla, şimdilik pek az bilinen ve zihinlerimizin aşina olmadığı önemli sonuçlar elde edilecektir. Bilimin gerçek tarihi daha farklı olsaydı ve bize en tanıdık görünen bilimsel doktrinler bu şekilde ifade edilmiş olsalardı, kendiliğinden apaçık belirli bir tür şartlılığın varlığını anlayabilmemiz ve felsefi zorunluluk doktrinine sadece bir safsata gibi bakabilmemiz mümkün olurdu.” Maxwell, James Clerk The Scientific Papers of James Clerk Maxwell, ed. N.W. Niven, 2 c, Cambridge: Cambridge University Press, II, s. 253.

37 ZİHİN DİNAMİĞİNİN İLKELERİ NELERDİR?
III. BÖLÜM ZİHİN DİNAMİĞİNİN İLKELERİ NELERDİR?

38 Ben ve Ben-değil Ben Ben-değil Bilgi, ben ile ben-değil arasındaki etkileşim sürecidir.

39 ÖRNEK: Avrupa’da Modernizmin oluşmasına yol açan etkiler

40 Ben-değil’den Kaynaklanan Etkiler
Doğal etkileşim Kültürel etkileşim

41 Doğal Etkileşim Birey veya kültürün içerisinde yaşadığı duyusal gerçeklik tarafından gelen etkilerdir. Bu etkiler, öznel süreçler tarafından süzülür. Dolayısıyla benin doğada gördüğü şey, kendi yapısınca önceden belirlenmiş, görebileceği şeydir. Bu durum, ancak, birey veya kültür, bir sorunla karşılaştığında değişebilir. Sorunun çözüm tarzı, kültürel etkileşim bulunmadığı sürece, bendeki süreçlerden doğrusal bir şekilde türetilir.

42 Doğrusal Süreç örneği: Batı Kültüründe Üçleme (Trichotomy)
Din (Hıristiyanlık): Baba, Oğul ve Kutsal Ruh, birdeki üçlük ve üçteki birliktir. Klasik Mantık: Kıyas, küçük, orta ve büyük üç kavram arasındaki birliktir. Euclides Geometrisi: Matematik uzay, üç boyutludur. Modern Sanat: Resim sanatında üç temel renk vardır: kırmızı, sarı, mavi. Üç Hal Yasası: insan zihni, teolojik, metafizik ve pozitif hallerden geçerek gelişim gösterir. (A. Comte)

43 Doğrusal Olmayan Gelişmeler
Doğrusal gelişmeler, bireyde veya kültürde, bende bulunan önceki süreçlerden mütecanis (homogeneous) olarak türetmek anlamına gelir. Birey veya kültürdeki doğrusal olmayan düşünceler veya gelişmeler, ben ile ben-değil arasında doğal değil, kültürel bir etkileşim bulunduğunu gösterir. Çünkü ortaya çıkan gelişmeler, bende bulunan önceki süreçlerle mütecanis değildir.

44 Örnek: Klasik ve Modern Mekanik
Bilim tarihi metinleri, modern bilimin, Helen felsefesinin 15inci yüzyılda Avrupa’da yeniden keşfedilmesiyle doğduğunu söylerler. Gerçek böyle olsaydı, Descartes ve Newton gibi modern filozoflar, cismi neyin harekete geçirdiğini araştırarak, Aristoteles gibi İlk Hareket Ettirici fikrine ulaşırlardı. Onlar, tam tersine, cisimlerin doğaları gereği hareket halinde olduklarını kabul etmişlerdir ve bu kabul, bir bakıma Avrupa’da Tanrı (=İlk Hareket Ettirici ) fikrinin reddedilmesi sonucunu doğurmuştur. Öyleyse modern mekaniğin temel fikri, Helen kaynaklı değildir.

45 Kültürel Etkileşim Yolları
Savaşlar Ticaret Göçler Akrabalık ilişkileri Din yayma faaliyetleri İletişim araçları

46 Modern Avrupa’nın Gelişimi
“Avrupa’nın bir yandan kanlı-bıçaklı düşman olduğu Müslümanlarla, öte yandan sıkı iktisadî ilişkiler kurarak, geniş çıkarlar sağlaması, örneğin, Doğu’nun dokumacılık zenaatını öğrenip, bu türdeki endüstrinin mayasını kurması, hattâ İslâm şehirlerinin esnaflık, pazarlama ve benzeri düzenlerinin tıpkılarını İtalya’dan kuzeye doğru bütün Katolik Hıristiyan ülkelerine yayması, hiç şüphe yok ki, Lübnan-Suriye kıyılarında, geçici bir süre için de olsa, kurulabilmiş olan ‘Latin preslikleri’ İtalyan ticaretçileri eliyle olmuştu. Batı Hıristiyanlığı kendisininkinden çok üstün olan Müslüman uygarlığını gene bu kavgalı-gürültülü ilişkiler döneminde aldı ve onu ilerleterek, bugünkü çağdaş uygarlığına o yoldan ulaştı. (…) Aksine, Moğolların hemen bütün Asya’yı birleştirmiş bulunan siyasî hâkimiyetleri, Avrupalıların Uzakdoğu’ya kadar olan bütün Eski Dünya ülkelerine kolayca girip çıkmaları olanağını yarattığı için, Batı’nın iktisadî genişlemesine az yardım etmedi. Sözün kısası, Batılılar, Moğol yayılmasından hem ticarî çıkar sağladılar, hem de rakipleri olan Müslümanların ezilmeleri işlerine yaradı. Haçlı Savaşları ne kadar kanlı geçmiş olursa olsun, Batı ile Doğu’yu yeniden kültürel ve ekonomik ilişkiler kurmaya yönelttiği için, hele Batılı Hıristiyan dünyası bu yoldan şimdiki çağdaş uygarlığını yaratacağı bir ortama girmiş oldu.” (Akdağ, Mustafa Türkiye’nin İktisadi ve İçtimai Tarihi, 2 c, İstanbul: Cem Yay., II, s )

47 Moğol İstilasıyla ilgili Sorulmayanlar
İstila neden başlamıştır? İstila, neden Polonya sınırlarında durmuştur?

48 Moğol İstilasının Sebepleri Nelerdir?
Müslümanlarla karşılaştıktan kısa bir süre sonra, Avrupalılar arasında Doğu’dan Hıristiyan bir müttefiğin, bir kahramanın yardıma geleceğine dair söylentiler ve beklentiler vardı. Avrupa’daki bu inanç, elbette bir ayin duası olarak kalmamış, üzerinde çoktan çalışılmaya başlanmıştı. Bu çalışmaların sonucunda pek çok Moğol kabilesi, 7inci yüzyıldan beri Nesturi Hıristiyanlığını kabul etmişti. Temuçin zamanındaki yirmi kabileden dokuzu Hıristiyan’dı. Cengiz han zamanına varıncaya kadar, Hıristiyan prenseslerle evlenen Moğol hanları ve etrafındaki pek çok yetkili Hıristiyan’dı. Bu din ve akrabalık ilişkileri sonucunda bir Moğol-Frank ittifakı (Franco-Mongol alliance), Haçlı savaşları başladığında çoktan sağlanmıştı. Hıristiyanlar arasında yaygınlaşan bu kahraman beklentisi, 12inci yüzyılda Presbyter Johannes’in kaleminden çıkan bir mektupla, Doğu’daki düşmanlarla savaşan ve Hıristiyanları tek çatı altında toplayan hayali bir Hıristiyan krallığı efsanesine dönüşmüştü. Efsanedeki kral David, IIinci Frederick’in haçlı ordusuna birlikleriyle destek vererek İslam’ı ortadan kaldıran Cengiz Han’dan ( ) başkası değildi. Bu efsane Avrupa’da 17inci yüzyıla kadar yaşadı. Efsanenin sona ermesi, Avrupa’nın siyasi ve iktisadi kurtuluşunun, Doğu’dan kaynaklanmakla birlikte efsanevi bir Hıristiyan krallığından gelmemesinin büyük bir payı vardır. Efsanenin sona eriş nedeni, aynı zamanda Avrupa’da dünyacılığın (secularism) gelişimini de açıklamaktadır.

49 Moğollar Hıristiyanlarla dindaş, Moğol hanları Avrupalılarla akrabadırlar. Moğol hanları, Mısır ve İslam devletlerine karşı Hıristiyan Batıyı doğal müttefik olarak görmüşlerdir. 1258de İslam’ın kalbi Abbasi imparatorluğunu yıkan Moğol istilası, ermeni vakanüvist Kantzag’lı Kirakos’un belirttiği gibi 515 yıl boyunca bölgede kan döküp kötülük saçan Müslümanlara uygulanan bir Hıristiyan intikamıdır. (Dawson, Christopher The Mongol Mission, New York: Sheed and Ward, s. xxvi-xxvii)

50 Ben Nedir?

51 Benleşme Kavramlaşan her tecrübe benleşir.
Hiçbir ben, asla saf değildir. Bu yüzden ben, yalnızca izafi olarak tanımlanabilir.

52 Bendeki Ben Beni bende demen bende değilim
Bir ben vardır bende benden içeri. Yunus Emre

53 Ben, yargıda bulunan, inanan özdür.
Bununla birlikte ben, ben-değil algısına verilen tepkiler tarafından belirlenir. Ben sürekli olarak değişir ve gelişir. Ben-değil algısına verilen tepkiler, benleşmiş etkilere göre belirlenir. İnancın konusu olan her şey, ben-değildir.

54 Zihin Dinamiğinde Bilginin Tanımı
Bendeki bilgi, ben-değilin algısına göredir. Ben-değilin algısına göre bilgi değişir. Ben-değilin algısı, bendeki süreçlere göre değişebilir.

55 Sonuç Ben-değilden etkilenmediği sürece, ben inandığı şeye inanmaya, düşündüğü şeyi düşünmeye, yaptığı şeyi yapmaya devam eder. Bendeki her değişim, bir etki sonucunda meydana gelir. Ben ile ben-değil arasındaki etkileşim dinamiktir; durmaksızın süregider.

56 Ben konumundaki psişik özne, birey, toplum, kültür veya sistemdeki değişimin kaynağı ve hedefi, etkileşim parametreleriyle izlenebilir.


"ZİHİN DİNAMİĞİ Genel Sistem Analizi Teorisi Doç. Dr" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları