Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

İlk Çocukluk Dönemi ve Kitap Seçimi

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "İlk Çocukluk Dönemi ve Kitap Seçimi"— Sunum transkripti:

1 İlk Çocukluk Dönemi ve Kitap Seçimi

2 İlk çocukluk nedir? Okul öncesi 2-6 yaş arası İlk Çocukluk Nedir?
Bazen okul öncesi yıllar olarak da adlandırılan ilk çocukluk kavramı genelikle iki-altı yaşlar arasındaki çocukları belirtir. Bu, toplumsal ilişkilerde olduğu kadar, bilişte, dilde ve kişilik gelişiminde önemli değişimlerin olduğu bir zamandır. Çocukların bebekliğin ilk iki yılındaki gelişmeleri gerçekten etkileyicidir; daha da dikkat çekici olan ise, ilk çocukluğa geçişle başlayan bilişsel değişimlerdir.

3 Bedensel gelişim Beden oranları değişime uğrar Boy yılda 6-10 cm artar
Kilo yılda ortalama 2 kg kadar artar 2 yaşında: boy 75 cm, ağırlık 10 kg 6 yaşında: boy 106 cm, ağırlık 20 kg İlk iki yılda hızlı bir artış gösteren boy uzaması giderek daha yavaşlar fakat sürekliliğini korur. İlk yılda cm olan boy uzaması ikinci ve üçüncü yılda 10 cm; dördüncü ve beşinci yılda 5-6 cm’e düşer. Altıncı ve yedinci yıllarda 10 cm’lik bir artış gösterse de bundan sonar ergenliğe kadar ani ve çok büyük artışlar görülmez (Yavuzer, 2012). Çocuğun ağırlığı da iki yaşından sonra yavaşlayarak artmaya devam eder. Üç yaşında 2-3 kg, 4-5 yaşlarında 1,5-2 kg artar. Kilo da boy uzamasına yakın bir artış gösterir (Yavuzer, 2012). Ortalama iki yaş çocuğu yetmiş beş santimden biraz uzundur ve yaklaşık on iki kilo ağırlığındadır. Çocuk altı yaşına geldiğinde yaklaşık 106 cm boyunda, yaklaşık 20 kilo ağırlığındadır. Bunların yalnızca ortalama olduğu, çocuklar arasında genellikle büyük farklılıklar bulunduğu unutulmamalıdır (Gander ve Gardiner, 1993).

4 Bedensel gelişim İlk diş 6-8 aylıkken çıkar
Toplam 20 adet olan süt dişleri 3 yaşına doğru tamamlanır Süt dişleri 6-7 yaşlarından itibaren düşmeye ve kalıcı dişler bunların yerini almaya başlar İlk diş, genellikle çocuk 6-8 aylıkken çıkar. Toplam 20 adet olan süt dişleri 3 yaşına doğru tamamlanır. Süt dişleri 6-7 yaşlarından itibaren düşmeye ve kalıcı dişler bunların yerini almaya başlar.

5 Motor gelişim Koşma, zıplama, tırmanma ve fırlatma gibi hareketlerde eşgüdüm Kendi kendine yeme ve giyinme Düğme ilikleme Ayakkabı bağlama Düzenli uyku alışkanlığı Tuvalet eğitimi Okul öncesi çocuklar, beden oranları değişime uğrarken, koşma, zıplama, tırmanma ve fırlatma gibi hareket becerilerinde etkili bir eşgüdüm yaşarlar. Kendi kendine yeme ve giyinme gibi etkinlikleri başarır ve gömleklerindeki düğmeleri iliklemeyi ve ayakkabılarının bağını bağlamayı öğrenirler. Uyku alışkanlıkları daha düzenli hale gelir ve tuvalet eğitimi amacına ulaşır (Gander ve Gardiner, 1993).

6

7 3-4 yaş Parmak uçlarında yürüyebilir
Adımları düzgün, oranlı ve 2 yaşa oranla daha uzundur Geri yürümeyi kolayca başarır Ani dönüş ve duruşları başarabilir Koşma becerisi artar Merdiven tırmanma becerisinde ilerleme görünür Ayak değiştirerek ve yardımla birkaç basamağı tırmanabilir Üç tekerlekli bisiklete binebilir

8

9 4-5 yaş Uzun adımlarla yetişkinler gibi yürür
Beden hareketleri daha uyumludur Tırmanma, zıplama, atlama, hızlı pedal çevirme ve takla atma fonksiyonları başarıyla gerçekleştirir Parmak uçlarında dengelidir Koşma, aniden durma, tekrar koşma, aniden dönme başarıyla gerçekleştirdiği hareketlerdir Merdivenleri tek başına, yardımsız ve ayak değiştirerek inebilir Öğretilirse bu yaşta basit müzik aletlerini çalabilir

10 5-6 yaş Hareketlerin koordinasyonu düzgündür
Duvar veya tahta gibi dar yerlerde yürüyebilir İki tekerlekli bisiklete binebilir Müzikteki ritm ilgisini çeker, tempo tutabilir Hareketle ilgili gelişim 6 yaşından sonra yavaşlar 5-6 yaş arasında hareketlerin koordinasyonu düzgündür. Duvar veya tahta gibi dar yerlerde yürümek, iki tekerlekli bisiklete binmek gibi denge etkinliklerini gerçekleştirebilir. Müzikteki ritm ilgisini çeker, tempo tutabilir. Hareketle ilgili gelişim 6 yaşından sonra yavaşlar (Yavuzer, 2012).

11 Bilişsel gelişim İlk çocukluk sırasında çocuklar kendilerini çevreleyen dünyaya ilişkin daha fazla bilgi edinmeye başlarlar Bilişsel gelişim gitgide daha karmaşık hale gelir Psikolojide bilişsel gelişim konusunda geliştirilmiş pek çok kuram vardır Bilişsel Gelişim (Cognitive) İlk çocukluk sırasında çocuklar kendilerini çevreleyen dünyaya ilişkin daha fazla bilgi edinmeye başlarlar. Bilişsel gelişim gitgide daha karmaşık hale gelir. Psikolojide bilişsel gelişim konusunda geliştirilmiş pek çok kuram vardır. Ancak, bunlar arasında en etkili kuram Jean Piaget'ninki olmuştur. Piaget, normal zihin gelişimini dört dönem içinde ele alır. Adımlarının ortaya çıktığı yaşı çeşitli etkenlerin değiştirebilmesine karşın, dönemlerin sırası değişmez (Gander ve Gardiner, 1993).

12 Piaget'nin Kuramı Zihin gelişimini dört dönem içinde ele alır
Dönemlerin başladığı yaş çeşitli etkenlerle değiştirebilir Dönemlerin sırası değişmez Ancak, bunlar arasında en etkili kuram Jean Piaget'ninki olmuştur. Piaget, normal zihin gelişimini dört dönem içinde ele alır. Adımlarının ortaya çıktığı yaşı çeşitli etkenlerin değiştirebilmesine karşın, dönemlerin sırası değişmez (Gander ve Gardiner, 1993).

13 Zihinsel gelişim dönemleri
Duyu-hareket dönemi – 0-2 yaş İşlemöncesi dönem – 2-6 yaş Somut işlemler dönemi – 7-11 yaş Soyut işlemler dönemi – 12 yaş ve üstü Duyu-Hareket – 0-2 Yaş Bebeğin zekası çevresiyle gitgide daha uyumlu hale gelen duyu-hareket etkileşimlerinde kendini gösterir. Bebek zihinsel düşünme ya da anlama anlamında "bilmez" ya da "düşünmez"; daha çok duyu-hareket eylemleriyle tutarlı ve akla yakın yollarla çevresinin değişik yönleri üzerinde yaptığı işlemlerle "bilir" ve "düşünür". İşlemöncesi ya da 7 Yaş Bu düzeyde düşünce mantık dışıdır ve anlık, görünür koşullara son derece bağımlıdır. Zihinsel tasarımlama olanaklı olsa da, bilgi sistemli biçimde işlenmez. Küçük çocuklar belirli bir zamanda bir durumun yalnızca bir yönünü ele alma yeteneğine sahiptirler. Somut İşlemler: 7-11 ya da 12 Yaş Çocuklar bilgiyi sistemli ve mantıklı biçimde işleyebilirler, ama bunu yalnızca bilgi somut biçimde verildiği zaman yapabilirler. Soyut bilgiler verildiğinde yetersiz görünürler. İlkokul çağındaki çocuklar somut bir dönüşümü zihinsel olarak tersine çevirebilir ve belirli bir zamanda bir durumun birçok yönünü ele alabilirler. Soyut İşlemler: 12 yaş ve üzeri Soyut işlemlere ulaşan ergenler varsayımlar kurabilir, mantıksal sonuçlar çıkarabilir ve ister somut ister soyut biçimde sunulsun, karmaşık sorunları sistemli biçimde çözebilirler (Gander ve Gardiner, 1993).

14 İşlemöncesi dönem Düşünce duyu-hareket dönemindekinden niteliksel bir farklılık gösterir Aynı zamanda, daha sonra orta çocuklukta olacağından da çok farklıdır Bu evrede çocuk dile ve sembolik düşünce yeteneğine sahiptir Benmerkezcidir (egocentric). Dünyayı başkasının açısından göremez. Çocukların işlemöncesi dönemdeki düşünceleri duyu-hareket dönemindekinden niteliksel bir farklılık gösterir. Aynı zamanda, daha sonra orta çocuklukta olacağından da çok farklıdır (Gander ve Gardiner, 1993). Bu evrede çocuk dile ve sembolik düşünce yeteneğine sahiptir. Bu dönemde çocuk benmerkezcidir (egocentric). Bir objeye başkaları tarafından farklı bir gözle bakılabileceğini bilemez. 3 yaş çocuğu her ne kadar sembolik düşünmeye başlamışsa da, semboller kesin kavram ve kurallar biçiminde organize edilerek ifade olunamamaktadır. Piaget, tüm kırmızı blokları bir araya toplayabilen 2-3 yaş çocuğunun burada tek bir kıstası göz önüne aldığını (renk) bir sınıfın elemanlarına ilişkin tüm özelliklerden habersiz olduğunu ve bu durumun gerçek anlamda sınıflamadan farklı değerlendirilmesi gerektiğini vurgular (Yavuzer, 2012).

15 İşlemöncesi dönem Düşünce mantık dışıdır
Düşünce anlık, görünür koşullara son derece bağımlıdır Zihinsel tasarımlama olanaklı olsa da, bilgi sistemli biçimde işlenmez Odaklaşma: Belirli bir zamanda bir durumun yalnızca bir yönünü ele alma yeteneğine sahiptir Bu düzeyde düşünce mantık dışıdır ve anlık, görünür koşullara son derece bağımlıdır. Zihinsel tasarımlama olanaklı olsa da, bilgi sistemli biçimde işlenmez. Küçük çocuklar belirli bir zamanda bir durumun yalnızca bir yönünü ele alma yeteneğine sahiptirler. Benmerkezcidir. Dünyayı başkasının açısından göremez. Nesneleri tek ve belirgin özelliklerine göre sınıflayabilir Bir yönleriyle benzeyen nesnelerin başka yönleriyle farklılık gösterebileceğini anlayamaz

16 Mantık dışı düşünme Düşünce anlık, görünür koşullara bağımlıdır
Algısal bilgiye dayalı yüzeysel yargıya varır (uzun bardak daha çok su alır) Çocuk nesnelerin görünüşünün etkisi altındadır Şekil değiştirse bile nesnenin aynı olduğunu kavrayamaz Bu dönemde çocuklar, nesnelerin görünüşünün etkisi altındadır. Henüz korunum (değişmezlik, conservation) için gerekli zihinsel kavrama sürecinden yoksundur. Şekil değiştirse bile nesnenin aynı olduğunu kavrayamaz. Piaget ve Inhelder birlikte geliştirdikleri Görünümler (appearances). İşlemöncesi dönemdeki çocuk yüzeysel görünümlerden fazlasıyla etkilenme eğilimindedir. Örneğin, uzun bardağın daha fazla sıvı alacağını düşünmektedir, çünkü "daha fazla alıyor gibi görünmektedir. Yargısı sınırlı algısal bilgiye dayanmaktadır ve doğru gibi görünenin ötesine geçmeyi başaramamaktadır (Gander ve Gardiner, 1993).

17 Değişmezlik deneyleri
Şekil değiştiren oyun hamurunun miktarının/ağırlığının değiştiğe inanma Bükülen telin uzunluğunun değiştiğe inanma Aynı miktardaki suyun daha ince ve uzun bir bardağa konduğunda daha fazla olduğuna inanma Uçakta giderken küçüleceğine inanma “değişmezlik deneyleri”nde çocukta madde, ağırlık ve hacim kavramlarını araştırmışlardır. Bu amaçla yaptıkları deneylerinden birisinde eşit miktardaki oyun hamuru (aynı görünüşte) çocuğun önünde terazide tartılır. Sonra hamurlardan biri farklı şekillere sokularak çocuğa iki hamurun miktar olarak eşit olup olmadığı sorulur. 2-7 yaş çocuklarının şekle bağlı olarak miktarın/ağırlığın değiştiği inancı vardır. Hamurların miktarının eşit olduğunu bilmelerine rağmen görsel algının etkisinde kalmaktadırlar (Yavuzer, 2012). Aynı amaçla yapılan bir başka deneyde çocukların gözü önünde aynı uzunluk ve genişlikte bardaklara su doldurulur. Çocuklar bardaklardaki su miktarının eşit olduğunu anlar ve kabul ederler. Daha sonra bir bardaktaki su çocuğun gözü önünde daha ince ve uzun bir başka bardağa aktarılır ve çocuğa bardaklardaki suyun eşit olup olmadığı sorulur. Çocuklar suyun miktarının eşit olduğunu bilmelerine rağmen görsel olarak daha yüksek görünen uzun bardaktaki suyun fazla olduğunu düşünürler. Bu korunum/değişmezlik ilkesidir ve çocuk bilişsel olarak buna hazır değildir (bilişsel süreçleri ağırlıklı olarak duyusal algılara dayalıdır). Bu dönemde tersine (reverse) düşünme yeteneği henüz gelişmemiştir. Bir başka deyişle çocuk uzun ve dar bardaktaki su kısa ve geniş bardağa tekrar boşaltıldığında suyun aynı seviyede görüneceğini düşünemez (henüz bu tür mantıksal düşünme yeteneğinden yoksundur) (Yavuzer, 2012).

18 Tersine çevirme - Dönüştürme
Çocuk işlemleri tersine çeviremez Dönüştürme yapamaz: Şimdiki durum üzerine odaklanır. Akıl yürütme «burada ve şimdi» ile sınırlıdır (Suyun geniş ve kısa bardağa tekrar konulduğunda aynı seviyede görüneceğini düşünemez) Tersine çevrilemezlik (irreversibility). İşlemöncesi düşüncenin bir başka özelliği tersine çevrilemezliktir. Çocuk dönüştürmenin tersi bir işlemle, sıvının ilk bardağa geri konulabileceğini, dolayısıyla ilk iki bardaktaki sıvıların açıkça eşit olduğunu gözünde canlandıramaz. Bu sonuç onun belirli bir zamanda birden fazla etken üzerinde düşünememesiyle ilgilidir (Gander ve Gardiner, 1993). Durum (state): Bir dönüştürmeyi zihinsel olarak tersine çevirmedeki yetersizlik işlem öncesi düşüncenin başka bir özelliğiyle, yani gizil olarak ilişkili geçmiş durumları göz önüne almaksızın şimdiki durum üzerinde odaklaşma eğilimiyle ilgilidir. Çocuğun akılyürütmesi "burada ve şimdi" ile sınırlı görünmektedir. O duruma nasıl geldiğini ya da bazı değişikliklerden önce neye benzediğini düşünmeksizin bütün dikkatini baktığı şey üzerinde yoğunlaştırmıştır. Su bir kez uzun bardağa boşaltıldıktan sonra boşaltma eylemi aklından çıkmış görünmektedir. Ondan bu eylemi ya da iki eşit bardağın aynı miktarda su aldığını anımsamasını isterseniz ne demek istediğinizi ya da bunun neden önemli olduğunu anlayamaz. Uzun bardağın daha fazla sıvı aldığına inanmıştır (Gander ve Gardiner, 1993).

19 Mantık dışı genellemeler
Ayrıntıları dikkate almadan nesne ve kavramları genel olarak ilişkilendirme Nesneleri tek ve belirgin özelliklerine göre sınıflama Bir yönleriyle benzeyen nesnelerin başka yönleriyle farklılık gösterebileceğini anlayamama Aslında birbiriyle ilişkisiz nesneler ve fikirler arasında bağlantı kurma Parçayla bütünü aynı zamanda düşünememe Hareket ettiği için Güneş ve Ay’ın canlı olduklarını düşünmek Her zaman yediği şeyleri yemediği için yaptığının kahvaltı olmadığını düşünme

20 Yapaycılık ve canlandırmacılık
Doğal olaylara birinin neden olduğuna inanma Cansız nesnelere canlılık özelliği yükleme Köpek maskesi takılan kedinin köpeğe dönüştüğünü düşünme Yapaycılık ve Canlandırmacılık Piaget yapaycılığı ve canlandırmacılığı işlemöncesi çocuğun dünyaya bakış biçiminin iki özelliği olarak görmüştür. Yapaycılık, doğal olguları birisinin yarattığı ya da bunlara birinin neden olduğu inancını belirtir. Örneğin, beş yaşındaki bir çocuk güneşi birinin kibrit yakarak tutuşturduğu bir ateş olarak açıklayabilir (Gander ve Gardiner, 1993). Canlandırmacılıkta çocuklar cansız nesnelere canlılık özelliği yüklerler ve hareket ettiği için bir arabanın canlı olduğunu ya da tost makinesinin -ama yalnızca tost yaparken- canlı olduğunu düşünebilirler (Gander ve Gardiner, 1993). De Vries üç-altı yaşlarındaki çocuklarla bir kedi deneyi yapmış ve onlara kediyi gösterdikten sonra kediye bir köpek maskesi takmıştır. Sonra çocuklara kedinin köpeğe dönüştüğünü düşünüp düşünmediklerini sormuştur. Çocukların yanıtları farklı algılama düzeyleri göstermiş, küçükler kedinin köpeğe dönüştüğüne inanmıştır (Gander ve Gardiner, 1993). Küçük çocukların olgunlaşmamış kavramları, onların korkularla yaralanabilir ve "sihirli hileler"le kolayca aldatılabilir olmalarına yol açar. Okul çağına geldiklerinde, çocukların kavramları, ergenlerinkinden ve yetişkinlerinkinden hala daha az soyut, daha az karmaşık ve sayıca daha az olmakla birlikte, önemli ölçüde daha gelişmiş durumdadır (Gander ve Gardiner, 1993).

21 İlişkileri kavrama Somut ilişkileri kavramak daha kolaydır (aynı renkte iki küpü ilişkilendirmek) ve daha erken gerçekleşir Soyut ilişkileri anlamak zordur (akrabalık ilişkileri, çocukla hala, amca ilişkisi) daha geç gelişir Neden-sonuç ilişkisini kavramak zordur Işık söndü – çünkü karanlık oldu !! (biri düğmeye bastı) İlişkiler Okul öncesi çağdaki çocuklar somut ya da soyut pek çok ilişkiyi de anlamaya başlarlar. Somut türden ilişkiler duyular yoluyla algılanabilir; soyut olanların düşüncede tasarımlanmaları gerekir. Örneğin, her ikisi de küp, kırmızı ve aynı büyüklükte olan iki kırmızı blok birbiriyle ilişkilidir. İlişki somuttur, çünkü görülebilir ve hissedilebilir. Buna karşılık, bir oğlan çocukla halası arasındaki ilişki daha soyut ve kavramsaldır. Çocuklar genellikle önce somut ilişkileri kavrarlar. "Kardeşin kim? Erkek kardeşinin bir kız kardeşi mi, yoksa erkek kardeşi mi var? Babanın erkek kardeşi kimdir? Annenle teyzen arasındaki ilişki nedir?" gibi sorular genellikle okul öncesi çocuklardaki bu güçlüğü açığa çıkarırlar (Gander ve Gardiner, 1993). Neden-sonuç ilişkileri de zayıftır ve okul öncesi çocuklar için kavranması güçtür. Örneğin, eğer küçük çocuklardan "ışık söndü, çünkü..." cümlesini tamamlamaları istenirse, "çünkü biri düğmeyi çevirdi" demek yerine, "çünkü karanlık oldu" diye yanıt verebilirler. Düğmeyi çevirmenin ışığı yakıp söndürdüğünü belki anlayabilirler, ama nedeni ve sonucu tam olarak anlayamazlar (Gander ve Gardiner, 1993).

22 Benmerkezlilik İstemli olarak bencil oldukları anlamına gelmez
Bir şeyi başkasının bakış açısından görme ya da başkasının duygularını ve gereksinimlerini farketme konusundaki yetersizlik anlamına gelir Başka çocuklarla alay etme Hayvanlara zarar verme İetişimde kopukluk (onu aldı, o şimdi yok!) Benmerkezlilik (egocentrism). Benmerkezlilik işlemöncesi düşüncenin tipik özelliğidir. Bu, bu çocukların mutlaka istemli olarak bencil oldukları ya da kendileriyle aşırı derecede ilgili oldukları anlamına gelmez. Benmerkezlilik, daha çok, bir şeyi başkasının bakış açısından görme ya da başkasının duygularını ve gereksinimlerini farketme konusundaki yetersizlik anlamına gelir. İşlemöncesi çocuklar bazen başka çocuklarla alay eder ya da hayvanları incitirler, çünkü karşılarındakinin duyduğu acıyı farketmezler. Benmerkezlilik küçük çocukların birbirleriyle ya da daha yaşlı insanlarla iletişimlerinde sık sık görünür. Eve koşup "Anne, onu aldı, o şimdi yok!" diyen çocuğu düşünün. "O" dediğinin kim olduğunu ve "O"nun neyi aldığını annesinin bilmediğini anlayamaz, çünkü kendini annesinin yerine koyamaz (Gander ve Gardiner, 1993). Benmerkezli davranış bu dönemdeki oyun davranışında da görülebilir. İki-dört yaşlarındaki iki ya da üç okulöncesi çocuk birlikte oynadıklarında benmerkezlilikleri tipik olarak (1) paralel oyunla ve (2) ortak monologla sonuçlanır. Paralel oyunda çocukların bireysel amaçları, kuralları ve ilgileri vardır ve çoğu kez başkalarının ne yaptığını görmeyi bile başaramazlar. Ortak monologda farklı konularda konuşurlar, ama söylediklerinin ilgisiz olduğuna dikkat etmez -hatta aldırmaz- görünürler (Gander ve Gardiner, 1993).

23 Benmerkezlilik Paralel oyun Ortak monolog
Benmerkezli davranış bu dönemdeki oyun davranışında da görülebilir. İki-dört yaşlarındaki iki ya da üç okulöncesi çocuk birlikte oynadıklarında benmerkezlilikleri tipik olarak (1) paralel oyunla ve (2) ortak monologla sonuçlanır. Paralel oyunda çocukların bireysel amaçları, kuralları ve ilgileri vardır ve çoğu kez başkalarının ne yaptığını görmeyi bile başaramazlar. Ortak monologda farklı konularda konuşurlar, ama söylediklerinin ilgisiz olduğuna dikkat etmez -hatta aldırmaz- görünürler (Gander ve Gardiner, 1993).

24 Sayılarla uğraşma yeteneği
Sayma hataları (aynı nesneyi birden fazla sayma, bir nesneyi hiç saymama) Birebir denklik (vazo ve çiçek sayısı – uzunluk algısı) Büyüme hataları Nesne sayısı (1-6 arası nesne ile doğru akıl yürütebilme) Sayma: İşlemöncesi çocuklar karakteristik sayma hataları yaparlar. Üç yaşındaki çocuk on iki adet nesneyi sayarken, bazılarını bir seferden fazla sayabilir, birini ya da daha fazlasını atlayabilir ve büyük sayılara yaklaştıkça sayıların sırasında hata yapar. Onluk bir grup içinde sekiz nesneyi sayması istenirse ona kadar gidebilir. Sayma işlemi bütün dikkatini alır, başka bir şey düşünemez (Gander ve Gardiner, 1993). Birebir denklik: Piaget, testlerinden birinde on vazoyu sıraya dizmiş ve çocuklardan aynı sayıda çiçek almalarını ve her vazoya bir çiçek düşecek biçimde ikinci bir sıra oluşturmalarını istemiştir. Bu görev ilk ve ileri işlemöncesi çocuklar arasında farklılık olduğunu ortaya çıkarmıştır. İlk işlemöncesi çocuklar genellikle nesnelerin sayısından çok sıranın uzunluğu üzerinde odaklaşırlar. Dört yaşındaki çocuk vazo sırasıyla aynı uzunlukta on üç çiçeklik bir sıra oluşturmuştur. Kendisine, çiçek sayısı kadar vazo olduğunu düşünüp düşünmediği sorulduğunda "evet" yanıtını vermiştir. Sonra ondan her vazoya bir çiçek koyması istenmiştir. Bunu yaptığında elde kalan üç çiçek dışarı atılmıştır. Sonra Piaget, çocuğun gözü önünde, çiçekleri vazolardan alarak vazoların önünde daha kısa bir sıra oluşturacak biçimde onları birbirine yakın olarak dizmiştir. Şimdi aynı sayıda çiçek ve vazo olup olmadığını sorduğunda çocuk daha fazla sayıda vazo olduğu yanıtını vermiştir. İşlemöncesi çocuklar -saymayı başarabilseler bile- nicelik hakkında akılyürütme ve niceliği anlama yetenekleri açısından sınırlıdırlar. Sayma, yalnızca, tam anlamını henüz anlayamadıkları bir sıra içinde belleklerine aldıkları bir sayılar dizisini temsil eder. Yeniden düzenlemeyle değişmeyen niceliği anlayamazlar. Bunun bir nedeni, nesnelerin sayısından çok sıranın uzunluğu üzerinde odaklaşmalarıdır. Sıraların önceden eşit olması ve hiçbir şeyin eklenip çıkarılmaması nedeniyle, niceliklerin aynı kalması gerektiği mantığını yürütme yeteneğini geliştirmemişlerdir (Gander ve Gardiner, 1993). İleri işlemöncesi çocuklar bu bağlamda bir dönemden diğerine ara sıra geçiyor görünmektedirler. Bir sıranın uzun olduğu için daha fazla olduğunu ya da nesneler "bir araya toplandığı" için öbür sıranın daha fazla olduğunu söyleyebilirler. Bu çocuklar sıraların uzunluğu yanında diğer etkenlere de dikkat etmektedirler. Ama hala nesneleri saymayı akıllarına getirmemektedirler (Gander ve Gardiner, 1993). Büyüme hataları: Sayı kavramı gelişimine ilişkin bulgulardan biri büyüme hatalarıdır. Üç-sekiz yaşlar arasındaki çocuklara gözleri önünde yavaş yavaş bükülen doğru bir tel parçası gösterilmiş sonra her çocuğa telin aynı tel olup olmadığı ve uzunluğunun değişip değişmediği sorulmuştur. Üç yaşındakilerin çoğu, belki biçimindeki değişikliğe dikkat etmedikleri için telin aynı tel olduğunu düşünmüşlerdir. Dört yaşındakiler büküldükten sonraki telin farklı bir tel olduğunu söylemişlerdir; onlar, üç yaşındakilerin yapmak için bilişsel açıdan yeterince olgunlaşmamış oldukları bir hatayı yapmışlardır. Çocukların yeni bilgi işlem becerileri bazen onları daha küçük çocuklarda pek görülmeyen belirli tür hatalara ya da büyüme hatalarına elverişli hale getirmektedir. Yukarıdaki gözlemde beş ve altı yaşındaki çocuklar tipik biçimde telin aynı tel olduğunu, ama büküldükten sonra uzunluğunun farklı olduğunu düşünmüşlerdir. Yedi ve sekiz yaşındakiler ise telin de uzunluğun da aynı olduğunu kavramışlardır (Gander ve Gardiner, 1993). Bir görevin sunuluşu ve özel gerekleri: Sayı kavramı konusundaki bir başka bulgu, işlemöncesi çocuk düşüncesinin niteliğinin sayı probleminin sunuluş biçiminden ve nesnelerin sayısından önemli ölçüde etkilenebilmesidir. Özellikle dönemin sonlarında işlemöncesi çocuklar bir-altı arasındaki sayıda nesneye ilişkin oldukça doğru akıl yürütebilmekte, buna karşılık daha büyük sayılarla başa çıkamamaktadırlar (Gander ve Gardiner, 1993).

25 Kavram gelişimi Kavramlar bilişsel gelişimin bir başka çok önemli bölümüdür Kavramlar biçimlenir Biberonu tanıyan çocuk işlevini de bilir Camdan yapıldığını, kırılabilir olduğunu, değişik sıvılarla doldurulabileceğini ve başka tür biberonların olduğunu da bilir Çocuklarda Kavramlar ve Kavram Gelişimi Kavramlar bilişsel gelişimin bir başka çok önemli bölümüdür ve küçük çocuklar hiç durmaksızın bunları özümserler. Fakat kavramların çoğu oldukça dardır. Örneğin, üç yaşındaki çocuk ineklerin, kedilerin ve fillerin hayvan olduklarını kavrayabilir, ama bir solucanın da hayvan olduğunu düşünemeyebilir. Ya da kavramları bir katırın at olduğunu düşünmesine yol açacak kadar geniş de olabilir (Gander ve Gardiner, 1993).

26 Kavram gelişimi Kavramlar sözel simgelerle buluşur
Biberon kavramı adıyla buluşur (biberonu tanıyan çocuk adını da bilir) Bebeklerden farklı olarak küçük çocuklar "araba" sözcüğünün içine binip bir yerlere gittikleri büyük makineyi belirttiğini anlarlar Dil soyut bir sözel simgeler sistemi haline gelir. Bebeklerden farklı olarak küçük çocuklar "araba" sözcüğünün içine binip bir yerlere gittikleri büyük makineyi belirttiğini anlarlar, ayrıca simge ile onun temsil ettiği şey arasındaki ilişkiyi de anlarlar

27 Kavram gelişimi Kavramların çoğu oldukça dardır (solucan – hayvan; ağaç - bitki) Veya çok geniş olabilir (hindistan cevizi – taş)

28 Özümleme ve uyma Piaget kavramların özümleme ve uyma yoluyla geliştiklerini ileri sürer Özümleme ve uyma insan gelişiminin ve uyumunun son derece temel örgütleyici ilkeleridir Özümleme: Herhangi bir yeni durumda çocuklar bu durumu anlamakta var olan kavramlarını kullanırlar Kavramların yeterli olmadığı durumda dengesizlik doğar Dengesizlik durumunda kavramlarında değişiklikler yaparlar (uyma) Her şey uygun düşünce denge tekrar kurulur Kavramlar Nasıl Gelişir? Çocukların kavramları gerçekliğe daha yakın olacak biçimde nasıl daralır ya da genişler? Duyu-hareket şemaları ve işlemöncesi akılyürütme gibi, Piaget bunların da özümleme ve uyma yoluyla geliştiklerini ileri sürmektedir. Özümleme ve uyma insan gelişiminin ve uyumunun son derece temel örgütleyici ilkeleridir (Gander ve Gardiner, 1993). Herhangi bir yeni durumda çocuklar bu durumu anlamakta var olan kavramlarını kullanırlar (özümleme), ta ki bu kavramların yeterli olmadığını hissedinceye kadar (dengesizlik). Sonra, kavramlarında küçük değişiklikler yaparlar (uyma), ta ki her şey uygun düşünceye kadar (denge). Örneğin, üç buçuk yaşındaki bir çocuk yeni komşularına "Çocukların nerede?" diye sormuş ve kadın çocuğunun olmadığı yanıtını verince çocuk kocasını göstererek "Bu senin baban mı?" diye sormuştur. Bunun nedeni çocuğun anne olmayan yetişkin kadın kavramına sahip olmamasındandır. Kadınların çocukları vardır (genç kızların da babaları) (Gander ve Gardiner, 1993). Karşılaştığı durum var olan kavramlarına özümlenemezdi, bu nedenle dengesizlik hissetmiş ve bu çelişkiyi çözmeye güdülenmiştir. Anne olmayan başka yetişkin kadınları görüp tanıdıkça, annelere, yetişkin kadınlara ve eşlere ilişkin kavramlarını, bilgiler yeniden uygun (denge) görününceye kadar ayarlayacaktı (uyma). Bundan sonra, daha fazla kadınla karşılaştığında dengesizlik olmaksızın özümleyebilir. Bu çocuk, eğer şimdiye kadar yetişkin kadınlara, annelere ve eşlere ilişkin ilk kavramlarını geliştirmemişse, karmaşık bilgileri özümleme çabasında bulunmayacak ve herhangi bir çelişki yaşamayacaktı. Dahası, eğer çevre onu hissetmeye hazır olduğu bir uyumsuzlukla karşılaştırmasaydı kavramlarını inceltip geliştirmeyecekti. Böylece, çocuklar daha fazla öğrendikçe öğrenmeye daha fazla hazır olurlar. Neler öğrenebileceklerini büyük ölçüde halihazırda bildikleri belirler. Özümleme ve uyma her yaştaki kavram gelişimini açıklar (Gander ve Gardiner, 1993).

29 Özümleme ve uyma Çocuğu olmayan yetişkin kadın Çocukların nerede?
O senin baban mı?

30 Kalıp yargılar Kalıp yargılar aşırı yalınlaştırılmış kavramlar olarak tanımlanabilir Çocuklar sınırlı deneyimleri nedeniyle kalıpyargılar geliştirirler ve karmaşık bilgileri dar kavramlarda örgütlemeye ve sıkıştırmaya çalışırlar Erkek doktor – kadın hemşire Kalıp Yargılar Kalıpyargılar aşırı yalınlaştırılmış kavramlar olarak tanımlanabilir. Çocuklar sınırlı deneyimleri nedeniyle kalıpyargılar geliştirirler ve karmaşık bilgileri dar kavramlarda örgütlemeye ve sıkıştırmaya çalışırlar. Dört yaşındaki kız çocuğu, anasınıfından kağıttan bir "hemşire kepi" ile gelmiş ve büyüdüğünde hemşire olacağını ilan etmiştir. Bir doktor ve bir hemşire o gün okuluna gelmiş ve meslekleri hakkında konuşmuşlardır. Doktorun erkek, hemşirenin kadın olması çocuğun yalnızca erkeklerin doktor, kadınların hemşire olabileceği yönünde gelişmekte olan kavramını pekiştirmiştir. Annesi neden doktor değil de hemşire olmaya karar verdiğini sorduğunda kızgınlıkla "kızlar doktor olamaz" yanıtını vermiştir (Gander ve Gardiner, 1993). Çocuklar bir kez bir kavramı biçimlendirdikten ve ona duygusal olarak bağlandıktan sonra, onunla uyuşan bilgileri özümlemek, uyuşamayan olayları ise görmezlikten gelmek ya da akla uydurarak atmak eğilimindedirler. Hastalandığında kadın doktora götürülen yukarıdaki örnekteki kız çocuğu onun bir hemşire olduğunu iddia etmiştir. Bu durumda bir dengesizlik duygusu, dolayısıyla kalıpyargıyı uyarlama ya da değiştirme yönünde bir güdülenme yoktur. Böylece, yalınlaştırılmış kavramın gelişimi durdurulmuş olur (Gander ve Gardiner, 1993). Kalıpyargılar her yaşta gelişebilir; kuşkusuz çocuklar kalıpyargılara daha eğilimlidirler. Çeşitli örneklerle karşılaşan çocuklar, özellikle kavramlar insan ilişkilerini içerdiğinde, kalıplaşmış kavramlardan daha fazla kaçınıyor görünmektedirler (Gander ve Gardiner, 1993).

31 Ahlak gelişimi Ahlaksallığın üç temel yönü:
Bilişsel (doğru ve yanlış konusunda akıl yürütme) Davranışsal (ahlaki akıl yürütmeye dayalı davranış) Duygusal (neyin doğru neyin yanlış olduğuna ilişkin duygu) Ahlak Gelişimi Gelişimin bir başka önemli özelliğini oluşturan ahlaksallığın üç temel yönü bulunmaktadır: Bilişsel, davranışsal, duygusal. Bilişsel olarak, insanlar bir durumda yapılması ya da yapılmaması doğru olan şey hakkında düşünürler. Kavramları, akılyürütmesi, tutumları ve değerleri ile ahlaksallığın bu yönünün temeli bilişsel gelişimdedir. Davranışsal olarak, insanlar kendi ahlaki akılyürütmeleri ile tutarlı olabilen ya da olmayabilen biçimlerde davranabilirler. Duygusal olarak, insanların neyin doğru neyin yanlış olduğuna ilişkin "duyguları" vardır ve bu duygular da düşüncelerine ve davranışlarına uygun düşebilir ya da düşmeyebilir (Gander ve Gardiner, 1993).

32 Ahlaki gelişim Bilişsel gelişim psikologları esas olarak ahlaki akılyürütme ve karar verme üzerinde durmuşlar ve çocuklar büyüdükçe ahlaki akılyürütmenin nasıl değiştiği ve bu değişimleri hangi etkenlerin etkilediğini incelemişlerdir Toplumsal öğrenme psikologları çocukların ahlaki davranışını etkileyen etkenleri, modellerin, anababa bakımının, cezanın, kuralların varlığının ya da yokluğunun, otorite figürlerinin vb. etkilerini araştırmışlardır Bilişsel gelişim psikologları esas olarak ahlaki akılyürütme ve karar verme üzerinde durmuşlar ve çocuklar büyüdükçe ahlaki akılyürütmenin nasıl değiştiği ve bu değişimleri hangi etkenlerin etkilediği konusunda bilgi toplamışlardır. Toplumsal öğrenme psikologları çocukların ahlaki davranışını etkileyen etkenleri, modellerin, anababa bakımının, cezanın, kuralların varlığının ya da yokluğunun, otorite figürlerinin vb. etkilerini araştırmak üzerinde yoğunlaşmışlardır (Gander ve Gardiner, 1993).

33 Ahlaki gerçekçilik dönemi (2-7 yaş)
Kurallar değişmez ve uyulması zorunludur Kuralları çiğnemek ya da değiştirmek yanlıştır Kuralları tam olarak anlamazlar, uymakta yetersiz kalabilirler Bir şey ya doğrudur ya yanlıştır Doğru ve yanlış herkes için aynıdır Doğru ya da yanlış sonucun büyüklüğüne bağlıdır (kazayla on tabak kıran biri, bilerek bir tek tabak kırandan daha yanlıştır) Başkalarının davranışlarını değerlendirirken henüz niyetleri, gereksinimleri ya da duyguları dikkate alamaz, yalnızca gözlenebilir sonuca bakarlar Bir eylemin doğruluk ya da yanlışlığına cezaya göre karar verirler Piaget, ahlaki akılyürütmenin ilk çocuklukla ergenlik arasında gitgide anlamlı bir biçimde değiştiği, değişimlerin düzenli ve kestirilebilir olduğu, aşağı yukarı düşüncedeki gelişimsel değişimlerle aynı zamana rastladığı sonucuna varmıştır. Birinci evre olan ahlaki gerçekçilik, kuralların değişmez, sabit, uyulması zorunlu olduğu inancıyla belirginlik kazanır; kuralları çiğnemek ya da değiştirmek yanlıştır, kurallara uymak doğrudur. Yaklaşık iki-yedi yaşlar arasındaki bu evredeki çocuklar çoğu kez kuralları tam olarak anlamazlar, uyduklarını düşünüyor bile olsalar kurallara uymakta yetersiz kalabilirler. Bu evredeki çocuklar doğru ve yanlışın sabit olduğuna ve karşılıklı olarak birbirlerini dışladıklarına inanırlar: Bir şey ya doğrudur ya yanlış. Doğru ve yanlışı başkalarının da kendileri gibi gördüğüne inanırlar. Buna çoğu zaman "ahlaki mutlaklara inanç" adı verilir. Okul öncesi çağdaki çocuklar bir eylemin doğru ya da yanlış olduğuna sonucunun büyüklüğüne göre karar verirler. Örneğin, küçük çocuklar kazayla on tabak kıran birini, bilerek bir tek tabak kıran birinden daha kötü olarak yargılayacaklardır. Başkalarının davranışlarını değerlendirirken henüz niyetleri, gereksinimleri ya da duyguları dikkate alamaz, yalnızca gözlenebilir sonuca bakarlar. Ayrıca küçük çocuklar bir eylemin doğruluk ya da yanlışlığına cezalandırılıp cezalandırılamayacağına göre karar verirler. Öte yandan, kimse görmemiş bile olsa yanlış davranışlarının cezalandırılacağına inanma eğilimindedirler, çünkü ceza yanlış davranışın doğasında bulunan bir sonuçtur. Özerk ahlak ya da karşılıklılık ahlak olarak adlandırılan ikinci evrede çocuklar doğruya ya da yanlışa karar verirken durumsal ve kişisel etkenleri dikkate alırlar. Genellikle çocuklar orta çocukluk dönemine kadar bu evreye ulaşamazlar (Gander ve Gardiner, 1993).

34 Özerk ahlak dönemi Doğruya ya da yanlışa karar verirken durumsal ve kişisel etkenleri dikkate alırlar Genellikle çocuklar orta çocukluk dönemine kadar bu evreye ulaşamazlar

35 Dil gelişimi Sözlü iletişim ilkeleri:
Başkalarının söylediklerini anlayabilme Kelimeleri telaffuz etme Sözcük dağarcığı geliştirme Sözcükleri cümle haline getirebilme

36 Başkalarını anlayabilme
Çocuk, okula gitmeden önce sözcükleri ayırt edebilir Basit ve karmaşık cümleleri anlayabilir Dinlediği öyküyü anlayabilir Başkalarını anlayabilme: Çocuk, okula gitmeden önce basit ve karmaşık sözcükleri ayırt edebilecek, dinlediği öyküyü anlayabilecek gelişimi gösterir. Bu gelişimde televizyon ve Internet’in büyük payı vardır (Yavuzer, 2012).

37 Telaffuz Daha çok taklitle öğrenilir
12-18 ay arasında çocuğun konuşmasının aile dışındakiler tarafından anlaşılması zordur 18 ay ile 3 yaş arası çocuk pek çok sözcük söyler, ancak telaffuzda çok başarılı değildir Telaffuzda kişisel farklılıklar da rol oynar (vokal mekanizmanın gelişme derecesi, yakın çevrenin kullandığı aksan) Bazı harflerin telaffuzu daha zordur (z, v, d, s, g) Telaffuz: Daha çok taklitle öğrenilir ay arasında çocuğun konuşmasının aile dışındakiler tarafından anlaşılması zordur. 18 ay ile 3 yaş arası çocuk pek çok sözcük söyler, ancak telaffuzda çok başarılı değildir. Bu durum bazen anlaşılamamasına neden olur (Yavuzer, 2012). Telaffuzda kişisel farklılıklar da rol oynar. Vokal mekanizmanın gelişme derecesi kadar, yakın çevrenin kullandığı aksan ve telaffuz önemli rol oynar. Bazı harflerin telaffuzu daha zordur (z, v, d, s, g). Çocuğun sesi 3 yaşından itibaren kalınlaşır (bebek sesi tizdir) (Yavuzer, 2012).

38 Sözcük dağarcığı Çocuk İhtiyaç sırasında yeni sözcükler öğrenir
Sözcük dağarcığı kendi kendine veya sorarak öğrendiği sözcüklerden oluşur Çocuk tarafından ilk kullanılan sözcükler çevresindeki nesne ve kişilere ait isimlerdir İsimlerden sonra sıra fiillere gelir. Bunlar genellikle “ver, al, tut, at, koş” gibi yalın fiillerdir Sıfat ve zarflar sözcük dağarcığına 1,5 yaşından sonra girer. Öntakı ve zamirler ise son sıradadır Ben, benim, bana, beni gibi zamirlerin yerinde kullanılması zaman alır Sözcük dağarcığı: Çocuk zamanla ihtiyacı olan sözcükleri kullanmayı öğrenir. İhtiyaç sırasında yeni sözcük öğrenir (mimik ve ağlama yoluyla anlatmaya çalıştığı ihtiyacını sözcükle karşılar). Çocuğun sözcük dağarcığı kendi kendine veya sorarak öğrendiği sözcüklerden oluşur (Yavuzer, 2012). Çocuk tarafından ilk kullanılan sözcükler çevresindeki nesne ve kişilere ait isimlerdir. Bunlar önce tek heceli, sonra iki ve üç heceli isimlerdir. İsimlerden sonra sıra fiillere gelir. Bunlar genellikle “ver, al, tut, at, koş” gibi yalın fiillerdir. Sıfat ve zarflar sözcük dağarcığına 1,5 yaşından sonra girer. Öntakı ve zamirler ise son sıradadır. En çok kullanılan sıfatlar “iyi-kötü, güzel, yaramaz, sıcak-soğuk” gibi sıfatlardır. Zarflar arasında en çok kullanılanlar “burada, nerede” zarflarıdır. Ben, benim, bana, beni gibi zamirlerin yerinde kullanılması zaman alır (Yavuzer, 2012). Çocuk sözcük dağarcığını yalnızca yeni sözcükler öğrenmek yoluyla değil, bildiği sözcüklerin yeni anlamlarını öğrenmekle de genişletir. Başlangıçta sadece meyve olan “portakalın” aynı zamanda bir renk olduğunu da öğrenir. Bir sözcüğün değişik anlamlarını öğrenme zamanla gelişir. 2 yaşındaki çocuğun sözcük dağarcığı 270 kadardır. Kızların sözcük dağarcığı daha geniştir. Sözcük sayısı televizyon ve Internet (bilgisayar oyunları) ve kitapların katkısıyla hızla artar. Okula başlama ile bu hız artar. 12 Yaşına ulaştığında ’i bulur (Yavuzer, 2012). Sözcük dağarcığının genişliği çocuğun sosyal ve duygusal gelişmesi için önemlidir. Sözcük dağarcığının fakirliği sosyal ilişkileri olumsuz etkiler. Söylemek istediğini ifade edememek hayal kırıklığı yaratır. Anlaşılmamak ise öfkeye neden olur. Sözcükler bir anlamda çocuğun hayatı algılayışının göstergesidir ve bildiği sözcük sayısı okul başarısı açısından belirleyicidir (Yavuzer, 2012).

39 Sözcük dağarcığı Çocuk sözcük dağarcığını yalnızca yeni sözcükler öğrenmek yoluyla değil, bildiği sözcüklerin yeni anlamlarını öğrenmekle de genişletir (Portakal: meyve – renk) 2 yaşındaki çocuğun sözcük dağarcığı 270 kadardır Kızların sözcük dağarcığı daha geniştir Sözcük sayısı televizyon ve Internet (bilgisayar oyunları) ve kitapların e okulun katkısıyla hızla artar 6 yaşında 2000 12 yaşında 8000

40 Sözcük dağarcığı Sözcük dağarcığının genişliği çocuğun sosyal ve duygusal gelişmesi için önemlidir Sözcük dağarcığının fakirliği sosyal ilişkileri olumsuz etkiler Söylemek istediğini ifade edememek hayal kırıklığı yaratır Anlaşılmamak ise öfkeye neden olur

41 Cümle kurma İlk cümleler genellikle tek sözcükten oluşur (mimiklerle bütünleşir) 2 yaşından itibaren “topu tut”, “su ver” gibi daha uzun hale gelir 4 yaşında gramer açısından tamamlanır 2 yaşına kadar 2-3 sözcükten oluşan cümleler bu yaştan sonra 6-8 sözcükten oluşan cümleler haline gelir. Cümle kurma: İlk cümleler genellikle tek sözcükten oluşur (mimiklerle bütünleşir). Örneğin topa bakarak ver diyen çocuk “topu bana ver” demek istemektedir. 2 yaşından itibaren ise cümleler “topu tut”, “su ver” gibi daha uzun hale gelir. Genellikle 4 yaşında cümleler gramer açısından tamamlanır. Cümlelerin uzaması 9,5 yaşına kadar devam eder. 2 yaşına kadar 2-3 sözcükten oluşan cümleler bu yaştan sonra 6-8 sözcükten oluşan cümleler haline gelir. Günümüz çocuklarının geçmiştekilere oranla daha çok sözcük içeren cümleler kullanabilmesi uyaran fazlalığına bağlanmaktadır (TV, Internet, okul öncesi eğitim, ebeveynlerin ilgisi) (Yavuzer, 2012).

42 Dil gelişimini etkileyen faktörler
Sağlık Zeka Sosyo-ekonomik koşullar Cinsiyet Aile ilişkileri Konuşmaya teşvik Dil Gelişimini Etkileyen Faktörler Sağlık: Şiddetli ve uzun hastalıklar, çocuğun konuşmasını bir-iki yıl erteleyebilir. Çocuk konuşmaya teşvik edilmez, istekleri söylemeden karşılanır, başkalarıyla fazla etkileşimde bulunmaz (Yavuzer, 2012). Zeka: 2 yaşına kadar çocuğun çıkardığı seslerle zekasının ilişkisi yoktur. Ancak, 2 yaşından sonar dil gelişimi ve zeka gelişimi arasında sıkı bir bağlantı vardır. Dil zekaya bağlı olarak gelişir (Yavuzer, 2012). Sosyo-ekonomik koşullar: Sözcük dağarcığı, dilin doğru kullanılması, ifade becerisi çocuk büyüdükçe gelişir. Çevresel faktörlerin tüm bu ögeler üzerinde etkisi vardır. Sosyo-ekonomik düzey ile dil gelişimi arasında pozitif bir ilişki vardır. Çocuğun okuduğu kitap sayısı da önemli bir etkendir (Yavuzer, 2012). Cinsiyet: Konuşma konusunda erkek çocuklar her zaman kız çocukların gerisindedir. Küçük yaşlarda kızların anneyi erkeklerin babayı örnek alması ve babayla etkileşimin nispeten daha sınırlı olması da buna bir sebep olarak gösterilmektedir (Yavuzer, 2012). Aile ilişkileri: Bakım evlerinde yetişen çocukların dil gelişiminin daha yavaş olması aile ilişkilerinin dil gelişimdeki etkisini ortaya çıkarmaktadır. Tek çocukların da daha çabuk, iyi ve düzgün konuştukları gözlenmiştir (Yavuzer, 2012). Konuşmaya teşvik: Kitap okunan, tiyatroya götürülen, TV seyreden, oyun grupları içine sokulan, kendisine zaman ayrılan ve sohbete, izlenimlerini anlatmaya teşvik edilen çocukların dil gelişimi olumlu yönde etkilenmektedir (Yavuzer, 2012).

43 Dil sorunları - Telaffuz
Karmaşık bir beceri olduğundan tüm çocuklar bazı telaffuz sorunları yaşayabilir Bu durum genelde geçicidir. Hatalı öğrenmeye dayalı olan sorunlar giderilir Ancak fizyolojik sorunlara dayalı telaffuz sorunları da olabilir (dil, dudak ve dişlerin gelişimi ile ilgili sorunlar) 18 ayla 3-4 yaş arasında tüm çocuklar telaffuz hataları yaparlar Çocuk genellikle kendisine zor gelen sözcükleri değiştirir (zor gelen harfi başka harfle değiştirmek veya atlamak gibi) (arı- ayı, bal yapan ayı) Dil Eksiklikleri/Sorunları Telaffuz karmaşık bir beceri olduğundan tüm çocuklar bazı telaffuz sorunları yaşayabilir. Ancak, bu durum genelde geçicidir. Hatalı öğrenmeye dayalı olan sorunlar giderilir. Ancak fizyolojik sorunlara dayalı telaffuz sorunları da olabilir (dil, dudak ve dişlerin gelişimi ile ilgili sorunlar) (Yavuzer, 2012). 18 ayla 3-4 yaş arasında tüm çocuklar telaffuz hataları yaparlar. Çocuk genellikle kendisine zor gelen sözcükleri değiştirir (zor gelen harfi başka harfle değiştirmek veya atlamak gibi). Örneğin “r” harfi genellikle söylemesi zor olan ve değiştirilen bir harftir (arı-ayı, bal yapan ayı) (Yavuzer, 2012). Kekemelik önemli bir dil sorunudur. Seslerin, hecelerin, sözcüklerin söylenmesinde işitilebilir veya sessiz tekrar ve uzatmalar biçiminde sözlü anlatımın akıcılığındaki bozukluk olarak tanımlanır. Kekemelik genellikle heyecan, gerilim, korku, utanma gibi duyguların göstergesidir. 3-4 yaşlarında görülebilir. Bu yaşlardaki kekemelik daha çok özellikle heyecanlıyken düşünceyle dilin karışmasından kaynaklanır. Sözcük dağarcığı dar olan çocuk çok şey anlatmaya çalışmaktadır. Deneme yanılma yöntemiyle öğrenmenin dilde konullanılması olarak da değerlendirilebilir. Bu geçici bir durumdur. Kekemeliğin yerleşik hale geçişi 5-6 yaşlarındadır. Bunun daha derin (psikolojik) nedenleri vardır. Sert disiplin, sosyal gelişimdeki problemler, ilgi ve sevgi yetersizliği kekemeliğe neden olabilir. Kekemelik sosyal iletişimi zorlaştırdığı, utanmaya neden olduğu için (çocuklar bu durumla alay ederler) başka psikolojik sorunlara ve sosyal gelişim sorunlarına da neden olabilir (Yavuzer, 2012).

44 Dil sorunları - Kekemelik
Önemli bir dil sorunudur. Genellikle heyecan, gerilim, korku, utanma gibi duyguların göstergesidir 3-4 yaşlarında görülebilir. Bu yaşlardaki kekemelik daha çok özellikle heyecanlıyken düşünceyle dilin karışmasından kaynaklanır. Sözcük dağarcığı dar olan çocuk çok şey anlatmaya çalışmaktadır. Geçicidir Kekemeliğin yerleşik hale geçişi 5-6 yaşlarındadır Bunun daha derin (psikolojik) nedenleri vardır. Sert disiplin, sosyal gelişimdeki problemler, ilgi ve sevgi yetersizliği kekemeliğe neden olabilir Kekemelik başka psikolojik sorunlara ve sosyal gelişim sorunlarına da neden olabilir Kekemelik önemli bir dil sorunudur. Seslerin, hecelerin, sözcüklerin söylenmesinde işitilebilir veya sessiz tekrar ve uzatmalar biçiminde sözlü anlatımın akıcılığındaki bozukluk olarak tanımlanır. Kekemelik genellikle heyecan, gerilim, korku, utanma gibi duyguların göstergesidir. 3-4 yaşlarında görülebilir. Bu yaşlardaki kekemelik daha çok özellikle heyecanlıyken düşünceyle dilin karışmasından kaynaklanır. Sözcük dağarcığı dar olan çocuk çok şey anlatmaya çalışmaktadır. Deneme yanılma yöntemiyle öğrenmenin dilde konullanılması olarak da değerlendirilebilir. Bu geçici bir durumdur. Kekemeliğin yerleşik hale geçişi 5-6 yaşlarındadır. Bunun daha derin (psikolojik) nedenleri vardır. Sert disiplin, sosyal gelişimdeki problemler, ilgi ve sevgi yetersizliği kekemeliğe neden olabilir. Kekemelik sosyal iletişimi zorlaştırdığı, utanmaya neden olduğu için (çocuklar bu durumla alay ederler) başka psikolojik sorunlara ve sosyal gelişim sorunlarına da neden olabilir (Yavuzer, 2012).

45 Duygusal gelişim Korkular ve fobiler Kıskançlık Öfke ve saldırganlık
Kaygı

46 Korkular ve fobiler Korku özel bir kişiye, nesneye ya da duruma heyecansal bir tepkidir Fobi ise gerçek herhangi bir tehlike yokken duyulan güçlü, aşırı ve gerçekdışı bir korkudur İki-altı yaşlar arasındaki çocuklar en fazla sayıda korkuyu yaşayan gruptur Bunun bir nedeni, korkuların gelişiminin toplumsal gelişimle ve kişilik gelişimiyle olduğu gibi bilişsel gelişimle de yakından ilişkili olmasıdır Küçük çocuklar hayaletlerden, devlerden ve karanlıktan korkarlar, daha büyük çocuklar ise tehlike ve bedensel yaralanma içeren şeylerden korkarlar

47 Kıskançlık Kızgınlık sonucu oluşan, insanlara yönelik bir içerleme tutumu olarak tanımlanabilir Kıskançlığın nedeni ve ifade biçimi büyük ölçüde psiko-sosyal etkileşim ortamıyla çocuğa yöneltilen uyarımlara bağlıdır Genellikle toplumsal kaynaklıdır ve çocuğun sevdiği kişileri içerir Beklenen ilgi, sevgi ve şefkat eksikliğine karşı verilen doğal bir yanıttır Kıskançlıkta korkular hiddetle birleşir (sevilen kişiyi kaybetme) Küçük kardeşe duyulan kıskançlık Kıskançlık: Kızgınlık sonucu oluşan, insanlara yönelik bir içerleme tutumu olarak tanımlanabilir. Kıskançlığın nedeni ve ifade biçimi büyük ölçüde psiko-sosyal etkileşim ortamıyla çocuğa yöneltilen uyarımlara bağlıdır. Genellikle toplumsal kaynaklıdır ve çocuğun sevdiği kişileri içerir. Kıskançlıkta bir takım karmaşık duygu ve dürtüler rol oynar. Kıskançlık, beklenen ilgi, sevgi ve şefkat eksikliğine karşı verilen doğal bir yanıttır. Bireyin sakladığı kızma veya gücenme duygusu olarak da tanımlanabilir. Kıskançlıkta korkular hiddetle birleşir (sevilen kişiyi kaybetme) (Yavuzer, 2012). Kıskançlık genellikle sevilen insanları içeren sosyal bir olaydır. Küçük kardeşe duyulan kıskançlık, çocukların yaşamında en yaygın rastlanan kıskançlık örneğidir. Çocuk genellikle saldırgan davranır. Kıskançlık nedeniyle altını ıslatma, tırnak yeme, parmak emme gibi belirtiler görülebilir. Kıskançlık çocuğun ruh sağlığını etkilemektedir. Çocuğun gelecek kardeşe hazırlanması önemlidir. Çocuk bu olayın hayatına getireceği değişiklikleri algılayacak kadar olgunlaşmamıştır. 5 yaşından küçük çocukların yeni kardeşin doğumundan daha fazla etkilendikleri bilinmektedir. Bazı psikolojlar bir kardeşi olma durumunun çocuğun kişilik gelişiminde anne veya babasının ölmesine eş düzeyde etki yarattığını iddia etmektedir. Araştırmalar kardeş doğumuyla gözlenen davranış problemlerindeki artışa karşılık bağımsız davranışlarda artış olduğunu göstermektedir. Yaş farkı arttıkça çocuk kardeşine daha çok zavallı, yardıma muhtaç varlık olarak bakmaktadır (Yavuzer, 2012).

48 Öfke ve saldırganlık Engelleyici nesne ve durumlar bireyde öfke yaratır Öfke tepkileri ilk çocukluk döneminde kısa sürer (5 dakikayı geçmez) Okul öncesi çocukların sergilediği heyecan tepkileri içinde anababalar için en kaygı verici olanı saldırganlıktır Saldırganlığı kişilere ya da nesnelere zarar vermeyi amaçlayan açık davranışları ya da tepkileri içerir Öfke ve Saldırganlık: Engelleyici nesne ve durumlar bireyde öfke yaratır. Öfke tepkileri ilk çocukluk döneminde kısa sürer. Ilk 8 yıl içinde öfke tepkilerinin süresi 5 dakikayı geçmez. Öfkeden hemen sonra çocuğun neşeli bir havaya girdiği görülür (Yavuzer, 2012). Okul öncesi çocukların sergilediği heyecan tepkileri içinde anababalar için en kaygı verici olanı saldırganlıktır. Saldırganlığı kişilere ya da nesnelere zarar vermeyi amaçlayan açık davranışları ya da tepkileri içerdiği düşünülebilir. Çoğu çocuk şu ya da bu zamanda kardeşlerine ya da yaşıtlarına, hatta anababasına ve diğer yetişkinlere karşı saldırgandır. Saldırgan duygularla toplumsal olarak kabul edilebilir yollarla başa çıkabilmeyi öğrenmek kişilik ve heyecan gelişiminin bir başka önemli yönüdür (Gander ve Gardiner, 1993).

49 Kaygı Kaygı: Sorunun ne olduğunu bilmeksizin duyulan belirsiz korku durumu. Gerginlik ve sinirlilik şeklinde kendini gösterir. Sevilmeme, cezalandırılma korkusu, terk edilme korkusu, yalnız bırakılma korkusu kaygıya sebep olur Kaygının etkisini azaltmak için bazı savunma mekanizmaları kullanılır. İçe çekilme (kaçmak), Bastırma (bilinç altına itme), O konuda düşünmeyi reddetme), inkar (endişenin ögesini yok sayma) vb. Endişe/Kaygı (anxiety) ve Bağımlılık: Sorunun ne olduğunu bilmeksizin duyulan belirsiz korku durumu. Yetişkinlerde olduğu gibi çocuklarda da gerginlik ve sinirlilik şeklinde kendini gösterir. Sevilmeme, cezalandırılma korkusu, terk edilme korkusu, yalnız bırakılma korkusu endişeye sebep olur. Annesinin kendisini unutacağı düşüncesiyle anaokulunda uyumak istemeyen çocuk buna iyi bir örnektir (Yavuzer, 2012). Endişenin etkisini azaltmak için bazı savunma mekanizmaları kullanılır. İçe çekilme (kaçmak), bastırma (bilinç altına itme, o konuda düşünmeyi reddetme), inkar (endişenin ögesini yok sayma, piyeste seyirciye arkasını dönmek), gerileme (ilkel davranışlara dönme, kardeşi olan çocuğun agulamaya başlaması gibi) ve yansıtma (duygularını başkasına yansıtma, bir suç işleyip bunu başka bir çocuğa yükleme) çeşitli savunma mekanizmalarıdır (Yavuzer, 2012). Bağımlılık: Destek görmek için bir başkasına inanma ya da güvenme olarak tanımlanabilen bağımlılığın incelenmesi yerini daha çağdaş olan yapışmanın ya da bağlanmanın incelenmesine birçok bakımdan bırakmaktadır. Belki, bütün çocukların, başlangıçta bebeklikteki temel gereksinimleri anababaların ve diğer yetişkinlerin desteği olmaksızın doyuramamasının bir sonucu olarak ortaya çıkan bağımlılık duygularına sahip olduklarını söylemek doğru olabilir (Gander ve Gardiner, 1993).

50 İlk çocukluk döneminde kitap seçimi
Parlak renkler Birbirini tekrarlayan resimler Benzerliklere odaklanan hikayeler Kitapların ilginç cümleleri olması gerekmez Kendi hikayelerini yaratmalarını sağlayacak resim ve fotoğraflardan oluşan hikayeler Aynı hikayeyi defalarca okumaktan hoşlanırlar Ritmik ve lirik cümlelerden hoşlanırlar

51 İlk çocukluk döneminde kitap seçimi
Sağlam kitaplar tercih edilmeli (sert karton, vinil kaplama veya kumaş) Geleneksel kitaplardan çok hayal gücünü artıracak yaratıcı kitaplar

52 Örnek kitaplar

53 Örnek kitaplar

54 Örnek kitaplar

55 İlk Çocukluk Dönemi ve Kitap Seçimi


"İlk Çocukluk Dönemi ve Kitap Seçimi" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları