Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

MSİ 2013 Mühendislik Etiği Etiğin Tarihsel Gelişimi

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "MSİ 2013 Mühendislik Etiği Etiğin Tarihsel Gelişimi"— Sunum transkripti:

1 MSİ 2013 Mühendislik Etiği Etiğin Tarihsel Gelişimi

2 Etik davranış nasıl kazanılabilir?
Etiğin tarihsel gelişim sürecinde, Sokrates’tan başlayan,Hegel’i de içine alan birçok filozof ve düşünür, etiğin bir bilgi sorunu olduğunu ifade etmiştir. Güncel düşünürler de ”Etik iki anlamda bir aydınlatma girişimidir. Ortaya koymaya çalıştığı şey, yaşarken doğru veya değerli eylemlerde bulunabilme bir bilgi sorunudur, geç kalmadan çok genç yaşta onunla hesaplaşmayı gerektiren bir bilgi sorunudur” olarak eğitime işaret etmektedir. Bireylerin amaçlarına ulaşmak için etik dışı yollara başvurmaları açgözlülükten, ideolojik nedenlere kadar çok çeşitli nedenlerden kaynaklanmaktadır. Ancak,bunlar arasında önemli etmenlerden biri de bilgisizliktir. Bu nedenle iyi düzenlenmiş eğitim çalışmaları ile bireylerin etik değerler ve ilkeler konusunda bilgilendirilmesi önem taşımaktadır.

3 ETİK TARİHİ, BAŞLICA FİLOZOFLAR VE DÜŞÜNCE AKIMLARI
Etik kuramları ilk kez SOFİSTLER tarafından tartışılmaya başlanmıştır. Pozitif taraftan konu ele alındığında ilk kez PROTOGORAS (Abdera, M.Ö. 480): İyinin öznel (subjektif) olduğunu ifade eden şu sözleri belki etik tarihinin de ilk önermesi olmuştur; İNSAN HER ŞEYİN ÖLÇÜSÜDÜR (yani bütün davranışlarımıza esas aldığımız bireysel “iyi” pozitif anlamda insan beyninin ürünüdür ve bir grup insan bir araya gelerek sosyal bir yapı oluştuğunda ortaya konan ahlaki kurallar da bundan türemektedir). Negatif taraftan ise; GORGIAS (Leontini, M.Ö.483) (“iyi” ve “doğru” insanın aklındaki öznel değerler olduğundan, bunlar sadece sınırlı bazı duygulardan ibarettir) BAŞKA BİRİNİN “İYİ”LİĞİ BENİM DAVRANIŞLARIMIN SONUCUNU BAĞLAMAZ (Şüphecilik ve egoizm) Sofistlerden sonra bireyi etik davranışın temel öznesi olarak algılayan filozoflar ortaya çıktı. Bunların başında Sokrates sayılmalıdır.

4 Sokrates… SOKRATES Etik Biliminin de kurucusudur. Aşağıdaki görüşler halen geçerliliği olan temel görüşlerdir: Erdem Bilgidir (Dolayısı İle Öğrenilir ve Öğretilebilir) Bilgili Olan Ona Göre Davranır Kimse Gönüllü Olarak Kötünün İzinden Gitmez Erdemsizlik Sadece İhmalden Doğar İnsan Sadece Kendini Tanıyarak Özgürlüğe Ulaşabilir Kendi Ruhundaki Tutkuları Öğren ve Onları Denetim Altına al ki Akıl Yoluna Ulaşabilesin . 4

5 Ona göre tutkular kişinin gerçekten özgür olmasını engellemektedir.
Sokrates bilginin (erdemin) başlangıç noktasının kişinin kendi yetersizliğini bilmesi olduğunu, ikinci adım olarak ise kişinin kendi ruhunu tanıyarak aklın yolunu seçmesine engel oluşturan tutkularını öğrenip onlara hâkim olmayı öğrenmesini önermektedir. Ona göre tutkular kişinin gerçekten özgür olmasını engellemektedir. 5

6 Yaşamın en üstün “nihai sonu” ERDEM’dir
Sokrates felsefe okulunun çok sayıda öğrencisi ve izleyicisi olmuştur. Bunları iki ana grupta incelemek yerinde olmaktadır: 1) Sinikler (Cynics) Yaşamın en üstün “nihai sonu” ERDEM’dir Acı çekmek ERDEM’e ulaşmanın en iyi yoludur. Sinik okulu Antistenes tarafından kurulmuştur; ona göre en yüksek nihai son “erdem”li yaşamaktır, yaşamda keyif aramak ise şeytani bir amaçtır. “ACI Çekmek ERDEM’e ulaşmanın en iyi yoludur.” 2) Sirenaikler(Cyrenaics) Tek somut “iyi” keyiftir. O halde akıllı bir kişi yaşamdan ne yapıp etmeli ve en büyük keyfi almalıdır. Sirenaiklere göre bilgi ve kültür keyif verdiği sürece değerlidir, akıllı bir kişi yaşamdan en büyük hazzı alabilecek şekilde kendini yönlendirir; ama bunu yaparken keyif veren etkenler tarafından yönetilmemeyi aksine onları yönetmeyi de bilmelidir. 6

7 Sokrates’in gerçek izleyicileri Plato ve Aristo’dur
Sokrates’in gerçek izleyicileri Plato ve Aristo’dur. Buna göre, sosyal iyilik en üstün hedeftir, bireysel iyilik ise daha sonra gelir. 7

8 SOKRATES’in öğrencileri, Sokratik düşünce okulları
PLATO (M.Ö ) Etik sorunlarını devlet ve toplum kavramlarıyla birlikte ele almıştır; bireysel etikten ziyade toplumsal etik üzerine yoğunlaşmıştır. Bireysel ve sosyal “iyi”yi ve aralarındaki ilişkiyi tanımladı. “Devlet- Republic adlı ünlü kitabında kent ve devlet yönetim düzeninde toplumsal katmanları ele aldı. Plato’ya göre:  Devletlere ait dört ana erdem: -akıl, -güç/cesaret, -iyi karakter, -adalet kavramlarıdır. Bunlar arasında adalet en üstün erdem olup diğerlerini de içine alır. Aynı zamanda birey de “adil” olmak zorundadır. 8

9 Plato; Üst düzey yöneticinin iletişim esasına göre yapılan akıl testlerinden geçirilmesi ve bu testlerde en başarılı olanların seçilmesi gerektiğini söylemektedir.

10 PLATO’YA göre en yüksek “iyi” ; fikirler, idealler ve evreni anlamaya çalışan akıldan oluşan mutlak iyidir. Ayrıca Plato ideal bir devlette “devletin” işlevlerini tanıttı ve “çalışanlar” sınıfında bulunan herkesin sevdiği ve yetenekli olduğu işi yapması gerektiğini, verdiği hizmetin bir kısmı karşılığında başkalarının ürettiği başka mal ve hizmetleri alarak yaşamını sürdürmesi gerektiğini tanımladı. Plato’nun adalet görüşü Modern Etiğin kurucusu kabul edilen Hobbes tarafından da çok sonraları kabul görmüş ve kullanılmıştır. 10

11 ARISTO (Stagira, Trakya, M.Ö. 384-322) (bilimlerin ayrımı)
Aristo’nun Plato’dan ayrılan en önemli yanı “Bilimlerin Ayrılması” düşüncesidir. Plato yaşadığı dönemde metafizik, teoloji, etik, eğitim ve fizik gibi bilimleri kendi ifadesi ile bir “sentetik sistemin” parçaları olarak tanımlıyordu. Buna göre bütün bunlar çok büyük bir sistemin parçaları idi ve orada bütünleşiyorlardı. Aristo Plato’nun bu tanımını kullanmakla birlikte, bu bilimlerdeki gittikçe artması gereken bilgi dikkate alınırsa toplanan detayların ayrı sınıflandırılması gerektiğini düşündü. Bu nedenle de başta Metafizik, Politika, Etik, Psikoloji olmak üzere doğa bilimlerinin çoğu için ayrı ayrı ele aldı. 11

12 Aristo, Etik tanımında “herşeyin amacı olan”, “en üstün” ve sadece kendisi için istenmesi gereken (yani nihai son) “iyi”nin tek amaç olduğunu ifade etmektedir. Ancak kendisi Etik biliminin örneğin matematik ya da mantık gibi tam bir bilim olmadığını iddia eder. Bunu tartışabilecek en uygun kişilerin yaşamda uzun deneyimleri olmuş, üst düzeyde ve çok çeşitli konularda eğitim görmüş, tutkularını kontrol altına alma becerisine sahip kişiler olarak görmektedir. Bu kişilerce toplanan verilerin titizlikle değerlendirildikten sonra genel prensiplere dönüştürülmesi gerektiğini yani tümdengelim yönteminin kullanılmasını öngörmektedir. 12

13 Yani Aristo’ya göre erdem bir tür alışkanlık ya da huydur diyebiliriz.
Aristo’ya göre “İyilik” en üstün insani değer olmakla birlikte, sıklıkla yapıldığı üzere haz, zenginlik, şeref gibi değerlerle karıştırılmaması gerekir. Bu sayılanlar sadece kendi erdemimizi arttırmaya yarayan değerlerdir, yani nihai son değildirler. “İyilik” ise kendi içinde tam olan, koşulsuz “iyi” olan ve sadece kendi kendisi için istenen bir (nihai son) özelliktir. “Erdem” ise aynı türden alışkanlıkların ruhumuzda yarattığı akli bir “durum”dur. örneğin, bir kişinin karakteri sürekli karakterli davrandığı için iyi olur. Yani Aristo’ya göre erdem bir tür alışkanlık ya da huydur diyebiliriz. 13

14 Aristo mantığına göre erdem tanımı:
Aristo‘nun etik anlayışındaki en önemli noktalarda biri onun zoon politikon kavramıdır. Zoon politikan özgür insandır, toplumsal (sosyal) insandır. İnsan varlığının toplumsal oluşunun kabulü açısından bu ilk adımdı. Aslında Aristo da kölelerin diğer vatandaşlarla bir tutulamayacağı fikrindeydi, köleler birer cansız nesneden farksızdılar ona göre de; yine de teorik zoon politikon tanımı etiğin tarihsel gelişimi açısından önemlidir. Aristo mantığına göre erdem tanımı: Özünde erdem sahibi olabilme yetisine sahip insan, vasat olursa ideal etik seviyeye ulaşır. İki uç kötü davranışın ortası, vasatı, erdemdir. Örneğin kendini çok küçük görme ile kendini çok büyük görme arasındaki orta nokta, erdemli olan durumdur. 14

15 ANTİK ÇAĞ ETİĞİNİN ÖZETİ
Protogoras’ın “iyi” kavramından itibaren uygulamalı etik felsefesi bireysel davranışlara yönelmiştir. Ancak bireysel iyinin aranması mutlaka “egoist” anlamda değildir. Çoğu kez bireylerin “iyi” anlayışı ile toplumların “iyi” anlayışının nasıl ilgilendirilmesi gerektiği araştırılmıştır. Bununla birlikte Protogoras Etik biliminde bireye bağlı öznelliği ilk öne süren kişidir, ona göre “göreceli” değerlendirmelerin yapılması bir etik prensibi olarak ortaya çıkmaktadır. Yani sosyal ahlakın kanunları değişkendir. İlle de keyfi olarak değil, ama sosyal koşullar değiştikçe ve duruma bağlı olarak farklı zaman ve toplumlarda farklı etik kurallarının geçerli olması doğaldır.

16 Protogoras’ı izleyen Sofistler görecelilik prensibini, insanların, başkalarının iyiliğini istemek zorunda olmaksızın her istediğini yapabilmesi olarak anladılar. Bu ise anarşiye ve Sofistlerin “anarşi” doktrininin ünlenmesine yol açtı. Bu yüzden Sofistler toplumda aşağılandılar, üstelik büyük olasılıkla bu kötü şöhret daha sonraları Sokrat ’ın (Sofizme karşı olmasına rağmen) sırf filozof olduğu için Sofist sanılmasına ve “toplumda gençleri zehirliyor ve kötü yola sevk ediyor, tanrılarımıza da tapmıyor” denilerek idam edilmesine kadar varan sonuçlar yaratmıştır.

17 Oysa Sokrates, Sofistlerin tam aksine Protogoras’ın öğretisinde bulunan ve kişinin iyiliğinin içinde olduğunu savunan görüşü geliştiren kişidir. Ona göre bireylerin öznel (subjektif) “iyi” anlayışı toplumsal “iyi” anlayışına genellendiğinde nesnel (objektif) hale gelmekte ve toplumsal kanun ve kurallar meydana gelmektedir. Sokrates’e göre “erdem” tektir, o da “bilgi”dir. Diğer bir söylemle “erdem” bilgi gibi öğrenilebilen ve öğretilebilen bir değerdir. Bu kesinlikle entelektüelliğin tanımıdır.

18 Sokrates bilginin (erdemin) başlangıç noktasının kişinin kendi yetersizliğini bilmesi olduğunu,
ikinci adım olarak ise kişinin kendi ruhunu tanıyarak aklın yolunu seçmesine engel oluşturan tutkularını öğrenip onlara hâkim olmayı öğrenmesini önermektedir. Ona göre tutkular kişinin gerçekten özgür olmasını engellemektedir.

19 Karanlık ortaçağ dönemi….
yıl Her şeyin kilise tarafından açıklandığı, serbest bilimsel düşüncenin mümkün olmadığı dönem… 19

20 Modern Etiğin güçlü bir kilise düşüncesi etkisi altında yeniden doğuşu….
BAŞLICA İKİ ÖNEMLİ OKUL: 1) NATURALİZM Etik fikirleri doğa kanunlarından ileri gelir. Naturalizm, doğadan başka gerçeklik olmadığını savunan felsefe öğretilerinin genel adıdır. Doğalcılık olarak da bilinir. Doğalcılara göre doğaüstü gerçekler ya da güçler yoktur. Doğada, nesnel yasalar uyarınca işleyen bir düzen vardır. İşte bu yasalar sayesinde, gözlem ve deneye dayalı bilimler, doğa ile ilgili her alanda sağlam, kesin bilgilere ulaşabilir. 20

21 2) İÇGÜDÜLER (INTUITIONISM)
Etik fikirler insanda içgüdü olarak mevcuttur. Bu akım, sezgiye dayanarak etik önermelerinin doğrulanmasını, kabulunu veya reddedilmesini tanımlar. Buna göre sezgiye uyumlu etik önermesi kabul edilebilir, sezgiye dayanmayan veya sezgiyle uyumsuzluk gösteren etik önermesi kabul edilemezdir. Eylemlerin doğru ya da yanlış oluşları, onlar üzerine düşünmeyle ulaşılacak bir sonuç değil, aksine doğrudan sezgiyle varılacak bir bilgidir. 21

22 HOBBES( ) (Çağdaş etiğin kurucusu, Egoistik Naturalist) Hobbes Modern Etiğin babası olarak bilinir. Bu etik öğretisinin iki mantıksal yöntemi vardır; eleştiri ve kıyaslama. 22

23 Thomas Hobbes, geleneksel etik görüşlerine aykırı, materyalist felsefesiyle uyumlu bir etik anlayışına sahiptir. Bireyin öncelikli hedefi kendi varlığını korumak ve sürdürmektir, bencillik insanın doğasında vardır, bu bireysel bencilliğin toplumun çıkarlarıyla örtüşmesi olumlu sonuçlar doğurur. Bu sebeple bireysel bencillikle toplumun çıkarının örtüştüğü noktalar erdemlerdir. Bireyin bencil yönelimiyle toplumun çıkarının örtüşmediği ve hatta toplumun çıkarının zarar gördüğü davranışlarsa kötü davranışlardır.

24 Hobbes’un doktrini Egoizm’dir (Burada Ego “ruh” anlamına gelir).
Buna göre herkes doğası gereği eşittir; kendini savunmak için ve benzer hazlardan zevk almak için de eşit güçleri vardır. Çok özel durumlar dışında insanlar her zaman birbirleriyle savaş halindedir (İNSAN İNSANIN KURDUDUR). 24

25 Bu düşünce tarzına göre hiç bir şey “doğru” veya “yanlış” olamaz
Bu düşünce tarzına göre hiç bir şey “doğru” veya “yanlış” olamaz. “Güç” ve “aldatmaca” iki temel toplumsal erdemdir. Ancak bunlar sadece akılcı kullanıldıklarında barış olur. Toplumsal uyum yoksa mutluluk imkânsızdır. O halde barışı aradığımızda ve barış peşinden koştuğumuzda mutlu olabiliriz; çünkü barışı yakalayamazsak kendimizi ne yapıp etmeli ve korumalıyız. Barışı yakalamak için ise insanlar kendilerine uygun gördükleri miktardaki özgürlüğü başkalarına da tanımalılar.

26 Hobbes: “Kendine yapmadığın bir şeyi başkalarına yapma” der.
İyiliği de sadece kendin için istemeyi önerir. Akıl yolu toplumsal uyumun kişisel mutluluğun sağlanması için gereken en garantili yöntemin doğanın kanunlarına genel bir uyum göstermek olduğunu göstermektedir. Bu kanunlar sosyal ahlakın temel yasalarıdır. Sosyal “iyi” ise bireyin bakış açısından tam bir nihai son sayılmaz. 26

27 İngiliz içgüdücüler (intuitionist’lerin) Hobbes’un egoistik düşüncelerine karşı büyük mücadele vermişlerdir. 27

28 -Deontolojik yaklaşım -Teleolojik yaklaşım
Bir etik teorisi etik ile ilgili genel soruları yanıtlar. Daha spesifik soruları ise etik teorisi bilgimizle değil, dünya görüşümüze göre bireysel olarak yanıtlarız. Batı felsefesinde gelişmiş olan etik teorileri iki temel yaklaşıma dayanmaktadır: -Deontolojik yaklaşım -Teleolojik yaklaşım 28

29 Deontolojik etik yaklaşım
Temellerini Kant’ın attığı, görevlerden hareket eden yaklaşım. İyi davranışın ne olduğunu sonuçlara değil, davranışın ‘kendisine’ bakarak çıkarmak anlamına gelir. Bir davranış sonuçları ile doğrulaşmaz, ancak ‘kendisi’ doğruysa doğrudur. 29

30 Teleolojik etik yaklaşımı
Temellerini Aristo’nun attığı, amaçtan ve sonuçlardan hareket eden yaklaşım. ‘İyi’ davranışın ne olduğunu davranışın yapılma ‘amacına’ ve ‘sonuçlarına’ bakarak çıkarmak anlamına gelir. Sonuç, amaca uygunsa ahlakidir. 30

31 Sonuçlara bakarak karar veren teoriler arasında en iyi bilineni faydacılıktır .
Buna göre bir şeyin iyi olduğuna karar vermek için sonucun iyi olduğunu, kötü olduğuna karar vermek için ise sonucun kötü olduğunu bilmek yeterlidir. Klasik faydacılığın kurucusu olan Jeremy Bentham’a ( ) göre tek mutluluk zevk almak ve acı duymamaktır. Aslında kendiliğinden iyi olan tek şey de budur. Bunun dışındaki her şey mutluluğa giden doğru yolda bulunuyorsa iyidir. 31

32

33 Faydacılık teorisine göre insanlığın toplam mutluluğunu arttırmak iyidir, azaltmak ise kötüdür.
Bazı faydacı çağdaş düşünürler toplam mutluluk hesabına hayvanların mutluluğunu da eklemişlerdir. 33

34 Çağdaş faydacılık Bentham’dan farklı olarak bazı çağdaş faydacılar hedefte mutluluğu değil, tercih ve ilgiyi esas alırlar. Bu tanıma göre mutluluk tercih edilene ulaşmanın verdiği tatmin duygusunun maksimize edilmesiyle ortaya çıkar; yani tercihin ya kendi içinde veya onun hemen ardında bulunur. Mühendislikte en çok kullandığımız karar verme stratejileri olan fayda-masraf, risk-fayda analizleri ve bunlardan türemiş olan optimizasyon metotları faydacılık esasına dayanmaktadır. 34

35 Deontolojik teori Deontolojik teorinin kurucusu Immanuel Kant’tır ( ). Kantizme göre insanların özgür ve akıllı yaratıklar olarak değerleri kendi özlerinde bulunur. Evrensel ahlâk insanlara saygı göstermeyi gerektirir. Bu yüzden bir ahlâki prensibin akılcı olması önem taşır, bunu sınamak için ise bu prensibin evrensel hale gelip gelemeyeceğine bakmalıyız. Evrenselleşmeyi sınamak için bir kuralın herkes tarafından kullanılır olup olmadığına ve herkese uygulanıp uygulanamayacağına bakmak gerekir. 35

36 Kantizm… Ortaya çıktığı tarihten beri kuralcı deontolojik bir etik teorisi olan Kantizm batı dünyasına egemen olmuştur. Bunun sonucunda da ‘insan hakları’ daha doğrusu ‘haklar’ kavramı geçerli hale gelmiştir. Dolayısıyla Kant içinde yaşadığımız değer yargıları dünyasının en belirleyici ve en önemli fikir üreticisidir. 36

37

38 Kant, kategorik zorunluluklardan bahseder,
örneğin sonuç ne olursa olsun yalan söylememek zorunluluğundan kaçınamayız. Koşullar ve sonuçları ne olursa olsun yalan söylenmemelidir, iyi niyetle yapılsa ve sonu ölüm bile olsa. Ayrıca bu kural son derecede evrenseldir ve gelecekte de değişmesi mümkün değildir. Seçeceğiniz yol ne olursa olsun başkalarının da bu yolu seçerek hareket edebileceğini peşinen kabul etmiş olursunuz. Kant “kategorik zorunluluk” tanımlamasında “kişi prensipleriyle hareket etmelidir, herkes bu prensibe uyarsa bu evrensel bir kanun haline gelir” demektedir. 38

39 Gert’e göre çağdaş on emir
Kantizmin çağdaş temsilcilerinden olan Bernard Gert akılcı insanların herkesin avantajına olmak üzere belli kurallara uyması ve ahlâklı olmasının aklın gereği olduğunu savunur. Herhangi bir nedeni yokken kuralları çiğnemek akılsızlıktır. Gert’e göre bu kurallar, ya da kendi deyimiyle çağdaş “on emir” şöyledir; 39

40 Çağdaş 10 Emir…. Öldürmeyeceksin Acı vermeyeceksin
Yetersiz ve aciz hale getirmeyeceksin Özgürlükleri kısıtlamayacaksın Zevk almayı (hoşlanmayı) engellemeyeceksin Kandırmayacaksın Sözünü tutacaksın Kopya çekmeyeceksin ve göz boyamaya çalışmayacaksın Yasal yollardan sapmayacaksın Görevini ihmal etmeyeceksin. 40

41 Çelişkiler…. Günlük yaşamımızda bu kurallara uymaya çalışırken çapraz çelişkiler olabilir... Randevunuza geç kalmamak için süratli araba kullanırsanız yasaları çiğnemiş olursunuz; yani 7 ve 9 numaralı emirler çatışmış olur. O zaman aklınızı kullanarak bir karar vermeniz gerekir; örneğin biraz gecikmeyi göze alır ve sürat sınırına uyarsınız, bu aklın gereği olan çözümdür. Diğer bir yorumla yukarıdaki 10 emrin kendi aralarında da bir hiyerarşisi vardır ve ömrümüz verdiğimiz kararlarda bu hiyerarşiyi doğru kullanmaya çalışmakla geçer. 41

42 20. Yüzyıl ise Compte, Darwin ve Spencer gibi bilimdeki evrimcilik akımının kurucu ve geliştiricileri ile devam eder; böylece Fen bilimlerinde görülen akımların etik bilimindeki gelişmelerdeki yansımasını izleriz. 20. Yüzyılı kana bulayan iki büyük dünya savaşının ardından toplumdaki etik anlayışı da temelden değişmiştir denebilir. Dünya savaşlarının ardından kalkınma ve toparlanma evresine giren Avrupa’da değişik uygulamalı mesleklerin gelişmesine sahne olmuştur. Mühendislik mesleğinin gelişmesi de bu dönemde hızlanmış, çok farklı mühendislik dalları doğmuş ve kendi etik kuralları ile uygulama alanındaki yerlerini almıştır. 21. Yüzyıldan bu yana ise toplumsal alanda etkili yeni “uygulamalı etik” prensipleri yoğun olarak tartışılmakta, küresel ve evrensel boyutlarda geçerli olabilecek meslek etiği prensipleri ortaya çıkmakta ve benimsenmektedir. 42

43 Pek çok iş ve meslek topluluğu, özellikle kendi durumları için geçerli olan değerleri, yukarıda ifade edilen her dereceden değerden özelleştirerek, ”mesleki etik kuralları”nı hazırlamışlardır. Bazı mesleklerde, özellikle tıpta, kurallar öyle ayrıntılı hale gelmiştir ki neredeyse yasanın yerini almıştır. Ancak bir etik kurallar sistemi, yasalar gibi ayrıntılara inmeye uygun değildir. Bu nedenle etik kurallar sistemi, genel yol gösterici ilkeleri veren bir stratejidir ve yasaların izin vereceğinden çok daha geniş bir yoruma açıktır. Bu kurallar belli tarihsel uygulamalardan çıkar ve uygulamalardaki değişikliklere göre değişebilirler. 43

44 DEĞER nedir? Bir şeyin önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü, bir şeyin değdiği karşılık, kıymet Üstün nitelik, meziyet, kıymet Üstün, yararlı nitelikleri olan kimse Bir ulusun sahip olduğu sosyal, kültürel, ekonomik ve bilimsel değerlerini kapsayan maddi ve manevi ögelerin bütünü TDK Güncel Türkçe Sözlük

45 DEĞER nedir? Sahip olmaya değer bulunan veya istenebilir nitelikteki bir ‘prensip, standart veya kalite’ özelliğidir.

46 Temel Etik Değerler Bir toplumdan diğerine çok büyük değişiklik göstermeyen temel ve üst etik değerler: Adalet(hakça davranma) Doğruluk-Dürüstlük(içi-dışı bir olma, hilesiz olma) Tarafsızlık(nesnel davranma, liyakatı esas alma) Sorumluluk(bencillik ve kişisel çıkarlardan uzak olma, sorumlu davranma)

47 DEĞERleri kişisel ve mesleki olarak ayırabilir miyiz?
Olabildiğince aynı değerler kişisel ve mesleki yaşamda kullanılmalı, bu bizi kişilikli ve güvenilir kılar.

48

49

50


"MSİ 2013 Mühendislik Etiği Etiğin Tarihsel Gelişimi" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları