Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

SİYASET FELSEFESİ -Tacitus:

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "SİYASET FELSEFESİ -Tacitus:"— Sunum transkripti:

1 SİYASET FELSEFESİ -Tacitus:
Devlet ne kadar yozlaşmışsa, o kadar çok kanun olur. -Oscar Wilde: Siyasi partilere bayılıyorum. İnsanların siyasetten konuşmadığı tek yer orası kaldı. -Edmund Burke: Zayıf bir hükümet kadar baskıcı ve adaletsiz olanı yoktur. -Charles De Gaulle: Siyasetçi, efendi olabilmek için uşak gibi görünür.

2 SİYASET FELSEFESİ Her siyasi parti kendi yalanını yutarken ölür JOHN ARBUTHNOT ■ Bir siyasetçi gelecek seçimi bir devlet adamı gelecek kuşağı düşünür. JAMES F.CLARKE ■ Devlet adamı koyunu kırpar; siyasetçi koyunun derisini yüzer. AUSTİN O'MALLEY ■ Çağdaş siyasi toplum 'insanları umutsuzluğa düşürme makinesi' dir. ALBERT CAMUS ■ Muhalefetin görevi muhalefet etmektir RANDOLPH CHURCHİLL ■ Siyasetle ahlakı ayıranlar ikisine de bir şey anlamamışlar demektir. JOHN MORLEY

3 İnsanlık tarihinde siyaset ile ilgili değerlendirmeleri karşıt iki kümede toplamak olanaklıdır.
a-) Siyaset toplumsal sınıflar arasındaki mücadeledir. Amaç iktidarı ele geçirmektir. b-) Siyaset, toplumda birliği sağlamak, özel çıkarlara karşı koyarak genel yararı ve ortak iyiliği gerçekleştirmektir.

4 Nitekim siyaset bilimcisi
Bu iki görüşten her birinin gerçeğin bir yönünü yansıttığı söylenebilir. Nitekim siyaset bilimcisi Maurice Duverger (Moris Duverje) siyaseti şöyle belirtmektedir: ‘Siyaset (politika) hem bir çatışma ve iktidar kavgasıdır hem de toplumun tüm üyelerinin yararına olabilecek bir düzen yaratma aracıdır’’ günümüzde birçok düşünür siyaseti kısaca ülke, devlet, insan yönetimi biçiminde tanımlamaktadır.

5 A-) SİYASET FELSEFESİNİN KONUSU
Siyaset hem siyaset biliminin hem de siyaset felsefesinin konusunu oluşturur; ancak bu iki bilgi dalının siyasete yaklaşımları farklıdır. Siyaset bilimi, devlet biçimlerini, siyasal olguları ve süreçleri ele alır betimler ve olanı olduğu gibi inceler.

6 Siyaset felsefesi, siyasal varlık alanının dayandığı varsayımlar hakkında bir soruşturmadır.
Siyaset felsefesi ancak olması gerekene göre düşünüldüğünde ortaya çıkar. Bu noktada siyaset felsefesiyle ideolojiyi karıştırmamak gerekir. İdeoloji, olanı olması gerekene göre yorumlamak ister. İnsanlara ne yapması gerektiği konusunda öneriler sunar.

7 Her ideolojinin dayandığı bir değer sistemi ve buna bağlı bir eylem öğretisi bulunur. İdeolojiler inandırma etkinliği, siyaset felsefesi ise anlama kavrama girişimidir. Siyaset felsefesi, şu ya da bu değerin öbüründen üstün olduğunu söylemez. Siyaset felsefesinin görevi, olması gerekeni ideolojiler üstü bir zeminde aramaktır.

8 Örnek; Siyaset felsefesi siyaset olgusunu felsefi olarak değerlendiren felsefe dalıdır. Aşağıdakilerden hangisi siyaset felsefesinin sorunları arasında yer almaz? a-) Bürokrasi gerekli midir? b-) Devlet hangi bilimsel yöntemle incelenmektedir? c-) İktidar kaynağı nedir? d-) İdeal bir devlet düzeni nasıl olmalıdır? e-) Bireyin temel hakları nelerdir?

9 Geçmişe bakmak şimdiyi kavramak için gereklidir
Geçmişe bakmak şimdiyi kavramak için gereklidir. Ama her çağda karşımızda duran sorunlar, yeni sorunlardır. Siyaset felsefesinin işi her çağda bu yeni sorunları çözmektir. Çözülmeyi bekleyen sorunlar her çağda başka başkadır.

10 UYARI: Her tarihsel çağın gerçekleştirmeyi amaçladığı ‘‘ideler’’ vardır. Örneğin Orta Çağın idesi insanlığı dinsel bir çatı altında, evrensel bir devlet idealinde birleştirmekti. Yeni Çağın ideleri ise ‘‘özgürlük’’ ve ‘‘eşitlik’’olmuştur. Siyaset felsefesinin yakın geçmişine baktığımızda hep bu idenin gerçekleştirilmeye çalışıldığını görürüz. Günümüz siyaset felsefesinin en önemli sorunu olan ‘‘demokrasi’’ bu idelerin gerçekleşme sürecinin bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır.

11

12 1-) Siyaset Felsefesinin Temel Kavramları
Devlet: belli bir ülke üzerine yerleşmiş, zorlayıcı yetkiye sahip iktidarca yönetilen bir insan topluluğunun oluşturduğu siyasi kuruluştur. Toplum: bilinçli bireylerden ve özellikle aralarında örgütleşme bağları ve karşılıklı görevler bulunan kişilerden kurulu topuluğun adıdır.

13 Sivil topluma göre: Toplum bireyleri, bir gücün uyruğu değil, yurttaştır. Yasalar, devletçe dayatılmayıp halkın beklentilerine uygun olarak, yurttaşların özgür iradeleri ile belirledikleri temsilciler tarafından yapılır. Bu, devletin özerkliğine bir sınır getirilmesi ya da topluma devlet karşısında daha fazla özerklik vermesi anlamına gelir.

14 Toplumdaki çeşitli çıkarları temsil eden siyasi partiler, dernekler, sendikalar gibi toplumsal örgütlenmelerin siyasi kararların verilmesinde etkili olabildiği sivil toplum, bireyi devlet karşısında korumanın gerçek güvencesidir. Böylece siyasi kararların oluşmasında, devletin egemen rolü azalmakta, devlet ile toplum arasındaki ayrışma dengelenmektedir.

15 Günümüzün demokratik toplumlarında, kişilerin, belirli toplumsal, iktisadi, siyasi amaçlar için örgütlenerek bir araya geldiklerini görüyoruz. Yani birey, devletle tek başına karşı karşıya kalmıyor, kendi çıkar ve istediklerini yine kendisi gibi düşünen insanlarla birlikte devlete kabul ettiriyor. Devlet de işlevlerini yerine getirirken, toplum içindeki grupları ve örgütlemelerini hesaba katmak zorunda kalıyor.

16 UYARI : Sivil toplumda devlet kurumları hukuk devleti idealine göre oluşmuştur. Yasa yapma, yargılama, yürütme tek elde toplandığında bunun adı despotizm dir. Oysa bir devletin temel görevi, bireyin haklarını güvenceye almaktır. Bir hukuk devletinde yaşama yetkisi halkın temsil ettiği parlemontoya, yürütme hükmünü aittir. Yargıda devletin güvencesi altında bağımsız yargı organına devrilir. Devletin işlevlerinin bu şekilde ayrılmasına güçler ayrılığı denir.

17 Örnek; Demokratik toplumların önemli niteliklerinden biridir. Ve bireyler örgütlüdür. Örgütler, bireyleri gerek davetleri gerekse toplum içerisindeki odakların baskısından koruyan bir şemsiye gibidir. Paragrafta, sözü edilen kavram aşağıdakilerin hangisidir? a-) Siyasal partiler b-) Sivil toplum c-) Bürokrasi d-) Parlamento e-) Eğitim kurumları

18 Birey; kendisini başkalarından ayıran, kendisine özgü ve bir kimliği olan tek insan demektir. Birey toplum içinde yaşama zorluğunun yanı sıra, temel hak ve özgürlükleri olan bir varlıktır. Bizler, hak ve özgürlüklerimizi öğrenip kullandıkça bireyleşebiliriz. Sorumluluk duygusuyla özgürlüğümü kullanan bireyin dokunulmazlığı vardır.

19 UYARI: ‘‘Halk’’ sözcüğü hep başka bir sözcükte kullanılır ve onunla bir çift oluşturur. O da ‘‘ödev’’ ya da ‘‘yükümlülük’’ sözcüğüdür. Hak ile ödev arasında sıkı bir ilişki vardır. Hukuk düzenin bir kişiye tanıdığı hak, başka bir kişi için bir ödev doğurur. Örneğin alacaklıya alacağını isteme hakkını tanıyan hukuk kuralı, borçlu içinde bir hukuksal yükümlülük ya da ödev yaratır. Hak ve ödev kavramlarına başvurmadan hukuk ilişkilerinin gerçekleşmesi olanaksızdır.

20 Hak çiğneyen, ödevi yerine getirmeyen eylem meşru bir eylem sayılmaz.
Meşruiyet, siyaset alanında eylemlerin, hukuk düzenine uygunluğuna denir. Gerek devletin gerek bireylerin yapıp etmeleri hukuk düzenince belirlenmiş hak ve ödevlere uygun olmalıdır. Hak çiğneyen, ödevi yerine getirmeyen eylem meşru bir eylem sayılmaz.

21 UYARI; Meşrutiyetin iki kaynağı egemenlik ya da toplumda geçerli olan yasalara dayalı olarak kullanılır ya da sosyal haklılığa(meşruluğa) dayanır. En büyük gücü elinde bulunduran devlet, bu gücü yasalara uygun kullandığı sürece meşru sayılır. Ancak, daha genel anlamıyla meşruiyet, iktidarın kendisini meydana getiren kaynağına uygun olmasını ifade eder.

22 Bürokrasi; bireyin hakkını korumak, yasalar önünde herkesin eşit olmasını sağlamak, yönlendirici yöntemlerle toplumda gerginliklerin, çatışmaların ortaya çıkmasını önlemek devletin görevidir. Ancak devletin bu işlevi görebilmesi için yönetim(hükümet) gerekmektedir.

23 ÖRNEK; ‘‘Gelişmiş bir iş bölümü ve uzmanlaşmaya sahip devlet memurlarından meydana gelen, tüm yurttaşlar için eşitlik ve yasaların herkes için geçerli ilkeler doğrultusunda devlet tarafından çalıştırılan hiyerarşik topluluk’’tanımı aşağıdaki toplulukların hangisine aittir? a-) Sivil toplum b-) Bürokrasi c-) Devlet d-) İktidar e-) Yönetim

24 2-) Siyaset Felsefesinin Temel Sorunları
Siyaset felsefesi ‘devlet nedir’ ,’ iktidar nedir’, ‘egemenlik nedir’, ‘ toplum nedir ’ gibi soruları sormak ve bu soruları yanıtlamak zorundadır. Siyaset felsefesi bu soruları yanıtlamaya çalışırken bazı başka temel sorular ve sorunlar ortaya çıkar. ‘sivil toplum nedir?’, ‘iktidar kaynağını nereden alır?’, ‘meşrutiyetin ölçütü nedir?’, ‘egemenliğin kullanış biçimleri nelerdir?’, ‘bireyin temel hakları nelerdir?’, ‘bürokrasiden vazgeçilebilir mi?’ gibi sorular siyaset felsefesinin yanıtlaması gereken sorulardır.

25 ‘İktidar kaynağı nedir. ’ ile ‘Meşrutiyetin ölçütü nedir
‘İktidar kaynağı nedir?’ ile ‘Meşrutiyetin ölçütü nedir?’ soruları birbiriyle sıkı sıkıya ilişkili sorulardır. Bunlara ilişkin görüşleri birkaç noktada özetleyebiliriz. Bu konudaki bir görüşe göre, iktidar kaynağını insanın doğal yapısında bulunur.

26 Örneğin, Platon’a göre devletin kurulmasına yol açan doğal bir neden vardır, o da hiçbir insanın kendi kendine yetmemesi ve gereksinimlerini gidermek için başkalarının yardımını istemesidir. Devletin ödevi, insanların yaşayışlarını kendilerine mutluluk sağlayacak şekilde düzenlemektedir. Bu ödevi gerçekleştirmeyi amaçlayan iktidar meşrudur.

27 ÖRNEK; Her şey ne kadar da anlamsız… Nihilizme göre evren anlamsız ve amaçsızdır. Hiçbir şey değer taşımaz. Bu öğretiye göre otorite ya da devlet, doğaya aykırıdır. Bütün toplumsal kötülükler, insanların özgür olmalarından kaynaklanır. Öyleyse insanı sınırlayan bütün değer kurum ve düzenler ‘kötü’dür ve yıkılmalıdır. Nitekim Bakunin ‘‘yıkma tutkusunun aynı zamanda yaratıcı dürtü olduğunu’’ söyleyerek başta devlet olmak üzere, var olan kurumların tümünün birden ortadan kaldırılması gerektiğini savunur. Bu parçaya dayanarak, aşağıdaki genellemelerden hangisine ulaşılabilir? a-) Eşitlik özgürlükle sağlanabilir. b-) İdeal düzen adaletin sağlanması ile gerçekleşebilir. c-) Düzenin olmadığı yerde karmaşa olur. d-) Özgürlükleri kısıtlayan devlet kurumu yıkılmalıdır. e-) İktidar, egemenliği ellerinde bulunduranlara, devlet gücünü kullanma yetkisi verir.

28 Bu sorunlara ilişkin ikinci görüşe göre, iktidar, kaynağını Tanrı’da bulur. İktidar tanrının yeryüzündeki temsilcisidir ve Tanrı’nın kendisine gösterdiği amacı gerçekleşmektedir. İktidarın meşrutiyeti de bu amaca bağlı kalıp kalmamasıyla ilgilidir.Üçüncü görüşe göre, iktidar kaynağını toplumsal sözleşmede bulur.

29 Örneğin, Hobbes’e göre, insanın doğa durumunda yaşaması, varlığını tehdit eder hale gelmiştir. Bundan ötürü bireyler bir araya gelerek birtakım hakları kullanmayı üstün bir güce, devlete devretmişlerdir. Burada iktidarın kaynağı toplumu oluşturan bireylerin genel istencidir. Dolayısıyla meşruiyet de iktidarın, toplumu oluşturan bireylerin çıkarlarını göz önünde bulundurması ölçüsünde söz konusudur.

30 ÖRNEK: Thomas Hobbes ‘‘insan insanın kurdudur’’ demiştir. Hobbes’a göre, insanın toplumdaki davranışlarının temelinde aşağıdaki ilkelerden hangisi yer alır? a-) Özgürlük, boyun eğme ve adalet isteği b-) Toplumsal güvenlik isteği, korunma içdürtüsü ve özgürlük c-) Bencillik, bireycilik ve yaratıcılık d-) Egemen olma isteği, hoşgörü ve eşitlik e-) Bir arada yaşama isteği, güvenlik gereksinimi

31 Kaç Tür Egemenlik Vardır?
1 Kaç Tür Egemenlik Vardır? Egemenlik biçimlerinden ilki geleneksel egemenliktir. Bu egemenlik biçiminin söz konusu olduğu toplumlarda, yöneticilerle yönetilenler arasındaki ilişki töreyle, gelenekle, toplumsal inançlarla belirlenir. Egemenlik bir soya aittir ve babadan oğla geçer.

32 Kaç Tür Egemenlik Vardır?
2 Kaç Tür Egemenlik Vardır? İkinci egemenlik biçimi karizmatik egemenliktir, burada liderin olağa- nüstü nitelikler taşıdığına toplumu onun esenliğe götüreceğine inanır. Örneğin, Atatürk, Mahatma Gandhi böyle özellikleri olan liderler olarak görülmüşlerdir. Mahatma Gandh

33 Kaç Tür Egemenlik Vardır?
3 Kaç Tür Egemenlik Vardır? Üçüncü egemenlik biçimi ise demokratik ve hukuksal egemenliktir. Burada egemenlik kişilere ya da zümrelere değil, halka aittir, halk adına kullanılır. Bu egemenlik biçiminde güçler ayrılığı ilkesi geçerlidir. Serbest seçimler yoluyla seçimi, kişilerden oluşan ve yasama yetkisi bulunan bir meclis, o meclisin yürütme görevi verdiği bir hükümet ve bağımsız yargı organları aracılığıyla, egemenlik halk tarafından halk adına yürütür.

34 Siyaset felsefesinin önemli sorunlarından biri de ‘‘ Bireyin temel hakları nelerdir?’’ sorusudur. Demokratik toplumlarda kişilerin sahip oldukları hak ve özgürlükler üç öbekte ele alınabilir. Birincisi, bireyi devlete ve topluma karşı koruyan haklardır. Bunlara koruyucu hakları adı verilir. Din ve vicdan özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, özel hayatın korunması, basın özgürlüğü v.b 1

35 2 İkincisi ‘‘isteme hakları’’dır. Bunlar kişilerin devletten bazı şeyleri talep edebileceğini ifade eder. Örneğin; çalışma hakkı, sosyal güvenlik hakkı, öğrenim hakkı, konut hakkı bu türden haklardır. Bunlar, devlete toplumsal alanda bir takım ödevler yükler.

36 3 Üçüncüsü ‘‘ katılma hakları’’dır. Bunlar kişilerin toplum
yönetiminde söz sahibi olmasını sağlayan, siyasi iktidarın kullanımına katılmasına imkan veren haklardır. Siyasi etkinlikte bulunma, siyasi parti, dernek ve sendika kurma, bunlara üye olma, seçme ve seçilme hakları bu öbeğe girer.

37 UYARI Bu üç öbekteki haklar, ayrı ayrı ele alınmalarına karşı bir bütün oluştururlar. Haklardan birinin bulunmadığı bir toplumda, ötekilerin de işlerliği kalma.

38 Bürokrasiden Vazgeçilebilir mi?
Bürokrasi zamanla halktan kopabilir, hatta halka karşı bir güç haline gelebilir. Bu nedenle bürokrasinin gereksiz olduğunu savunanlar; bürokrasiyi, yönetimde yavaşlığın, katılığın, kuralcılığın, formalitenin ‘‘ kraldan çok kralcılığın’’ sembolü olarak görürler.

39 Bürokrasi, devlet yönetiminde bulunan aşamalı memurlardan oluşan bir gruptur.
Max Weber’e göre bürokrasi önemlidir. Ondan vazgeçilemez. Yönetim sorumluluğu siyasilerde olmasına karşın onlar gelip geçicidir. Bürokratlar, hem uzman hem de kalıcı kişiler olduklarından devletin sürekliliği için vazgeçilmez insanlardır. Ayrıca, devletin iş bölümü ilkesine dayalı görev dağılımı ile mevki ve yeteneğe dayalı yetki ve sorumluluk anlayışı da bürokrasinin varlık nedenidir.

40 B-) SİYASET FELSEFESİNİN İKİ ANA PROBLEMİ
1-) Karmaşa-Düzen-Ütopya: Toplum, düzen demektir. Düzen, toplumun barış içinde yaşamasıdır. Karmaşa, düzensizlik demektir. Düzensizliği ve karmaşayı hiçbir toplum taşıyamaz.

41 Karmaşa-Düzen İnsanların karmaşa ortamında, yasa ve düzen yokluğunda yaşaması olanaksızdır. Kişinin, kendi özgürlüğünün başkalarınınki ile sınırlanmış olduğunu kabul ettiğini, kendi özgürlüğünü kendi özgür kararlarıyla sınırlamasını bildiği bir düzen, insanın varlığını sürdürmesi için gereklidir.

42 Ütopya İnsanoğlu, tarih boyunca bir düzenin gerekliliğinin bilinci içinde olmuştur. Ne var ki böyle bir bilinç, böyle bir gereklilik bilinci, insanoğlunun refah ve mutluluk sağlayacak bir toplumsal düzene kavuşmasına yetememiştir.

43 Ütopya Bundan ötürü, düşünce tarihinde filozoflar; özgürlük, eşitlik, adalet idelerinden ya da dinsel kavramlardan yola çıkarak, ideal düzen arayışları içerisinde olmuşlardır. Filozofların gerçekte olmayan, bu idelere, kavramlara dayalı olarak kurulmuş ideal devlet, ideal toplumsal düzen tasarımlarına ütopya (yok ülke) adı verilir.

44 Platon bu ifadesinde aşağıdakilerin hangisinden söz etmektedir?
ÖRNEK: Göklerde onu görmeyi isteyen için kurulmuş bir örnek vardır. Bu örneği gören onu kendisi için de bulunmayı ister. Ama böyle bir örneğin her hangi bir yerde olup olmadığı ya da hiç var olup olmayacağı önemli değildir. Platon bu ifadesinde aşağıdakilerin hangisinden söz etmektedir? a-) Devletten b-) Ütopyasından d-) Duyular dünyadan c-) İdealar dünyasından e-) İyi ideasından

45 a. Düzenin Gerekliliği ve Devlet
1-) Devleti Doğal Düzenin Devamı olarak görenler Platon’a göre devletin ortaya çıkmasının doğal bir nedeni vardır. O da hiçbir insanın kendine yetememesi, gereksinimlerini gidermek için başkalarından yardım istemesidir. Bundan dolayı da devletin görevi insanların yaşayışlarını kendilerine mutluluk sağlayacak şeklinde düzenlenmesidir. Platon’a göre insan organizmasıyla devlet arasında sıkı bir benzerlik vardır.

46 2-) Devleti yapma varlık olarak görenler
Bu anlayışa göre insanlar birbiriyle uzlaşıp anlaşarak toplumu ve devleti meydana getiriler. Buna da toplumsal sözleşme adı verilir. Toplumsal sözleşme düşüncesini savunan filozoflar şunlardır: T. Hobbes ve J.J. Rousseau.

47 T. Hobbes: T. Hobbes’a göre önceleri insan doğa durumunda bulunuyordu
T. Hobbes: T. Hobbes’a göre önceleri insan doğa durumunda bulunuyordu. Bu doğa durumunda insanların tavrı kurdun kurda karşı tavrı gibiydi.( homo homini lupus). Doğa durumundaki insan kendini koruma güdüsüyle, diğer insanlara düşman olur. Ancak Hobbes’a göre insanda birde kendi varlığını güvenlik altına alma isteği vardır. İşte insanlar bu istekle bir araya gelerek uzlaşırlar. Devlet de bu sözleşmeden (uzlaşmadan) doğar.

48 J.J. Rousseau: Rousseau’ya göre insan doğa durumundan başlayıp toplumun kuruluşuna kadar tam bir eşitlik içerisinde yaşıyordu. Tarımın başlamasıyla birlikte ortaya çıkan mülkiyet eşitliği ortadan kaldırıldı. Rousseau’ ya göre doğal eşitliğin ortadan kalkması insanları sözleşme yoluyla bir araya gelmeye zorladı. Yapılan bu sözleşmeyle de mülkiyet ve eşitsizlik iyice perçinleşti, özgürlük ortadan kalktı.

49 ÖRNEK; ‘‘İnsan kendini güvenlik altına almalıdır. Her insan diğeri için potansiyel kötülüktür. Herkesin birbirini kolladığı bir ortam her insanın zararınadır. Bu yüzden insanlar aralarında bir sözleşme yapmak zorundadırlar.’’ diyen Hobbes’a göre, yukarıda anlatılan süreç sonunda aşağıdakilerden hangisi gerçekleşmiştir? a-) Sivil toplum b-) Hükümet c-) Baskı Grupları d-) Devlet e-) Din

50 b. İdeal Düzen Arayışları
İlk çağdan bu yana insanlar, toplumda gelişi güzel davranışları önlemek, toplumun amacını ve işlevlerini belirlemek için akılcı kurallar koyarak ideal düzen oluşturmaya çalışmışlardır. Bu çabadaki görüşler iki bölümde toplanabilir.

51 1. İdeal bir Düzenin Olamayacağını Savunanlar
Sofistler: bu görüşün temsilcilerden Protagoras’a göre; ‘‘insan her şeyin ölçüsüdür.’’ Her şey insana göre değişiyorsa, herkes için ortak bir düzenden söz edilemez. Gorgias’a göre, varlık diye bir şey yoktur ki ideal düzenden söz edilebilsin.

52 ÖRNEK: “ İnsan her şeyin ölçüsüdür.’’ diyen Protagoras, bu görüşü doğrultusunda aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşır? a-) İdeal bir toplum düzeni eşitliğe dayanmalıdır. b-) İdeal bir toplum düzeni özgürlüğe dayanmalıdır. c-) İdeal bir toplum düzeninden söz edilemez. d-) İdeal bir toplum düzeni adaletli olmalıdır e-) İdeal bir toplum düzeninde demokratik yönetim bulunmalıdır

53 Nihilizm: Hiçbir otoriteyi benimsemeyen nihilistlere göre, toplumda ahlaki ve kültürel hiçbir kural yoktur. Hiçbir kuralın olmadığı toplumda ideal düzenin olması olanaksızdır.

54 Anarşizm: Özgürlüğü savunduğu, baskıyı reddettiği ve düzeni tanımadığı için burada Proudhon ve Kropotkin’in öncülüğünü yaptığı anarşizmi de ideal düzeni tanımayan görüş olarak sayabiliriz.

55 İdeal Bir Düzenin Olabileceğini Kabul Edenler
Özgürlüğü temel alan görüş: Adam Smith ve J.Stuart Mill gibi düşünürlerin savundukları liberalizm, özgürlüğe dayanır. İdeal düzenin ancak bireylerin özgür olabilmesi ile sağlanabileceğini ileri sürerler. Bireyler önemli hakkını elde ettiklerinde, doğanın kendi yapısında var olan ideal düzen, toplumda da kendiliğinden var olacaktır. Özellikle ekonomik yaşamda gerekli ideal düzen oluşacak, bireylerin ekonomik çıkarlarının doyurulması sağlanınca toplumunun da çıkarı gerçekleşmiş olacaktır. Bu ise kapitalizmde olabilir.

56 Adam Smith’e göre, ‘‘devlet insanları kişisel çıkarlarını
ÖRNEK; Adam Smith’e göre, ‘‘devlet insanları kişisel çıkarlarını gerçekleştirmede serbest bırakmalıdır.’’Smith’e göre ideal düzenin temel ilkesi aşağıdakilerden hangisidir? a-) Eşitlik b-) Adalet c-) Özgürlük d-) tolerans e-) Tanrı sevgisi

57 Eşitliği Temel Alan Görüş:
S.Simon, L. Blanck ve K. Marx’ın bu görüşü özgürlüğü temel alan görüşe bir tepkidir. Bireylerin en temel hakkı, diğerleriyle eşit yaşama hakkıdır. Bunun gerçekleştirilebilmesi, bütün üretim araçlarının, bir gruba ait olmaktan çıkarılıp bütün toplum bireylerinin sahip olduğu bir yapıya kavuşturulmasıyla (sosyalizmle) olanaklı olur.

58 Adaleti temel alan görüş: Bu görüşe göre, ne tek başına özgürlük, ne de tek başına eşitlik ideal düzeni sağlayabilir. Adalet hem özgürlüğü hem de eşitliği kapsar. Adalet ise demokratik bir ortamda ve karma ekonominin var olduğu bir düzenle gerçekleşebilir.

59 UYARI; İdeal bir düzenin olabileceğini kabul eden görüşler, yeni çağdan beri özgürlük ve eşitlik idelerini gerçekleştirebilecek amaçlar olarak ele almışlardır. Çağımız siyaset felsefesinin en önemli sorunu olan demokrasi de bu idelerin gerçekleşme sürecini bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. 19. yüzyıldan bu yana, özgürlük idesine daha çok liberalist, eşitlik idesine ise sosyalist görüşle sahip çıkmıştır.

60 Ütopyalar Düşünce tarihinde, ideal düzen arayışları, kimi zaman ütopyalar biçiminde karşımıza çıkar, ütopya, gerçekte var olmayan, ama gelecekte var olabileceği düşünülen devlet ve toplum tasarımıdır. Ütopyalar, gerçekleşmesi istenen ütopyalar ve gerçekleşmesinden korkulan ütopyalar diye iki öbekte toplanabilir.

61 1. Gerçekleşmesi istenen ütopyalar
Platon’un ‘‘devlet’’i,Thomas More’un ‘‘ütopya’’sı, Campanella’nın ‘‘Güneş Ülkesi’’, Farabi’nin ‘‘Erdemli Şehir’’ ütopyaları bunlara örnektir.

62 2. Korkutucu ütopyalar A. Huxley’in ‘‘ Yeni Dünya’’ ütopyası, George Orwell’in 1984 ütopyası örnektir. İnsan ve toplumları geleceğe yönelik uyaran ütopyalardır.


"SİYASET FELSEFESİ -Tacitus:" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları