Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Siyasal Bilgi/Siyasal İktidar

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Siyasal Bilgi/Siyasal İktidar"— Sunum transkripti:

1 Siyasal Bilgi/Siyasal İktidar
Sokrates’ten Platon’a

2 Önce Sokrates Önce Sokrates, çünkü onu Platon’dan ayırmak zor! Platon’un diyaloglarının çoğunda hangi düşüncelerin Platon’a ait olduğunu, hangilerinin Sokrates’ten geldiğini bilemeyiz. Ama bu düşüncelerin çoğu Sokrates’e ait bile olsa onları derleyip toplayan bir düzene sokan Platon’dur.

3 Önce Sokrates Tanıdığımız Sokrates, Platon’un dilediği gibi konuşturduğu bir Sokrates’tir. Kuşku götürmeyen gerçek, bir düşünür olarak Platon’un yaratıcısı Sokrates’tir.

4 Sokrates mi, o da kim??? Yaratıcı Kalıpları kıran
Alışık olunandan başka türlüsünü getiren Zamanının gençleri üzerinde etkili olmuş YAMAN BİR DÜŞÜNÜR!!!!!!

5 KİM? M.Ö. 468 doğumu, 400 ölümü Ömrü Atina’da geçmiş.
Heykel ustası baba, ebe anne. Saçsız kafası, yuvarlak yüzü, irice burnuyla filozoftan çok hamala benzer!!!!

6 KİM? Gelişigüzel giyinirmiş.
Kendi evinden çok başkalarının evlerinde yer içermiş. Eşini, çocuklarını ihmal edermiş. Çevresindeki gençlerle orada burada akşamlara kadar çene çalarmış.

7 KİM? Açık sözlüymüş. Devlet politikasını eleştirirmiş ama içine de girmezmiş. Konuşmalarında amacı, herkesi bildiği inandığı şeyden şüphe ettirmekmiş.

8 “Benim tek bildiğim, bir şey bilmediğimi bilmektir.”
KİM? En çok söylediği iki sözden biri: “Benim tek bildiğim, bir şey bilmediğimi bilmektir.” Diğeri: “Kendini tanı.”

9 KİM? Gençliğin ahlakını bozuyor diye 275’e karşı 281 oyla ölüme mahkum edildiğinde ne düşüncelerinden vazgeçmiş, ne de kaçabilecekken kaçmış. Dostlarının arasında baldıran zehrini şarap içer gibi içmiş.

10 Kim? Sokrates ile bunun dışında bildiğimiz her şeyi Platon’a borçluyuz. Platon onun hayatı hakkında bize daha fazla bir şey öğretmiyor. Ama onun yazdığı bütün diyaloglarda hocası Sokrates başrolde. Zaten diyalogların Devlet dahil tamamının yazılmasının nedeni Sokrates’in ölümüdür. Sokrates, Batı düşüncesinin kaynağıdır.

11 Düşüncesi ne ile ilgili?
Atina’da iki ayrı filozof tipi, eski inanışlarla düşünüş gelenekleriyle kendi açılarından mücadele ediyordu. Bu eski inanışları yıpratan ve yeni bilgiler edinmeye çalışan bilgisever (filozof) aydınların bir kısmı, Thales ve Herakleitos gibi Anadolu filozoflarının peşinden giderek insanın yaşadığı dünyayı, havayı, suyu, ateşi, toprağı yani fizik gerçeği aydınlatmaya çalışıyordu.

12 Düşüncesi ne ile ilgili?
Diğerleri ise akıllarını yalnız bütün inanışları çürütmekte, her şeyin püf noktasını bulmakta kullanıyorlardı. Birinciler (fizikçiler) için önemli olan insan dışı gerçekler, ikinciler (sofistler) içinse daha çok insan içi gerçeklerdi. Fizikçiler, insanla ilgili sorunları küçümsüyor, sofistlerse hiçbir sonuca varmasalar da, yalnız insanla ilgili sorunları ele alıyorlardı.

13 Düşüncesi ne ile ilgili?
Sokrates’in doğduğu yıllarda Atina’da sofistlerin sözü geçiyordu. Bu bölünmede Sokrates de daha çok sofistlerden yanadır denebilir. Ama onlarla çatışmıştır da…

14 Sokrates ne düşünüyor? Sofistlerle birlikte söylediği şu:
İnsanın hayatı dünyanın hayatından önemlidir. Asıl bilgi dünyayı değil, insanı bilmektir. Tanrılar evreni yönetedursun, insan da kendi hayatını yönetmelidir; iyiyle kötüyü, doğruyla eğriyi ayırt etmesini öğrenip hem kendini, hem başkalarını adam etmelidir.

15 Sokrates ne düşünüyor? Bütün bilimlerin amacı insanların daha iyi insan olmalarını sağlamaktır. Sofistlerle çoğu kez çatışmış aslında ama anlaşılan onlarla benzer bir ilkeye de inanmış: “kişinin aklını başkasının kılavuzluğu ve yardımı olmaksızın kullanması ve toplumsal normlar ile değerleri aklın süzgecinden geçirip akılla eleştirip aydınlatması” ilkesi. Onun amacı, insanları aydınlatmaktı.

16 Sokrates ne düşünüyor? Aslında bilgeliği arıyordu. Bu arayış içinde de cahillikle bilgelik arasındaki sınırı bildiği iddiasındaydı. Görünüşte bilge olanların iddialarını dayanaksız kılmaya yönelmişti. Ona göre, bilgeliğin ne olduğunu bilmek mümkündü.

17 Bilgelik arayışının insanın en yüce etkinliği olduğu bilmek…
Sokrates ne düşünüyor? Tam anlamıyla bilge olmadığını biliyordu, ama bildiği önemli bir şey onu bilgeliğe yaklaştırıyordu: Bilgelik arayışının insanın en yüce etkinliği olduğu bilmek…

18 Sokrates ne düşünyor? Sokrates için, bilgiye ulaşmak için sadece akla başvurmak da yeterli değildir; kişi kendi başına, bilgiyi bulunduğu yerden çıkarıp ona sahip olamaz. Doğru bilgi (episteme), birlikte çalışma ve araştırmayı gerektirir. Toplumdaki sözde bilgileri, yarım yanlış kanıları yıkmak ve doğruya (episteme’ye) ulaşmak için Sokrates’in kullandığı araştırma yöntemi diyalogdur (diyalektiktir).

19 İNSANOĞLU İÇİN EN İYİ YAŞAM NEDİR?
Sokrates ne düşünüyor? Sokrates, bilgeliğe ulaşmanın yolunu bilmeyi en önemli sorunun yanıtı sayar: İNSANOĞLU İÇİN EN İYİ YAŞAM NEDİR? O bu sorunun cevabını bilen biri olarak, kendilerini insanı ilgilendiren temel sorunlara kafa yormak yerine para, maddi rahatlık ve sosyal statüye adamış olan Atinalıları kınar. Onlara karşı hoşgörüsüzdür. Çünkü o özgürlüğünü Atina’nın en iyi yaşama kavuşmasına adamakta kararlıdır.

20 Sokrates ne düşünüyor? Halka doğruyu eğriden, iyiyi kötüden ayırmanın öğretilebileceğini, öğretilmesi gerektiğini düşünür. Yozlaşmış fikirlerin yayılmasına karşı hoşgörüsüzdür. Bir topluluğun sağlığı, yurttaşlarının nasıl davranmaları gerektiğine dair doğru fikirlere sahip olmalarına bağlıdır.

21 Sokrates ne düşünüyor? Atinalıları, onlara kendi kendilerini aklın kurallarına uygun biçimde sorgulamanın ne kadar önemli olduğunu öğreterek düzeltmekte ısrarlıdır. Yozlaşmanın asıl kaynağı, insanın her şeyin önüne refahını ve statü arayışını çıkartmasıdır. Bunun gerekli olduğuna inancını paylaşan topluluklar yozlaşmaya açıktır.

22 Sokrates ne düşünüyor? Sokrates böylece felsefeyi tabiattan çok insana, fizikten çok ahlaka bağlamış, filozofu ister istemez dünya işlerine, politikaya, günlük sorunlara karıştırmış oluyordu. O kadar ki düşüncelerinden çıkan sonuca göre, ya devlet adamının filozof ya da filozofun devlet adamı olması gerekiyordu.

23 Sokrates ne düşünüyor? Sokrates’in savunduğu toplum, herkesin özgürce hareket edebildiği açık toplum değildir. Onun hayal ettiği toplumda kamuoyu filozofların katı geleneklerine göre şekillenecektir, filozofların yönettiği bu toplum kapalı bir toplumdur.

24 Sokrates ne düşünüyor? Ölüme giderken bir yandan kendisine yetkililerce durması emredildiği halde felsefi konuşmalar yapmaktan vazgeçmez; ama bir yandan da kaçması için onu ikna etmeye çalışanlara yasaların kendisine firarı yasakladığını söyleyerek kaçmayı reddeder.

25 Sokrates ne düşünüyor? Bu davranışlarını yöneten iki ilke vardır:
Adil olmayan bir emre direnme ilkesi, Adil oldukları sürece yasalara itaat etmenin bir yurttaşın yükümlülüğü olduğu ilkesi. Sorun: insan olarak arzularımızla yurttaş olarak yükümlülüklerimizi nasıl uzlaştırabiliriz?

26 Önemli olan sadece yaşamak değil, ama
Sokrates ne düşünüyor? Onu yönlendiren ilkeler, daha genel bir rasyonel standarda dayandırılır. Bu onun yaygın kanaatlerin güvenilmezliğinin ötesine geçilebileceğini iddia etmeye götüren bir normdur: Önemli olan sadece yaşamak değil, ama İYİ YAŞAMAKTIR.

27 Sokrates ne düşünüyor? İnsanı insan yapan şey, onun zihinsel kapasitesidir. Bedenini korumaya ve rahata yönelen insan, kendini inkar etmektedir. Kendini kandırma, insan için ölümden de büyük bir kötülüktür.

28 Sokrates ne düşünüyor? Sokrates, kendisinin bir filozof olarak var olabilmesinin toplumun ona sağladığı güvenlikle ve refahla mümkün olduğunun farkındadır aslında… Kendisini var eden topluma rağmen kaçmayı istememesi bundandır. Yasalar itaat, kentin varlığın devam ettirebilmesinin koşuludur: “Eğer yurttaşlar yasal kararları hükümsüz kılmak açısından özgür olsalardı, kent varlığını devam ettiremezdi.”

29 Sokrates ne düşünüyor? Sokrates’in bir yandan yurttaşların adil olmayan hükümlere direnme özgürlüğüne/hakkına inandığını, bir yandan da yönetimin istikrarı için yasalara uyma zorunluluğunu vurguladığını söyleyebiliriz. Sokrates, bir yurttaş olarak Atina’da kalmayı seçtiğinde Atina’nın yurttaşlık koşullarına itaat etmeyi de sessizce kabullenmişti aslında… Rızasını gösteren bu sessiz kabulleniş, onu yasalara uymaya zorunlu kılıyordu. Adil olmayana direnme hakkını saklı tutarak… Sokrates, bu hakkı kullanmakla (kendisiyle ilgili karar adil değildi) kentin istikrarı arasında bir tercih yapması gerektiğinde istikrarı seçti ve ölüm kararına direnmedi.

30 Sokrates ne düşünüyor? Yurttaşlar ahlaki bağımsızlıklarını düzene karşı yükümlülüklerini yerine getirirken nasıl koruyabilirler? Sokrates’in tercihi, bu sorunun onun için önemini azaltmıyor. Bu soruya verdiği cevap da filozoflarca yönetilen aydınlanmış bir toplumdur. Peki ama en iyi bildiği şey hiçbir şey bilmediği olan filozof, yönetmeyi bilmekte midir? Felsefi arayış siyasal yönetimle nasıl birleşir? Bu sorular bizi Platon’a götürüyor.

31 Platon kim peki? Sokrates öldüğünde Platon 28 yaşındaydı. Demek ki M.Ö. 428’de doğmuş. Yakışıklıydı, güçlü kuvvetliydi. Derler ki omuzlarının genişliğinden ötürü sonradan ona Platon demişler… Soylu, zengin bir aileden geliyordu. Çağında görülebilecek en iyi eğitimi görmüştü. Matematik ve şiir en iyi olduğu alanlardı. Olimpiyatlarda yarış kazanmış ünlü bir atletti. Filozof olması beklenenlerden değildi pek…

32 Platon kim peki? Ama hocası Sokrates onu çok etkiledi.
Felsefeyi bütün sporlara üstün görmeye başladı. Sokrates’in ölümüyle düşüncenin önemini daha iyi kavradı. Denebilir ki, bütün ömrünü Sokrates’i öldürmeyecek, tersine onu ve onun gibileri baş tacı edecek bir toplumun, bir devletin nasıl kurulabileceğini düşünmekle geçirmiştir.

33 Platon kim peki? Sokrates’in ölümünden sonra on iki yıl ortadan yok oluyor. Atina’ya kırk yaşında geri döndüğünde bir kır evine yerleşiyor. Sonradan dünya akademilerine adını verecek olan Akademos’un bahçesinde gençlerle buluşup Sokrates gibi sevilen bir öğretmen oluyor. Sicilya’nın zorba hükümdarı Dionysios’un sarayına gidip orada düşündüğü devleti gerçekleştirmeyi deniyor; ama ne filozof olmaya ne de devleti filozoflara bırakmaya yanaşan kral onu kapı dışarı ediyor.

34 Platon kim peki? Atina’ya, Akademos’a dönen Platon seksen yaşında ölünceye kadar etrafındaki gençlerle en iyi devletin nasıl olabileceği sorusu üzerine tartışmaya devam ediyor. Devlet adlı kitabı, hocası Sokrates ile birlikte bu devleti kurduğu eseridir.

35 Platon ne düşünüyor? Platon da bilgi ile yönetim arasındaki ilişki konusunda hocası Sokrates’le benzer fikirlere sahiptir. Ona göre, toplumsal ve siyasal sorunların çözüme kavuşturulabilmesi, yaşamın felsefeye dayandırılmasıyla, bir başka deyişle gerçek bilimin, yani pratiklerin, olguların, nesnelerin aldatmacasından kurtulmuş ve akılla elde edilen salt teorik bilimin her alanda egemen olmasıyla mümkündür. İnsan ve toplum sorunlarına, bunların dar çerçeveleri içinde değil, doğruyu yanlıştan ayıran tek ölçüt olan aklın önderliğinde ilerleyerek evrensel düzeyde yanıt getirilebilir. Sokrates’in iyimserliğini paylaşır ve bilgi-erdem özdeşliği savını benimser. Toplumsal olarak iyi, doğru, adil bir yaşam biçimine ulaşılabileceğini savunur.

36 Platon ne düşünüyor? Bunun için yapılacak iş, İyi’yi, Doğru’yu kavramak ve yaşamı buna göre düzenlemektir. Çünkü İyi gerçeğin dışında olamaz. Göreli olan, değişme, bozulma, yok olma süreci içinde bulunan, gerçek değildir. Değişen koşullarda İyi’den söz edilemez. Demek ki, İyi gerçektir; gerçek ise var olandır, yani Varlık’tır.

37 Platon ne düşünüyor? Böylece, mutluluk arayışı içinde olan insanın bütün entelektüel uğraşı Varlık’ın bulunmasına yöneliktir. Yani evrensel özlerin ya da Platon’un deyişiyle ideaların aranıp bulunması… Bunlara erişilmedikçe, bireysel mutluluğun zorunlu koşulu olan kargaşanın, çatışmanın, bozulmanın bulunmadığı, adaletin, doğruluğun hüküm sürdüğü bir toplumsal-siyasal düzene kavuşmak olanaksızdır.

38 Peki o zaman idea nedir? İdealar kavramlarımızın nesneleridir. İnsan bilgisinin nihai nesneleridir onlar… Filozofların görebileceği nihai nesneler… En basit düzeyde bir şeyin ideası (formu) onun biçimi ya da görünüşüdür (Yunanca eidos ve idea kelimeleri, görmek anlamındaki idein kelimesi ile ilişkilidir.)

39 Peki o zaman idea nedir? Örneğin evimde beslediğim kedimi kedi olarak bilmem, onun öncelikle görünüş itibariyle bir şeyin belli bir çeşidi olduğunu bilmeme bağlıdır. Benim kedim, diğer kedilerle onları köpeklerden, insanlardan, ağaçlar ve taşlardan ayıran asli nitelikleri paylaşmaktadır. Kedimi, evimdeki eşyalarla karıştırmam. Masalar ya da sandalyeler, kedilerden özünde farklıdır. Evdeki kedim hakkında düşünmek için, onu benzerlikler ve farklar açısından diğer şeylerle karşılaştırmam gerekir. Bu bir sınıflandırma sürecidir.

40 Peki o zaman idea nedir? Sınıflandırma, tüm bilginin temelidir. En basit bir algı eylemi bile sınıflama gerektirir. Bir şeyi algılamak için onu adlandırırız ve onu ortak bir adla (kedi) anmakla, ayrıntılı bir sınıflandırma sistemi uygulamış oluruz. İdealar öğretisi, şeyleri adlarına göre düzenlemenin ne demek olduğunu açıklama girişimidir. Ancak idea kelimesi, Platon için biraz daha fazla bir anlama gelmektedir.

41 İdealar öğretisi Duyu organlarımızla algıladığımız şeyler, idealardan dolayı oldukları şeylerdir, yani ne iseler odurlar. Birini adil olarak niteleyebilmem öncelikle, adalet ideasıyla ilgili birtakım anlayışlara sahip olmamı gerektirir. Bu anlayışın sonucunda ancak “bu kişi adildir” yargısına ulaşabilirim. Yani görünen dünyayı anlamlandırmak için görünmez kavramlara başvurmamız gerekir. Bu adil kişiyi, onun eylemlerinden önce sadece adaletin anlamını “görürsem” görebilirim. O halde, görünür dünyayı olduğu gibi kılan görünmez ideaların bir suretidir.

42 İdealar öğretisi Platon tümel kavramların gerçekliği ifade ettiğini, bunların duyu nesnelerinden daha gerçek, daha doğrusu yalnızca bunların gerçek olduğunu ileri sürer. Duyumculuğun yadsıdığı bu “gerçeklere” kavramlarımızın bu “nesnelerine” idealar adını yakıştırır.

43 İdealar öğretisi İdealar insan zihninin yaratıları değildir. Bunlar bizim dışımızdadır ve duyusal nesnelerden ayrı olarak evrensel gerçekliğe sahiptir. Onların gerçekliği yalnız kendi yapıları gereğidir, yoksa başka nesnelerle bağlantılarından kaynaklanmaz. Her nesnenin özünü oluşturan varlık ideadır (ya da eidos’tur). Nesne, ister doğal ister yapay olsun gerçek değildir, çünkü bir maddedir ve bu nedenle değişmeyi, bozulmayı ve yok olmayı içerir.

44 İdealar öğretisi Nesneye özünü veren, nesnenin o şekilde (yani masanın masa, kalemin kalem, kedinin kedi olarak) algılanmasını sağlayan idea (form, biçim) sonsuz ve değişmezdir, dolayısıyla gerçektir. Nesneler, bir bakıma ideaların birer yansıması, birer kopyasıdır.

45 İdealar öğretisi İdeaların nesnelerden ayrı olmaları ve oluşun dışında bulunmaları nedeniyle birbirlerine karşıt iki evren belirir: Duyularla algılanan nesneler evreni ve akılla kavranan idealar evreni. Gerçek olan idealar evrenidir. Bunun gölgesi, yansıması olan ve içinde ideaların sayısız bozuk kopyasını barındıran nesneler evreni ise yaşadığımız yeryüzüdür ve gerçek değildir.

46 İdealar öğretisi Platon’un idealar ile idealar evreninin varlığını nasıl kanıtlıyor? Önce biçimin çokluğu ve çeşitliliği: Dünyada farklı biçimlere sahip pek çok nesne vardır.

47 İdealar öğretisi İkinci adımda var olan nesnelerin mükemmellikten uzak oluşu iddiası: Dünyadaki nesnelerin hiçbiri yetkin değildir.

48 İdealar öğretisi Üçüncü adımda insan çevresindeki dairelere, üçgenlere, masalara, atlara bakarak kafasında bunların gerçek, değişmez, ölümsüz, maddesel olmayan biçimlerini canlandırır; yani düşüncesinde bu nesnelerin ideal tasarımları belirir.

49 İdealar öğretisi Yeryüzündeki kopyalara, bozuk örneklere bakılarak bunların idealarının anımsanması, insanın (ruhunun) maddeler evrenine gelmeden önce, bir başka yerde (idealar evreninde) ideaları tanımış olduğunu gösterir.

50 İdealar öğretisi Ama bu bizi kesin, değişmez bilgiye ulaştırmaz. Peki neden?

51 İdealar öğretisi ÇÜNKÜ;
Tek bir kişi de aynı nesne üzerinde, farklı zamanlarda ve durumlarda değişik, hatta karşıt duyguların etkisinde kalabilir ve farklı şeyler algılayabilir. Üstelik duyum (örneğin görme duyumu) ile bilginin özdeş olduğu kabul edilirse, kişinin daha önce görüp bilgi edindiği bir şeyi gözlerin kapadığı anda –onu anımsasa bile- artık bilmiyor olması gerekir. OYSA BİLGİ, BÖYLESİNE KAZANILIP YİTİRİLEMEZ. nesneler gibi duyularla elde edilen izlenimler, yani duyumlar sürekli bir değişim içindedir.

52 İdealar öğretisi Algı bilgi olacaksa (algılayan, hisseden) herkesin bilge olması gerekir. Çünkü o zaman bir şey üzerinde değişik duygulara, duyumlara sahip olan insanların hepsi, zıtlıklarına karşın onu biliyorlar demektir.

53 İdealar öğretisi Böylece Platon, nesneler evreninde duyularla elde edilen bilginin gerçek olmadığını ortaya koyar ve bunu sanı (doksa) olarak adlandırır. Gerçek bilgi (episteme), sürekli bir oluş, akış süreci içinde olan duyusal ve bireysel nesnelerin değil, kalıcı, durağan, evrensel gerçeklerin üzerine kuruludur.

54 İdealar öğretisi Episteme değişmeyenlerin, yani ideaların (formların) bilgisidir, ruhun akıl yoluyla idealar evreninden kavradığı bilgidir.

55 İdealar öğretisi Bilgisizlikten bilgiye geçişin dört aşaması:
1. Eikasia (tahmin ya da boş düşünce): Duyusal şeylerin gölgelerini, yansılarını ve bu tür görüntülerini gerçek sayma durumu.

56 İdealar öğretisi 2. Pistis (inanç): Duyusal şeylerin kendilerini, yani canlı varlıkları, bitkileri, tüm doğal ve yapay nesneleri gerçek sayma durumu.

57 İdealar öğretisi 3. Dianoia (anlak ya da çıkarsamalı usavurma): Bir matematikçi gibi, bir önceki aşamanın nesnelerini birer yansı olarak ele alıp, onları varsayımlar olarak kullanıp, bir vargıya doğru akıl yürütme durumu.

58 İdealar öğretisi 4. Noesis (arı akıl ya da kavrayış): görülen, duyulan hiçbir şeye başvurmadan, tam anlamıyla soyut usavurma yoluyla ilkelere, idealara ilerleme durumu.

59 Platon’un mağarası. Duvara zincirlenmiş mahkum, yalnızca arkasındaki ateşin yarattığı yansımaların duvara düşürdüğü gölgeleri görür ve bunları nesnenin kendisi sanır. (gerçek yanılsaması)

60 İdealar öğretisi Platon, bilgi kuramı ile doğru bilginin akıldan çıkarıldığını belirterek aklın üstünlüğü ilkesini ortaya koyar. Ayrıca doğru bilgi, episteme arayışı, toplumun, devletin iyiliğini sağlamaya yöneliktir. Çünkü polisin gerçek iyiliğinin anlaşılıp gerçekleştirilebilmesi, ancak ruha özen gösteren küçük bir azınlığın sonsuz ve mutlak gerçekler ile değerleri görmesi ve bunları uygulamaya koymasıyla olasıdır.

61 Sokratik Politika Sokratik araştırma ruhun iyileştirilmesini amaçlar. Bu girişimin siyasal içeriği açıktır: ruhun iyiliği bir düzen, bir uyumdur ve aklın damgasını taşır, akılcı düşünce ve tercihlerle desteklenir. Bilgiye bağlı olan ve bireyi ahlaksal olarak özerk yapan ruhun mükemmelliği özellikle politika sanatının (yani ruhla ilgilenen sanat) işidir. Böylece bireyin ahlaksal niteliği siyasetin amacı haline getirilir.

62 Sokratik Politika Siyasal uzmanlık, yurttaşları erdemli kılacak doğru politika kapasitesini harekete geçirdiği için gereklidir. Dolayısıyla insani sorunların yönetimi, bu tür bir uzmanlığa sahip olanlara verilmelidir.

63 Adalet Yöneticilerin iktidarı yeteneklerine bağlıysa eğer, yetenek ancak ve ancak bireylerin çıkarında etkin olabilir. Politik adalet gerçek iyiliklerin kaynağıysa eğer, zorunlu olarak bilgidir. Bu durumda güç, amacı her zaman yurttaşların iyileştirilmesi olan doğru bir politikanın hizmetindeki bir araçtan başka bir şey değildir.

64 Adalet Sokrates adaleti devletin yapısı içinde düşünmeyi önerir. Platon ise devletin rasyonel oluşumunu yeniden inşa etmeyi önerir: ruhların adaleti oluşumlarına bağlıysa, radikal bir eğitim reformu yardımıyla bir adil insanlar sitesinin oluşturulması umut edilebilir.

65 Adalet İlk siteler “bireyin kendi kendisine yetemediği bir güçsüzlükten” doğmuştur. İnsanların ve toplulukların doyumu için dört temel gereksinimin doyurulması gerekir: yemek, barınmak, giyinmek, ayakkabı giymek… Bu gereksinimlerin doyurulması gereğinden ilk site doğmuştur. Bu sitede her birey, kural olarak, kendisini tek bir etkinliğe adayacak ve kendisine doğal olarak en uygun yapıyı üretecektir. Bu site, “mükemmel”dir Platon’a göre.

66 Adalet Ama bu mükemmellik henüz politik nitelik taşımaz: burada ne eğitimden ne yönetimden söz edilir. Buradaki “adalet” siyasal bir erdemden gelmez. Bu sitede mülkiyet ve değiş-tokuş denetlenir. Barış egemendir.

67 Adalet Platon, bu sitenin tam karşıtı olarak “kaprislerle, fantezilerle şişmiş” bir başka siteyi tanımlar. Bu yeni sitede servet birikimi, zenginliktir önemli olan. Sürekli savaş halinden kurtulamaz bu site. Görev dağılımı ilkesinden habersiz bu sitede tüm yurttaşların hep birlikte siteyi savunmaları normaldir. Bunun sonucu ise anarşi ve görev yığılmasıdır. Platon bu siteyi kurtarmak için bir “koruyucu” sınıfın kurulmasını önerir. Muhafızlar sınıfı sayesinde görevlerin özelleşmesi ilkesi kısmen yürürlüğe girecektir.

68 Adalet Bütün politik adalet böyle bir ilkeden gelir. Herkesin yerini ve görevini bilmesi ilkesi…. Bu haklara saygı göstermek ve sitenin düzenine katkıda bulunmak ile ilgili bir ilke değildir. Bu ilke doğal niteliklere göre işlevlerin belirlenmesine işaret eder. Örneğin koruyucular, onların koruyucu ve savunucu işlevlerini belirleyen doğal niteliklerine göre seçilirler.

69 Adalet Platon’un sitesinde koruyucuların karakterlerini bozacağı düşünülen her öğenin saf dışı edildiği bir yaşam biçimi egemendir. Bedeni bozacak her şey bu bu yaşam biçiminin dışındadır: mal, aile, ev, çocuk… Her şey paylaşılır, ortaktır. Çocuklar toplumun malıdır. (Yalnızca koruyucular sınıfının yaşam biçimini tanımlayan bir elit komünizmi).

70 Adalet Platon her bireyin kendi yararının yerine devletin yararını koyacağı radikal bir değişimi önerir. İnsanın doğasına karşıt bir duyguların politizasyonu programı ile gerçekleştirilecek bir dönüşüm… Buna inanır çünkü devletin birliği için duyguların ve fikirlerin birliğinin gerekli olduğuna inanır. Bu birlik, bütün siyasal yararın koşuludur.

71 Adalet Yarı yarıya organik bir siyasal bir birlik modeli… Bu model, ruhun bedeni ya da aklın ruhun öteki bölümlerini yönetmesi temelinde dayanır.

72 Ruhun üç bölümü ya da üçe bölünmüş ruh kuramı
Ruhun akılcı bölümü: yönetim işlevi Ruhun duygusal bölümü: “yürek” ve cesaret alanı: bütün bölümler arasında dengeyi sağlama işlevi. Arzunun bütün biçimlerini kapsayan alan.

73 Üçe bölünmüş ruh Platon, ruhla site arasında koşutluk kurar. Siteyi oluşturan üç sınıf, ruhun üç bölümüne denk düşer: Yönetici sınıf, filozof olmak üzere eğitilen seçilmiş koruyuculardan oluşur. Bu sınıf, yönetime yönelmesiyle ruhun akılcı bölümüne benzer. Koruyucuların geri kalanı, ruhun duygusal yanına denk düşen bir sınıf oluşturur. Bu sınıf, uyum ve ritim içinde eğitilmiş, erdemi yiğitlik olan ve diğer sınıflar arasında dengeyi sağlamakla yükümlü bir sınıftır. Sitenin üçüncü sınıfı, sanatçı ve çiftçilerden oluşan halktır. Bu sınıf da ruhun arzunun bütün biçimlerini bir araya getiren ve ruhta en geniş yeri kaplayan bölümüyle ilişkilidir.

74 Üçe bölünmüş ruh Bu üç sınıf arasında karşılıklı bir bağımlılık ilişkisi vardır. Dört temel erdemden ikisi özellikle ruhun bir sınıfına ya da bölümüne aittir (bilgi akla ve yöneticilere, yiğitlik “yüreğe” ve koruyucular sınıfına). Özellikle üçüncü sınıfa ait hiçbir erdem yoktur. Hoşgörü ve adalet ise üç sınıfın aralarındaki ilişkiyi açıklayan erdemlerdir. Burada adalet, “özellikle yapılanmış bir varoluş biçimi” olarak site tarafından temsil edilir ve “insandaki her parçanın yapması gerekeni yapması biçiminde” bir iç eylemdir sitenin düzenin ve adaletin kaynağı…

75 Üçe bölünmüş ruh Akılcı parçanın kusursuzluğu olan bilgelik, diğer erdemlere de sahip olan filozoflara ayrılmıştır. Yalnızca filozoflar tamamen mükemmel bir ruha sahiptir. Onların varlıkların her parçası, tıpkı ruhlarının parçaları arasındaki ilişki gibi mükemmeldir. Her şeyi içinde barındıran bu mükemmellikleri sayesinde, yalnızca filozoflar, hepsinden daha kapsayıcı bir erdem olan doğruluğu anlayabilirler. Üstelik, devletin her birimi görevini iyi yaptığından ve bunu yaparken de önemli bir erdemi göze çarpacak biçimde sergiledikleri için bu hayali kent aynı zamanda adil/ doğru sayılır.

76 Üçe bölünmüş ruh Bütün vatandaşlar kendilerine uygun görevleri yerine getirirler ve topluma katkıları oranında onay, onur ve saygı kazanırlar. Bu kentte adil olanlar ve herkesten daha mutlu görünenler filozoflardır ama onların mutluluğu, haksızca elde edilmiş bir iktidara dayanmaz. Hiç kuşkusuz böyle bir devlet içinde filozoflar baskı görmezler, sorumlu mevkilere yerleştirilirler, yargılanmazlar.

77 Soylu Yalan Sınıflar arasında geçişliliğin olmadığı, tartışmanın, ikna ve oydaşmanın yerini katı bir toplumsal bölünmeye bıraktığı bir toplumda siyasetten nereye kadar söz edilebilir?

78 Soylu Yalan Üç sınıflı bu toplumda, bu sınıfların zenginliklerin nasıl bölüşüleceği konusunda bir uzlaşmaya vardıklarından ya da bölüşümün bu tarzını meşru sayma biçimlerinden hiç söz edilmez. Platon, tartışma ikna ve uzlaşma yoluyla meşruluğu sağlanan bir bölüşümden bahsetmez. Toplumun üç sınıflı bölünüşü bir “soylu yalan” aracılığıyla tartışılmaz kılınır. Yöneticilerin yararlı bir ilaç (pharmakon) gibi kullandıkları bir soylu yalan…

79 Soylu Yalan Filozoflar bu soylu yalanı kalıcı kılmakla görevlidirler. Buna göre bütün yurttaşlara (filozoflar hariç) geçmiş deneyimlerine dair anılarının yalnızca düş olduğu ve toprak altında doğup yetiştirildikleri anlatılır. Hazır olduklarında, anneleri, yani toprak, onları yeryüzüne göndermiştir. Oluşumları sırasında yurttaşların her birine altından (filozoflar), gümüşten (koruyucular) veya demir ve bronzdan (çiftçiler ve zanaatkarlar) ruhlar verilmiştir. Bu mit, devletin sakinlerini hepsini kız ve erkek kardeşler olduklarına ikna etmek ve devletin varlığı için zorunlu olan sınıf sistemine itaat etmelerini sağlamak için tasarlanmıştır.

80 Soylu Yalan Devletin varlığını sürdürmenin güçlüğü nedeniyle böyle bir yalanın zorunluluğuna inanır Platon. Siyasal toplumu yaratmak ve sürdürmek, konsensüse dayandırılamaz. Sitenin ayrıcalıklı yurttaşları olan koruyucular bile Devlet’in radikal yeniliklerini kendi rızalarıyla kabul etmiş değillerdir. Bu yalanı öğrenselerdi başkaldırırlardı… Koruyuculara içlerinden bazılarının niçin ve nasıl yönetici olmak üzere seçildiklerini açıklayan söylemler de şifrelidir aslında. Koruyucular aralarından bazılarının hangi ölçütlere göre seçildiklerini bilmezler. Bu seçime onay vermeleri de gerekli değildir.

81 Filozof-kral Filozofları devletin başına geçirmek gereklidir. Öyleyse yalnızca gerçek filozoflar seçilecektir.

82 Filozof-kral Platon, felsefeyi politik yeteneğin kaynağı sayan Sokrates’e yakındır ama onun eleştirel anlayışının yerine biçimler (formlar) bilgisini ve insani gerçekliği değiştirme kapasitesini koyar. İktidara getirilen filozof, tıpkı bir ressam ya da dokumacı gibidir. Siteyi insani gerçekliklerle donatır, siteyi oluşturan farklı insan karakterlerini ikna ve zorla dokur.

83 Filozof-kral Eğitim, filozof kralların en önemli sorumluluğudur. Eğitim, bireyin ahlaksal alışkanlıklarının, dahil oldukları sınıfla psikolojik bir uyum içine getirilmesi amacına yöneliktir. Böylece bir kamusal ahlak yaratılır. Gerçek bir ahlak yönetimi oluşturulur. Bireyin erdem sahibi kılınması siteyi ilgilendirir. Sitenin toplumsal örgütlenmesi, ahlakı kamusal bir mesele haline getirmek için çaba harcar.

84 Filozof-kral Adil kentin yöneticileri politik örgütlenme konusunda tartışabilme ve eğitimi yönlendirme yeteneklerine göre seçilecektir. Filozofları kamusal alanının dışında tutmak onların bu yeteneklerinin gaspıdır ve siyasal kötülüğü temsil eder. Filozofun gerçek siyasal bilgiye sahip olduğu iddiası ile bu kötülüğün aşılabilmesi için filozofların yönetimde olması gerektiği savunulur.

85 Filozof-kral Çünkü filozoflar yönetmek için vardır. Her gerçek ve hakikatin kaynağı olan iyiliğin biçimini düşünmeleri, onlara özgü bir etkinlik olarak doğruyu, güzeli ve iyiyi biliyor olmaları filozofların dünyayı dönüştürmelerini sağlar:

86 Filozof-kral Filozofun siyasal etkinliği:
Toplumsal ilişki içinde çalışacaklar. Modellerini yeniden üretecekleri tuvallerini temizlemekte duraksamayacaklar. Bu temizlenmiş tuvalde insan karakterlerini yoğuracaklar. Bu amaçla rasyonel ikna yoluna, zora ve yalana başvuracaklar.

87 Filozof-kral Neden filozof-kral?
Mağaradan çıkıp iyiliği gören filozof, insanları “yönetmekten” tiksinir. Yönetimleri zorbalığa sürükleyen iktidar arzusuna tek direnebilen, iyiliğin bilgisine sahip olan filozoftur. Ancak felsefi bir yönetim ile iktidara karşı radikal bir kayıtsızlık sağlanacaktır.

88 Filozof-kral Sonuç: Felsefe, siyasal iktidarın içeriğini ya da en azından temel koşulunu oluşturur. Platon’un Akademia’sı geleceğin yöneticilerine filozof-krallar olarak nasıl yöneteceklerini öğreten bir kurum olmayı deneyerek bu düşünceye tanıklık eder.

89 Filozof-kral Peki böyle bir yönetim mümkün müdür? Platon’a göre EVET!
Bu DEVLET yalnız yararlı ve arzu edilir değildir, mümkündür de…

90 Peki siz böyle bir devlette yaşamak ister miydiniz?
Tartışma: Peki siz böyle bir devlette yaşamak ister miydiniz? Neden?


"Siyasal Bilgi/Siyasal İktidar" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları