Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

BİLİM VE METAFİZİK ALİ UTKU Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü CEVDET COŞKUN Atatürk Üniversitesi.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "BİLİM VE METAFİZİK ALİ UTKU Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü CEVDET COŞKUN Atatürk Üniversitesi."— Sunum transkripti:

1 BİLİM VE METAFİZİK ALİ UTKU Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü CEVDET COŞKUN Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümü Bergson şöyle diyor: "Bir şeyi bilmenin çok farklı iki biçimi vardır. Birincisi şeyin etrafında dönülmeyi ihtiva eder, ikincisi onun içine girer". Birincisi bilimin alışılmış biçimidir, ikincisi metafiziğin ve bizzat sağduyunun biçimidir. 1509'da Raffaello Sanzio tarafından yapılan Atina Okulu'ndan Eflatun (ve) Aristo'yu (sağ) gösteren bir ayrıntı BEE - 7 MAYIS 2010

2 Bilim nedir? Bilim, aklı ve duyuları kullanarak doğayı yine doğanın içindekilerle anlama çabasıdır. Bilgi üretme iddiasında bulunan her etkinlik bilim değildir. Bilim, tartışılmaz doğrular üreten ve bulan bir etkinlik değildir. Bilim “iman edilecek” değil “istifade edilecek” bilgiler üretir. Modern çağların büyülü kavramı olan bilim insan düşüncesinde o derece merkezi bir yer edinmiştir ki gerçekte bilim olmayan düşünceler de kendilerini bilimmiş gibi gösterme gayreti içine girmişlerdir. Eğer bilimsel bilgiler tartışmasız doğrular olsaydı tarihte pek çok bilimsel kuram yanlışlanmazdı. Newton mekaniği, drude modelleri, flojiston teorileri, batlamyus teorileri vs vs. Heidegger: “Bilim real olanın teorisidir” derken real olanı ideal olanın karşısına koyar ve real olan zaman içinde ve oluş içinde bulunan varlık alanıdır. Real olan her şey zaman içinde bulunur, oluşur, değişir ve kaybolur. Halbuki ideal olan zaman ve uzay dışındadır, değişmez, olduğu gibi kalır. (Mesela üçgen kavramı idealdir, ama herhangi bir ABC üçgeni realdir). Real olan bilimle, ideal olan ise araçları mantık (ve matematik?) olan metafizikle anlaşılır. İdeal bilimler apriori real bilimler aposteriori bilinirler. İdeal bilimler bu anlamda ilkelerini kanıtlamak için deneyime başvurmazlar. Bizim kavrayışımız ideal olanı eksik ya da hatalı kavrayabilir ama bu ideal olana bir halel getirmez. Wittgenstein: bilim sadece dünyanın nasıl olduğu sorusuna cevap arar. Metafizik ise ne olduğu sorusuna. Heidegger: Bilimin konusu bilim olmayandır. BEE 7 MAYIS 2010

3 BİLİMSEL BİLGİNİN BAZI ÖZELLİKLERİ
Olgu temelli Nesnel Tekrarlanabilir Sınanabilir Eleştirel Öndeyi gücü sağlar Kuşkuya dayalı Bilim olması gerekene değil olana ilişkin konuşur. Bilim kendi bulgularını çürütmeye çalışan yegane etkinliktir. Eleştirel:Bir bilimsel araştırmada hataları, kusurları gizlemek veya atlamak bir yana etkin bir biçimde aranması ve başkalarının eleştirici yorumlarınınsa yakınılmak şöyle dursun istek ve sevinçle karşılanması anlayışı düşünceyi özgürleştirir. (Popper) F Bacon: İnsan katiyetten yola çıkarsa şüpheye, şüpheden yola çıkarsa katiyete varır.

4 Bilimsellik Ölçütü Problem of Demarcation
Doğrulanabilirlik Yanlışlanabilirlik (Verification) (Falsification) Mantıkçı pozitivistler Karl R. Popper Doğrulama: Deney ve gözlem yoluyla doğruluğu kesin olarak ispatlanabilen önermeler bilimseldir. Bunun dışında kalanlar hem bilimsel değil hem de anlamsızdır. Yanlışlama: Deney ve gözlem yoluyla yanlışlanma şansı tanımayan önermeler bilimsel değildir. Bilimsel önermeler risk almalıdır. Ancak yanlışlanabilirlik yanlış olma anlamına gelmez. Yanlışlamaya açık olduğu halde doğru çıkan önermeler bilimseldir. Aslında Popper buna doğrulanmış da demez sadece pekiştirilmiş (corroborated) der. Yanlışlama doğru ve yanlış bilgiyi ya da anlamlı yada anlamsız bilgiyi ayrıma ölçütü değil sadece bilimsel olanla olmayanı ayırma ölçütüdür. Popper a göre bilimsel olan doğru, bilimsel olmayan yanlış anlamına gelmez. Bir zamanlar metafizik veya bilimsel olmayan bir kuram yada önerme zamanla sınanabilir bir hale gelebilir ve bilimsel olabilir (atom düşüncesi). Metafizik bir kuram sadece anlamlı değil doğru da olabilir. Ama onu sınayabilecek bir yolumuz yoksa nasıl bilimsel sayabiliriz? Mesela Popper “tanrı vardır” önermesinin doğru olabileceği halde yanlışlanma rsiki taşımadığı için bilimsel olamayacağını söyler. Çünkü Popper’e göre, tümevarım ilkesinin geçersizliği nedeniyle, kuramlar hiçbir zaman deneysel olarak doğrulanamaz. Ama yanlışlanabilir. Özellikle Einstein’ın kuramının ileri sürdüğü bir yaklaşım (güneşin yakınından geçen ışık ışınları, güneşin yerçekimi alanının etkisine girerek eğilmeye uğrarlar) 1919’da güneş tutulmasının olması sırasında doğrulanması Popper’i etkiledi. Popper’i etkileyen kuramın öndeyişinin doğru çıkması değildi. Ön-deyinin doğru çıkmaması halinde, yanlışlanmış olacak olan kuram derhal reddedilecekti. Önemli olan kuramın yanlışlanmaya açık biçimde formüle edilmesiydi. Popper, diğer kuramların (Marx, Freud, Adler) sahiplerinin hangi koşullarda kuramlarından vazgeçeceklerini belirtmediklerine dikkat çekti. Popper, hangi kuram olursa olsun belli koşullarda deneysel destek bulmanın kolay olduğunu da söylemiştir. Mesela bütün kuğuların beyaz olduğunu binlerce gözlem yaparak doğrulayamayacağımız halde bütün kuğuların beyaz olmadığı bilgisine tek bir siyah kuğu gözlemi ile ulaşabiliriz. Albert einstein: ne kadar çok destekleyici deney yaparsak yapalım benim haklı olduğumu ispat edemessiniz. Ancak tek bir deneyle benim yanlışlığımı ispatlayabilirsiniz. Einstein ilginç bir şekilde bir kuram eğer deneysel gözlemlerle desteklenmiyorsa BİLE hemen atılmaması gerektiğini söyler. Gözlemlerin ehemmiyeti sıhhati kadar gerçekte neyi gözlemlediğimizi gerçekten bilip bilemeyeceğimizin de bunda etkisi vardır. Gerçekten de bilim tarihinde bunun örnekleri vardır. Atom düşüncesi evrim düşüncesi helisentrik modeller eski çağlarda ortaya atılmış ama güya gözlemler bunları desteklememiş ve terk edilmişti. Oysa bunlar uygun zaman ve zemini bulunca tekrar hayat bulmuşlardır.

5 Bazı önermeler Bütün cisimler yer kaplar. Bir bilgi vermez.
Analitiktir. Yanlışlanma riski taşımaz. A) Yağmur yağacak. B) Bugün yağmur yağacak. C) Bugün Türkiye’de yağmur yağacak. D) Bugün Erzurum’da yağmur yağacak. E) Bugün Erzurum şehir merkezinde yağmur yağacak. F) Bugün Erzurum şehir merkezinde saat 12’ de yağmur yağacak. Yanlışlanma riski artar. Bilgi verici içeriği artar.

6 Bilimsel yöntem Bilimsel yöntem, en basit haliyle aşağıdaki şekilde özetlenebilir: Evrendeki bir fenomenin gözlemlenmesi Bu fenomene dair, gözlemler ile tutarlı, ancak kesin olmayan, hipotez adında deneysel bir açıklama getirilmesi Hipotezin tahminlerde bulunmak için kullanılması Tahminlerin deneylerle veya ek gözlemlerle test edilmesi ve sonuçlar ışığında hipotezde gerekli değişikliklerin yapılması (3) ve (4) numaralı adımların hipotez ve deney arasında tutarsızlık kalmayana kadar tekrarlanması Elbette bu bulma bağlamına ait bir yöntem değildir. Doğrulama bağlamının yöntemi olabilir. BEE 7 MAYIS 2010

7 Metafizik Nedir? Etimoloji: Eski Yunancada “sonra”, “ötesi”, “sonra gelen”, “peşinden gelen”, “izleyen” gibi anlamlar taşıyan meta (ta) ile “fizik ya da “doğa” anlamına gelen physika sözcüğünün meta ta physika biçiminde birleştirilmesiyle oluşturulduktan sonra kısaltılmış haliyle felsefe sözdağarına yerleşen metafizik terimi sözlük anlamıyla “fizikten sonra gelen”, “fiziğin peşinden gelen” ya da “fizikten öte” gibi anlamlar taşımaktadır. Terim, İslâm kültür dünyasına aynen tercüme edilerek mâ-ba’de’t-tabî’iyyât, mâ-fevka’t-tabî’iyyât, mavera’et-tabî’iyyât, isimleriyle karşılanmıştır. “Meta” edatı, bir şeyin “mâverâ”sı, “mâ-ba’d”ı (yani Türkçe “öte”si) demektir. “Physika” tabii şeyler anlamınadır ki, buna da “tabiat” denilmiştir. Ayrıca teolojiyi karşılayan ilahiyyat terimi de metafiziğe karşılık olarak kullanılmıştır. BEE 7 MAYIS 2010

8 Metafizik Nedir? Tanım: Birçok filozofun temel felsefi disiplin olarak ele aldığı metafizik tıpkı felsefe gibi farklı çağlarda farklı biçimlerde tanımlanmıştır. En genel anlamda: Bütün bir varoluş gerçekliğinin doğasını her yönüyle açıklığa kavuşturmaya çalışan felsefe dalı. Yerleşik felsefe dilindeki daha özel anlamlarıyla: Nihai anlamda gerçeklik ile varlığın neliğini ya da özünü araştıran; evreni yöneten görünürdeki ilkelerin temelinde yatan değişmez ilkeleri, yasaları, kesinlikleri soruşturan; şeylerin, nesnelerin, kendiliklerin varlıksal özlerini neyin ya da nelerin oluşturduğunu açığa çıkaran; gerçekten var olan varlık türlerini tanımlayarak gerçekten var olmayan varlık türlerinden ayıran; evrenin kaç türden ayrı varlık katmanından oluştuğunu çözümleyip bunların arasındaki ilişkileri temellendirerek açıklayan; bir bütün olarak varlığın ya da gerçekliğin en temel dayanaklarına , yapıtaşlarına ve niteliklerine yönelik olarak kapsamlı bir açıklama sunmak amacıyla yürütülen sistematik soruşturmalar bütünü; daima en temelde yatanı araştırması nedeniyle felsefenin herhangi bir dalı olmaktan çok, kökü olduğu düşünülen, bizzat felsefeyle özdeşleştirilen felsefe alanı. BEE 7 MAYIS 2010

9 Metafizik Nedir? Tanrı, uzam, zaman, nedensellik, dünya, özdeşlik, varlık gibi en temel felsefe kavramları ile kategorilerinin, ilke ve ilişkilerinin neliğini, özünü ya da doğasını açıklığa kavuşturmaya çalışan felsefi düşünüşün en temel biçimi. Bütün bir varlık alanının açıklanmasına yönelik köklü bir araştırmaya karşılık gelen soruşturmalar bütünü; sorulan sorular ile verilen yanıtlar, ortaya konan sorunlar ile getirilen çözümler, kurulan sistemler ile bunlara karşı kurulmuş sistemler, akıl yürütmeler ile bunlara karşı akıl yürütmeler düzlemi. Felsefenin, mutlak gerçekliğin en temelinde yatan değişmez ana ilkelerini bütün yönleriyle araştıran, öteki felsefe dalları arasındaki en belirleyici bölümüdür. Felsefe tarihinde sıkça öne sürülmüş bu tanımlardan yola çıkarak metafiziğin, (1) Varlık Olarak Varlığın Bilimi (2) Maddi Olmayan Varlığın Bilimi (3) En Soyut Kavramların Bilimi (4) En Tümel Kavramların Bilimi (5) İlk ilkelerin bilimi, diye tanımlanmış olduğunu öne sürebiliriz. BEE 7 MAYIS 2010

10 Bazı Metafiziksel Sorular
“Düşünce” nedir ve “şey” nedir? Düşünce ve şey arasında nasıl bir bağlantı vardır? Tanrı nedir? “Hakikat” nedir? Bütün olguları meydana getiren genel bir madde var mıdır? En gerçek gerçeklik türü nedir? Tüm şeyleri tek bir evrende birbirine bağlayan nedir? Birlik mi yoksa çokluk mu temeldir? Bütün şeylerin tek bir kökeni mi yoksa pek çok kökeni mi vardır? Her şey kadere mi bağlıdır, yoksa özgürlük var mıdır? Dünya sonlu mudur, sonsuz mudur? Dünyanın parçaları sürekli midir, süreksiz mi ya da boşluk var mıdır?

11 Bazı Metafiziksel Sorular
Zihin ve beden ya da ruh ve beden nasıl birleşir? Birbirlerine etki ederler mi? Bir şey başka bir şey üzerinde nasıl etkide bulunur? Bir şey başka bir şeyden dolayı nasıl değişir ve gelişir? Uzam ve zaman var mıdır? ya da uzam ve zaman nedir? Bilgide nesne zihne nasıl girer? ya da zihin nesneye nasıl ulaşır? Tümel kavramlar mı, yoksa tikel şeyler mi gerçek? Sonlu isek sonsuzu nasıl kavrarız? “Aklın ilkeleri” doğuştan mıdır, yoksa türetilmiş midir? “Güzellik” ve “iyilik” yalnızca subjektif kanılar mıdır yoksa objektif geçerlilikleri var mıdır? “Güzel” ya da “iyi” dediğimde ne kastederim?

12 Kant’a göre üç temel metafiziksel soru vardır:
Neyi bilebilirim? Ne yapmalıyım? Ne umut edebilirim?

13 METAFİZİĞİN PROBLEMLERİ
Bilgiyle ilgili metafizik problemler: Tümeller problemi Kategoriler problemi Formlar problemi Temel tikeller problemi Varlıkla ilgili temel metafizik problemler: Töz metafiziği Süreç ya da oluş felsefesi Varoluş felsefesi Ruh, Zihin ve Beden

14 Doğayla ilgili araştırmalardan kaynaklanan metafizik problemler:
Determinizm-endeterminizm Teleoloji-mekanizm Zaman-mekân Maddi şeylerin gerçekliği Doğanın düzenleyici ilkeleri Teolojiik problemler: Tanrı’nın varlığı Kader Yaratma

15 Fizik ve Metafizik Fizik (model bilim) ve metafizik arasındaki ilişkinin bir incelemesi, fizik ve metafizik kavramlarının bir değişiklik sürecinde olduğunun anlaşılmasına dayanır. Bunun için tarihsel bir perspektif gerekir. Hemen belirtelim ki disipline adını veren Aristoteles, fiziği metafizikle birlikte ele alıyor, doğa bilimlerinin daha temel dallarının metafizik olduğunu düşünüyordu. physiologia (physis’in logos’u yani doğanın rasyonel açıklaması) ya da philosophia naturalis (doğa felsefesi) olarak adlandırılan tek bir alan. BEE 7 MAYIS 2010

16 (Aristoteles, Metafizik IV, 1003a)
Aristoteles’in Fizik’inde philosophia naturalis, doğa incelemesiyle ilgili bir dizi felsefi meseleyi içerir. Bu felsefi meseleler doğa kavramının (madde ve form, nedensellik, zorunluluk), hareket (motion) ve kinesis (yer, boşluk, zaman, sürem (continuum) ve bölünebilirlik kavramlarının analiziyle ve ilk muharrik (prime mover) ile ilgilenir. Bunlar doğa konusunda bütünüyle genel veya evrensel (katholou) temel felsefi meselelerdir, doğayla ilgili bütün araştırmaların temelini oluştururlar. Bu yüzden bunlar, daha sonra “metafizik” olarak adlandırılacak prote philosophia (“ilk felsefe”) alanını kuran “ilk ilkeler ve en yüksek nedenler” arasında yer alırlar. (Aristoteles, Metafizik IV, 1003a) BEE 7 MAYIS 2010

17 17. yüzyılda Aristotelesçi doğa kavramından radikal biçimde farklı bir yeni doğa kavramı ortaya çıktı. Düşünürler Aristoteles tarafından sunulan “ilk felsefe”nin temel meselelerini yeniden düşünme gereksinimiyle yüzleştiler ve bu metafiziksel meselelere yeni ve farklı çözümler ortaya koydular. Bütün bunlar, harekete (motion) ilişkin uygulamalı matematik, yani mekanik ve mekaniğin temellendiği metafizik 17. yüzyılda philosophia naturalis içinde içerilmekteydi. Doğanın madde olarak yeni kavrayışı özellikle Sebastian Basso tarafından ve Galileo’nun yeni mekaniğiyle 17. yüzyılın ilk 20 yılında gelişmeye başladı. Daha sonra Descartes, Felsefenin İlkeleri’nde ilk kez tamamıyla bütünleşmiş philosophia naturalis’i geliştirdi, burada Aristoteles tarafından ortaya konan bütün bir metafiziksel meseleler dizisi esaslı biçimde yeniden düşünüldü. BEE 7 MAYIS 2010

18 Newton, Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri’nde (Philosophiae naturalis principia mathematica) Descartes’ın felsefesine karşı maddi atomculuk metafiziğine dayalı bir alternatif doğa felsefesi sundu. Bu eser esasen “matematiksel ilkelere” (yani mekaniğe) yoğunlaşsa da başlığının da ifade ettiği üzere bir philosophia naturalis’tir. İlk muharrik Tanrı’dır, çünkü madde kendi başına bütünüyle hareketsizdir. Maddenin yaratılması ve harekete geçirilmesi için Tanrı zorunludur. Newton’un philosophia naturalis kavrayışı mekaniğin ve metafiziğin entegrasyonuna dayanır. BEE 7 MAYIS 2010

19 Newtoncu sistem Kartezyen sisteme üstünlük kazanır ve 18
Newtoncu sistem Kartezyen sisteme üstünlük kazanır ve 18. yüzyılda sürekli büyüyen bir fenomenler dizisine başarılı uygulanışı sayesinde Newton’un mekaniği doğrulanmış kabul edilir. Daha da önemlisi, “fizik evreni aslında hareket yasasıyla, yani mekanik bilimiyle anlaşılan mekanik bir yapıdır” genel kavrayışının doğrulanması olarak görülür. Ayrıca 18. yüzyılda philosophia naturalis’in metafizik kısmına duyulan ilgide bir azalma olmuştur. Özellikle bu mekanistik sistemde Tanrı’nın rolü reddedilmiş, mekanik bilimi özerk bir bilim, sistematik bir inceleme alanı olarak görülmeye başlanmıştır. BEE 7 MAYIS 2010

20 Bu gelişme ilkin Fransa’da, Maupertius, D’alembert, Lagrange ve Laplace gibi aynı zamanda doğa filozofları da olan büyük matematikçilerin eserleri aracılığıyla gerçekleşti. Laplace mekanik biliminin, mekanistik sistem olarak doğanın tam anlayışı olduğunu ve bunun, Tanrı ile ilgili hipotezi geçersiz kıldığını öne sürüyordu. Laplace mekanik biliminin özerkliğinin imalarını tam olarak anlamıştı: Mekanik, doğanın incelenmesinde ve anlaşılmasında temel bilimdir. Bu kavrayış mekanik biliminin modern fizik haline gelmesini de kuşatır. Başka bir deyişle fizik (yani doğa bilimi) mekanik bilimidir. Laplace, yalnızca 17. yüzyılın doğa felsefesinin teolojik bileşeni kavrayışını ortadan kaldırmakla kalmamış, bütün metafiziksel bileşeni de ortadan kaldırmıştır. BEE 7 MAYIS 2010

21 Laplace’a göre metafiziksel bileşen, mekanik bilimi metodunda gereksizdir. Doğa incelemelerinin, yani mekaniğin metodu: gözlenen olgulardan hipotezlere veya teorilere tümevarımsal genellemelerdir ki, fenomenlerin hipotezlere gözlemlenmiş uygunluğuyla test edilirler. Mekanikte hipotezlerden kaçınmayı vurgulayan Newton’a karşıt olarak Laplace, fenomenleri genel yasaların keşfiyle birleştirme aracı olarak hipotezleri açıkça kabul eder. Ancak Laplace’da önemli olan şey, bu hipotezlere gerçeklik atfetmekten kaçınma ihtiyacını vurgulamasıdır; bu, metafizikte kesinlikle yapılmaz. Kuvvet, kütle, hareket, neden ve yasa gibi kavramlar mekanikte ortaya çıkar, ancak orada yalnızca nicelik olarak meşrudurlar. Kuvvetin, kütlenin, nedenin ve yasanın gerçekte ne olduğu bütünüyle değerlendirmeden uzak tutulmalıdır; mekanik bu kavramlarla yalnızca niceliksel açıdan ilgilenir. BEE 7 MAYIS 2010

22 “Kuvvet”, “neden”, “yasa” vb
“Kuvvet”, “neden”, “yasa” vb. kavramlarda örtük metafiziksel kalıntıların katı bir biçimde dışlanmasıyla mekanik bilimi sistematize edilmiştir. Doğa araştırmalarında belirleyici olan bu program Mach, Kirchhoff, Hertz ve Poincaré tarafından yürütülmüştür. Bu yüzden 19. Yüzyıl boyunca doğa araştırmaları kavrayışında önemli bir değişiklik gerçekleşmiştir. Philosophia naturalis olarak bu araştırma kavrayışı ortadan kalkmış, yerine özerk mekanik bilimi doğa bilimi olarak kurulmuştur. Isı ve kimyasal değişim fenomenlerinin de yer aldığı bütün alanlar, mekaniğin ilkelerine göre anlaşılacaktır. Nitekim Clerk Maxwell de elektrik ve manyetizm fenomenlerinin anlaşılması için bir dalga mekaniği geliştirmiştir. BEE 7 MAYIS 2010

23 Yirminci yüzyılda Max Planck’in kuantum fenomenini keşfinden sonra kuantum mekaniği teorisi geliştirilmiş ve günümüze kadar atomaltı ya da mikro kendilikler incelemesi bir mekanik bilimi yani hareket halindeki kendiliklerin matematiksel çözümlemesi olarak incelenmiştir. Mekanik biliminin doğa bilimiyle özdeşleştirildiği doğa incelemesi kavrayışında bu değişiklikle kuşatılan şeyin kaydedilmesi önemlidir: Bilim “bilgi” anlamına geldiğinden, kuşatılan şey, mekaniğin doğanın doğru bilgisi olmasıdır; başka bir deyişle, mekanik, yani hareketin matematiksel soruşturması, bilimdir. BEE 7 MAYIS 2010

24 Bilim açısından bu yeni öğreti, 19
Bilim açısından bu yeni öğreti, 19. yüzyılda pozitivizm olarak bilinecektir, bilimin (Auguste Comte’dan devşirilen bir terim) pozitivist olduğu, yani doğanın doğru, sahih ve kesin bilgisi olduğu öğretisi. Bu kavrayışta bilim felsefeye, özellikle de metafiziğe karşıttır ve bunları dışlar. Ayrıca bu anlamıyla bilim o dönemden itibaren genel kabul görmüştür. Bu anlamda bilim sözcüğü, daha önceki sistematik inceleme alanlarına göre metafiziğin de dâhil olduğu pek çok bilimin yer aldığı genel sistematik inceleme imasını kaybetmiştir. BEE 7 MAYIS 2010

25 Tek başına bilim yeter mi?
Ayer: Deneysel bilginin dışında kalan bazı şeylerin bulunduğu ve bunların kurgusal bilginin nesneleri olduğu inancı bir kuruntudur. İlke olarak bir bilimsel yasa altına sokulmayacak bir deney alanı olmadığı gibi dünya üzerinde yine ilke olarak verilmesi bilimin gücü dışında kalan bir bilgi türü de yoktur. Kant: Metafizik, “insanın doğal bir yatkınlığı” nın (metaphysica naturalis) ürünüdür. Bu, insanın sonlu varoluşunun bilincinden ve bu varoluşu güvence altına almak isteğinden doğar. Wittgenstein: Mistik ve metafizik olana yönelim arzularımızın ve varoluşsal kaygılarımızın bilim tarafından tatmin edilemeyişinden kaynaklanır. Tüm olanaklı bilimsel sorular yanıtlansa da, sorunumuza hala hiç değinilmediğini hissederiz (TLP 6.52). Ayerin bu tespiti de metafizik bir iddia değil mi? Pozitivist felsefe, metafizikten arınmış bir bilim kurmanın mümkün olduğunu iddia etti ve modern bilim, büyük ölçüde metafizikten arınmış bilim hayalini gerçekleştirmenin peşinde koşan çalışmalardan oluştu. Fiziğe dayalı bilim, belirli bir ölçüye kadar insanın kendini ve evreni anlama merakını giderebilir, ancak fizik tek başına yetmemektedir. Bilimin dışında felsefe, şiir, din ve sanat gibi etkinliklerin varolması kendimizin ve evrenin gizemlerini değişik metotlarla keşfetme macerasından başka bir şey değildirler. İster eğitimli olsun, isterse de yalnızca gelenek tarafında yetiştirilmiş olsun insan türünün tek tek üyeleri tanrıya, öldükten sonra yaşamaya devam edip etmeyeceğine, evrenin zamanda bir başlangıcı ve sınırı olup olmadığına… vb. ilişkin yanıt vermekte güçsüz kaldıkları bazı sorular tarafından rahatsız edilirler. Kant “doğal yatkınlık” kavramı ile, varlıksal özelliklerinin insanı doğanın ötesinde bulunması gereken nesneler tasarlamaya ve bu tasarımların hakkında olduğu şeylerin bilgisini elde etmeye sürüklediğini anlatır. Bu tasarımlar hakkındaki sorular ve bu sorulara verilen yanıtlardan oluşan metafizik, insan türünün yapısal özelliklerinin ürünüdür. Kant’a göre aklın metafiziğin nesneleri olan ideleri üretmesinin bilgisel değil, ahlaksal bir amacı vardır. Yani insan, dünyadaki sonlu varoluşunu Tanrı, ruh ve özgürlük ideleri ile güvence altına almak ister. Wittgenstein haklı gibi görünüyor. Mesela higgs bozonu bulunsa ne olacak? Yine eeeeeeee. Diyeceğiz. BEE 7 MAYIS 2010

26 Bilimin Paradoksal İlerleyişi
x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x Dekart: Ağaç metaforu. Bilim büyüdükçe, ağacın kökü de büyür ve metafiziği büyütür. Hawkingin bugün bilimin hiç olmadığı kadar gerçekliğin bilgisine yaklaştığı konusundaki naif inancına gelince bu anakronik bir yanılgıdır. Ortaçağda da insanlar antikçağa göre hakikatin bilgisine daha çok yaklaştıklarını düşünmüşler, hatta 19. Yy sonlarında fiziğin neredeyse sona erdiği ilan edilmiştir. Bir son mümkün müdür? İnsan varoldukça muhtemelen hayır. BEE 7 MAYIS 2010

27 Bilimin metafizik temelleri
Bilimin temelinde kendilerine inanmaksızın bilim yapamayacağımız metafizik inançlar var mıdır? Metafizik inanç ve kabuller, pozitivistlerin iddia ettiği kadar boş ya da faydasız mıdır? Onları bilimsel düşünceden ve bilgiden tamamen çıkarıp atmak mümkün müdür? Sadece doğanın yasaları olduğu fikri bile, bizi bir kadir-i mutlak Tanrı fikrine götürür mü? Evrenin sadece maddi tözlerden meydana geldiği fikri metafizik bir kabul değil midir? Evrende deneyime konu olamayacak tinsel tözler de var olabilir mi? Yorumlamalarımızda bize yardımcı olacak bazı varsayımlarda bulunmaksızın deneyimlerimizi anlamlı ve beklenir kılmanın bir yolu var mıdır? Nesnel gerçekliğin resmini vermek isteyen bilim bunu başarabilir mi? Yoksa bilim bir sadece insan-merkezci ve insan-biçimci bir etkinlik midir? Bilimin temel varsayımlarından biri olan “nedensellik“ haklı kılınabilir mi? Doğa yasaları gerçekten var ve bizim kendilerini bulmamızı mı bekliyorlar yoksa bu bizim bir yakıştırmamız mıdır? Metafizikten ari bir bilim mümkün mü? Felsefe (metafizik) yapan insan için kendiliğinden anlaşılır, apaçık hiçbir olgu yoktur. Her şey en sonunda onun için bir problem konusu haline getirilebilir. metafizikçiye düşen tüm kabullere itiraz edip, en sonunda şeylerin doğasına ilişkin tümüyle tutarlı bir yoruma ulaşmaktır. İnsan doğaya bakınca bir düzen ve simetri bulmak ister. Aksine bilim tarihi boyunca ortaya çıkan pek çok bilimsel kuramın dönemin metafizik inanışlarından kaynaklandığı (mesela animizmden -canlı doğa anlayışı) ya da en azından esinlendiği açıktır. Hatta bir dönem İngiliz kraliyet bilimler akademisi, büyü, hermetizm, din gibi konuların Tanrının yasalarını ve maddenin yapısını ortaya koyma noktasında faydalı olacağını düşünerek teşvik edilmesi gerektiğini bile düşünmüştür. Mesela esir kavramı, bulunup ortaya çıkarmak için birçok keşiflere neden olmuştur. O yoksa bu düzeni kim sağladı? Eğer içsel tinsel bir güç ise yine metafiziktir. Katolik kilisesi ile çatışan ortaçağ hristiyan dünyasının bilim adamlarının düşüncesinde bile hristiyan tanrısının izleri vardır. Mesela kopernik modelinde o zamanlar Avrupada okunması moda olan hermetik metinlerden ve Kabaladan etkilendiği söylenir. Çünkü hermetik metinlerde güneşe yapılan vurgu koperniğe esin kaynağı olmuştur. Dekarta göre mantıksal bir zorunluluk olan esir newtona göre ampirik bir hipotez idi ve gerekmediğinde çıkarılıp atılabilirdi (Einstein da öyle düşünüyordu). Elektromanyetizma, ışığın tabiatı bir şekilde esir hipotezini desteklemek için yapılan deneysel çalışmaların bir sonucu olarak gösterilebilir. Belki dekartın kendisi değil ama Kartezyenler esiri dekartın bir türlü açıklayamadığı madde-zihin etkileşmesini sağlayan üçüncü töz olarak teklif ettiler. Yine 19. yy spiritüalist (ruhçu) anlayışları da esirden kuvvet alıyordu. Şu anda esir kavramına ihtiyaç duyulmuyor çünkü evreni açıklamada tespit edilebilen hiçbir etkisi yok ve Occam kriteri gereği onu kullanmıyoruz. İşin ironik tarafı michelson esire deneysel kanıt bulamadığı halde, hala onun var olduğuna inanmasıdır. Burdan şunu da anlamalıyız ki, hiçbir devrimsel fikir devrim amacıyla başlatılmıyor. Kopernik de batlamyus modeline hayran ve onun eksiklerini gidermek için yola çıkıyor. Planck ve Einstein da (biri kuantumun diğeri izafiyetin babası) Newton a büyük bir saygı besleyen ve ondan etkilenen insanlardı yola çıkarkenki amaçları da devrimsel fikirler ileri sürmek değildi. Kütlenin değişmezliği, uzay-zamanın mutlaklığı 19 yy fiziğinin metafizik kabulleri iken 20 yy ın kabulleri farklıdır. Bizim tüm bildiklerimiz gözlemci olan bizlerin deneyimidir. Kendimizi sadece olgusal yoklanabilir nesnelerle çevrilmiş varsaymak sadece bir yakıştırmadır. Oysa bu gözlenen dünyayı sanatla, şiirle, inançla da anlamlandırmak mümkündür. Schiller der ki “sanatın rolü tabiatın biçimsizliğinde biçim bulmaktır” belki bilim de aynıdır. Evrenin yasaları vardır diyince hemen herkesin aklına ateş yakar su boğar gelir. Oysa ateş bir elektronu yakmaz, su bir balığı boğmaz. Yani bizim bilim anlayışımız belli ki bir insan merkezci ve insan biçimci bir yaklaşımdan başka bir şey değildir. Hawking de evreni açıklama çabasında insanın kapasitesini aşan bazı güçleri varsaymak durumunda olduğumuzu itiraf eder. Mesela derki evrenin başlangıcının olduğunu bildiğimiz sürece tanrıyı nasıl dışlayabiliriz. Ama eğer başlangıcı yoksa o zaman Tanrıya ne gerek var. Bu, Aristoteles'in şu sözü söylediği zaman, ta o vakit bilinmekteydi: "Eğer felsefe yapmak gerekirse felsefe yapalım; eğer felsefe yapmak gerekmezse felsefe yapmak gerekmediğini ispat etmek için yine felsefe yapalım." Metafiziği inkar etmek yine metafizik yapmaktır. Erekliliği inkar etmek, Tanrıyı inkar etmek, Aristoteles'in gösterdiği gibi, evrenin mekanizmlerle, sonunda tesadüf tarafından yönetildiğini doğrulamaktır-. Oysa ki mekanizm, bilimin hiçbir zaman ispatlamadığı belli bir metafizik inançtır. Yani burada bilimin metafizik temelleri vardır diyenler ve pragmatik açıdan da olmalıdır diyenler olarak iki bakış açısı vardır. İkinciler şunu derler: İnsan doğa ilişkisini insan lehine inceleyen bilimler, tüm doğayı kapsayan evrensel ilkelere dayanmadan hareket ederse sonunda doğayı ve insanın kendisini tahrip eden sonuçlara varır. Bilimsel araştırmaların ve bu araştırmalara dayanan teknolojinin bazı temel yargılara dayanması gerekir. Bilimsel merak yalın haliyle kutsal değildir. Sonuç olarak diyebiliriz ki, bir dünya görüşünün kaburgasını teşkil eden temel metafizik yargılar manzumesi olmadan insanın farklı yetilerinden kaynaklanan bilim, sanat, metafizik ve inanmak gibi etkinlik alanlarını birleştirmek ve bir amaca yöneltmek mümkün olmaz. Halbuki insan, bir bütün olarak, tüm faaliyetlerine bir bütünlük vermek zorundadır. Böyle bir bütünlüğün ilkelerine bilimle ulaşması mümkün değildir. Bilim, insan yaşamına nihai bir amaç koyamaz, varlığın tümüne bir anlam veremez. Bunlar ancak metafizik yargılarla olur. BEE 7 MAYIS 2010

28 Coloumb Yasası BEE 7 MAYIS 2010

29 Bilime Yönelik Eleştiri Noktaları
Yönteme ilişkin, Dile ilişkin, Doğasına ilişkin, Bilim-Din ilişkisine dair, Bilim-İktidar ilişkisine dair, Bilim-Çevre ilişkisine dair, Entelektüel kaygılar. Bilim doğası gereği, “olması gerekeni” değil “olanı” inceler. Bu bilim ile değer arasına bir mesafe koyar. Böylece bilimin insani bir kaygısı kalmamaktadır. Bu yüzden de doğa bilimleri genelde yapma bir dil olan matematiği kullanırlar. Oysa matematiğin bilimi ifade etmekte ne derece yeterli olduğu tartışılmaktadır. Bilim dili vülgar değildir. Halk bilimi anlayamıyor. Bilim, kendi nesnel doğasına aykırı olarak bir elitin elinde onun öznel çıkarlarını koruyacak, kendisine hizmet edecek bir alete dönüşmüştür. Bilimin ilerleyişi bu anlamda politik ve askeri çıkarlar tarafından belirlenir olmuş, iktidarlar ve ideolojiler bilimi hizaya getirmiştir. İnsanlık tarihinin daha önce hiç karşılaşmadığı şekilde “deniz kirliliği”, “hava kirliliği”, “su kirliliği” gibi sorunlar hayatı tehdit eder hale gelmiştir. Gelecek nesillerin imkanları şimdiden tüketilmektedir. Tüm bu eleştiriler modern bilimin “insan-merkezci” yaklaşımlarının sonucudur. Bu anlayış, insana doğayı sınırsızca ve fütursuzca dönüştürme hakkı vermiştir. Özellikle II Dünya Savaşından sonra sistemleşmeye başlayan bu anti-bilim hareketi, akla ve bilime duyulan güvenin sarsılmasından doğmuştur. Bilim, bilim olmayan sistemlerle adil bir yarışa sokulmadı (Din, büyü, metafizik, sanat vs). Ayrıca fiziğin geliştikçe metafiziğin önemini yitireceği inancı boş çıkmıştır. Üretilen her yeni bilgi yeni soyutlamaları beraberinde getirmiştir. Ortaçağda din ve devlet ele ele vermiş bilime meydan okurken şimdi de sanki bilim-devlet ele ele vermiş dinin canına okumaktadırlar. Sanki bilim skolastik düşünceden öç almaktadır. Bilimsel gelişmeler, hiç de sadece aklın ve deneyin değil akıl dışılığın ve tutkulu insan doğasının bir edimidir. İşsizliğe sebep olmaktadır. İnsan özgürlüğünü kısıtlamaktadır. Mahremiyet neredeyse ortadan kalkmıştır. Yabancılaşmaya sebep olmaktadır. İnsanlığın yıllardır biriktiregeldiği kazanımlarının yerini köksüz, anlamsız, sanal davranış düşünüş ve duyuş biçimleri almıştır. Bilim tek boyutlu bir insan yaratmıştır. Feminist felsefe bakış açısından bilim erkek egemen bir toplumun ürünüdür. Kadın deneyimlerini ve duyumlarını ifade etmekten uzaktır.

30 METAFİZİĞE YÖNELİK ELEŞTİRİLER
Naif Eleştiri ve Çatışkılı Metafizikler Empirist Eleştiri, özellikle David Hume Immanuel Kant (eleştirel felsefe) Pozitivizmler ve Bilimsel Felsefe Pragmatizmler Materyalizmler Nietzsche (Bütüncül Eleştiri) Mantıkçı Pozitivizm (Bertrand Russell, Edwards Moore ve Ludwig Wittgenstein) Postmodern/Postyapısalcı Eleştiriler

31 Şu vurgulanmalıdır ki, metafizik bir bilimdir, çünkü kendisine özgü metodolojisiyle sistematik bir incelemedir. Bir bilim olarak metodolojisi, bütün varsayımsal metafiziksel genelliklerin, hem daha önceki metafiziksel teoriler ve sistemler tarafından öne sürülen hem de (doğa bilimlerininki ve beşeri bilimlerinki de dâhil) düşünce sistemlerinde ve şemalarında ve pratik insan etkinliğinde açık kabul görmeden örtük biçimde kabul edilen genelliklerin eleştirel incelemesi ve değerlendirmesini içerir. BEE 7 MAYIS 2010

32 Metafiziğin eleştirel yönü olduğu kadar kurucu, yani metafiziksel teorilerin formülleştirilmesi yönü de vardır. Metodolojik açıdan metafiziksel teorinin formülleştirimi temelde doğa bilimlerindeki teorilerin formülleştiriminden farklı değildir; yani, prosedür hipotezlerin çerçevelenmesi ve metafiziksel sistemi kuran bu temel hipotezlerin imalarının (uygulaması da dâhil) sistematik ayrıntılandırılmasıdır. Metafiziksel hipotezler ve doğa bilimleri hipotezleri arasındaki fark, ikincisinde hipotezlerin genellikle belirli doğa alanlarında empirik deneyimden hareketle genelleştirmeler aracılığıyla ortaya çıkmalarıdır. Pek çok durumda metafiziksel hipotezler de belirli deneyim alanlarından hareketle genelleştirmeler aracılığıyla ortaya çıkarlar; ancak bu genelleştirmeler, genel uygulanmalarını sağlamak için zorunlu olarak bu alanları aşmak zorunda kalacaktır, bu açıdan gerçek metafiziksel genellikler olarak geçerlilikleri kusurlu bulunmaya yatkındır. BEE 7 MAYIS 2010

33 KAYNAKLAR John Langone, Bruce Stutz, and Andrea Gianopoulos, Bilimin 4000 Yıllık Resimli Serüveni, NTV Yayınları Jennifer Trusted, Fizik ve Metafizik, İnsan yayınları Ahmet Cevizci, Metafiziğe Giriş, Paradigma yayınları Heinz Heimsoeth, Felsefenin Temel Disiplinleri, DOĞUBATI yayınları Cemal Yıldırım, Bilim Felsefesi; Remzi Yayınları Seyyid Hüseyin Nasr, İslam ve İlim, İnsan yayınları Sevim Tekeli vg, Bilim Tarihi’ne Giriş, Nobel yayınları John Hobson, Batı Biliminin Doğulu Kökenleri, YKY Ömer Demir, Bilim Felsefesi, Vadi yayınları A. B. Güçlü, E. Uzun, S. Uzun, U. H. Yolsal, Felsefe Sözlüğü, Bilim ve sanat Yayınları, Ankara, 2002. Ahmet Cevizci, 17. Yüzyıl Felsefesi Tarihi, Asa Yayınları, Bursa, 2007. Ahmet Cevizci, Aydınlanma Felsefesi, Asa Yayınları, Bursa, 2007. Aristoteles, Metafizik, çev. A. Arslan, Sosyal Yayınları, İstanbul, 1996. Richard F. Kitchener (ed.), The World View Of Contemporary Physics: Does it Need a New Metaphysics?, State University of New York Press, Albany, 1988. Taylan Altuğ, Modern Felsefede Metafiziğin Elenmesi ve Yol Açtığı Bilgi Kuramsal Sorunlar, Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir, 1989. Theodor Adorno, Metaphysics: Concept and Problems, R. Tiedemann (ed.), E. Jephcott (trans.), Polity Press, Cambridge, 2000. BEE 7 MAYIS 2010


"BİLİM VE METAFİZİK ALİ UTKU Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü CEVDET COŞKUN Atatürk Üniversitesi." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları